Faizle işleyen banka da çalışan memurun maaşı harammıdır
sahra
Faizle işleyen bir bankada çalışan memurun maaşı harammıdır?
Cevap: Faizle işleyen banka da çalışan memurun maaşı harammıdır
mumsema
< Faizle işleyen bir bankada çalışan memurun maaşı harammıdır? >
Dinimiz faizi ve ona giden bütün yolları yasaklamıştır. Fazili bir bankada çalışmak, faize bulaşmak/destek vermek/şahit olmak olduğundan caiz değildir.
Faizi yiyen, yediren, şahitlik ve kâtipliğini yapan, Allah’ın rahmetinden uzak kalmıştır. (Müslim, Müsakat, 105)
Faiz yiyenler kendilerini şeytan çarpmış birer mecnundan başka bir halde kabirlerinden kalkmazlar. Böyle olması da onların, ‘Alım satım da ancak faiz gibidir’ demelerindendir. Halbuki Allah alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır
(Bakara Sûresi, 275)
< Soru:
1- Şu ana kadar ki iş tecrübem genellikle faizsiz bankalarda programcılık üzerine oldu. Mevcut tecrübem itibari ile orada bir bankada iş bulmak diğer sektörlere göre daha kolay olacak. Yabancı bir ülkede de olsa bankada çalışmak haram mıdır?
Cevap:
1- Müslüman bir şahıs faizcilik yapan bir kurumda çalışamaz. Faizcilik bütün hak dinlerde haramdır. Oraya gittiğinizde başka bir iş bulamaz da aç kalırsanız, iş buluncaya kadar bankada çalışabilirsiniz. >
Prof.Dr.Hayreddin Karaman
Yanıt: Faizle işleyen banka da çalışan memurun maaşı harammıdır
ayasofya
sevgili arkadaşım eğer başka bir iş bulamıyorsan, vede çoçuklar aç kalcaksa belki ama haramdır kesin hükümdür . günümüz bir sürü iş var eğer bunu düşünüyorsa yapmam . gerçi devletimizde faiz sistemi var ne yapalım ama biz fert olarak elimizden geleini yapmalıyız
Soru: Faizle işleyen banka da çalışan memurun maaşı harammıdır
mumsema
< sevgili arkadaşım eğer başka bir iş bulamıyorsan, vede çoçuklar aç kalcaksa belki ama haramdır kesin hükümdür . günümüz bir sürü iş var eğer bunu düşünüyorsa yapmam . gerçi devletimizde faiz sistemi var ne yapalım ama biz fert olarak elimizden geleini yapmalıyız >
ayasofya kardeşim doğru yazmış. zaten Hayrettin karaman hocada aynı cevabı vermişti ondan ekledim.
aile efradı açlıktan ölme ihtimali varsa o zaman açlık geçinceye ve başka bir iş buluncaya kadar caiz olur.
Allah razı olsun
Hoca
haram lokma ve bankada çalışmak
İlk günlerinden bu yana İslâmın mücadele ettiği,kökünü kazımaya çalıştığı kötü alışkanlıklardan ve musibetlerden ikisi içki ve fuhuş ise, öbürü de hiç şüphesiz faizdir. Bunlar Cahiliye Arapları ile bütünleşmiş, hayatlarından birer parça olmuş, kan ve damarlarına işlemişti. İslâmiyet kısa zamanda bunu ortadan kaldırdı.Nitekim asırlar boyunca İslâm ülke ve cemiyetlerinde faizin esamesi okunmazdı. Ne zaman ki cahiliye inanç ve âdetleri yeniden hortlamaya yüz tuttu; beraberinde de bütün unsurlarını toplayıp geldi. İçki, fuhuş, kumar, müstehcenlik ve faiz bu belâlardan bazılarıdır.
Meselâ herşey Avrupa’dan ithal edilirken, iktisadî hayat da büyük ölçüde faiz sistemine göre ayarlandı. Böylece, nihayet bugün her köşe başında pıtırak gibi faiz kuruluşları bitmeye başladı. Orada çalışanlar da yurt dışından getirilemeyeceğine göre, ülkemiz insanının çalıştırılması gerekti. Sonunda müdüründen memuruna, işçisinden temizlikçisine kadar bütün kadrolar dolduruldu.
Faizle iş yapan teşekküllerde çalışanların durumunu iki şekilde mütalâa etmek mümkündür. Birincisi, o müessesenin faizle iş yaptığını, çalışmanın mes’uliyet getireceğini bildiği halde imkânlarının cazibesine kapılarak girenler; ikincisi ise, vaktiyle girmiş, fakat o zamanlar haramlık ve helâllik cihetine pek dikkat etmemiş, hattâ bunun bir mahzur teşkil edeceğini bile düşünmemiş olanlar.
