Kelime-i Sehadeti Bozan Durumlar

Kelime-i Sehadeti Bozan Durumlar

ßaran
ŞEHADET DAVASINI BOZAN DURUMLAR

  • Allah’tan Başkasına Tevekkül Ve İtimat Etmek

"Mümin iseniz Allah’a tevekkül ediniz”

Başkasına tevekkül etmenin bizim için caiz olmadığını bu ayetten anlıyoruz.Ayrıca:
"…ve Huneyn gününde size yardım etti.O vakit Huneyn’de çokluğunuz size güven vermişti de, bir faydası olmamıştı. Yeryüzü ,o genişliği ile başınıza dar gelmişti.Sonra da bozularak arkanızı dönmüştünüz”(et-Tevbe, 9/25) ayetinden ve "la ilahe illAllah’ın”manasından da anlaşılmaktadır ki, Allah’tan başkasına tam bir güven ve tevekkülün olması doğru değildir.
Tevekkül çalışmayı terketmek değildir.Aksine Allah (c.c) bizi iki hususta sorumlu tutmuştur.Çalışmak ve çalışmaya tam güvenmemek.
allah-u Teala ,savaş için gerekli olan her türlü hazırlığı yapmamızı ve fakat yalnız kendisine güvenmemizi,çalışıp kazanmamızı ve rızkı verenin kendisi olduğuna inanmamızı emretmiştir.
Allah sebeplere yapışmamızı ve sadece kendisine itimat ve tevekkül etmemizi istemiştir.Kim hazırlığını yapar ,çalışır ve o’na tevekkül etmezse iki emirden birini bozmuş ve gereğini yerine getirmemiştir.V kim tevekkül eder,hazırlığını yapmaz ve çalışmazsa yine iki emirden birini yerine getirmemiş ve emre aykırı hareket etmiştir.
Kafir ile mümin arasındaki farkın gizlendiği nokta,işte buradadır.Kafir bütün gücünü harcar,mümin de.Ama birincisi sadece çalışmasına güvenir,ikincisinin güvencesi ise sadece Allah’tır.
Sebeplere güvenerek Allah’tan gafil kalmak, ma’siyettir.Ama sebeplere güvenerek Allah’ın bu sebeplerle ilişkisi olmadığını iddia etmek, şahadete aykırıdır ve şirktir.
Bu durumda olan kimse, her şeyi Allah’ın irade,ilim ve kudretine nisbet eden Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetini yalanlamaktadır:
"Siz Bedirde o kafirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz.Fakat Allah size yardım etmekle onları öldürdü.(Ey Resulüm), düşmanların gözlerine bir avuç toprak attığın zaman da sen atmadın,ancak Allah attı ve bunu,güzel bir ganimet ve zafer tecrübesi vermek için (yaptı).Muhakkak ki Allah,(söylenenleri) işiten,(her şeyi)bilendir.”(el-Enfal, 8/17)
"Zafer,ancak Allah’tandır.”
"Doğrusu rızkı veren,o çok şiddetli kuvvet sahibi olan Allah’tır.”
(ez-Zariyat,51/58) "Hastalandığımda O bana şifa verir.”
"Görmüyor musun?Allah gökten su indirdi.”
Allah’ın her şeyi yarattığına inanmak gereklidir:
"Allah,her şeyi yaratandır.”
Kim sebepleri inkar eder ve onları hükümsüz sayarsa küfre girmiştir.Ve kim tesirin onların kendilerinden olduğuna inanırsa,o da Allah’a ortak koşmuştur.

