Büyüklere Saygının Âdâbı
rana
Büyüklere saygı göstermek İslâm’ın en büyük ahlâki dusturlarındandır. Büyüklere saygı göstermemek âhir zaman alâmetlerinden sayılmıştır.
Büyüklere saygı göstermek İslâm’ın esaslarındandır.
İbn Abbas (ra) Peygamberimiz (asm)’ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:
Büyüklerimize saygı göstermeyen, küçüğümüze merhamet etmeyen, iyiliği emredip, kötülükten nehyetmeyen bizden değildir. (Ahmed, Tirmizi, İbn Hibban)
Bir hadîste de:
İlim öğreniniz. İlim için sekinet ve vakar da öğreniniz. Kendisinden ilim öğrendiğiniz kişiye de mütevazî olunuz (saygılı olunuz). (Taberânî)
Diğer bir hadîste de:
Kim ALLAH’a ve âhiret gününe iman ediyorsa, bir kavmin büyüğü geldiğinde ona ikramda bulunsun ve saygılı olsun
Büyüklerimize veya içimizden seçilmişlere itaat edilmelidir.
Ey îman edenler! ALLAH’a itaat edin; peygambere ve sizden olan ulü’l-emre (emir sâhibi idârecilerinize) de itaat edin! O hâlde bir şey hakkında ihtilâfa düşerseniz, ALLAH’a ve âhiret gününe îman ediyorsanız, artık onu ALLAH’a ve peygambere arz edin! Bu hem hayırlı, hem de netîce i’tibârıyla daha güzeldir. (Nisa, 59)
Hiçbir konuda büyüklere tekaddüm (öne geçme ve geçirme) olmamalıdır.
Ey iman edenler, ALLAH ve Resûlünün huzurunda öne geçmeyin. ALLAH’tan korkun, çünkü ALLAH (her şeyi) hakkıyla işiten ve bilendir. (Hucurat, 1)
Bunu:
a) Din ve dünya işlerinde söz ve fiil olarak büyüklerden önce bir şey yapmaya kalkışmamak
b) Büyüklerin konuşması ve karar vermesi gereken bir konuda onların önüne geçmemek şeklinde anlayabiliriz.
Büyüklerin yanında konuşurken yüksek sesle konuşmamak. Mümkün olduğu kadar saygı, ağırbaşlılık, sükûnet, edeb ve izinle konuşulmalıdır.
a) Yüksek sesle konuşma büyüklere karşı saygısızlıktır; hem büyüklerin ihtiramını nefyeder.
b) Bir mecliste çok konuşan kim ise, mütekellim odur. Büyüklerin yanında çok konuşulursa nazarlar oraya çevrilir. Bu da büyüklerin huzur edebine zıddır.
Ey iman edenler, seslerinizi peygamberlerin sesi üzerine çıkarmayınız. (Hucurat, 2)
Büyükleri çağırırken herhengi bir kimseye hitabedercesine hitab edilmemeli lâkaplarıyla ve ismiyle çağrılmamalıdır. Mümkünse makamıyla veya ihtiram ifade eden sözlerle hitap edilmelidir.
Birbirinize yüksek sesle çağırdığınız gibi O’na da yüksek sesle çağırmayınız. Sonra amelleriniz boşa gider de farkında olamazsınız. (Hucurat, 2)
Büyüklerle konuşurken kesin ve net konuşulmalı, argo ve başka anlamlara gelecek mânâlardaki kelimeler kulanılmamalıdır.
Büyüklerle konuşurken onlara layık olduğu makam ve sözlerle hitap edilmelidir.
Büyüklerden bir şey istenirken kibar, nazik olmalı merhamet ve sevgilerini celbedecek sözlerle
istenilmelidir.
Büyükler, istirahat saatinde veya uygun olmayan bir vakitte hanelerinde rahatsız edilmemelidir.
Bedîüzzaman Hazretleri istemediği zamanda ziyarete gelenler için şöyle der:
Hem bende bir tevahhuş var; herkesi, her vakit kabul edemiyorum. Halkın hediyesini kabul etmek, onların hatırını sayıp istemediğim vakitte onları kabul etmek lâzım geliyor.. o da hoşuma gitmiyor. (Mektubat, 10)
Büyüklerin hanesine, makamına, hususi odasına veya sofrasına izin alınmadan veya davet edilmeden girilmemelidir.
Ey îmân edenler! Vaktini gözetleyici kimseler olmadan, yemeğe sizin için da’vet yapılmadıkça peygamberin evlerine girmeyin! Fakat çağrıldığınız zaman, artık girin; yemeği yiyince de dağılın; sohbete dalıcı kimseler de olmayın! Çünki bu hâliniz, peygambere eziyet veriyor, fakat (o) sizden utanıyor. ALLAH ise hak(kı söylemek)ten çekinmez. (Ahzab, 53)
Büyüklere tazim gösterilmelidir.
