Silayi rahim ile ilgili hadisler

Silayi rahim ile ilgili hadisler

suara
Sıla-i Rahimle İlgili Hadisler:
Sıla; atıyye, şefkat ve merhamet manalarına gelir. O, Allah Teâlâ’nın kullarına bir ihsanı ve bir rahmetidir. Sıla-i rahim ise, akrabayı ziyaret ederek hallerini sormak, gerekirse yardımlarına koşmak, uzakta iseler iletişim vasıtaları ile onlarla görüşmek, selam göndermek suretiyle aradaki bağların kopmamasına dikkat etmektir. Akrabalarla alakayı koparmak manasına gelen kat-i rahim ise büyük günahtır (Aynî, XVIII, 129) .

Konuyla ilgili hadislere geçmeden önce sıla-i rahimin ehemmiyetini ifade eden ayet-i kerîmeye temas etmekte fayda var. Nisâ Sûresi’nde geçen ayette Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar dünyaya getiren Rabbinizden korkun; kendi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözeticidir. (Nisâ, 4/1) .

Rahim kelimesi sevgi, merhamet, şefkat ve acıma mânâsını anlatır ve bunlar, kadınlığın yaratılışının temel taşlarıdır. Bundan dolayı kadınlara acımak, şefkatle muamele etmek, şeref ve haysiyetlerini yaratılışları gereğince korumak; tecavüzden, evlenme gayesini bozacak yakışıksız şeylerden korumak; aile fertleri, çocukları; genel olarak akraba ve hısımlar hakkında da akrabalık inceliğine yaraşan nazik ve çekici bir sevgi beslemek gerekmektedir. Bütün bunlarda Allah korkusu esas kabul edilip iyi ve kötüyü bu açıdan düşünmek ve bundan dolayı bu ilişkilerde ne erkeğin ne kadının yaratılış hikmetine ve neslini devam ettirme gayesine aykırı olan hırs ve nefse ait kibir, ne de akrabaların Allahın emrine aykırı arzu ve meyiller göz önüne alınmalıdır. Her hususta Allah’ın hükmünün yerine getirilmesi lüzumuna göre hareket edilmelidir. Rabbinizden korkun ifadesi, genel olarak insanlar arasındaki umumi kardeşliğin bozulmasından ve erkekle kadın arasındaki cinsel meyillerin kötüye kullanılmasından; Allah’tan korkun ifadesi de aile ve akraba haklarının ve ilişkilerinin bozulmasından sakınmayı kapsamaktadır (Elmalılı, II, 1276-1278) . Bu konuda pek çok hadis-i şerif vardır. Bunlardan bazılarını ele alacak ve açıklamaya çalışacağız
Ebû Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiği bir hadiste Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: Allah mahlûkâtı yarattıktan sonra rahim ayağa kalkıp (Allah’a yönelerek) şöyle demiştir: Bu makam, sıla-i rahimi kesenlerden Sana sığınanın makamıdır. Allah Teâlâ: Evet, istemez misin sıla-i rahimi yapanlara ihsan edeyim, sıla-i rahimi kesenlere de ihsanımı keseyim. Rahim, evet yâ Rabbî öyle yap dedi. Allah Teâlâ, senin bu dileğin yerine getirilecek buyurdu. Resûlullah (s.a.s.) bundan sonra (Ashaba yönelerek): İsterseniz şu ayeti okuyunuz: Demek ki ey münafıklar! Siz işbaşına geçecek olursanız, ülkede fesat çıkaracak, nizamı bozacak, akrabalık bağlarını parçalayacaksınız! (Muhammed, 47/22) buyurdu (Buhârî, Edeb 13; Müslim, Birr 16) . Diğer bazı hadislerde de rahimin arşa tutunduğu ve Beni gözetene (sıla-i rahimi yapana) Allah ihsanda bulunsun, beni gözetmeyip sıla-ı rahimi kesene Allah ihsanlarını kessin. (Müslim, Birr 17) dediği rivayet edilmektedir.

Sıla-i rahim, akrabalık bağı yanında komşuluk bağı, arkadaşlık bağı, insaniyet bağı gibi beşerî bağları da ifade eder. Şu halde hadis bu bağın, rahmet eseri olarak insanlar arasına konmuş, rahmetle kenetlenmiş şekilde irtibatlı olan bir bağ bulunduğunu, dolayısıyla rahmetin asıl sahibi Rahmân’la bağlı olduğunu ifade ediyor. Resûlullah’ın buradaki beyanına göre, gereğini yerine getirerek bu bağı koruyan, Allah’ın rahmetiyle irtibatını koruyor demektir; gereğini yapmayarak, bu sıla-i rahmi koparan da Allah’ın rahmetinden kopmuş olmaktadır (Canan, VI, 279) .

