Evlilikle ilgili hükümler

Evlilikle ilgili hükümler

karia
Kadın ve velilerinin evlilik için seçtikleri kişinin sıfatlarına dikkat etmeleri

Kadın ve velilerinin evlilik için seçtikleri kişinin sıfatlarına dikkat etmeleri gerekir. Kadın dindar, iffetli, güzel ahlâklı, içki içmeyen, kötü ve çirkin işlere bulaşmamış bir erkekle evlenmelidir.

Ahlâklı ve dindar bir elçiyi geri çevirmemek güzel bir şeydir. Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Ahlâkını ve inancını beğendiğiniz bir elçi kapınıza geldiğinde kızınızı onunla enlendirin. Böyle yapmazsanız yer yüzünde fitne ve büyük fesada yol açmış olursunuz."

Evlilikte koşuşturmak, aracı olmak ve iki tarafı razı ettirmek sünnettir.

Erkek, evleneceği kadının yüzüne bakabilir. Hutbe okunmadan önce birbirleriyle konuşabilirler. Yine erkeğin evleneceği kadının yüzüne, saçına, boynuna, ellerine, ayaklarına, bileklerine ve diğer yerlerine şehvet kastıyla olmaması şartıyla bakması caizdir.

Kadın ve erkeğin kendileri veya vekil tuttukları biri akdi okuyabilir. Akit meclisinde şahitlerin olması şart değildir. Aynı şekilde din adamının da akdin doğruluğu için huzuru şart değildir.

Müslüman veya kitap ehli bakire bir kızla evlenirken, eğer ayrı yaşamıyorsa ve emri kendi elinde değilse, babasının veya baba tarafından dedesinin onayını almak şarttır.

Ergen bir kızın, kendi ayarında şer’an ve örfen uygun biriyle evlenmesine engel olurlarsa veya kendi evliliğinde kesinlikle yetki vermiyorlarsa ya da ulaşma imkânı olmadığından izinlerini alamıyorsa ve o da o anda evlenmeye gerek duyuyorsa, babasının veya dedesinin onayını alması şart değildir.

Şer’î yoldan evlendikten sonra dul kalan bir kadının, evlenirken babasının veya baba tarafından dedesinin onayını alması şart değildir. Ama zina gibi şer’î olmayan yoldan dul kalan kadının hükmü, bakire kız hükmündedir.

Evlenmediği için kendi nefsine hâkim olamayarak harama düşen kimsenin evlenmesi farzdır.

Erkeğin, hanımına nafaka vermesi vaciptir. Hanımının Müslüman, kitap ehli Yahudi veya Hıristiyan olması hükmü değiştirmez.

Erkeğe, hanımının nafakasını vermesinin farz olması, onun fakir veya muhtaç olmasından dolayı değildir. Hanımı zengin ve ihtiyaçsız da olsa nafakasını vermesi vaciptir.

Yolculuk esnasında erkeğin hanımının ücretini, ihtiyacını ve nafakasını, evdeki masraftan fazla da olsa, ödemesi fazdır. Aynı şekilde hayatî bir zaruretten dolayı hanımı yalnız olarak yolculuk etmesi gerekiyorsa masraflarını ödemelidir. Örneğin hasta olur, iyileşmesi için de doktora gitmesi gerekirse, kadının nafakasını, yol masraflarını, ilâç parasını ve diğer harcamaları ödemelidir.

Eğer erkek şer’î bir veçhi olmadan, hanımına eziyet eder, tartışır ve geçimsizlik yaparsa kadının konuyu şer’î hâkime götürmesi caizdir. Hâkim de onu iyi geçinmeye zorlar. Eğer kabul etmezse cezalandırır. Bunun da faydası olmazsa hanımını boşamasını ister. Onu da kabul etmezse ve boşamazsa, şer’î hâkimin kendisi kadını boşar.

Kadının kendi kocasının menisiyle (spermiyle) sun’î dölleme yaptırması caizdir. Ama bu iş onun başka bir harama düşmesine sebep olmamalıdır. Örneğin kadının bakılması caiz olmayan yerlerine bakmaktan ve benzeri haramlardan kaçınılmalıdır.

