Zinanın cezası Recm ise Ayet uydurmanın cezası nedir..?
bakbibak
"Recm" Arapça "R-C-M" kökünden gelen bir kelimedir. Sözlükte "taşla öldürmek, birine taş atmak, taşa tutmak, sövmek, lanet etmek, kovmak, bir şeyi tamamen terk etmek, zanla konuşmak, kötü zanda bulunmak, kabrin üzerine taştan nişan dikmek" gibi anlamlara gelmektedir.
Müslümanlar bu kelimeyle ilk olarak şeytanın Allah’ın huzurundan kovulmasını ifade eden "Eûzü billa himineşşaytani’r-racim" (Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım) değişiyle karşılaşırlar.
Allah, Seytan’ın Adem’e secde etmeyişinin bir cezası olarak "racim" kelimesiyle ifadelendirdiği ayette şöyle buyurmaktadır:
"Allah: Öyleyse çık oradan. Çünkü sen artık kovuldun." (Hicr 15/34) (Şad, 38/77)
Seytan’ın durumunu ve vasfını bildiren (15/17, 3/ 36, 16/98, 81/25) ayetlerden rahatlıkla anlaşılmaktadır ki Allah, Şeytan’ı taşlayarak öldürmemiş, onu cennetten ve huzurundan kovmuştur. Buralardaki recm kelimesine sadece taşlamak ve özellikle de taşlayarak öldürmek anlamı verilmemektedir. Dolayısıyla kovma ile taşlama arasında bağ kurmak daha yerinde olacaktır. Birini kovmak istediğinizde, kovmayı gerçekleştirebilmenin bir şekli olarak taşlama yapılabilir; fakat niyet onu öldürmek olmayabilir.
Kur’an’da bazı peygamberlerin kavimleri veya bazı kişiler tarafından tehdit edilmelerinin bir ifadesi olarak da "recm" kelimesi kullanılmıştır.
"Onlar: Ey Şuayb! Söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz ve doğrusu seni aramızda güçsüz görüyoruz. Eğer yandaşların (kabilen) olmasaydı muhakkak ki seni taşlardık/kovardık. Sen bizden üstün değilsin." (Hud 11/91)
Bu ve benzeri (19/46, 44/20, 26/116) ayetlerdeki "recm" kelimesine taşlama anlamı verilmesi belki doğru olabilir. Fakat taşlayarak öldürme anlamı vermek biraz güç gözükmektedir. Kovmanın, sürgün etmenin ve yanından uzaklaştırmanın ilk hamlesi olarak taşlama ifadesi rahatlıkla kullanılabilir. Hatta taşlama anlamı vermek zorunda bile değiliz. Çünkü şeytanla ilgili ayetlerde olduğu gibi kelime, bu ayetlerde de kovmak anlamında kullanılmış olabilir. Bu ihtimal şu ayetler için de geçerlidir:
"Babası: Ey İbrahim! Sen mi benim tanrılarımı beğenmiyorsun? Bundan vazgeçmezsen and olsun seni taşlarım, uzun bir süre benden uzak dur, dedi" (Meryem 19/46).
Babası İbrahim’i (a.s.) taşlayarak öldürmek istese, herhalde "benden uzak dur" gibi bir ifade kullanmazdı. Babasının isteği, Hz. İbrahim (a.s.)’in kendisinden fikirlerini değiştirinceye kadar uzak durmasıdır.
"Ben, beni taşlamanızdan/kovmanızdan ötürü, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığındım" (Duhan, 44/20).
Yukarıdaki ayette Hz.Musa’nın karşısındakilere söylediği bu sözdeki recmi, taşlayarak öldürme olarak anlamanın doğru olmayacağı, gayet açıktır. Çünkü Hz.Musa taşlanmamış fakat kovulmuştur.
Denilebilir ki bu kelime, Kur’an’da taşlayarak öldürme olarak kullanılmamış olabilir, fakat islam hukukunda evli olarak zina yapanlara verilen cezanın adıdır, bu da taşlayarak öldürmeyi ifade eder. Gerçekten de Haricilerin ve bazı Mutezililerin dışında neredeyse herkes tarafından bu şekilde anlaşılmıştır. Bu anlayışların nereden kaynaklandığını görmemiz için eski hukuk sistemlerindeki uygulamalara, Kur’an ve sünnetin konuya getirdiği hükümlere bakmamız gerekecektir.
..
ALINTI
Yazar yazılmamış ama bu yazan sinsi bir şeytandan başkası değil.
Harici oğlu harici:(
Konunun çoğu silindi (şem’a)
Cevap: Zinanın cezası Recm ise Ayet uydurmanın cezası nedir..?
rems
< Recm Tevrat’ta geçen, dolayısıyla İslam öncesi Arap toplumunda uygulanan bir ceza şeklidir. Bu sebeple recm, müslümanların değil, yahudi ve hristiyanların meselesidir. >
<
Recm, Rasûlullah’ın uygulamalarında vardı diyerek kabul edenler bir tarafa, hafzı kaldırılmış, hükmü baki ayetten söz ederek konuya delil getirmeye çalışanlar affedilir bir suç işlemiyorlar. Bizi recmi reddetmeye götüren sebeplerin başında da bu gelmektedir. Diyelim ki, zinanın cezası recmdir; ya ayet uydurmanın cezası nedir? merak ediyorum…
ALINTI >
Yanıt: Zinanın cezası Recm ise Ayet uydurmanın cezası nedir..?
rehnüma01
ey islamı modernleştirmeye çalışan zavallı zihniyet! Allahresulünün ve arkadaşlarının recm uyguladığını beyan eden sahih rivayetlerin sayısının adedinin tamıtamına 52 olduğunu ve bu sebeble manen mütevatir olduğunu biliyormusun? ve bu recm uygulamasının kahir ekseriyetinin nur suresindeki sopalama ayetinden sonra vuku bulduğunu biliyormusun? aynı zamanda tevatür derecesine ulaşmış bu sünnetin ayeti kayıtlayabileceğinden haberin varmı?
lütfen dinde demogoji yapmayın islam insanlara yeterince merhametli davranmıştır zaten onu daha fazla yumuşatarak ehli kitap gibi tahrif etmeyin…. hem ayet uydurmakta ne demek haşa 1400 yıldır islama hizmet etmiş ulema işlerine geldikleri zaman hadismi uyduruyorlarmış? veyahutta onlar bu uydurulmuş olan mensuh ayeti bilemedilerde zamane yeni yetme ulema müsveddelerimi bunun farkına varmış? vah zavallılar vah Allah akıl fikir izan nasıbetsin. üye arkadaşlar önünüze gelen yazıyı iyice sorup araştırmadan paylaşmayın vebali büyük olur Allah korusun. inşaAllah bu konuda daha geniş bir yazı yazacağım..
