Haset eden kişinin munafık olması ile ilgili hadis ve ayet var mı?
burcealtug
cevremde çok huzursuzluk cikartan bir hasetci var.
sadece mali mulku değil diğer maneviyata dair herseyi kiskaniyor.
ornek bir akrabam baska bir akrabami namaza basladi dinini kitaplarsan ogrendi diye ôvunce kopurup bayrami bize zehir etti.
biz namaz kilmiyoruz diye kotu insanmiyiz simdi diyerek ortami terk edip icerde agladi.ortada aglayacak bir durum yokken yok yere komplexe kapilip rakip gördüğü kisiye haset ediyor
bu bahsettigim kisi bir kadin.
ve onunbu ozelliginden biktik ailece.
onun yaninda nsl konusacagimizi sasiriyoruz.
bir cumleden hemen alinip huzursuzluk yaratiyor
tatile otele gitmemizi bile hazmedemiyor.
oysa onun maddi durumu daha iyi.
bu kisinin munafik olma ihtimalini okudugum bazi kitaplardan dolayi düşünüyorum.lakin kimsenin imanini olcmek bize dusmez diyexe biliyorum.
bununla ilgili ozellikle hadis var mi?
ayeti soyle hatirliyorum.
basiniza bir kotuluk gelse kal inde bir egrilik olan bundan memnun olur diye.
daha çok yahudiler ve munafiklara itaf gibi olsada kuran evrensel zamanlidir
Cevap: Haset eden kisinin munafik olmasi ile ilgili hadis ve ayet var mi?
Darusselam
Haset eden ile ilgili hadis ve ayet var mi?
Kıskanmak, çekememek, başkasında olan sağlık, zenginlik ve benzeri nimetlerden dolayı rahatsız olarak o kişiden o nimetin gitmesini istemek. Kalpte bulunan ve insanı kötülüklere sürükleyen en önemli ve gayri ahlâkî özelliklerden, hastalıklardan birisidir. Bilgisizlik ve tamahkârlığın birleşmesinden, kaynaşmasından doğar. En çok da tanıdık ve akrabalar arasında kendisini gösterir:
Haset, çirkin huyların en zararlılarındandır. Herkeste bulunmakla birlikte dereceleri farklıdır. Kimi insanda haset duygusu bir an için gelip gider; kiminde ise iyice yerleşir, bütün benliğe hâkim olur ve gittikçe artar. İşte asıl üzerinde durulması gereken ve tehlikeli olan haset sonuncusudur. İmam Gazalî’ye göre haset ancak bir nimete karşı olur. Allah bir kimseye bir nimet bağışladığı zaman diğer insanda ona karşı iki türlü hal belirir. Birincisi, o nimeti çok görerek onun elinden gitmesini istemektir; buna haset denir. Hasedin tezâhürü de insanın elindeki varlığı, nimeti çok görmek ve yok olması halinde sevinmektir. İkinci hal ise ne varlığa sevinmek, ne de yok olmasını istemektir. Buna karşılık o insanda bulunan nimetin kendisinde de bulunmasını istemektir. Buna da gıpta denilir.
"Mü’min gıbta; münâfık haset eder" sözü bu iki durumun farkım ve bulunduğu insanın niteliğini ortaya koymaktadır.
Haset, yani başkasının elinde bulunan bir nimetten hoşlanmayarak onun yok olmasını istemek haramdır. Ancak bir fâcir veya kâfirde bulunup fitne uyandıran, insanlar arası ilişkilerin bozulmasına, herkese eziyet edilmesine neden olan nimetin ortadan kalkmasını istemek, bundan hoşnut olmamak haram ve günâh değildir. Çünkü onun yok olmasını istemek bir nimeti çekemeyerek yok olmasını istemek değil; bir fitne ve zulüm aracının ortadan kalkmasını istemek demektir.
Hasedin haram olmasının sebebi Allah’ın kullar arasında yaptığı taksim ve takdire razı olmamayı, teslimiyet göstermemeyi ifade etmesi ve Kur’ân-ı Kerîm’de ifade ettiği gibi kâfirlerin özelliklerinden birisi olarak sayılmasıdır: "Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır," size bir kötülük dokunsa, ondan ötürü sevinirler" (Âlu İmran, 3/120). Ehl-i kitabın içlerindeki hasetlerin kendilerini nasıl bir yola sürüklediği de şöyle anlatılmaktadır: "Kitap sahiplerinin çoğu, gerçek kendilerine belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasetten ötürü sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler" (el-Bakara, 2/109). Kendilerine kitap ve ilim geldikten sonra insanların birbirlerine düşmelerinin sebebi de haset olarak ifade edilmiştir: "Onlar kendilerine ilim geldikten sonra sadece azalarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belli bir süreye kadar (azabın ertelenmesi hakkında) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hüküm verilir (işlerileri bitirilir)di" (eş-Şurâ, 42/14).
