Sabır !! (hadis)

Sabır !! (hadis)

suara
Sabır

Buhârî ve Müslim müttefikan şu hadîsi naklederler:

إنما الصبر عند الصدمة الأولى Sabır ilk toslamada olandır. [1]

Kabir Ziyareti

Efendimiz, kabristanlarda cahiliyyeye ait bazı âdetlerin devam ettirildiğini görünce, müminleri kabristanlara gitmekten men etti. Fakat daha sonra bu yasağı kaldırdı ve: Ben, sizi kabir ziyaretlerinden men etmiştim. Bundan böyle kabirleri ziyaret edin! [2] buyurarak, kabir ziyaretini teşvik etmişlerdi. Çünkü insanları tûl-i emelden kurtaracak en müessir nasihat, kabirlerde saklıdır. Zaten o mürüvvet abidesi de, sık sık kabir ziyaretinde bulunur ve her hafta hiç olmazsa bir kere Uhud şehidlerini ziyaret ederdi. Kabir ziyaretlerinden birinde, bir kadının evladının kabri başında, feryad u figan edip ağladığını, üstünü başını yırtıp, uygunsuz sözler sarfetmekte olduğunu gördü.. gördü ve kadına yaklaşarak nasihat etmek istedi. Kadın Efendimiz’i tanımıyordu. Git başımdan dedi, Sen benim başıma gelenleri bilmiyorsun!. Efendimiz de hiçbir şey söylemeden kadının yanından ayrıldı. Orada bulunanlar, kadına onun Allah Resûlü olduğunu söyleyince, kadın daha müthiş bir sarsıntı ile sarsıldı. Çünkü bilmeden Allah Resûlü’ne karşı saygısızlık etmişti. Koşarak Efendimiz’in hanesine geldi. Kapıyı vurmadan içeriye girdi, Efendimiz’den özür diledi. Allah Resûlü de ona, cevab-ı hakîm olarak şunu söyledi: Sabır, musibetin ilk şokunu yediğin zamandır. [3]

Allah Resûlü, şu dört kelimelik ifadesiyle, ciltlerle ancak anlatılabilecek bir meseleyi, mucizevî bir belâgatla anlatmış oluyordu.

Sabrın Çeşitleri

Musibete karşı sabır, günahlara karşı direnmede sabır ve ibadet üzere ısrarda sabır…

Her gün beş vakit namaz, senede en az bir ay oruç, muayyen miktarda zekât ve kulluğa müteallik diğer bütün emirler, ancak sabırla yerine getirilebilir. Bunlar, insan ömrünü disipline eder ve ötelere göre bir boya çalar. Böyle bir hayat, bütünüyle nuranilik çizgisinde geçer; ömür bereketlenir ve cenneti semere verir. Onun için insan, dişini sıkacak, ibadetler üzerine sabredecek, ve böylece hayatını ışıl ışıl nurlandıracaktır.

Sabır kelimesiyle Sabır otu aynı kökten gelen kelimelerdir. Sabir otunun zehir gibi acı olduğu söylenir. Tıbta ilaç sanayiinde de kullanılmaktır. İşte sabır, bu sabir otunu yutmak kadar acıdır. Ancak bu acılık, işin başlangıcı itibarıyladır. Neticesi her zaman tatlı olmuştur.

Durum Değiştirmek

Sabretme, dişini sıkma, dayanma, metanet gösterme, sarsılmama, irkilmeme, irade felcine uğramama, her gün zehir-zemberek hâdiseleri sineye çekme ve dayanma elbette kolay bir iş değildir. Ancak, bütün bunlar ilk musibet şoku anında yapılmalıdır. Çünkü, yer değiştirme, başka bir vaziyete intikal etme, psikolojik olarak her zaman insanın ruh haletinde değişiklik hasıl eder ve onu sarsan hâdiseleri unutturur.

Diyelim ki, başımıza bir musibet geldi. İlk bakışta, bu musibete dayanabilmemiz mümkün değil gibi… Hemen bu şoku atlatmanın çaresine bakmalıyız. Bu da ya bulunduğumuz durumu değiştirerek ki, ayakta isek oturarak, oturuyorsak yatarak veya yapmakta olduğumuz işin keyfiyetini değiştirerek; meselâ, abdest alarak, namaz kılarak veya en azından konuştuğumuz mevzudan uzaklaşarak.. veyahut da bulunduğumuz mekandan ayrılarak, başka bir atmosfere sığınmakla olur. Bazen de bir nebze uyumak, şoku atlatmamıza yetebilir. Hangi şekilde olursa olsun, hâl, durum veya mekanda yapılan bu değişiklikler, şokun tesirini kırar ve tahammül edilemez gibi görünen musibeti az dahi olsa hafifletir.

Sabır, ibadetlere devam etme hususunda da çok lüzumludur. İlk anda, yeni namaza başlayan bir insan için, bu ibadet çok ağır gelebilir; fakat biraz sabreder de ruhu namazla bütünleşirse, artık bir vakit namazı kılamama, o insan için dünyanın en büyük ızdırabı haline gelir. Oruç, zekat, hac gibi ibadetler için de aynı şeyleri söylemek mümkündür.

