Mustafa İslamoğlu Karışık Soru-Cevapları
Hesna
Nuh’un (a.s) Evladı İle Sınanması
Hocam Alak suresi tefsirinde Hz Nuh aleyhisselamin küfr eden oglu ile ilgili bir aciklamada bulundunuz yada daha dogrusu bir fikirde bulundunuz ama hocam öyle düsünürsek nuh aleyhisselamin oglunun kendi iradesiyle küfr ettigini inkar etmiyormuyuz sinadi diyorsunuz…yada siz su manada mi söylediniz…yani kenan kendi iradeysiyle secti küfrü ama Allah kenani nuhun oglu olarak özellikle secti…bunu bu kast ettiniz aciklarsaniz sevinirim…ve selam aleykum ve rahmetullahi ve bereketuh…
09/02/2008
Aleyküm selam
Hayır hayır aziz kardeşim…
Benim mülahazatım daha farklı: Allah’ın kullarına onlar küfretse de, isyan etse de rahmetinin ve şefkatini ifade için o mülahazada bulundum. Kafir olduğunu bilmesine rağmen Hz. Nuh’un gemiye binmemekte direnen kafir oğlunu "YAVRUCUHUM HAYDİ BİZİMLE BİRLİKTE GEMİYE BİN! diye davet etmesi, ona olan baba şefkatiydi. Dayanamadı. İmandan önce yaşamaya davet etti. Çünkü yaşarsa iman etme ihtimali olacaktı.
Benim mülahazam buradan itibarendir: Nuh baba şefkatiyle kafir oğlunu gemiye çağırdı. Bu çok insani ve anlaşılır bir şey. Şu halde Allah’ın kullarına olan şefkati Nuh’un oğluna olan şefkatinden sonsuz kat daha fazladır.
Zımnen vardığım sonuç şudur (yanılıyor olabilirim, Allahu alem): Ey Nuh, rabbini anlaman için seni evladınla sınadım.
Burada irade ne olacak sorusu yersizdir. Allah’ın bilgisi için olmadan önce, olduktan sonra vs gibi zamansal sıfatlar geçerli değildir.
Cevap: {[Mustafa İslamoğlu Karışık Soru-Cevaplar]}
Hesna
Evlilikte Denklik
Hocam öncelikle hizmetinizden dolayı Allah’a Duacı olduğumu bilmenizi
istiyorum.Evlilikte eşler arasındaki yaş farkı noktasında toplumumuzun bir
takım kriterleri var.Ama dinimizce bu konuda bir kriter varmıdır yada sizin
bu konudaki düşünceniz nedir bunu merak ediyor ve düşüncenizin kararımda
etkili olacağını bilmenizi istiyorum.Kendimde yaşça büyük biriyle evlenmek
istiyorum ama toplum bu konuda beni özgür bırakmıyor.Önemser ve cevaba layık
bulursanız kararımı kolaylaştırmış olacaksınız Allah’a Emenet Olun.
16/01/2008
Aziz talib,
Evet, evlilikte küfüvvet (denklik) esastır, fakat esas olan denklik daha çok eşlerin komplekse kapılacağı hususlardadır. Yaş denkliği kastedilseydi efendimiz 25 yaşındayken kendisinden çok daha ilyeri yaşlarda olan Hz Hatice ile evlenmezdi. Kaldı ki Hz. Hatice tek örnek değildir. Aynı şey tersinden Hz. Aişe için de geçerlidir.
