Nefis Muhasebesi [şiir]
Mumtehine
Nefis Muhasebesi
İmam-ı Gazali ki, müctehid, âlim bir zat.
Kimya-yı saadet’te, şöyle eder nasihat:
Hak teâlâ, Kur’anda buyurdu bir âyette:
(Terazi kuracağım, mahşer günü elbette.
O gün, asla kimseye zulmedilmeyecektir.
Herkes ne işlediyse, ortaya gelecektir.
Zerre kadar olsa da, her ameli, muhakkak,
Mizana koyacağım meydana çıkararak.)
Bunu haber verdi ki, mahşer günü gelmeden,
Her kişi, hesabına baksın henüz ölmeden.
Zira hazret-i Ömer buyurdu ki: (Ey insan!
Gör kendi hesabını, gelmeden vakt-i mizan.)
İşte bu yüzdendir ki, eski din büyükleri,
Saydılar bu dünyayı, sanki bir pazar yeri.
Kendi nefislerini, koyup ortak yerine,
Şirket kurup, şartname yaptılar hemen yine.
Henüz işe girmeden, dediler ki: (Ey nefsim!
Herbiri hazinedir benim her bir nefesim.
Çünkü o nefeslerden ibarettir sermayem.
Yani ömrümden başka, bir şeyim yok benim hem.
Öyle kıymetlidir ki bu ömür, bu nefesler,
Zira geçen her anım, artık geri gelmezler.
Her nefes alışta da, azalır bu sermayem.
Halbuki saadete ermektir benim gayem.
Öyleyse ticarete başlayalım, vakit az.
Ahiret uzunsa da, ticaret yapılamaz.
Aman nefsim, dikkat et, yitirme sermayeyi.
Giderse, ne yapsan da gelmez o tekrar geri.
Farz et ki ecel geldi, istedin bir gün izin.
Ve lakin verilmedi, o zaman ne edersin?
Farz et ki, daha sonra verdiler sana onu.
Düşün şimdi o günün içinde olduğunu.
Ne yapacak idiysen ey nefsim o son günde,
Yap onu işte bu gün, zira fırsat elinde.
Cenneti, o günde de eğer kazanamazsan,
Olur mu senin için, bundan büyük bir ziyan?
Yedi adet kapısı vardır ki Cehennemin,
Onlar da, yedi adet uzvundur işte senin.
Sen bunları, haramdan korumaz isen şayet,
Ve onlarla, Allah’a yapmazsan çok ibadet,
Sana ceza veririm, kendine gel ey nefsim!
Bil ki, Cehennemdeki azaplar gayet elim.
Zira Resul buyurdu: (Aklı olan bir insan,
Ölmeden, hesabını görendir zaman zaman.
Ve ölüm’den sonraki hayatı düşünerek,
Kulluğunu yapandır, Allah’a şükrederek.)
Nefis asi ise de, nasihat dinler ancak.
Ona çok tesir eder, isteğini yapmamak.
Cevap: Nefis Muhasebesi
Mumtehine
Nefsi Kontrol Etmek
Nefsi, her an kontrol altında tutmalıdır.
Ondan bir lahza bile, gafil olmamalıdır.
Eğer bırakılırsa nefis kendi haline,
Acele dönmek ister, kendi şehvetlerine.
Tenhada da günahtan kaçmalı ki muhakkak,
Herşeyi görüyor ve biliyor cenab-ı Hak.
İnsanların, sadece dışını görürüz biz.
Lakin içlerini de görür elbet Rabbimiz.
Buna, kati olarak inanırsa bir kişi,
Edepli, düzgün olur her niyeti ve işi.
Zaten inanmayanın, imanı yok demektir.
İnanarak isyan da, ne büyük bir cürettir.
Zira cenab-ı Allah buyurur ki: (Ey insan!
Bilmiyor musun, seni, görüyorum her zaman.)
Biri, Resulullaha dedi: (Çoktur günahım.
Şimdi tövbe edersem, affeder mi Allah’ım?)
(Affeder) buyurunca, dedi: (Ya ResulAllah!
Ben onları işlerken, görüyor muydu Allah?)
