İslamda helal olan ve olmayan yiyecekler
suara
A.YIYECEKLER
1.MEYTE (LES)
Kur`ân`ın yenilmesini haram kıldığı maddelerin başında "meyte" tabir edilen "leş" gelmektedir. Leş, insan tarafından yenilmek üzere boğazlanmış veya avlanmış olmayıp, kendi kendine ölmüş bulunan hayvan veya kuşa denir. Böyle bir hayvan temiz değildir, yenilmez. Leşlerin haram kılınışındaki sır ve hikmete gelince:
a. Tarih boyunca insanlar, bu gibi ölü hayvanlardan tiksinmişler, bütün semavî din mensubları da böyle hayvanları yememişlerdir.
b. Müdahalesiz ölen hayvanlar, genellikle şiddetli zayıflık, zehirlenme ve mikrobik hastalıklar sebebiyle ölürler. Onların yenmesi sıhhî yönden tehlikeli neticeler doğurabilir.
c. insanlar bu hayvanları yemeyince, yaşayan kuşlar ve diğer hayvanlar gıda bulma imkânına kavuşurlar. Gerçekten de leşler, diğer hayvanların fıtrî gıdalarıdır. d. Murdar ölen hayvanı yiyemiyeceğini bilen sâhibi, onun bakım ve tedavisine dikkat eder, kendi hâline bırakmaz.
Kendi kendine ölürse, kara hayvanlarının dışında su hayvanları da leş sayılırlar.
Şu hayvanlar da leş hükmündedirler. Etleri yenilmez:
Boğazlanmadan boğularak öldürülen hayvanlar,
Sopa veya herhangi bir şey ile bir yerine vurulmak suretiyle öldürülmüş hayvanlar,
Yüksek bir yerden düşüp ölen hayvanlar,
Başka bir hayvanın boynuzuyla, kafasıyla veya tekmesiyle vurulması neticesi ölen hayvanlar,
Bir yırtıcı hayvan tarafından parçalanmak suretiyle ölen hayvanlar… Ancak bu saydığımız hayvanlara, henüz kendisinde az çok bir hayat emâresi varken yetişilir, besmele ile boğazlanırsa, leş olmaktan çıkarlar, etleri yenilir hâle gelir.
Leşlerin haram oluşundan maksad, onun etinin yenmesidir. Onların boynuzlarından, kemiğinden ve kılından faydalanmak mübahtır.
Leşin derisinden faydalanmak ise, deriyi tabaklamak suretiyle mümkün olur. Peygamberimiz;
"Tabaklanan herhangi bir deri, temizlenmiş olur" buyurmuştur. Bundan sadece domuz derisi istisnadır. Domuz derisi tabaklanmakla temizlenmiş olmaz.
Eti yenen bir hayvanın etinden, daha kendisi hayatta iken kopan bir uzvu ve parçası da leş hükmündedir. Bir hayvanın kesildikten sonra, henüz kendisinde hayat eseri varken kopan parçası ise, leş sayılmaz. Ancak böyle bir parçayı yemek mekruhtur
Cevap: islamda helal olan ve olmayan yiyecekler
suara
2. Akmış kan:
Hayvanlar kesilince vücuttaki kanın büyük bir kısmı dışarı akar, az bir miktar da ince damarlarda kalır. İşte bu dışarıya akan kanı yemek, içmek haramdır. İnce damarın içinde kalan veya dalak ve ciğer gibi âzalarda bulunan kan ise, akmış sayılmadığından et ve sakatat ile birlikte yenilmesi mübahtır. Kan yemenin haram oluş hikmeti, akan kanın pis oluşu ve insan tabiatının onu kabûl etmeyişidir. Câhiliye Arabları acıktıkları zaman ellerine sivri uçlu keskin bir kemik veya benzeri bir şey alır, onunla hayvanı yaralar, akan kanını toplayarak içerlerdi. Kur`an bu kötü âdeti men`etmiştir
. Domuz:
Domuz, tabiatı icabı, ekşimiş ve kokuşmuş maddeler yiyen ve pislik içinde yüzen bir hayvandır. Bu sebeble eti, başta trişin ve tenya olmak üzere birçok mikroba yuvalık yapmaktadır. Domuz etinin insan sağlığına büyük zararları dokunduğu gibi, insan ahlâkına da menfî te`sirleri olduğu belirlenmiştir. Bilhassa domuz yemenin kıskançlığı, namus duygularını yıprattığı ileri sürülmüştür.
