Amel Nedir? İslamda Amel Kavramı

Amel Nedir? İslamda Amel Kavramı

ACİLSERVİS
AMEL Hakkında Ansiklopedik Bilgi

İş, vazife, hareket, idare, daire, işlemek, yapmak, davranış, etki, ibadet, hayırlı iş. Daha ziyade canlıların bir maksatla yaptıkları işe amel denir. Yapılan işte bir gaye ve maksat yoksa buna fiil denir, amel denmez (Râgıb el-Isfahânî, Müfredât, 348). Çoğulu "a’mâl" gelir. Gramerde amel, âmilliği, yani bir kelimenin diğer bir kelime üzerindeki tesirini ifade eder.
Amel, iyi (sâlih) ve kötü (seyyi’) amel olmak üzere ikiye ayrılır. insan yeryüzüne, nasıl davranışlar göstereceği, iyi ve kötü amellerden neler yapacağı belli olsun diye çıkarılmıştır. Ayetlerde; "Hanginizin daha iyi amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur" (el-Mülk, 67/2), "şüphesiz ki, sizi biraz korku, açlık, mal, can ve ürün eksikliğiyle imtihan edeceğiz. (Ey Muhammed) sabredenleri müjdele" (el-Bakara, 2/155), "Her can ölümü tadacaktır. Biz, sizi denemek için hayır ve serle imtihan ederiz. Siz ancak bize döndürüleceksiniz. " (el-Enbiya, 21/35) buyurulur.
İslâm’da bir iyiliğin ve sâlih amelin dünya ve ahirette ecir ve sevap kaynağı olması için bu ameli işleyen kimsenin imanlı olması şarttır. Bu konuda iman ön şarttır. İman da; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allâh’tan olduğuna inanmayı kapsamina alır.
Ayetlerde şöyle buyurulur: "Asra yemin olsun ki, insan şüphesiz maddî manevi büyük kayıp içindedir. Ancak iman edenler, sâlih amel işleyenler, birbirine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır" (el-Asr, 103/1-3), "İnkâr edip, imansız olarak ölenlerin hiçbirinden, yeryüzünü dolduracak kadar altını feda (tasadduk) etseler bile kabul olunmayacaktır. Onlar için can yakıcı bir azap vardır. Onların bir yardımcıları da yoktur" (Âli İmrân, 3/91).
Sâlih (iyi) amelin özü, Allah’u Tealâ’nın emirlerini üstün tanımak, Allah’ın hükümlerini yeryüzünde uygulamak, onun din ve şeriatını korumak, yarattıklarına şefkat beslemek ve yardım etmektir. Salih ameller ikiye ayrılır. Birincisi; bedenî ibadetler gibi, yükümlünün önce ve bizzat kendisine yarar sağlayan ve kendisinin iyileşmesine yarayan amellerdir. Namaz, cihat, küfürle mücadele, Allah’ın dinini yeryüzünde hakim kılmak için gayret sarfetmek ve bunun gerçekleşmesi için Allah’a dua istiğfarda bulunmak, oruç tutmak bunlar arasında sayılabilir. ikincisi; zekât ve sadaka gibi başkalarına yararı olan amellerdir. (M. H. Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, VIII, 6079, 6080).
Allah’ın yasakladığı işler de kötü amel sayılır. Allâh’u Teâlâ insana irade-i cüz’iyye vererek, iyi ile kötü, hayır ile şer arasında ona belli ölçüde serbestlik tanımıştır. insan kendi isteği ile tercihini yapar. Bu yüzden de yaptığı işlerden sorumlu olur. Dünyadaki amellerinin sonucuna göre de ahirette karşılık görür.
Kur’an-ı Kerîm’de iyi ve kötü amellerden ve bunların sevindirici veya üzücü sonuçlarından söz eden pek çok ayetler vardır:
"Onlar, Allah’ın yanında bir başkasını ilâh edinip, ona kulluk etmezler. Ölümü hak edenler dışında, Allah’ın haram kıldığı cana kıymazlar. Zina etmezler. Kim de bunları yaparsa işlediği günahın cezasını görür kıyamet günü azâbı kat kat olur. O korkunç azâbın içinde hor ve hakir bir halde ebediyen kalır. Ancak tevbe eden, imanında samimi kalıp salih amel işleyen bunun dışındadır. İşte Allah, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah gafûrdur, rahimdir. (Çok affeden ve çok merhamet edendir)" (el-Furkan, 25/68-70). "Kim tevbe edip, salih amel işlerse, şüphesiz o, Allah’a hakkiyle yönelmiş olur" (el-Furkan, 25/71).
