İhlâsın Sözlük ve Terim Anlamı

İhlâs’ın Sözlük ve Terim Anlamı

Hoca
İhlâs’ın Sözlük ve Terim Anlamı

Sözlükte, h-l-s fiil kökü, arınmak, ayrışmak katışıksız ve dupduru olmak anlamına gelir. İhlâs ise, bir şeyi, kendisine karışmış ve bulaşmış olan şeylerden arındırmak, ayrıştırmak ve sadece kendisi yapmaktır İhlâs bir açıdan, eşyayı yabancı unsurlardan ayrıştırma olurken, bir başka açıdan da aslına ve özüne döndürme anlamını ifade eder ki, h-l-s kökü, min edatıyla kullanıldığında kurtulmak ayrılmak manasına gelirken ilâ edatıyla kullanıldığında ise ulaşmak ve varmak anlamını taşımaktadır.1 Bu anlamda bir şeyin yabancı unsurlardan ve kirlerden arınması kurtulması aynı zamanda onun özüne dönmesi ve ulaşması demektir

İhlâsın terim/dinî anlamı ise, gizli ve açık bütün nevileriyle şirkten uzak ve tevhid üzere Yüce Allah’a kulluk edilmesi, ibadette sadece Allah rızasının kastedilmesi demektir.2 Kısa ve öz bir şekilde arz edilen bu anlam Kur’ân’da, muhlis, muhlas, muhlisîn, muhlasîn, ed-dinu’l-hâlis, muhlisan lehu’d-dîn, ahlasû dînehum ve muhlısîne lehu’d-dîn, kalıplarıyla beyan edilir. Bu terimlerin bir kısmı, bazı insanların sıfatı olarak geçerken diğer bir kısmı ise, gerçek din ve dindarlığın sıfatı olarak ayetlerde yer almaktadır

Peygamberlik âleminin en birinci vasfı sadakat ve onun en nuranî buudu ise ihlâstır. İhlâs ile sıdk ve sadakat arasında sıkı bir irtibat vardır. İhlâs, saflardan saf sadıkların en önemli vasıflarındadır. Başkalarının hayat boyu elde etmek için uğraşıp durdukları ihlâs haline onlar doğuştan mazhardırlar. Kur’ân-ı Kerim, nebî ihlâsını anlatma sadedinde Kitapta Musa’yı da an gerçekten O Allah tarafından ihlâsa erdirilen/ihlâsa ermiş (muhlasan) bir kul idi, resul ve nebi idi. (Meryem, 19/51) ferman-ı sübhanîsiyle bu önemli mazhariyeti ihtar eder. Evet, enbiya için ihlâs nübüvvetle nerdeyse eşdeğer bir lutf-i ilahîdir. Nitekim âyette geçen muhlasan tabirini ilk müfessirlerden İmam Taberî, Allah Musa’yı risalet görevi için seçti onu peygamberlikle diğer insanlardan ayırdı şeklinde tefsir etmiştir.4 Müdakkik müfessir İbn Kesîr ise, Hz. Musa’nın muhlis olarak nitelenmesini ibadette ihlâs olarak yorumladıktan sonra, Ebû Lubabe’den şu haberi naklediyor: Bir defasında havariler Hz. İsa’ya muhlis hakkında soru sorarlar, bununu üzerine İsâ (a.s), Muhlis, öyle bir kişidir ki Allah için amel eder, ancak insanların onu övmesini sevmez, arzulamaz. diye cevap verir.5 İşarî tefsir geleneğinin önemli temsilcilerinden Kuşeyrî ise, Hz. Musa’nın ihlâsla nitelenmesini, Allah dışında bir şeye teveccüh etmemesi, kınayanın kınamasına aldırmaması, dünyevî bir hazzı elde etmek gibi bir arzuyla vazifesinde gevşeklik gösterip İlahî bir hakikati görmezlikten gelmemesi olarak açıklamıştır