4. Allah`tan başkası adına kesilenler:
İnsan hayatına ancak Allah Teâlâ son verir. Hayvanların hayatına son vermek ise, yine Allah`ın iradesiyle olmakla beraber, insanlar da etinden, derisinden, yününden faydalanmak için hayvanları öldürmektedirler. Bu fiile izin veren Allah Teâlâ`dır. İşte hayvanı öldürürken, Allah`ın ismini anmak, Allah`ın insana verdiği bu izni tazelemek; ölümün ancak O`nun kudret ve iradesiyle olduğunu hatırlamak içindir. Hayvanın kesimi sırasında Allah`tan başkasının ismi zikredilince, Allah`ın bu izni ve rızası iptal edilmiş; böylece kesilen hayvandan mahrumiyeti gerektiren büyük bir nankörlük içine girilmiş olur. Hayvanları Allah`tan başkası adına kesme yasağı, aynı zamanda putperestliğin kökünü kazımak, tevhid inancını perçinlemek hikmetini de taşır.
5. Diğer kara hayvanlarından yenmesi helâl ve haram olanlar:
Etinin yenmesi helâl olan hayvanlar şunlardır:
a. Tab`an çirkin, iğrenç ve kötü olmayan ehlî hayvanların etleri, şer`î usule uygun olarak kesilirlerse, dînen helâldir, yenebilir. Koyun, keçi, sığır, manda, deve, geyik, tavuk, hindi, kaz, ördek, devekuşu, bıldırcın, güvercin, keklik ve avlandığını bildiğimiz diğer kuş ve hayvanlar, bu kısma girer.
b. Suda yaşayan balık cinsinden bütün hayvanların da etleri helâldir, yenebilir. Kalkan, sazan, yılan balıkları da bu kısımdandır. Balık sınıfına giren hayvanların kanları akıcı olmadığı için boğazlama işlemi yapılmaz. Bu hayvanlar, denizde kendi başlarına ölmüşlerse etleri yenmez. Dış te`sirlerden ölmüşlerse (fırtına, sıcaklık, soğukluk, v.s.) etleri helâldir, yenebilir.
Etlerinin yenmesi helâl olmayan hayvanlar ise şunlardır:
1. Azı dişleri ve pençesiyle avını tutup parçalayan ve dövüşen vahşî ve yırtıcı hayvanların etleri haramdır, yenmez. Kurt, ayı, aslan, kaplan, sırtlan, pars, sansar, sincap, fil, maymun, tilki, gelincik, kedi, köpek gibi…
2. Tırnaklarıyla avını kapıp avlayan ve tab`an kerih görülen kuşların da etleri haramdır veya tahrimen mekruhtur. Bunlar; çaylak, kuzgun, kartal, akbaba, yarasa, atmaca, şahin, alacakarga gibi hayvanlardır.
3. Tab`an habis ve iğrenç olan hayvanların etleri de yenmez. Fare, köstebek, kirpi, kertenkele, akrep, yılan, kurbağa, kaplumbağa, salyangoz, solucan, arı, sinek, kurt, böcek, v.s.
4. Temiz olmayan şeyleri yemiş olan tavuk, koyun, sığır gibi hayvanların etleri de, bir temizlik süresi geçmeden yenilemezler. Bunun için böyle necasetle gıdalanan hayvanlar hapsedilir, temiz gıda ile beslenirler. Bu hapis süresi tavukta üç gün, sığır ve deve için 10 gün, koyun için de 4 gündür.Domuz sütüyle beslenen hayvanların etleri helâldir.