Zina’nın Cezası
Hoca
ZİNA’NIN CEZASI
Zina’nın Çeşitleri
Zina eden kişi, ya şer’an zinayı caiz (mazur) kılıcı bir özür (şüphe) nedeniyle zina etmiştir veya nefsine uyarak ve bilerek zina etmiştir. Yine aynı kişi ya evlenmiştir veya bekârdır. Bu bakımdan zina ‘nın dört çeşidi vardır^
1. Şer’an mazur görülecek bir özür nedeniyle zina etmek.
Zinayı, şer’an mazur kılan bir şüphe, bir özür nedeniyle zina etmeye şu şekilde örnek verilebilir. Meselâ kişi, zina ettiği kadının kendi hanımı olduğunu zanneder, sonra onun kendi karısı olmadığı açığa çıkar veya dul olduğunu söyleyen bir kadın ile evlenir, sonra kadının evli olduğu ortaya çıkar veya mahremi olduğunu bilmediği bir kadınla evlenir, sonra kadının süt kardeşi olduğu ortaya çıkar. İşte bu ve benzeri durumlar, zinayı şer’an mazur kılan özürlerdir.- Bu durumda olan kişiye zina haddi uygulanmaz ve bu kişi yaptığından ötürü günah işlemiş sayılmaz. Bu kişinin evli olup olmaması durumu değiştirmez. Çünkü burada şer’an mazur görülücek özürler vardır. Ancak bunun üzerine birtakım şer’î hüküm ve eserler terettüb eder ki yeri geldiğinde -Allah izin verirse-bunlar izah edilecektir.
Fakat bazı şüphe ve özürler vardır ki haddi gerektirmemekle birlikte günahkâr olmayı gerektirirler.
2. Nefsine uyarak ve isteyerek zina etmek.
Nefsine uyarak ve isteyerek zina eden kişi ise, ya evlilik geçirmiştir yahut bekârdır. Başından evlilik geçen kimsenin, evli sayılması için şu şartlara sahip olması gerekir:
a. Mükellef olmalıdır; yani âkil ve baliğ olmalıdır. Bu bakımdan çocuk, mümeyyiz olsa dahi ona evlilik sıfatı takılamaz. Deliye de evlilik sıfatı verilmez. Fakat delilik, bazen gidip bazen geliyorsa ve deliliğin gittiği zamanda zina etmişse, ancak o zaman teklifin çerçevesine girmiş olur.
b. Hür olmalıdır. Zina eden köle -evli dahi olsa- ona sopa cezasının yarısı uygulanır. İleride bundan bahsedilecektir.
c. Sahih bir nikahtan sonra cinsî münasebette bulunmuş olmalıdır. Sahih bir nikahtan ve cinsî münasebetten sonra, hanımının hayatta olup olmaması durumu etkilemez. Eğer kişi evlenmeden gayr-ı meşru bir ilişkide bulunursa muhsan sayılmaz.
Kişide bu üç özellik bulunduğu takdirde, kendisine muhsan kişilere uygulanan zina haddi tatbik edilir ve bu özellikler erkekler için olduğu gibi kadınlar için de geçerlidir.
Muhsan olmayan kimselere gelince, onlar bu özelliklerin kendilerinde kamilen bulunmadığı kimselerdir. Yukarıda da zikredildiği üzere ya mükellef olmamışlardır veya cinsel birleşmeye sahih bir nikâh akdi bulunmasına rağmen teşebbüs etmiş değillerdir.
Zina Çeşitlerinin Herbirinin Hükmü
Şer’an mazur sayılacak bir özür nedeniyle zina eden kişiye, zina haddi uygulanmayacağını, bazen günahkar dahi olmayacağını, başından evlilik geçip geçmemesinin durumu değiştirmeyeceğini söylemiştik. Fakat nefsine uyarak ve isteyerek zina yapan kişi günahkâr olur ve kendisine hadd cezası uygulanır. Ancak bu hadd, başından evlilik geçip geçmemesine göre değişir.
Evli Olan Zâninin Haddi
Zina eden kişinin başından evlilik geçmişse, ona evli olduğu halde zina eden kişinin cezası uygulanır ki bu da recmedilmek (taşlanarak Öldürülmektir. Recm, Hz. Peygamber’den kavlen ve fiilen sabit olmuştur. Bu hükmün dayanağı, lafzı neshedildiği halde hükmü baki olan bir ayettir.
Abdullah b. Abbas şöyle rivayet ediyor: Ömer b. Hattab, Rasûlullah’m minberi üzerine çıkmış halde iken şöyle dedi: "Hiç şüphe yok ki Allah, Muhammed’i hak peygamber olarak gönderdi ve ona Kitab’ı indirdi. Ona indirilen bu Kitab’ın içinde recm ayeti de vardı. Biz bu ayeti okuduk, ezberledik ve onu anlayıp belledik ve Rasûlullah (s.a) recm etti, biz de ondan sonra recmettik. Böyle olduğu, halde insanlara zaman uzayıp da onlardan birinin ‘Biz Allah’ın Kitabi’nda recmi bulamıyoruz’ demesi ve böylece Allah’ın indirmiş olduğu bir farizayı terk sureti ile dalâlete gitmelerinden korkarım. Hiç şüphesiz ki Allah’ın Kitabı’nda evli erkek ve kadınlardan olup da zina eden, zinasına da beyyine bulunan, yahut gebelik ve itiraf bulunmasıyla zinası sabit görünen kimse üzerine recm bir haktır".[1]
Tilaveti neshedilen ayet şudur:
Evli erkek ve kadını zina ettikleri takdirde her ikisini de recmedin. Bu, Allah’tan gelen bir cezadm Muhakkak ki Allah azîz ve hakîm’dir!
