Zafer inananlarındır ve zafer yakındır ayeti
Hoca
zafer inananlarındır kimin sözü
zafer islamın/Müslümanların ayeti ile ilgili açıklamalar
"Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman ve (o güne kadar Haktan kaçan) insanların dalga dalga Allah’ın dinine girdiklerini gördüğünüz an"[1] ise asla şaşırmayacak, şımarmayacak bize zafer ve devlet kapılarını açan Allah’ın huzurunda şükür secdesine kapanacak ve onun mağfiret ve merhametine sığınacağız.
Dünyada yaşadığımız bu zafer mutluluğundan sonra, ebedi olan ahiret hayatında ise: "Rablerinden korkanlar (ve ahirete hazırlananlar) bölük bölük cennete sevk edilecekler. Oraya vardıklarında cennet kapıları feth olunacak ve görevli melekler onlara: selam size ne hoşsunuz ne mutlusunuz, (buyurun ) ebedi kalmak üzere, cennete girin" diyecekler. Cennet ve saadet ehli müminler ise şöyle seslenecekler: "Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi dilediğimiz yerde eğlenip dolaşacağımız şu cennet yurduna varis kılan Allah’ımıza şükürler olsun. Allah yolunda çalışıp çabalayanların ücreti ne güzelmiş…[2] diyerek cennet evinde, sonsuzluğa ulaşacaklardır.!..
——————————————————————————–
[1] Nasr: 1-2
[2] Zümer: 73-74
Evet İslâm dini haktır. Baştan sona hayırdır. Bütün dinlerden ve düzenlerden her bakımdan en üstün olandır.
Ancak İslâm durduğu yerde bozulup zafiyete de uğramaz, kendi kendine zafere de ulaşamaz. Yani galip olan da, mağlup olan da insandır…
"Zafer İslâm’ındır " yerine "zafer inananlarındır" sözü daha uygun bulunmaktadır.
Allah’ın hidayeti ve inayetiyle İslâm’a sahip çıkan ve cihat yapan insanlar elbette kazanacaktır…
Bazı kesimler milli gelişmeleri gölgelemek ve liderinden köy temsilcilerine kadar, gönül erlerinin gayret ve başarısını gizlemek için "efendim bu olumlu neticeler filanların değil İslâm’ın zaferidir" gibi sözlerin arkasına sığınmaktadır. Bu tür ifadeler açıkça bir haset ve hazımsızlık kokusu taşımaktadır.
"(Sayı ve silah bakımından) nice az topluluklar vardır ki, Allah’ın izniyle kalabalık (ve şımarık) çoğunluklara galip gelmiştir."[1]
"Sabreden zafere ulaşır."[2]
"Rabbimiz üzerimize sabır yağdır ve ayaklarımızı (cihat yolunda)sabit tut ve sağlamlaştır."[3] gibi ayet ve hadiler de açıkça gösteriyor ki, kazanmak veya kaybetmek, mağlup olmak veya galip gelmek hezimete uğramak veya zafere erişmek insanlara ait olan durumlardır ve Allah’ın yardımıyla zafer inananlarıdır.
Elbette ve her halde "yerlerin ve göklerin orduları Allah’ındır. O azizdir ve hakimdir"[4]
Ve elbette "yardım Allah’tandır ve zafer yakındır"[5]
Ancak " Allah’ın bize yardım etme vaadi, bizim onun dinine hizmet ve gayret etmemiz şartına bağlıdır"[6]
İslâm durduğu yerde, hayat düzeni ve disiplini olmadığı gibi, müslümanda gayretsiz oturduğu yerde galip olmamaktadır.
Cenab-ı Hak sebeplerle iş görmektedir ve insanlar eliyle hakimiyet ve galibiyetlerini gerçekleştirmektedir.
Ve zaten insanları ve özellikle inananları, yeryüzünde kendi zatına halife kılmasının hikmeti de burada gizlidir.