2.Her Nimetin Allah’tan Olduğunu İtiraf Etmemek.
"La ilahe illAllah”ın lügat manalarının tahlilini yaparken besleyen ve nimeti verenin yalnız Allah olduğunu görmüştük.
Hayatta karşılaştığımız her şeyin Allah’tan geldiğini, nimetleri verenin O olduğunu itiraf etmemiz bu manayı tamamlamaktadır.
Nimeti vermemek ve insanı belalara uğratmak Allah’ın hakkıdır.Bütün bunlara karşı takınacağımız tavır,sadece rıza göstermektir:
"…Eğer Allah’ın bunca nimetini teker teker saymağa kalkışsanız,onu kısım kısım bile sayamazsınız .gerçekten insan çok zalimdir,çok nankördür.”(İbrahim,14/34)
"görmediniz mi ki,Allah,göklerde ve yerde olanı hep menfaatınız için birer sebep kılmıştır.Hem açık,hem gizli olarak her türlü nimetlerini üzerinize tamamlamıştır.Böyle iken ,insanlar içinde kimisi de var ki ,ne bir ilme,ne bir delile, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah’ın dini hakkında tartışıp duruyor.”(lokman,31/20)
"Gerçekten Karun,Musa’nın (a.s)kavminden idi de onlara karşı azgınlık etmişti.O’na öyle hazineler vermişti ki anahtarları güçlü kuvvetli bir toplulukla(zorla)taşınıyordu.O vakit(Musa’nın)kavmi ona şöyle demişti:”Gururlanıp şımarma, çünkü Allah(dünya malı ile)şımaranları sevmez.Allah’ın sana verdiği mal ile ahiret yurdunu iste .Dünyadan nasibini de unutma.Allah sana ihsan ettiği gibi,sen de ihsan et.Yeryüzünde fesat
arama;çünkü Allah fesat çıkaranları sevmez.”(el-Kasas,28/76-77)
"Kim Allah’a inanırsa Allah onun kalbini doğru yöne yöneltir.”
(Onlar öyle bir küfür ve inad içindedirler ki)gemiye bindikleri zaman,(denizde boğulma korkusu ile)dini Allah’a halis kılarak(ihlas sahibi
müminler gibi)O’na dua ederler.Fakat onları karaya çıkarıp kurtardık mı, hemen Allah’a ortak koşarlar (eski küfür hallerine dönerler.) (el-Ankebut , 29/65 ) " İnsana bir zarar dokundu mu, bize yalvarır; sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdik mi: "bu, bana, ancak bilgimden dolayı verilmiştir” der. Doğrusu bu bir imtihandır; fakat çokları bilmezler. Onlardan (senin kavminden ) evvelkiler de bu sözü söylemişlerdi. Fakat o kazandıkları küfür kendilerini kurtaramadı. Sonunda işledikleri fenalıkların cezası başlarına geldi. Şu Mekke kafirlerinden zulmedenlere gelince, onlara da ettikleri fenalıkların cezası çarpacaktır ve (Allah’ın azabından) kurtulacak değillerdir.”
"O kafirler hala bilmediler mi ki, Allah, dilediğine rızkı genişletir

" O kafirler hala bilmediler mi ki; Allah, dilediğine rızkı genişletir, dilediğine de kısar. Şüphesiz bunda iman edecek bir kavim için ibretler vardır.” (ez-Zümer, 39/49-52)
"(O kafir olan)insan,hayır(mal,evlat,zenginlik ve sıhhat)istemekten usanmaz da,kendisine bir darlık dokunuverirse, hemen ümidi keser, ye’se düşer. Eğer ona dokunan bir sıkıntıdan sonra,tarafımızdan kendisine bir rahmet tattırırsak,mutlaka şöyle der: "Bu benim hakkım,kıyametim kopacağını zannetmiyorum…”(Fussilet,41/49-50 )
"Bir insana nimet verdiğimiz,vakit,şükretmekten yüz çevirir ve yan büküp uzaklaşır.kendisine darlık dokunuverdi mi,artık geniş geniş duaya dalar”(Fussilet,41/51)
"Sizdeki her nimet Allah’tandır.Sonra size keder dokunduğu zamanda,hep O’na yalvarıp yakarırsınız.Sonra Alla,bu kederi sizden kaldırdığı zaman,bir de bakarsınız ki,içinizden bir topluluk Rabblerine ortak koşuyorlar.Bunu, kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etmek için yaparlar.Şimdi zevk edip keyfinize bakın; fakat pek yakında (başınıza gelecek akibeti) bileceksiniz.”(en-Nahl, 16/53-55)
"…Süleyman, tahtı yanında duruyor görünce dedi ki: şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim?…” (en-Neml, 27/40)

