Nisa Suresi 140.ayetten ne anlamalıyız?
Ercan10
Nisa suresi 140. ayette; Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve alaya alındığını işittiğinizde, başka bir söze geçmedikçe, onlarla bir arada oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz, denilmektedir. Ders kitaplarında gördüğümüz ALLAH’A haşa hakaret ya da İslam’a uygun düşmeyen terimleri gördüğümüz zaman dersi bırakmalımıyız ayrıca tv ve radyo da İslam’a uygun olmayan konuşmalar olduğunda ne yapmalıyız.
Yorum: Nisa Suresi 140.ayetten ne anlamalıyız?
imam
Münafıkların Sıfatları, Cezaları Ve Müminlere Karşı Tavırları
(Ayetler bir bütündür bir ayetle anlaşılmaz.)
137- İman edip sonra inkâr eden, sonra iman edip tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenleri Allah bağışlamayacak ve onları doğru yola eriştirmeyecektir.
138- Münafıklara kendilerine can yakıcı bir azap olduğunu müjdele.
139- Onlar müminleri bırakıp kâfirleri dost ediniyorlar. Yoksa onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hiç şüphesiz bütün izzet ve şeref Allah’a aittir.
140- Allah size kitabınızda "Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman başka bir söze geçmedikleri müddetçe onlarla birlikte oturmayın. Aksi takdirde siz de onlar gibi olursunuz." diye hüküm indirmiştir. Hiç şüphesiz Allah bütün münafıkları ve kâfirleri cehennemde toplayacaktır.
141- Onlar daima sizi gözetlerler. Allah tarafından size bir fetih nasip olursa "Biz de sizinle beraber değil miydik?" derler. Eğer kâfirlere bir nasip (zaferden bir pay) olursa onlara "Biz size üstünlük sağlayıp sizi müminlerden korumadık mı?" derler. Allah kıyamet gününde aranızda hüküm verecektir. Allah müminlere karşı kâfirlere asla hiç bir imkân vermeyecektir.
——————————–
Ayetlerin Açıklaması
İmanlarını açığa vurup da sonra küfre dönenler, sonra iman edip daha sonra küfredenler, daha sonra aşırı gidip küfürde devam edenler ve sonra da küfür üzerinde ölen kimseler için mağfiret yoktur. Onlara hayır yolu gösterilmez.
Yani kendilerinde dinden dönme fiili tekrar tekrar görülenler, ziyadesiyle küfür etmeleri ve küfür üzerinde ısrar etmeleri beklenenler, imanın gerçeğini anlamak için kabiliyeti kaybedenler, hidayet üzerine sebatkâr olmaya çalışmayanlar, Allah’ın mağfiretini, rahmetini, ihsanını ve rızasını asla elde edemeyeceklerdir. Bu tereddütten sonra cennete ve cennetteki hayır, kurtuluş ve saadete asla ulaşamayacaklardır. Zira hayatları boyunca onların tevbe ettikleri görülmemiştir. Onlar ölünceye kadar küfürleri, tuğyanları ve İslâm’a olan düşmanlıklarında devam etmişlerdir.
Ey Muhammed! Bu münafıkları ve kâfirlere meyleden ve onlarla dostluk kuran diğerlerini cehennem ateşinde derecesi bilinmeyen acıklı bir azapla müjdele, yani bununla korkut.
Hayırb akıbetin takva sahiplerine ait olduğunu, zira Allah’ın takva sahipleriyle beraber olduğunu bilmeyerek üstünlüğün kâfirlere ait olacağını zannetmeleri, bu sebeple de müminlerin dostluğunu terk etmeleri, kâfirleri dost ve yardımcı edinmeleri münafıkların sıfatlarındandır.
Daha sonra Cenab-ı Hak onların bu tavırlarını reddetmiş, onları azarlamış ve eğer onlar bu tavırlarıyla kâfirlerin yanında izzet, şeref ve üstünlük arıyorlarsa hata ettiklerini belirtmiştir. Zira izzet, şeref ve üstünlük dünya ve ahi-rette Allah’ındır. Allah bunu dilediğine verir.
Ayetten murat izzet, şeref ve üstünlüğün sonunda Allah’ın, Yahudilere ve diğer insanlara karşı izzet vereceğini vaad ettiği Allah dostlarının olduğudur. Cenab-ı Hak buyurdu ki: "İzzet (şeref, üstünlük, kuvvet, hakimiyet ve yücelik) Allah’ın, Rasulünün ve müminlerindir." (Münafikun, 63/8).
İbni Abbas diyor ki: "İzzeti onların yanında arıyorlar" ayetiyle Kaynuka oğullan kastedilmektedir. Zira Abdullah b. Übeyy b. Selul onlarla dostluk kurmuştu.