5. Atlar, cihada yarayan hayvanlar olduğundan İmam-ı A`zam`a göre etleri yenmesi mekruhtur. İmam-ı Şâfiî ve Ahmed bin Hanbel`e göre ise yenebilir.
6. Zâruret hâli:
Yukarıda zikrettiğimiz bütün bu haramlar, normal durumlar içindir. Zaruret hâlinin ise, kendisine mahsus hükümleri vardır. Zaruret hâlinden maksad, açlık ve susuzluğu giderecek, hastalığı tedavi edebilecek helâl bir nesnenin bulunmaması hâlidir.
a. Açlık ve susuzluk: Ölmeyecek kadar yeyip içmek her insan için farzdır. İnsan bu sayede oruç tutmaya, namaz kılmaya muvaffak olur. İnsan yiyecek ve içecek helâl bir şey bulamazsa, harâm olan şeyden de yeyip içebilir. Bu yeyişin ve içişin ölçüsü ise, ölmeyecek, hayatını devam ettirecek miktardır. Daha fazlasını yeyip içmek helâl olmaz. Çünkü zaruretler kendi miktarlarıyla takdir olunurlar. (Helâl yiyecek ve içeceklerden ise, kuvvetini artırmak için doyuncaya kadar yeyip içmek mübahtır.)
b. Tedavi zarureti: Tedavi için temiz olan ilâçları yeyip içmek, kullanmak câizdir. Peygamber Efendimiz: "Ey Allah`ın kulları, tedavide bulununuz. Çünkü Allah Teâlâ, hiçbir illet yaratmamıştır ki, onun için bir deva ve ilâç da yaratmamış olsun. Yalnız bir illet müstesnadır. O da ihtiyarlıktır" buyurmuştur. Helâl, temiz olmayan şeyler ile tedavide bulunmak, esasen câiz değildir. Ancak bâzı fakihler, ilâcın da gıda gibi zarurî bir ihtiyaç olduğunu ileri sürerek, darda kalındığında haram ile tedaviye cevaz vermişlerdir. Nitekim, Peygamberimiz erkeklere ipek giymeyi haram kıldığı halde, cild hastalığı sebebiyle Abdurrahman bin Avf ve Zübeyr bin Avvâm gibi bâzı sahabîlerin giymesine müsaade etmiştir. Harâm olan bir şey`i ilâç olarak kullanmanın bâzı şartları vardır:
1. Bu ilâç kullanılmadığı takdirde, insan hayatının ve sıhhatının hakikî bir tehlike içinde olması…
2. Onun yerini tutacak helâl bir ilacın bulunmaması…
3. Bu ilâcı, dindarlığına ve ihtisasına güvenilir bir müslüman doktorun tavsiye etmesi… Bu üç şartın bulunması hâlinde, haram maddelerle de tedavi câiz olur. Görülen lüzum üzerine bir uzvuna ameliyat yapılacak bir kimseye aklını giderip bayıltacak bir ilâç içirilmesinde de (narkoz) bir beis yoktur.
c. Zaruretler, başkasının malını da helâl kılar. Helâl yiyecek ve içeceği olmayan bir müslüman, bunu çevresinde mensubu bulunduğu toplum içinde bulabiliyorsa, onunla ihtiyacını gidermek kendisine mübah olur. İslâmiyet özel mülkiyeti tanımış ve korumuştur. Ancak, bu hak, sınırsız değildir. Nitekim bu sınırlamalardan biri de zaruret hâlidir. Yanında kendi ihtiyacından fazla yiyecek ve içeceği olan kimse, bunu darda kalmış kimseye vermek zorundadır. Vermezse, karşı taraf zorla alabilir. Bundan dolayı da, hiçbir mes`uliyet altına girmez. Tabiî ki başkasının malından bu ihtiyacını karşılama hâli, ölmeyecek kadar, hayatını devam ettirecek miktardır. Daha fazlası helâl olmaz.