(Görüyordu) deyince, bir (Eyvaah!) dedi o an.
Ve yıkılıp can verdi, budur haya ve iman.
Hadiste buyurdu ki yine Peygamberimiz:
(Allah’ı görür gibi ibadet eyleyiniz.
Siz görmüyorsanız da, görmektedir O sizi.
Sizden iyi biliyor, O sizin içinizi.)
Allah’ın gördüğüne inanan bir müslüman,
Asla yapabilir mi Ona günah ve isyan?
Büyüklerden birisi, talebesi içinden,
Birini, daha fazla severdi cümlesinden.
Diğer talebeleri, buna üzülürlerdi.
(Niçin onu daha çok seviyor ki?) derlerdi.
Üstadları, onların böyle düşündüğünü,
Anlayıp, herbirine bir kuş verdi bir günü.
Dedi ki: (Bu kuşları, alın şimdi hepiniz.
Kimsenin görmediği yerde kesip geliniz.)
Gidip, tenha bir yerde kesip geldi herbiri.
Lakin o, hiç kesmeden getirdi kuşu geri.
Hemen sual etti ki hoca o talebeye:
(Sen ne için kesmeden alıp geldin geriye?)
Dedi ki: (Bulamadım öyle tenha bir yeri.
Zira cenab-ı Allah, görüyor her yerleri.)
Diğer talebeleri duyunca bunu ondan,
Onun üstünlüğünü anladılar o zaman.
Cüneyd-i Bağdadi’ye, bir genç gelip bir ara,
Dedi: (Çok bakıyorum kadınlara, kızlara.
Hiç koruyamıyorum gözümü namahremden.
Ne ile kurtulurum acaba ben bu halden?)
Buyurdu: (Sen onları görmenden daha fazla,
Düşün ki, seni her an görüyor Hak teâlâ.)
Yanıt: Nefis Muhasebesi
Mumtehine
Nefsi Hesaba Cekmek
Nefse karşı yapacak, üçüncü bir iş vardır.
O da, her bir amel’den, ona hesap sormaktır.
Her gün akşam yatarken, o günkü işler için,
Nefsine sormalı ki: (Bunu niçin işledin?)
İnsan, iş ortağına aldanmaması için,
Nasıl hesaplaşırsa onunla peşin peşin,
Nefse karşı, daha da uyanık olmalıdır.
Çünkü nefis, hiyleci, hain ve yalancıdır.
Kendi arzularını, sana iyi ve güzel,
Gösterip, yaptırmaya çalışır pek mükemmel.
Onun için her şeyi, ona sual etmeli.
(Bu işi ne niyetle, niçin yaptın?) demeli.
Zararlı, fena bir iş yapmışsa o gün eğer,
Ona bir ceza verip, ödetmek icab eder.
İbni Samed, âlim ve büyüklerden bir zattı.
Altmış yıllık ömrünün, bir hesabını yaptı.
Yirmibirbin altıyüz gün idi geçen hayat.
Bu rakamı görünce, şaşırdı birden o zat.
Derin bir (Ah!) ederek, dedi ki o gam ile:
(Her gün, en az bir günah işlemiş olsam bile,
Yirmibirbin altıyüz günah eder bu cem’an.
Ben nasıl kurtulurum bu kadar çok günahtan?
Hem de öyle günlerim oldu ki benim eyvaah!
İşlemiştim bir değil, yüzlerce hatta, günah.
O halde, yüzbinlerce günah oldu şu anda.
Öyleyse benim halim, ne olacak Mizan’da?)
Yıkıldı sonra yere, düşünerek o bunu.
Halk gelip baktılar ki, teslim etmiş ruhunu.
Lakin herkes, günahı, böyle dert etmiyorlar.
Yani kendilerini hesaba çekmiyorlar.
Bir tane kum koysaydı, odaya her günahta,
Birkaç sene içinde, dolardı kumla oda.
Omuzlarımızdaki vazifeli melekler,
Her bir günahımızı tek be tek kaydederler.
Bir günaha, bir lira isteselerdi bizden,
Malımızın tamamı giderdi elimizden.
Halbuki arada bir, hem de pek gaflet ile,
Bir iki (SübhanAllah) diyecek olsak bile,
Tesbih alır ve sayar, onu hesab ederiz.