Cenab-ı Hak daha sonra imanında sadık olan müminleri ve kendini mümin gösteren münafıkları Allah’ın ayetleriyle alay eden kâfirlerin meclislerinde oturmaktan nehyetti. Onlara kulak vermeyin, başka bir söze girinceye kadar onlarla birlikte oturmayın. Çünkü siz onlarla birlikte oturursanız onların sözlerine razı olmanız sebebiyle küfürde onlara ortak olursunuz.
Bu ayet aynen şu ayet gibidir: "Bizini ayetlerimize dalan (ileri-geri konuşan) kimseleri gördüğün zaman onlar başka bir söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir." (En’am, 6/68).
Nehyin sebebi şudur: Müşrikler meclislerinde Kur’an hakkında ileri geri konuşuyorlar, Kur’an’la alay ediyorlardı. Müşrikler böyle ileri-geri konuşmaya devam ettikleri müddetçe Müslümanlar onlarla birlikte oturmaktan nehyolun-dular.
Medine’deki Yahudi alimleri de aynen müşrikler gibi hareket ediyorlardı. Bunun üzerine Müslümanlar Mekke’de müşriklerle birlikte oturmaktan nehyo-lundukları gibi Yahudi alimleriyle de oturmaktan nehyolundular. Kur’an hakkında ileri geri konuşan Yahudi alimleriyle beraber oturanlar münafıklardı. Dolayısıyla onlara: "Siz de küfürde Yahudi alimleri gibisiniz" denilmiş oldu.
Burada münkerin karşısında susan kimsenin günaha ortak olduğuna ima edilmektedir.
< Daha sonra Cenab-ı Hak hepsinin sonlarını beyan etti. Münafık ve kâfirlerin tamamını yani kâfirler ve onlarla birlikte oturanların tamamını cehennemde toplayacağını kararlaştırdı. Zira bunlar dünyada Allah’ın ayetleriyle alay etmek üzere toplandıkları gibi kıyamet günü azapta bir araya geleceklerdir. Zira bir şeye razı olanın hükmü tamamen onu işleyen kimsenin hükmü gibidir.
Cenab-ı Hak sonra münafıkların bazı durumlarını beyan etti. Onlar müminler için meydana gelecek hayır ve şerri beklemektedirler.
Müminlere Allah tarafından bir zafer, fetih veya ganimet nasip olursa "Biz de destekleyici ve teyit edici olarak sizinle beraberdik, bize de ganimetten bir pay ayırın, bizim hak kazandığımız taksimde bizi de ortak edin" diye iddiada bulunmuşlardı.
Kâfirlere bir zaferden nasip olduğu zaman -Meselâ Uhud’da olduğu gibi-münafıklar onlara şöyle dediler: Sizi biz galip kılmadık mı? Size öldürme ve esir etme imkânını biz vermedik mi? Müminlere karşı size yardımcı olmadık mı? Biz Müslümanları sizin yerinize oyalamak, onların kalplerine korku ve endişe vermek suretiyle size yardımcı olduk. Bundan dolayı onlar sizinle çarpışmaktan çekindiler. Onların sizin üzerinize hakim olmasını engelledik. O halde elde ettiğiniz ganimetten bizim de nasibimizi getirin.
Müslümanların zaferinin "fetih", kâfirlerin zaferinin "nasip" olarak adlandırılmasının sebebi Müslümanların şanını yüceltmek ve kâfirlerin elde ettiği payı küçümsemektir. Zira Müslümanların zaferi büyük bir hadise olup bu sebeple gök kapıları açılmakta, melekler Allah dostlarına yardım için inmektedirler. Kâfirlerin nasibi ise Zemahşerî’nin de dediği gibi[190], sadece basit bir hissedir ve dünyadan elde ettikleri küçük bir paylardır.
Cenab-ı Hak daha sonra müminlerle münafıklar arasındaki durumu kesin çizgilerle belirtti: Ey sadık müminler ve ey yalancı münafıklar!.. Allah kıyamet günü aranızda hüküm verecek, herkese amelinin karşılığını verecektir. Müminler cennete, münafıklar cehenneme gireceklerdir.
Sonra da Allah Teâlâ vesveseci münafıkların sarılabilecekleri bütün ümitleri de kesip attı: Müminler Allah’ın şeriatına ve dinine sarılmaya devam ettikleri müddetçe Allah kâfirlere müminleri tamamen ortadan kaldırma, müminleri yok etme imkânı vermeyecektir. Bazan kâfirler bir zafer elde etseler de bu geçici bir zafer olacaktır. Zira hayırlı sonuç dünya ve ahirette sadece takva sahiplerinin olacaktır. "Müminlere yardım etmek bizim üzerimize borçtur." (Rum, 30/47); "Siz Allah’a (Allah’ın dinine yardım ederseniz) O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar." (Muhammed, 47/7). [191] >
Yorum: Nisa Suresi 140.ayetten ne anlamalıyız?
imam
Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler
Bu ayetler şu noktalara işaret etmektedir:
1- Kâfir iman ettiği zaman eski küfrü affolunur, ancak tekrar döner, inkâr ederse önceki küfrü affolunmaz. Bunun delili Sahih-i Müslim’de Abdullah b. Mes’ud (r.a.)’dan rivayet edilen şu hadis-i şeriftir.