Kadına büyük zararı dokunmayacaksa, hamile kalmamak için spiral takması caizdir. Erkeğin razı olup olmaması da fark etmez.

Kadının, kendisine büyük zararı dokunmayacaksa veya yabancı erkeğin ona dokunması ya da haram bir yerine bakması gibi takılırken harama mürtekip olmayacaksa, hamileliği önleyen âletleri taktırması (kullanması) caizdir.

Kadının çocuğunu, ruh verildikten sonra, ne sebeple olursa olsun düşürmesi caiz değildir. Ama ruh verilmeden önce onun kalması annesine örfen tahammül edilmeyecek veya çok rahatsız edecek zarara sebep olursa, çocuğu aldırması caizdir.

Eğer kadın çocuğunu bilerek düşürürse, diyet vermesi farz olur. Aynı şekilde baba veya doktor gibi üçüncü bir şahıs çocuğun düşmesine sebep olursa, diyet vermesi farz olur.

Sorular & Cevaplar

Soru: Batıda yaşayan bir Müslümanın evlenmesi için, imam hakkını yardım olarak vermemiz mümkün müdür?

Öte taraftan burada harcanan para da çok fazla olup, bu parayla Müslüman ülkelerdeki birçok mümin kadın ve erkeklerin evlenmesi mümkündür. Diğer taraftan hak sahiplerinin birçoğunun hakkını, imam hakkından kullanmadan doğru olmadığını da bilmekteyiz.

Cevap: Muhtaç mümini evlendirmek, imam malının harcanacağı yerlerden biri olmakla beraber müçtehidin veya vekilinin izni olmadan evlilik veya benzeri yerlerde harcanması caiz değildir. İmam hakkını, harcanabileceği en çok hak sahiplerine sarf etmek farz değildir. Ama burada daha önemli yerde harcanması gerekir. Bu da yerlerine göre değişebilir.

Soru: Otuz yaşını geçmiş bir kızın evlenme konusunda velisinden izin alması vacip midir?

Cevap: Eğer kendi işlerinde müstakil değilse izin alması vaciptir. Hatta müstakil dahi olsa izin alması ihtiyaten farzdır.

Soru: Kadın şer’î hâkimden ne zaman talâkını isteyebilir. Eğer kadının kocası kendisine kötü davranıyorsa veya cinsel isteklerini tatmin edemediği için harama düşmekten korkuyorsa, talâkını istediği taktirde şer’î hâkim onu boşar mı?

Cevap: Eğer kocası, kadının haklarını yerine getirmiyorsa ve şer’î hâkim ikisinden birini (kadının haklarını vermesini veya boşamasını) istemesine rağmen boşamaktan kaçınıyorsa, bu durumda şer’î hâkimin kendisi kadını boşar. Şer’î hâkimin boşama yetkisine sahip olduğu yerler şunlardır:

1- Nafaka vermekten ve talaktan kaçınıyorsa. Nafaka vermeğe gücü olmadığı durumlar da ve boşamaktan kaçındığı durumlar da aynı hükümdedir.

2- Ona eziyet ve zulüm ettiği ve Allah’ın emrettiği gibi davranmadığı durumlarda.

3- Kocasının hicret edip kadının terk edilmiş duruma düştüğü hâllerde. Ne kocası, ne de kendisini kurtaracak birinin olmadığı durumlarda. Ama kocasının tamamen cinsel isteklerini karşılamadığı ve kadının harama düşmekten korktuğu durumlarda kocanın karısının zikredilen ihtiyaçlarını gidermesi veya onun boşanma isteğini yerine getirmesi ihtiyaten farz olmakla beraber, koca bunu yapmazsa kadının sabredip beklemesi gerekir.

Soru: Doktorlar bazen ceninin ciddî bir hastalığa yakalandığı sonucuna ulaşıyorlar ve çocuğu almaya (düşürmeye) karar veriyorlar. Zira dünyaya gelirse, ya ayıplı olarak gelecek veya doğduktan sonra yaşamayacaktır. Doktorun bu çocuğu alma ve kadının da buna razı olma hakkı var mıdır? Cenin ne zaman düşürülebilir, bu durumda kim diyet vermelidir?

