Dîvân-ü Lûgâti’t-Türk’te geçen atasözleri
LeoparGS
Dîvân-ü Lûgâti’t-Türk’te geçen atasözleri
Abçı neçe al (tep) bilse, ayıg anca yol bilir (I. 63) (I. 332)
Avcı ne kadar hîle bilse, ayı o kadar yol bilir.
Aç ebek, tok telek (I. 387)
Aç kişi aceleci, tok kişi yavaş olur.
Açıglığ er şebük karımas (I. 147)
Varlıklı kişi çabuk kocamaz.
Aç ne yemes, tok ne temes (I. 79)
Aç olan ne yemez, tok olan ne söylemez?
Agılda oglak togsa arıkda otı öner (I. 65)
Ağılda oğlak doğsa, dere boyunda otu biter.
Agız yese köz uyadur (I. 55)
Ağız yese göz utanır.
Alımçı arslan, berimçi sıçgan (I. 75) (I. 409)
Alacağına arslan, vereceğine, borcuna sıçan.
Alın arslan tutar, küçin sıçgan (kösgük, oyuk) tutmas (III. 412) II. 289) (I. 81)
Hîle ile arslan tutulur, zor ile güç ile sıçan (nazar, hayâl) tutulmaz.
Alp çerikde, bilge tirikde (I. 388)
Yiğit ordu içinde, bilgin mecliste (kiñeşte) belli olur.
Alp eriğ yabrıtma, ıkılaç arkasın yagrıtma (I. 139)
Yiğiti bakımsız bırakma, yörük atın sırtını yara etme.
Alplar birle uruşma, beğler birle turuşma (I. 182)
Yiğitlerle vuruşma, beğlerle sürtüşme, iddiâlaşma.
Alp yağıda, alçak çoğuda (I- 41)
Yiğit kişi düşman karşısında, yumuşak kişi savaşda belli olur.
Anası teblük yufka yapar, oglı tetik koşa kapar (III. 33)
Annesi (yalancı yufka) yapar, oğlu tetik koşup kapar. ( 1 )
Añduz bolsa at ölmes (I. 115)
Andız ota olsa, at ölmez. ( 2 )
Anıñ yüziñe titinü baksa bolmas (II. 144)
Onun yüzüne dik bakılmaz.
Anuk otru tutsa yokka sanmas (I. 68)
Öne konan yemek ikram edilmemiş sayılmaz.
Arı kapçıtsa ısrur (II. 329)
Arı kızdırılırsa ısırır, sokar.
Arkasız er çeriğ sıyumas (I. 128)
Arkasız kişi düşmanını, rakibini yenemez.
Arpasız at aşumas, arkasız alp çeriğ sıyumas (I. 123)
Arpasız at aşamaz, arkasız yiğit rakibini yenemez.
Arslan karışa sıçgan ötin ködezür (III. 263)
Kocayan arslan sıçan deliğini gözler.
Arslan kökrese at ayakı tulaşır (II. 146)
Arslan kükrese atın ayakları dolaşır.
Aşıç ayur tübüm altın, kamıç ayur men kayda men (I. 52)
Tencere der dibim altın, kepçe der ki ben neredeyim?
Aş tatıgı tuz yogrın yemes (III. 31)
Yemeğe tad veren tuzdur ama tuz çanakla yenmez.
Atan yüki aş bolsa açka az korunur (I. 75)
Aş deve yükü ile olsa aça az görünür.
Ata oglı ataç togar (II. 80)
Oğul babasına çeker, çekmek üzere doğar.
Atası açıg almıla yese oglınıñ tısı kamar (II. 311)
Babası ekşi elma yese, oğlunun dişi kamaşır.
Atası anası açığ almıla yese oglı kızı tısı kamar (III. 272)
Babası anası ekşi elma yese, oğlunun kızının dişi kamaşır.
Ata tonı ogulka yarasa atasın tilemes (III. 87)
Babanın giyimi oğluna yarasa, oğul babasını istemez.
At teküzligi ay bolmas (I. 507)
Atın alnındaki akıtma, gökdeki Ay’la bir olmaz, tutulamaz.
Ayın kişi neñi neñ sanmas (I. 98)
Başkasının malı, mal sayılmaz.
Ay tolun bolsa eliğin imlemes (I. 82) (I. 288)
Ay dolun olunca el ile gösterilmez.
