Peygamberimiz neden okuma yazma bilmiyordu?

Peygamberimiz neden okuma yazma bilmiyordu?

Kayıtsız Üye
peygamberimiz neden okuma yazma bilmiyordu


Yorum: Peygamberimiz neden okuma yazma bilmiyordu?

Kayıtsız Üye
Muhammed as okuma yazma biliyordu. Daha önceki kitapları (İncil, Tevrat, zebur) okumamış kişilerede ümmi deniliyordu. Oysa Muhammed as en iyi şekilde eğitililerek büyütülmüş ve tacirlik yapıyordu. Hira mağararasında ki ikra(oku) hitabı yazı veya kitap ile alakalı değildir. Okuması gereken sistem vardı ve beyin kapasitesi okumaya yetmiyordu. "Okuyabilenlerden değilim" derken bunu kasdediyordu. Önüne getirilen bir yazı, ayet yada kitap yoktu. Beyin kapasitesinin artırılması Cebrail in sıkma denilen yani bir tür şoklama yapılarak binlerce nöronun devreye sokulması işlemi olup üç kez bu şoklama yapılmış, beyin kapasitesi artırılarak sistemi okuması sağlanmıştır. Muhammed as bu şoklamanın etkisi ile evine gittiğinde rengi atmış titreme halinde idi "ya Hatice üstümü ört" diyerek yatıp istirahate çekilmiştir. İnşAllah bu açıklamalarım yeterli olur.


Peygamber Efendimiz Neden Okuma Yazma öğrenmedi?

Kadirinanir
Peygamber Efendimize ilk vahiy geldiğinde "ben okuma bilmem" demişti hepimizin bildiği gibi. Daha sonra Peygamberimiz okuma yazma öğrendi mi? Öğrenmediyse neden öğrenmedi? Çünkü insanlara örnek olacak bir peygamberin bu konuda da örnek olması gerekmez miydi? Cevap verirseniz sevinirim.


Yorum: Peygamberimiz neden okuma yazma bilmiyordu?

misafir1
güzel kardeşim, okuma yazma bilmeyen insanlar dünyadan haberdar olmayan kimseler değildir. sözlü anlatım vardır, yazılı anlatım vardır, görgü vardır, idrak vardır. takılıp kalman için söylemeyeyim, ufkunu açmak veya tekdüze düşünmemen için söyleyeyim; bugün afrikada, yurtdışında eğitim görmüş, dünya çapındaki filozofları bile: yazılı anlatımın emperyalizmin propaganda aracı olduğunu, sözlü kültürün ise kendi değerleri etrafında toplanmak olduğunu ifade edebiliyor. okuma yazma daha dünkü olaydır ve basının ve medyanın ilk günden beri tek amacı olmuştur, o da taraftarlarını ikna etmek karşıtlarına gözdağı vermekdir. veya fransız devriminde insanlar okuyorlardı da, rousseauyu okumuyorlardı, tanrıyı kralı değersizleştiren ucuz propaganda araçlarını veya müstehcen romanları okuyorlardı. layığıyla okuyan her zaman az olmuştur, hatta bugün bile layığıyla okuyanlar dünden azdı demek yanlış olmayabilir. yoksa tahkik ederek kavranılması gereken hususları, yüzeysel olarak ele alıp içlerinden günlük hayatı ve düşünce dünyasını yozlaştıracak ve basitleştirecek argümanlar seçip almak kolaydır. yoksa birisi yazmaya başlasa, kimisi de anlamamaya başlayabilecekdir güzel kardeşim. anlamak başkadır. yoksa yazmak karalamak kolaydır. eskiden okuyup yazma atıyorum % 1 di belki ama insanlar okuyorlardı yazıyorlardı. bugün belki %90 ama öyle işte %90. bu söylediklerim açılabilir veya leyhinde aleyhinde bir şeyler söylenebilir, dediğim gibi ben takılıp kalınması için değil, tekdüze düşünülmemesi için bunları söyledim.

Allah rasulü sav in ise muallimi Allah avc dir. biz, Yaratıcı bir kural koyduğu zaman veya bir şey yapdığı zaman, bunun maksadını tayin edemeyiz. bunu biz belirleyemeyiz, bu cüretkarlık olur. biz çoğu zaman hayatımızda bir çok mesele ne niye bilmezken, Yaratıcının nasıl, neyi niye yapdığını bilelim veya bunu açıklama gayretine girelim veya bunda iddia sahibi olalım. ancak şöyle düşün, birisi okuma yazma bilse, yurtdışında üniversitelere gitse ve geldiği zaman sana bir şeyler anlatsa; bu okumuş gelmiş, gittiği yerlerde öğrenmiş, bize o öğrendiklerini anlatıyor denir.