Vesselam
Yanıt: {[Mustafa İslamoğlu Karışık Soru-Cevaplar]}
Hesna
Kadın Hakları
Es selamu aleykum sayın Mustafa hocam,
Ben Almanya’da doğma büyüme bir üniversite öğrencisiyim. Psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümünü okuyorum. Uluslararası İnsan hakları adlı bir seminerde işlediğimiz konulardan biri İslamda insan haklarıydı. Tabi hemen müslüman kadınlar ve hakları konuşuldu. Müslüman kadınlar hakkında yanlış düşünüldüğü bir dönemde elimden geldiğince savundum dinimizi ve bildiklerimi profesörüme ve diğer ögrencilere izah etmeye calıştım. Ben ve diğer din kardeşlerim sürekli gayri müslim bir ortamda bulunduğumuz için böyle sorularla sıkcaa karşılaşıyoruz. Özellikle seçtigim meslek, yani ilerde çoğu müslüman kesim olan insanlarla çalisacağım için (insAllah!), beni böyle durumlarla karşılastırıyor. Ben böyle konulara girilmesinden veya bana soru sormalarından asla rahatsızlık duymuyorum. Ama kadın haklarını ne kadar savunsam da avrupa’daki kadının yeri yine başka onların zihninde. Yani savunurken sanki zorla onları ikna etmeye calışıyorum ve bunun doğru olmadığını da biliyorum aslında. Onlara doğru bir şekilde anlatmak benim görevim ama kabullenmeleri Allah’a kalmış birşey. Bunun farkındayım ama o tartışma anında kendimi bazıları kaybediyorum ve anlayış göstermediklerini hissettiğim anda bu sefer başlıyorum karşımdaki insana „ya senin anlayip anlamaman beni zerre kadar ilgilendirmiyor, bana ne „ gibi şeyler demeye. Sinirleniyorum açıkcası. Sonradan da çok pişman oluyorum ve kızıyorum kendime. Onların kendilerini bizden üstün görmeleri beni inanılmaz derecede rahatsız ediyor ve bunu müslüman çocuklara bile hissettiriyorlar taki çocuklar bunu kabullenene kadar. Benim size yönelteceğim belirli bir sorum yok sayın hocam, ama küçücükte olsa bir tavsiye de bulunursanız ben çok mutlu olurum.
Dua ve selam ile kardeşiniz
10/09/2007
Aziz ilim talibesi,
Avrupalılarla kadın meselesini konuşan herkesin gözetmesi gereken asgari ilkeler ve hususlar şunlardır:
1. Batı kültürü, insanlık tarihinin tanıdığı en bencil, en kibirli ve müstekbir kültürdür. Egosantriktir. kendisinden başkasını küçümser ve horlar. Hatta yok etmeyi görev sayar. Onların kibrine hiçbir halükarda prim verilmemelidir.
2. Müslümanlarla Batılılar arasında tartışmanın temel kavramlarının içeriği açısından derin uçurumlar vardır. "Hak", "özgürlük", "kadın-erkek" gibi ana kavramlara yüklediğimiz anlamlar farklıdır. Batının "hak" mefhumunda "Allah hakkı" diye bir kategori yer almaz. Batının hak mefhumunda "hesap günü" yer almaz. Batının "hak" mefhumu seküler/laiktir. Şimdi ve buradayı ilgilendirir. Bu hakkın sorumluluk boyutu yoktur. Adalet kavramıyla birlikte düşünülmeyen bir hak kavramı, hak değil batıldır.
Özgürlük bizde içgüdülerin, nefsin ve bilinçaltının esaretinden kurtuluştur, onlarda ise içgüdülerin ve bilinçaltının her isteğinin sere serpe yapılmasıdır. Onların özgürlük dediğine biz nefse kölelik deriz.
Kadın deyince bizde akla ilk gelen "anne" kavramıdır, onlarda ise "cinsel obje".
sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: İSLAM KADINI AŞAĞILAMADI, BATI ANNELİĞİ AŞAĞILADI. Batılılarla bu konuyu konuşurken önce bunun hesabını vermeleri istenmeli.
Anneliği aşağılamayı kadını savunma olarak yutturma hurafesini nasıl becerdikleri sorulmalı.
Bunun sonucunda nüfusun eksilere düşmesi… Kadını anneliğe razı edememeleri… Ailenin yok olması… Bunların faturasının orta vadede varoluş sorununa dönüşeceği hatırlatılmalı…
Kadına özgürlük adı altında nasıl metalaştırdıkları sorulmalı…
Kadını "doğal bir canlı" olmaktan nasıl çıkarıp "sentetik bir ürün" haline nasıl dönüştürdükleri sorulmalı…
Kadının kozmetik bir vitrin haline dönüştüren mantığın arkasında yatan vahşi amaçlar sorulmalı…
Kışkırtılan ve sınır tanımayan çinselliğin Batıda neden bitmek üzere olduğu sorulmalı…
Açıldıkça açılan kadının artık açılacak yeri kalmayınca ne yapmayı düşündükleri sorulmalı…
İnsanlığın tanımadığı cinsel suçları ve hastalıkları insanlığa hediye eden tek uygarlığın neden batı olduğu sorulmalı?
İslam’ın kadına 1400 yıl önce verdiği sçme hakkının mesela İsviçrede daha 1971 yılında verildiğini hatırlatmalı?
Batının neden hep dengesiz olduğu sorulmalı. Bu günkü dengesizliğinin dün yeşil gözlü diye kadın yakan mantıkğın bir devamı olduğunu hatırlatarak bugünün dünle sosyo-psişik bir bağının olup olmadığı sorulmalı?