Azuklug aruk ermes (I. 148)
Azığı olan yorulmaz.
Cevap: Dîvân-ü Lûgâti’t-Türk’te geçen atasözleri
LeoparGS
– B –
Balık subda közi taştın (I. 379)
Balık suda, gözü dışarıda.
Bar bakır, yok altun (I. 360)
Bulunan, var olan bakır, bulunamayan,nâdir olan altındır.
Barçın yamağı barçınka, karış yamağı karışka (III.28)
İpek yaması ipeğe, yün yaması yüne.
Barıg otru tutsa yokka sanmas (II. 28)
Öne konan varlık, ikram edilmemiş sayılmaz. (Bk. Anuk …)
Beş erñek tuz ermes (I. 121)
Beş parmak düz, birbirinin eşi değildir.
Bilmiş yek bilmedük kişiden yeğ (III. 160)
Tanıdık şeytan yabancıdan iyidir.
Birin birin miñ bolur, tama tama kol bolur (III. 360)
Birer birer bin olur, damlaya damlaya göl olur.
Bir karga birle kış kelmes (II. 26)
Bir karga ile kış gelmez, gelmiş sayılmaz.
Bir tilkü terisin ikile soymas (III. 244)
Bir tilkinin derisi iki defi soyulmaz, yüzülmez.
Bir toyın başı ağrısa, kamug toyın başı agrımas (I. 274) (III. 169)
Bir şamanın başı ağrısa, bütün samanların başları ağrımaz.
Boldaçı buzagu öküz ara belgülüğ (I. 528)
Öküz olacak buzağı, kendisini belli eder.
Bor bolmayıp sirke bolma (III. 121)
Şarap olmadan sirke olma.
Boşlaglansa boksuklanur (II. 272)
Kızıp kurudan kişi boyunduruklanır.
Boş neñge iyi bolmas (I. 330)
Yaramaz malın sahibi olmaz.
Böri koşnısın yemes (III. 220)
Kurt komşusunu yemez.
Böriniñ ortak, kuzgunuñ yıgaç başında (I. 439)
Kurdun avı ortaklı, kuzgunun avı ağaçda kendine ait olur.
Buğday katında sarkaç subalur (III. 240)
Buğdayın yanında karamuk otu da sulanır.
Bu kök kirsün, kızıl çıksun (I. 362) ( 3 )
Bu mavi, ak girsin, kızıl çıksın.
Buşmasar boz kuş tutar, ebmeser ürüñ kuş tutar (II. 12)
Sıkılmayan kişi boz kuş, acele etmeyen kişi beyaz kuş tutar.
Buzdan sub tamar (III. 123)
Buzdan su damlar.
Bütün ümlüğ kanca bolsa olturur (I. 224)
Şalvarı sağlam olan nereye istese oraya oturur.
– Ç –
Çaksa tütnür, çalsa bilnür (II. 23)
Yaksa tüter, söylese bilinir.
Çakşak üze ot bolmas, çakrak bile ubut bolmas (I. 469) ( 4 )
Taş üstünde ot olmaz, yanşak kişide ar olmaz.
Yanıt: Dîvân-ü Lûgâti’t-Türk’te geçen atasözleri
LeoparGS
– E –
Ebdeki buzagu öküz bolmas (I. 446)
Ev içinde bakılan buzağı öküz olmaz.
Ebek ebğe tegmez (II. 19) (Bk. Ersek …)
Aceleci evine varamaz.
Ebek siñek sütge tüşür (II. 13)
Aceleci sinek süte düşer.
Ebliğ toygursa közi yolka bolur. (II. 176)
Ev sahibi doyurunca, konuğun gözü yolda olur.
Eğir bolsa er ölmes (I. 54)
Eğir otu kökü bulunduran kişi, hastalansa da ölmez.
Eliğ tutgınça ot tut (II. 292)
Yabancıyı tutacağına ateş tut.
El kalır (kaldı) toru kalmas. (III. 221) (II. 25)
Yurt gider, töre kalır.
Emgek eginde kalmas (I. 110)
Sıkıntı ebedîyen sırtda kalmaz.
Emikliğ uragut kösekçi bolur (I. 153)
Emzikli kadın iştahlı olur.
