Tarikat (Tasavvufta, Allah’a ulaşmak için tutulan yol)

Tarikat

Hoca
TARİKAT

Yol, yollar.

Tasavvufta, Allah’a ulaşmak için tutulan yol. Bu yol boyunca yapılan yolculuk bir şeyhin öncülüğünde gerçekleşir. Her yolun, kurucusu, öncüsü tarafından belirlenen birtakım kuralları, töreleri vardır. Hicri 6. (M. 12) yüzyıldan başlayarak çok sayıda tarikat kurulmuş ve bunlar şubelere, kollara ayrılarak bütün İslam dünyasına yayılmış ve günümüze kadar gelmişlerdir.

Mutasavvıflara göre Allah’a ulaşan yollar sayısızdır. Herkesin vuslatı ayrı ayrı kural, yöntem ve yollarla gerçekleşebilir. Esas olan yönelmedir. Örneğin Kâbe’nin belirli bir yanında bulunmak değil, ona yönelmek önemlidir. Kâbe’ye ulaştıran bu yöneliştir. Bu nedenle mutasavvıflar, "Allah’a ulaşan yollar yaratıkların nefesleri sayısıncadır" (Necmeddin Kübra), "Allah’a ulaşan yollar yaratıkların sayısıncadır" (Ebu Bekir Talemsani) ve "Allah’a ulaşan yollar yıldızların sayısıncadır" (Ebu’l-Hasan Müzeyyin) derler. Bu düşüncelerini de "Bizim yolumuzda mücahede edenleri biz yollarımıza ulaştırırız" (Ankebut, 29/69) ayetine dayandırırlar.

İlk mutasavvıflar, düşünce ve tecrübelerini, çevrelerinde toplanan insanlara aktarmakla birlikte, bugünkü anlamda birer tarikat kurmamışlardı. Kendilerine şeyh, şeyh-i sohbet ve üstad; çevresine toplananlara da sahip deniliyordu. Bir tasavvuf okulu, tasavvuf hareketi sayılabilecek bu kümelenmeler, daha sonraları tarikat olarak adlandırıldı. Tasavvuf tarihine ilişkin kaynaklar bu anlamdaki ilk tarikatlar olarak Muhasibiye (Haris Muhasibî, ö. 243/857), Kassariye (Hamdun Kassar, ö. 271/884), Tayfuriye (Bayezid-i Bistam, ö. 234/848), Cüneydiye (Cüneyd-i Bağdadî, ö. 297/909), Nuriye (Ebu Hüseyin Nuri, ö. 295/907), Sehliye (Sehl bin Abdullah Tustarî, ö. 283/896), Hakimiye (Hakim Tirmizî, ö. 285/898), Harraziye; (Ebu Said Harraz, ö. 277/890), Hafifıye (Ebu Abdullah bin Hafif, ö. 372/982), Seyyariye (Ebu Abbas Seyyarî, ö. 982) anarlar.

Kurumlaşmamakla birlikte düşünceleriyle daha sonra gelişen tasavvuf hayatı ve kurulan tarikatları önemli ölçüde etkileyen bu oluşumlardan sonra H. 6 (M. 12) yüzyıldan başlayarak gerçek tarikatlar doğdular. Bu tarikatlarla kurucuları da şöyle sıralanabilir: Yeseviye (Ahmed Yesevî, ö. 562/1166), Kadiriye (Abdülkadir-i Geylanî, ö. 562/1166), Rifaiye (Ahmed Rifaî, ö. 578/1182), Medyeniye (Ebu Medyen Şuayb bin Hüseyin, ö. 590/1193), Kübreviye (Necmeddin Kübra, ö. 618/1221), Sühreverdiye (Ebu Hafs Ömer Suhreverdî, ö. 632/1234), Çeştiye (Muinuddin Hasan Çestî, ö. 633/1235), Şazeliye (Ebu’lHasan Şazelî, ö. 656/1258), Bektaşiye (Hacı Bektaş Veli, ö. 669/1270), Bedeviye (Ahmed bin Ali Bedev, ö. 675/1276), Desukiye (İbrahim Desukî, ö. 693/1293), Mevleviye (Mevlana Celaleddin Rumî, ö. 672/1273), Sadiye (Saduddin bin Musa Cebbavî, ö. 700/1300) Nakşibendiye (Bahauddin Nakşibendî, ö. 791/1388), Halvetiye (Ömer bin Ekmeluddin Lahicî, ö. 800/1397) ve Bayramiye’dir (Hacı Bayram Veli, ö. 833/1429).