"Eğer Allah (cc) insanların bir kısmıyla diğerlerini savunmazsa ve saf dışı bırakmasaydı, dünyanın düzeni bozulur, fesada uğrardı"[7]
"Onlarla çarpışın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın, onları (sizin vasıtanızla) mağlup ve mahcup bıraksın ve sizi onlara üstün getirecek inananlar topululuğunun göğüslerine şifa verip gönüllerini öfkesini yatıştırsın…[8] Ayetleri bu durumu izah etmektedir.
Mekke’nin fethi ve müşrik düzeninin fesh edilmesi, Efendimiz Aleyhissalatü Vesselamın ve Ashabı kiramın zaferi ve başarısıdır. Ama bu neticeler elbette Allah’ın yardımıyladır ve bu durum İslâm’ın haklılığının ispatıdır.
Bunun gibi İstanbul’un Fethi de Sultan Muhammed Hanın ve övülmüş ordularının şerefi ve zaferidir…
Ülkemizdeki siyasi şuur açısından gözlenen mutlu ve umutlu gelişmeler de Milli Görüş erlerinin ve muhterem liderinin sevabı ve zaferidir…
Unutmayalım ki "insanlara teşekkür etmesini bilmeyen Allah’ a da şükretmemiş demektir.[9]
Bazı tarihi hikayeler arasında şu ibretli olaydan da nakledilir:
İstanbul’u aldıktan sonra Sultan Fatih’i tebrik için gelen ziyaretçilerden biri:
"Efendim, filan evliyanın işaret ve kerametiyle bu fetih nasip oldu…" der
Diğerleri:
"Filan ulemanın hikmet ve gayretiyle zafere ulaştık" der
Ötekileri "filan devrişanın duası bereketiyle İstanbul’a kavuştur" deyince artık Fatih dayanamaz ve;
"Bre ağalar, şu mücahit Mehmetçiklerin kanını ve kılıcının hakkını da unutmayın!" karşılığını verir.
Bu konuya müjdeli bir ayet mealiyle açıklayalım:
"Allah sizden hakkıyla iman edip (Namaz, Zekat, Cihat gibi ) salih amel işleyenler ve vaat etmiştir ki, kendilerinden önceki (mümin ve mücahit kullarını) nasıl hükümran kıldıysa, onları da yeryüzünde hükümran kılacak ve kendileri için seçip gönderdiği dinlerini sağlamlaştıracak ve (hayat nizamı olarak yaşanmasını sağlayacak) ve onları korku duyulan ve horlanan dönemlerin arkasından emniyet ve hürriyeti kavuşturacaktır".[10]
Ve Milli iradenin zaferi umduğumuzdan daha yakındır. Zalimler istemese ve münafıklar hazmetmese de bu millete hizmet edenler aziz ve muzaffer olacaktır.
"Biz (galibiyet ve hakimiyet) günlerini (ve dönemlerini) insanlar (toplumlar) arasında dolaştırıp dururuz"[11] ayetinin hükmü ve hikmeti gereği hakka ve adalete dayanan İslâm medeniyetleri ile zulüm ve sömürüyü esas alan batıl medeniyetler arasında hakimiyet mücadelesi Hz. Adem’den kıyamete kadar sürüp gidecektir.
Son İslâm medeniyetinin merkezi ve mümessili olan Osmanlı devletinde de cihat ve içtihat ruhunun (milli savunma ve ilmi kalkınma şuurunun) körlenmesi sonucu bir takım zafiyet ve zillet alametleri belirmeye başladı
Fıtratları haline gelen fitne ve fesatlıkları hayır ve hizmet gördükleri yerlere bile sonunda hıyanete kalkışmaları yüzünden her taraftan kovulan ve Osmanlı’nın merhamet kanatlarına sığınan siyonistler, büyük İsrail imparatorluğu hayaline kavuşmak üzere önce Osmanlı’nın yıkılması gerektiğini bildikleri için bu amaçla faaliyetlere giriştiler.
