Vela Nedir! Vela ile ilgili bilgi

Vela Nedir! Vela ile ilgili bilgi

ukkaşe.
Vela Nedir?

Vela tanımını yaparken bütün şer’i kavramların tariflerinde de yaptığımız gibi, özellikle seleften gelen tanımlara öncelik verilmesi lazımdır. Hele tanım konunun uzmanı ve ehlinden naklediliyorsa. Vela konusunda, el-hamdu lillah böyle bir nakil var ve bu öyle bir tanım ki, başka herhangi tanımlara hiç ihtiyaç bırakmayan, çok açıklayıcı, geniş, kapsamlı bir tanımdır ki bu muhteşem tanım incelendikçe, tanımın özüne indikçe hayret arttıran bir tanımdır.
Üstelik bu tanım, vela konusunun uzmanı olan Ömer b. el-Hattab tarafından verilmiştir. Ömer b. el-Hattab ki hak ve batıl farkını ortaya koymadaki ileri görüşlülükten dolayı kendisine faruk/hakla batılı ayıran ismi verilmiş ve velanın bazı konularında kendi iman nuruyla başkalarının göremediği hususları görmüş ki bu konuda şöyle bir rivayetler naklediliyor:
Hz.Ömer’in şöyle dediği rivayet olunur: Yüce Allah müşrikleri mağlup etmesi ve onlardan yetmiş kişinin öldürülüp yetmiş inin de esir edilmesi üzerine Resulullah (s.a.v) Ebubekir, Ömer ve Ali (radıyalâhu anhüm) ile istişare etti. Ebubekir şöyle dedi: "Ya Rasulullah! bunlar amca oğulları ve akrabalardır. Bana göre bunlardan fidye alıp serbest bırakman uygundur. Onlardan alacağımız fidye kafirlere karşı bizim için bir kuvvet olur. Umulur ki Allah bunlara hidâyet nasip eder de bize yardımcı olurlar. Resulullah (s.a.v), "Senin görüşün nedir? Ey Hattapoğlu!" diye buyurdu. Ben dedim ki: "VAllahi ben Ebubekir’in görüşünde değilim: Benim görüşüm şudur: Bana müsaade et falancanın Hz. Ömer’in bir akrabası – boynunu vurayım, Ali’ye müsaade et Akîl’in boynunu vursun, Hamza’ya müsaade et. O da kardeşinin boynunu vursun tâ ki Allah bizim kalbimizde o müşriklere o küfrün önderleri ve liderlerine karşı herhangi bir sevgi olmadığını görsün." Resulullah fs.a.v) benim söylediğime değil, Ebubekir’in söylediğine meyletti ve esirlerden fidye aldı. Ertesi gün olunca sabahleyin Resullah (s.a.v)’in yanma gittim. Bîr de ne göreyim ResûlAllah (s.a.v) Ebubekir ile birlikte oturmuş ikisi de ağlıyorlar. Dedim ki: "Ey Allah’ın Rasulü! seni ve arkadaşım ağlatan sebep ne?" Bunu bana söyle! Eğer ağlayabilirsem ben de ağlarım, ağlayamazsam ağlar gibi görünürüm." Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Arkadaşlarının bana teklif ettiği fidyeden dolayı ağlıyorum, (ve yakındaki bir ağacı göstererek) Azabınız, bana şu ağaçtan daha yakın olarak gösterildi. Allah şu ayetleri indirdi. "Hiçbir peygambere, yeryüzünde ağır basıp zaferler kazanıncaya kadar fidye alması yaraşmaz. Sizler geçici dünya malını arzu ediyorsunuz. Halbuki Allah sizler için ahireti ister. Allah azizdir, hüküm ve hikmet sahibidir." "Eğer Allah’ın geçmiş bir yazısı olmasaydı, aldığınıza karşılık herhalde size büyük bir azab dokunurdu." Müslim, Cihad, 58. Ahmed b. Hanbel Müsned, 1/30-31
Tirmizî, Ebû Hureyre’nin şöyle dediğini rivayet eder: Peygamber (s.a.) şöyle buyurdu: "Sizden önceki kimselere -ki onlar üstlerine gökten ateş inse onu yiyecek durumdaydılar- ganimet helal kılınmamıştı." Bedir günü ise müslüman-lar, henüz kendilerine ganimet helâl kalınmadığı halde ganimetlere daldılar. Bunun üzerine Allah: "Eğer Allah’ın geçmiş bir yazısı olmasaydı, aldığınıza karşılık herhalde size büyük bir azab dokunurdu" ayetini indirdi.
İbni Münzir ise, Nafi’ vasıtasıyla İbni Ömer’in şöyle dediğini nakleder: Bedir esirleri konusunda ashab ihtilaf etti. Peygamber (s.a.) Ebû Bekir ve Ömer ile istişarede bulundu. Ebû bekir: "Onlardan fidye al", Ömer: "Onları öldür" dedi. Bir sahabi: "Resulullah (s.a.)’i öldürmek ve İslâm’ı yıkmak istediler. Ebû Bekir de kalkmış peygambere fidye almasını söylüyor" dedi. Bir başka sahabi de: "Onların içinde Ömer’in babası, ya da kardeşi olsaydı, onların öldürülmesini istemezdi" dedi
Resulullah (s.a.), Ebû Bekir’in görüşünü benimsedi ve onlardan fidye aldı. Bunun üzerine: "Eğer Allah’ın geçmiş bir yazısı olmasaydı, aldığınıza karşılık herhalde size büyük bir azab dokunurdu" ayeti nazil oldu. Resulullah (s.a.): "Neredeyse, Ömer’e muhalefet yüzünden, bize büyük bir azap dokunacaktı. Azap gelseydi, ondan ancak Ömer kurtulurdu" buyurdu.
Şimdi ise sözkonusu tanımı nakledip onu inceleyelim. İmam Ahmed sahih isnadla rivayet ediyor:
(Beyhaki)
Ebu Musa (r.a.) diyor ki:
"Ömer’e (r.a.): "Benim hristiyan bir katibim var" dedim. O da bana dedi ki:

"Ne yaptın? Allah cezanı versin! Sen Allah’ın (c.c.):
"Ey iman edenler! Yahudi ve hrıstiyanları dost edinmeyin; onlar birbirlerinin velileridir. İçinizden kim onlaro veli edinirse, o da onlardandır" (Maide: 5/51) buyurduğunu işitmedin mi?
Tevhid ehlinden birini katip edinemez miydin?"
Ben de: "Ey mü’minlerin emiri! O benim için sadece yazıyor, dini de kendisine aittir (ben dininden sorumlu değilim)." dedim.
Ömer (r.a.):
Allah onları alçaltmışken, onları kerim/saygın kılma;
Allah onları zelil kılmışken, onları aziz/üstün kılma
Allah onları uzaklaştırmışken, onları yaklaştırma."
dedi."
Beyhaki’nin rivayetinde Ömer ayeti okuduktan sonra Ebu Musa:
– VAllahi ben onu veli edinmedim, o sadece benim için yazıyordu. Ömer dedi:
– Sana yazması için islam ehlinden birini bulamaz mıydın?
Allah onları uzaklaştırmışken, onları yaklaştırma;
Onlar Allah’a ihanet etmişken, onlara güvenme;
Allah onları zelil kılmışken, onları aziz/üstün kılma.
(Beyhaki Sünenü’l-Kübra: 9/204, Ahmed)
Görüldüğü gibi Ebu Musa yaptığı işin velayla ne bağlantısı olduğunu başta anlamamış. Ömer ise vela meselelerindeki yüce anlayışıyla ona anlatmış ve velanın mahiyetini ortaya koyan bir tanım vermiş. Vela’nın hangi türünü ele alırsak alalım, bu tanımın içine giriyor. Örnek olması açısından velanın bazı çeşitlerini ele alalım:
Kafirleri emir edinmek – Allah kafirleri alçaltmışken, seviye ve makamlarını aşağı etmişken, onlara müslümanların üzerine üstünlük makamlarını vermek, müslümanları üzerine üstün pozisyonlar vermek.