Kuralları, yöntemleri farklı olsa da bütün tarikatlarda ortak olan öğeler vardır. Zikir (Allah’ın isimlerinin anılması), çile ve seyr-u süluk (mutasavvıfın Allah’a doğru yaptığı manevi yolculuk) bunların başında gelir. Pir, pir-i sani, şeyh, halife, derviş, mürid, inabe (tövbe ederek Allah’a yönelme), biat (şeyhe bağlanma), silsile, rabıta, kollara, şubelere ayrılma, istigase (şeyhten yardım isteme), tevessül (şeyhi aracı kılma) gibi insanî; şiilik etkisi, işrakilik, batınilik, hurufilik, ricalu’l-gayb (evreni yöneten veliler) inancı, çeşitli adab ve erkân, melamet gibi fikrî-manevî; vakıf, tekke, dergah, özel giysiler, tarikat ve tarikatlara özgü kimi eşya ve ortak dil gibi maddi öğeler de tüm tarikatlarda gözlenen ortak özelliklerdir.

Her tarikatta kurucu şeyh pir olarak anılır. Eğer tarikatın adab ve erkânı sonraki şeyhlerden birisi tarafından belirlenmişse, bu kişiye pir-i sani (ikina pir) denir. Tarikat örgütlenmesinin merkezinde şeyh bulunur. Bu şeyh tarikatın kurucusu değilse, onun ya da onu izleyen şeyhlerin halifesidir. Her şeyhin Hz. Muhammed’e uzanan bir silsilesi vardır. Her silsile, geriye dogru, birbirinden icazet alan kişiler halinde ehl-i beyt imamlarına, onlardan genellikle Hz. Ali’ye, bazan da

Hz. Ebu Bekir’e ulaşır ve böylece Hz. Peygamber’e bağlanır. Silsilesinde Hz. Peygamber’den sonra Hz. Ali’nin yer aldığı tarikatlara Alevî; Hz. Ebu Bekir’in yer aldığı tarikatlara da Bekrî tarikat denir. Kimi zaman silsilede birbirini hiç görmeyen, aralarında zaman farkı bulunan kişiler peş peşe gelir. Bu durumda, önceki kişinin sonrakini ruhaniyetiyle eğittiği kabul edilir. Bu durum üveysilik olarak tanımlanır.

Tarikat etkinlikleri tekke, zaviye, dergâh, hankah, asitane gibi adlarla anılan yerlerde yürütülür. Her tarikatın asitane adıyla anılan merkez tekkesi, tarikat pirinin bulunduğu ya da gömülü olduğu tekkedir. Tarikata girmek isteyen talibler biat ve inabe adı verilen bir törenle şeyh tarafından tarikata kabul edilir. Talib, bu kabulden sonra mürid olarak tarikatın kural ve yöntemlerine göre eğitilerek manevi yolculuğunu (seyr-u süluk) tamamlar. Tarikatın bu kural ve yöntemlerine adab ve erkân denir. Tarikat eğitimini tamamlayan mürid, şeyhin halifesi olma ve onun adına tarikat etkinliğini sürdürme hakkı kazanır. Tarikatlarda eğitimin başlıca yöntemi zikir ve çiledir. Her tarikatın tac, hırka, kemer ve benzeri giysileri de diğerlerinden ayrıdır.

Tarikatlar düşünce sistemleri, zikir biçimleri ve yöntemlerine göre çeşitli sınıflara ayrılırlar. Düşünce sistemleri bakımından tarikatlar ba-şer’ ve bîşer’ olarak ikiye ayrılırlar. Ba-şer’ (makbul, hak, ortodoks) tarikatlar denildiğinde Kadiriye, Nakşibendiye, Mevleviye gibi sünnî tarikatlar akla gelir. Hurufiye, Kalenderiye, Haydariye ve sonraki Bektaşilik gibi kimi tarikatlar da bî-şer’ (merdud, batıl, heterodoks) tarikatları oluşturur.

Zikir biçimleri açısından tarikatlar dörde ayrılırlar: Kıyamî tarikatlar (turuk-ı kıyamiye), kuudî tarikatlar (turuk-ı kuudiye), hafî tarikatlar (turuk-ı hafiye) ve cehrî tarikatlar (turuk-ı cehriye). Kadirler, Mevlevîler, Halvetler gibi zikirlerini daha çok ayakta yapan tarikatlara kıyami tarikatlar; Nakşibendîler ve Melamler gibi oturarak yapanlara da kuudî tarikatlar denir. Nakşibendîler gibi zikirlerini ses çıkarmadan, gizlice yapan tarikatlar haf tarikatlar; Kadirler gibi sesli olarak, açıktan yapanlar da cehri tarikatlar adını alır. Ama bu ayrım çok kesin değildir. Çünkü zaman zaman aynı tarikatın hem oturarak, hem ayakta (Halvetlik gibi), hem gizli, hem de açık zikir yaptığı (Bayramlîlik gibi) görülebilmektedir.