Ensar
Allah rasulünün bütün dilleri bilmemesi, sadece arapça konuşması onun peygamber olmadığı anlamına gelmez. Allah Rasulünün bütün dilleri bilmiyor oluşu onun bizim gibi bir beşer olduğunun bir kanıtıdır. Ayrıca Allah Rasulü mekke ve medine olmak üzre başka yerlerde yaşamamıştır başka dilleri öğrenmeye de ihtiyaç duymamıştır. Bilindiği üzre genç sahabilerden zeyd b.sabit ra dil öğrenmek için bir kaç gün kalması ve çaba sarf etmesi ona yetiyor ve girdiği ortamda dilleri anlıyor ve konuşuyor du… kaldıki Allah Rasulü ihtiyaç duyuyor olsaydı bu iş onun için asla zor değildi… Selametle kalın


Kayıtsız Üye
Kusura bakma okuma yazma bilmeyen dünyadan haberdar değildir diyorsun bal gibi de öyle oluyor. Sen okuyup yazmasan kendi köyünde ne olduğunu bilirsin ame başka ülkelerde ne olduğunu nereden bilecen. Bugün yazı icad olmamış olsa bir nesil öncesinden ne olduğunu bilmezsin. En başta okuma yazma olmasa kuranı nereden öğrenecektin. Dilden dile o din ne hale gelirdi düşünebiliyor musun? Önemli olmasa Son kitabın sonsuza kadar aynı kalacağı söylenir miydi. Tek bir ayet bile bugüne gelebilir miydi


misafir1
zaten leyhinde aleyhinde üzerine pek çok şey söylenir demişim ancak işte insan okuduğunu zannediyor da, anlamadıkdan sonra pek bir anlamı olmuyor, boşa uzatmışım. ayrıca okuma oranının %90 artık bilmem kaç olduğu bir dünyadan, binbeşyüz sene öncesine, okuma oranının belki % 1 olduğu bir dünyaya bakıyorsun, seni de ayrıca tebrik ederim. ayrıca kuran ı kerim halen hafızların hıfzıyla korunmaktadır ve kuran ı kerim hafızların hıfzı üzere yazılmaya devam ediliyor.

neyse ben sıkıldım, okuduğunu da anlıyorsun zaten, kendimce sana ikinci paragrafda cevab vermiştim, bu kadar


Kayıtsız Üye
hafızların hıfzıyla. Sen kuranı tümden ezbere bilen kaç insan tanıyorsun. O ezberleyenler nereden ezberlemiş kitaptan değil mi? O ezberleyenler vefat etti mi arkasından kim sürdürecek. Ondan sonra her şeyh kendine göre bir din yaratsın ben ezbere biliyorum diye. Bi bak hristiyanların dini niye bozulmuş. Her bir papaz kendine göre bir kitap yazınca orjinali ortadan kaybolmuş Onlarda zamanında incile en iyi ben biliyorum ezberledim filan diyorlardı. Ama hiçbiri birbirini tutmuyor. Bir de bu dört kitabın üstüne farklı farklı yorumlar gelince oldu sana 40 farklı inanış. Bugün ikisi de hristiyan ama bir bak bakalım bir protestan ile katholik inancı birbirine ne kadar benziyor.


misafir1
yani bir şeyin korunması başkadır, yaygınlaşması başkadır. sen korunmasından bahsetmişsin. kuranı kerim önce Allah ın takdiri, sonrasında da hafızların hıfzıyla korunmaktadır. pratikde de hafızlar okurlar, kuran ı kerim yazılır ve tekrar hafızlar kontrol ederler.

ayrıca okumak nedir yazmak nedir, oradan mı başlayalım. okumak bir şifre çözme işidir. alfabe ne, bir şifre değil mi. insan düşünür bunları şifrelendirir, bunlar önüne gelen kimse de bu şifreyi çözer. okumak, temsil eden şeyle temsil edilenin arasındaki irtibatı kurarak, bunun neye delalet ettiğini anlamak ve bunu tahakkuk ettirmekdir. veya insan niye yazar, orada olmayana yazar üçüncü şahıslara yazar, karşındaki kimseyle konuşursun.

neyse bunlarda bir tarafa bilgi kaynakları nelerdir, bilgi nasıl elde edilir. peygamberlerin bunlara ihtiyacı var mıdır. bunların meselenin tabiatına ne gibi olumlu veya olumsuz etkileri olabilir. ben sadece olası olumsuz bir örnek verdim, peygamber okuma yazma bilse, sonra da kendisine peygamberlik geldiğinde insanları buna davet etse; okuma yazma biliyor ya, bunları da gittiği yerlerde okumuş öğrenmiş, gelmiş bize anlatıyor olurdu. ayrıca
okunup öğrenilen şeylerde, vahiy kaynağı gibi duru ve temiz bir kaynak olmazdı. ashabı kehf için, kimilerinin onların üç kişi, kimilerinin beş kişi, kimilerinin de yedi kişi olduklarını söyledikleri bildiriliyor. peygamber okumuş olsaydı, bunlardan hangisini okumuş olacakdı. peygamber bunun yerine kontrolü Allah avc de olan, duru ve temiz vahiy kaynağı ile beslenmiş oldu. kaldı ki her peygamber için böyle olması gerekiyordu diye bir şey de söylemiyorum.

