Uhuvvet [kardeşlik, arkadaşlık ve dostluk anlamlarına gelir]

Uhuvvet [kardeşlik, arkadaşlık ve dostluk anlamlarına gelir]

Ecir
Arapçada kardeşlik,arkadaşlık ve dostluk anlamlarına gelen uhuvvet tebliğ insanında bulunması gereken en önemli şartlardan biridir.
İslamda uhuvvet Allah”ın emri, Resullullah”ın sünnetidir.
İslamda uhuvvet müslümanların kalplerinin,ruhlarının ve bedenlerinin imanları gereği birleşip aynı anda aynı hedefe kenetlenmesidir. İman bağıyla birbirlerine bağlanmasıdır. Bağların en güçlüsü olan kardeşliği de. önderimiz, örneğimiz ve Peygamberimiz (s.a.v) şöyle tarif ediyor."En sağlam iman bağı Allah için birbirini sevmek ve Allah için birbirini sevmemektir." (Buhari iman 1)
Allah (c.c) insanlara sayılamayacak kadar nimetler vermiştir. Bunlardan bazıları bireysel, ailevi ve toplumsal nimetlerdir.
Mesela akıl, göz ve kulak, dil, el ve ayak bunlar bireysel, ferdi bazı nimetlerdir.Düşünün insan bu nimetlerden bazılarından yoksun olunca diğer insanlara göre ne kadar zayıf, güçsüz ve aciz olur. Hep kendini eksik ve hor görür. Bedensel olarak bu böyledir. Görmeyen insan için görmek ne kadar önemli. Duymayan insan için sesler ne kadar anlamlı. Ayakları olmayan insan için yürümek, koşmak ne coşku verici değil mi?
Ailevi nimetlerden bazılarını da şöyle sıralayabiliriz. Akidesi sağlam, ibadeti dürüst Ahlaki kurallarda olgun, bilgili, kültürlü, prensip sahibi, yardımsever, sevgi, şefkat ve merhamet duygularıyla dolu ve her konuda örnek alınabilecek bir baba ve anne ne kadar güzel bir nimettir. Bir evladın yetişmesinde böyle bir anne ve baba ne kadar faydalı olur. Aksi ise felaket ve sonu hüsran olur. Değil mi?.
İyi, sevgili ve saygılı, hayatta eşine yardımcı, kendisi için istediğini eşi içinde isteyen ve fedakar bir eş ne güzel bir nimettir. Aksi halde hayat ve aile ortamı bir zindana dönüşür. Degil mi?
İslam kardeşliği de bu bağlamda Allah’ın Müslümanlara toplumsal bir nimetidir.Yaşandığında insana güç olur .Kuvvet olur. Huzur ve mutluluk kaynağı olur. Ama bu nimetin şükrü ifa edilmediği zaman yani; Toplum İslami kardeşliğin gereklerini yerine getirmediği, yaşamadığı zaman, evet işte o zaman huzursuzluk başlar. Bencillikler oluşur. Neme lazımcılık alır başını gider. Neticesi zülüm olur. Haksızlık olur. Orman kanunu başlar. Her tarafı kan kaplar. Göz yaşları sel olur. Analar dul kalır. Çocuklar yetim kalır. Çığlık sesleri her taraftan duyulmaya başlar. Ve toplum felç olur. Değil mi? Ya kurtuluş yok mu ? Kurtuluş var.
Kurtuluş İslam kardeşliği Yani; Allah”ın (c.c) Müslümanlara emrettiği, ve peygamberimizin (s.a.v) pratiğini asri saadette uygulayıp netice aldığı toplumsal nimet olan İslam kardeşliğidir.
Peki nedir? İslam kardeşliği, nasıl uygulanır?. Yaşanabilir mi? Yoksa bir hayal mı? Daha önce hiç yaşandı mı? Neticesi hayata nasıl yansır?.Ferde, aileye ve topluma faydaları nelerdir?
İslam Kardeşliği hakkında ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır. Hem de uzmanlarınca dile getirilmiştir.Yukarıdaki sorulara da Allah (cc) ve Resulü (s.a.v) Kuran-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde cevap vermişlerdir. En ince detaylarına kadar Alimler bu sorulara vahyi ve sünnet ışığında açıklamalar yapmışlardır.
İslam Kardeşliğinin bir yönünü anlatıp gündemi oluşturmak, dikkatleri çekmek ve kardeşliğin ihmal edildiğinden dolayı çekilen acılara dikkat çekmek istedik. İlgililerin kaynaklara müracaat etmelerini tavsiye ederiz.
İslam kardeşliğinin Ferde, Aileye ve Topluma faydaları kısaca ve bazılarını başlık olarak şöyle izah edebiliriz.
uhuvvet; ferde, Allah”ın (cc) emir ve yasaklarını uygulamada yardımcı olur.
uhuvvet; ferde, canla verilen bir garanti olur.
uhuvvet; ferde, maddi yönden bir garanti olur.
uhuvvet; ferde, sosyal işlerde yardımcı olur.
uhuvvet; ferde, yardımlaşma ve dayanışmayı öğretmede örnek olur
uhuvvet: ferde, gayret ve fedakarlıkta öğretici olur.
uhuvvet; ferde, ailede ve toplumda yapması gerekli olan ahlaki ve içtimai kuralları öğretir.
uhuvvet; ferde, hak ve hukuka saygılı olmada yardımcı olur


