Riyazet nedir? İslamda riyazet kavramı
mumsema
RİYAZET HAKKINDA ANSİKLOPEDİK BİLGİ
Zühd ve takva maksadıyla dünya zevklerinden kaçınma ve nefsin isteklerini yenmeye çalışma.
Tasavvufi hal ve makamları elde etmek için harcanan sürekli ve düzenli çabalara mücahede ve riyazet denir. Riyazet daha ziyade, nefsin arzularına karşı koymak; mücahede ise Ahlâk değişmesini sağlamak demektir. Riyazet ve mücahede yolu tasfiye yoludur. Bu yolda olanlar gerek hak, gerekse halk ile olan muamelelerinde sadakât üzere olurlar. Çünkü bu yol ebrâryoludur. İnsanın dünyaya bağlı bütün eğilimlerinden sıyrılması, kendini Allah’a adaması anlamina gelen riyazetin amacı, insan nefsini eğitmek, Allah sevgisi dışında kalan bütün istekleri yok etmektir. Allah’tan başka bir şey düşünmemek, daima zikir ve ibadetle meşgul olmaktır. Netice olarak riyazet, genellikle takva ve vera; doğruluk; keşf ve ilham sahibi olmak için yapılır (Kuşeyri risalesi, (Terc.) Süleyman Uludağ, 21-22; Cavit Sunar, Tasavvuf Tarihi, 185; H. Kamil Yılmaz, Aziz Mahmud Hüdai, 213). Riyazet Kur’an ve sünnet çerçevesi içinde olmalı. Bidât ibadetlerle veya İslamın öngörmediği, koymadığı bir teabbud biçimi ile yapılması asla caiz değildir. Riyazet yapıyorum diye İslam’a bid’at sokmak İslâmdan sapmadır.
Ahmed A.
Cevap: RİYAZET
mumsema
Hayatın disipline edilmesi; yeyip-içme ve yatıp-kalkmanın hamdü şükür gayeli olması şeklinde yorumladığımız Riyâzet; nefsin ve bedenin arzularını terkederek veya en aza indirerek, ibâdetle meşgul olmak demektir.
Az yemek, az konuşmak, az uyumak bu prensibi ana hatlarıyla özetlemektedir. Mücahede ise gayret sarfetmek, dövüşmek demektir.
Hasan Kazzaz: Riyazet şu üç şey üzerine kurulmuştur: Zaruret olmadıkça yememek, uykuya mağlup olmadan uyumamak, mecburiyet olmadan konuşmamak.
Yahya Bin Muaz: Açlık nûr, tokluk nâr(ateş)’dır.İştah oduna benzer, ondan ateş meydana gelir, bu ateş sahibini yakmadan sönmez.
Necmüddin Kübra: Ağzındaki dil konuşunca kalp susar. Bu dil susunca kalp konuşur. Tok olmanın afetleri pek çoktur. Bunlardan bazıları şunlardır: Kalbi katılaştırır, perdeleri katmerleştirir, müşahedeyi karartır, miskinliğe sebep olur.
Riyâzet
LeoparGS
Riyâzet
Hayatın disipline edilmesi; yeyip-içme ve yatıp-kalkmanın hamd ü şükür gayeli ve ihtiyaç ölçüleriyle mukayyed hâle getirilerek dengelenmesi şeklînde yorumlayacağımız riyâzet; sofiye ıstılahında, nefsin terbiyesi ve ahlâkın tehzibi manâlarında kullanılmış.. yemek-içmek-uyumak dahil, nefsin arzu ettiği şeylere karşı kesin tavır belirleyerek cismânî istekleri gemleme yolu kabul edilmiştir.
Zühd ü takvâ ve kurb u mükâşefe maksadıyla, dünyanın beden-i hayvânîye bakan zevklerinden kaçınma ve nefsin bâlâpervâzâne arzu ve dayatmalarına karşı, kalbî ve rûhî hayat atmosferine sığınarak, vicdânî ve irâdî melekeleri harekete geçirip sürekli Allah yolunda olabilme de riyazetin bir diğer yorumu.
Tasavvufta belli, işaret kristalleri sayılan "hâl" ve "makam" rıza ve muhabbet yörüngeli Hakk yolculuğunda, riyâzâtla ulaşılan ve duyulan bir kısım ukbâ buudlu televvünler ve televvünler ötesi, tariflere sığmayan zevk-i rûhânî havuzlarıdır. Bu havuzlara ulaşabilme ve onlarda rûhun muhabbet ve rıza kanatlı ferah-fezâ dünyasını duyma, yaşama hep riyazetin kolları arasında, nefsin terbiyesi ve ruhun tehzîbi vadilerinde gerçekleşir.