Ebu Hüreyre şöyle anlatıyor: Rasûlullah (s.a) mescidde iken müslümanlardan bir kişi yanına geldi ve ona nida edip şöyle dedi:
– Ey Allah’ın Rasûlü! Ben zina ettim.
Hz. Peygamber ondan yüzünü çevirdi. Nihayet o zat bu itirafı kendi aleyhine dört kere tekrarladı. Bu şekilde kendi aleyhine dört defa şehadet edince, Rasûlullah (s.a) onu çağırıp şöyle sordu:
– Sende delilik var mı?
– Hayır!
– Sen evli misin?
– Evet!
– Bunu götürüp taşlayınız (recmediniz).[2]
İmran b. Husayn şöyle rivayet ediyor: Cüheyne kabilesinden bir kadın zinadan hamile olarak Allah’ın Rasûlü’ne geldi ve ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Ben hadd vurulmayı icab ettiren bir günah işledim, bu bakımdan bunun cezası olan haddi bana tatbik et’ dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, kadının velîsini çağırıp ona ‘Bu kadına iyi muamele et, çocuğunu doğurduğu zaman onu bana getir’ emrini verdi. Velîsi de bu emri yerine getirdi. Nihayet Hz. Peygamber kadınla ilgili emrini verdi; kadının elbiseleri vücuduna bağlandı. Sonra Hz. Peygamber emretti ve kadın recmedildi. Sonra da Peygamber (s.a) kadının cenaze namazını bizzat kendisi kıldırdı. Hz. Ömer şöyle dedi:
– Ey Allah’ın Rasûlü! Zina etmiş bir kadın olduğu halde sen onun cenaze namazını nasıl kılarsın?
– VAllahi, o öyle bir tevbe etti ki Medine halkından yetmiş kişi arasında taksim edilmiş olsaydı, muhakkak onlara fazla gelirdi yâ Ömer! Sen, kendi canını Allah’a cömertçe feda eden bir kadının tevbesinden daha kıymetlisini bulabilir misin?[3]
• Evli Olmayan Zâninin Haddi
Daha önce belirttiğimiz anlamda evli olmayan kişi zina ederse, ona hadd tatbik edilir. Evli olmayan zâninin haddi ise yüz sopa ve bir yıl sürgündür. Kur’an-ı Kerim’de şöyle-buyurulmaktadır:
Zina eden kadın ve zina eden erkeğin herbirine yüz değnek vurun. Allah’a ve ahiret gününe iman etmişseniz, Allah’ın dini(ne göre cezayı tatbik) hususunda sizi o ikisine karşı acıma tutmasın. Onlara uygulanan cezaya mü’minlerden bir grup da şahit olsun. (Nü r/2,)
Bu ceza Hz. Peygamber’in -ileride nakledeceğimiz- hadîsleriyle de sabit olmuştur. Zina eden bekar’ın bir yıl sürgün edilmesi de hadîslerle sabit olmuştur.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Benden alınız, benden alınız. Muhakkak ki Allah zina eden kadınlar için bir yol tayin etmiştir: Evlenmemiş olan, evlenmemiş olanla zina ederse bunların herbirine yüz değnek ve bir yıl sürgün cezası vardır. Evli veya dul olan, evli veya dul olanla zina ederse bunların herbirine de yüz değnek ile taşlama cezası vardır.[4]
Ebu Hüreyre ile Zeyd b. Halid el-Cühenî’den şöyle rivayet edilmektedir: ‘Bedevilerden bir kişi Rasûlullah’a (s.a) gelerek şöyle dedi:
– Ey Allah’ın Rasûlü! Allah aşkına senden benim için ancak Allah’ın Kitabı ile hükmetmeni istiyorum.
Onun hasmı olan ve aynı zamanda ondan daha anlayışlı olan diğer şahıs da şöyle dedi:
– Evet, aramızda Allah’ın Kitabı ile hükmet ve konuşmak için de bana izin ver.
– Peki, konuş!
– Oğlum, hasmım olan şu zatın yanında hizmetçi olarak bulunuyordu. Derken oğlum onun karısı ile zina etti. Bana da bu zinadan ötürü oğluma recm cezası lazım geldiği söylendi. Ben oğlum için 100 koyun ve bir cariye fidye verip oğlumu kurtardım. Müteakiben bu meseleyi ilim ehli olanlara sordum. Onlar ‘Oğlunun cezası 100 değnek ile 1 yıl sürgündür. Öteki adamın zina eden karısına da recm lazım gelir’ dediler.
– Nefsim elinde olan (Allah)a yemin ederim ki ben sizin aranızda muhakkak Allah’ın Kitabı ile hükmedeceğim: Cariye ile koyunlar tekrar sana iade olunacaktır. Oğluna da 100 değnek ile 1 yıl insanlardan uzaklaştırma cezası verilecektir.
Bundan sonra da Rasûlullah (s.a) şöyle emir buyurdu:
– Ey Uneys! Haydi bu adamın karısının yanına git, eğer (zina ettiğini) itiraf ederse onu recm et.[5]
Sürgün cezası verilen kişileri Hz. Ömer Şam’a, Uz. Osman Mısır’a, Hz. Ali de Basra’ya gönderdi. Ashabdan hiç kimse sürgün cezasına itiraz etmemiştir. Bu bakımdan sürgün cezası hususunda ümmet icma etmiştir.
İbn Ömer şöyle rivayet etmektedir: ‘Rasûlullah (s.a) hadd vurdu ve sürgün etti, Ebubekir hadd vurdu ve sürgün etti, Ömer de hadd vurdu ve sürgün etti’.[6]
Sürgün, ancak kadı’nın hükmüyle olur. Eğer kişi kendiliğinden -hâkimin hükmü olmadan- sürgüne giderse, bu yeterli olmaz. Kişinin, namazın kasredümeyeceği bir mesafeye sürgün edilmesi de yeterli olmaz. Bir yıl sürgün cezası, evli olmadığı halde zina eden erkek ve kadınlar için vacibdir. Ancak kadın sürgüne gönderilirken yanında bir mahreminin bulunması şarttır. Eğer kadının yaniAda bir mahremi yoksa, onu sürgüne göndermek caiz olmaz. Çünkü kadın, ancak yanında mahremi bulunduğunda sefere çıkabilir.