Tarikatlar yöntemleri bakımından da farklı sınıflamalara tabi tutulur. Bunlardan en yaygın olan sınıflamaya göre tarikatlar yöntemleri bakımından tarik-i ahyar, tarik-i ebrar ve tarik-i şuttar denilen üç sınıfa ayrılır. Tarik-i ahyar (hayırlıların yolu), Allah’a ibadet ve takva ile ulaşmak isteyenlerin yoludur. Bu yolu tutanlar oruç, namaz, hac ve Kur’an okuma gibi ibadetleri çok yaparlar. Bu yol Allah’a ulaşmak için çok uzun bir süre çalışmayı gerektirir. Bu nedenle, bu yolla Allah’a ulaşanların sayısı çok azdır. Tarik-i ebrar (iyilerin yolu), Allah’a mücahede ve riyazetle ulaşmak isteyenlerin yoludur. Bu yola girenler, iyi huylar edinmeye, gönlünü arındırmaya, kalbini temizlemeye, iç dünyalarını imar etmeye önem verirler. Bu yolla Allah’a ulaşanların sayısı önceki yola göre daha fazladır. Tarik-i şuttar (coşkuluların yolu), Allah’a aşk, cezbe ve muhabbetle ulaşmak isteyenlerin yoludur. Tarik-i sairin de denilen bu yol, iradeye bağlı bir ölüm üzerine kurulmuştur. Başlıca ilkeleri tövbe, zühd, tevekkül, kanaat, uzlet, sürekli zikir, Allah’a teveccüh, sabır, murakebe ve rızadır.

Tarikatlar, kuruluşlarından itibaren yalnız dinî, tasavvufi bir örgütlenme halinde kalmayarak sosyal, siyasal, kültürel, sanatsal ve askeri birer kurum olarak önemli görevler yaptılar. Ancak 20. yüzyıla doğru eski saflıklarını kaybettiler. Bu nedenle, son dönemlerde şiddetli eleştirilere hedef oldular. Bu eleştiriler yalnız dışarıdan değil, tarikatların kendi içinden de geliyordu. Örneğin bir tarikat (Kuşadaviye) piri olan Kuşadalı İbrahim (ö. 1846) tekkelerin birer meyhane ve kerhane haline getirildiğini söyleyerek kapatılmasını öneriyordu. Osmanlıların son döneminde bazı mutasavvıflar ve devlet tarafından başlatılan iyileştirme çalışmaları da istenilen sonuca ulaşamadı. Tarikatların faaliyetlerine, Cumhuriyet döneminde, TBMM tarafından 30.11.1351 (1925) tarihinde kabul edilip 13.12.1351 (1925) tarih ve 243 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı "Tekke ve zaviyelerle türbelerin seddine ve türbedarlıkla birtakım ünvanların men ve ilgasına dair kanun"la son verildi. Ne var ki, varlığını gizlice sürdüren tarikatlar, günümüzde faaliyetlerine yaygın biçimde devam etmektedirler.

Ahmet ÖZALP


Cevap: Tarikat

BiLaL HaTTaB
< Muhasibiye (Haris Muhasibî, ö. 243/857), Cüneydiye (Cüneyd-i Bağdadî, ö. 297/909), Sehliye (Sehl bin Abdullah Tustarî, ö. 283/896), Hafifıye (Ebu Abdullah bin Hafif, ö. 372/982) >
Tasavvufun, -bana göre- saygın simaları… Allah hepsinden razı olsun.

Bugün görülen birçok sapmanın ilk dönem sufilerinde görülmemesine rağmen, İmam Ahmed b. Hanbel’in, Haris el-Muhasibî hakkında söylediklerini ilk okuduğumda fazlasıyla şaşırmıştım. Bilhassa vesvese ve hatırat hakkında söylediklerini paylaşayım istiyorum:

Ahmed Bin Hanbel, Haris el Muhasibi’nin sözlerini işitince arkadaşına dedi ki; "Onlarla oturmanı uygun görmüyorum”

