Anne baba öf bile demeyin ne demek
gençlik19966
bir rivayete göre bir gencin önüne terazi kurulur ve gencin sevab tarafı agır basar ama ucarak gelen bir kagıd günah tarafına konur ve günah tarafı agır basmaya başlar o kagıdın üzerinde’de anne babaya öf demek böle bir rivayet duydunuz mu varmı ?
Anne baba öf bile demeyin isra süresi 23
@hmet
Kardeş bir kaç ayet aldım söylediğin anlamda bir oku istersen.
Anne ve babaya öf denmemesi gerektiği ile ilgili ayet ve tefsiri
İsra süresi 23. ayetin meali
Rabbin hükmetti ki: Kendisinden başkasına ibadet etmeyesiniz. Ana ve babaya iyi davranasınız. Eğer onlardan biri
veya her ikisi senin yanında iken yaşlanacak olursa onlara: "Öf dahi deme! Onları azarlama ve her ikisine de tatlı söz söyle.
Tefsir
Anne, babaya iyilik: "Ana ve babaya iyi davranasınız." Yüce Allah pek çok ayet-i kerimede kendisine ibadet etmek emriyle birlikte anne babaya iyi davranma emrini bir arada zikretmiştir. Çünkü insanın var olmasının gerçek sebebi olan Yüce Allah’tan sonra, var olmasının zahirî sebebi onlardır. Şefkat, merhamet, onların iyiliklerinin tercih edilmesi, yumuşaklıktan oluşan bir ortam içerisinde çocukların terbiye edilmesini onlar sağlamışlardır. Buyruğun anlamı şudur: Ve Yüce Allah anne babaya iyilik yapılmasını emretmiştir. Yahut da anne babaya iyilik yapmanızı, onlara güzel davranmanızı emretmiştir. Nitekim Yüce Allah bir başka ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: "Bana, anne ve babana şükret diye. Dönüş yalnız banadır." (Lokman, 31/14). Bu ise onların çocuklarına olan şefkatleri ve iyilikleri dolayısıyladır. Çocuğun terbiye ve korunması için azami gayret harcamalarından ötürüdür. O bakımdan onlara karşı güzel davranmak, iyi hareketlerde bulunmak bir vefakârlıktır, bir insanlıktır. Bu da onlara karşı güzel davranmakla, varlıklı ise maddi açıdan yardım ile olur. Bundan dolayı Yüce Allah onlara yapılacak birtakım iyilik şekillerini beyan ederek şöyle buyurmaktadır:
"Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında iken yaşlanacak olurlarsa…" Yani ana ve baba yahut onlardan birisi senin yanında yaşlanacak ve ömürlerinin son dönemlerinde senin yanında tıpkı hayatının başlangıcında olduğu gibi zayıf ve aciz düşecek olurlarsa aşağıdaki şu beş görevi yerine getirmelisin:
a) "Onlara öf dahi deme." Yani en asgari seviyede sıkıntı belirten kötü bir söz söyleme. Hatta öf dahi dememelisin. Bu kötü sözün en aşağı derecesindeki sıkılmanın ifadesidir. Bu her durumda, özellikle de zayıf oldukları, yaşlandıkları ve kazanç sağlamaktan acze düştükleri vakit böyle olmalıdır. Çünkü o dönemde artık iyiliğe olan ihtiyaçları daha fazladır, daha gereklidir ve daha önceliklidir. Bundan dolayı Yüce Allah yaşlılık durumunu özellikle zikretmiştir.
Müslim, Ebu Hureyre’den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasulullah <s.a.) buyurdu ki: "Burnu yerde sürtünsün, burnu yerde sürtünsün, burnu yerde sürtünsün." Kimin ey Allah’ın Rasûlü? diye sorulunca şöyle dedi: "Anne babasından birisinin yahut da ikisinin yaşlılığına yetişip de cennete giremeyen kimsenin."
b) "Onları azarlama". Yani senden onlara karşı çirkin bir iş sadır olmasın. Of demenin yasaklanması ile azarlanmanın arasındaki fark şudur: Birincisi az veya çok usancı açığa vurmayı yasaklamaktadır. İkincisi ise cevap vermek yahut yalanlamak gibi yollarla sözle dahi onlara muhalefeti açığa vurmayı yasaklamaktadır. Oflamak, puflamak gizli ve hafif kötü söz, azarlamak ise kaba ve sert bir şekilde paylamak demektir.