Ebu Said El-Hudri (ra)’dan rivâyet edilmiştir:
Kureyza Yahudileri Sa’d b. Muaz’ın vereceği hükme râzı olmuşlardı. Nebî (asm) da Sa’d’ e gelmesi için haber gönderdi. Sa’d bir merkep üzerinde geldi. O mescide yaklaştığı zaman Peygamber (asm) ensara hitaben Efendinize (veya hayırlınıza) ayağa kalkınız dedi. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud)
Bu hadis büyüklere saygı için ayağa kalkmayı bize ihtar ediyor.
Bir mecliste konuşma yapılacaksa konuşmayı büyüklere bırakmak gerekir.
Buhârî ve Müslim’in bir rivâyetine göre peygamberimizin huzuruna 3, 4 kişilik bir grup geldi. Onlardan küçüğü konuşunca, Peygamberimiz, Büyük konuşsun, büyük konuşsun dedi. Bunun üzerine yaşça büyük olanlar konuştu.
Bir zümrenin veya bir cemiyetin büyüğü geldiğinde ona ikramda bulunulmalıdır.
İbn Ömer (ra) Peygamberimiz (asm)’ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:
Bir kavmin büyüğü size geldiğinde ona ikramda bulununuz (saygılı olunuz). (İbn Mâce)
Bereketin ve hayrın büyüklerle beraber olduğu bilinmelidir.
İbn Abbas (ra) Peygamberimiz (asm)’ın şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:
Bereket sizin büyüklerinizle beraberdir. (Taberânî, Hakim)
Büyüklerin duâsı alınmalı veya onların duâsına nail olunmaya çalışılmalıdır.
Büyükleri birer rehber bilmeli ve onların örnek hayatı bizim için ibretlik ders levhaları olmalıdır.
Büyüklerin sünnetle nurlandırdığı çığırı takip etmelidir.
Cevap: Büyüklere Saygının Âdâbı
beygu
bak şimdi aklıma annem geldi. dur abi arayayım. Allah razı olsun güzel paylaşım.
Yanıt: Büyüklere Saygının Âdâbı
rana
amin ecmain insAllah kardesim
(buarada abi değil abla :))
Soru: Büyüklere Saygının Âdâbı
Praetorian
ALLAH(c.c.) razı olsun kardeşim.Güzel paylaşım.
ÜSTÜNBAŞ
ÜSTÜNBAŞ – SİGARAYLA SAVAŞANLAR VAKFI ÜYESİ
Galus
Büyüklere karşı saygı göstermek ve saygı ile hitap etmek
İnsanların kendisinden yaşça büyük olan kişilere saygı göstermesi dinimizin bir emri olduğu gibi örf ve geleneklerimizin de bir gereğidir.
İslam dini, insanların birbirleriyle ilişkilerine büyük önem vermiştir. Müslümanların ilişkilerinde samimiyet, güvenilirlilik, tevazu, sadelik, nezaket, sevgi ve saygı esastır.
Müslümanlıkta insanların güvenini kazanmak ve dürüst olmak, güzel ahlakın bir özelliğidir. Bir kişinin karşısındaki bir insana güvenmesi, onun da bu güvene layık olması; elbetteki çok önemlidir. güvenilmeyen insanlardan oluşan toplumların maddi ve manevi alanda ilerlemeleri mümkün değildir.
Günlük hayatımızda güvenilir olmak son derece önemlidir. Amir memuruna, memur amirine, işçi işverenine, müşteri satıcısına, kişi dostuna güvenmezse böyle bir toplumda mutluluktan bahsedilemez. Ekonomik ve toplumsal hayatın devamı ve verimliliği, insanların birbirine karşı güvenine bağlıdır. Ölçtüğünü eksik ölçen, tarttığını eksik tartan, malın gerçek fiyatını söylemeyen, konuştuğu zaman yalan söyleyen, sır tutmasını bilmeyen, yetimlerin malını yiyen insanlar bu davranışlarını müslümanlıkla nasıl bağdaştırabilirler? Bunlara dürüsüt insan denilebilir mi?
Müslüman, aynı zamanda dürüst, güvenilir ve başkalarına zarar vermeyen insandır. Birbirine güvenmeyen fertlerden oluşan bir toplum geleceğinden emin olamaz. Verdiği sözde durmamak, insanın kıymetini ayaklar altına alacak derecede bir noksanlıktır. Güven duygusu toplumda tuğlaları birbirine kenetleyen harç gibidir. Harç olmazsa duvar her an yıkılabilir, güven duygusu olmayan toplumda birlik ve beraberlikten, huzur ve mutluluktan söz edilemez. Söylediği yalanlarla halkı aldatan, yaptığı hile ve desiselerle insanları kandırarak çıkar sağlayan kişi, içinde yaşadığı topluma en büyük kötülüğü yapmış ve büyük bir günah işlemiş olur, Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de "Ey iman edenler! Allah’tan korkun, kötülük yapmaktan sakının, doğru söyleyin”(1) buyurmuştur. Bir hadisi şerifte de, "Bizi aldatan bizden değildir.”(2) buyrulmuştur.