Başta iç ve dış ticaret, ithalat, ihracat ve bankacılık gibi ekonomik faaliyetleri ele geçirdiler…
Basın ve yayın organlarını ve önemli köşe yazarlarını ve kolejler gibi bir takım eğitim kurumlarını kontrollerine alıverdiler
Paranın ve basının gücü ve öteden beri Osmanlı’ya düşman devletlerin desteği ile mekteplilerden olsun, medreselilerden olsun, mülkiyelilerden olsun askeriyeden olsun, etkili ve yetkili kişileri masonluk marifetiyle saflarına çektiler…
Daha sonra bu gizli faaliyetlerine hem resmi kılıf hazırlamak hem de geniş tabana yayılmak üzere, İttihat ve Terakki Partisini kurdular ve siyasete atıldılar. Böylece hem hükümet olma imkânına kavuştular, hem de ülke çapında taraftar bulmaya ve kendi düşünce ve düzenlerine uygun bir topluluk oluşturmaya başladılar.
Derken Osmanlı’yı yine kendilerinin başlattığı birinci dünya savaşına sokarak yıktılar ve parçaladılar. Ve çok dikkat çekici bir durumdur ki, siyonistler ikinci ve üçüncü sınıf düşük kaliteli adamlarını (Talat, Enver, Cemal paşa gibi masonlarını) Osmanlı’nın yıkımında kullandılar ve işleri bitince gözden çıkardılar. Ama asıl has ve sadık adamlarını Cumhuriyet dönemine sakladılar, bunları erken ortaya çıkarıp yıpratmadılar ve ucuz harcamadılar.
Kurtuluş Savaşının başına geçirilen M. Kemal, hem Sultan Vahdettin hem de İttihat ve Terakki ile ikili bir irtibat halindeydi ve her iki taraf da kendi hesabına onu destekliyordu. Sonunda düze çıkınca Sultan Vahdettin’e ve onun temsil ettiği zihniyete dirsek çevirerek İttihat ve Terakkiye sadık kalındı.
Ve işte hem ülkemizde hem de yeryüzünde bütün fitne ve fesatlıkların asıl sebebi ve gizli virüsü olan siyonist saltanatı, böyle başladı.
"(O yaptıklarına) uygun karşılık olarak"[12]
"Kim bir kötülük yaparsa onu aynen misliyle karşılık görür"[13] gibi ayetlerinde ifade ve işaret buyurduğu gibi, siyonizmin sömürü saltanatını yıkacak ve yeryüzünde hakkı hakim kılacak hareketin de, tamire tahribatın yapıldığı yerden başlaması ve aynı türden karşı tedbirleri alması gerekiyordu. Hem sünnetullahta böyle istiyordu.
Önce Türkiye de ve diğer İslâm ülkelerinde etkili ve yetkili kesimlerle çok özel ve gizli ilişkiler kurulmalı ve uzun vadeli bir plan hazırlanmalıydı…
Yüksek bürokratlardan generallere, köşe yazarı ve televizyon yorumcularından iş çevrelerine kadar, çeşitli seviye ve statüdeki insanlara kendi konumlarına uygun roller dağıtılmalıydı.
Zira, kale içten işgal edilmişti yine içten kurtarılmalıydı…
Daha sonra bütün bu hazırlık ve hizmetlere resmiyet ve meşruiyet kazandırmak ve davayı halk tabanına yaymak üzere parti kurulmalı ve giderek işçi, öğrenci ve hanımları da kapsayacak ve kucaklayacak şekilde her sahada teşkilatlanmalıydı…
Toplumu inandırarak ve desteğini alarak, demokratik yollarla hedefe varılmalıydı. Ama iktisadi, askeri, siyasi ve fikri yönünden caydırıcı bir güce sahip olmadan sadece halk desteğinin bir işe yaramayacağı asla unutulmamalıydı…
Ve derken… Yıllardır beklenen ve özlenen mutlu ve muhteşem sona ve tarihi hesaplaşmaya az kalmıştı…
Evet "Elhamdüllillahi Rabbil alemin. Vel akibetü lil müttakin" Hamdimiz alemlerin Rabbinedir ve mutlu son müttaki müminlerindir
"Biz (galibiyet) günlerini (ve hakimiyet dönemlerini) insanlar arasında çevirip dururuz.[14] Hikmeti geçekleşecektir.