Sonra da, (Ben şu kadar, şunu söyledim) deriz.
Hazret-i Ömer Faruk buyurdu ki: (Her insan,
Tartmalı kendisini, gelmeden vakt-i mizan.)
Her akşam, kamçı ile vurarak kendisine,
(Ne için böyle yaptın?) der idi hep nefsine.
Ve derdi ki: (Ey nefsim, gaflete gelme zinhar.
Bak, emir-ül müminin diyor sana insanlar.
Buna layık olmazsan, yazıklar olsun sana.
Allah’tan kork, yahut da hazırlan azabına.)
Soru: Nefis Muhasebesi
Mumtehine
Nefse Ceza Vermek
İmam buyuruyor ki Kimya-yı saadet’te:
(Nefse, ceza vermeli her günahta elbette.
Hiç affetmemelidir onun bir hatasını.
Her günah işledikte, vermeli cezasını.
Eğer göz yumulursa, daha azar, şımarır.
Önüne geçilemez tehlikeli hal alır.
Mesela haram yerse, aç bırakmalı biraz.
Harama baktı ise, mubaha baktırılmaz.
Biri, cünüb olmuştu rüyasında bir gece.
Ve lakin tembellikten, gusl etmedi hemence.
Çünkü nefsi dedi ki: (Hava soğuk bu vakit.
Sabret, sabah olsun da, o zaman hamama git.)
Nefsi, bu vesveseyi verince kendisine,
Fırladı yatağından inad için nefsine.
Gusledip, hem nefsine ceza olsun diyerek,
İbadetle geçirdi geceyi sabaha dek.
Ve dedi ki: (Rabbinin emrettiği bir işte,
Gevşek davranan nefsin cezası budur işte.)
Ebu Talha vardı ki Sahabe-i kiramdan,
Namaz kılıyor idi bağ içinde bir zaman.
O ara, güzel bir kuş gelip kondu yanına.
Kaç rekat kıldığını şaşırdı bakıp ona.
O da, kendi kendine dedi ki: (Bak ey nefsim!
Benim, dünya malında, asla yok bir hevesim.
Rabbimin huzurunda ederken Ona taat,
Ondan gayri bir şeye edilir mi iltifat?
Madem ki düşüyorsun sen böyle bir hataya,
Ben de tasadduk ettim bu bağı fukaraya.)
Biri de anlatır ki: Babamız uyuyordu.
O sırada birisi, geldi ve onu sordu.
Ben de, (Babam uyuyor) deyince o kimseye,
(Bu zaman uyunur mu?) deyip döndü geriye.
Merak edip, ardından gidince onun biraz,
Baktım, kendi kendine diyor ki: (Ey boşboğaz!
Nene gerek, gayrinin işine karışırsın.
Niçin bir başkasının haliyle uğraşırsın?
Eğer uygun değilse akşama yakın yatmak,
Zararı ona olur, sana ne behey ahmak!
Bu günden itibaren bir sene müddet ile,
Her gecen, uyumadan geçecek ibadetle.)
Temim-i Dari vardı, Sahabedendi o da.
Bir akşam namazını, kaçırmıştı uykuda.
Uyanıp, çok üzüldü ve dedi ki nefsine:
(Sana, ceza olarak uyku yok tam bir sene.)
Yine Mecma adında bir kimse vardı ki hem,
Bir gün, bir pencerede kadın gördü namahrem.
O andan itibaren ahd etti ki o dahi:
(Artık bakmayacağım yukarıya VAllahi.)
n@zlıgülüm
< Nefis Muhasebesi
İmam-ı Gazali ki, müctehid, âlim bir zat.
Kimya-yı saadet’te, şöyle eder nasihat:
Hak teâlâ, Kur’anda buyurdu bir âyette:
(Terazi kuracağım, mahşer günü elbette.
O gün, asla kimseye zulmedilmeyecektir.
Herkes ne işlediyse, ortaya gelecektir.
Zerre kadar olsa da, her ameli, muhakkak,
Mizana koyacağım meydana çıkararak.)