Riyâzet insanı, aynı zamanda bir sadâkat eridir. O hem Hakk’la muamelesinde hem de halkla münasebetlerinde hep vefa ve sadâkat peşindedir. Zaten, insanın, dünyevî eğilimlerden ve cismânî temâyüllerden sıyrılarak, kendini Cenâb-ı Hakk’a adayıp, hakikat eri olmayı hedeflemesi manâsına gelen riyâzetin gayesi de, nefsin terbiye edilip insanlığa yükseltilmesi, Allah sevgisinin, insânî duygu, düşünce ve davranışların kaynağı haline getirilmesi; yani hep Allah için düşünülmesi, Allah için konuşulması, Allah için muhabbet duyulması "lillâh, livechillâh, lieclillâh" dairesi içinde kalınarak, her zaman Hakk’ın soluklanmasından ibaret sayılmıştır.
Bazılarına göre riyazet, nefsin horlanıp hakir görülmesi şeklinde de yorumlanmıştır ki, bunu fenalıktan başka bir şey düşünmeyen "nefs-i emmâre"ye veya hodgamlık cihetiyle insanın kendi kendini sıfırlayıp enâniyetten te-cerrüdüne, ya da, şahsı arzuları itibariyle "Ölmeden evvel ölünüz!" teklifine bir cevap sayılabilecek mâhiyetteki bedenî istekleriyle ölme manâsına hamletmek mümkündür. Bu itibarla da buna, "terbiye-i nefs" değil de "riyâzet-i nefs" demek daha uygun olur ki; tıpkı toprak gibi nefsin de didik didik sürülmesi, bağrına iyi ve güzel şeylerin nüvelerinin saçılması, üzerine, varlığın esas unsurları sayılan su, hava ve ateşin salınması sûretiyle yoğrulması, yumuşatılması ve güllere, çiçeklere kâselik yapabilecek kıvama getirilmesi demektir ki:
"- Toprak ol toprak ki, gül bitsin; zira topraktan başkası gülün mazharı değildir.." sözleri de zannediyorum bu terbiye ve tekâmülü, bu mahviyet ve tevâzuu anlatmaktadır.
Ayrıca, tasavvuf düşüncesinde, nefsi, kendî boşluklarından, kendi zaaflarından uzaklaştırarak ona ikinci bir tabiat kazandırma ma’nâsına "riyâzâtü’l-edeb"; sülûkte, murâdın çok iyi belirlenip tek hedef haline getirilmesi manâsına "riyâzâtü’t-taleb" şeklinde ikili bir yaklaşım da söz konusu olmuştur ama, bunları da yine, nefsin terbiyesi ve ahlâkın tehzîbi ma’nâlarına ircâ ederek yorumlayabiliriz. Lücce sahibinin:
"-Teni incitmedeki hikmet akl ü canın tekzibidir" şeklindeki sözleri de bu mülâhazayı teyîd eder mâhiyettedir.
Riyâzet mevzuunda, riyâzet erbâbınca, farklı şöyle bir taksime de gidilmiştir.
a- Mübtedîlerin riyâzâtı ki; ilim ile ahlâkın, ihlas ile amelin tehzîb edilip, tam bir hakşinaslıkla Hakk’ın da, halkın da hukukuna riâyetten ibaret görülmüştür.
b- Yolun sonuna yaklaşmışların riyâzâtı ki, iç dünyası itibariyle sâlikin, bütün bütün ağyârdan tecerrüd edip, derûnundaki nokta-i istinâd ve nokta-i istimdadın sesini alarak, sürekli vicdan ibresinin gösterdiği istikameti takip etmesi.. dahası onun yol mülâhazası ve yolculuk televvünâtını tamamen unutması şeklinde yorumlanmıştır.
c- Müntehilerin riyâzâtı ki, hâl ve zevk itibariyle şâhid ve meşhûd ikiliğinden kurtularak cem’u’l-cem -ileride üzerinde durulacak- mertebesine yürünmesi.. yani kalbin derinliklerinde esmâ ve sıfâtın vahdetini duyarak Mün’im’i aynen Müntakim, Kâbız’ı tıpkı Bâsıt, Mâni’i de Mu’tî gibi görüp zevketmek.. farklı ve birbirine zıt gibi görünen esmâ-i ilâhî, sıfât-ı sübhânî ve onların bütün eserlerini denge ve uyum televvünüyle bir tek şey gibi duyup hazzetmenin ünvanı saymışlardır.
Sızıntı
Soru: Riyazet
iliman
Allah razı olsun soruma kismende olsa cevap buldum 🙂
@hmet
RİYAZET ne demek? kısaca bilgi
Nefis terbiyesi anlamında bir tasavvuf terimi.
Sözlükte yabani bir hayvanı evcilleştirmek,
riyazet ne demek, riyazet ne demektir, riyazet