Cevap: Uhuvvet

Şema
Allah razı olsun Ecir.

İlahi bütün emirler uhuvveti pekiştiriyor. peki uhuvveti sizce islamda en çok pekiştiren emir nedir?


Yanıt: Uhuvvet

Ecir
< Allah razı olsun Ecir.

İlahi bütün emirler uhuvveti pekiştiriyor. peki uhuvveti sizce islamda en çok pekiştiren emir nedir? >

Aslında bir çok örnek verebiliriz benim aklıma ilk islamında beş şartından biri olan oruç geliyor.


Soru: Uhuvvet

Şema
< Aslında bir çok örnek verebiliriz benim aklıma ilk islamında beş şartından biri olan oruç geliyor. >
oruç nasıl bir pekiştirme yaşatıyor. örnekle açıklasaydın daha güzel olurdu


Ecir
< oruç nasıl bir pekiştirme yaşatıyor. örnekle açıklasaydın daha güzel olurdu >

Tabi Örneğin yüce Allah’ın insanlara vermiş olduğu nimetlerin ve nafakanın bir kısmını muhtaç kimselerle paylaşırız.
Zekatımızı ve fitremizi Kurana ve Sünnete uygun olarak dağıtırız.

Malesef ki gerçek imana sahip olmadıkları halde birtakım kimseler tuhaftır ki o güzelliğin atmosferine kapılır ve oruç tutarlar.Ve bu yukarıda saydığım orucun güzelliğini yaşayamazlar.

Bu kadar açıklama yeterlimidir:)


Şema
< Tabi Örneğin yüce Allah’ın insanlara vermiş olduğu nimetlerin ve nafakanın bir kısmını muhtaç kimselerle paylaşırız.
Zekatımızı ve fitremizi Kurana ve Sünnete uygun olarak dağıtırız.

Bu kadar açıklama yeterlimidir:) >
hani sonuç:) giriş ve gelişme tamam ama….

Alah razı olsun yeterli:)


Ecir
Sonuç anlaşılmıştır diye düşünüyorum.

< Alah razı olsun yeterli:) >
Amin cümlemizden…


Ecir
Uhuvvet Hakkındaki Hadisler

Ebü Saîd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kimin yanında fazla hayvan varsa, onu hayvanı olmayana versin. Kimin de fazla azığı varsa onu azığı olmayana versin." Resülullah, bazı mal çeşitlerini bu suretle saymaya devam etti. Öyle ki, bizden hiç kimsenin (yol sırasında) herhangi bir fazlalıkta hakkı olmadığı düşünvesine vardık."