Yaratıcı bir şey yapdığı veya bir kural koyduğu zaman, bunun maksadını tayin etmek hususunda cüretkar olunamaz veya bunda iddia sahibi de olunamaz, bu bir hastalıkdır. içinde bulunulan dönemin bozmuş olduğu değer ölçüleriyle, bunların maksadlarını tayin etmek hususunda iddia sahibi olmak… insanın bu kadar haddi ve kapasitesi yokdur. insan önce bunu bilirse, sonrasında temel kaideler çerçevesinde, bir yere kadar bir şeyler çıkarabilir ancak kaide temel gözetmeden, içinde bulunulan toplumun değer ölçülerine takılarak, bu maksadlar tayin edilemez.

ben okumak yazmak kötüdür demiyorum, mesele bunun demogojisine dönüyor. okumak veya yazmak deyince, bunsuz bir hayatın olmadığı, her iyiliğin ve güzelliğin sebebi, her yanlışlığın def edicisi olan, hiçbir olumsuzluk doğurmayan, safi tekdüze bir mükemmellik kaynağından bahsediyorsun. hayatta böyle şeyler yok. benim tek söylediğim bunun böyle olmadığı.


Kayıtsız Üye
Dediğini anladım ama sen derdini yanlış örneklerle açıklıyorsun. Okumayı bilse biryerden kopyalamış ezberlemiş onu derlerdi diyorsun. Aynı şeyi okuma bilmediği halde de söyleyebilirlerdi. Eski çağlarda zaten çoğu insan okuma yazma bilmiyordu. Eski efsaneler masallar yazı yoluyla değil dilden dile aktarılarak geldiler. Ergenekon destanı dede korkut binbirgece masalları vs. kitaplarla değil sözlü anlatım ile nesilden nesile aktarıldı. Belli bir döneme kadar da insanlar bunları masal olarak değil gerçek hikayeler olarak dinliyordu. Bu sözlü anlatıma kaldımı da insanın buna şahsi düşüncelerini eklemesi değiştirmesi çarpıtması çok daha kolay. Çünkü hikayeyi doğrulayacak bir referans noktası yok. Bu yüzden aynı olayın her toplumda farklı farklı versiyonları var. Bir olayı sözlü anlatımla olduğu gibi korumak imkansızdır. Ayetler kitap haline getirilmeyip sözlü olarak kalsaydı bunları olduğu gibi korumanın imkanı olmayacaktı. Sadece hıfızların hafızasına kalsaydı bugün hristiyanlarda olduğu gibi büyük ve ayrıcalıklı bir ruhban sınıfı olurdu ve dinimizin özellikle karşı geldiği aracılık sistemi kaçınılmaz olurdu. Çünkü normal bir insanın bu sınıf olmadan hiçbir dini vazifesini yerine getiremez , ayetlerin %95inden haberi olmazdı. Bir düşün 80 milyonluk ülkemizde kaç tane hafız çıkardı. Bu hoca gibi değil her camide bir tane olsun. Onu da geçtim nasıl o hocalar nasıl hocalık yapacaktı kendileri bile ayetleri bilmezken


misafir1
güzel kardeşim kastın o olmasa da; sen insanlığa indirilmiş olan son dini, hikayelerle veya destanlarla kıyaslıyorsun. sözlü anlatımlarda insanların ekleme ve çıkarma yapabilmelerinin çok daha kolay olduğunu, bir olayın sözlü anlatımla olduğu gibi korunmasının imkansız olduğunu söylerken de; kuranı kerimin yazılı hale gelesiye kadar geçmiş olan dönemi zan altında bırakmış oluyorsun. ondan sonra da insanlar sağdan soldan bir şeyler duyuyorlar, kafaları karışıyor. ben pratikde halen olanı söylüyorum, kuranı kerim halen hafızların hıfzıyla korunuyor. duyumları da ilave etmiyorum, mesela kör bir hafız, fransızların basmış oldukları bir kitabdaki harf farklılığını, talebesini okuturken talebesinin ısrarla yanlış okuması üzerine farkedip, bu kitabı yanlış basmışsınız deyip bunu basanlara götürebiliyor. yoksa her yazılanın her harfini, kur an ezberinde olmayan birisi gözle nasıl ayırd etsin. belki yeni yeni tarayıcılarla tek tek kontrol edilebilir hale gelmişdir, güvenilir midir halen hafızlar kadar güvenilir değildir.