Yanıt: islamda helal olan ve olmayan yiyecekler
suara
Avcılık ve Av
Tab`an vahşî olup insandan kaçan, eti yenilen veya yenilmeyen her türlü hayvana av, arabça ifadesiyle sayd denir. Böyle bir hayvanı kaçamaz hâle getirip ele geçirmek, ancak avlamak yoluyla olur. İslâmdan önce Arablarda ve diğer milletlerde avlanmak âdeti olduğu ve insanlık bu âdetten gıda te`mini, spor ve eğlence vasıtası olarak faydalandığı için, İslâmiyet avı bazı kayıt ve şartlarla câiz ve helâl kılmıştır. Bu şartlar şunlardır:
Avcıda Bulunması Gereken Şartlar:
1. Av yapanın ehlî hayvanları kesmeye ehil bir müslüman veya kitabî olması şarttır. Bu bakımdan mecusî, putperest ve mürtedin avladığı hayvan eti haramdır, yenilmez. Besmeleyi bilen ve avlanma kasdı taşıyan gayr-i mümeyyiz çocuğun veya mecnunun yahut da sarhoşun avladığı av ise sahihtir. Hac ve umre için ihramda bulunan bir müslümanın Harem dahilinde ve hariçinde avlanması helâl olmaz. Kur`an`da şöyle buyurulmuştur:
"İhramda olduğunuz müddetçe kara avı size haram kılınmıştır." (el-Mâide, 96).
2. Avcılığı maişetini te`min maksadı ile yapmalıdır. Vahşî hayvanları avlayarak maişetini te`min etmek, İslâm`da meşrû` olan kazanç yollarından biridir. Fakat diğer kazanç yolları bundan daha faziletlidir. Telehhi, yani, keyf ve eğlence için, sadece spor olarak avlanmak ise, İslâm`da hoş karşılanmamıştır. Çünkü bu niyetle yapılan avlanma, kalbe kasvet ve gaflet verir, hayvanlara karşı şefkat ve acıma duygularını azaltır. Neseî ve İbn-i Hibbân`ın rivayet ettikleri bir hadiste şöyle buyurulmaktadır:
"Bir kuşu boşuna öldürenler için, kıyâmet gününde o kuş bağırarak:
"Ya Rabbi, falan faydalanmak niyeti olmadan beni boşuna öldürdü` diye şikâyet edecektir…" Neseî`nin rivayet ettiği bir diğer hadîste de şöyle denilmektedir:
"Bir kuş öldürüp de hakkını vermiyen kimse, kıyamet gününde ondan mes`ul olacaktır.
– Kuşun hakkı nedir ya Resûlâllah diye sordular. Buyurdu ki:
– Onu boğazlayıp yemesi ve sadece başını kesip atmamasıdır." Şu halde, yemek veya kendisinden faydalanmak niyeti olmadan sırf zevk için avlanmak İslâmda câiz görülmemiştir.
Av İle İlgili Şartlar:
1 – Av, şer`an eti yenilebilen hayvanlardan olmalıdır.
2 – Av hayvanı, ehlî olmamak, boğaz ve boynundan boğazlanması imkânı olmayan yabanî bir hayvan olmalıdır. Av âletleriyle yaralanan hayvana yetişildiği zaman hâlâ yaşıyor ise, şer`î usûle göre boğazlanması gerekir. Aksi takdirde eti helâl olmaz. Avlanan hayvana canı çıkmak üzere iken yetişilirse boğazlanması gerekmez. Bununla beraber, boğazlamayı evlâ görenler de vardır.