Bunu haber verdi ki, mahşer günü gelmeden,
Her kişi, hesabına baksın henüz ölmeden.
Zira hazret-i Ömer buyurdu ki: (Ey insan!
Gör kendi hesabını, gelmeden vakt-i mizan.)
İşte bu yüzdendir ki, eski din büyükleri,
Saydılar bu dünyayı, sanki bir pazar yeri.
Kendi nefislerini, koyup ortak yerine,
Şirket kurup, şartname yaptılar hemen yine.
Henüz işe girmeden, dediler ki: (Ey nefsim!
Herbiri hazinedir benim her bir nefesim.
Çünkü o nefeslerden ibarettir sermayem.
Yani ömrümden başka, bir şeyim yok benim hem.
Öyle kıymetlidir ki bu ömür, bu nefesler,
Zira geçen her anım, artık geri gelmezler.
Her nefes alışta da, azalır bu sermayem.
Halbuki saadete ermektir benim gayem.
Öyleyse ticarete başlayalım, vakit az.
Ahiret uzunsa da, ticaret yapılamaz.
Aman nefsim, dikkat et, yitirme sermayeyi.
Giderse, ne yapsan da gelmez o tekrar geri.
Farz et ki ecel geldi, istedin bir gün izin.
Ve lakin verilmedi, o zaman ne edersin?
Farz et ki, daha sonra verdiler sana onu.
Düşün şimdi o günün içinde olduğunu.
Ne yapacak idiysen ey nefsim o son günde,
Yap onu işte bu gün, zira fırsat elinde.
Cenneti, o günde de eğer kazanamazsan,
Olur mu senin için, bundan büyük bir ziyan?
Yedi adet kapısı vardır ki Cehennemin,
Onlar da, yedi adet uzvundur işte senin.
Sen bunları, haramdan korumaz isen şayet,
Ve onlarla, Allah’a yapmazsan çok ibadet,
Sana ceza veririm, kendine gel ey nefsim!
Bil ki, Cehennemdeki azaplar gayet elim.
Zira Resul buyurdu: (Aklı olan bir insan,
Ölmeden, hesabını görendir zaman zaman.
Ve ölüm’den sonraki hayatı düşünerek,
Kulluğunu yapandır, Allah’a şükrederek.)
Nefis asi ise de, nasihat dinler ancak.
Ona çok tesir eder, isteğini yapmamak.
>
Kardeşim çook güzel dua ile kal
Mumtehine
Nefs ile Mücadele
Mücahede şudur ki, nefse acı, zor gelen,
şeyleri yaptırmaktır ona mütemadiyen.
Mesela namaz kılmak ve her türlü ibadet,
Tabiatı icabı, zor gelir ona gayet.
Halbuki dinimizin men ettiği ne varsa,
Yani ona, her günah tatlı gelir bilhassa.
İşte bu yüzdendir ki, bazı din büyükleri,
Nefisle uğraşmakta gitmişlerdi ileri.
Mesela nefisleri yapsaydı bir kabahat,
Hemence cezasını verirlerdi kat be kat.
Ceza olarak ise, ibadet ederlerdi.
Çünkü nefs-i emmare, istemez ibadeti.
Sahabe-i kiramdan Abdullah ibni Ömer,
Bir vakit cemaate yetişmeseydi eğer,
Bir gece, uyumadan yapardı hep ibadet.
Zira o, kendisine etmişti böyle adet.
Sahabeden biri de, birgün, bila ihtiyar,
Bir akşam namazını geciktirdi bir miktar.
Öyle çok üzüldü ki buna o mübarek zat,
İki kölesi vardı, onları etti azad.
Bunlar, binlercesinden bir iki nümunedir.
Zira ufacık bir su, deryayı haber verir.
Nefsin, ibadetlerden lezzet alması için,
Yanında olmalıdır bir evliya kişinin.
Onun ibadetlerden zevk, lezzet aldığını,
Görüp, o da zevk ile yapar her yaptığını.
Zira biri diyor ki: (Nefsimde ne zaman ki,
İbadet ve taatte gevşeklik olsa vaki,
Bir Allah adamının sohbetine giderim.
Çıkınca, tatlı gelir bana ibadetlerim.)