3. Allah’tan Başkasına İbadet Etmek
Allah’ın izni olmaksızın Allah’tan başkasına ibadet etmek de Şehadeti bozan hususlardandır. Bu hükmü yüce Allah’ın: " De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabb’i olan Allah içindir.” (el-En’am, 162) "Allah’tan başka tapılan yoktur” ayetinden çıkarıyoruz. Çünkü ibadet; namaz, zekat, oruç ve hacdan ibaret değildir. Allah’ın rızasını kastederek yapılan her iş ibadettir.
Allah’ın izni olmadan Allah’tan başkasının rızasını kazanmak için yapılan her iş ise, şirktir.Bu çeşit şirke birçok durum girer.
Bunlardan biri:Kişinin milliyetçilik için çalışması;çalışmasının biricik hedefinin milliyetçilik olmasıdır:Milliyetçilik için savaşır.Milliyetçilik adına konuşur ve ırkının üstünlüğüne inanmaya,bu inanç için çalışmaya davet eder.Var gücüyle onu destekler,
Biz bunun için çalışınca,şayet milletimiz müslüman ise ona da hizmet etmiş oluruz.Ama milletimiz kafir ise ,sadece ırkımız çalışmak islami bir tavır olamaz, aksine İslam inancı ile çelişir. Müslüman milletinin (ırkının) menfaati doğrultusunda hareketlerine yön vermez, sadece Allah’ın emirleri doğrultusunda hareket eder. Şirk olarak sayılan durumlardan bir tanesi de: Allah’ın rızasını gözetmeden sadece vatan için çalışmaktır.Bu da şirktir.
Müslüman ancak bu vatanın ve bu vatanda bulunanların Allah’a bağlılığı nispetince vatana bağlıdır. O zaman bu vatanın ve bu vatanda oturanların yararına çalıştığı takdirde, Allah için çalışmış olur. Ama vatan, çalışmanın kıblesi (hedefi) olur ve bu çalışmada Allah’ın rızası asıl sayılmazsa, bu şirktir.
Müslümanın vatan anlayışı içinde yaşadığı ve hududları belli bir kara parçası şeklinde değildir. Vatan; üzerinde yaşayan insanların Allah’ın hükmüne göre hayatını düzenlediği ve sadece Allah’a ibadet edilen yerdir.Allah’ın hükmünün hayatın her yönüne hakim olmadığı bir kara parçası müslümanın vatanı olamaz.
Böyle bir yer, ancak kafirler topluluğunun vatanı olabilir.
Allah(c.c), üzeride İslam nizamının hüküm sürmediği vatanlarına bağlı kavimlerin bu durumlarını ayıplamaktadır:
"Eğer Biz o münafıklara:”Nefislerinizi(cihad için)öldürün,yahut yurtlarınızdan çıkın”diye bir farziyet yükleseydik, içlerinden pek azı müstesna,onu yapmazlardı.Onlar, kendilerine öğüt verilen şeyleri yerine getirseydiler elbette bu, haklarında çok hayırlı ve imanlarını kökleştirme bakımından sağlam bir hareket olurdu.”(en-Nisa, 4/66)
Kişinin, sadece vatan parolasıyla hareket etmesi, vatan bütünlüğünü savunması ve vatanın yararı için çalışması, meselelerin çözümünde bu düşünceyi temel ölçü olarak alması asla caiz değildir.Eğer durum böyle olursa, şirke düşülmüş olur.Ama meselelerin ölçüldüğü temel ölçü:Allah’a iman ve O’nun emrettiğini yapmak ise, tabii ki durum değişir.Nitekim vatanın yararına çalışmak Allah’ın emirlerindendir.Şayet vatan için çalışmakta Allah’ın emirlerini gerçekleştirmek ve O’nun rızasını kazanma gaye edilmiş ise, bu ibadettir.Ve bunda hiçbir sakınca yoktur.
Sadece hümanist bir yaklaşımla insanlık ve insan için çalışmak yine şirktir.İnsanın gönlünü kendisine yöneltmesi gereken Allah’tır.Gönlü başkasına yöneltmek şirktir.
"İlim için ilim”parolası şirktir.
"Görevi yerine getirmiş olmak için görev yapmak”parolası şirktir.
"Sanat için sanat ”parolası şirktir.
Allah’ı insanın maksat ve mabudu olmaktan çıkaran ve yönünü başka tarafa çeviren her parola şirktir.