Hadd Cezasını Uygulamanın Şartları
Zina eden -başından evlilik geçen ye geçmeyen- kişilere hadd cezasının uygulanması için şu şartların bulunması gerekir:
1. Mükellef olmalıdır.
Zina eden kişi ister evli, ister bekar olsun âkil ve baliğ olmalıdır. Mükellef (baliğ) olmayan çocuğa ve deliye hadd cezası tatbik edilmez. Zina eden sarhoşun durumuna gelince, eğer kendi isteğiyle içki içip sarhoş olmuş ve zina etmişse -diğer şartlar kendisinde bulunduğunda-ona zina haddi tatbik edilir. Fakat bilerek değil de kazaen sarhoş olup zina etmişse, meselâ su sanarak bir içkiyi içip sarhoş olmuşsa, hadd cezası uygulanmaz.
2. Zorlama olmamalıdır.
Erkek veya kadın zinaya zorlanırsa -meselâ zina etmediği takdirde ölümle tehdit edilirse- ona zina haddi tatbik edilmez. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Ümmetimden hataen, unutarak ve zorlanarak yaptıkları şeylerin günahı kaldırılmıştır.[7] ‘
3. Şer’an mazur sayılacak bir özür bulunmamalıdır. Eğer şer’an mazur sayılacak bir özür bulunursa, zina haddi uygulanmaz. Buna şu şekilde bir örnek verebiliriz: Meselâ kişi, yatağında bir kadın görüp kendi hanımı olduğunu zannetse ve onunla cinsî ilişkide bulunsa, sonra onun kendi karısı olmadığı anlaşılsa, o kişiye zina haddi tatbik edilmez .veya kişi, bir kadınla şahitsiz olarak nikahlansa ve cinsî ilişkide bulunsa, ona zina haddi uygulanmaz. Çünkü âlimlerin bazıları nikahta şahit bulunmasının şart olmadığını söylemişlerdir. Dolayısıyla şahitsiz olarak nikahlanıp cinsî münasebette bulunan kişiye zina haddi tatbik edilmez. Bu mazeret, günahı gerektiren şüpheye örnektir, fakat haddi gerektirmez. Bunun günahı gerektirmesinin sebebi ise, dayanağı olmayan bir görüşe tâbi olmasından kaynaklanmaktadır; zira nikâh, akdinde şahitlerin bulunmasının şart olduğuna dair deliller vardır. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Nikâh ancak bir velî ve iki şahitle gerçekleşir.[8]
Şüphe nedeniyle hadlerin tatbik edilmeyeceğinin, makul bir özür olduğunda cezaların uygulanmaması gerektiğinin delili şu hadîstir:
Müslümanlardan, cezaları gücünüz yettiği kadar kaldırmaya çalışın. Şayet bir çıkış yolu varsa onu tahliye edin.[9]
4. Zina sabit olmalıdır.
.Zina ya ikrarla, ya da delille sabit olur. İkrarla sabit olursa, zina eden kişi açık ve kesin şekilde zina ettiğini itiraf etmelidir. Zina eden kişinin bir defa ikrar etmesi yeterlidir, ikrarı tekrarlamak şart değildir. Eğer kişi ikrarından vazgeçerse, ikrarı iptal olur; zina haddi tatbik edilmez.
Zina’nın ikrar ile sabit olduğunun delili şudur: Hz. Peygamber, Maiz’i ve Gamidiyeli kadını, ikrarları nedeniyle zina haddi cezasına çarptı rm ıştır.[10]
İkrar’dan dönen kişiye hadd cezasının uygulanmayacağının delili de Hz. Peygamber’in, Maiz’e ikrarından dönmesi için tarizde bulunmasıdır.
İmam (devlet başkanı), zina yaptığını itiraf eden kişiye ‘Belki de sen kadına sadece dokunmuş veya onunla sadece sevişmiş olabilirsin’ diyebili
İbn Abbas şöyle rivayet ediyor: Maiz, Hz. Peygamber’e gelip zina ettiğini itiraf edince, Hz. Peygamber ona şöyle dedi:
– Belki de sen kadını sadece öptün veya onu sadece elledin veya ona baktın.
– Hayır, ey Allah’ın Rasülü! Ben öyle yapmadım; zina ettim.[11]
Eğer ikrardan dönmekle zina haddi düşmeseydi, Hz. Peygamber’in Maiz’e böyle söylemesinin ne anlamı olabilirdi?
Zina hususundaki beyyineye (delile) gelince, bu, dört erkek şahidin zina olayına şahit olduklarını net bir şekilde söyleyerek, olay mahallini de belirtmeleridir. Dört şahidin tümü de bu hususta ittifak etmelidir. Eğer şahitler olay mahallini zikretmeseler veya olay mahalli hakkında ihtilaf etseler, delil yeterli olmaz. Şahitlere kazf (zina iftirası atma) cezası uygulanır. Bu husus ileride tekrar gelecektir.
Zina’nın sabit olmasında dört şahidin şart olduğunun delili şu ayetlerdir:
Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapınlann aleyhinde aranızdan dört şahit tutun.
(Nisa/15)
Dört şahit getirmeli değiller miydi? Madem şahitleri getiremediler, o
halde onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendileridir. (Nûr/13)
Zina Eden Köle ve Cariyenin Cezası
Köle veya cariye zina ederse ve bu.da -ikrar veya delille- sabit olursa, hadd tatbik edilir. Köle ve cariyeye uygulanacak hadd cezası, elli değnek ve altı ay sürgündür. Köle ve cariyenin evli olup olmaması bu hükmü değiştirmez. Bunun delili şu ayet-i kerimedir:
(Cariyeler) evlendikten sonra fuhuş (zina) yaparlarsa, o takdirde hür kadınlar (bu işi yaptıklarında) üzerlerine lazım olan azabın (cezanın) yarısı cariyelere lazım gelir. (Nisa/25)
Bu hususta erkek köle de cariyeye kıyas edilmiştir; zira her ikisinin de ortak noktası köleliktir.
