Taziye (Musibetle karşılasan kişiyi teselli etme)
Hoca
TAZİYE
Musibetle karşılasan kişiyi teselli etme, sabra teşvik etme. "Azâ" fiilinden "tef’îl" babında bir mastar. Türkçe’de; bir yakını vefat eden kimseye baş sağlığı dilemek, geçmiş olsun dileklerini bildirmek anlamında kullanılır.
Bir yakını vefat eden mümine taziyede bulunmak İslâm ahlâkındandır. Ancak cenaze sahiplerinin acısını yenilememek için üç günden fazla taziyede bulunmak mekruh sayılmıştır. Diğer yandan cenazenin defninde bulunamayan uzaktaki kimseler üç günden sonra da taziyede bulunabilirler.
Hz. Peygamber (s.a.s) üç güne kadar yas tutmaya izin vermiş ve şöyle buyurmuştur: "Allah’a ve Ahiret gününe iman eden kadına ölü için üç günden fazla yas tutmak helâl değildir. Ancak kocası için iddet süresi olan dört ay on gün yas tutması müstesnadır" (eş-Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, VI, 292).
Definden ön veya sonra ölüye ağlamak ittifakla caizdir. Ancak sesi yükseltmemek, çirkin sözler söylememek ve ağıt yakmamak gerekir. Çünkü oğlu İbrahim ölünce Hz. Peygamber (s.a.s) de ağlamış, yine kızının oğlu can çekişmekte iken kendisine arzedilince gözlerinden yaşlar boşanmıştır. Sebebi sorulunca da şöyle cevap vermiştir: "Bu, Allah’ın rahmetidir, onu kullarının kalplerine koymuştur. Allah ancak merhametli olan kullarına merhamet eder" (bk. Buharî, Cenâiz, 44; Tevhîd, 25; Müslim, Cenâiz, 12, 106; Ebu Dâvud, Cenâiz, 77; İbn Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, Mısır t.y., 1, 841; eş-Şirbînî, Muğnîl-Muhtac, Mısır t.y., 1, 355 vd.; eş-,Şîrâzî, el-Mühezzeb, Mısır t.y., I, 139).
Sonuç olarak müminin diğer müminlere karşı görevlerinden biri de onu son yolculuğunda uğurlaması ve definden sonra da onun yakınlarına bas sağlığı dileğinde bulunmasıdır. Bir musibete, felâkete uğrayan kimselere sabır tavsiyesinde bulunmak, meydana gelen musibetle kaderin tecelli ettiğini ve bunu geri çevirmenin artık mümkün olmadığını, bu nedenle kadere teslim olmanın kişiyi ruhî rahatlığa erdireceğini telkin etmek gerekir.
Hamdi DÖNDÜREN
Cevap: Taziye
Hoca
TÂZİYE
"Herhangi bir musîbete uğrayan Müslümanlar, benim
vefâtımla başlarına gelen musîbeti düşünerek
tesellî bulsunlar ve sabretsinler.” (Muvatta, Cenâiz, 14)
Musibetle karşılaşan kişiyi teselli etme ve sabra teşvik etme mânâlarını ihtivâ eden tâziye, umumiyetle cenâze sâhibine başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerini bildirmek için yapılan ziyârete denir. Bir felâkete uğrayan kimseye, sabır tavsiyesinde bulunmak, meydana gelen musîbetle kaderin tecellî ettiğini ve bunu geri çevirmenin artık mümkün olmadığını ve kadere teslim olmanın kişiyi ruhî rahatlığa erdireceğini telkin etmek gerekir. Ayrıca Cenâb-ı Hakk’ın başa gelen belâlara ecir verdiğini hatırlatmak, "Allâh ecrini artırsın”, "Sabr-ı cemil versin”, "Şükretmeyi nasîb etsin” gibi dualar etmek de tâziyenin en mühim hususiyetlerindendir. Bu özelliğinden dolayı tâziye, acıları azaltıcı bir tesire sâhiptir.
Tâziye, bizzat giderek yapılabileceği gibi, bu mümkün olmadığı takdirde telefon, mektup gibi diğer haberleşme vâsıtaları ile de gerçekleştirilebilir.
Hz. Zeynep -radıyallâhu anhâ-, Resûl-i Ekrem Efendimiz ‘e:
– Oğlum öldü, lütfen bize kadar geliniz, diye haber gönderdiğinde Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-:
"– Alan da veren de Allâh’tır. O’nun katında her şeyin belli bir vakti vardır. Sabretsin ve ecrini Allâh’tan beklesin!” buyurarak kızına selâm göndermiş, meşguliyeti bittikten sonra da bizzat gitmiştir. (Buhârî, Cenâiz, 33)
Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- tâziyenin mühim bir insânî vazîfe olduğunu belirterek şöyle buyurmuştur; "Bir musibeti sebebiyle din kardeşine tâziyede bulunan mü’mine, Allâh Teâla kıyâmet günü kerem elbiselerinden giydirir (şeref bahşeder). ” (İbn-i Mâce, Cenâiz, 56)
Peygamber Efendimiz ‘in Medîne dışında bulunan Muâz bin Cebel’e, oğlunun vefâtından dolayı yazdığı şu mektup, ne muazzam bir incelik ve ne güzel bir tâziye örneğidir:
" Bismillahirrahmanirrahim.