Hz.Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) gazveye çıkmak arzu etti ve: "Ey Muhâcir ve Ensâr topIuluğu! Kardeşlerinizden öyleleri var ki ne malları var ne de aşîretleri. Herbiriniz, iki veya üç kişiyi yanına alsın" dedi." (Hz. Câbir devamla der ki): "Bu tamim üzerine ben iki veya üç kişiyi yanıma aldım. (Yol boyu) devemde, diğerlerinin sırası gibi benim de bir (binme) sıram vardı."

İbnu Abbâs (radıyAllahu anhümâ): "Ana-babanın ve yakınların bıraktıklarından herbirini mevâliye kıldık…" (Nisa, 33) ayetindeki mevaliye tabirini varisler olarak tefsir etmiştir. Keza ayetin devamında geçen "yeminlerinizin bağladığı kimselere haklarını verin" ibaresindeki "yeminlerinizin bağladığı kimseler" tabiriyle ilgili olarak da şu açıklamayı yapmıştır: "Mekkeli muhacirler Medine’ye geldikleri vakit, muhacir bir kimse Medineli bir ensari’ye -Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın aralarında tesis ettiği kardeşlik sebebiyle- kendi kan yakınlarından önce varis olurdu. Ancak: "Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından, her birine varisler kıldık…" (Nisa 33) ayetiyle bu muamele neshedildi. Kelâm-ı ilâhi’de geçen "yeminlerinizin bağladığı" tabiriyle ifade edilen "muâhattan gelen kardeşlik hukuku" birbirinize yardım, rifâde (hacılara toplanan yardım, destek), bir de nasihat ve hayırhahlığa münhasırdır. Artık hukuki olan tevarüs kalkmıştır. Ancak kişi ihtiyari olarak vasiyette bulunabilir."

Hz. Enes radıyAllahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Ümmetim beş tabakadır: İlk kırk yıl, hayır ve takva ehlidir. Bunu takip edenler yüzyirmi yılına kadardır. Bunlar merhamet sahibi, sıla-i rahme değer veren kimseler olacak. Sonra yüzaltmış yılına kadar olanlar birbirlerine sırt çevirirler, aralarındaki (kardeşlik bağlarını) koparırlar. Sonra da birbirlerini öldürme devri gelir. O devirde kurtuluş isteyin, kurtuluş!" Hz. Enes İbnu Mâlik radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ümmetim beş tabakadır. Her tabaka kırk yıldır. Benim tabakam ve ashabımın tabakası ilim ve iman ehli insanların tabakasıdır. İkinci tabaka kırk ile seksen yılı arasındaki (insanların) tabakasıdır, bunlar hayır ve takva ehli insanlardır…" (Hz. Enes, sonra hadisi yukarıdaki şekilde tamamladı.)"

İbnu Mes’ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şu iki kişi dışında hiç kimseye gıbta etmek caiz değildir: Biri, Allah in kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolda sarfeden zengin kimse."

İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "İki kişiye karşı hased caizdir: Birincisi o kimsedir ki, Allah kendisine Kur’ân-ı Kerim’i nasib etmiştir, o da onu, gece ve gündüz boyu ikame eder. İkincisi de o kimsedir ki, Allah Teâla ona mal vermiştir de o da gece ve gündüz (hak yolda) infak eder."

Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlulah (aleyhîssalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hasedden kaçının. Çünkü o, ateşin odunu -râvi dedi ki: Veya kuru otu- yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir."

Hz. Zübeyr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Size ümem-i kadime hastalığı sirayet etti: Bu, hased ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz; kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl’e yemin ederim, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi: Aranızda selâmı yaygınlaştırın."


Ecir
Uhuvvet Hakkındaki Hadisler

Ebü Saîd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kimin yanında fazla hayvan varsa, onu hayvanı olmayana versin. Kimin de fazla azığı varsa onu azığı olmayana versin." Resülullah, bazı mal çeşitlerini bu suretle saymaya devam etti. Öyle ki, bizden hiç kimsenin (yol sırasında) herhangi bir fazlalıkta hakkı olmadığı düşünvesine vardık."