Av âletleri ile ilgili şartlar:
Av âletleri 2 kısımdır:
1. Kesici ve delici âletler: Mızrak, ok, bıçak, kılıç, tüfek, tabanca v.s. gibi âletler.
2. Dört ayaklı yırtıcı hayvanlar:Köpek, pars gibi; yırtıcı kuşlardan atmaca, şahin, doğan gibi av için eğitilmiş hayvanlar…
Keskin âletlerle av: Bu avın iki şartı vardır:
a. Aletin, ağırlığıyla değil, kesmek ve delmek suretiyle avı öldürmesi. Av malzemesinin vücûdü delip veya kesip girmesi şarttır. Ezme veya şiddetli darbe sonucu ölen hayvanların eti yenmez. Bunlara mevkuze denir. (Bk.: el-Mâide, 3). Binaenaleyh, taş, sopa, v.s. gibi şeylerle vurularak öldürülen hayvanların etleri yenmez.
Adiy bin Hâtem, İslâm`a girişi sırasında Peygamber Efendimize:
– Ben avı mirad ile vuruyor ve düşürüyorum, bunun hükmü nedir? diye sormuştu. (Mirad, ortası kalın ve enine isabet eden tüysüz bir ok çeşididir.) Peygamberimiz ona cevaben:
– Mirad, attığın zaman eğer vücuda giriyorsa ye, aksi halde eğer eni ile isabet ediyor ve vücuda nüfuz etmiyorsa yeme…" buyurmuştu. Hadîs-i şerîf`ten de anlaşıldığına göre, av âletinin avın vücudunu yarması ve içine girmesi şarttır. Şu halde tabanca, tüfek gibi ateşli silâhların kurşun ve saçmalarıyla vurulan avlar helâldır. Zira kurşun; ok, mızrak ve kılıçtan daha kuvvetli şekilde vücuda nüfuz etmektedir.
b. Av âletini atış veya vuruş esnasında besmele çekilmelidir. Besmele`yi unutarak terkeden bir avcı, hükmen besmele çekmiş sayılır. Besmele kasden terkedilirse, avlanan avın eti yenmez, haram olur. İmam-ı Şâfiî`ye göre, avlanırken besmele çekilmesi şart değildir. Fakat terki de mekruhtur.
Av hayvanlarıyla avcılık:
Avlanma; köpek, pars, v.b. hayvanlarla; doğan, şahin, v.b. kuşlarla yapılıyorsa, bu avın câiz olması için şu şartların bulunması gerekir:
a. Hayvanın muallem, yani özel eğitimle ava alıştırılmış olması.
b. Avı kendisi için değil, sâhibi için yakalaması.
c. Hayvan, avın üzerine, Allah`ın adı anılarak (besmele ile) bırakılmış olması… Av hayvanlarının öğretilmiş olması; sâhibinin arzu ettiği şekilde hareket etmesi, yakaladığını yemeyip sahibine getirmesi, sâhibi saldığı zaman avın arkasından gitmesi, çağırdığı zaman da geri gelmesi demektir. Av hususunda talime kabiliyeti olmayan aslan, kaplan, ayı gibi hayvanlar ile ve necis-i ayn olan domuz ile avlanmak câiz değildir. Sahibi için avlanmanın ölçüsü, hayvanın avdan hiçbir şey yememesidir. Peygamberimiz bu hususta: "Köpeği saldığın zaman avdan yerse, ondan yeme. Çünkü o, kendi nefsi için yakalamıştır. Onu saldığın zaman avı öldürür ve yemezse, onu ye. Zira onu, sâhibi için yakalamıştır" buyurmuştur. Avın arkasından gönderilen öğretilmiş hayvanın yanında bir başka hayvanın bulunmaması da şarttır. Mesela; Besmele çekilerek gönderilen köpeğe avı yakalamakta başka bir köpek yardım ederse, bu avın yenmesi câiz olmaz.
