Kelam İlminin doğuşu gelişmesi ve tedvini
Şema
Kelam İlminin doğuşu gelişmesi ve tedvini
KELÂM İLMİNİN DOĞUŞU, GELİŞMESİ VE TEDVİNİ
A- Hz. Peygamber Dönemi: Hz. Peygamberin peygamberliği süresince akâidin ve diğer İslâmî ilimlerin kaynağı olan vahyin gelişi devam ettiğinden bu dönemde tedvin edilmiş bir akâid ilminden bahsetmek mümkün değildir. Kısaca Hz. Peygamber devri, akâid açısından Kur’ân’ın öğrettiği akidenin olduğu gibi kabul edildiği bir dönemdir.
B- Sahâbe Dönemi: Hz. Peygamberin sağlığında sahabe arasındaki îtikâdî konulardaki teslimiyet, O’nun vefatıyla birlikte yerini yavaş yavaş ihtilafa bırakmıştır. Kırtas hadisesi, Üsame ordusu, Hz. Peygamberin vefatı ve defnedileceği yer, halife seçimi gibi konular Ashab arasındaki ilk ihtilaflar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan ilk ve son olarak zikredilen olaylar daha sonra Şia Mezhebinin doğuşuna zemin hazırlamıştır. Daha sonra üçüncü halifenin şehit edilmesi, Cemel Vakası ve Sıffin savaşı gibi iç olaylar, adam öldürmek suretiyle büyük günah işleyen (mürtekib-i kebire) kimsenin iman açısından durumu ve dolayısıyla iman-küfür sınırı, insanın irade hürriyeti ve sınırları gibi çözümü güç birtakım îtikâdî problemlerin doğmasına ve bu konuda farklı fikirler ileri süren Mürcie, Hariciye, Kaderiye, Mu’tezile ve Cehmiye gibi mezheplerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu iç etkenlerin yanında bir de fetihler sebebiyle müslümanların farklı din ve kültürlerle karşılaşması, ekonomik refahın artması ve felsefi cereyanların İslâm dünyasında yayılmaya başlaması gibi dış tesirler de akâid konusunda farklı görüş ve ekollerin doğmasında etkili olmuştur.
C- Mütekaddimûn Dönemi: Sahabe dönemindeki siyasi ağırlıklı tartışma konuları yerini yavaş yavaş îtikâdî konulara terketmiş, ve bu tartışmaların neticesinde de kelam ilmi doğmuştur. Taşköprü Zade kelam ilminin doğuş tarihi olarak hicri birinci asrın sonları ile ikinci asrın ilk çeyreğini gösterir . Zira îtikâdî alanda ilk ekolller olarak karşımıza çıkan Mu’tezile ve Kaderiyye bu dönemde ortaya çıkmıştır. Kelam ilminin tedvini de yine Mu’tezile mezhebinin kurucusu olan Vâsıl b. Ata’nın eserleriyle başlamış ve Şia mezhebine mensup Hişam b. Hakem ile Harici ulemasının eserleriyle devam etmiştir. Aynı dönemde mezkur mezheplerin görüşlerini reddetmeye yönelik Ehl-i Sünnet akâidiyle ilgili kitaplar da telif edilmeye başlanmıştır.
Kelam ilminin teşekkül ve tedvin dönemi olarak kabul edilen mütekaddimin devri, hicri ikinci asrın başlarından Gazzali’ye (v. 505/1111) kadar olan üç asırlık dönemi içermektedir. Bu zaman diliminde İslâm dünyasında; Selefiyye, Ehl-i Sünnet kelamcıları (Eş’arî ve Mâturîdî’ler), ehl-i bid’at mezhepleri ve İslâm filozofları olmak üzere kelam konularıyla ilgilenen başlıca dört cereyan göze çarpmaktadır. Bu dönemin en büyük özelliği, Ehl-i Sünnet kelamcılarının bid’at fırkalarla mücadele etmesidir.
D- Müteahhirûn Dönemi: Hicri beşinci asrın sonlarına doğru İslâm dünyasında, Şianın dışındaki îtikâdî ekoller etkisini yitirip Ehl-i Sünnet akâidi hakim olmuş ve Gazzali ile birlikte artık kelami tartışmalar ve mücadeleler daha çok İslâm filozoflarına karşı yürütülmeye başlamıştır. Felsefe ile kelamı yanyana getirme tarzında Gazzali’nin açtığı çığır, Şehristani, Razi, Amîdi ve Beydavi gibi alimlerce devam ettirilerek memzûc/karma metoda dayalı bir kelam anlayışı haline gelmiştir. Özellikle hicri sekizinci asra kadar bu metodla kelam sahasında çokça eser telif edilmiş, bu tatihten günümüze kadar olan zaman dilimi ise daha çok şerh, haşiye ve ihtisar çalışmalarına sahne olmuştur.