"Sakın gevşemeyin, üzülmeyin (ve ümitsizliğe düşmeyin) eğer inanıyorsanız siz mutlaka üstün geleceksiniz"[15] müjdesi yerine gelecektir.
"Bunlardan önceki (zalim)ler de (müminlere) tuzak kurmuşlar (şeytanca hile ve hesaplar yapmışlar) dı. Fakat bütün tuzaklar Allah’ındır. (Allah kâfirlerin oyunlarını boşa çıkaracaktır.) Allah herkesin ne yaptığını ve ne kazandığını çok iyi bilir. Ve pek yakında (zalimler) yurdun kimin olacağını (izzet ve iktidarın kime kalacağını) göreceklerdir.[16] Haberinin vakti erişecek.
"Yemin olsun ki Tevrat’tan sonra Zebur’da da yazmıştır ki " Yeryüzüne mutlaka salih kullarım varis olacak" (galibiyet ve hakimiyet mümin ve mücahitlerin eline geçecek) tir.[17] Ayeti imdada yetişecektir.
"Allah sizden iman edip salih amel işleyenlere, daha önceki (cihat ve sadakat ehlini) nasıl hükümran kıldıysa onları da hükümran kılacağını ve kendileri için seçip beğendiği dinlerini ve düzenlerini yürürlüğe koyacağını (çektikleri) korku ve sıkıntıların arkasından onları tam bir emniyet huzur ve hürriyet kavuşturacağını vaat etmiştir"[18]
"Ve Allah asla vaadinden dönmeyendir."[19]
"(Yeter ki ) sabredin, Allah’ın vaadi gerçekleşecektir. İnancı ve itikatı olmayanların (hile ve hayasızlıkları) sizi telaşa ve tedirginliğe düşürmesin"[20]
"Eğer Allah size yardım ederse artık sizi yenecek yoktur. Ve şayet sizi yüzüstü bırakırsa artık size kim sahip çıkacaktır? Müminler (sadece) Allah’ tevekkül etsinler. (ve yalnız ona güvensinler)[21] hakikatleri zalimleri hizaya getirecektir.
(Allah şunun için zahmet ve sıkıntı günlerini uzatıyor ve zaferi geciktiriyor.) inkârcılarla mücadele edin ve çarpışın ki, sizin ellerinizle onların cezasını versin, onları rezil ve perişan etsin, sizi onlara üstün getirsin ve iman ehlinin göğsüne huzur ve şifa versin. Yüreklerimizin öfkesini gidersin. Yoksa siz, Allah içinizden cihat edenleri, Allah’tan Resulünden ve müminlerden başkasını asla dost ve rehber edinmeyen. (Sadakat ehlini) bilmeden (kahramanlar la korkakları, sadıklar la sahtekârları birbirinden ayırıp seçmeden) bırakılacağınızı mı zannettiniz?"[22]
"Bu Allah’ın öteden beri süregelen sünneti (İlahi prensipleri) dir ki, Allah’ın ezeli yasasında ve takdir planında asla bir değişiklik bulamazsınız (Allah’ın imtihan sırrına ve programına uyacak ve katlanacaksınız)"[23]
"(Zavallılar) Allah’ın nurunu, ağızlarıyla söndürmek istiyorlar (ahmaklar, üfürmekle güneşi karartmaya çalışıyorlar) hal bu ki kâfirler hoşlanmasa da, Allah mutlaka nurunu tamamlamayı (dinini ve düzenini hakim kılmayı (murat etmiş) ve karar vermiştir. (Zira) Allah Resulünü hak dinle ve hidayetle gönderdi ki, müşrikler istemese (ve karşı çıksa ) da İslâmı bütün (batıl) dinlerin ve düzenlerin üstüne çıkarsın."[24] hükümleri zuhur edecektir.