Cevap: Haset eden kisinin munafik olmasi ile ilgili hadis ve ayet var mi?
Darusselam
Hasedin dereceleri:
İmam Gazali hasedi başlıca dört dereceye ayırarak inceler:
1- Haset ettiğin kimsenin elindeki nimetin yok olmasını istemektir. Bu nimet ister kendi eline geçsin, ister geçmesin, yeter ki haset ettiği kişide bulunmasın. Hasedin en kötü olanı budur.
2- Haset ettiği insanın elindeki nimetin, kendi eline geçmesini istemektir. Bunun isteği o nimetin kendi eline geçmesi, amacı o nimete kendisinin sahip olmasıdır.
3- Başka birisindeki nimetin aynısının veya benzerinin kendisinde de olmasını istemesidir. Eğer kendi eline geçmeyecekse, onun elinde de olmamasını arzu etmesidir.,
4- Başka birisinde bulunan nimetin benzerinin kendi elinde de olmasını istemesi, fakat hased ettiği kişideki nimetin yok olmamasını istemesidir. İşte hasedin bu son derecesi eğer sırf dünyalık nimetler ise affedilmiştir. Eğer din hususunda ise tavsiye edilmiştir. Çünkü bu, hayırda yarışma buyruğunun kapsamına girmektedir.
Hasedin ortaya çıkmasına bir çok sebepler vardır. Bunların başlıcaları şunlardır:
1. Düşmanlık. Bu, hasedin en önemli sebeplerinden birisidir. Kur’ân’da şöyle buyurulmaktadır: "Onlar sizinle karşılaştıkları zaman "inandık" derler. Kendi başlarına kaldıkları zaman size karşı öfkeden parmaklarını ısırırlar. De ki, "Öfkenizden ölün. Şüphesiz Allah göğüslerin özünü bilir" (Âlu İmran, 3/119). Böyle kin ve düşmanlık sebebiyle ortaya çıkan hased çok kere çekişme ve kavgalara da yol açar, hayat boyunca devam eder, hileli yollarla nimetin izalesine gidilir, insanın şerefi ile oynanır ve gizli işlerinin açığa çıkarılması için çaba harcanır.
2. Teazzuz. Bir kişinin üstünlük taslaması karşısında diğer bir kişinin ağırına gitmesidir. Kişinin, emsallerinden, mevki, ilim veya servet sahibi olan birisinin kendisine karşı kibirlenmesi halinde bunu hoşgörü ile karşılayamadığı için hased etmesidir.
3. Doğrudan doğruya kendisinin kibirlenmesinden, karşısındaki insanı küçük görüp onu kendine hizmet etmesi ve bütün arzularında kendi emrinde olması isteğinden kaynaklanan haseddir. Müşriklerin "Kur’ân iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi" (ez-Zuhruf; 43/31), demeleri böyle bir hasedin ifadesidir.
4. Şaşkınlık ve hayranlık. Kur’ân, geçmiş ümmetlerden bahsederken, onların kendileri gibi bir insanın risâlet, vahiy ve Allah’a yakınlık gibi bir mevkiye ulaşmasına şaştıklarını ve bunun sonucu olarak haset ettiklerini anlatır: "Siz de bizim gibi birer insansınız" (Yâsin, 36/15); "Bizim gibi iki insana mı inanacağız?" (Mü’minun, 23/47) ve "Kendiniz gibi insana itaat ederseniz hüsrana uğrayacağınızdan hiç şüphe yoktur" (Mü’minun, 23/34).
5. Amacına ulaşamama korkusu. Kişilerin belli bir amaca ulaşmak konusunda birbirine üstünlük sağlama arzularına dayanır. Diğerinin amacına ulaşmasına yardımcı olan her nimet, diğeri için bir hased kaynağıdır.
6. Makam ve mevki sevgisi, önderlik isteği. Sözgelimi bir kimsenin bir ilim dalında parmakla gösterilen tek adam olmayı istemesi, bu konuda kendisine rakip olabilecek veya göz diktiği yere ulaşmış kimselere hased etmesinin başlıca nedenidir. Sürekli övülmek ve üstün gelmek isteğinde olan kimse, "işte bu adam kendi sahasında zamanın en büyüğüdür, eşi ve benzeri yoktur" denildiğinde nasıl sevinirse, başka bir kimsenin kendisine ortak gösterilmesi, yerini alması hafinde de kıskançlık duyar, hased eder.