Allâh’ın Resûlü Muhammed’den Muâz bin Cebel’e…
Allâh’ın selâmı üzerine olsun!
Kendisinden başka ilâh bulunmayan Allâh’a hamdettiğimi sana iletmek isterim. İmdi; Allâh ecrini artırsın, buna karşılık sana büyük mükâfâtlar ihsân etsin ve sabretme gücü versin. Bizi ve seni şükre muvaffak kılsın. Zîrâ canlarımız, mallarımız, evlâd ü iyâlimiz, Azîz ve Celîl olan Allâh’ın bize tatlı hibeleri, geçici bir süre için yanımıza bıraktığı emânetleri cümlesindendir.
Allâh sana o çocuğu vermekle seni sevindirdi. Şimdi de onu büyük bir ecir karşılığında senden aldı. Onun karşılığında Allâh’tan rahmet, mağfiret ve hidâyet bekliyorsan, sabret!.. Üzüntü ve kederin, ecrini yok etmesin! Sonra pişman olursun! Bil ki ağlayıp sızlamak hiçbir şeyi geri getirmez, hüzün ve kederi de defedemez. Başa gelecek olan zaten gelmiştir, ve’s-selâm.” (Hâkim, III, 307)
Aziz Mahmûd Hüdâyî hazretleri Efendimiz’in bu mektubunun muhtevâsını şöyle şiire dökmüştür:
Alan Sen’sin, veren Sen’sin, kılan Sen
Ne verdinse odur, dahî nemiz var!
Başına bir sıkıntı gelmiş veya yakınlarından birisini kaybetmiş olan kimseye, sözle tâziyede bulunarak mânen destek olmak gerektiği gibi îcâbında fiilen de yardımcı olmak gerekmektedir. Nitekim Ca’fer-i Tayyâr -radıyallâhu anh- ‘in şehâdet haberi geldiği zaman Fahr-i Kâinât Efendimiz; "Ca’fer’in ailesi için yemek yapın! Çünkü onlar şu durumda mutfakla meşgul olamazlar!” buyurmuştur. (Ebu Dâvûd, Cenaiz, 25-26)
Bu sünnet-i nebeviyyenin bir tatbîki olarak Anadolu’da, cenâze evine birkaç gün süreyle komşuları tarafından yemek hazırlanıp götürülmesi güzel bir âdet hâlinde devâm etmektedir.
Bir mü’mine tâziyede bulunmak İslâm ahlâkındandır. Ancak cenâze sâhiplerinin acısını yenilememek için üç günden sonra tâziyede bulunmak mekruh sayılmıştır. Bununla birlikte cenâzenin defninde bulunamayan uzaktaki kimseler, üç günden sonra da tâziyede bulunabilirler.
(alıntı)
Yanıt: Taziye (Musibetle karşılasan kişiyi teselli etme)
Hoca
Taziye (Musibetle karşılasan kişiyi teselli etme)
Tâziye
Tâziye, ölünün yakınlarına mümkün olduğunca teselli edici, rahatlatıcı sözler söylemek ve üzüntüsünün paylaşıldığını göstermekten ibarettir. Tâziye için çoğunlukla "Allah size güzel sabırlar ihsan etsin ve mükâfatını da versin", "Başınız sağ olsun! Allah geride kalanlara ömür versin!" gibi sözler söylenir. Tâziyenin kabristanda veya ölünün kapısının önünde yapılması mekruh görülmüştür.
Tâziye süresi, aynı yerde yaşayanlar için üç gündür. Tâziyenin üç gün i-çinde yapılması müstehaptır. Ölü sahipleri normal hayata daha çabuk döne-bilseler diye, üç günden sonra tâziye yapmak mekruh kabul edilmiştir. Ölü sahipleri yapılacak tâziyeleri kabul için üç gün süreyle evlerinde oturabilirler. Başka yerde oturanlar veya aynı yerde olduğu halde haberi olmayanların üç günden sonra tâziye yapmaları mümkün görülmüş ise de, aslolan tâziye işinin üç gün içinde bitirilmesidir.
cenazesi olana söylenecek sözler, cenaze sahibine söylenecek sözler, ölen kişinin yakınlarına söylenen sözler