Kapıyı Açan Anahtar

Kapıyı Açan Anahtar

İnşirah
Dört duvar arasında karanlıkta kalmış bir insan, bulunduğu yerden aydınlığa çıkabilmek için eliyle bir kapıyı arar. Çünkü bilmektedir ki, her mahzenin bir kapısı vardır.
Duvarda kapı olduğunu bilmek, elbette takdir edilecek bir durumdur. Ancak, güzelliklerle kucaklaşabilmek için bu kapının açılması gereklidir. Aydınlık arayan kişinin, kapıyı açacak bir anahtar olduğunu bilmesi ve bu anahtarı bulması ise, onu hedefine götürecek çok önemli bir aşamadır.
Mahzende kalmış bu insan için, çevresindeki dünya malının nefsi okşayıcılığı ve çekiciliği nasıl bir anlam ifade etmektedir? Onlardan hoşlanması ve hayatını onlarla anlamlandırması, duvarların arasında ebediyen kalması demektir. Onların reddi ise, insana aydınlıklarla dolu yeni vadiler, yeni ufuklar açacaktır. Dünya malını bir araç olarak görebilmek ve sadece tabii ihtiyaçlarımızı karşılayacak kadarından istifade edebilmek, kapının açılmasını sağlayacak anahtarlardan biridir.
İbn Abbas r.a.’dan gelen bir rivayete göre, bir gün Hz. Peygamber s.a.v. ile Cibril Aleyhisselam Safa Tepesi’nde idiler. Peygamber Efendimiz Cibril’e:
– Muhammed’in evinde bu akşam bir avuç un veya kavut (buğday lapası) bile yok. diye yakındı. Peygamber Efendimizin bu sözü o kadar çabuk işitildi ki, bunu söyler söylemez göklerde bir binanın yıkılışı gibi bir ses duyuldu. Peygamber Efendimiz duyduğu bu dehşetli sesten korkarak Cibril’e:
– Acaba kıyametin kopma emri mi verildi? diye sordu. Cibril Aleyhisselam:
– Hayır kıyamet kopmadı. Ancak Cenab-ı Hak senin sözünü duyunca İsrafil’e sana inmesini buyurdu. Duyduğun ses İsrafil’in iniş sesidir. dedi ve biraz sonra İsrafil a.s. Peygamber Efendimiz’in yanına inerek:
– Cenab-ı Hak senin sözünü işitince, beni bütün yer hazinelerinin anahtarları ile birlikte gönderdi ve Tihame dağlarını zümrüt, yakut, altın ve gümüşe çevirip, seninle beraber gezdirmeyi sana teklif etmemi emir buyurdu. Eğer kabul edersen yaparım, sen de düşün. İstersen hükümdar, istersen kul bir peygamber ol. dedi.
Tirmizî’deki rivayete göre, bunun üzerine, Rasulullah s.a.v. Efendimiz şöyle buyurdu:
– Rabbim bana: ‘Eğer istersen sana Mekke’nin Bahta denilen çölünü altına çevireyim’ buyurdu. Ben: ‘Hayır, Yarabbi, ben bir gün tok, bir gün aç olmayı tercih ederim. Yahut üç gün tok olursam, üç gün de aç kalmak isterim. Aç olduğum zaman sana yakarırım ve seni hatırlarım. Tok olduğum zaman da sana şükrederim’ dedim. (Terğib, c. 5, s. 150, 175)
Acz, hakikat sarayının kapısını açan bir anahtardır. Hakikat yoluna yönelenlerin bilmesi gerekli olan temel şey, belalara, sıkıntılara sabretmeden sır ve hikmetlerin kapısının açılmayacağıdır. Mevlâna Hazretleri’ne göre bu kapıyı açacak en önemli anahtar sabırdır:
Eğer tamamıyla zorluklara daldın ise, daralıp kaldın ise sabret; sabır genişliğin anahtarıdır. (Mesnevî, c. 1, beyit: 2920) Sabır, insanın Yaratıcısına olan güvenini ve O’na olan teslimiyetini gösterir.
Kalp, öteleri özleyen ve gözleyen insan için bir anahtardır. Kalbinin derinliklerine vakıf olabilen insan, sonsuzluk alemine bakan kapısını açabilir. Aydınlığın nurları bu insanın yüzüne yansır. Kalbini kontak anahtarı haline getirebilen kâmil insanda akıl ise marş motoru hükmündedir. Akıl ve kalbin birlikte istikrara kavuşması, ancak inşirah desteği ile mümkündür.
Besmele-i şerif, Kur’an’ı açan bir anahtardır. Her başlangıç, her hareket ve her icraat O’nun adını anmak ile olur. Bundan dolayıdır ki, Cenab-ı Hak besmelenin Kur’an-ı Kerim’in 113 suresinin başında, denebilir ki bir anahtar olarak, bir surenin içinde de başlı başına bir ayet olarak bulunmasını murad buyurmuştur.
Allah’tan başka yaratıcı olmaması, O’nun en büyük delilidir. Lâ ilâhe illâ hu / O’ndan başka yaratıcı yoktur. kelimesi, Ayetü’l-kübra yani en büyük ayettir. Bu söz, insanı Allah’a ve O’nun dostlarına götüren tevhid kapısının anahtarlarından biridir.