Said Bin Amr el Berzai der ki; "Ebu Zür’a’ya, Haris el Muhasibi ve kitapları soruldu. Dedi ki; "Seni bu kitaplardan sakındırırım. Bu kitaplar bidat ve sapıklık kitaplarıdır. Sana sünnetler gereklidir. Onlarda bu kitaplara ihtiyaç hissetmeyeceğin şeyler bulursun.” Ona denildi ki;
"Ama bu kitaplarda ibret vardır.” Dedi ki;
"Allah Azze ve Celle’nin Kitabında ibret bulmayana bu kitaplarda ibret yoktur. Size hiç Malik Bin Enes’in Süfyan es Sevri’nin Evzai ve diğer imamların vesvese ve hatarat üzere kitaplar derledikleri ulaştı mı? Bunlar ilim ehline muhalefettir. Bazen bize Haris el Muhasibi, bazen Abdurrahim ed Deybuli, bazen Hatem el Asam, bazen Şakik ile gelirler. İnsanlar bidatlere ne kadar hızlı dalıyorlar?!”

Ebu Bekr el Hallal Kitabus Sünne’de Ahmed Bin Hanbel’den nakleder;

"Haris el Muhasibi’den sakının, zira o belanın başıdır. – yani Cehm’in sözleri konusunda – onun meclisine katılan falan ve filandır. Onları Cehm’in görüşlerine sevk ediyor ve kelam ashabının sözlerini naklediyor. Haris bağlı aslan gibidir. Bir de onu insanlar üzerine salınınca seyret!”

Hak hususunda sevdiğini kayırma yoktur.

< Ne var ki, varlığını gizlice sürdüren tarikatlar, günümüzde faaliyetlerine yaygın biçimde devam etmektedirler. >

Sistemin varlığını sürdürebilmesi için, onların varlığına ihtiyacı vardır…

Paylaşım için teşekkürler. Allah razı olsun..

vesselam…


Yanıt: Tarikat

ezdli cündep
güle hasretten < ne demek tarikat yok sacma bir kaynak sunuyorsunuz sonra yok diyorsunuz 🙁

vardır tarikat yol göstericidir konuları okuyun öğlenin
>
sunduğum kaynaklar ümmetin ittifak ettiği alimler tabi siz nerden bileceksiniz
ilminiz bu kadar

haldandozdan < Mum hocam, Allah (cc) senden razı olsun. Sen bu tip adamları özellikle mi bu forumda topluyorsun? :p

Bu bölüm tamamen çığırından çıkmış durumda, haberin ola.. Ağzı olan konuşuyor, hayret… :rolleyes:
>
kör olanla gören bir olurmu okuyun okuyun okuyun

güle hasretten < Nedemek istiyorsun uykusuzluk başına vurdu sanırım :(:( ağızı olan konuşuyo evet sapık çok memlekette napalım ağızlarını kapatmıyorlar kapatsalarda azcık rahat etsen şu fani dünyada ama nafile :rolleyes::rolleyes:

>
sen sapık kelimesinin kimler için kullandığını biliyormusun edep hayasızlık etmeyin hakkı kabul etmiyorsunuz bari edepli olun

site yönetimini tarafsız olmaya çağırıyorum üyeleri arasında bir üyenizin diğer bir üyenize sapık demesine nasıl müsaade ediyorsunuz.


Soru: Tarikat

Hoca
< Paylaşım için teşekkürler. Allah razı olsun.. >
amin cümlemizden Bilal kardeş:)

< sen sapık kelimesinin kimler için kullandığını biliyormusun edep hayasızlık etmeyin hakkı kabul etmiyorsunuz bari edepli olun

site yönetimini tarafsız olmaya çağırıyorum üyeleri arasında bir üyenizin diğer bir üyenize sapık demesine nasıl müsaade ediyorsunuz. >
kardeş uslubun çok sert! sapık kelimesi çok kötü aşka anlama gelebilir ama kardeşimiz yoldan sapmış anlamında kullandı ve gereken cezayıda aldı.
peki edepsiz ve hayasızlıkla suçlamakla sen ne yapmış oldun?
Allah’ın izniyle elimizden geldiği kadar tarafsız/adil olmaya çalışıyoruz.

Lütfen konulara cevap verirken, sadece konu hakkında yorum yapalım!

