Yusuf suresi 100. ayetin sırları

Yusuf suresi 100. ayetin sırları

mum
Yusuf suresi 100. ayetin sırları nelerdir?

Yakub (A.S.) Ailesinin Mısır’da Buluşması

99- Yusuf un yanına geldiklerinde o, anasını babasını bağrına bastı, "İnşâal-lah emniyet içinde Mısır’a girin" dedi.

100- Ana babasını tahtın üzerine oturttu. Hepsi ona secde ettiler. O zaman Yusuf "Babacağım! İşte bu, vaktiyle gördüğüm rüyanın neticesidir. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan, benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni hapisten çıkaran, sizi çölden getiren Rabbim bana pek çok iyilikte bulundu. Doğrusu Rabbim dilediği hususlarda lütufkârdır, O şüphesiz (herşeyi) en iyi bilendir, hakimdir" dedi.

Açıklaması

Yusuf (a.s.)’ın kardeşlerinden, kendisiyle beraber Mısır’da kalmaları için bütün ailesini Kenan diyarından Mısır’a getirmelerini istemesi üzerine babası, teyzesi, kardeşleri ve aileleri geldiler. Yusuf (a.s.), yaklaştıkları haberini alınca onları karşılamaya çıktı. Mısır kralı, Allah’ın peygamberi Yakup (a.s.)’ı karşılamaları için erkânına ve ülkenin ileri gelenlerine Yusuf (a.s.) ile gitmelerini emretti. Yusuf (a.s.) ailesini büyük bir kalabalıkla karşıladı. Ailesi, görkemli bir saltanat içinde bulunan Yusuf (a.s.)’ın yanına girdiler. Yusuf (a.s.) ana babasını bağrına basıp onları kucakladı. Ebeveyni, İbni Cerîr’in de tercih ettiği görüşe göre annesi ve babasıydı. Zira annesi hayattaydı. Veya Yusuf (a.s.), babasını ve teyzesini bağrına basmıştı. Çünkü annesi vefat etmiş, babası da teyzesiyle evlenmişti.

Yusuf (a.s.), ailesinin bütün fertlerine şöyle dedi: "İnşaAllah, canlarınızdan, mallarınızdan ve ailelerinizden emin olarak Mısır’da yerleşin. Sizin için bir korku yoktur, artık asla üzülmeyeceksiniz de."

Yusuf (a.s.), hürmet ve tazim göstererek anne ve babasını kendisiyle beraber tahtına oturtarak, onları yüceltti. Onbir kardeşi ve anne babası, Yusuf a t a.s.) ibadet ve ta’zim maksadıyla değil, bilâkis selâm vermek ve hürmet göstermek için secde ettiler. O devirde krallar ve ileri gelen şahsiyetler, bu şekilde eğilerek selâmlanırlardı.

Görülmektedir ki ayetin başında bir hazif vardır. Takdiri: "Yakub (a.s.) ve ailesi Mısır’a geldiler" şeklindedir. Yine "İnşaAllah" kavli ile ifade edilen Allah’ın meşîeti, "emin olarak…" kavlinden önce zikredilmiştir. Çünkü maksat, onların Mısır’a emniyet ve selâmet içinde girmelerini ifade etmektir. Ayette, yine tahta oturtmakla secde etmek arasında da bir takdim ve te’hir vardır. Aslında onlar önce secde edip sonra krallık tahtına oturtmuşlardır. Fakat ayette, anne babayı yüceltmenin önemine binâen tahta oturmaları önce zikredilmiştir.

İşte o anda Yusuf (a.s.)’ın hatırına küçükken gördüğü eski rüyası geldi. Anne ve babasının ve kardeşlerinin secde ettiklerini görmesi sebebiyle Yusuf a.s.) şöyle dedi: "Ey Babacığım! İşte bu secde küçükken gördüğüm ‘Rüyamda onbir yıldız, güneş ve ayın bana secde ettiklerini gördüm’ şeklindeki eski rüyamın neticesidir".

Muhakkak ki o görülen rüya, gerçek, doğru ve sâdıka çıkmıştı. Çünkü peygamberlerin rüyaları haktır, sabittir. Meselâ: ibrahim (a.s.)’in rüyasında oğlunu kestiğini görmesi, gerçek hayatta onu kesmesinin farz olmasına sebep olmuştur. Aynı şekilde Yusuf (a.s.)’un görüp, daha önce babasına anlattığı bu rüya da bu secdenin gerekliliğine sebep olmuştur.

