İlahi Hükümler – İslama göre Dost ve Düşman
bir garip yolcu
İLÂHİ HÜKÜMLER
– İSLÂM’A GÖRE DOST VE DÜŞMAN –
allah-u Teâlâ ilâhî hükümlerini koymuş, İslâm’a göre dost ve düşmanı göstermiştir. İman eden bir müslüman bu hükme tâbi olmak mecburiyetindedir. Bu hükümleri beğenmeyenler, küffarı, yahudi ve hıristiyanları dost edinenler dinden çıkmıştır.
Kendilerini müslüman gibi gösterdikleri için bunlara Münafık denilir.
Bu münafıkları destekleyenler, bunların bu küfürlerini hoş görenler de ilâhi hükümleri beğenmemiş hükmündedir. Onlar da dinden çıkmıştır.
Tâbi oldukları önderlerle birlikte haşrolunurlar.
İlâhi hüküm budur.
İster beğenin ister beğenmeyin; ister kabul edin, ister kabul etmeyin.
Ahiretteki âkıbetinizin buna göre olduğunu da unutmayın!
allah-u Teâlâ’nın hükümlerini tekrar tekrar hatırlatıyoruz. Ki, bugünkü sahte kahramanların, küffarla dostluk kuran, Medeniyetler İttifakı , Küffar Birliği adı altında dinde ve vatanda büyük zararlara sebep olanların Allah katındaki durumunu göresiniz.
Şu kadar var ki bu Âyet-i kerime’ler iman edenlere mahsustur.
İlâhî Hüküm (1):
allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde Resul-i Ekrem -sallAllahu aleyhi ve sellem-ine hitap ederek onun şahsında bütün beşeriyete şu gerçeği ferman buyurmaktadır:
Allah’a ve ahiret gününe inanan bir milletin; babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları da olsa, Allah’a ve Peygamber’ine muhalefet eden kimselere sevgi beslediklerini göremezsin. (Mücâdele: 22)
Gerçek iman budur, bu İslâm dinine göredir.
Görülüyor ki Âyet-i kerime, iman yakınlığı olmayan akrabalıkları kökünden yıkmış oluyor.
Bu gibi kimselere sevgi göstermek, Allah’a ve ahiret gününe inanmanın gerekleriyle taban tabana zıttır. Zira onlarla dostluk kurmak, küfre sevgi göstermektir. Kim Allah’ı severse, O’nun düşmanlarına düşman olur. Nur ile karanlık bir araya gelmediği gibi; bir kalpte hem Allah sevgisi, hem de O’nun düşmanlarının sevgisi beraber bulunmaz. Küfre muhabbet ile iman bir arada barınmaz. Bir kimseyi sevenin, onun düşmanını sevmesi mümkün değildir. Bu iki şey kalpte birleşmez. Kalpte Allah düşmanlarının sevgisi yerleşince orada iman bulunmaz. Binaenaleyh hiçbir müminin hiçbir halde onlarla dostluk kurmasına cevaz yoktur.
Nuh Aleyhisselâm’ın oğlu inanmayanlarla beraber suda boğulmuştu. Yâ Rabb’i! Oğlum benim ehlimdendir, sen benim ehlimi kurtarmayı vâdetmiştin! diye münâcaatta bulunduğu zaman allah-u Teâlâ:
Ey Nuh! O senin ehlin değildir. Çünkü o kötü bir iş işlemişti. buyurdu. (Hûd: 46)
İlâhî Hüküm (2):
Bir başka Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
Ey iman edenler! Küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dost edinmeyin. (Tevbe: 23)
Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zâlimlerdir.
Yani başkaları şöyle dursun öz babalarınızı, öz kardeşlerinizi bile, kâfirliği müminliğe tercih ettikleri takdirde dost edinmeyin, küfre yardımcı olmayın.
İslâm bu imanı gerektirir. Bu Âyet-i kerime’ler kimlerin dost ve kardeş olacağını anlatıyor.
İlâhî Hüküm (3):
allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde müminlere dost ve düşmanlarını ayırdetmelerini muhakkak emrediyor ve şöyle buyuruyor:
Ey inananlar! Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmeyin. Allah’ın aleyhinize apaçık ferman vermesini mi istersiniz? (Nisâ: 144)
Cinsi ne olursa olsun küfür, İslâm’a göre tek bir millettir. Müminlerin dostu ise ancak müminlerdir.