Şu husus bilinen bir gerçektir: İslâmiyet faizi tamamıyla yasaklamış, onunla hep mücadele etmiş, faize gidecek yolları kapatacak çeşitli yardımlaşma müesseseleri kurmuş; cemiyetin rahat ve huzurunu faiz belâsının kaldırılmasında görmüştür. Böyle olduğu halde, yüce dinimiz en küçük tasarruflarına varıncaya kadar bütün ticarî ve sınaî muamelelere faizi bulaştırmaya çalışan, her fırsatta milleti faize teşvik eden, insanlardaki yardımlaşma duygusunu sarsan, borç alıp verme gibi iş dünyasını rahatlatan bir âdeti kaldıran faize dayalı müesseseleri tasvip eder mi? Etmeyeceği şüphe götürmez bir gerçektir.
Bediüzzaman’ın ifadesiyle «Ribanın (faizin) kap ve kapıları olan bankaların nef’i (faydası) beşerin fenası olan gâvurlara ve onların en zalimlerine ve bunların en sefihlerinedir, âlem-i İslama zarar-ı mutlaktır.» (1)
Faizle ve faizli işlemlerle meşgul olmak hem âyetlerde, hem de hadislerde yasaklanmış, haram kılınmıştır. Âyetin meali şöyledir:
«Faiz yiyenler kendilerini şeytan çarpmış birer mecnundan başka bir halde kabirlerinden kalkmazlar. Böyle olması da onların, ‘Alım satım da ancak faiz gibidir’ demelerindendir. Halbuki Allah alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır.» (2)
Faiz kanalıyla harama bulaşan kimseler hadis-i şerifte şöyle tasnif edilmektedir:
«Faizi yiyen, yediren, şahitlik ve kâtipliğini yapan, Allah’ın rahmetinden uzak kalmıştır.» (3)
Âyet-i kerimede mutlak olarak sadece faiz yiyenler zikredilirken, hadis-i şerifte yiyen, yediren, şahitlik ve kâtipliğini yapan peş peşe sıralanmış ve «Allah’ın rahmetinden uzak olma» cihetinde birlikte ve toptan ifade edilmiştir.
Durum böyle iken, faiz kuruluşlarında çalışanlar her ne kadar doğrudan faiz yemiyor ve yedirmiyorlarsa da; muamelesini görmekte, hesap ve yazışmalarını yapmakta, idarî işlerini yürütmektedirler. Gerek memur olsun, gerekse müdür olsun; hadiste geçen «kâtip» mefhumunun içine girmiş olmaktadır.
İşte bu hususları bilen bir insanın bilerek bu nevi müesseselere girmesi, tavsiye edilecek bir şey değildir. «Başka bir iş bulamadım», «Zaruret icabı girmem gerekiyor» gibi bahaneleri, kişiyi haklı çıkaracak, üzerindeki mes’uliyeti giderecek gerekçeler olarak görmek mümkün değildir. Çünkü helâl ve meşru daire insanın ihtiyacına kâfi gelecek kadar geniştir. Belki meşru dairede bulduğu ve çalıştığı işin ücreti diğerine nisbetle bir miktar az olabilir, ama hiç olmazsa şaibeli bir para olmaz. Üstelik böyle faiz esasına dayalı bir kuruluşta çalışmayı bir zaruret olarak kabul etmek de oldukça güçtür.
«Diğer memurluklarda ve kamu iktisadî teşekküllerinde çalışmakla bir faiz müessesinde çalışmak arasında ne fark var? Çünkü, memura verilen maaşa da büyük ölçüde faiz karışmaktadır" gibi sözlere gelince: Evvelâ, memurların hepsi veya resmî olan diğer işyerlerinde çalışanların tamamı faizli muamelenin muhasebesini yapıyor değildir. Yani, memur veya işçi bizzat faizle uğraşmamaktadır. Halbuki faize dayalı işyerlerinde çalışanların bütün mesaisini faiz hesaplan, akitleri ve muamemeleri almaktadır.