Güvenilir müslüman olmanın temeli, her türlü şüpheden uzak olarak Allah’a iman etmek, emirlerini tutmak, yasaklarından kaçınmak mal ve mülkün Allah’a ait olduğunu bilmek onun kudreti önünde eğilmek ve ölümden sonra O’nun huzurunda hesap verileceğine inanmak böylece, herkese iyilik yapmak, kötülüklerden uzaklaşmak, başkalarına zarar vermekten, kaçınmaktır.
YAŞLILARA SAYGI
Yüce dinimiz İslam’ın ana hedefi, insanların dünya ve ahiret saadetini temin etmektir. İnsan, Cenab-ı Hakk’ın yer yüzündeki halifesidir. Allah bütün nimetleri O’nunistifadesine sunmuştur. İnsana saygı ve hürmet dinimizin emri, ahlaki değerlerimizin de temel taşıdır.
Yüce Rabbimizin insana bahşettiği özelliklerin en dikkat çekici olanları sevgi, saygı ve merhamet duygularıdır. İnsan ancak bu yüce duygular sayesinde mutlu olabilir. Bu duyguların olmadığı yerde hüzün ve keder vardır.
Bizler, "İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de olgun mümin olamazsınız.”1, "Birbirini sevmede, birbirine acımada ve birbirine şefkat göstermede müminler bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu rahatsız olunca diğer uzuvları da ona ortak olur.”2 buyuran bir peygamberin ümmetiyiz.
Düşeni kaldırmak, hastayı ziyaret etmek, açları doyurmak, açıktakileri barındırmak, dul ve yetimlerin elinden tutmak, yolunu şaşıranlara yol göstermek, büyüklere saygılı olmak, her Müslüman’ın görevidir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.) : "Küçüklerine merhamet etmeyen, büyüklerine saygı göstermeyen ve iyilikle emredip; kötülükten men etmeyen bizden değildir.” Buyurmuşlardır.
Anne ve babalarımız başta olmak üzere; yaşı bizden ileride olan, tanıdığımız olsun ya da olmasın bütün büyüklerimize karşı saygı ve hürmet göstermek dini, milli ve insani bir görevdir.
Dünya hayatı geçicidir, bugünün gençleri yarının büyükleri olacaktır. Bugün gücü kuvveti yerinde olan, tuttuğunu koparan insanlardan bir kısmı belki ihtiyarlamadan dünya hayatına veda edecek, bir kısmı da ihtiyarlayıp gücünü, kuvvetini kaybedecektir. Bu hayatın bir gerçeğidir ve asla değişmez. Bundan dolayı yaşlılara devamlı saygılı olmalıyız. Dinimize göre genç bir insan yaşlılara gençliğinde hizmet ederse Yüce Allah da yaşlılığında ona hürmet edecek kimseler nasip eder.
Peygamber efendimiz bu konuda şöyle buyuruyor:
Bir kimse Müslüman kardeşinin ihtiyacını yerine getirirse; Allah da ona yardım eder.
Bir kimse Müslüman kardeşinin sıkıntısını giderirse; Allah da ona mukabil kıyamet sıkıntılarından birini giderir. (R. Salihin 1. Cilt H.No: 242)
Büyüklere saygı bir eğitim ve kültür işidir. Bizlere düşen görev Yüce Allah’ın emrettiği, peygamber efendimiz (s.a.s)’in tavsiye buyurduğu şekilde hareket ederek, daima yaşlılara karşı sevgi ve saygıda kusur etmemektir. Bu cümleden olarak: kendimizden büyük insanlara hürmet ifade eden sözlerle hitap etmeliyiz.
(1) Ahzab -70
(2) Riyazü’s-Salihin C.3, Sh.1610
Taner Günver
" Büyüklere Saygının Âdâbı"nı yazan degerli arkadaşım ALLAH (CC) razı olsun senden ve diğer emek eden arkadaşlardan (amin)
Kayıtsız Üye
Kesin farz olduğu bilinen bir şeyi kabul etmemek küfürdür. Namaz,oruç gibi ibadetlerin farziyetini kabul etmemek gibi. Ancak kadınlar iddet süresi dolmadan evlenebilir demek küfür değil çünkü bu bilgi ilim ehline mahsustur Peki benim sorum ise büyüye inanmamak hangi kısma girer?
Şema
< büyüye inanmamak hangi kısma girer? >
Büyü yani sihir kitap ve sünnetle sabittir, helak edici en büyük yedi günah sayıldığında efendimiz şirkten sonra büyüyü saymıştır.
İnkarı küfürdür.
buyuklere saygi adabi