"Beni hapisten kurtaran, bana mülk veren ve sizi çölden getirip, şehrin rahatlığına kavuşturan Allah Tealâ, bana pek çok iyilikte bulunup, nimetlerini ihsan etti." Yakup (a.s.)’m ailesi, çölde yaşıyor, hayvancılıkla uğraşıyor ve zorluk ve sıkıntı içinde hayatlarını sürdürüyorlardı.

Yakup (a.s.), kardeşlerini kınamamak, onlara hürmet göstermek ve hayalarım zedelememek için kuyudan çıkarılışından bahsetmedi. Ayrıca hapishane, başına gelen en son ve kuyuya atılmaktan daha tehlikeli bir musibetti. Çünkü kadın konusunda itham edilmişti. Yine, kuyudan çıktıktan sonra hükmeden değil köle olmuşken, hapisten çıkınca bakan oldu. Böylece hapisten kurtulması, tam manasıyla nimetlere garkolunmasına daha yakındı.

"Bütün bunlar, şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozup, onlara vesvese verdikten sonra oldu." Yusuf (a.s.) kardeşleriyle arasının bozulmasını şeytana nisbet etmiştir. Çünkü şeytan bozgunculuk sebebidir. Ayrıca bu ifade ile kardeşlerine değer verdiğini göstermek istemiştir.

Rabbim bir şeyi dilediği zaman, onun için sebepler kılar, onu takdir eder ve kolaylaştırır. O, şüphesiz kullarının maslahatlarım bilen, sözünde, fiillerinde, kaza ve kaderinde, seçtiği ve dilediği şeylerde hikmet sahibidir. [144]

Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler

Ayetlerden aşağıdaki hususlar anlaşılmaktadır:

1- Çocukla, anne babası arasındaki merhamet bağları yaratılıştan gelen bir histir. Bu sebepten Yusuf (a.s.)’m ebeveynine gösterdiği hürmet, kardeşleri-ninkine nisbetle çok daha fazlaydı. Yusuf (a.s.) anne ve babasını kucaklayarak, bağrına bastı ve onları kendisiyle beraber tahta oturttu. Buna karşılık ailenin diğer fertlerine sadece, "İnşâAllah, emniyet içinde Mısır’a girin." dedi.

2- "İnşâAllah, emniyet içinde Mısır’a girin." kavli, devlet başkanının başka bir ülkeden kendi memleketine gelenlerin emniyetlerini sağlamak zorunda olduğuna delildir. Bu emniyet, can, aile ve mal emniyetini ihtiva etmektedir.

Bu ifadeden maksat, İbni Abbâs’ın da bildirdiği gibi "Emniyet içinde orada yerleşin" dir. Her iki lafız da birbirine mana bakımından yakın olduğu için, "kalmak, yerleşmek" yerine "girmek" lafzı kullanılmıştır.

Ama gerçek emniyet sadece Allah’ın dilemesiyle olur. Bu sebepten Yusuf (a.s.), "Eğer Allah dilerse.." kavliyle bu durumu belirtmiştir. "Ey Müminler! Siz, Allah dilerse güven içinde… Mescid-i Haram’a gireceksiniz" (Fetih, 38/27) ayeti de bu kabildendir.

3- Müfessirler şu konuda icma etmişlerdir: Yusuf (a.s.)’ın ailesi, ona secde ederken bunun gayesi ibadet etmek, ya da yere kapanmak değil; bilâkis selâm vermek için adetleri olduğu şekilde onun önünde eğilmekti. Allah Tealâ, bizim şeriatımızda bütün bunların hepsini neshetmiş, kaldırmıştır.

Selâm verirken iki büklüm olmanın neshedümesine rağmen üzüntüyle belirtelim ki bazı müslümanlar buna dikkat etmiyorlar ve şu anda batılıların yaptığı gibi selâm verirken iki büklüm olup, insanların önünde eğiliyorlar.