c) "Ve her ikisine de tatlı sözler söyle." Yani ikisine de hoş, güzel, yumuşak; onları sayıp tazim etmekle ve onlara karşı tam bir edep ile söz söyle. Dikkat edilecek olursa Yüce Allah öncelikle onları rahatsız edecek şeyleri yasakladı, arkasından onlara güzel söz söylemeyi, onlarla hoş konuşmayı emretti. Çünkü tehalli olumsuzluklardan arınma güzelliklerle bezenmekten önce gelir. Ömer b. el-Hattâb (r.a.) bu yüce buyruğu açıklarken şöyle demektedir: "Bu, kişinin babacığım ve anneciğim demesi şeklinde olur." Yani onları isimleriyle çağırmasın. Onlara sesini yükseltmesin. Onlara dik dik bakmasın. Said b. el-Müseyyeb’e tatlı söz söylemenin ne demek olduğu sorulmuş, o da: "Bu, suçlu bir kölenin oldukça sert efendisinin karşısında konuşması gibi olmalıdır." diye cevap vermiştir.
d) "Merhametinden dolayı onlara alçakgönüllülük kanatlarını indir." Yani davranışlarınla onlara karşı alçakgönüllülüğünü sergile. Bundan kasıt ise alabildiğine alçakgönüllü ve yumuşak davranmaktır. Çünkü kanatların indirilmesi mütevazi davranmaktan kinayedir. Kuşun yavrusunu kanadı altına alması haline benzetilmektedir. Alçakgönüllülüğün anne babasına karşı merhamet ve şefkattan dolayı olması gerekir. Yoksa yalnızca emre uymak ve tenkit edilmekten korkmaktan dolayı olmamalıdır.
e) "Ve de ki: Rabbim o ikisi beni küçükken yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et." Yani yaşlandıkları vakit olsun, vefatları esnasında olsun Yüce Allah’tan onlara rahmet dile. el-Kaffal (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) dedi ki: Yüce Allah, anne babaya iyiliği öğretirken söylenecek sözleri öğretmekle kalmayıp buna yapılacak davranışları öğretmeyi de ilâve etmektedir ki, bu da rahmetle dua etmektir. Kişi: "Rabbim…onlara merhamet et." demekle emrolun-muştur. Merhamet lafzı ise din ve dünyadaki bütün hayırları kapsayıcı bir lafızdır. Yüce Allah’ın: "Beni küçükken yetiştirdikleri gibi" buyruğu ise, "Beni terbiye ederken bana iyilik yaptıkları gibi sen de onlara iyilik yap." anlamındadır. Terbiye, geliştirip büyütme demektir. Özellikle onu söz konusu etmesi kulun anne babasının şefkatini ve onu terbiye ederkenki çaba ve gayretlerini hatırlaması içindir. Bu onun anne babasına olan şefkat ve düşkünlüğünü daha da arttıracaktır.
Anne babaya iyilik hakkında pek çok hadis-i şerif vârid olmuştur. Bunlardan birisini Tirmizî ve Hâkim, Ebu Hureyre ile Enes (r.a.)’ten rivayet etmektedirler. Buna göre Rasulullah (s.a.) minbere çıktı, sonra üç defa "Âmin, âmin, âmin" dedi. "Ey Allah’ın Rasulü, ne diye âmin dedin?" diye sorulunca şöyle dedi: "Bana Cebrail geldi ve Ey Muhammmed, dedi. "Yanında adın anıldığı halde sana salatü selâm getirmeyenin burnu yere sürtünsün: Âmin de," dedi ben de âmin dedim. Sonra: "Ramazan ayına erişip de Ramazan ayı çıkıp gittiği halde kendisine mağfiret olunmayanın burnu yere sürtünsün. Âmin de," dedi; ben de âmin dedim. Sonra; "Anne babasına yahut onlardan birisine yetişip de bu durumun kendisini cennete sokmadığı kişinin de burnu yere sürtünsün. Âmin de," dedi ben de âmin dedim."