Endik uma eblikni agırlar (I. 105)
Şaşkın konuk ev sâhibini ağırlar.
Erdem başı tıl (I. 107) (1. 336)
Faziletin başı dildir.
Erdemsiz kut çertilür (II. 229)
Faziletsizden uğur, kut kaybolur
Erge muñ tegir, tag señiriñe yel tegir (III. 360)
Kişiye keder değer, dağ doruğuna rüzgâr değer.
Erik erini yaglıg, ermegü başı kanlıg (I. 70)
Yürekli kişi yağlı, tembelin başı kanlı olur.
Erkeç eti em bolur, eçkü eti yel bolur. (I. 95)
Teke eti ilâç olur, keçi eti yel olur.
Ermegüğe bulıt yük bolur (I. 138)
Tembele bulut yük olur.
Ermegüğe eşik art bolur (I. 42)
Tembele eşik dağ geçidi olur.
Erñeñe eliğ karı böz üm tikemes (I. 117)
Ergene elli karış bezden iç donu dikilmez.
Er oglı muñaymas, it oglı külermes (II. 84)
Kişi oğlu kederli kalmaz, it oğlu tökezlemez, ayağı sürçmez.
Ersek erğe tegmes, ebek ebğe tegmes (I. 104)
Oynak kadın koca bulamaz, aceleci evine varamaz.
Er sözi bir, eyer köki üç (II. 283)
Er kişinin sözü bir, eyerin bağı üç olur.
Esende ebek yok (I. 77)
Selâmetde acele yokdur.
Esiz anıñ yiğitliği (III. 51)
Yazık onun yiğitliğine…
Eşyek ayur başım bolsa sundurıda sub içgeymen (I. 492)
Eşek der ki; başım aklım olsa denizden su içerim.
Etli tırñaklı eyirmes (I. 177)
Et tırnakdan ayrılmaz.
Eyğü er süñüki erir atı kalır. (III. 307)
İyi kişinin kemiği erir, adı kalır.
Eyğülüğni sub ayakında kemiş başında tile (II. 112)
İyilik yap suya at, pınarında dile bulursun.
Eyğülükün kel, isizliğin kelme (II. 91)
İyilikle gel, kötülükle gelme.
Soru: Dîvân-ü Lûgâti’t-Türk’te geçen atasözleri
LeoparGS
– I –
Iñan ıñrasa botu bozlar (I. 120)
Dişi deve inlese yavrusu bağırır, bozlar.
Iş yaragında, sart asığında (III. 13)
İş sırasında, tüccar kârında…
It çakırı atka tegir, at çakırı ıtka tegmes (I. 363)
İt nazarı ata değer, at nazarı ite değmez.
It ısırmas, at tepmes teme (I. 178)
İt ısırmaz at tepmez deme.
Itka ubut atsa oldañ yemes (I. 116)
İtde utanma olsa çarığın altını yemez.
– İ –
İgliğ tutrugı ay bolur (I. 79)
Hastanın vasiyet etmesi iyilik getirir.
İki koçñar başı bir aşaçta (aşıçta) pışmas (III. 382)
İki koç başı bir tencerede pişmez.
İkki bogra igeşür, otra kökegün yancılur. (I. 187) (II. 287)
İki buğra, erkek deve itişir, ortada bükelek sineği incinir.
İm bilse er ölmes (I. 38)
Parolayı bilen kişi hayâtını kurtarır, ölmez.
İzlik bolsa er öldimes, içlik bolsa at yagrımas (1.104)
Çarığı olsa kişi ölmez, teyelti olsa atın sırtı açılmaz, yara olmaz.
LeoparGS
– K –
Kaçış bolsa kıya körmes (I. 369)
Halk içinde uyuşmazlık olsa, kimse birbirine yan bakamaz.
Kadaş temiş kaymaduk, kayın temiş kaymış (I. 403) (III. 246)
Kardeş demiş bakmamış, kayın demiş bakmış.
Kagun karma bolsa iyisi ikki eliğin tegir (I. 410)
Kavun yağma edilse, sahibi iki eliyle kapar.
Kal sabı kalmas, kagıl bağı yazılmas (I. 409)
Söz leke bırakmaz, yaş söğütten yapılan düğüm ırgalanmaz.