E- Yeni İlm-i Kelam Devri: İslâm tarihi boyunca farklı zamanlarda farklı kelam ekollerinin ortaya çıkması, imanla ilgili temel konulardaki ziyadelik ve noksanlık iddialarından değil, îtikâdî esasları anlama ve açıklama metodlarından kaynaklanmaktadır. Her dönem kelamcısı, içinde yaşadığı toplumun itikad alanında karşılaştığı problemleri çözmek için gayret etmiş ve önceki dönemlerdeki metodlardan yararlanarak yeni metodlarla iman esaslarını anlamaya ve açıklamaya çalışmıştır. Fakat kelam ilminin teşekkül dönemi olan orta çağda, bütün dünyada din hakim idi. 16.yüzyıldan itibaren doğa bilimlerinde yaşanan baş döndürücü ilerlemenin sanayi ve teknolojiye dönüşmesiyle birlikte ise dünyada seküler bir anlayış egemen olmaya başlamış ve din e karşı biyolojik (darvinizm ve genetik kopyalama vs.) ve psikolojik (materyalist ve pozitivist felsefe) tenkitler yoğunlaşmıştır. Sonuç olarak ortaçağın insanının karşılaştığı îtikâdî problemlerle son asır insanının karşılaştığı imani problemler arasında oldukça büyük farklar vardır, bu da gâyet doğaldır.
İşte önceki dönemlerde telif edilen akâid kitaplarının kifâyetsiz kaldığını ve günümüz insanına iman esaslarını daha iyi anlatmak için yeni bir kelami metodun gerekli olduğunu ileri süren İzmirli İsmail Hakkı Yeni İlm-i Kelam isimli eserini kaleme almıştır. Şehbender Zade Filibeli Ahmet Hilmi, Abdûh ve Afgani gibi pek çok İslâm alimi de bu metodla eserler vermişlerdir.
Abbasiler döneminde tedvin edilmeye başlanan kelam ilminin doğuş sebeplerini de iki madde halinde özetlemek mümkündür.
1- İç Sebepler
a-Hilafet Tartışmaları: İlk bakışta siyasi bir kriz gibi görünen halife seçimi, fitne ve iç savaşları da beraberinde getirmiş ve bu iç savaşlarda yüz binlerce müslüman katledilmiştir. İşte bir müslümanı öldürmek suretiyle büyük günah işleyen / mürtekib-i kebirenin itikad açısından durumu, söz konusu iç savaşlarda insan iradesinin ve kaderinin rolü, imametin dînî mi yoksa siyasi bir konu mu olduğu gibi alanlarda yapılan tartışmalar, kelam ilminin doğuşunu etkileyen en önemli faktörlerdir.
b- Kur’ân’ın Muhtevası: Karakteri gereği Kur’ân’da bulunan muhkem ve müteşâbih âyetlerin farklı şekil ve metodlarla yorumlanması, hem cebre hem de ihtiyara delalet eden teklifle ilgili âyetlerin mevcudiyeti ve tevhid, nübüvvet, ahiret, insanın fiilleri gibi temel Kur’ânî konuların farklı anlaşılması kelam ilminin doğuşunu derinden etkilemiştir.
c- Naslardan Dînî Hükümler Çıkarma Zarureti
d- İslâm’ın İnsanlara Tanıdığı Fikir ve Vicdan Hürriyeti
e- Ekonomik Refahın Artması
2- Dış sebepler
a-Yabancı Din ve Kültürlerin etkisi: Arap yarımadasında doğan İslâm’ın, fetihler neticesinde kısa zamanda Maveraün-nehir’den Kuzey Afrikaya hatta Ispanya’ya kadar yayılmasıyla farklı din ve kültürlere mensup toplumlar müslüman olmak suretiyle veya müslümanların otoritesini kabul ederek İslâm devletinin hakimiyetine katılmışlardır. Dolayısıyla buralardaki Yahudilik ve Hristiyanlığın yanında Zerdüştlük, Mecusilik, Mazdekiye gibi diğer dini öğretilerin de kelam ilminin doğuşunda ve konusunun teşekkülünde etkisi olduğu bir gerçektir. Unutmamak gerekir ki fethedilen bölgelerin ahalisinden bir kısmı samimi olarak İslâm’a girerken, bir kısmı da ya mal makam elde etmek gibi bir takım menfaatler için Müslümanlardan görünmüş ya da cizyeyi kabul ederek eski inancını sürdürmüştür. Kaldı ki samimi olarak Müslüman olanların İslâmî algılama biçimlerini önceki inanışlarından bağımsız olarak değerlendirmek de mümkün değildir. Sonuç itibari ile bu yabancı din ve kültürlerin etkisiyle Müslümanlar arasında daha önce hiç konuşulmayan pek çok teolojik konu tartışılmaya başlanmış ve tartışmalarda farklı metotlar kullanılmıştır.
b- Felsefi Akımların Etkisi: Özellikle Abbasiler Döneminde başlayan eski Yunan, Hint ve İran felsefesinin Arap-çaya terceme faaliyetleri, felsefenin ve problemlerinin Müslümanlar arasında yayılmasını ve İslâm itikadı ile bağdaşmayan görüş ve fikirlerle mücadelede felsefi metotların kullanılmasını beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla yabancı din ve kültürlerden aktarılan ve İslâmi olduğu zannedilen fikirlere karşı Müslümanları korumak, İslâm itikadını zararlı inanç ve akımların etkisinden kurtarmak ve tartışılan konularda İslâm’ın görüşünü açıklamak gibi zaruretler kelam ilminin doğmasına sebep olmuştur.
kelam ilminin doğuşu ve gelişmesi, kelam ilminin doğuşu ve gelişimi, kelam ilminin ortaya çıkış sebepleri