Zinaya Tabi Olan Lutilik ve Benzerlerinin Hükmü
Lutilik, arkadan cinsî ilişkide bulunmaktır. Bu fiilin kendisine tatbik edildiği kişinin erkek veya kadın olması durumu değiştirmez. mezhebinin sahih görüşü şudur: Fail’e -ikrar ederse veya delil ile sabit olursa- zina eden kişiye uygulanan ceza tatbik edilir. Kişi lutilik yaptığını itiraf ederse, evli olup olmadığına bakılır. Eğer evli ise recmedilir, evli değilse yüz değnek vurulup bir yıl sürgün edilir. Bu hükmün dayanağı, şu ayetin umumi hükmüdür:
Sakın zinaya yaklaşmayın. Çünkü o bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur.
(İsra/32)
Ayrıca Allah Teâlâ, Lut kavmi hakkında şöyle buyurmuştur:
Âlemlerden hiç kimsenin sizden önce yapmadığı o kötülüğü mü işliyorsunuz?
(A’raf/80)
Bir hadîs-i şerifte, lutilik yapan kişiye zinakâristni verilmiştir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Erkekle erkek cinsî ilişkide bulunursa, ikisi de zinakâr sayılır.[12]
Meful’ün durumuna gelince, mePul kişinin karısı değilse, meful’e yüz değnek vurulur. MePul’ün başından evlilik geçmiş olsa bile bakire gibi bir yıl sürgün edilir. Mefulün kadın veya erkek olması hükmü değiştirmez; zira bu hal için iffet tasavvur edilemez.
Bazı âlimler ‘Başından evlilik geçen kadın, arkadan cinsî ilişkiye izin verirse recmedilir’ demişlerdir.
İmam Şafii’nin de bir görüşünde ‘Lutilik yapan kim olursa olsun öldürülür’ dediği varid olmuştur. İmam Şafii’nin bu görüşü şu hadîse dayanmaktadır:
Her kimi Lut kavminin fiilini yapar bulursanız, faili de mePul’ü de (yaptıranı da) öldürün.[13]
Bazı âlimler ise lutilik yapan kişinin yakılacağını söylemişlerdir. Bu görüşün kaynağı da şu rivayettir: ‘Hz. Peygamber’in ashabı, lutilik yapan kişinin ateşte yakılması hususunda ittifak etmişlerdir’,[14]
Hafız el-Münzirî şöyle demiştir: ‘Halifelerden dördü lutilik yapanları yakmıştır. Bu halifeler şunlardır: Hz. Ebubekir, Hz. Ali, Abdullah b. Zübeyr ve Hişam b. Abdulmelik’.[15]
Kendi karısını arkadan kullanan kişiye gelince, bu kişi haram ve büyük günah işlemiştir; zira bu fiili lanetleyen birçok hadîs vardır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Hanımına arkasından yaklaşan erkeğe Allah (rahmet nazarı ile) bakmaz.[16]
Hay izli kadına yaklaşan veya bir kadına arkadan yaklaşan veya bir kahine başvuran kişi, Muhammed’e indirilene küfretmiş olur.[17]
Hanımını arkadan kullanan kişi mel’undur.[18]
Karısını arkadan kullanan kişiye, kadı, uygun gördüğü tâzir cezasını verir. Fakat bu ceza, şer’an tayin edilmiş olan cezaların en azını geçmemelidir. Bunun delili de şu hadîstir:
Her kim hadd olmayan bir konuda ceza vermede aşırıya kaçarsa, o kişi saldırganlardandır.[19]
Hayvanlarla Temasta Bulunmanın Hükmü
Herhangibir hayvanla temasta bulunan kişiye tâzir cezası verilir. Şafii mezhebinin en kuvvetli görüşüne göre hayvanla temasta bulunan kişiye hadd cezası uygulanmaz. Çünkü selim bir zevke sahip kişiler böyle bir fiili işlemezler, hatta ondan nefret ederler. Bu bakımdan hayvanla temasta bulunan kişiye, önleyici bir ceza vermeye gerek yoktur. Ceza, ancak nefislerin tab’an arzu ettiği ve caiz olmayan fiillere, meyletmekten insanları korumak için verilir. Fakat müslüman ve adil olan hâkim ona tâzir cezası verir. Bu fiili işleyen kişiye, onu bu fiilden alıkoyacağı düşünülen bir tâzir cezası-veril ir ki bu ceza; dövmek, sürgün etmek, hapsetmek, kınamak olabilir; zira o kişi bir haram, bir günah, bir suç işlemiştir, fakat Allah Teâlâ o fiil için bir ceza veya kefaret tayin etmemiştir. Şârî tarafından herhangibir hadd tayin edilmeyen hususlarda tâzir cezası hak olur.
İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: ‘Hayvana temas eden kimseye hadd yoktur’.[20]
Hadd Cezası Kim Tarafından Tatbik Edilir?
Hadd cezasını, imam (devlet başkanı) veya onun naibi tatbik eder, onlardan başkasının hadleri tatbik etme yetkisi yoktur. Ancak köle ve cariyelere, efendileri hadd tatbik edebilir. Bunun delili şu hadîstir:
Birinizin cariyesi zina eder de zina ettiği (beyyine yahut gebelik, yahut ikrar ile) tebeyyün ederse, efendisi o cariyeye layık olan kamçılama cezasını tatbik etsin, fakat sözle levm ve azarlamada bulunup onu ayıplamasın. Sonra yine zina ederse efendisi ona yine kamçılama cezası uygulasın, fakat ayıbını yüzüne vurup eza etmesin. Sonra bu cariye üçüncü defa zina eder ve zinası tebeyyün ederse, efendisi onu (ayıbını beyan ederek) kıldan yapılmış bir ip pahası ile de olsa satsın,[21]
Hz. Ali’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: ‘Ey insanlar! Evlenmiş olanlarından olsun, evlenmemiş olanlarından olsun bütün köle ve cariyeleriniz üzerinde haddi tatbik ediniz. Çünkü Rasûllah’ın zina etmiş bir cariyesi vardı da Rasûluliah ona celde vurmayı bana emretmişti’.[22]
Zayıf Kimseye Hadd Tatbik Etmek
Evli olan bir kişi zina ederse, zayıf da olsa, hasta da olsa, şiddetli bir sıcak veya soğuk da olsa, recm cezası tehir edilmez. Çünkü kişi, zayıf da olsa, güçlü de olsa recmin neticesinde ölecektir. Bu nedenle cezasının tehir edilmesine gerek yoktur.