İlâhî Hüküm (4):
allah-u Teâlâ müminlere kâfirleri dost edinmemelerini muhakkak emrettikten sonra, bu emr-i şerif’e uymayanların ise Allah’ın dostluğunu kaybetmekle cezalandırılacağını bildirmektedir:
Müminler müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, Allah ile bir dostluğu kalmaz. (Âl-i imrân: 28)
Bir Âyet-i kerime’sinde de buyurur ki:
Onlar müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler. Onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar? Bilsinler ki şeref ve kudret tamamen Allah’a âittir. (Nisâ: 139)
Kâfirlerden ve kâfirlerin dostluğundan şeref beklemek ne büyük bir gaflettir!
İlâhî Hüküm (5):
allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde müminlerin düşmanının kendi düşmanı, kendi düşmanının da müminlerin düşmanı olduğunu beyan buyurmakta, kâfirleri düşman bellemeyi emretmekte ve onları dost edinmeyi yasaklamaktadır:
Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. (Mümtehine: 1)
Allah düşmanlarını dost edinmemek imanın tabi bir neticesidir. Eğer onlar gerçekten iman etmiş olsalardı, kâfirleri dost edinmezlerdi:
Eğer onlar Allah’a, Peygamber’e ve ona indirilen Kur’an’a inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu yoldan çıkmışlardır. (Mâide: 81)
İlâhî Hüküm (6):
Bu durumlarının vahim neticelerini ahirette elbette göreceklerdir.
Onların bir çoğunun, kâfirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendi önlerine sürdüğü şey ne kötüdür! Allah onlara gazap etmiş ve azapta ebedî kalıcıdırlar. (Mâide: 80)
İlâhî Hüküm (7):
allah-u Teâlâ’nın gadap ettiği kimselerle dostluk yapanlar Âyet-i kerime’lerde haber verilmektedir:
Allah’ın gadap ettiği bir toplulukla dostluk kuranları görmedin mi? (Mücadele: 14)
Bunlar, gadaba uğramış yahudileri dost edinmişlerdi.
Onlar ne sizdendir, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar. (Mücadele: 14)
Burada bile bile yalan yemin ettikleri şey, müslüman oldukları iddiâsıdır.
Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür! (Mücadele: 15)
Yaptıkları bu kötü şey; kâfirleri dost edinmeleri, buna karşılık müminleri aldatmaları, onları Allah yolundan çevirmeleridir. Son derece şiddetli ve elem verici azap, cehennemin en alt tabakasıdır.
İlâhî Hüküm (8):
Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır. (Mâide: 51)
Bu ilâhî hitap, İslâmiyet’in ilk yıllarından itibaren kıyamete kadar gelip geçecek olan bütün müslümanlaradır.
Sen onların dinine uymadıkça ne yahudiler ne de hıristiyanlar senden aslâ hoşnut olmazlar. (Bakara: 120)
Bu sert ve şiddetli hüküm, müslümanların onlardan uzak durmalarını ve sakınmalarını ihtar içindir. Bu ilâhî hüküm kesindir, bu böyledir, bunu böyle bilin ve onları öylece tanıyın.
İlâhî Hüküm (9):
Ey iman edenler! Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinmeyin. (Mümtehine: 13)
allah-u Teâlâ’nın emri ve hükmü: Onları dost edinmeyin. dir.
Bir Âyet-i kerime’de de şöyle buyuruluyor:
Şüphesiz ki kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır. (Nisâ: 101)
Ehl-i küfür hiçbir zaman müslümanlara olan düşmanlıklarından vazgeçmezler.