Allah (cc) cümle mü’minleri hak yoldan saptırmasın.amin


irem naz
Tarikatlar, kuruluşlarından itibaren yalnız dinî, tasavvufi bir örgütlenme halinde kalmayarak sosyal, siyasal, kültürel, sanatsal ve askeri birer kurum olarak önemli görevler yaptılar. Ancak 20. yüzyıla doğru eski saflıklarını kaybettiler. Bu nedenle, son dönemlerde şiddetli eleştirilere hedef oldular. Bu eleştiriler yalnız dışarıdan değil, tarikatların kendi içinden de geliyordu. Örneğin bir tarikat (Kuşadaviye) piri olan Kuşadalı İbrahim (ö. 1846) tekkelerin birer meyhane ve kerhane haline getirildiğini söyleyerek kapatılmasını öneriyordu. Osmanlıların son döneminde bazı mutasavvıflar ve devlet tarafından başlatılan iyileştirme çalışmaları da istenilen sonuca ulaşamadı. Tarikatların faaliyetlerine, Cumhuriyet döneminde, TBMM tarafından 30.11.1351 (1925) tarihinde kabul edilip 13.12.1351 (1925) tarih ve 243 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı "Tekke ve zaviyelerle türbelerin seddine ve türbedarlıkla birtakım ünvanların men ve ilgasına dair kanun"la son verildi. Ne var ki, varlığını gizlice sürdüren tarikatlar, günümüzde faaliyetlerine yaygın biçimde devam etmektedirler.

bunları okur ken içim sızladı ilk kuranlarında kemikleri sızlamıştır islam alimlerinin Allah razı olsun paylaşım için .islama saldırmaları için inanç sızların eline nasılda koz verilmiş yazıklar olsun


arbekbey
Tarikat Allah(c.c)’a giden yol demektir.Her şeyde olduğu gibi sonradan sapıtanları ,bozuk fırkaları yanlış yapanları elbette vardır.Ama bu ta peygamber (sav) efendimizden günümüze kadar gelen bu pak yolu toptan reddetme yanlışına bizi düşürmesin.Unutmayalım ki MEVLANALAR,HACIBAYRAMLAR,YUNUS EMRELER,AKŞEMSETTİNLER,HACIBEKTAŞLAR,ÜFTADELER,HÜD AİLER hep bu tarikatlarda yetişmişlerdir.Günümüzde aynen onların yolunda giden itikadı bozulmamış has yollar devam etmektedir.Kötü örnekler bizi aldatmasın.


CizReLi
kulmurad değerli kardeşim
sen gitmişsin bü sürü konuya aynı cümlerei eklemişsin

< Kardeşler ben Ankarada yaşıyordum tayin nedeniyle başka bir şehre taşındım, pek sağlam olmayan, ancak düzeltmeye çalıştığım inancım bu bozuk şehirde iyice bozuldu onlara uydum. Sonra Rabbim yardım etti de kendimi toplamaya başladım, yanlız kalmamak destek almak için forumunuza katıldım, yolun başındayım, yeni müslüman olmuş gibiyim. Evliyaların hayatlarını incelemeye başladım filmlerini izledim destek olsun diye, Aziz Mahmut Hüdayi, Akşemsettin Hacı Bayramı Veli’ye hayran oldum, Buradan hareketle Celvetiyye tarikatını araştırmaya başladım, Derken karşıma biri çıktı, menzil dedi, vakıflarına götürdü beni, menzili araştırmaya koyuldum (kimsem yok burda internetten araştırıyorum) karşıma bu ve önceki forumlar çıktı. Okudum okudum, şimdi içime düşürdüğünüz şüphe nedeniyle menzile gidemedim, hiç birine de gidemeyecek durumdayım, bilinki bu forumda okuduklarım nedeniyle atacak olduğum adımları atmaktan vaz geçtim, ve bilinki kurtuluşum bu yoldaysa ve kurtulamazsam ahirette iki elim yakanızdadır.
Çünkü ben bu forumdaki herkesi benden daha çok biliyor diye kabul ettim. >

merak etmeyin burda bir yanlış varsa siz ahirette iki elinizi bıraksanızda affetsenizde ALLAH c.c bırakmaz
ama sizde bilmeden buraki değerli hocaları eleştrirseniz ahirette onların iki eli yakanızda olur


kadirbayar
AHH güzel kardeşim tarıkatların bazıları bozuk bile olsa devam etmek tabikiyle Allah kelamı ve zikirle devam etmek en iyisi büyüklerimizden biri gelen talebesine keske önceki tarikatda kalsaydın diye söylemiştir ALLAH sabredenlerden ve dünya mesgalesiyle uğrasmayan kullarından eylesin

gül cicektir ama manasına gelince herkezin bir duydugu koku vardır unutma dostum ALLAH sabır versin,


herowolf
Allah’ini, Peygamber’ini ve Kur’an-i kerimini bilene tarikata ne gerek !..