Bekar olan bir kişi zina ederse, eğer zayıf veya hasta ise, şiddetli bir sıcak veya soğuk varsa, kuvveti en inceye veya iyileşinceye veya şiddetli sıcak veya soğuk geçinceye kadar hadd cezası tehir edilebilir. Fakat imam (devlet başkanı) ona bu durumda iken hadd tatbik etse o kişi de bundan ötürü ölse, imamın, tazminat ödemesi gerekmez. Çünkü o kişi, hak ettiği bir haddin uygulanması neticesinde ölmüştür.
Bekâr olduğu halde zina eden kişi, zayıf veya hasta ise, hurma dallarından meydana gelmiş yüz ince dal ile vurmak suretiyle hadd cezası tatbik edilir (edilebilir). Eğer dallar 50 tane ise onları bir araya getirip iki defa vurularak hadd cezası uygulanır veya papuçlarla, elbiselerle vurulmak suretiyle hadd cezası tatbik edilir,
Said b. Sa’d b. Ubâde şöyle rivayet ediyor: Evlerimiz arasında vücut yapısı noksan ve zayıf bir adam vardı. (Bir defa) babamın cariyelerinden birisiyle kötü vaziyette aniden yakalandı. Bunun üzerine (babam) Sa’d b. Ubâde onun durumunu Rasûlullah’a arzetti. Rasûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
– Ona 100 sopa vurunuz.
– Ey Allah’ın Rasûlü! Adam bu dayağa dayanamayacak derecede zayıftır, ona 100 sopa vurursak ölür.
– Öyleyse 100 tane ince hurma dalı alıp onları biraraya getirin ve onunla bir defa vurun.[23]
Recm Cezası Nasıl Tatbik Edilir?
Başından evlilik geçmiş olan bir kadın zina ederse, zinası da delille (dört şahit ile) sabit olursa, onun için bir çukur eşmek müstehabdır.
Başından evlilik geçmiş olan bir kadın zina eder, zina ettiği de kadının ikrarı ile sabit olursa -ikrarından döndüğü takdirde kaçabilmesi için- çukur eşilmez.
Başından evlilik geçmiş olan bir erkek zina eder, zina ettiği de delil veya ikrarla sabit olursa, onun için bir çukur açılır, taşlanarak recmedilir.
Bedeninin her yerine taş atmak caizdir, ancak yüzüne vurmamak daha iyidir. Çünkü bazı hadîsler, yüze vurulmasını yasaklamaktadır. Taş atan kişiler -attıkları taşların isabet etmesi için- recm cezasına çarptırılan kişiden fazla uzakta olmamalıdırlar, çok da yakın durmamalıdırlar. Çünkü çok yakından atılan taşlar, kişiyi daha fazla elemdar eder. Recm cezası uygulanırken orada hazır bulunanların, -beyyine ile (dört şahitle) sabit olmuşsa- recme katılmaları daha uygundur. Fakat zina ikrar ile sabit olmuşsa, recm cezası uygulanırken orada hazır bulunanların taşlamaya katılmamaları daha güzeldir. Recm cezası tatbik edilirken erkeğin avret mahallini, kadının da bütün bedenini kapatmak vacibdir. Suçlular bir yere bağlanmazlar. Recm, taşlaşmış toprakla da çamurdan taşlarla da normal taşlarla da tatbik edilebilir. Ancak atılan taşlar, avucu dolduracak kadar büyük olmalıdır. Küçük, taşlarla recm cezası uygulanmaz; zira bu durumda ceza çok fazla uzar. Recm, derhal ölüme yol açacak derecede büyük taşlarla da tatbik edilmez. Çünkü büyük bir kaya parçasını adamın üstüne bırakıp recm cezasını bu şekilde tatbik etmek, cezanın amacını ortadan kaldırır; zira cezadan maksat, tenkildir, yani onu normal taşlarla öldürmektir. Bir veya iki taş ile öldürmek ise buna ters düşer, Zina haddi tatbik edilirken, zinaya şahitlik edenlerin ve recm hükmünü veren imamın da hazır bulunması müstehabdır. Ayrıca mü si umanlardan bir cemaatin de recme şahit olmaları müstehabdır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Mü’minlerden bir grup da onlara yapılan azaba şahit olsun. (Nûr/2)
Eğer zina, ikrar ile sabit olmuşsa, Sünnet olan; önce imamın sonra da halkın taş atmasıdır. Zina dört şahitle (delille) sabit olmuşsa, önce şahitlerin sonra imamın, sonra da halkın taş atması sünnettir. Kendisine zina haddi tatbik edilecek kimseye, hadd uygulanmadan Önce tevbe teklif edilmelidir. Maverdi, recm cezası tatbik edilmeden önce tevbe teklif edilmesinin Sünnet olduğunu söylemiştir. Böylece o kişiye, ölüm anında tevbe nasib olması için fırsat verilmiş olur. Eğer namaz vakti girmişse ona namazı kılması emredilir, namaz vakti değilse iki rekat nafile namaz kılmasına müsade edilir. Eğer su içmek isterse, ona su verilir. Fakat yemek isterse, yemek verilmez. Çünkü su, daha önceki bir susamayı gidermek içindir. Yemek ise ilerisi içindir.