İffet, fıtrat, sadakat, saadet, teslimiyet, hamiyyet, adalet, hikmet diye bir şey duyup duymadıkları, bunu nasıl sağlayacakları sorulmalı.
Ve daha çok şey sorulmalı.
Şu fıkra bizimle onlar arasındaki kadın meselesini güzel ele verir: Kendini beğenmiş, çok bilmiş ve malumatfuruş bir profesörle gariban balıkçılar tekne gezisine çıkmışlar. Kendini beğenmiş sormuş: Çocuklar siz jeoloji bilir misiniz? hayır demişler. Eyvah, hayatınız yarısı boşa gitmiş demiş. Peki, biyoloji bilir misin? Sosyoloji bilir misiniz? Oşinoloji bilir misiniz? vs vs.. Hepsinde aynı karşılıklar..
Biraz sonra fırtına kopmuş. Tekne batmaya başlamış. Bay bilgiç demişler, siz yüzme bilir misiniz? Hayır demiş. Cevapları: Eyvah, sizin hyatınızın tümü boşa gitti demişler.
Bizim kadınımızın yarısı boşa gitti. Evet. Ama onların kadınlarının da erkeklerinin de tümü boşa gitti. Herşeyi aşsalar da demografik, etik ve aile sorununu aşamayacaklar eğer bu akılla giderlerse.
Bizim kadınımızın yarısını boşa götüren İSLAM DEĞİLDİR, GELENEKTİR.
3. Apolojetik bir üslup hoş değil. Savunmacı değil, tanıtıcı ve bilgilendirici olmalıyız. Niye apolojetik bir üslubu takınalım ki? KESİNLİKLE DEĞERLERİMİZDEN EMİN OLMALIYIZ. onların insanlığın değişmez değerleri olduğunu unutmamalıyız. Biz insanlıkla yaşıtız, üç yüz yıllık yalana teslim olacak halimiz yok. Alemleri yaradana teslim olmuşuz.
4. İslam’ın kaynaklarından değil ama erkekmerkezli gelenekten gelen ve kadını aşağılayan kötü uygulamaları da hiç savunmamalıyız. Kadını aşağılayan uygulama ve anlayışlar DİNİMİZİN BİR PARÇASI DEĞİL KÜLTÜRÜMÜZÜN BİR PARÇASIDIR. Onları dinimizin parçası gibi görenler bu dine en büyük kötülüğü yapmışlar. Biz bu ikisin ayırdetmeyi bilelim.
5. Bunun için de iyi bir okuma yapalım. Kamil bir kütüphane dizelim .Bu konuda kafa patlatmış mütefekkirlerimizin yazdıklarını didik didik edelim ve konuya hakim olalım. Yoksa adamı ezerler.
6. Herşeyden önce biz inanalım islam’ın insana şerefini bahşeden mütekamil bir nizam olduğuna. Biz İslam’dan razı olalım ve tam teslim olalım. ondan sonra savunalım tezlerimizi. Ama tezimizi ve karşıt tezleri de ciğerine kadar bilelim.
7. Size kendinizi bu alana hasretmenizi, İslami kaynaklara ulaşabilecek bir donanımla donanmanızı, bunun için gerekirse bir kaç yılınızı bir islam-Arap toprağında geçirme pahasına arapça ve İslami ilimler tahsil etmenizi, işi kaynağından öğrendikten sonra bu konuda konuşmaya ehil biri olup yüz ağartmanızı teklif ediyorum.
Soru: {[Mustafa İslamoğlu Karışık Soru-Cevaplar]}
Hesna
İlim İçin Baş Açmak
Selamün aleyküm,
Evvela Allah razı olsun! Biraz evvel gelen bir soruya verdiğiniz cevabı okudum.Orada "bencillik,elim kirlenecek diye çamura düşmüş insanlara elini uzatmaktan kaçınmaktır."diye söylemişsiniz,tamamen katılıyorum. Aslında bugün ve daha öncesinde kafamda mevcud olan bir soruyu sormama vesile de oldu bu cümleniz.
Hocam,öğretmenlik mezunuyum ve başımı açmak istemediğim için çalışmıyorum.Bu tavrımı,kendimi düşündüğümü öne sürerek eleştiren arkadaşlarım var.İnsanlara faydalı olmanın başörtüden daha önde olduğunu,bu şekilde oturarak hiç de iyi yapmadığımı düşünüyorlar.