Kafirleri sevmek – Allah bütün alanlarda kafirleri uzaklaştırmışken, duygu alanında onları yaklaştırmak, sevmekle onları yükseltmek.
Sır paylaşmak – Onları yaklaştırmak, zira sırlar yakınlarla paylaşılır; onlara güvenmek.
Keza ve keza.
Şimdi ise bu tanımı sağlamlaştırmak ve ispatlamak için bazı deliller getirlem. Delilleri şöyle plana göre sıralayalım:
1. Allah şirki ve müşrikleri aşağılamış, pis olduklarını bildirmiş, onları uzaklaştırmış, onlara buğzetmiş ve lanet etmiştir.
2. Allah islamı ve müminleri yükseltmiş.
3. Vela-Bera’nın Genel Tanımı:
4. Müslümanların müşrikleri alçaltıp yükseltmemeleri gerekiyor, onları müslümanlarla eşit tutmamaları gerekiyor
5. Kafirleri yükseltmek; onlara izzet, şeref, kudret atfetmek nifaktır, kafirlere velave küfürdür.
1 – Allah şirki ve müşrikleri aşağılamış, pis olduklarını bildirmiş, onları uzaklaştırmış, onlara buğzetmiş ve lanet etmiştir.
Evet şirk en büyük zulüm, düşünülebilecek en kötülüktür. Şöyle ki zulüm ve kötülük hakk sahibine hakkını vermemek, hakkını çiğnemektir. Kişi bize söverse, yakınlarımızı öldürürse, biz onu kötü sayarız ve buğzederiz; fakat bizim hakkımız büyük olmadığı için, hakkımızın çiğnenmesi de büyük zulüm değildir. Allah ekberdir; mahlükatla kıyaslanmayacak kadar büyüktür; ondan dolayı onun hakkı en büyüktür. Ve onun hakkına yapılan cinayet Allah’ın azametine nispeten en büyük cinayettir. Ondan dolayı kınananlar arasında, aşağılananlar arasında en fazla kınanmayı, aşağılanmayı, buğzedilmeyi hakkedenler müşriklerdir. Kişi Allah’ın azameti ne kadar iyi kavrasa, Allah’ın hakkına yapılan zulmü o kadar daha büyük görür:
" Rahmân çocuk edindi" dediler. Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız. Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir! " – (19/88-90)
Allah’ın azametini idrak eden kişi en fazla şirkten iğrenir, ürperir, buğzeder; şirke dönmekten ateşe atılmaktan gibi korkar; şirk koşarak Allah’a sövenlere kendisine sövenlere buğzettiğinden daha fazla buğzeder ve kin duyar. Bunu zikretmemizin sebebi müşriklerin alçak olanlar arasında en alçak olduklarını anlatmaktır. Bundan sonra bunu ispatlayan delillere geçelim:

Alçaltma:

Allah’a ve Peygamberine karşı gelenler, işte onlar en aşağıların arasındadırlar. – ( Mücadele, 58/20 )
"Doğrusu Biz; insanı en güzel biçimde yarattık, Sonra onu, aşağıların aşağısına döndürdük. Yalnız iman edip salih amel işleyenler müstesna. Onlara kesintisiz mükafat vardır." – (95/4-6)
"Kitap ehlinden ve müşriklerden küfredenler, şüphesiz içinde temelli kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte bunlar, yaratıkların en kötüsüdürler." – (98/6)

Buğz ve lanet:

"Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Müslümanlar için bekledikleri kötülük çemberi başlarına gelsin! Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!" – (48/4-6)
"Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak!" – (67/7-8)
De ki: Allah’a ve peygambere itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah kafirleri sevmez. – ( Al-i İmran, 3/32 )
"Muhakkak o kimseler ki, kâfir olmuşlardır. Onlara nidâ olunacaktır ki: «Muhakkak Allah’ın buğzu sizin kendi nefslerinize olan buğzunuzdan daha büyüktür. Çünkü siz imâna dâvet olunduğunuz zaman küfre devam ediyordunuz … Bu şundan dolayıdır: tek Allah’a ibadet etmeye çağrıldınızda, kabul etmiyordunuz, ama (ibadete) şirk eklenirse iman ediyordunuz. Artık hüküm, pek yüce, pek büyük olan Allah’a aitir." – (40/10-12)