___________________
[1] Buharî/6442, Müslim/l 691
[2] Buharî/6430, Müslim/1691
[3] Müslim/1696
[4] Müslim/1690, (Ubâde b. Sâmit’ten)
[5] Buharî/6467, Müslim/1697
[6] Tirmizî/1438
[7] İbn Mâce/2045, (İbn Abbas’tan)
[8] İbn Hibban/1247
[9] Tirmizî/1424
[10] Müslim/1695
[11] Buharî/6438
[12] Beyhakî, VIII/233, (Ebu Musa’dan)
[13] Tirmizî/1456, Ebu Dâvud/4462, İbn Mâce/256l
[14] Beyhakî, VIII/233
[15] Münzirî, et-Tcrgib ve’t-Terhib, 111/289
[16] Tirmizî/1176, (İbn Abbas’tan ve Ebu Hüreyre’den)
[17] Tirmizî/135, (Ebu Hüreyre’den)
[18] Ebu Dâvud/2162, (Ebu Hüreyre’den)
[19] Beyhakî, VIII/327, (Numan b. Beşir’den)
[20] Ebu Dâvud/4465, Tirmizî/1455
[21] Müslim/1703, Tirmizî/2045
[22] Müslim/1705, Tirmizî/1441 ‘
[23] İbn Mâce/2574; Ebu DâvudM472; İmam Ahmed, Müsned, V/212 ve Neseî
_____________________
Mustafa El-Buğa, Mustafa El-Ehin, Ali Eş-Şerbeci
Şema
< ey islamı modernleştirmeye çalışan zavallı zihniyet! Allahresulünün ve arkadaşlarının recm uyguladığını beyan eden sahih rivayetlerin sayısının adedinin tamıtamına 52 olduğunu ve bu sebeble manen mütevatir olduğunu biliyormusun? ve bu recm uygulamasının kahir ekseriyetinin nur suresindeki sopalama ayetinden sonra vuku bulduğunu biliyormusun? aynı zamanda tevatür derecesine ulaşmış bu sünnetin ayeti kayıtlayabileceğinden haberin varmı?
lütfen dinde demogoji yapmayın islam insanlara yeterince merhametli davranmıştır zaten onu daha fazla yumuşatarak ehli kitap gibi tahrif etmeyin hem ayet uydurmakta ne demek haşa 1400 yıldır islama hizmet etmiş ulema işlerine geldikleri zaman hadismi uyduruyorlarmış? veyahutta onlar bu uydurulmuş olan mensuh ayeti bilemedilerde zamane yeni yetme ulema müsveddelerimi bunun farkına varmış? vah zavallılar vah Allah akıl fikir izan nasıbetsin üye arkadaşlar önünüze gelen yazıyı iyice sorup araştırmadan paylaşmayın vebali büyük olur Allah korusun inşaAllah bu konuda daha geniş bir yazı yazacağım >
ilmine bereket Allah razı olsun
Ecrinim
Rabbim haram kıldığı her şeyden muhafaza eylesin:(:(
bilgiler için Allah c.c. razı olsun hocam
Desert Rose
Kur’an-ı Kerim azimüşan Tevrat’ı,Zebur’u ve İncil’i tasdik eden ve tamamlayan değilmi???
Bu ne çelişki Yüce Allah’u Teala Kur’anda yasakladığı hırsızlık, haksız yere cinayet işleme,anaya babaya itaatsizlik,putlara tapma, Livata, tefecilik ve faizcilik gibi birçok kötü icraatları
diğer semavi kitaplardada yasaklamıştır,haram kılmıştır.
Tevratı ve İncili ekarte etmek ve Kur’anda açıklanan bir hükmü yok saymak hem
İslamın amentüsüne ters düşer hemde insanı dinden eder…
Allah c.c razı olsun hocam verdiğiniz bilgi çok aydınlatıcıydı ama
gerçekten aydınlanmak isteyenlere,işine geldiği gibi davranmak isteyen inatçılarada
bütün hükümleri,delilleriyle sunsanızda yinede bildiğini okumaya devam ederler,
sonrada bizim meselemiz değil derler.Ellerine sağlık hocam
ütopya_00
recm gibi önemli bir konunun eğer İslam’ın hükmüyse Kuranı Kerim’de yer almıyor olması çelişki değil midir? Bir konuda hükme varırken Kutsal kitabı mı yoksa rivayetleri mi feyz almak doğrudur? ben konunun ehli değilim fakat insanın öldürülmesi hatta acı çektirilerek öldürülmesi gibi hassas, toplumsal dengeyi tamamen değiştirebilecek nitelikteki bir uygulamanın İslam’da varsa Kitapta da yer alması gerektiğine inanıyorum. Böylesi önemli bir konu atlanmış ya da unutulmuş olamaz. Rivayetler çok yanıltıcı olabilir ki bahsedilen 1400 sene gibi bir süre. Bu durumda elle tutulur bir yanı olmayan rivayetlerin mi yoksa Kutsal Kitapta yazanların mı dikkate alınması gerekir? Siz resmen Kitapta açık şekilde bahsedilen bir konuyu çarpıtıp rivayetlere dayandırıyorsunuz. Orda bir hüküm var mı var. bitmiştir. O dönemde neyin nasıl ve neden o şekilde uygulandığını kesin olarak bilemezsiniz. Bu islam’ın kesin şartı olsa Kitap’ta yer alırdı. Kuran rivayetlerle tamamlanmaya gerek duymayacak kadar mükemmel, apaçık ve eksiksiz bir kitaptır bence. Yine de doğrusunu Allah bilir.
Desert Rose
< Kuran mükemmel, apaçık ve eksiksiz bir kitaptır bence. >
Bu konuda çok haklısın kardeş sadece sence değil Yeryüzünde bulunan bütün Mü’minlercede öyle buna hiç kimsenin karşı çıkmaya selahiyeti olamaz aksini iddea edense Mü’min kalamaz.
< Bu durumda elle tutulur bir yanı olmayan rivayetlerin mi yoksa Kutsal Kitapta yazanların mı dikkate alınması gerekir? Siz resmen Kitapta açık şekilde bahsedilen bir konuyu çarpıtıp rivayetlere dayandırıyorsunuz. Orda bir hüküm var mı var. bitmiştir. O dönemde neyin nasıl ve neden o şekilde uygulandığını kesin olarak bilemezsiniz. Bu islam’ın kesin şartı olsa Kitap’ta yer alırdı. Kuran rivayetlerle tamamlanmaya gerek duymayacak kadar mükemmel, apaçık ve eksiksiz bir kitaptır bence. Yine de doğrusunu Allah bilir.