Yukarıdaki ayetlerde zikredilen adam öldürme ve zina gibi en ağır kötü amellerden sonra, tövbe edenlerin azaptan istisna edilmesi, katilin ve zaninin de tövbesinin geçerli olduğunu gösterir .
"Kim bir mümini kasden öldürürse, onun cezası; içinde devamlı kalmak üzere Cehennem’dir" (en-Nisa, 4/93). Bu ayet, katilin affedilmeyeceği anlamında değildir. Ayet Medine’de nazil olmuş olsa bile mutlaktır. Manası, katilin tövbe etmeden önce vefat etmesine hamledilmiştir.
Hz. Peygamber’e hangi amelin daha faziletli olduğu sorulunca şu cevabı vermiştir: "Kişinin elinin emeği ve hayırlı olan (mebrûr) alış-veriştir" (Ahmed b. Hanbel, III, 466, IV, 141; el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, Beyrut 1967, III, 60, 61).
Amellerin değeri imandan sonra niyetede bağlıdır. Yüce duygu ve amaçlar taşımayan veya kötü amaçlar için yapılan bazı âmeller kişiye fayda sağlamaz. Meselâ, ashâb-ı kirâm Medine’ye hicret ederken Mekke müşriklerinin kötülük ve baskılarından kurtulmak, Medine’de daha güzel ibadet, taat ve amellerde bulunmak, İslam’ı, oradan cihana yaymak gibi düşüncelerle dolu idiler. İçlerinden birisi ise, nişanlı olduğu kadın hicret ettiği için, sadece onunla evlenmek niyet ve düşüncesiyle Medine’ye gelmişti. işte Hz. Peygamber, diğer muhacirlerin büyük ecir ve mükafatlara nail olduklarını bildirirken onun da istediği kadına kavuşmakla niyetine ulaştığını, ancak hicret sevabından mahrum kaldığını haber verdi. Bunun üzerine "Ameller ancak niyetlere göredir" (Buhârî, Bedü’l- Vahy, 1; Müslim, İmâre, 155) buyurdu.
"Biriniz müslümanlığı iyi yaşadığı zaman, kendisine işlediği her iyi amel on katından yediyüz kata kadar katlanmış olarak yazılır. Yaptığı her kötülük de misliyle (ceza) olmak üzere yazılır" (Buhârî, İman, 31; Müslim, İman, 205.)
"Birr (iyilik, sıla) ahlâk güzelliğidir. İsm (günah ve günaha sebep olan şeyler) ise, kalbini gıcıklayan ve insanların bilmesini hoş görmediğin şeylerdir" (Müslim, Birr ve Sıla, 14; Tirmizî, Zühd, 52; Dârimî, Rikâk, 23).
"Gerçek müslüman, elinden ve dilinden diğer müslümanların selâmette kaldığı kimsedir" (Buhârî, İman, 4-5; Müslim, İman, 64).
"Nerede ve hangi hâlde olursan ol Allah’tan kork. Kötülük işlemişsen hemen bir iyilik yap ki, o iyilik kötülüğün günahını silsin. insanlara güzel muamelede bulun" (Tirmizî, Birr ve Sıla, 55; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 5; Dârimî, Rikâk, 47).
Başkalarını iyi ve güzel ameller işlemeye davet etmek, Allah ve Resulünün övdüğü bir davranıştır.
Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Hayrın işlenmesine vesile olan kimseye o hayrı işleyenin ecri kadar ecir vardır" (Müslim, İmâret, 133; Ebû Dâvud, Edeb, 115; Tirmizî, İlim, 14).
"Doğru bir yola çağıran kimse, ona tabi olanların ecirleri kadar kendisi de ecir alır. Bu, tabi olanların ecrinden bir şey eksiltmez. Kötü bir yola davet eden kimse de, ona tabi olanların günahlarından hiç bir şey eksiltmez" (Müslim, İlim, 16, Zikir, 1; Ebû Dâvud, Sünnet, 6; Tirmizî, ilim, 15).
"İslâm’da güzel bir çığır açan kimse hem o çığırın, hem de o çığırla amel edenlerin ecrini kazanır." (Müslim, Zekât, 70; Ebû Dâvud, Sünnet, 6).
Sonuç olarak yukarıda verilen ayet ve hadislerden de anlaşıldığı gibi, amel yalnız ibadetlerden ibaret olmayıp, günlük hayatta bir müslümanın diğerine veya topluma karşı yaptığı güzel iş, yardım ve muameleler de bu niteliktedir.
Hamdi DÖNDÜREN