"Kendilerini şeytan kuşatmış, (ruhları kararmış) ve Allah’ı hatırlamayı unutturmuş onlarla, şeytanın partisidir. Ve muhakkak şeytanın taraftarları (ve siyonizmin uşakları) kaybedecek ve yenilenecektir.
Allah "muhakkak ben ve elçilerim galip geleceğiz" diye yazmış ve kararlaştırmıştır…
"Allah’ın partisi mutlaka kazanacak ve başarıya ulaşacaktır…?"[25]
"(Artık) Allah müminlere karşı kâfirlere asla (galibiyet ve hakimiyet için) yol vermeyecektir"[26]
"….Nice az topluluklar var ki Allah’ın izniyle kalabalıklara galip gelmiştir. Zira Allah (hakikat ve cihat üzerinde) sabredenlerle beraberdir."[27]
"Sevineceğiniz bir şey daha var: Yardım Allah’tandır ve zafer yakındır. Müminlere müjdele"[28]
" O gün müminler sevinecekler… Allah’ın nusretiyle (refaha ereceklerdir"[29]
"Allah’ın nusreti ve fetih geldiği ve insanların dalga dalga Allah’ın dinine ve düzenine girdiğini gördüğümüz zaman Rabbini tesbih ve tahmid et"[30] müjdeleri bir kere daha gerçekleşecek
"(Yahudi ve Hıristiyanları (komünist ve kapitalist kafaları) dost ve lider edinerek) kalplerinde hastalık bulunanların "bize bir felaket gelmesinden ve zamanın aleyhimize dönmesinden korkuyoruz… (Zaten müslümanlar kazanamaz, bari masonların yardımını kaçırmayalım diye düşünüyoruz.) diyerek zalimlerin peşinden koştuklarını gördüğümüz (haysiyetsiz ve gayretsiz) kimselerin, Allah’ın lütfedeceği bir fetih ve galibiyet veya kendi katından getireceği bir iş ve hareket sonucu (mücahit müminlerin haklı zafer sevinci karşısında) bunların içlerinde gizledikleri (nifak ve korkaklıklarına ) pişman ve perişan olduklarına şahit olacağımız dönemler yakındır."[31] gerçekleri bir kez daha gözlenecek!…
Evet her şeye rağmen Allah vaadine sahip çıkacak, kuvvet ve kudretini ispatlayacak, zalimlerden ve hainlerden intikamını alacak, uğruna cihat edenleri selamet yollarına ulaştıracak, küfür ve zulüm sistemlerini yıkacak siyonist şeytanların ve mason uşaklarının burnunu kıracak ve müminlere her türlü izzet ve saadeti tattıracaktır.
Artık yeni bir dönem başlamıştır. Bu rezil gidişin son enkaz kalıntıları da ortadan kaldırılacak ve Adil Düzen kaçınılmaz olacaktır. Dış güçlerin ve içteki hainlerin son çırpınışları ve provokasyonları da boşa çıkacak ve milli irade mutlaka iktidara taşınacaktır.
——————————————————————————–
Kaynak milli çözüm
[1] Bakara: 249
[2] Hadis-i Şerif
[3] Bakara: 250
[4] Fetih: 7
[5] Saf: 13
[6] Saf: 14
[7] Bakara: 251
[8] Tevbe: 14-15
[9] Hadis-i Şerif
[10] Nur: 55
[11] Al-i İmran: 140
[12] Nebe: 26
[13] Mü’min: 40
[14] Al-i İmran: 140
[15] Al-i İmran: 139
[16] Rad: 42
[17] Enbiya: 105
[18] Nur: 55
[19] Al-i İmran: 194
[20] Rum: 60
[21] Al-i İmran: 160
[22] Tevbe: 14-16
[23] Fetih: 23
[24] Tevbe: 32-33
[25] Mücadele: 19-20
[26] Nisa: 141
[27] Bakara: 249
[28] Saf: 13
[29] Rum: 4-5
[30] Nasr: 1-2
[31] Maide: 51-52
zafer inananlarındır, zafer islamındır, vAllahi zafer islamındır ayeti