Etrafıma şöyle bir bakıp kimlerin öğretmanlik yaptıklarını görünce,"Acaba haklılar mı?"diye düşünmeden edemiyorum. Bu ikilemi nasıl aşarız? Gerçekten elim kirlenecek diye kaçıyor muyum yoksa?
Allah yardımcımız olsun !
20/11/2007
Hayır, hayır aziz talib-i ilim. Aklı amuda kaldırmamak lazım. Zira ilim öğrenmenin ve öğretmenin tek yolu okul değildir, memur olmak değildir. Bunun bin bir yolu vardır. Ve okullar esasen ilim öğretilen yerler olmaktan çıkalı çok olmuştur.
Tercihiniz muhteremdir, takvaya uygun olandır, azimettir ve Rabbimizden onun emirlerine uyarak arzunuzu is’af edeceğiniz bir imkan bahşetmesini niyaz ediniz.
Hiçbir tumturaklı gerekçe, Allah’ın emrine imtisal etmemeyi mazur kılmaz.
Bir zamanlar yapılan sağ sol kavgasında (hercümerç) Komünizmle mücadele ettiği söyleyen bir grup arkadaşa "Niçin namaz kılmıyorsunuz?" deyince, onlar "Biz cihad ediyoruz, cihad daha büyük ibadet" diyorlardı.
Bu da tıpkı ona benziyor. Bu tür yaklaşımlar nefsin hoşuna gitse de Allah’ın hoşuna gitmez.
Hesna
Müstehcen resimler ve görüntüler
Soru: Hocam, internetteki müstehcen site ve resimlerden kaç kez uzak durmaya çalıştım. Her seferinde söz verdim. O tür kadınları dışarda görsem tiksiniyorum, dönüp bakmıyorum bile elhamdülillah. Fakat yine de kendime mani olamıyorum. Bu konuda bana nasihat eder misiniz?
12/06/2007
CEVAP:
Aziz ilim talibi,
Müstehcen resimler ve görüntüler,
1. İnsanın içindeki iyilik hücrelerini öldürür.
2. Şehvetini azdırır.
3. Meleklerimizin moralini bozar ve bize dua etmelerine engel olur.
4.İnsanın kendisine karşı saygısını azaltır.
5. İradesine karşı güvenini sarsar.
6. Hafızayı zayıflatır.
7. Kalbi meşgul eder ve kararmasına yol açar.
8. Şehvet, insana verilmiş emanettir. Emanete sadakat gerektir. Şehvet emanetini meşru yollardan tatmin etmek gerekir. Bunun en güzel yolu da evliliktir. Gençlere bir an önce evlenmelerini, zamanı gelmiş evliliği dünyevi gerekçelerle ertelememelerini tavsiye ederim. Size de… Bu tür kerih görüntüler, ileride gerçekleşecek evliliğin gizemini de azaltır.
Bütün bu zararları göz önünde tutunca alk-ı selim bu tür kerih görüntülerden ve müstehcenlikten uzak durmayı emreder. Siz de irade sınavında bu savaşı kazanmak için gayret edin. Bunun bir iç cihad olduğunu unutmayın.
Rabbim, nefsi emmarenin kötülüklerinden hepimizi korusun.
Hesna
Sala okunması bid’at mıdır ?
Salâ Okuma:
Devr-i risâlette ve sonraki dönemlerde "salâ" diye bir şey yoktu. Bu sebeple salâ bid’attir. İmam-ı Rabbani’ye göre bid’atın hasenesi ve seyyiesi olmaz. Salâ okunurken, "Efendiler Efendisi’ne salât u selâm getirme niyet edilse yine de bid’at olur mu?" denecek olursa, bu takdirde salât u selâma zaman, mekan ve vak’a tayin etme karşımıza çıkar ki, bu da ayrı bir bid’attır. İbadetlerde zaman ve mekan tayinini, sadece sahib-i şeriat yapar.
08/04/2008
Aziz mümin,
Sadr-ı İslamda sala diye bir şey yoktu.
Sahabe, tabiin ve etbaut’-tabiin de eimme-i müctehidin de bilmezdi.
Bu yeni bir şeydir.
Bid’at mı?
Bir şeyin bid at olması için: a) Dinin bünyesine eklenmesi b) Bir sünneti bozması, c) dinden olduğunun iddia edilmesi gerekir.
Ben sala’yı böyle görmüyorum. Eğer dinin bir parçası dahil edilirse bid’at olur, yok gelenek olarak okunursa değildir.