İbn Ebî Cemre’ye (v. 695 h.) göre sıla, malla yardım etme, ihtiyaçları giderme, zararlardan koruma, güleryüz ve dua etmekle olur. Kısacası sıla, akrabaya imkan olduğu nispette hayırda bulunma, güç yetirebildiği ölçüde kötülükleri onlardan uzak tutmadır. Akraba, mü’min ise böyle yapılır. Akraba eğer başka bir dinden ise veya dinsiz ise o kimseye nasihat etme, dini anlatma maksadıyla sıla yapılabilir. Eğer kabul etmezse gıyabında dua etmekle onunla bağlar korunmuş olur (İbn Hacer, X, 432) . Zira dinimiz mü’min olmayan yakınlarımızla bile irtibatın devam ettirilmesini istemektedir.

Esmâ binti Ebî Bekr’in müşrik olan annesi, kendisini ziyarete gelmişti. O da Resûlullah’a, annesiyle görüşüp-görüşmeme konusunu sormuş, Resûlullah da annesiyle görüşebileceğini ifade etmişti (Buhârî, Edeb 7) . Süfyan ibn Uyeyne, dinimizden olmayan yakınlarla alakayı devam ettirme konusunda Dininizden ötürü sizinle savaşmayan, sizi yerinizden, yurdunuzdan etmeyen kafirlere gelince, Allah sizi, onlara iyilik etmekten, adalet ve insaf gözetmekten menetmez. Çünkü Allah âdil olanları sever. (Mümtahine, 60/8) ayetini delil olarak göstermiştir (Buhârî, Edeb 7) . Yine Hz. Ömer, Resûlullah’ın, bir başkasına hediye etmesi için gönderdiği elbiseyi henüz Müslüman olmamış kardeşine hediye etmiştir (Buhârî, Edeb 9) . Bu durum onun müşrik kardeşiyle beşerî münasebetlerini devam ettirdiğini gösterir.

Hadiste geçen sicne , ağaçlarda, diğerleriyle kenetlenmiş damara veya vadilerdeki ince yola denir. Hadiste, insanlar ve yakınları arasındaki beşerî-manevî bağlara Cenâb-ı Hakk’ın ne kadar ehemmiyet verdiği, husûsen Rahmân vasfıyla rahimin nasıl yakın bir ilgi ve alaka içinde bulunduğu ifade edilmektedir. Hadis, sanki rahim, Rahmân’dan ayrılmadır, Rahmân’ın bir parçasıdır manasında bir tefhim ile onun ehemmiyetini belirtmeye çalışmıştır. Hadis, rahim kelimesinin Rahmân kelimesiyle aynı kökten geldiğini belirtmiş, bu müşterekliğin de, rahimin ehemmiyetini kavramada yardımcı olabileceğine dikkat çekmiştir (İbn Hacer, X, 431-432) .

Şârihler rahimin arşa tutunması ve Allah Teâlâ ile konuşmasının bir darb-ı mesel ve istiâre-i temsîliye olduğunu söylerler (Aynî, XVIII, 129) . Kâdi Iyaz’a (v. 544 h.) göre rahim, hısımlık ve nesepten ibarettir, bunları ana rahmi bir araya toplar ve birbirine ekler. Rahimden ayağa kalkmak ve konuşmak beklenemez. Bu hadislerden maksat, akrabalarını ziyaret edip onlarla alakayı koparmayanların şanını yüceltmek ve faziletlerini ifade etmek; akrabayla alakayı kesenlerin işledikleri günahın ne kadar büyük olduğunu anlatmaktır (Nevevî, XIV, 347-348) .

Yukarıda verdiğimiz hadislerden başka Resûlullah’ın ifade buyurduğu bazı sözleri de sıla-i rahimin ehemmiyetini ifade etmektedir. Sıla-i rahimi kesen cennete giremez. (Buhârî, Edeb 11) , Her kim rızkının bollaştırılmasını ve ecelinin geciktirilmesini isterse sıla-i rahimini yapsın. (Buhârî, Edeb 12) bu hadislerden bazılarıdır.

Akraba ziyaretini kesenin cennete girememesi, bunu helal sayması itibariyledir. Akrabayla alakayı koparmayı helal itikad eden kimse kafir olur ve ebediyyen cennete giremez. Bir kimse böyle bir itikadda bulunmuyor fakat akrabayı da ziyaret etmiyorsa bu kimse, cennete ilk girenlerle beraber giremeyecek, cehennemde cezasını çektikten sonra cennete girecektir (Davudoğlu, X, 498) .

Rahmetle Nitelendirilen Bazı Hususlar:
Allah Teâlâ, nübüvveti (Bakara, 2/105)> ve Hz. Muhammed (s.a.s.)’i (Enbiyâ, 21/107)rahmetle tavsif etmiştir.