İbni Abdilberr Temhîd’te Enes b. Malik’ten şöyle dediğini rivayet eder: "Biz, ‘Yâ Rasulullah (s.a.)! karşılaştığımızda birbirimizin önünde eğilelim mi?’ diye sorunca Rasulullah (s.a.) ‘Hayır’ dedi. Yine biz ‘Birbirimizin boynuna sarılalım mı?’ diye sorduk. Rasulullah (s.a.) ‘Hayır’ dedi. Bu sefer ‘Musafaha yapabilir miyiz?’ diye sorunca Rasulullah (s.a.) ‘Evet, yapabilirsiniz’ buyurdu".

Gelen kimse için ayağa kalkmaya gelince, Rasulullah (s.a.)’ın şu sahih hadisinde bir grup Evsliye emrettiği gibi eğer ayağa kalkılamn, bu iş nefsine hoş gelmiyorsa caizdir: Ebu Davud, Ebû Saîd (r.a.)’den Rasulullah (s.a.)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Efendiniz ve en hayırlınız için ayağa kalkın" Gelen Sa’d b. Muaz (r.a.) dır. Fakat nefsine hoş gelir ve bundan kendine bir pay çıkartırsa, bu hususta ona yardım etmek caiz değildir.

Rasulullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "İnsanların, önünde ayakta durmasından hoşlanan kimse cehennemde oturacak yerini hazırlasın."

Yakında olmayıp uzaktaki bir kimseye el ile işaret etmek caizdir. Kişi selâm verirken öne doğru eğilmez. İki büklüm olarak öne doğru eğilmek, boyun eğmek manasına geldiğinden sadece Allah için olur. El öpmek ise Arapların dışındaki kavimlerin (Acemlerin) yaptığı bir âdettir.

Musafaha yapmakta bir beis yoktur. Zira Rasulullah (s.a.), Habeşistan’dan gelen Cafer b. Ebî Talib (r.a.) ile musafaha yapmış, yapılmasını emretmiş ve bunu mendup kabul etmiştir.

İbn Adiyy, İbn Ömer (r.a.), Rasulullah (s.a.)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Musafaha yapın ki düşmanlık ve gizli kinler yok olsun." Bu hadis zayıftır.

Galib et-Temmar, Şa’bî, Rasulullah (s.a.)’ın ashabının birbirleriyle karşılaştıkları zaman musafaha ettiklerini rivayet etmiştir

4- Yusuf (a.s.), Allah’ın kendisine ve ailesine ihsan ettiği bazı nimetleri saymıştır. Hapisten kurtulması, ailesinin Kenan ilindeki çölden gelmesi ve Allah’ın kullarını muvaffak kılması, koruyup himaye etmesi ya da onlara yumuşak davranması, bu nimetlere birer misaldir. Öyle ki Allah, şeytan kendisiyle kardeşleri arasına kıskançlık soktuktan sonra ailesini görkemli ve sevindirici bir şekilde bir araya toplamıştı. Üstelik hepsi Allah Tealâ’nın sayesinde ve O’nun insanıyla güzel sona ulaşmıştı

5- Yusuf (a.s.)’ın küçükken gördüğü rüya gerçekleşmiştir. Rüyanın görülmesiyle gerçekleşmesi arasındaki müddet hakkında alimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir: Bu müddet, 80, 70 veya 40 senedir. Alimlerin çoğunluğu son görüşü desteklemişler ve bu sebepten "Rüyanın neticesi ancak 40 yıl sonra belli oldu" demişlerdir

6- Eğer Allah Tealâ, bir şeyi dilerse onun sebeplerini hazırlayıp, o işi kolaylaştırır. Yusuf (a.s.)’m babası ve kardeşleriyle, sevgi ve muhabbet içinde bir araya gelmeleri, iyi bir hayat sürmek ve mutlu olmak, kulların kolayca elde edemeyeceği hedeflerdir. Ancak, Allah Tealâ, kullarına yumuşaklık ve lütufla iyilik ve merhamet eder. Çünkü O, sonu olmayan ve mümkün olan bütün tecrübeleri bilir, bütün işlerinde hikmet sahibidir. Ayrıca asla hükmüne karşı gelinmez ve abes ve batıl olan herşeyden uzaktır.


yusuf suresi 100. ayetin sırları, yusuf süresinin fazileti nedir, yusuf süresi fazileti

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();