Cevap: Çocuğun sadece ayıplı olarak doğması veya doğduktan kısa bir süre sonra ölmesi onun düşürülmesine asla cevaz vermez. Kadının bu işe razı olması caiz olmadığı gibi, doktorun da onu alması caiz değildir. Düşürme olayını gerçekleştiren kimse, diyet (kan parasını) vermelidir.

Soru: Kadın çocuk istemediğinden, kendisine herhangi bir zararı dokunmadığı hâlde, çocuk canlanmadan önce düşürebilir mi?

Cevap: Çocuğun kalması annesine zarar vermiyorsa, tahammülü güç bir zorluğa da düşmüyorsa çocuğu düşürmesi caiz değildir.

Genel hükümler

Açık film ve fotoğraflara lezzet ve şehvet kastı olmasa dahi bakmamak ihtiyaten farzdır.

Kadının yemek yapmak, dikiş dikmek, temizlik, çamaşır yıkamak ve zevk almakla alâkası olmayan diğer ev işlerini üstlenmesi vacip olmamakla birlikte müstehaptır.

Bazı âlimler, her türlü lezzet ve cinsel zevklerin yalnız evlilik hayatında ve aile çerçevesi içerisinde sınırlı olduğu görüşündedir. Zira bu, hem erkek ve kadının, hem de bütün ailenin hayrınadır. Onun için İslâm örtünmeyi, kadının yabancı erkeklerle bir araya geldiği durumda farz etmiştir.

Sorular & Cevaplar

Soru: Kadınların özel sorunlarına cevap verecek bir din âlimine ihtiyaçları çoktur. Bazı soruların özel oluşunu da göz önüne alırsak, bu soruları açıkça din âlimlerine sorabilirler mi? O da bu sorulara açık bir şekilde cevap verebilir mi?

Cevap: Evet, şer’î hükümleri öğrenmek ve öğretmek için, iki taraf için de bu caizdir. Ama iki tarafın da niyetlerinin doğruluğu, iffete riayet etmeleri, çekingen davranmaları, tasrih edilmesi çirkin olan şeyleri açıkça demekten kaçınmaları gerekir.

Soru: Tesettürlü kadınlardan birçoğu çenelerini ve çenelerinin altından bir kısmını açıkta bırakarak boyunlarını örtmekteler. Bu şekilde örtünmeleri caiz midir? Açılması caiz olan yüzün miktarı ne kadardır. Kulaklar da yüzden sayılır mı?

Cevap: Yüz kulakları kapsamaz. Bu yüzden kulakları kapamak vaciptir. Ama başı örterken çene ve çene altının görünmesi caiz olan miktar mütearef olmalıdır. Bu kısım (mütearef miktar) yüzden sayılır.

Soru: Yüzünü kapatmayan bir kadının yüzündeki tüyleri temizlemesi, kaşlarını düzeltmesi ve yüzüne hafif tabiî pudra vurması caiz midir?

Cevap: Haram düşmeme şartıyla ve yabancı erkeklerin kendisine haram bakışlarla bakması niyeti olmadan, yüz tüylerini temizlemek, kaşları düzeltmek, yüzü -caiz olduğu miktarda- açmaya engel değildir. Ama güzel gözükmek için yüzüne pudra vurmuşsa yüzünü kapatmalıdır.

Soru: Müslüman bir kadının, yürürken yere değdiğinde dikkatleri çekecek şekilde ses çıkaran, yüksek topuklu ayakkabı giymesi caiz midir?

Cevap: Yabancı erkeklerin dikkatini çekmek kastıyla olur veya bir çeşit fesada yol açarsa caiz değildir.

Soru: Kadının, ziynet kastıyla yüzük, küpe, bilezik takması helâl midir?

Cevap: Helâldir. Harama düşmeyeceğine emin olursa ve yabancıların dikkatini celp etmek kastıyla olmazsa yüzük ve bilezik takmasının sakıncası yoktur. Küpeyi ise yabancılara karşı örtmelidir.

Soru: Müslüman bir bayanın, erkek ve kızların karışık oldukları Batı üniversitelerinde okuması caiz midir? Öte taraftan bu okullar erkek ve kız öğrencilerin davranışlarını da etkilemektedir.