>
Kardeşim Bu mükemmel ve Kutsal Kur’an-ı azimü şan Efendimiz (s.a.v) tarafından tebliğ edildi ve aynı zamanda tebliğ ederken de yaşandı nasıl pratisyen bir hekimin mesleğini öğrenirken ameliyat kuralları,hangi ilacın hangi hastalıkları tedavi edeceğini
profesör hocalarından uygulamalı yani staj dönemi vardır ve bu dönemde öğrenir ve belirli bir süre sonra kendide profösör olur ve İnsanlığa yararlı olur
Sahabelerde Kuran-ı Kerim’ getirilerini,bu dinin bütün kaidelerini Efendimiz(s.a.v) den öğrenmişlerdir ve Efendimiz (s.a.v)de öğretirken aynı zamanda yaşamıştır.
Aksini düşünürsek Kutsal kitabımız Kur’anı hiç kimse yorumlayamazdı,anlamazdı, nitekimde öyle olmuştur.
Kendi dilleriyle indirildiği halde Kelam-i Kadim’i Kureyşliler bile nasıl okunucağını ve ne demek istediğini Efendimiz (s.a.v) tarafından öğrenmişlerken.
Dünyanın farklı ülkelerindeki ayrı ırktan,ayrı dilden Müslümanlar okudukları Ayeti kerimeleri kendi anladıkları gibi farklı,farklı yorumlarlar buda karışıklığa sebebiyet verirdi.Zira arap ülkelerinin dilleri Arapça olduğu halde Lehçeler değişmektedir,bir kelime hatta tek bir harf bile konuya birbirinden tamamen farklı anlamlar getirmektedir.İşte bu yüzden Allah c.c hu Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i engüzel,en anlaşılır şekilde Kureyş lehçesiyle nüzul etmiştir.Efendimiz hem bir Peygamber hem Nebi,hemde insanlığa ve Cinler alemine gönderilen en üstün ve mükemmel başöğretmendir.
Ve bu yüzdende ALEMLERE RAHMET’TİR Ve bu Kutlu Ümmet ise O’Başöğretmenin Kutlu talebeleridir.
Efendimiz(s.a.v)in Sünnetlerine uymayanda ne kadar başarılı bir talebe olabilirkiiii…
Ve Tek başına yalın halde Kur’an dan ne kadar anlayabilirki…
Selam ve dua ile…
ütopya_00
merhaba kardeşim
< Sahabelerde Kuran-ı Kerim’ getirilerini,bu dinin bütün kaidelerini Efendimiz(s.a.v) den öğrenmişlerdir ve Efendimiz (s.a.v)de öğretirken aynı zamanda yaşamıştır.
Aksini düşünürsek Kutsal kitabımız Kur’anı hiç kimse yorumlayamazdı,anlamazdı, nitekimde öyle olmuştur. >
e hani apaçık bir kitaptı?
benim Peygamber Efendimiz’in sünnetlerinin uygulanmasına asla bir itirazım olamaz. benim takıldığım şey şu: zina, suyu oturarak içmek gibi bir sünnet değil. çok önemli bir konu. ve böylesi hassas bir konunun sünnet olarak dinimizde yer alması tuhaf değil mi? yani Peygamber Efendimiz bunun zaman içinde değiştirilebileceğini düşünürdü ve buna göre bir önlem alırdı. Ayrıca zinaya uygulanacak cezayla ilgili bir ayet de var. Şu halde Allah affetsin yanlışsa ama ben 1400 yıldır dolaşan ve değiştirilmesi ve yanlış anlaşılma ihtimali son derece yüksek olan bir rivayete değil Kutsal Kitapta yazana inanacağım.
Zina işleyenlerle iligli ayetler varken bunun cezasının recm olacağı neden bildirilmemiş o halde? 100 sopa denmiş?
Desert Rose
< 1400 yıldır dolaşan ve değiştirilmesi ve yanlış anlaşılma ihtimali son derece yüksek olan bir rivayete değil Kutsal Kitapta yazana inanacağım. >
O’ Kutsal kitabın tebliğ görevi Hz.Muhammed Mustafaya (a.s.v) verildiğine göre ehli sünnet bir Mü’minde Onun yaşayış tarzını benimseyip öğretilerinede itiraz etmeden
Allah ve Rasülüne teslimiyet göstermelidir.
Takmışsın recm’e Kur’anı Kerimde başka hükümlerde var Namaz,NikahTalak,rada,Hac vs
ALLAH c.c nun hükümlerini Efendimiz (s.a.v) tarafndan bizzat uygulanarak öğretilmiştir.
Örneğin Kur’an-ı Kerimde namaz ile ilgili bir çok ayetler bulunmakla beraber uygulanış şekli
Cebrail (a.s) ın efendimize öğrettiği şekilde uygulanıyor.
Rabbilalemin dileseydi kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerimi bir günde,bir saatta nüzül ederdi
Allah’ü Ekber O’nun kudreti buna muktedirdir,
ama 23 yıl gibi bir süre içerisinde tamamladı?
Peki neden bu kadar bir süre sürdü hiç düşündünmü?
Bunları düşünürsen Peygamber Sünnetinin ve öğretilerinin önemini
anlar aklına takılan ve sana ters gibi gelen konulara
1400 sene önceden değiştirilmesi her zaman muhtemel rivayetler
gözüyle bakmassın buna eminim…
Kardeşim İslamın bir diğer adıda Teslimiyettir…
Teslim olursan sorularınn cevabına daha kolay ulaşır ve huzuru bulursun…
(sözlerim şahsın adına değil geneldir.)
Efendimiz (s.a.v) in Alemlere Rahmet ve Makam-ı Mahmud vasfınıda
Ve Allah c.c tarafından neden bu Makamlara layık görüldüğünü
bir düşün istersen..
< Zina işleyenlerle iligli ayetler varken bunun cezasının recm olacağı neden bildirilmemiş o halde? 100 sopa denmiş?
>
100 sopayı yiyen bir kişi ne kadar ayakta kalabilir onuda tartışmak gerek…
Zira 100 sopa bu bu kadar basite indirgenmemelidir diyorum
Selam ve dua ile
”(Ey Habibim!)
De ki: Eger Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah’da sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bagışlayıcı ve esirgeyicidir.”(Al-i İmran-31)
”Andolsun ki Allah’ın Resulünde sizin için,
Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar
ve Allah’ı çok zikredenler
için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab-21)
recm nedir, recm cezasi nedir, recm ne demek