Adiy bin Hâtem Peygamberimize:
– Ben köpeğimi salıyorum, fakat onunla beraber, başka bir köpek daha görüyorum. Hangisinin avı yakaladığını bilmiyorum" diye sorduğunda ondan şu cevabı almıştır:
– O avdan yeme, çünkü sen başkasının değil, ancak kendi köpeğinin üzerine besmele çektin…" Avcı silâh ile vurduğu veya av hayvanı ile tutturduğu avını elde etmek için durmaksızın hemen koşmalıdır. Çünkü bu halde avı daha ölmeden elde edip boğazlamak mümkündür. Binaenaleyh, av sırasında yaralanan hayvan, avcının sebebsiz gecikmesi yüzünden boğazlanmaksızın ölecek olsa eti yenmez. Fakat, avcı hiç durmadan koştuğu halde, avını aldığı yaradan ölmüş olarak bulursa, artık onu boğazlamaya ihtiyaç yoktur
Avın ölü bulunması:
Bâzan avcı avı vurur, fakat onu kaybederek bir müddet sonra ölü olarak bulur. Bu takdirde şu şartlarla av helâldır:
a. Avın ölümüne av sırasında aldığı yaradan başka bir darbenin sebeb olmaması…
b. Avın kokmak suretiyle bozulacak dereceye ulaşmaması…
Muhtelif avlar için bir besmele kâfidir. Avcı silâh atarken veya hayvanını salarken bir defa bismillâh dese, neticede birden fazla hayvan avlasa, bu avlar helâldir. Hepsinin de eti yenilebilir. Bir kimse, muayyen bir ava, besmele ile attığı ok veya kurşun başka bir avı yaralayarak öldürse, bu av sahihdir. Çünkü besmele muayyen ava değil, atılan âlete, salınan hayvana aittir.
Ünsiyet peyda etmiş av hayvanlarını, boğazlayarak kesmek lâzımdır. Evde beslenen geyik gibi…
Koyun, deve gibi ehlî bir hayvan vahşîleşip elde edilmesi müşkül hâle gelse bu hayvanı av yoluyla öldürmek câiz olur
Soru: islamda helal olan ve olmayan yiyecekler
suara
B.ICECEKLER
İçkiler:
Türkçemizde içki, Arapçada hamr ve müskir; içildiğinde azı veya çoğu sarhoşluk veren alkollü maddeler için kullanılmaktadır. İslâmiyet, sarhoşluk veren her nevi içkiyi haram kılmış, içilmesini yasaklamıştır. Kur`an`da şöyle buyurulur:
"Ey îman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şübhesiz şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan kaçının ki, saadete eresiniz. Şeytan şübhesiz ki, içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah`ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçersiniz değil mi?" (el-Mâide, 90-91). Bu âyetlerde içki ve kumar yasağının hikmetleri apaçık belirtilmiştir. Günümüz tıb dünyası, içkinin insan sağlığına zararları üzerinde ittifak hâlindedir. Yapılan istatistikler ortaya çok vahim sonuçlar koymaktadır. Bâzı ülkeler bu yüzden içki ile devletçe mücadele yoluna bile başvurmak zorunda kalmışlardır.