Cevap: İnancını koruyabileceğine, tesettür gibi şer’î farzları yerine getirebileceğine, haram bakış ve dokunuşlardan uzak kalabileceğine, o ortamdaki inhiraf ve değişimden etkilenmeyeceğine güveniyorsa sakıncası yoktur. Aksi takdirde caiz değildir.

Soru: Âdet gören bir kadının vacip yedi secde ayetlerinin dışında Kur’an okuması caiz midir? Eğer caiz ise keraheti var mıdır? Bununla sevap alır mı veya sevabı az mı olur?

Cevap: Vacip secdelerin olduğu ayetlerin dışında Kur’an okuması caizdir. Yedi ayetten fazla okumasının mekruh olması da, sevabın az olması anlamındadır.


Cevap: Evlilikle ilgili hükümler

Üstad
Evleneceklerin durumuna göre nikâhın hükmü farz, vacib, sünnet, haram, mekruh veya mübah kısımlarına ayrılır:

1. Evlenmediği taktirde zinaya düşeceği kesin olan kimsenin -mehri verecek ve eşinin geçimini sağlayacak durumda ise- evlenmesi farzdır.

2. Yine evlenmezse zinaya düşme tehlikesi bulunan kimsenin -mehir ve nafakayı sağlayacak durumda ise- evlenmesi vacibtir. Hanefiler dışındaki çoğunluk farz ve vacib arasında bir ayırım yapmaz (İbnül-Hümâm, a.g.e., II, 342; el-Kâsânî, el-Bedâyî’, II, 260 vd.).

3. Evlenince, eşine zulüm yapacağına kesin gözüyle bakılan kimsenin evlenmesi haramdır. Hem zinaya düşme, hem de eşine zulüm yapma korkusu bulunan kimsede haramlık yönü tercih edilir. Çünkü bir konuda helâl ve haram birleşince, prensip olarak haram üstün tutulur ve ondan kaçınmak gerekir. Nitekim ayet-i kerimede, "Evlenmeye güç yetiremeyenler, Allah kendilerine fazlu kereminden zenginletinceye kadar iffetlerini korusunlar" (en-Nûr, 24/33) buyurulur.

4. Eşine zulüm yapacağından korkulan kimsenin evlenmesi mekruhtur (el-Mevsılî, el-İhtiyâr, III, 82).

5. Cinsel bakımdan itidal halde bulunanların evlenmesi sünnettir. İtidal; evlenmezse zinaya düşeceğinden korkulmayan, evlenirse de eşine zulüm yapacağından endişe duyulmayan kimsenin halidir. Toplumda çoğunluğun bu durumda olması asıldır. Yukarıda zikrettiğimiz, evlenemeyen gençlere oruç tutmayı tavsiye eden, evlilik konusunda aşırı çekimser kalmağa karar veren üç sahabeyi uyaran hadisler bunun delilidir.

Diğer yandan Hz. Peygamber ve Ashab-ı kiram evlenmişler ve onlara uyanlar da bu sünneti sürdürmüşlerdir. Tercih edilen görüş budur (bk. el-Fetâvâl-Hindiyye, I, 267).

İmam Şâfiî’ye göre ise, bu durumda evlenmek mubahtır. Evlenmek veya bekâr kalmak caiz olur. O’na göre, vakitlerini ibadete ayırmak ve ilimle uğraşmak evlilikten daha üstündür. Dayandığı deliller şunlardır: Cenab-ı Hak Yahyâ peygamberi şu sözlerle övmüştür: "…efendi, nefsine hakim, iffetli" (Âl-i İmrân, 3/39). Ayetteki hasûr ifadesi; gücü yettiği halde kadınla cinsel temas kurmayan kimse anlamına gelir. Evlilik daha üstün olsaydı, bunu terketmek övülmezdi. Çoğunluk fakihler bu örneğin daha önceki şeriat uygulaması olduğunu, İslâm ümmetini bağlamadığını söylemişlerdir.