Sahabeden bazıları Peygamberimiz (s.a.)’e:
Ya RasulAllahL Biz cahiliyetteki amelimizden sorumlu olacak mıyız? diye sordular. Peygamberimiz (s.a.):
Sizden kim İslâm’da güzel amel işlerse öncekilerden sorumlu olmaz. Kim kötülük işlerse hem cahiliyetteki hem de İslâm’daki amelinden sorumlu olur, buyurdu. Bir başka rivayete göre "Kim İslâm’da kötülük işlerse önceki ve sonraki ile sorumlu olur." denmiştir.
Buradaki "kötülük" küfür manasındadır. Zira burada kötü amel işlemek manası uygun ve doğru değildir. Zira böyle olursa İslâm’ı kabul etmenin kendinden önceki amelleri silmemesi gerekir. Ancak ölünceye kadar bütün günahlardan masum olan kimse bundan müstesna sayılır. Böyle bir şey de icma ile batıldır [192]
2- "Onları hidayet yoluna iletmez" ayetinde kadercilere reddiye vardır. Zira Cenab-ı Hak kâfirlere hayır yolunu göstermez. Böylece kul hidayetten Allah Teâlânm iradesiyle mahrum olur.
3- "Şüphesiz ki iman edip daha sonra küfredenler" ayeti mürtedlerin hükmünü yani dinden dönmenin bütün amelleri boşa çıkaracağı hükmünü ihtiva etmektedir.
4- Acıklı azap Allah Teâlâ’nm haber vermesiyle hiç şüphesiz münafıklara mahsustur. Allah’ın haberi ise değişikliğe uğramaz.
5- "Kâfirleri dost edinenler…" ayetiyle tevhid ehlinden masiyet işleyenlerin münafık olmadıklarına delil vardır. Zira Müslüman kâfirleri dost edinmez.
Ayet kâfirlerle dostluk yapılmamasını ve onların dinle ilgili amellerde yardımcı kabul edilmemesini ihtiva etmektedir.
Sahih hadiste Hz. Aişe (r.a.)’den rivayet edildiğine göre müşriklerden bir adam Peygamberimiz (s.a.) ile beraber savaşmak üzere İslâm ordusuna katıldı. Efendimiz (s.a.) o kimseye:
Dön. Biz müşrikten yardım istemeyiz buyurdu. [193]
6- İzzet yani galibiyet, hakiki ve tam kuvvet Allah’ındır.
7- Allah’ın ayetleriyle (Kur’anla) alay eden kâfirlerin meclislerinde oturmak haramdır. "Size kitapta şu hüküm indirildi…" ayetindeki hitap genel olup dürüst veya münafık olarak imanını ortaya koyan herkes içindir. Zira bu kimse imanı ortaya koyunca Allah’ın kitabının emirlerine sarılması gerekir. Halbuki münafıklar Yahudi bilginleriyle birlikte oturuyor, Kur’anla alay ediyorlardı.
"Başka bir söze -yani küfürden başka bir söze- dolmadıkça onlarla birlikte oturma. O halde sen de onlar gibi olursun" ayeti kendilerinden bir münker görüldüğü zaman günahkârlardan kaçınmanın vacip olduğuna delâlet etmektedir. Zira onlardan kaçınmayan kimse onların davranışına razı olmuş demektir. Küfre rıza ise küfürdür. Cenab-ı Hak "O halde sen de onlar gibi olursun" buyurmaktadır. Buna göre bir masiyet meclisinde oturup onları yadırgamayan kimse günahta onlarla birlikte eşit derecede olur. O kimse masiyet konuştukları ve masiyet işledikleri zaman onları uyarmalıdır. Eğer onların bu durumundan hoşlanmadığını bildirmeye muktedir değilse onların yanından kalkmalıdır ki bu ayette adı geçenlerden olmasın.
Masiyet işleyenlerden kaçınmak sabit olduğuna göre bid’at ve nefsî arzular peşinde koşanlardan sakınmak evlâdır.