4.Allah’tan Başkasına Hakimiyet Hakkı Vermek

Allah’tan başkasına emretme ve yasaklama, helal etme ve haram kılma, kanun çıkarma ve hakimiyet hakkını verme de şehadet davasını bozar.
Yüce Allah şöyle buyurur: "Yaratma ve emretme O’nundur.” "Hüküm ancak Allah’ındır.” "Onlar alimlerini ve rahiplerini Allah’tan başka Rabbler edindiler.” (et-Tevbe 9/31)
" Demokrasi” ismiyle anılan idare tarzı da buna girer. Çünkü demokrasi, parlemento veya başka bir meclisle idarenin yürütülmesi ve sözün çoğunluğa ait olmasıdır.Bu meclis, dilediği kanunu çıkarır. Bu hareketi, bazı ülkelerde olduğu gibi ancak anayasa sınırlayabilir. Anayasanın kendisi hazırlanırken yine hiçbir sınır tanımadan çoğunluğun görüş ve düşüncelerine göre hazırlanmaktadır. Bu, kanun koyma, helal ve haram tayin etme yetkisini insana vermektir ve şirktir.
İslam toplumunda bizi bu şirkten koruyan durum, bizim şura meclisimizin olmasıdır. Bu meclisin seçimle gelmesin de bir sakınca yoktur. Ancak meclisin her ferdinin ve bütünün Allah’ın emirlerine bağlı olması şarttır. İslam devletinin şurası, Allah’ın kendilerine izin verdiği konularda olduğu gibi nassa uyarlar. Şayet nass zanni ise onlar için bir seçme hakkı vardır.
Yani Kur-an’ı Kerim ve Rasulullah (sav)’in sünneti, anayasal parlamenter düzenle idare edilen ülkelerde anayasa durumundadır. Seçilen meclis, anayasaya aykırı kanun çıkaramadığı gibi şura meclisi de Kur’an ve Sünnet’e aykırı düşen kanunları çıkaramaz. İslam şurası, ya anayasayı açıklar veya verdiği kararlar anayasaya aykırı olmaz. Allah’ın hükmü bırakılarak kanun çıkarma yetkisinin zenginler sınıfına, orta sınıfa veya aşağı sınıfa, partiye, parti yöneticilerine, din adamlarına, siyaset adamlarına veya herhangi bir sınıf veya ferde verilmesi şirktir.
İnsanın Rasulullah (sav)’in Allah tarafından getirdiği yükümlülüklerle kendisini sorumlu kabul etmemesi yine şirktir. Nasıl Rasulullah (sav)’a uyma mecburiyeti olmasın ki, yüce Allah resulüne hitap ederken şöyle buyuruyor: "Sonra (Ey Resulüm) seni dinden bir yol (Şeriat) üzere görevli kıldık. Onun için sen o şeriata uy da, ilmi olmayanların arzu ve isteklerine tabi olma.” (el-Casiye, 45/18)