herowolf
Allah’in emir ve yasaklarina uyan namazını kilan orucunu tutan haramdan uzak kalip zinadan kacinan Kur’ani kerimi kendine kilavuz edinen baskasina neden ihtiyac duysun ki.seyh dediklerimiz bunlardan farkli bisi mi yapiyorlarda seyh oluyorlar Hizir alehiselam bir insan oldugu halde Allahin ebedi hayat bahsettigi sevgili kullarindan biridir tarikat uyesimiydi ki bu mertebeye layik goruldu,Abdulkadiri geylani hazretleri Allah’a hizmet eden muslumanligin gereklerini yerine getiren muslumanca Müslümanlara Allah kelamindan yol gosterirken nerden ciktiysa tarikat kurucusu olarak tanitiliyor ne alaka ;mubarek cikipta ben naksibendi tarikatini mi kurdum demis yada bundan sonra naksibendi bnim mi demis; herkes isine geldiği gibi yorumlamis bu zamana kadar; nasıl hak mezhepleri bile cikar dogrultusunda one cikrmislarsa bu isde boyle olmus;peygamberimiz efendimiz (S.A.V) birgun ulemadan biri sormus hangi mezheptensin diye (S.A.V) efendimiz buyurmuslar ki Ehli sünnet vel cemaat diye cevap vermis. baska soze ne hacet ; Kur’ani kerimde acik ve sarih tarikattan neden bahsedilmiyor bazi yorumcular isine geldiği gibi yorum yapip yol kelimesinin tarikat anlamina geldigini soyleyip insanların kafalarini kristirmak ta muslumanliga yakismaz o ki Mubarek kitabimiz Kur’ani kerim herseyi anlatiyorda nedense tarikati insanlar anlamasin diye gizli bahsetmis heralde ‘ yine peygamberimiz (S.A.V.) efendimiz buyurmuslar insanlar 73 firkaya ayrilacaklar ama sadece 1 tanesi cennete girecek buyurmuslardir .firkalar zuhur etmis durumda acaba efendimiz (S.A.V) …. uzatmaya gerek yok sizin gibi insanlar bizim gibi insanlari gunaha sokmaktan baska ne ise yarar cehennemi nasıl dolduracak yaradan. hepsi lazim


mucahid_tr
SELAMUN ALEYKUM KARDESLERİM

Bazıları mesheb imamlarının tasavvuf ile ilgili eski

görüşlerini veya sözunde deyişiklik yaparak

haklı cıkmaya çalışıyorlar

İmam Ahmed b Hanbel, önceleri pek tanımadığı için

ilgilenmediği hatta bazen tenkit ettiği sufileri yakından tanıyınca, etrafındakileri sufilerle oturmaya teşvik etmeye bağladıŞöyle derdi:

"Onlar bildikleriyle amel ederek bize üstünlük sağladılar” (Şaranî, Envaru’l-Kudsiyye)

Yine İmam Ahmed bHanbel

..sık sık Bişr-i Hafi KS‘nin meclisinde bulunurduTam manası ile ona bağlanmıştıBir defasında talebeleri kendisine:

– Sen hadis ve fıkıh alimi bir müctehitsin, birçok ilimde bir benzerin daha yokBuna rağmen, niçin böyle hali-ahvali basit bir insanın yanına gidip geliyorsun, bu sana yakışır mı? dediklerinde,

İmam Ahmed b hanbel: Evet, şu saymış olduğunuz ilimlerin hepsini ben ondan daha iyi bilirim, ama o da yücelerden yüce

Allah’ı benden daha iyi tanıyor, diye cevap verdi

(Feridüddin-i Attar, Tezkiratu’l-Evliya)

İmam Ahmed’in oğlu Abdullah, babasına:

"Maruf el-Kerhi’nin yanına hadis almak için mi gidiyorsun?” Diye sorunca,

İmam Ahmed bHanbel : Hayır, hadis almak için gitmiyorum
Fakat işin başı olan Allah korkusu ve marifetullah ondadır

İstifade etmek için gidiyorum, cevabını verdi

(Ebu talib El-Mekkî, Kûtu’l-Kulub)

Tabiun’un büyük müctehitlerinden Süfyan es-Sevrî KS:

"Eğer sufi Ebu Haşim’i tanımasaydım, kalple ilgili halleri ve

riyanın inceliklerini bilemezdim” der(Sühreverdî, Avarif)

……Size gunumuzden bir örnek verim

İsmail ağa cematinin nakşi mürşidi olan mahmut ustaosmanoğlu hoca efendının şeyhi ali haydar efendidir

Ali Haydar Efendi Hazretleri Osmanlı sultanlarından son dört padişahın huzur hocalarından olup, Meşîhat-ı İslâmiyye’de Hey’et-i Te’lîfiyye Reisi idi.

Müteassıb bir Hanefî olan Ali Haydar Efendi "Mezâhib-i erbeanın fıkıh kitapları kaybolsa hepsini ezberden yazdırabilirim" diyecek derecede dört mezhebin fıkhına da vâkıf biriydi ve aynı

zamanda dört mezheb müftüsüydü.