8- Münafıkların tavır ve tutumları şaşılacak, alay edilmeyi ve her iki taraftan kovulmayı gerektiren çok zayıf bir tutumdur. Zira münafıklar bir taraftan kendilerini Müslümanlara destek olan ve cihadlarmı teyit eden kimseler olarak onların ganimetlerini arzu ediyorlardı. Diğer taraftan da kâfirlere gidip onları savunduklarını ve onlar adına Müslümanları basite aldıklarını, böylece Müslümanların onlardan korktuklarını söyleyerek kâfirlerin ganimetlerine konmayı arzu ediyorlardı
"Sizi daima gözetleyenler…" ayeti münafıkların da Müslümanlarla birlikte gazvelere çıktıklarına delâlet etmektedir. Bunun için "Biz sizinle beraber değil miydik?" demişlerdir. Ayrıca ayet münafıklara ganimet verilmediğine delâlet etmektedir. Bunun için onlar ganimet talebinde bulunmuşlar ve "Biz sizinle beraber değil miydik?" demişlerdir.
Münafıkların "Biz ‘sizinle beraber değil miydik ?" sözüyle Müslümanlara minnette bulunmak istediklerini de ihtimal dahilindedir. Yani biz onların haberlerini size bildiriyorduk. Biz sizin yardımcılarınız idik, manasmdadır.[194]
9- "Allah müminler üzerine kâfirlere asla üstünlük vermeyecektir" ayeti hakkında İbnü’l-Arabî ve ona tabi olarak Kurtubî [195] şu beş vechi zikretmiştir:
a) Cenab-ı Hak kâfirlere müminler üzerine kendi tarafından bir üstünlük vermeyecektir. Ancak sizler birbirinize batılı tavsiye ederseniz, münkeri neh-yetmezseniz, tevbeyi terk ederseniz düşmanın sizin üzerinize musallat olması sizin tarafınızdan ve sizin sebebinizle olur. İbnü’l-Arabî bu tefsirin çok nefis olduğunu söylemektedir.
"Sebil" kelimesinden murad "hüccet, delil" demektir.
Bu durum kıyamet günü olacaktır. Taberî bu görüşü tercih etmiş, İbnü’l-Arabî de bu husustaki haberin faydasız olması sebebiyle bu görüşü zayıf bir görüş olarak kabul etmiştir.
b) Benim de tercih ettiğim bir başka görüşe göre Allah kâfirlere müminlerin devletini yok edecek, izlerini silecek, müminlerin varlığını ortadan kaldıracak bir imkân vermeyecektir. Nitekim Sahih-i Müslim’de Sevban (r.a.)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.) şöyle buyurmaktadır:
"Rabbimden müminler üzerine onların vatanlarını mubah sayacak (onları tamamen ortadan kaldıracak) kendilerinden başka bir düşman musallat etmemesi için dua ettim."
Bu ayet hakkında Cassas diyor ki: Kocanın dinden dönmesi sebebiyle eşler arasında ayrılık vaki olması hususunda bu ayetin zahiri delil olmaktadır. Zira nikâh akdi kocaya hanımını evinde tutma, cezalandırma ve evden dışarı çıkarmama hakkı, kadına da nikâh akdinin gerektirdiği hususlarda kocasına itaat etme yükümlülüğü getirmektedir.
Nitekim Cenab-ı Hak, "Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler" buyurmaktadır. Bu ayet kocanın dinden dönmesi sebibiyle ayrılığı ve kocanın hanımı üzerindeki haklarının ortadan kalkacağını gerekli kılmaktadır. Çünkü nikâh devam ettiği müddetçe kocanın hakları sabittir. Kocanın hanımı üzerindeki yetkileri devam etmektedir.
Ercan10
ALLAH razı olsun imam hocam hepsini okudum emeğine sağlık tam anlayamadım kusura bakmazsan kısaca ne yapmalıyım? Arif veya şema hocamında görüşünü almak isterim müsaitseler.
Buradan biraz şöyle anladım ayette normal Mümin için değil alay edilmesi hoşuna giden haz duyan kişiler için mı demektir hocam
imam
Ayet tefsirini istiyorsan öyle bir iki cümle ile açıklanmaz, uzun olabilir oku hatta bir kaç defa oku ki anlayasın.
Ercan10
Hocam kısaca cevap isteyim o zaman sizden cevabı mümkünse kafama baya takildı
Elazığlı
Alay edilen yerde başka bir niyetle oturmak ve alay edenlerle muhattap olmamak (mesela: otobüste giderken oturma amacın bir yere gitmek ya da okulda oturma amacın bilgi edinmek) rıza göstermekten sayılır mı?
imam
Küfür ortamını terk etmek gerekir ama bazen terk etme imkanı olmuyor mesela okuldaki sınıf gibi otobüs gibi
Bu durumda kalben buğz edip yüz çevirmek yeterlidir
——————
Ercan10
Yolladığım yazıda en az okuman gerekeni kalınlaştırmıştım o bölümü oku özet sayılır
nisa 140, dinle alay edenlerle oturmak, nisa 140 televizyon