Sarhoş Eden Herşey İçkidir Ve Haramdır:
Azı veya çoğu sarhoşluk veren her nevi içki, hangi maddeden yapılmış olursa olsun, âyette geçen hamr mefhumuna dahildir ve haramdır. (Buna göre bira ve benzeri şeyler de haramdır). Bal, darı, arpa ve benzeri maddelerin mayalandırılmasından elde edilen içki hakkında Peygamberimize sorulduğunda, cevaben:
"Sarhoş eden herşey içkidir. Her içki de haramdır" buyurmuştur
Çoğu Sarhoş Edenin Azı da Haramdır:
Sarhoşluk veren içkiler, zamanla alışkanlık ve bağışıklık sağladığı için, az içenin giderek çoğa kaçtığı, önceleri azı te`sir edip sarhoş ederken, alışkanlık arttıkça aynı miktarın te`sir etmediği görülmektedir. Bu sebeble içkiyi önlemenin en kesin yolu, azını çoğunu, hepsini yasaklamaktır. İşte İslâm da, bu maksadla çoğu sarhoşluk veren nesnelerin azını içmeyi de haram kılmıştır. Resûlüllah Efendimiz, İslâmın bu konudaki hükmünü şu şekilde ifade etmişlerdir:
"Çoğu sarhoş eden şey`in azı da haramdır…"
İçki Ticareti:
İslâmiyet, içkinin az veya çok içilmesini men`etmekle kalmamış, ticaretini de haram kılmıştır. Bu konuda şu hadîs-i şerîf meşhurdur:
"Resûl-i Ekrem (A.S.M.) içki konusunda şu 10 kişiyi lânetlemiştir: İçki yapanı, yaptıranı, içeni, taşıyanı, kendisine taşınanı, dağıtanı (sâkî, garson), satanı, parasını yiyeni, satın alanı ve kendisi için satın alınanı…" Hanefî fakîhleri, içki imâlinde kullanacağı bilinen kimseye üzüm ve şıra satışını câiz görmüşler, "satılan mal helâldır, alanın içki yapma günâhı kendisine aittir" demişlerdir. "Günaha yardım edilmez" prensibine dayanan bâzı fakîhler ise, bunu câiz görmemişlerdir
İçki Meclisinde Bulunmak:
Müslüman sadece haramı işlememekle değil, elinden geldiği ölçüde işlenmesine engel olmakla da mükelleftir. Bu kaide onun, kat`i bir mecburiyet olmadıkça, içki içilen yerde oturmasına mânidir. Resûlüllah Efendimizin bu konudaki îkazları şöyledir:
"Allah`a ve âhiret gününe îman eden kimse, üzerinde içki dolaştırılan sofraya asla oturmasın…"
Müslüman İçki Hediye Etmez:
Müslümana içki hediye etmesi ve kendisine içki hediye olunması yakışmaz. Zira müslüman temizdir, temizden başkasını hediye etmez ve ondan başkasını da kabûl etmez.
Rivayet edildiğine göre bir adam, Peygamberimize (A.S.M.) üzerinde içki taşınan bir hayvanı hediye etmek istemişti. Peygamberimiz, Allah`ın içkiyi haram kıldığını haber verince adam:
– Satmıyayım mı? diye sordu. Peygamberimiz:
– İçilmesini haram kılan, satılmasını da haram kılmıştır, dedi. Adam bunun üzerine:
– Yahudilere de ikram etmiyeyim mi? deyince Peygamberimiz:
– Onu haram kılan, Yahudilere bile olsa ikram edilmesini de haram kılmıştır, cevabını verdi.
Alkollü İlâç İle Tedavi Câiz midir
Birisi Peygamberimize içkiyi sormuş. Peygamberimiz kendisini içmekten men`edince, o da:
– Ben onu tedavi için, ilâç olarak kullanıyorum, demiştir. Peygamberimiz de bu söze cevaben:
– O ilâç değil, derttir, buyurmuştur. Görüldüğü gibi, hadîs-i şerîf, alkollü maddelerin ilâç olarak kullanılmasını men`etmektedir. Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi, bu hüküm normal durumlara aittir. Eğer helâl maddeden yapılmış bir ilâç bulunmadığı için, mütehassıs ve dindar bir doktor alkollü ilâcı bir hastaya tavsiye ederse, o ilâcı kullanmak hayatî bir önemi hâiz olursa, bu durumda zaruret hâli ortaya çıkar ve bu gibi ilâçlarla tedâvi câiz olur.
UYUŞTURUCU MADDELER:
Esrar, afyon, eroin, kokain, morfin, L.S.D. gibi uyuşturucu maddeler aklı gidermek, insan vücuduna zarar vermek bakımından tesiri alkollü içkilerden daha fazladır. Bu bakımdan uyuşturucu kullanmak tıpkı içki kullanmak gibidir. Hattâ bâzı hususlarda ondan da kötüdür. İslâm âlimleri, uyuşturucu maddelerin haram olduğu hususunda müttefiktirler.