Cevap: Kelime-i Sehadeti Bozan Durumlar

seyit
5. Allah’tan Başkasına İtaat

Allah’ın izni olmaksızın itaat edilme makamını Allah’tan başkasına vermek de Şehadet davasını bozan hususlardandır. Nitekim "La ilahe illAllah” ın manasını açıklarken gördüğümüz gibi kendisine itaat edilen sadece Allah’tır. Allah2ın itaat konusunda bize izin verdiği yerler, Rasulullah’a ve bizden olan ululemre itaattir. "Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiştir.”
Ululemre itaat, ancak Allah’ın kitabı ve Rasulullah’ın sünneti üzere olur. İdare edenler yoldan çıkarlarsa; Allah’a isyan olan yerde onlara itaat yoktur. İster bunlar alim olsun, ister paşa olsunlar. Şu ayet-i kerime buna işaret etmektedir:
"Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan idarecilere de itaat edin. Sonra bişey hakkında çekiştiniz mi, hemen onu Allah’a Rasulüne arz ediniz; eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız….” (en-Nisa, 4/59)
İdariciye itaat, idarecinin bizden olması ve bizimle ihtilafa düştüğünde Allah’ın Kitabına ve Rasulünün sünnetine müracaat etmesi şartıyladır.
Hadis-i şerifte de şöyle buyurulur:
"Yaratıcıya ma’siyette hiçbir yaratılmışa itaat yoktur.”
Yani Allah’a itaat etmeyen, O’nun emirlerine uymayan , İslam’ın hükümlerine karşı çıkarak Allah’a isyan eden kimseye itaat edilmez.
Kısaca, Allah’a her konuda itaat etmeyen yöneticiye itaat edilmez.
"itaat, ancak iyi şeylerdedir.”
Müslüman, Allah’ın zatından başka hiçbir kimseye itaat etmez.Ne nefsine , ne şeytana, ne kafire, ne sapığa, ne bid’atçiye, ne fasığa, ne haddini aşana, ne gafile, ne sapıklığa çağırana ve ne de Allah’ın emrinin dışındaki şeylere davet edene itaat etmez.
"O zevkine kendisine ilah edineni gördün mü?(el-Casiye,45/23)
"Eğer yeryüzündeki insanların ekserisine uyarsan,seni, onlar Allah yolundan saptırırlar.Onlar, ancak zan ardında yürürler ve sadece yalan uydururlar.”(el-Enam,6/116)
"Kafirlerin emrine itaat etmeyin.(Onlar)o kimselerdir ki, yeryüzünü fesada verirler de düzeltmezler.”(eş-Şuara, 26/151-152)
"…Eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir topluluğa uyarsanız, sizi imanınızdan sonra çevirirler, kafir yaparlar.”(Al-i İmran,3/100)
"…Eğer kafirlere itaat edecek olursanız, sizi geriye çevirirler de ziyana düşenler olursunuz.”(Al-i İmran, 3/149)
"Şeytana itaat etmeyin, o size açık bir düşmandır diye öğüt vermedim mi?” (Yasin, 36/60)
Bunlardan hangisine itaat edersen, onu kendine ilah edinmiş sayılırsın.Onu ilah edinince de küfre girersin.
"Muhakkak ki, kendilerine hak belli olduktan sonra arkalarını dönenlere şeytan kötü amellerini süslü göstermiş ve onları uzun emellerle oyalamıştır.Bunun sebebi şudur:Onlar, Allah’ın indirdiğinden hoşlanmayanlara(gizlice) demişlerdir ki:”Biz size bazı işlerde itaat edeceğiz.Allah, gizlediklerini bilir.”(Muhammed, 47/25)

Bu kimselerin dönmelerinin alameti:Bazı durumlarda Allah’ın indirdiğinden hoşlanmayanlara itaat etmeleridir.
Rasulullah (s.a)’a itaat etmemek de böyle sayılan hususlardandır.
Çünkü Allah’a itaat etmek, ancak Rasulüne itaat etmekle olur.Allah’a
İtaatı ancak Rasulü vasıtasıyla öğrenebiliyoruz.Rasulullah’a itaat demek,onun sünnetine itaat etmek demektir.Onun için Rasulullah (s.a) ‘ın sünnetini kabul etmeyen , kafirdir.Kabul edip itaat etmeyen ise,fasıktır.

6.Allah’ın İndirmediği Hüküm ve Kanunlarla Hükmetmek

Yüce Allah şöyle buyuruyor :
"Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler , kafirlerin ta kendileridir.” (el-Maide,5/44)
"Sana indirilen Kur’an’a ve senden önce indirilen kitaplara iman ettik,diye boş iddiada bulunanlara bakmaz mısın?Tağuta muhakeme olmak istiyorlar.Halbuki onu tanımamakla emrolunmuşlardı.Şeytan ise, onları çok uzak bir sapıklığa düşürmek ister.Onlara, Allah’ın indirdiği Kur’an’a ve Peygamberin hükmüne gelin denildiği zaman münafıkları görürsün ki, senden düşmanca bir dönüşle yüz çevirirler…”(en-Nisa, 4/60, 61)

Eşhehü en la ilaha illAllah
ve eşhehü enne Muhammedün Resulullah


şehadet davasını bozan durumlar

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();