Kalın bulutug tüpi sürer, karañku ışıg urunç açar (III. 216)
Yoğun bulutu tipi sürer, karanlık işi rüşvet açar.
Kalıñ berse kız alır, kerek bolsa kız alır. (III. 371)
Çeyiz veren kız alır, gerekliyse pahalı alır.
Kalın kaz kulabuzsuz bolmas (I. 487)
Kaz sürüsü kılavuzsuz olmaz.
Kalın kolan çupgasız bolmas (I. 424)
Eşek sürüsü başsız olmaz.
Kañdaş kuma ürür, iğdiş örü tartar. (III. 382)
Baba bir kardeşler dövüşürler, ana birler yardımlaşırlar.
Kanıg kan bile (birle) yumas (III. 66) (III. 157)
Kanı kan ile yıkamazlar.
Kan ışı bolsa, katun ışı kalır (I. 410)
Kağanın işi olursa, hâtununun işi kalır.
Kara bulıtıg yel açar, urunç bile el açar. (I. 354)
Kara bulutu yel açar, rüşvet ise yurt açar.
Kara muñ kelmeğinçe Kara Yalga keçme (III. 33)
Kara belâ gelmedikçe Kara Yalga geçidini geçme.
Karga karısın kim bilir, kişi alasın kim tapar (I. 425)
Karganın kocamışını kim bilir, kişinin gönlündekini kim anlar.
Karga kazga ötgünse butı sınur (I. 254)
Karga kaza özense bacağı kırılır.
Karı öküz balduka korkmas (III. 421)
Yaşlı öküz baltadan korkmaz.
Kayıñ kasıña (III. 151)
Katılık kayın ağacına mahsûstur.
Kayıñ kasıña, söküt süliñe (I. 356) (III. 369)
Kayın ağacına katılık, söğüt ağacına tazelik yaraşır.
Kaynar öküz keçiksiz bolmas (I. 390) (III. 191)
Coşkun ırmak geçitsiz olmaz.
Kaz kopsa ördek kol iğ igenür (I. 104)
Kaz giderse ördek göle sâhib çıkar.
Kek (Keten) kördi keregü yüydi (I. 447) (I. 404)
Sıkıntıyı görünce çadırını yüklenip gitti.
Keñeşliğ bilig üyreşür, keñeşsiz bilig obraşur (I. 232)
Danışılmış bilgi güzelleşir, danışılmamış bilgi yıpranır.
Keriş yagrı ogulka kalır. (I. 370)
At sırtındaki yara oğula kalır.
Keyüklüğ ölimes, küpeçliğ kürimes (III. 256)
Giyimli kişi ıslanmaz, gemli at huysuzluk etmez.
Kılıç tatıksa iş yunçır, er Tatıksa et tuncır (II. 281)
Kılıç paslanırsa iş incinir, kişi Farslaşırsa eti, kanı bozulur.
Kılnu bilse kızıl keyer, yaranu bilse yaşıl keyer (I. 394) (III. 20)
Cilve bilse kırmızı giyer, yaranmayı bilse yeşil giyer.
Kırk yılka teğin bay çıgay tüzlinür (I. 349)
Kırk yıla kadar zengin fakir bir olur.
Kış konuki ot (I. 332)
Kış konuğu ateşdir.
Kız birle küreşme, kısrak birle yarışma (I. 474)
Kız ile görüşme, kısrak ile yarışma.
Kız kişi sabi yorıglı bolmas (I. 326)
Cimri kişinin sözü, ünü yayılmaz.
Kiçikde katıglansa ulgayu sebnür (II. 268)
Küçük iken uğraşan, büyüyünce sevinir.
Kiçik ulugka turuşmas, kırguy soñkurka karışmas(II. 95)
Küçük büyüğe karşı durmaz, atmaca sungura karışmaz.
Kimiñ bile kaş bolsa yaşın yakmas (III.22)
Kimin yanında kaş denilen taş olsa, yıldırım onu yakmaz.
Divan-ı Lügat-it Türk "Türk Sözlüğünün Divanı” anlamına gelir ve Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır.
beylerbeyi
– B –
Balık subda közi taştın (I. 379)
Balık suda, gözü dışarıda.
Barçın yamağı barçınka, karış yamağı karışka (III.28)
İpek yaması ipeğe, yün yaması yüne.