SIGARA
Tütün, 15. asırdan sonra, İslâm ülkelerine girmiştir. O zamandan beri, İslâm uleması onu içmenin hükmü üzerinde durmuşlardır. Şöyle ki:
a. Bâzı âlimler, tütünün mübah olduğunu söylemişlerdir. Bunu söyleyenler, tütünün zararı olmadığını ve Şâri` tarafından men`edilmediğini ileri sürmüşlerdir. Halbuki, bugün tütünün zararları ilmen kesin şekilde ortaya çıkmıştır. Zararsız olduğu söylenemez. Şâri`nin men`etmediğini söylemek de doğru olmasa gerektir. Zira Şâri`, her haramı ismen tek tek zikretmemiştir. Hüküm, sadece sarih ve hususî naslarla değil, naslarda geçenlerin haram kılınış illetlerine bakarak yapılan kıyas ve istidlâl yollarıyla da verilebilmektedir. Bu bakımdan hakkında sarih nas olmayan bir nesne hakkında kıyas ve istidlâl yoluyla bir hüküm verilmesinde hiçbir mâni yoktur.
b. Bâzıları da sigara içmek mekruhtur, demişlerdir. Bunlar, kıyasla sâbit bir hükme, haram demekten çekinmeleri ve sigaranın zararları hakkında kesin bilgi sâhibi olmamaları yüzünden bu hükmü vermişlerdir.
c. Bâzıları da sigara içmek, özellikle tiryakisi olmak haramdır, demişlerdir. Bunların mesnedi ise, sigaranın vücuda zarar vermesi, israf olması ve nafaka mükellefiyetinde darlığa yol açması gibi sebeblerdir. Bu 3 sebebden biri gerçekleştiği yer ve durumda, sigara içmek haramdır. Bunlar gerçekleşmez ise, mekruhtur.
Mehmet Dikmen
Mumtehine
Allahu Teala razı olsun suara kardesim..Allah cc hayirla mukafatlandirsin insaAllah!
son-yolcu
Allah razı olsun, bilgiler için çooooookkk teşekkür ederim
son-yolcu
Bilgi için teşekkür ederim Allah razı olsun:)
ebuesad
Allah razı olsun güzel bir konuya değinmişsiniz
cakdoc
sormak istedigim konu su: domuz avciligi helalmidir? musluman olmuyan birine satmak yani..
SİYAH SANCAK
şuara kardeş ayrı ayrı acsaydın konuları daha güzel olurdu genede güzel olmuş yüreğine sağlık
Hoca
< sormak istedigim konu su: domuz avciligi helalmidir? musluman olmuyan birine satmak yani.. >
İslamda Domuzun satışı yasaklanmıştır.
Berât1
domuz aynı içki gibidir alan satan ve aracı olan haram işlemiş olur
cakdoc
Allah razı olsun cevaplariniz için.. hayirli geceelr..
Kayıtsız Üye
Selâmün aleyküm. Ben Almanya’da yaşıyorum yiyecek tüketirken içinde domuz katkısı olmamasına dikkat ediyorum. Peynir, kaşar, salam… her üründe. İçeriğinde süt olanları tüketebilir miyim? Ne sütü olduğunu yazmıyor, domuz olmasından korkuyorum.
Örnegin aşağıdaki ürün:
Yazılı olan İçeriklerde domuz katkısı olmayanları tüketebilir miyim yoksa iyice araştırıp üretici firma ile mi iletişime geçmeliyim? Bu konuda nasıl davranmalıyım?
Yardımınız için teşekkür ederim
mum
Domuz katkısı yazmıyorsa dinen tüketmenizde bir sakıncası yoktur.
Devamlı tükettiğiniz bir ürün ise müşteri hizmetlerini arayın işinizi sağlam yapın derim.
helal olmayan gıdalar, dinimizce haram olan yiyecekler, dinen haram olan yiyecekler