Böyle kâmil bir veli bulunmuyorsa eğer,
Onların hayatını okumak icab eder.
Ahmed bin Zerrin vardı, gönül ehli evliya.
Hep önüne bakardı bu kişi ekseriya.
Sebebini sordular, dedi ki: (Cenab-ı Hak,
İbretle bakmak için gözleri eyledi halk.
Zerreden Arşa kadar, herşey nasıl muntazam.
Karışık hiçbir şey yok, bu, ne ahenk, ne nizam!
Bu muazzam sanata, bu sonsuz kainata,
İbretle bakılmazsa, olur büyük bir hata.
Her zerre, bir mabudun varlığını bildirir.
Ve her şey, o Allah’ın emriyle oluverir.)
Tabiinden Alkame adında bir zat vardı.
Nefsi ile çok fazla mücahede yapardı.
Dediler ki: (Efendim, acaba ne ki sebep,
Nefsinizle bu kadar uğraşıyorsunuz hep?)
Buyurdu ki: (Nefsimi çok fazla savdiğimden,
Kurtarmak istiyorum, onu Nar-ı cahim’den.)
Mumtehine
Nefsi Azarlamak
Bu nefs-i emmare ki, kaçar hep iyilikten.
Koşar kötülüklere, hoşlanır tembellikten.
Saadete ermeye büyük engel, kendidir.
Yani kendi gafleti, kendi cahilliğidir.
Bazan tatlı sözlerle, nasihat eylemeli.
Bazan de sert söyleyip, haddini bildirmeli.
Demeli ki: (Ey nefsim, akıllıyım diyorsun.
Sana ahmak diyene, darılıp kızıyorsun.
Halbuki senden ahmak kim var ki şu cihanda,
Ömrünü, boş şeylerle geçirirsin şu anda.
Sen şuna benzersin ki, katil olmuş bir adam.
Polisler tarafından aranıyor durmadan.
Bilir ki, yakalanıp hemen idam edilir.
O yine zamanını, eğlenceyle geçirir.
Ey nefsim şunu bil ki, ecel ani geliyor.
Cennet ve Cehennemden biri seni bekliyor.
Ne malum biraz sonra ecelin gelmeyecek?
Bu gün gelmese bile, elbet bir gün gelecek.
Çünkü ölüm, kimseye, vakit bildirmemiştir.
Gece gündüz, erken geç gelirim dememiştir.
Eğer hazır değilsen, ne için duruyorsun?
Ne ahmaksın ey nefsim, sana yazıklar olsun!
Senin halin benziyor, şu çocuğun haline.
Talebedir ve lakin çalışmaz derslerine.
Zanneder ki, hepsini öğrenirim bir anda.
Lakin günü gelince, kaybeder imtihanda.
Eğer hafif görürsen Allah’ın azabını,
Bir kibrit alevine yaklaştır parmağını.
Bir zerrecik ateşe, bak, dayanamıyorsun.
Cehennem ateşini, sen ne zannediyorsun?
Oradan bir kıvılcım dünyaya gelse eğer,
Onun hararetinden, bu dünya erir, biter.
Sonra buyuruyor ki kitabında Rabbimiz:
(Bazı günahkârlara, biz azab ediciyiz.)
Bunu bildiğin halde, kendine gelmiyorsun.
Biraz utan ey nefsim, sana yazıklar olsun!
Eğer ki (O rahimdir, O kerimdir) diyorsan,
Affeder ümidiyle, günaha giriyorsan,
Bil ki, mahluklarına çok ise de şefkati,
Lakin azabının da, pek fazladır şiddeti.
Belki diyeceksin ki: (İnanırım bunlara.
Lakin gelemiyorum fazla sıkıntılara.)
Fakat bu sıkıntılar, çok olsa da, nihayet,
Ahiret sıkıntısı yanında hiçtir elbet.
Eğer dayanamazsan bu az sıkıntılara,
Nasıl dayanacaksın mahşerde olanlara?
Bunları bile bile, günaha giriyorsun.
Kendine gel ey nefsim, sana yazıklar olsun!)
nefis siiri, nefis muhasebesi ile ilgili şiirler