Diğer taraftan, devletin geliri sadece faiz yoluyla birikmemektedir. Büyük ekseriyeti halktan alman vergiler ve benzeri yollardan sağlanmaktadır. Memur da maaşını alırken oradan gelen paraları niyet ederek kabul eder. Hattâ kazancını kumar, içki alışverişi ve benzeri helâl olmayan bir yoldan temin eden bir insanın, meselâ inşaat gibi meşru sayılan bir işinde çalışıldığı zaman, işçinin almış olduğu ücret meşru ve helâldir. Yine alacaklı bir Müslümanın, borçlu bir gayrimüslimin şaraptan elde ettiği paradan borcunu alması caizdir. (4) Her ne kadar bu paranın aslı dinen haram sayılan bir yoldan elde edilmişse de, alacaklı için durum farklıdır. Çünkü o, borçludan hakkını almaktadır. Bu paranın haram yoldan kazanılmasında alacaklının bir mes’uliyeti yoktur. Mes’uliyetin tamamı borçlu olana aittir. Memurun da durumu bundan farklı olmasa gerektir. Çünkü memur meşru olan bir iş yapmakta, yaptığı işten dolayı bir miktar hak elde etmektedir. Bunu da devlet karşılamaktadır. Bunun için faizli iş yerlerinde çalışan kimseler kendilerini devlet memuru ile kıyaslayamazlar.
Faiz esasına dayalı iş yapan müesseselere girip de meselenin haramlık – helâllik cihetini daha sonraki zamanlarda araştırma yoluna girmiş olanlar, geçimlerini temin edecekleri başka bir iş buldukları takdirde, orada kalmaları ve devam etmeleri tavsiye edilmez. Helâl dairede bir iş bulma gayret ve azmi içinde bulunmaları gerekir.
Bu arada, manevî ve İslâmî hizmetlerini, vazifelerini daha iyi yaparak sevap cihetini takviye etmeye çalışmalıdır. Çünkü iyi ameller kötülük ve günahları giderir, temizler.
Şunu da belirtmek gerekir ki, haramla meşgul olan iş yerlerinin ayrıca helâl sayılan iş sahaları da varsa ve meşru işler de işletip ondan kazanıyorlarsa bütün gelirlerinin haram olduğuna hükmedilemediği için durum biraz daha hafifleşir. Veyahut bu iş yerlerinin yol yapmak, su getirmek, elektrik ihaleleri yapıp faydalı iş sahalarında çalışmak da bizzat haramda çalışmak sayılmaz.
Anne babanın haram kazancından dolayı çocuklar sorumlu olmazlar. Bunun için tevbe etmek, bundan sonra haram kazanca girmemek ve bol bol hayırda bulunmak gerekir.
1. Mektubat, s. 450
2. Bakara Sûresi, 275.
3. Müslim, Müsakat, 105.
4. Dürer, l. 318.
BABANIN HARAM KAZANCINDAN HANIMI VE ÇOCUKLARI YİYEBİLİR Mİ?
Annenin ve çocukların geçimi, nafakası babanın üzerinedir. Bu, onun tabiî bir vazifesi olduğu gibi, aynı zamanda dinî bir yükümlülük olarak Cenab-ı Hak tarafından omuzuna yüklenmiştir. Bakara Sûresinin 23. âyet-i kerimesinde şöyle buyurulur:
"Annelerin yiyecek ve giyeceği, gücünün yettiği ölçüde çocuğun babasına aittir.”
Müfessir İmam-ı Kurtubî, zayıflığından ve güçsüzlüğünden dolayı çocuğun nafakasının babanın üzerine bir vecibe olduğuna bu âyeti delil olarak gösterir.1
Yani, çocuk kendi geçimini temin edecek yaşa gelinceye kadar babanın onun ihtiyaçlarını karşılaması gerekir. Baba olarak bu iş onun zaten fıtrî bir vazifesidir.
Bazı âyet ve hadis-i şeriflerde babanın bu vazifeyi yaparken meşru ve helâl dairede kalması emredilmektedir. Yani aile reisi olan veli, başta kendisi olmak üzere hanımının, çocuklarının ve nafakaları üzerine olan —babası ve annesi gibi— kimselerin nafakalarını helâl yoldan kazandığı para ile karşılamak durumundadır.
Helâl kazançla yetinmeyip, geçim derdini bahane ederek, iman zayıflığından dolayı harama teşebbüs eden, hattâ daha da umursamaz bir tavra girerek, kazancının tamamını haram yoldan karşılayan kimse, başta kendisi olmak üzere, aynı kazançtan yedirdiği aile fertlerinin bütün mes’uliyet ve günahını üzerine almış olur.
Çünkü bakmakla mükellef olduğu fertlerin bu meselede bir mes’uliyet ve suçu yoktur. Dolayısıyla, onlar mecbur kaldıkları için haram kazançtan yemektedirler. Bu sebepten, günaha girmiş olmazlar.