Mecelle’nin "Büyu’ ve icâre" bölümünün hazırlanması Kendisine tevdî edilmiş, Seçtiği sekiz kişilik ilmî bir heyetle bu kısmı itmam etmişti.

Dört mezhebe vukûfiyeti vardı ve her birinde fetva verecek selâhiyette idi.

Önceleri tasavvuf ve tarikata karşı mesafeliydi. Ali Haydar Efendi ilk başlarda tasavvuf ve tarikata karşı gayet mesafeli duruyordu. Hatta bazı kere vaazlarında tarikatın aleyhinde ifadeler kullanıyor, tekkeleri tenkit ediyordu.

FAKAT DAHA SONRA NAKŞİBENDİNİN BÜYÜK MÜRŞİDLERİNDEN BİRİ OLDU

ŞİMDİ ALİ HAYDAR EFENDİNİN İLK ÖNCEKİ SÖZ VE GÖRÜŞÜNEMİ İTİBAR EDİCEZ SON GÖRÜŞÜ VE TATBİKİNEMİ

İŞTE BAZI İNSANLAR MUNAZARADA HAKLI ÇIKMAK İÇİN ALİMLERİN ESKİ GÖRÜŞLERİNİ ORTAYA ATIYO TABİ CAHİLLERİ KANIYO BUNA


….İMAM ŞAFİNİN SÖZÜNDE DEYİŞİKLİK YAPTILAR

Bu Firka bütün Ulemalarda oldugu gibi Imam Safii Rahimullah hazretlerinin sözündede degisiklik yapmislardir.

Neo Selefiyye ve Vehabiyye Firkasi Imam Safii Rahimullah hazretlerinin söyle dedigini iddia ederler :

”Sabah Tasavvuf’a giren, Ögleye Deli olmadan cikmaz.”

Bu itham çok agir bir ithamdir. Hem Imam Safii hazretlerine hem bütün Ehli Sünnet Cel Cemaat’e.

Simdi gelelim bu Sözün aslina. Imam Safii söyle der :
حدثنا محمد بن عبد الرحمن حدثني أبو الحسن بن القتات, حدثنا محمد بن أبي يحيى, حدثنا يونس بن عبد الأعلى, قال: سمعت الشافعي يقول: لولا أن رجلا عاقلا تصوف لم يأت الظهر حتى يصير أح

Ebu Nu’aym ”Hilyat al Avliya” isimli Risalesinde

Imam Safii Rahimullah hazretlerinin söyle dedigini nakleder :

”Kim ki Sabahleyn Tasavvuf’a GIRMEZ ise, Ögleye ancak
DELI olarak cikar
Abu Nu’aym bunu Muhammad ibn Abd al-Rahmân ibn al-Fadl,oda bunu Abu al-Hasan [Ahmad ibn Muhammad ibn al-Harith] ibn al-Qattât [al-Misrî], oda bunu Muhammad ibn Abi Yahyâ, oda bunu Imam Yunus ibn `Abdal-Ala’dan rivayet etmislerdir. Rivayet Silsilesi budur.

Imam Acluni Rahimullah Imam Safii Rahimullah hazretlerinin söyle dedigini nakleder :

حببإليمندنياكمثلاث: تركالتكلف, وعشرةالخلقبالتلطف, والاقتداءبطريقأهلالتصDünyada bana üc şeyi sevdirdiler. Degiştirmeyi terk, Insanlara güler yüzlü ve iyi muamele ve Tasavvuf Yolunda ilerleme.

[Kaşful Hafa va Mzil al albas / Cild 1 / Sayfa 341 / No: 1089]
Imam Safii hazretlerinin ”Hem Fakih Hem Sufi ol, sadece birisini yapma….” sözünün Arapçasinin tamami :
فقيهاوصوفيافكنليسواحدافإنيوحقاللهإياكأنصحفذلكقاسلميذققلبهتقىوهذاجهولكيفذوالجهليصلح

İmam Şafii Rh.A. bir hikmet pınarı olan şiirinde şöyle der: "Hem fakih, hem sufi ol, sakın birisiyle yetinme. Bu sana hak için bir nasihattir dostum, incinme. Sade fakihin kalbi katı olur, tadamaz takvayı, Öbürü de cahil kalır, nasıl yapar ıslahı.” (Muhammed Afif, Divan-ı Şafii)

TARİKAT TASAVVUF BİR OKYONUZ BEN YANLIZCA BU DENİZİN BİR KOYUNU ANLATMAYA ÇALIŞTIM

HERKESE SAYGILAR


sondurak
Öncelikle tüm yazılanlar doğru veya yanlış ama hepsi güzel olmuş tşkler..