Hz. Aişe (r.anha) Resûlullah’tan tâûnu sorunca O (s.a.s.): Tâûn, Allah’ın dilediği kullarına gönderdiği bir azabıdır. Mü’minler için ise Allah onu bir rahmet yapmıştır. Tâûn bölgesinde olan bir kimse, Allah’ın yazdığından başka bir şeyin (hastalık, musîbet, ‘tâûn’) kendisine bir zarar vermeyeceğini bilerek sabredip o yerde kalırsa Allah ona (öldüğü takdirde) şehid sevabı verir. (Buhârî, Tıb 31) şeklinde izah etmiştir. Hadisten de anlaşıldığı gibi tâûn bölgesinde hastalığın yayılmaması için Resûlullah’ın belirttiği şekilde kalıp sonra ölen kimseye şehit sevabı verilmektedir. Bu mü’minler için geçerlidir. Allah’ı inkar edenlere gelince onlar için tâûn bir azaptır, ahiretteki azaplarından önce bu dünyada verilmiş bir azap. Mü’minlerden isyankâr kullara gelince İbn Hacer, Yoksa o kötülükleri işleyip duranlar, iman edip güzel ve makbul işler yapanlara yaptığımız muameleyi, kendilerine de göstereceğimizi, hayatlarında ve ölümlerinde onları bir tutacağımızı mı sanıyorlar? Ne kötü, ne yanlış bir muhakeme! (Câsiye, 45/21) ayet-i kerîmesinden hareketle (İbn Hacer, X, 203) tâûnun onlar hakkında şehâdet hükmüne geçmeyeceği görüşündedir.

Resûlullah’ın (s.a.s.) beyanlarında cennet (Buhârî, Tevhid 25) , yağmur (Müslim, İstiskâ 14) , cemaat olma (toplumun birlik ve beraberlik içinde bulunması) (Müsned, IV, 278, 375) ve birinin ölümü üzerine akan gözyaşının (Buhârî, Cenâiz 32, 43) rahmetle nitelendirildiğini görmekteyiz.

Rahmetle nitelenen bu hususlardan bazıları neticesi itibariyle rahmettir. Meselâ yağmur, bitkilerin yetişmesi, toprağın sulanması, barajların suyla dolması v.s. gibi neticeleri itibariyle rahmettir. Bu konuya Râzî (v. 606 h.) temas eder ve şunları söyler: Hadiseler iki kısımdır. Birincisi, rahmet olmadığı halde rahmet sanılan, fakat hakikatte bir azap ve belâ olan hadiselerdir. İkincisi, hakikatte bir lütuf, ihsan ve rahmet olduğu halde bir azap ve ceza olduğu sanılan hadiselerdir (Râzî, I, 233) .

KAYNAKLAR
1. Ahmed b. Hanbel, Müsned.
2. Ahmed Şerbâsî, Mevsûatü lehü’l-esmâü’l-hüsnâ, Beyrut, 1402/1981.
3. Aynî, Ebû Muhammed Bedruddîn Mahmûd b. Ahmed, Umdetü’l-kârî, 1392/1972.
4. Buhârî, Muhammed b. İsmail, Sahih-i Buhârî.
5. Canan, İbrahim, Hadis Ansiklopedisi, İstanbul.
6. Davudoğlu, Ahmet, Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi, İstanbul, 1977.
7. Ebû Davud, Süleymân b. el-Eş’as es-Sicistânî, Sünen-i Ebî Davud.
8. Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul.
9. Gülen, Fethullah, Fatiha Üzerine Mülahazalar, İzmir, 2004.
10. El-Heysemî, Ali b. Ebî Bekr Nurettin, Mecmau’z-zevâid ve menbau’l-fevâid, Beyrut, 1967.
11. İbnü’l-Esîr, Mecdüddîn el-Cezerî, en-Nihâye fî garîbi’l-hadîs ve’l-eser, Beyrut.
12. İbn Hacer, Ahmed b. Ali el-Askalânî, Fethu’l-Bârî, Kahire, 1409/1988.
13. İbn Manzûr, Ebu’l-Fadl Muhammed b. Necîbiddîn, Lisânü’l-Arab, Beyrut, 1414/1994.
14. Müslim, Ebu’l-Hüseyin Müslim b. el-Haccâc el-Kuşeyrî, Sahih-i Müslim.
15. En-Nevevî, Ebû Zekeriyâ Yahya b. Şeref, Şerhu Sahîh-i Müslim, Beyrut, 1408/1987.
16. Er-Râğıb el-İsfahânî, Müfredâtü elfâzı’l-Kur’ân, Beyrut, Dımaşk, 1412/1992.
17. Er-Râzî, Ebû Abdillah Fahruddîn Muhammed b. Ömer, et-Tefsîrü’l-kebîr, Beyrut.
18. Tirmizî, Ebû İsa Muhammed b. İsa, Sünen-i Tirmizî.


sıla i rahim ile ilgili hadisler

Hoca
sıla-i rahim ile ilgili hadisler,

2478. [4:193, Hadîs No: 4994] Selman bin Amir (r.a.) rivayet ediyor: Akrabanın akrabaya vereceği sadaka, hem sadaka ve hem desıla-i rahim sevabını kazandırır.

2879. [4:483, Hadîs No: 6032]
Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:
Allahu Taâlâ şöyle buyuruyor: "Ben Rahman’ım. Sıla-yı rahmi Ben yarattım ve ona kelime yapısı itibariyle ismimden türeyen bir isim taktım. Kim ki onu sürdürürse, Ben de onunla irtibatımı sürdürürüm. Kim de onu koparırsa, Ben de onunla irtibatımı koparırım. Kim onu keserse, Ben de ondan rahmet ve ihsanımı keserim"


sila iyle iligilihadis

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();