İbni Âbidin merhum bu hususta şöyle bir kayda yer verir:
"Kocasının, aslen meşru olmayan bir yoldan temin ederek geçirmiş olduğu bir yiyeceği yemesinde, bir elbiseyi giymesinde hanım için bir günah yoktur. Günah, kocanın kendisinedir. Yalnız, kocası tarafından kendisine verilen nafaka bizzat gasedilmiş bir şey ise, kadının ondan yemesi caiz olmaz.”2
Çocukların durumu da bundan farklı değildir. Çünkü hanımın nafakası nasıl kocasının üzerine ise, çocukların geçimi de babaya âittir. Çocuklar da babalarının kendilerine haramdan getirmiş olduğu nafakadan faydalanmak mecburiyetinde kaldıkları için, o haramdan doğacak günah babalarına aittir, kendilerine ait değildir.
Ne zaman ki çocukların eli iş tutar, kendi ihtiyaçlarını kendileri temin edecek seviyeye gelir, helâl yoldan para kazanma durumuna ulaşırlarsa, artık kendi kazançlarını yemeleri gerekir.
1. et-Tefsirü’l-Kurtubî, 1: 163.
2. Reddü’l-Muhtar, 5: 247.
Mehmed Paksu
kurtmustafa
Kibar bir metin olarak;
Bir kere soru zaten baştan hatalı her banka kendini en azından asgari bir faizle kendini döndürür o yüzden ”faizle işleyen bir bankada….” gibi mantıksız bir soru zaten saçma.
En basit şekilde anlatıyorum:
bir ülkenin ayakta durabilmesi için banka şarttır. Bankalar yatırımcılar için finansman kaynağidir. Bunun sonucunda parayı bulup yatırım yapan iş sahipleri işlerini kurarlar ve halkada ekmek kapılarını açarlar. Banka olmazsa yatrımcılar yatırım yapabilmek için gerekli finansman kaynağini bulamazlar, bunun sonucunda banka olmayan bir ülke yabancı yatırımların hedefi olur. sonunda yabancılar sizi ekonomik olarak ele geçirler. Sömürgeleşen ülkede siz de Kuran parası alacak parayı bile bulamazsınız. O faiz günahtır lafı o zamanlarda doğru bir laftı. Çünkü o donemde faizciler bir nevi tefecilerdi ve insanların kanını sömürüyolardı. Bu dönemde tefecilik hala günahtır ama Ülkenin kalkınmasını sağlayan, sizin karınızı doyurmanıza yardım eden bankalardır. Bu yüzden artık 600lü yıllarda yaşamaktan kurtulunda 2000li yıllara geldiğinizi unutmayın ! (bu dediğimi de anlamayan bir yorum gelirse ona cevap vermeyecem ) olaylara objektif bakmaya çalışın!
Ebu Ducane
< Ulan harbi yani nasıl bir akıldır bu ya. Bir kere soru zaten baştan hatalı her banka kendini en azından asgari bir faizle kendini döndürür o yüzden ”faizle işleyen bir bankada….” gibi mantıksız bir soru zaten saçma…
sizin beyninizin alabileceği düzeyde en basit şekilde anlatiyorum:
bir ülkenin ayakta durabilmesi için banka şarttır. Bankalar yatırımcılar için finansman kaynağidir. Bunun sonucunda parayı bulup yatırım yapan iş sahipleri işlerini kurarlar ve halkada ekmek kapılarını açarlar. Banka olmazsa yatrımcılar yatırım yapabilmek için gerekli finansman kaynağini bulamazlar, bunun sonucunda banka olmayan bir ülke yabancı yatırımların hedefi olur. sonunda yabancılar sizi ekonomik olarak ele geçirler. Sömürgeleşen ülkede siz de Kuran parası alacak parayı bile bulamazsınız. O faiz günahtır lafı o zamanlarda doğru bir laftı. Çünkü o donemde faizciler bir nevi tefecilerdi ve insanların kanını sömürüyolardı. Bu dönemde tefecilik hala günahtır ama Ülkenin kalkınmasını sağlayan, sizin karınızı doyurmanıza yardım eden bankalardır. Bu yüzden artık 600lü yıllarda yaşamaktan kurtulunda 2000li yıllara geldiğinizi unutmayın ! (bu dediğimi de anlamayan saçma salak bir yorum gelirse ona cevap vermeyecem ) >
hem kaba hem çok bilmişlik taslıyorsun ve yazdığından islamda faiz nedir? hala bilmiyorsun. al burdan okuda islamda faiz nedir öğren forumduasi.com/q-r/3002-riba-faiz.htmlRibâ (Fâiz)
bankacılık haram mı, bankacılık haram mıdır, bankacılık günah mı