AMEL

Abdullah
Amel düşüncede değil uygulamadadır diye yanlış bir kanaate kapılmayalım. Çünkü düşüncede başlar sonra fiiliyata akseder. Düşüncede oluşmayan yani otomatik davranış olarak gördüğümüz amel ise, şuurlu olmadığından zaten makbul değildir.
" Her ne türlü olursa olsun, amellerin niyetleri düşüncede oluşur ve sahih niyetler eksik amellerden daha hayırlıdır"
HADİS-İ ŞERİF : Amellerin kıymeti, niyetlere bağlıdır. Niyeti ne ise eline geçecek de odur.
"Niyet amelden hayırlıdır" Hadis-i Şerif’inde de görüldüğü gibi,,islam’da niyet çok önemlidir ve bir müslümanın niyeti daima hayr olmalıdır.
Biz burada düşüncede oluşan afetlerden bahsettiğimize göre, düşüncede oluşan bozuk niyetleri ve bu niyetlerin tezahürü olan bozuk amelleri ele almak durumundayız.
İşde bu sebeple amelleri 4 ayrı bölümde inceleyeceğiz.
a) Gücü ve takadı olduğu halde taatta ve ibadette tembellik etmek:
Taat; rızkı temin için çalışmak, İbadet ise; Manevi hayatın rızkı için çalışmakdır. Konuyu bu bakış açısından düşünerek ele aldığımızda, ortaya çıkan tablo, dünyevi ve uhrevi rısk temininde tembellik etmekdir.Gücün ve takadın olduğu halde, bununla amel etmemek, çalışıp çaba göstermemek, düşüncede oluşan "şerr-i amel"dir.
b) Sonra tövbe ederim diyerek avunmak yada tövbeyi tamamen terketmek:
Aslında amele yansımayan, düşüncede oluşan niyet bozukluğudur. Kimsenin "Sonra tövbe ederim" dediğini duymazsınız. Düşüncelerimiz dile vurmadığı, saklı kaldığı zamanlarda yanlız Allah ile kul arasında kalır.
c) Ölümü sık sık hatırlamamak :
İnsanın dünyaya meyletmesi, hiç ölmeyecekmiş gibi yanlışlarında, ibadetsizliklerde ve tövbesizlikde devam etmesi demektir.
HADİS-İ ŞERİF : Ölümü çokca anın, çünkü böyle yapmak günahlardan muhafaza eder.
İnançsızlıkdan, imansızlıkdan, ibadetsizlikden, tövbesizlikden korkanlar, tarih boyunca ölümü, bir yokoluş, toprak altında çürüyüş olarak bize aktarmış ve netice olarak bugün aklımıza, benliğimize sokulan hali ile ölüm, korkunç bir felaket olarak bize aktarılmıştır.
Oysa, inanç ve iman içinde yaşayan için durum tatamen farklıdır. Ölüm yeniden doğuş, rüyadan uyanış, ebedi hayata kavuşma en önemlisi de o " Ulaşılamayan Sevgili"’ye ulaşmaktır, ALLAH’A KAVUŞMAKDIR..
İnsan acizken, yaratılmışken, ölümlüyken bile, çok sevdiğine hasretini şiirlerle, şarkılarla, resimlerle dile getirir ve ona kavuşmanın ne büyük mutluluk olduğunu anlatır. Peki hiç düşünmezmi ki; sevdiği ve istediği için yaradan, kendisini bunca nimetle rızıklandıran, dünyayı sırf kulları için renklerle ve güzelliklerle bezeyen, bitki ve hayvan herşeyi onun emrine sunun Cenâb-ı Hakk; SEVİLMEYE, HASRET DUYULMAYA ve KAVUŞULMAYA ne kadar da çok lâyikdir.
c) Dünya ile meşgul olurken ahireti terk etmek :
Burada sanırım ilk akla gelen; ahiret amelini terkettiren düşüncenin ne kadar nefse hizmet ettiğidir. Akıl tamamen nefse uymuşsa, amellerin iyi olması beklenemez..