Hz.Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) gazveye çıkmak arzu etti ve: "Ey Muhâcir ve Ensâr topIuluğu! Kardeşlerinizden öyleleri var ki ne malları var ne de aşîretleri. Herbiriniz, iki veya üç kişiyi yanına alsın" dedi." (Hz. Câbir devamla der ki): "Bu tamim üzerine ben iki veya üç kişiyi yanıma aldım. (Yol boyu) devemde, diğerlerinin sırası gibi benim de bir (binme) sıram vardı."

İbnu Abbâs (radıyAllahu anhümâ): "Ana-babanın ve yakınların bıraktıklarından herbirini mevâliye kıldık…" (Nisa, 33) ayetindeki mevaliye tabirini varisler olarak tefsir etmiştir. Keza ayetin devamında geçen "yeminlerinizin bağladığı kimselere haklarını verin" ibaresindeki "yeminlerinizin bağladığı kimseler" tabiriyle ilgili olarak da şu açıklamayı yapmıştır: "Mekkeli muhacirler Medine’ye geldikleri vakit, muhacir bir kimse Medineli bir ensari’ye -Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın aralarında tesis ettiği kardeşlik sebebiyle- kendi kan yakınlarından önce varis olurdu. Ancak: "Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından, her birine varisler kıldık…" (Nisa 33) ayetiyle bu muamele neshedildi. Kelâm-ı ilâhi’de geçen "yeminlerinizin bağladığı" tabiriyle ifade edilen "muâhattan gelen kardeşlik hukuku" birbirinize yardım, rifâde (hacılara toplanan yardım, destek), bir de nasihat ve hayırhahlığa münhasırdır. Artık hukuki olan tevarüs kalkmıştır. Ancak kişi ihtiyari olarak vasiyette bulunabilir."

Hz. Enes radıyAllahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Ümmetim beş tabakadır: İlk kırk yıl, hayır ve takva ehlidir. Bunu takip edenler yüzyirmi yılına kadardır. Bunlar merhamet sahibi, sıla-i rahme değer veren kimseler olacak. Sonra yüzaltmış yılına kadar olanlar birbirlerine sırt çevirirler, aralarındaki (kardeşlik bağlarını) koparırlar. Sonra da birbirlerini öldürme devri gelir. O devirde kurtuluş isteyin, kurtuluş!" Hz. Enes İbnu Mâlik radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ümmetim beş tabakadır. Her tabaka kırk yıldır. Benim tabakam ve ashabımın tabakası ilim ve iman ehli insanların tabakasıdır. İkinci tabaka kırk ile seksen yılı arasındaki (insanların) tabakasıdır, bunlar hayır ve takva ehli insanlardır…" (Hz. Enes, sonra hadisi yukarıdaki şekilde tamamladı.)"

İbnu Mes’ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şu iki kişi dışında hiç kimseye gıbta etmek caiz değildir: Biri, Allah in kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolda sarfeden zengin kimse."

İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "İki kişiye karşı hased caizdir: Birincisi o kimsedir ki, Allah kendisine Kur’ân-ı Kerim’i nasib etmiştir, o da onu, gece ve gündüz boyu ikame eder. İkincisi de o kimsedir ki, Allah Teâla ona mal vermiştir de o da gece ve gündüz (hak yolda) infak eder."

Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlulah (aleyhîssalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hasedden kaçının. Çünkü o, ateşin odunu -râvi dedi ki: Veya kuru otu- yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir."

Hz. Zübeyr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Size ümem-i kadime hastalığı sirayet etti: Bu, hased ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz; kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl’e yemin ederim, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi: Aranızda selâmı yaygınlaştırın."


uhuvvet, kardeşlik ve uhuvet, uhuvvet ve kardeşlik

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();