başa dönecek olursam, sahabede son vahyi veya son peygamberi, hikaye dinler gibi dinlememişler. benim demek istediğim, nübüvvetin okumayla veya yazmayla ilişkisi yokdur. duru ve temiz bir bilgi kaynağını ifade eder ve akıl sahiplerine hitab eder. peygamberlerde, en kral okuyup öğrendikleriyle veya en kral düşündükleriyle pekiştirip, vahyi insanlara daha güzel aktarayım demezler. vahiy neyse odur ve bu da duru bir akıl gerektirir. peygamberlerin sünnetleri vardır, yeri gelir bunların yazıya dökülmesi bile şunun gözden kaçmasına neden olur; o sünnet veya hadis, yerinde ve zamanında yapılmış veya uygun kimseye söylenmiştir. yeri gelir, zamanı gelir, insan bir şey duyar ve aklına kazınır. yoksa yeri ve zamanı değilken, uygunluk ihtiyaç gözetmeksizin, bir şeyler yazılır okunur ancak o kadar tesirli olmaz. yoksa tabiki de ilim korunacak ve paylaşılacak, öğrenilecek öğretilecek.

ayrıca ben bütün peygamberler okuma yazma bilmezlerdi de demiyorum. davud as, süleyman as veya musa as okuma yazma biliyor da olabilirlerdi. musa as firavunun sarayında büyümüştü ancak firavunun sarayında da firavunun gavurluğunu öğretirler, başka ne öğretecekler. zaten o dönemlerde insanın okuyacağı fazla bir şey de yokdu, insanlar ne okuyacaklar anca yazışmalarda elçiliklerde veya emirlikde görevlendirilirlerdi. ebu cehil o dönem okuma yazma bilen bir kaç arapdan biriydi ve künyesi ebul hakemdi, islamın gelmesiyle birlikde küfürde ileri gitmesiyle künyesi ebu cehil oldu, cehaletin babası oldu. cahil okuma yazma bilmeyen insan değildir. cahil kelimesinin kökeni, çölde amaçsızca gezinilmesinden gelmiştir, cahil insan amaçsız başıboş insandır. ben şöyle yüzeysel olarak baktığımda zaten yeryüzünde bugün anladığımız anlamda yazılmış olan ilk bir milyon kitabın, belki 999 binini, müslümanların telif ettiklerini gördüm. kitabın, müslümanların insanlığa hediyesi olduğunu biliyorum da, yüzeysel olarak baktığımda da, bilinen ilk kitabın mö 2 yy da avrupada 6 sayfalık bir kitab, sonrasında da milad civarı mısırda 2 sayfalık bir kitab olduğunu görmüştüm. sonraki dönemde kitaba benzeyen uzak doğuda sanskritce bir kitab vardı, bir de 8 yy da falan incil olması lazım. bunun dışında, bugün o dönem için söylenen kitablar, papirus tablet veya parşömen kolleksiyonlarından ibaret. mesela aristotalesin eseri öldükten ikiyüz yıl sonra bulunmuş, sonrasında tekrar unutulmuş. diğer coğrafyalarda da benzer olduğu gibi eski yunanın eserleri de, eski yunancadan arabcaya, arabcadan latinceye çevrilmiş. keza slavların veya afrikalıların tarihi kaynakları arabca. iranı firdevsi canlandırmış, hintlilerin vedaları var upanishadları var, onlar müslümanlar hindistana hakimken yazılı hale gelmiş. hatta yahudilerin kendilerinin ikinci musa dedikleri ibni meymun, endülüsde müslümanların talebesiymiş keza hristiyanlar için de benzer şeyler söylenir, albertus magnuslar bilmem kimler hep müslümanlara talebelik yapmış. yani insanların bugün çok rahat konuştukları, eleştirdikleri, açık aradıkları; müslümanların sonraki dönemlerde yazmış oldukları kitablar, yeryüzündeki bugün anladığımız anlamda telif edilmiş ilk kitablar.

yani ben ortaya bir cehalet tablosu koymuyorum veya cehaleti de övmüyorum ancak dediğim gibi firavunun saraylarında da firavunun gavurluğunu öğretirler. insanların da akletmelerini, aklederken de; aksi suç, aksi hiç olmamış, aksi nasıl olur dememelerini; dünyadan ve kendilerinden haberdar olmalarını söylüyorum.


peygamber efendimiz neden okuma yazma öğrenmemiştir, peygamber efendimiz neden okuma yazma bilmiyormuş, peygamber efendimiz neden okuma y
azma bilmiyordu kısa

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();