Yanıt: Amel

imam
[B][B][B]Allah üçünüzden razı olsun


Soru: Amel

gul
Allah razı olsun Acilservis


mumsema
AMEL

a-Amel Kelimesinin Anlam Sahası:
‘Amel’ sözlükte, iş, davranış, hareket, aksiyon, faaliyet ve faydalı eylem anlamlarına gelir. ‘Amel’, aslında niyetli davranış, bir maksada bağlı olarak yapılan fiildir. Bütün canlılar bir takım fiiller yapabilirler. Ancak onların yaptıkları bu fiillere ‘amel’ denilmez. Bir kasda ve niyete bağlı olarak yapılan fiillere ‘amel’ adı verilir. İyi veya kötü nitelemesi de bir niyetle yapılan ameller hakkında geçerlidir. Buna göre insan, ister iyi bir şey yapsın, isterse kötü bir şey yapsın; yaptığı işi bir niyetle yapıyorsa, o işi yapmakta bir maksadı varsa, o iş bir ameldir. Bu açıdan bakıldığı, zaman bir müslümanın inancının gereği olarak yerine getirdiği butün ibadetler birer ameldir. Kişinin bir işe niyet ederek ve şuurlu bir şekilde yaptığı bütün faaliyetler ‘amel’ katagorisine girer. Kur’an, pek çok âyette Allah’a imandan sonra hemen amel işlemeye dikkat çekiyor. Böylece insanın kurtuluşunun iman ve onuna kucaklaşan amele dayandığını haber veriyor. Esasen insan ve ona ait hayat ile ölümün yaratılmasının amacı, nasıl bir amel işleyeceğini denemek içindir. (67 Mülk/2) Kişinin başarıya ulaşması, dünya ve ahiret mutluluğunu yakalaması bu amel denemesini başarmasına bağlıdır. İnsan sürekli faaliyet halindedir. Her an bir fiil yapabilir. Yaptığı fiilin ‘amel’ diye bir değer kazanması, o ameli şuurla ve bir niyetle yaprmasına bağlıdır. b-Amelin çeşitleri: Amelleri sonuçlarına göre üç kısma ayırmak mümkündür: 1-Salih amel: Faydalı, maksada uygun, zararlı ve ifsat edici (bozucu) olmayan davranışlar. İslâmın yapılmasını emrettiği, ya da tavsiye ettiği bütün hayırlı işler. Bunununla insan ya kendine, ya çevresine, ya da insanlara faydalı olur. Allah (cc) katında sevap ve O’nun rızasını kazanır. Ya da bir zararı defeder, bir faydayı elde eder. 2-Fasid (batıl) amel: Zararlı, maksada uygun olmayan, ifsat edici her türlü faaliyetin genel adı. Bunlar İslâmın yapılmasını yasak ettiği, ya da yapılmamasını uygun gördüğü işlerdir. Bu gibi amelleri işleyenler günah kazanır. Allah (cc) kullarının bu amelleri işlemesinden razı değildir. Fasit ya da batıl ameller insanın yaratılış amacına uygun değildir ve insanın derecesini düşürürler. Her türlü isyan, inkârcılık faaliyeti, günah, haddi aşma ve zulüm ve bozgunculuk fasit ameldir. Değersiz, zararlı ve reddedilen işlerdir. 3-Mübah (caiz) amel: Yapılıp yapılmaması kişinin kendisine ait olan işlerdir. Bunları yapanlar günah veya sevap kazanmadıkları gibi, kimseye de zarar veya fayda vermezler. İslâma göre bir amelin iyi, yani salih amel olabilmesi için iman şarttır. (Bakınız: Salih Amel) Şirk ve küfür kişinin yapabileceği bütün güzel işleri iptal eder. Çünkü böyle bir davranış kulun Allah’ın makamına karşı işlediği bir hatadır. (6 Maide/5, 53. 6 En’am/88. 9 Tevbe/69. 