İyilik onlar hayatta iken olduğu gibi onların ölümünden sonra da olabilir. Buna delil ise Ahmed, Ebu Davud ve İbni Mâce’nin Malik b. Rabîa es-Sâidî’den yaptıkları şu rivayettedir: Malik dedi ki: Ben Rasulullah (s.a.)’ın yanında oturuyor iken ona Ensar’dan bir adam gelip şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasulü, onların vefat etmelerinden sonra anne babamın benim üzerimde kendilerine karşı yapmam gereken bir iyilik var mı? Hz. Peygamber şöyle dedi: "Evet! Dört şeyi yerine getirmelisin: Onlara rahmet ve istiğfarla dua edeceksin, söz vermişlerse yerine getireceksin, arkadaşlarına ikramda bulunacaksın ve onlar tarafından akrabalık bağı ile bağlandığın akrabalarını gözeteceksin. İşte vefat etmelerinden sonra onlara karşı yapmakla görevli olduğun iyilikler bunlardır."
Şayet anne ve baba kâfir iseler çocuğun, hayatta oldukları sürece hidayet bulmaları, için onlara dua etmesi, imana kavuşmalarından sonra da onlara rahmet olunması için duada bulunması gerekir. Kur’ân-ı Kerim ölümlerinden sonra müşriklere mağfiret dilemeyi yasaklamıştır, isterse bunlar akraba olsunlar. Bu yasak şu ayet-i kerimede yer almaktadır: "Peygamberlerin ve iman edenlerin yakın akraba olsalar dahi müşriklere mağfiret dilemeleri olacak şey değildir." (Tevbe, 9/113). Buna göre müslüman kimse -müslüman olmayan anne ve babasına ölümlerinden sonra rahmet dilemek müstesna- güzel bir şekilde davranır.
Bu ayet-i kerime gereğince amel etmek için yalnızca bir defa onlara rahmet talep etmek yeterlidir. Çünkü emrin zahiri vücup ifade eder ve yine emrin zahiri tekrarı gerektirmez. Süfyan’a: "Anne babasına insan ne kadar dua etmelidir, günde bir defa mı ayda bir defa mı, senede bir defa mı?" diye sorulunca, şu cevabı verdi: (Namazdaki) Teşehhüdün sonlarında onlara dua etmenin yeterli olacağını ümid ederiz.
Anne babaya kötü davranmanın büyük günahlardan olduğunu dinimizin ortaya koymuş olması yeter. Tirmizî, Abdullah b. Ömer’den şöyle bir hadisi şerif rivayet etmektedir: "Rabbin razı olması babanın razı olmasına bağlıdır. Rabbin gazap etmesi babanın gazap etmesine bağlıdır."
Daha sonra Yüce Allah anne babaya iyilik yapmak hususunda işi gevşek tutmaktan sakındırarak: "Rabbiniz nefislerinizde olanı en iyi bilendir…" diye buyurmaktadır. Yani asıl değerlendirme kalpte olana, sizin nefislerinizde gizlediğiniz itaatte ihlâsa veya ihlâssızlığa göredir. Yüce Allah sizin nefislerinizde olana muttalidir. Hatta O, bu durumlarınızı sizden daha iyi bilir. Çünkü siz yanılır, unutur ve her şeyi kuşatamayabilirsiniz. Kasdi olmayarak bir kimse herhangi bir yanlışlık, bir hata işleyecek olursa, niyeti iyi olduğu sürece Allah bundan dolayı onu cezalandırmaz. Çünkü şanı yüce Allah tevbe edip tekrar hayra yönelenlere, kasdi olmayarak yaptıkları kusurlara pişman olanlara mağfiret edicidir, bağışlayıcıdır. Günahtan tevbe eden kimse ise masiyetten itaate dönen kimsedir. Allah’ın hoşlanmadığı şeyi terk edip Allah’ın sevdiği, razı olduğu şeye dönendir. Ayet-i kerimeden kasıt ise ihlâsı terk etmekten sakındırmaktır.
Yorum: Anne baba öf bile demeyin ne demek
mum
anne babaya of demenin günahı hakkında ayet
Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine «of!» bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.
İSRÂ Suresi 23. ayet meali
anne babaya of demenin günahı, anne ve babaya of demenin anlamı, anne baba neden öf bile demeyin