Uzaklaştırma:

"Artık uzak olsun, o alevli cehennemin ashabı!" – 67/11
" Allah müşriklerden uzaktır, rasulü de " – (9/3)
Allah’ın kafirlerin misali en kötü misal vermiş:
"Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar." – (25/44)
"Andolsun ki, cin ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, onunla gerçeği anlamazlar, gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır ama onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvan gibidirler, hatta daha şaşkındırlar. İşte o gafiller ancak bunlardır." – (7/179)
" Onun hali tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da yine dilini salar solur! İşte bu, tıpkı âyetlerimizi yalan sayan kimselerin misalidir. Sen olayı onlara anlat, olur ki düşünüp kendilerine çekidüzen verirler. " – ( 7/176 )
"O halde bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar? Ürkek yaban eşekleri gibi arslandan kaçmaktalar." – (74/49-51)
"Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin haline benzer. Allah’ın ayetlerini yalanlayan topluluğun durumu ne çirkin!" – (62/5)

Kafirler pis ve murdardırlar:

"Ey iman edenler, müşrikler bir pislikten ibarettirler." – (9/28)
" Allah; murdarı (kafirleri) temizden ayırdetsin ve murdarı (kafirleri) birbiri üstüne koyup topunu birden yığsın da, cehenneme atsın diye. İşte onlar; hüsrana uğrayanların kendileridir. " – 8/37
"Müşrikler, kendilerinin kâfirliğine bizzat kendileri şahitlik ederlerken, Allah’ın mescitlerini imar etme selâhiyetleri yoktur. Onların bütün işleri boşa gitmiştir. Ve onlar ateşte ebedî kalacaklardır." – (9/17)
2 – Allah islamı ve müminleri yükseltmiş.
"Müşrikler istemeseler de; dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberlerini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur." – 61/9
"Eğer müminseniz, muhakkak üstün olan sizsiniz." – (3/139)
"Siz, insanlar(ın iyiliği) için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a iman edersiniz." – (3/110)
"Allah da müminlerin dostudur." – (3/68)
"Allah sakınanları şüphesiz sever." – (3/76)
" İmanlarını bir kat daha arttırsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır.
(Bütün bu lütuflar) mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.
(Bir de bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Müslümanlar için bekledikleri kötülük çemberi başlarına gelsin! Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir! " – (48/4-6)

3 – Vela-Bera’nın Genel Tanımı:

Evet Allah bir yandan kafirleri aşağılamış, onların makamlarını indirmiş; öte yandan Allah müminleri övmüş ve onları yükseltmiştir. Böylece Allah bir FARK ortaya koymuş. Öyle bir fark ki üst tarafta müslümanlar var ve alt tarafta kafirler; ve bu iki taraf üst yukarıya ve alt aşağıya olmak üzere birbirinden uzaklaşıyor ve büyüyor:
Allah mümin ile kafir arasında bu farkı koymuşken bu farkı azaltıcı herhangi hareket yapmak vela-beradır (kafirlere vela, müslümanlara beradır). Amer ne kadar önemsiz görünürse görünsün bu farkı azaltma mahiyetinde olursa bu amel kafirlere vela olur. Bu tanım velanın bütün çeşitlerini kapsayacak genişliktedir ki ilerde velanın bütün çeşitlerini inşaAllah bu tanım çerçevesinde tasnif etmeye çalışacağız.
Bu tanım çok kapsayıcı ve geniş olduğu için sadece kafirlerle değil müslümanlarla ilişkileri de içine almaktadır. Şöyleki: Üst tarafı yükseltici bir hareket yapmak, Allahın müminlere verdiği izzet, hak ve değeri, müminlere vermek müslümanlara yapılan veladır. Onları küçültmek, uzaklaştırmak, kafirlere tercih yapmak ise müslümanlara beradır. Ve tam tersine alt tarafı yükseltici bir hareket yapmak kafirlerle veladır. Alt tarafını alçaltmak ise kafirlerle beradır. Ve bunlar bir bütündür. Bizim yapmamız gereken üst tarafı yükseltmeye ve alt tarafı alçaltmaya çalışarak üst ve alt taraf arasındaki farkı yükseltmeye çalışmaktır. Bu farkı azaltıcı harhangi hareketten de sakınmaktır.
Vela’nın böyle bir tanımı aynı anda vela kelimesinin lügat manasıyla da örtüşüyor. Zira vela demek yakınlıktır, iç içe olmaktır.
4 – Müslümanların müşrikleri alçaltıp yükseltmemeleri gerekiyor, onları müslümanlarla eşit tutmamaları gerekiyor
"Muhammed, Allah’ın peygamberidir. Onun beraberindekiler ise, kafirlere karşı çok çetin, kendi aralarında son derece merhametlidirler." – 48/29
Ey peygamber; kafirler ve münafıklarla savaş, onlara karşı çetin ol. Onların varacağı yer cehennemdir. O, ne kötü dönüş yeridir. – 66/9
"Onlar isterler ki; sen yumuşak davranasın da kendileri de yumuşaklık göstersinler." – 68/9
"Allah, kâfirlere mü’minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez." – (4/141)
Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın hışmına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? Varış yeri olarak ne kötüdür orası! – 3/162
5 – Kafirleri yükselten; onlara izzet, şeref, kudret atfeden kafirlere vela yapmıştır.
"Derler ki: «Eğer Medine’ye döner gider isek elbette azîz olanlar, zelil olanları oradan çıkaracaklardır.» Halbuki izzet/üstünlük Allah’a mahsustur ve onun Rasulü ile mü’minlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler." – (63/8)
" Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı zelil, kâfirlere karşı da aziz/üstündürler " – 5/54
" Münafıklara, kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele. Ki onlar müminlerin dışında kâfirleri veli ediniyorlar, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir. " – 4/139
" Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah’ındır " – 35/10
"İbrâhim ve onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kendi kavimlerine demişlerdi ki: ‘Biz sizlerden ve Allah’ın dışında tapmakta olduklarınızdan berîyiz (gerçekten uzağız). Sizi (artık) tanımayıp inkâr ettik. Sizinle aramızda, siz Allah’a bir olarak iman edinceye kadar ebedî bir düşmanlık ve bir kin başgöstermiştir…" – 60/4
"Size ne oldu da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Halbuki Allah onları kendi ettikleri yüzünden baş aşağı etmiştir (küfürlerine döndürmüştür). Allah’ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz?" – (4/88)
Normalde Ebu Musa, yaptığı işi velayetle bağlantılandıramamaktadır: diyor ki:
"Ben onu veli edinmiyorumki – (beyhaki); Onun yazı işlerinde çalışması benim içindir, dini de kendisine aittir." Fakat Ömer vela konusundaki yüce anlayışıyla Ebu Musa’ya yaptığı işin velayla bağlantısını açıklıyor. Madem ki vela – Allah kafirleri küçültmüşken, onları daha yüksek seviyelere getirmekse, katip olmak da bir nevi üstünlüktür, o zaman hristiyanları katip yapmak onların alçak seviyelerinden alıp, az da olsa biraz üste çıkarma olup veladır.
Bu dinden çıkarmayan küçük veladır; zira burada müslümanların üzerine üstünlük ve tasarruf verilmiyor. ama sonuçta müslümanlar ile kafir arasındaki fark azaltıldığı için sonuçta veladır. Şimdi ise nikah memurun durumunu düşünün: Orada memura verilen müslümanların üzerine tam bir tasarruftur, zira müslümanların üzerine nihai kararı o veriyor; aynen evlilikteki veli gibi, isterse evlendirir, isterse evlendirmez.


vela ne demek, vela nedir, vela hakkı

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();