Barıg otru tutsa yokka sanmas (II. 28)
Ne güzel… Rastgele de olsa bu ikisini almış bulundum ve gördümki pekçok şey değişmiyor…
Emeğinize sağlık
H@RB!KIZ
Divan-ı Lügati’t Türk’teki Atasözleri
Bilinen en eski Türk lûgatı Dîvân ü Lûgât-it Türk‘de külliyetli miktarda ata sözü … bulunduğu, bunların ise türlerinin günümüze ulaşmış belki en eski numûneleri olduğu malûmdur. Dîvan’daki bu ata sözlerinin … misâl getirilmek üzere kullanıldıkları da bilinen bir gerçektir.
Dîvân ü Lûgât-it Türk‘de Türkçe, kelime olarak lûgatte, müellifince kurulan cümleler içinde ve misâlen getirilen ata sözlerinde, dörtlüklerde ve beytlerde kullanılmıştır. Türkçe kelimeleri lûgat yapmak, eser müellifinin zâten asıl maksadıdır. Yine müellifin bu lûgatleri açıklamak için kurduğu alelâde cümlelerde kullanılan Türkçe ise kendisine âittir. Bu kelimeler ve alelâde cümleler kelime morfolojisi veyâ gramer kâidexleri açısından ehemmiyeti hâiz olabilirlerse de yine misâl getirmek için Kaşgarlı Mahmud Beğ’in eserinde kullandığı ata sözleri, …, Türkçe’nin anoxnim kültür, san’at ve edebîyât ürünleridirler. Bu bakımdan bu önemli edebiyat unsuxrunu bir arada görebilmek maksadıyla, daha önce derlenmiş olmalarına rağmen, bu ata sözlerini bir kere daha derlemeyi uygun bulduk. Burada şunu da belirtelim ki bu derlemeyi yapan kişinin görüşü, bâzı Türk ata sözlerindeki açık veyâ kapalı anlatımlar, sanki Türk Töresi’nin maddelerini muhtevîdirler.Divan, Türk, Divanı Lügatit Türk, Kaşgarlı Mahmut, Divan-u Lügati’t Türk
Dîvân ü Lûgât-it Türk‘de 1. ciltte 163, 2. ciltte 51 ve 3. ciltte 104 adet olmak üzere toplam 318 adet "Sab” denilen ata sözü vardır. Bunların 3 adedi, kendilerine "ata sözü” denilmesine rağmen, lûgatte geçen bâzı kelimelerin cümle içindeki kullanılışını göstermek için kurulmuş basit misâl cümleleridir. 1. cilt, 369’daki "0l keçişni sub iletti” yâni "O keçisini suya götürdü” ile 1. cilt 386’daki "Ol kulın tepik tepdi” yâni "O adamını tekmeledi” cümlelerinin ata sözü oldukları söylenemez. 1. cilt 244’deki "Oñay irpeldi iş” ise düzeltilerek "Oñay iş irpeldi”, yâni "Kolay iş biçildi, bitirildi” hâline sokulsa bile, bu sözün ata sözü ile bir ilişkisi yoktur. Bu bakımdan ata sözü denilen 318 adet deyişten 315 adedi gerçek ata sözüdür.
Bu 315 adet ata sözünün 3′ü 3 defâ, 26’sı da 2 defâ, ya aynen veya çok az farklılıklarla mükerreren kullanılmışlardır. Böylece ziyâde olanlarının adedi 32′dir ve 315’ten tenzil edildiklerinde ata sözlerinin sayısı 283′e iner.
Maamâfih bu takdimde, ziyâde geçen bu ata sözlerinin "DLT Tercümesi”ndeki yerleri de belirtildi ve farklı olanların içlerinden akla en yakın olanı yazıldı. Ayrıca, yemîn etmek için kullanılan bir mesel de ata sözü gibi kabûl ile yukarıda ta’dâdı yapılan 28 sayısının içine bu dahî dâhil edildi.
Ata sözleri, sözün ilk kelimesinin baş harfine göre abaça düzeni ile dizildi. Yanına "Tercüme”deki yeri işâretlendi. Bu işâretlerde Romen rakamı ile cildi, Latin raxkamı ile de sahifesi gösterildi. Ayrıca ata sözünün altında, sözün yaşayan Istanbul Türkçesi’ne çevirisi verildi.