Düşünün ki, hac gibi meşakkatli bir ibadeti, bir kere ifâ edenler, her sene gitmek için âdeta kendilerini yerler. Hatta bazen konulan tahdid, onları çılgına çevirir. Bu denli ibadet sevgisi bir bakıma onun ilk ağırlık şokunu atlatması demektir. Bu hemen bütün ibadetlerde de böyledir.

İnsan, harama karşı da aynı sabırla mukabele etmelidir. Günah ilk tosladığında gösterilecek mukavemet, ondan gelecek kötü şerareleri kırar, insan da o şoku böylece atlatmış olur. Onun içindir ki Efendimiz, Hz. Ali’ye İlk bakış lehine gerisi aleyhine. [4] buyurmaktadır. Yani, insanın gözü günaha kayabilir. Ama o, hemen gözünü kapar, yüzünü çevirirse, bu onun için günah olarak yazılmaz. Hatta harama bakmadığı için kendisine sevap bile yazılabilir. Fakat ikinci ve daha sonraki bakışlar, zehirli birer ok gibi insanın kalbine ve ruhuna saplanır, insanın hayalinde bulantılar meydana getirir.. iradesi mânevî gerilimini kaybeder. Zira her harama bakış, bir yönüyle harama girme yollarını kolaylaştıran birer davetiye hükmündedir. Dolayısıyla da her bakış, bir başka bakışı davet eder.. artık o insan, harama yelken açar ve dönüşü çok zor bir yolculuğa açılır. İşte bu duruma gelmeden, haramın ilk tosladığı anda, sabredip haramdan yüz çevirme, harama karşı gözlerini yumma, Allah Resûlü’nün bize tavsiye ettiği altın öğütlerdendir.

Epiktetos’un bir sözü vardır: Fena hülyalar, seni hayallerinde yakalayınca, ilk fırsatta hemen uzaklaşmaya çalış. Sonra götürüldüğün yerden geriye dönemezsin. Onun bu ifadesi de ilham yüklüdür. Eğer, Allah Resûlü’nden sonra yaşamış olsaydı, mutlaka ilhamını Allah Resûlü’nden aldığını söyleyebilirdik…

İnsan, harama karşı böyle davrana davrana, bu onda bir huy, bir karakter haline gelir. Zira, yaptığı egzersizlerle kalbinde hasıl olan imanın nuru, cehennemden bir kıvılcım durumunda olan günahlara karşı âdeta bir sütre olur. Öyle ki artık harama bakmama, onun asıl ve fıtrî davranışları arasına girer. Aksi bir durum aklına gelse, hemen parmağını, gönül peteğindeki iman balına batırır ve bu sağlam mülâhaza sayesinde tattığı aşkın tadıyla kendini bu mânevî atmosferden uzaklaştıran her şeyden kaçar. Bu durumda olan bir insanın, iradî olarak günaha girmesi pek düşünülemez.

Her musibetin kendine göre bir şoku vardır. O atlatıldığı zaman, musibet rahmete, elemler lezzete, dertler de zevke inkılâb eder… Böyle bir sînede artık ızdırap dinmiş, yerini de sonsuz bir neşeye terk etmiştir. Ancak bütün bunlar, ilk şok anının başarıyla atlatılmasına bağlıdır. Bu kadar tafsilatlı, derin bir mevzuyu Allah Resûlü, sadece dört kelime ile ifade buyurmaktadır. Sabır, ilk toslama anında olandır.

[1] Buhârî, Cenâiz, 32; Müslim, Cenâiz, 14,15
[2] Müslim, Cenâiz, 106; İbn Mace, Cenaiz, 47
[3] Buhâri, Cenaiz, 32; Müslim, Cenâiz, 15
[4] Ebu Davud, Nikâh, 43; Tirmizi, Edeb, 28


sabır hadis musibet

Hoca
sabır musibetin ilk anındakidir

< Sabır ilk toslamada olandır. >
bela geldiğinde sabretmektir önemli olan. yoksa zaman geçtikten sonra herkes alışır:)


Yorum: Sabır !! (hadis)

mum
Sabır hadisi

Sabır !! (hadis)


Yorum: Sabır !! (hadis)

mum
Hadislerle İslam, Sabır musibetin ilk anında gösterilendir



Enes b. Mâlik (ra) anlatıyor: Hz. Peygamber (sav) bir kabrin başında ağlamakta olan bir kadına rastladı ve ‘Allah’tan kork ve sabret.’ dedi. Kadın, Git başımdan, başıma gelen musibeti sen yaşamadın! diye cevap verdi. Hz. Peygamber’i tanımıyordu. Kendisine, onun Peygamber (sav) olduğu söylendi. Bunun üzerine kadın Hz. Peygamber’in (sav) kapısına gitti, kapıda bekleyen herhangi bir görevli de yoktu. (Peygamber’in yanına girdi ve); Seni tanıyamadım. dedi. Peygamber Efendimiz de, ‘Sabır, ancak (musibetin) ilk başa geldiği anda (olmalı)dır.’ buyurdu. (B1283 Buhârî, Cenâiz, 31; M2140 Müslim, Cenâiz, 15)


sabır ilk toslama anında olandır, sabır musibetin ilk anındakidir, sabir belanin ilk

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();