Anlatmak istediğim ve bilmek istediğim şu benim..

Dinimizde Ve Allah ın Kuranın da Tek bir kitap var KURAN ı KERİM Son Peygamber Hz.Muhammed Mustafa S.A.V .

Nasıl oluyorda Dinimiz böyle tarikatlara bölünüyor hala anlamış değilim.Sizlere bu tarikat için katıldığım 1 sohbeti artık Tarikatcılar ne diyor bilememe ben sohbet dedim. Çünkü dinle alakalı bir iş göremedim peki ya bunlaR tarikat diyerek tarikatcıyız diyerek ….. tarikatın üyesiyiz alimimiz şu diyerek İNSANLARI KANDIMALARINA hakları varmı ?

Kapıdan içeri girdik apartman dairesi içeride bir uğultu yer yerinden oynayacak ….

ve bir oda dolusu insan hepsi ayakta kol kola girmiş ler kafalarını sağa sola doğru dönderip bir garip ses çıkartıyorlar hep bir ağızdan alim ortada birşeyler söylerken diğerleri etrafında taaf ediyor …. pek bir bilgim yok bu konuda Dinimiz de böyle bir ibadet varmı dır ?

ve 2ci konu zikir dedikleri şey bitti herkes sustu halılar tekrar serildi başka bir odaya geçtik 20-30 kişi var içeride ve meyve ikram edildi …tam ortasında alim denen kişi geldi elinde 1 a4 kağıdı üzerinde çizilmiş bir DANA resmi ve parçalara bölünmüş kalem çizikleri ile üzerlerinde kurbanın neresi ise orasına kaç tl olduğu yazılmış toplam 5 bin tl civarında ve tepsinin içinde içerideki cemaat a uzatılıyor 6 dk da 5 bin lira toplandı ( BU HAK MIDIR ) ve bu para helal mıdır.

Kafam öyle karıştıki artık diyemiyorum tarikat doğru diyemiyorum tarikat yanlış …

vbirçok yazılar okudum tarikat hakkında sitenizde olsun başka sitelerde olsun.deniliyor ki tarikat dinin kolları dır …1200 yılında ilk tarikat ın kurulduğu doğrumudur yanlışmıdır . Ve tarikat yok denilmez elbette ama her tarikat a da üye olunmaz sanırım . içleri değil Allah yolunu kendi önlerini bile göremeyen kullar … sadece namaz kılıp oruç tutup hacca gidip bunları yapıp kendi ni müslümanım diye müslümanım dediketen 10 dk sonra o kşinin arkasından küfür etmesi yada yalan söylemesi yada şeytan ın kandırması …. NELER OLUYOR ARKADAŞLAR DİNİMİZ TEK DEĞİLMİ RABBİMİZ 1 DEĞİL Mİ HANİ NERDE KARDEŞLİK NERDE İNSANLIK ..


Kayıtsız Üye
Ya Kardeşlerim bakın böyyle ayet vermişsiniz laf ebeliği yapmışsınız.
1)ayeti bırakın ehli yorumlasın bir kaç ayet duymuş söylüyonuz(cin suresini ayetini delil gösterenler)

2)Fatih S. Mehmet Tarikatçıydı hocasıda (mürşidi) Akşemseddindi.Rasulullah (s.a.v) övdüğü bu adam sapmışmıydı?

3)Her tarikat doğru yolda olmaya bilir örneğin bektaşilik haktı-saptı.Melamilik haktı-saptı.Gidin ehli sünnet uygun tarikat nerdeyse yok.
4)Osmanlı Şeyhlikle yönetilirdi.630 YIL boyunca şirkmi koştu?

5)İmam şafi der ki:Ne fıgıh öğren ne de tasavvuf her ikisinide öğren

6)Açıkcası bana da ters geliyor.O zaman bağlanmayın:D bu kadar basit -Fakat MARİFETULLAH’I inkarada gerek yok


Kayıtsız Üye
zannedersem bu site tarikatla mücadele sitesi e tabi tarikata barikat diyen yetimler var normaldir…


Kayıtsız Üye
S.a konuyu yazan arkadaş
Haklisiniz tarikatlar durduruldu.Bunlari biliyorsunuz tek bir yol acildi o yolu atliyorsunuz Mehdi as. geldi az daha arastirin yaklasmissiniz. iyi gunler


tasavvufta Allah’a ulaşmak, Allaha ul, Allaha ulasmak

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();