Eğer onların güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. (Bakara: 217)
Bu ilâhi hükümleri dinlemeyenler kâfir olmuşlardır:
Sizden her kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Onlar cehennemliktirler ve orada ebedî kalırlar. (Bakara: 217)
İlâhî Hüküm (10):
allah-u Teâlâ gayr-i müslimlerin müslümanlara karşı takındıkları tavrı Âyet-i kerime’sinde haber vermektedir:
Kitap ehlinden olan kâfirler de müşrikler de size Rabb’inizden bir hayır inmesini istemezler. (Bakara: 105)
Diğer bir Âyet-i kerime’sinde allah-u Teâlâ onların durumlarını açıklayarak şöyle buyurmuştur:
Size bir iyilik dokunursa bu onları üzer. Başınıza bir musibet gelse buna da sevinirler. (Âl-i imrân: 120)
İlâhî Hüküm (11):
allah-u Teâlâ kâfir ya da münafıklardan herhangi bir kimseyi dost edinmeyi açık olarak yasaklamaktadır:
Ey iman edenler! Sizden olmayan kimseleri sakın sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenâlık etmekten aslâ geri kalmazlar. (Âl-i imrân: 118)
Onlar size sıkıntı verecek şeyleri isteyip dururlar. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinin gizledikleri ise daha büyüktür. (Âl-i imrân: 118)
Eğer düşünürseniz, âyetleri size açıklamış bulunuyoruz. (Âl-i imrân: 118)
Daha sonra allah-u Teâlâ onların müminleri hiçbir zaman sevmediklerini ve sevmeyeceklerini açıklayarak şöyle buyurmaktadır:
İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. (Âl-i imrân: 119)
Allah’ın düşmanlarına sevgi beslemenin ne derece yanlış ve çirkin olduğu bu Âyet-i kerime’den de anlaşılmaktadır. Onlar hiçbir zaman dost tutulmaya lâyık değillerdir.
İlâhî Hüküm (12):
allah-u Teâlâ İslâmiyet’in ulviyetini ihlâle çalışan küfür ve şirk erbabını müslümanların dost ittihaz edemeyeceklerini ferman buyurmaktadır:
Ey inananlar! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve eğlenceye alanları ve kâfirleri dost edinmeyin. Eğer mümin iseniz Allah’tan korkun! (Mâide: 57)
Hakiki iman, bu gibi din düşmanlarından kaçınmayı ve sakınmayı iktiza eder.
İlâhî Hüküm (13):
allah-u Teâlâ müminleri, ehl-i kitabın saptırma ve azdırmalarına karşı sakındırmış, onların sözlerine iltifat etmekten menetmiş ve Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmuştur:
Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir zümreye uyarsanız, imanınızdan sonra sizi çevirirler de kâfir yaparlar. (Âl-i imrân: 100-101-102)
Size Allah’ın âyetleri okunurken ve aranızda O’nun Resul’ü bulunurken nasıl küfre dönersiniz? Kim Allah’a sımsıkı sarılırsa, muhakkak ki o doğru bir yola iletilmiştir.
Ey iman edenler! Allah’tan nasıl korkmak lâzımsa öylece korkun. Sakın siz müslüman olmaktan başka bir sıfatla can vermeyin.
Küfür ve Kâfirler:
allah-u Teâlâ küfrün vasıflarını da Âyet-i kerime’lerinde beyan buyuruyor:
Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir necis (pislik)tir. (Tevbe: 28)
Artık onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar murdardır. (Tevbe: 95)
Tıpkı kendisinden kaçılması gereken pis koku gibidirler.
Kâfir olanlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Eğer siz bunu yapmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük bir fesad (kargaşalık) olur. (Enfâl: 73)
Kâfirlerin arasındaki dostluk, kâfirlik bağından ileri gelmektedir. Müminlerin arasındaki dostluk da iman bağından kaynaklanmaktadır. Bunların birisi ışıktır, diğeri ise karanlıktır. Kâfir Allah’ın düşmanıdır, mümin ise dostudur. Öyleyse arayı iyice ayırmak gerekir. Eğer kâfirlerle bağlar koparılmazsa, yeryüzünde çok büyük bir fitne meydana gelir, o da imanın elden gitmesi ve küfrün açığa vurmasıdır.
allah-u Teâlâ Kâfirun sûre-i şerif’inde kıyamete kadar gelecek müslümanlara, onların dinlerinden bütünüyle uzak durmalarını emir buyurmuştur:
Resul’üm! De ki: Ey kâfirler!
Ben sizin taptıklarınıza tapmam.(Kâfirûn: 1-6)
Benim taptığıma da siz tapmazsınız.
Ben de sizin taptığınıza aslâ tapacak değilim.
Benim taptığıma da sizler tapmıyorsunuz.
Sizin dininiz size, benim dinim banadır.
Omer Ongut(k.s.)
Cevap: Ilahi Hükümler – Islama gore Dost ve Düşman
VESLiHAN
kendi yaşamına ve inancına yakın insanlarla dostluk kurmak herzaman daha iyidir bu hem dinen doğrudur hemde toplum olarakta kargaşanın çıkmasına engel olur