33 Ahzab/19. v. d.) Allah’ın kulu olarak yaratılan insan, öncelikli olarak kendini yaratana ve Yaratıcının haber verdiklerine inanmalıdır. Sonra da amellerini inandığı Allah’ın ölçülerine göre ayarlamalı, O’nun emrettiği gibi kulluğunu yerine getirmelidir. İnsan Allah’ın verdiği akıl ve sahip olduğu irade ile bir iş (amel) işler. Yaptığı işe ait ölçüyü inancından alırsa, işi değerli olur. Nitekim Kur’an iman ile ‘salih amel’i sık sık beraber kullanıyor. İmandan sonra ‘salih amel’ işleyen mü’minleri övüyor, onların alacağı büyük mükâfatları dile getiriyor. c-Amelin Değeri: Bir işin (amelin) iyi mi, kötü mü? (salih mi fasit mi?) olduğunun ölçüsü insan kafasına ( hevasına) göre belli olmaz. Farklı kişilere göre farklı ölçüler olabilir. Herkes kendi anlayışına, bilgisine ve içinde yetiştiği toplumun değer yargılarına göre iyi ve kötü ölçüsüne sahip olabilir. Bir amelin (davranışın) kesin hükmünü ancak yanılmayan, şaşmayan, hata etmeyen, her şeyi bilen İlâhí Kudret bilebilir. O’nun iyi dediği davranışlar iyidir, O’nun kötü dediği ameller kötüdür. Bir başka deyişle, Allah’ın rızasına uyan işler iyidir, O’nun rızasına uymayan davranışlar kötüdür. Bütün ameller bu ölçüye kıyas edilir. İyi davranışların (salih amellerin) özü, Allah’ın emirlerini en üstün tutmak, O’nun koyduğu ölçülere göre hareket etmek,O’nun hükümlerini hayata hakim kılmak, İslâmın ilkelerini göz önünde bulundurmaktır. Bunlar ibadetler ve güzel ahlâktır. Allah’ın yasakladığı veya razı olmadığı işleri yapmakta kötü ameldir. Kişi kendi iradesiyle iyi veya kötü amellerden birini seçer, o amelin dünyadaki veya ahiretteki sonucuna razı olur. Allah (cc), insanın kötü amel işlemesini sevmemektedir. Ancak insan dünyada serbesttir. Kendine göre en uygun olanını seçme hakkına sahiptir. Her amelin de mutlaka karşılığı olacaktır. Ahiret hayatı, insanın dünyada işlediği amellerin hesabının yapılacağı ve bu amellerin karşılığını alacağı gündür. (3 Âli İmran/30. l6 Nahl/111. v.d) İnsanların işlediği bütün ameller bir ‘kitab’a (amel defterine) kaydolunmaktadır. Ahiret günü bu ‘kitab’ ortaya konacak ve insana hak ettiği ceza veya mükâfat bu amel defterine göre verilecek. (45 Casiye/28-29. 17 İsra/13-14. 18 Kehf/47-49. 82 İnfitar/10-11) İnsan tarafından ortaya konulmuş olan bütün ameller mutlaka değerlendirilir. İnsanlar tarafından bu amellerin gizlenmesi veya üzerinin örtülmeye çalışılması sonucu değiştirmez. Kim zerre kadar hayır veya şer işlerse karşılığını görecektir. (99 Zilzâl/7-8) Allah (cc) inkârcılara şöyle sesleniyor: "Siz amel işleyin (yapacağınızı yapın); Allah, Rasûlü ve mü’minler onu göreceklerdir.” (9 Tevbe/105) Şu âyet ise bu konuda çarpıcı ölçüyü ortaya koyuyor: "(Lukman oğluna öğüt vermeye devam ederek dedi ki) : Yavrum, (yaptığın amel) hardal tanesi ağırlığınca bir şey de olsa, bir kayanın içinde, göklerde veya yerde bulunsa Allah onu mutlaka getirir. Çünkü Allah Lâtif’tir (bilgisi her şeye ulaşır), Habir’dir (her şeyden haberdardır).” (31 Lukman/16) Allah (cc) hiç bir şekilde iman edip ‘salih amel’ işleyenin bu amelini kaybetmez, onun karşılığını mutlaka verir. (18 Kehf/30) Amellerin salih olup olmaması mü’minin Allah katındaki derecesini belirler. Bütün ameller de niyete göre değer kazanır. Kişi bir ameli hangi niyete göre yaparsa, amelinin sonucu ona göre değerlenir. (Müslim, İmare/155, Hadis no: 1907, 3/1515. Ebu Davud, Talak/11, Hadis no: 2201, 2/262. Buharí, B. Vahy/1, 1/2. Tirmizí, F. Cihad/16. Hadis no: 1647, 4/179. Nesâí, Taharet/60. 