7. Kötü huyluluk ve Allah’ın kullarına verdiği nimetlere karşı cimrilik. Kişinin mal, önderlik sevgisi ve derdi olmamakla birlikte; ona Allah’ın nimetler verdiği, iyi huylarla donattığı bir kimseden söz edilince bundan rahatsız olur, hased eder. Buna karşılık birisinin içinde bulunduğu zorluk ve çektiği sıkıntılardan söz edildiğinde de sevinç duyar. Böylesi kimseler başkalarının kötü durumda olmalarını sever ve Allah’ın lütuflarına karşılık cimrilik gösterirler.
Kalpten hasedi atmanın yollan: Hased daha önce de ifade edildiği gibi kalbin en büyük hastalıklarındandır. Kalp hastalıkları ise ancak ilim ve amel ile tedavi edilebilir. Hased hastalığını tedavi edebilmek için öncelikle hasedin din ve dünya için getirdiği zararları bilmek, bu hususta ilim sahibi olmak gerekir. Üstelik hased, kendisine hased edilen kimseye zarar getirmez. Bu nedenle kişinin kendine düşman olması anlamına gelen hasedden kurtulmak için, hasedin şu zararlarını iyice anlamalıdır:
Hased eden, Allah’ın yaptığı taksim ve takdire rıza göstermiyor, onun iradesine karşı geliyor demektir. O’nun bizce gizli olan hükümleri ile mülkünde gerçekleştirdiği adalete kızmak, onu çirkin bulmak anlamına gelmektedir. Bu ise, kişinin tevhidin özüne ters düşmesinden, dolayısıyla imanının zedelenmesinden başka bir şey değildir. Hasedden vaz geçmek için onun bu zararını bilmek bile yeterlidir. Fakat bunun yanında hased eden kimsenin bir mü’mini aldatmak, ona nasihat etmeyi terketmek, mü’minleri sevmek yolundaki İslâm’ın açık emirlerini terketmek, mü’minlerin zarara uğramaları halinde bundan en çok sevinecek olan şeytan ve kâfirlerle birleşmiş olmak gibi hiç de küçümsenmeyecek suç ve günâhları işlemiş olacağı unutulmamalıdır.
Bütün bu özellikleriyle kalbin saflığını ve temizliğini gideren bir pislik olan hased, ateşin odunu yakıp yok etmesi gibi insanın iyi huy ve amellerini giderir, yok eder (Ebû Dâvud Edeb 44; İbn Mâce, Zühd 22).
Felak / 5.Ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!
Nisa / 37- Onlar ki hem kıskanır cimrilik ederler hem de herkese cimrilik tavsiye ederler ve Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimeti gizlerler. Biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırladık.
Bakara / 213. İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki insanların aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun. Bunda da sırf o kitap verilenler kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle iman edenleri onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka ulaştırdı. Allah dilediğini doğru yola iletir.
Bakara / 109- Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile hoşgörüyle davranın tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir.
İbnu Mes’ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şu iki kişi dışında hiç kimseye gıbta etmek caiz değildir: Biri, Allah in kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolda sarfeden zengin kimse." Buhârî, İlm 15, Zekât 5 Ahkâm 3, İ’tisam 13; Müslim, Salâtu’l-Müsâ irin 268, (816)
1635 – İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "İki kişiye karşı hased caizdir: Birincisi o kimsedir ki, Allah kendisine Kur’ân-ı Kerim’i nasib etmiştir, o da onu, gece ve gündüz boyu ikame eder. İkincisi de o kimsedir ki, Allah Teâla ona mal vermiştir de o da gece ve gündüz (hak yolda) infak eder." Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân 20, Tevlıid 45; Müslim, Mûsâfrin 266 (815); Tirmizî, Bir 24, (1937).
1636 – Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlulah (aleyhîssalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hasedden kaçının. Çünkü o, ateşin odunu -râvi dedi ki: Veya kuru otu- yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir." Ebu Dâvud, Edeb 52, (4903).
1637 – Hz. Zübeyr (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Size ümem-i kadime hastalığı sirayet etti: Bu, hased ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz; kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl’e yemin ederim, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi: Aranızda selâmı yaygınlaştırın." Tiırmizî, Sıfatu’1-Kıyâme 57, (2512).
Cevap: Haset eden kisinin munafik olmasi ile ilgili hadis ve ayet var mi?
burcealtug
tsk.ederim.
sessizlik2500
kardeş yaratan yalnızca Allahtır insanlar için yaratmak kelimesi kullanılamaz buna dikkat edelim teşekkürler
haset edene karşı