İmam Şâfiî’nin diğer bir delili şu ayettir: "Haram olanlar dışındaki kadınlar, onları mallarınızdan harcayarak almak, onlarla evlenmek ve zinâ etmemek şartıyla size helal kılındı" (en-Nisâ, 4/24). Bir şeyin helal olması mübah olması demektir. Çünkü bu iki kelime birbirinin eş anlamlısıdır. Diğer yandan evlilik, kişiye cinsel yönden yarar sağlar. Yararına olan bir işi yapmak ise bir kimseye vacib olmaz. Böylece evlilik yeme, içme, alış-veriş gibi mübah olan muamelelerdendir (ez-Zühaylî, el Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, VII, 33, 34; İbn Hacer el-Askalânî, Bülûğul-Merâm min Edilletil-Ahkâm, Terc. Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1967, II, 228 vd.; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, s. 183, 184).


Yanıt: Evlilikle ilgili hükümler

mahfuzanik
ben yeni üye oldum aranıza hepineze selamün aleyküm kardeşlerim. insan evlendikten sonra tüm günahlarının affedileceği anadann doğma tertemiz bir insanmış gibi olacağı tabiki namaz borçları oruç borçları vb hariç diğer nefsi işlenilen günahların evlendikten sonra affedileceği sağlam bir tövbeyle tabi bu konuda bir hadisin olduğunu düşünüyorum öğle duymuştum yanlız bana sağlam bir kaynak lazım böğle bir hadisin kaynağıyla beraber hadisi bulabilirmisiniz ben forumda bir hayli aradım bulamadım. lütfen Allah rızası için bu iyiliği bana yapın lütfen abilerim veya kardeşlerim söylesinler Allah rızası için…


Evlilikle ilgili yardım

Sophia
Merhabalar ablam 4 aydır tanıdıgı bırıyle hemen evlenmeyı düşünüyor.(evlenecegı kısıyı ınternetten tanıdı).Evleneceği kisi bize uygun bırı degıl tum olumsuz tarafları ıcın benım ıcın onemlı degıl dıyor.Gözleri kör olmuş gıbı sankı.Annem ve babam bu konuda razı degıl . ama ablam kesinlikle soyledıgımız seylerı onemsemıyor razı olmazsanız kacarım dıyor.Biz bütün aıle olarak bu kısının ablamı mutlu edecegını dusunmuyoruz.Ablam okulu yenı bıtırdı ve bana kalırsa bır bosluga dustu . Bu boslukta da doğru gozle ,guzel kararlar alamıyor.Biz ona dogruyu gostersekte kabul etmıyor.

Bu durum ıcın hangı duaları okumalıyım da ablam bıraz gerceklerı gorsun aklıyla beynınle kalbıyle doğru bır karar versın .Nolur bana bır yol gosterın.Biz aılecek konusmayı denedık ama bizi dınlemıyor.


bahadır emin
itikadi bozuk değilse ibadetini de yapıyorsa evini de geçindirecekse gerisi teferruata girer.

Aşkın gözü kördür 🙂


NURİMERCAN
açıkçası bende buna benzer bir evlilik yaptım..çok dürüst olmama ve herşeyi konuşmuş olmama rağmen boşanma aşamasındayız dava hala devam ediyor..eşimde benimle evlenmezse kendini öldüreceğini söylüyordu o derece sevdik ve ölümü göze alarak kaçarak evlendik..eşim doğuluydu ben bir erkek olarak herşeyi göze aldım ve rızası ile kaçtık.3 yaşında oğlumuz var..evlenmeden önce biraz içki içerdim evlendikten sonra bir kaç kez içki içtim diye benden boşanmak istiyor..açıkçası kadınları anlamak çok zor…birde kader diyelim..kader nasıl değişir rabbim dilerse samimi bir duayla gerisini rabbim bilir …illaki o kişiyle evlenecekse rabbimde buna izin verecekse buna ne dua nede başka bişi tesir edebilir ancak siz yinede ablanız için hayırlısını dileyin..ALLAH ablanız için hayırlısını versin.ayrıca karşı tarafın iyi taraflarını görmeye çalışın.illaki bu evlilik olacaksa damat adayıyla zıt olmanın ablanıza zarar getireceğinide unutmayın sakın.akıl verin nasihat edende olsun ama herşey dozunda gerek.istiharede bulunun ablanızda bulunsun.rabbim doğru yoldan ayırmasın.selametle..


oruç borcu varken evlenmek, evlenmeden önce oruç borcu, oruç borcu varken evlenmek islamiyet

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();