1/51) Müslüman bütün amellerini ‘salih amel’ haline getirebilir. Eğer onun niyeti Allah rızası ise, o yalnızca Allah’ı razı etmek için çaba gösterirse, o işinde yalnızca Allah’ın vereceği karşılığı hesaba katarsa; onun bütün işleri salih amel olabilir. Örneğin, gıda almak beden için bir ihtiyaçtır. Bunu normal olarak karşılamak sıradan bir iştir. Ama müslüman yemeği daha güçlü olup daha iyi ibadet etmek amacıyla yerse, yemek fiili bile ‘salih amel’ olur. Normal bir uyku ihtiyaçtır, ne sevaptır ne de günah. Ancak bir mü’min yatağına yatarken dua ile, Rabbini zikrederek ve nimetlerine şükrederek, ya da gece kalkıp teheccüd namazı kılmaya niyet ederek yatarsa bütün uykusu ‘salih amel’ olabilir. Bunu tersi de mümkün. Bir kul kendisine sevap kazandıracak bir ameli niyetini bozarak günaha çevirebilir. Mesela, namaz İslâmda en önemli ve yerine getirilmesi zor bir ibadettir. Sevabı da zorluğuna göre çoktur. Namazı Allah rızası için değil de gösteriş (riya) için veya insanlardan bir çıkar elde etmek için kılar gibi görünenler, ‘fasit bir amel’ işlerler, sevap yerine niyetleri iyi olmadığı için günah kazanırlar. İnsan bir kötü ameli işlediği zaman, Allah (cc) ona işlediği günah kadar ceza verir. Hatta dilerse kulunun böyle günahlarını affeder. (42 Şûra/30, 34) Salih amellerin karşılığı ise, insanın hesap edemeyeceği kadar fazladır. (34 Sebe’/37. 28 Kasas/84) Peygamberimiz (sav) şöyle dedi: "Allah (cc) buyuruyor ki; Benim kulum bir hasene (sevap olan bir amel) yapmaya niyet etse de onu yapmasa bile ona karşılık veririm. Onu yaparsa o kuluma on katına kadar sevap yazarım. Bir kötülük (günah) işlemeye niyet eder de yapmazsa, hatasını affederim. Eğer o kötülüğü yaparsa onu misliyle (ceza) olmak üzere yazarım." (Müslim, İman/205, Hadis no: 129, 1/117. Buharí, İman/31, 1/17) Allah’a kulluk yapmak için yaratılan insanın işlediği amel, onu karanlıktan aydınlığa çıkarır, mutluluğa ve ilâhí muştuya kavuşturur, rızkını bollaştırır, şükür borcunu öder, Allah’ın rahmetinin ve sonsuz nimetlerinin yolunu açar, O’nu razı eder. (19 Meryem/96. 42 Şûra/22-23. 22 Hacc/50. v.d.) Amelin kalitesi aynı zamanda kulun makamını de belirler. Hatta bu ölçü nimetlerin kalite ve derecelerine bile etki eder. (6 En’am/132. 46 Ahkaf/19) İnsanın karşılaştığı bütün sonuçlar, kendi eliyle işlediği amelin karşılığıdır. Bütün darlıklar, zorluklar, musibetler ve iyi haller insanın elinin kazancıdır. Rabbimiz insana onun kazanmadığı veya hak etmediği bir sonucu, bir çile ve cezayı vermez. Çünkü O kullarına asla zulmetmez. (41 Fussilet/46. 37 Saffât/39. 45 Casiye/15)
H.K.ECE


Muhammed
amel ne demektir kısaca sözlük anlamı

  1. Yapılan iş, edim, fiil.
  2. Bir kimsenin dinin buyruklarını yerine getirmek için yaptıkları.
  3. İshal.
  4. iş, işlem, eylem.
  5. İş. Çalışma. Bir emri veya vazifeyi yerine getirme.


amel nedir, amel ne demek, hangi davranışlar salih ameldir

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();