Kandil mahyaları, kandil simitleri, namazdan sonraki tesihatın müezzin komutuyla yaptırılması, camilerde minare yapılması, caminin banisinin ruhuna namazdan önce gönderilmesi, cenaze sahibine helallik dilenmesi, nasıl bilirdiniz denmesi ve bunun gibi yüzlerce uygulamaya benzer bir uygulamadır.
Vesselam.
Hesna
Zorluk ve Kolaylık
S.a. hocam bir konuda çelişkiye düşüyorum. Yardımcı olursanız sevinirim. Bakara suresinde iki yerde geçen ayetlerden birinde ;
185. (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.
deniliyor. Burada Allah’ın bizim için kolaylık dilediği ve zorluk dilemediği belirtiliyor. Yine aynı surede şöyle deniyor ;
214. Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, "Allah’ın yardımı ne zaman?" diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah’ın yardımı pek yakındır.
Hocam bu ayette de, bir zorluktan bahsediliyor. Cenneti kazanmanın kolay olmadığı vurgulanıyor. Bu iki ayetteki kolaylık ve zorluk dengesini nasıl kurabiliriz. Çelişki gibi görünen bu farklılığın esas şekli nasıldır. Yardımcı olursanız sevinirim.
20/08/2007
Aziz talib-i ilim,
Bakara 185’te ayet bir olay üzerinden genel bir prensip vaaz ediyor. Allah bizim için kolaylık diler zorluk dilemez. Bu kulluğun her aşaması için geçerlidir. Efendimizin "kolaylaştırınız güçleştirmeyiniz" hadisi de zaten onu inşa eden bu ayetin bir açılımıdır. Fakat buradaki kolaylığı sadece dünyevi değil uhrevi olarak da almalıyız. Zira leyl suresinin 7. ayeti "Ona en kolayı kolaylaştırırız" 10. ayeti "Ona en zoru kolaylaştırırız" derken, cennet ve cehennem kastedilmiştir. Demek ki Allah’ın bizim için en kolayı dilemesi cenneti dilemesi, zoru dilememesi cehennemi dilememesidir. Cehennem çok zor.
214. ayet ise aslında "sabikun ve evvelun"un niteliğini verir. "Kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz" umumi gibi görünen bir ifade olsa da hususidir. Zira herkes imanını ispat için işkenceden geçmek zorunda değil fakat imtihandan geçmek zorundadır. İmtihanın ise bindir şekli vardır. Kimisi Zekeriya ve Yahya peygamberler gibi kurban olarak kimisi de Davud ve Süleyman peygamberler gibi sultan olarak imtihan olur. İkisinden hangisinin zor olduğu bakışa göre değişir. Bir yırtanlar, bir de öncüler var. Öncülerden olmak zordur. Bedel ne kadar yüksek olursa ödülde o kadar büyük olur.
Hesna
Sol elle yemek
Selamün aleyküm sayın hocam;
size sol elle yemek yemek konusunda bir soru sormak istedim. sormadan önce araştırmalar yaptım ama tahmin edebileceğiniz gibi iki farklı görüş yaygın.
birincisi, hadislere dayanandırılan sol elle yemenin haram olduğu (ben kesinlikle katılmıyorum çünkü haram demek çok ağır geliyor bana özelliklede solak olan tamıdıklarım var ve çok zorlandıklarını görüyorum).
ikincisi; durumun zamanın şartlarının bir sonucu olduğunu ve hijyen durumunun şu an değişik olduğu yani haram olmadığı görüşünü savunanlar. bu konuda düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
Allah’a emanet olun
24/03/2007
CEVAP:
Aziz okur,
Efendimiz yanında sol elle yiyen birine "Kul bir yeminik: Sağınla ye" demiştir.
Bu Nebevi emir/taviye/tekliften bir "haram/farz" çıkarmak elbette ki yanlış. "İhramdan çıkınca avlanınız" ibaresini el-emru yufidu’l-vucub: her emir vaciplik ifade eder" diyerek Mekke’de av aramaya çıkmak kadar abes olur. Bu sadece Peygamberin "haram/farz" koyamayacağı açısından değil, bunun gerekçelerinden bazılarını sizin de andığınız bir "adab" olduğudur. Tabi ki küçümsenemez, zira efendimiz her işi sağ ile yapar, sağdan başlar, başlanmasını tavsiye eder, bunu bir "müslüman tarzı olarak" yapardı. Hepsi bu.
Hesna
önce islamoğlu hocadan daha sonra okuduğunuz için
ALLAH sizden razı olsun
elçi islam
rabbim bizleri mustafa islamoğlu gibi hocalardan eksik eylemesin
mustafa islamoğlu sorularla islamiyet