Yüreğimizi aydınlıklara açabilmemiz için, herşeye bir tebessümle bakabilmeliyiz. Huzur dolu insanlardaki tebessüm, her kapının anahtarıdır. Tebessümle açılacak olan kapının ötesinde ne vardır diye sorulacak olursa, cevap girmeden bilemezsin! olacaktır.
İmanın özünü kavramış bir müminin, Allah ve Rasulü’ne bağlı olmaktan gelen sağlam bir özgüvene sahip olması, onun geleceği için iyi bir anahtardır. Teslim ve tevekkül noktasından hareket eden, Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer inanıyorsanız, mutlaka siz üstün geleceksiniz. (Âl-i İmran, 139) ayetinin müjdesine inanan müminin başarılı olacağına dair özgüveni, kendisine hem bu dünyanın hem de sonsuzluğun nice kapılarını açacaktır.
Hıristiyanların inancına göre, Zeytindağı’nda çarmıha gerilen Hz. İsa a.s., düşe kalka Kudüs yakınlarındaki Acı Yolu’ndan Kıyamet Kilisesi’ne gitmiştir. Hıristiyanlara göre İsa a.s. bu kilisede medfun bulunmakta ve kıyamet günü de buradan dirilecektir. Kilisenin anahtarı, hıristiyanların mezhep tartışmaları dolayısıyla müslüman bir ailede bulunmaktadır. Bu örnek olay bizlere göstermektedir ki, eğer müslümanlar inançlarını ve Allah’a olan güvenlerini tazeleyebilirlerse, önlerinde duran dev kapıların anahtarları birer birer kendilerine verilecektir.
Manevi yükseliş istiyorsak, mısralarında, Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır. diyen Sezai Karakoç gibi, bütün anahtarların sahibi olan Cenab-ı Hakk’a münacaatta bulunmalıyız. Dualarımız ilâhi kapıları açan birer anahtar olmalıdır. Allah, mahlukatının, en küçük işlerinde dahi kendisine müracaat etmesinden, kendisini tek merci görmesinden, ‘her şeyin anahtarının O’nun yanında, her şeyin dizgininin O’nun elinde’ olduğunu bilmesinden, kendisine has bir lezzet alır. Duanız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var? uyarısı müminlerin ruhuna hükmetmelidir.
Kur’an’da geçen şu ayetler, kapıları açacak olan anahtarların sahibinin Allah olduğunu ve bu anahtarları hidayete ve sonrasında kemale ermesi için dilediğine vereceğini bildirmektedir:
Gayb’ın anahtarları, O’nun yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde olan herşeyi bilir. Düşen bir yaprak -ki mutlaka onu bilir- yerin karanlıkları içinde gömülen tane, yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir Kitap’ta olmasın. (En’am, 59)
Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, işte ziyana uğrayacaklar onlardır. (Zümer, 63)
Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Dilediğine rızkı açar ve kısar. O, her şeyi bilendir. (Şura, 12)
Manevi kapıların altından yapılmış bir anahtarla açılabilmesi için, Allah’a olan aşk ve imanımızın O’nun Habibi’ne olan aşk ve bağlılığımızla bütünleşmesi lazımdır. Hz. Ebubekir r.a. bu yolda bizlere güzel bir örnektir. O’nun dostluğunu tam anlamıyla kazanmak, sırların paylaşıldığı mağara arkadaşlığını gerektirmektedir.
O Gönüller Sevgilisi s.a.v., Ebubekir r.a. ve Ali r.a.’ın da aralarında bulunduğu bir gruba son kez bakarken, geride bırakacağı dostlarına bir kapı aralıyor ve bu kapının anahtarına işaret ediyordu:
Şu mescide açılan kapıları kapatınız. Sadece Ebubekir’in kapısı açık kalsın buyuruyordu.
İtiraz edenler olmasın diye de bu isteğinde ısrar ediyordu:
Hayır başkası olmaz, Ebubekir nerede? Söyleyin ona, cemaate namaz kıldırsın.
Eğer Rabbimden başka, insanlardan bir dost edinecek olsaydım, mutlaka Ebubekir’i dost edinirdim. sözü ise, adeta Dost Kapısı’nı aralayan anahtar bir kelime olarak yüreklere yansıyordu.
Selam olsun, kendilerine verilmiş anahtarla o kapıdan girenlere, mescidinde huzurla duranlara…


Cevap: Kapiyi AÇan Anahtar

AYSEN
kim istemezki Allah yakın olmak gönülden bağlanıp rızasını kazanmaya çalışmak efendimize iyi bir ümmet olmak bunun için bu güzellikleri kazanabilmek için sabırla aşkla ve samimiyetle iman etmek lazım


bütün kapıları açan dua, kapıları açan dua, göklerin kapısını açan dua

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();