Meseleyi en genel manada resmeden İblis’in iğvasından ve hilelerinden korunmuş kimseleri anlatan âyette geçen Allah’ın muhlas kulları ifadesinin tefsiri de konumuz açısından önemlidir. İblis, Yâ Rabbi dedi, beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de dünyada onlara günahları süsleyeceğim ve ancak senin ihlâsa erdirdiğin kulların müstesnâ, onların hepsini azdıracağım…! (Hicr, 15/40-42) Bu kıssanın anlatıldığı bir diğer ayette muhlas kulların bazı sıfatları zikredilmek suretiyle şöylece tefsir edilmektedir: Aslında, iman edip Rab’lerine güvenen ve dayananlar üzerinde onun (şeytanın) bir nüfuzu yoktur.. Anlaşıldığı gibi muhlas kullar, iman edip Allah’a dayanan ve Onu vekîl olarak tanıyanlardır. İblisin azdırdıkları ise müşriklerdir

Kur’an-ı Kerim’de ihlâs ifadesi muhlisîne lehu’d-dîn şeklinde ve on bir defa yer alır ki, insanların, gizlisiyle açığıyla şirkin her türlüsünden arınmış bir imana sahip olmaları anlamına gelmektedir.8 (Resûlüm!) Şüphesiz ki Kitab’ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah’a has kılarak kulluk et. Dikkat et, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola iletmez (Zümer, 39/2- 3). Bu âyette geçen muhlisan lehu’d-din tabiri, genel itibarıyla Allah’a, ibadet ve itaatte şirk koşmamak olarak tefsir edilirken ed-dinü’l-hâlis ise, şirkten arınmış, şirk bulaşmamış din ve diyanet şeklinde açıklanmıştır.9 İlk âyette ihlâs ile ibadet emredildikten ve İslâm veya Allah’a karşı kulluk diyebileceğimiz dinin mahiyeti belirtildikten sonra, devam eden âyetlerde mesele zıtlarıyla karşılaştırılarak daha da anlaşılır hale getirilmektedir. Yani ihlâsa zıt bir ibadetin ve dinin mahiyeti gözler önüne serilmektedir. Bu ise putlara Allah’a yaklaştırsınlar diye tapınmak olan şirktir. 10 İhlâs suresinin muhtevasına, isimlendirilişine ve faziletine ait rivâyetlere bakıldığında, ihlâs teriminin, tevhid anlamını içerdiği açıktır.11 Zaten bazı alimler, ihlâsı tevhid ile eşdeğer görmüşlerdir

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, lâakal her onbeş günde bir defa okunmalı demek suretiyle önemine dikkat çektiği İhlâs hakkındaki risalesinde13 ihlâsı kazanmak ve muhafaza etmek ve manilerini defetmek için zikrettiği düsturların konumuz açısından tahlili çok mühimdir: Birinci düsturunuz: Amelinizde rızayı ilahî olmalı.. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde bulunmadığınız halde halklara da kabul ettirir… Yukarda değindiğimiz gibi ihlâsın omurgasını tevhid ve sadakat teşkil etmektedir. Üstad Bediüzzaman zikredilen bu ilk prensip ve ilkeyle, ihlâstaki tevhidin özellikle kullar ile Yüce Allah arasındaki boyutuna değindiği, her türlü kulluk çeşidi ve hizmet-i imâniyenin sadece ve sadece Cenab-Hakk’ın rızası esas alındığı takdirde bir anlamı olduğunu ifade ettiği söylenebilir. Üstad, İkinci ve dördüncü düsturlarda ise, Bu hizmet-i Kur’aniye’de bulunan kardeşlerinizi tenkid etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nevinden gıpta damarını tahrik etmemektir. , Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şakirâne iftihar etmektir. ifadeleriyle de İslâm ümmetinin tevhidini, ihlâsın mezkur içtimaî boyutuyla dile getirmektedir. Birinci düsturda fertlerin Aziz ve Hakim olan Yüce Allah’a karşı ve ondan talep ve amellerinde en mühim esasın Allah rızası olduğuna işaret ederken, İslâm ümmetini ve cemaatini ilgilendiren hususlardaki istek ve amellerde, rıza-yı ilahi maksadına ilaveten gönüllerin ve cemiyetin tevhidinin daha doğrusu ihlâsının da gerekli olduğuna telmihte bulunmuştur.

Üstad Bediüzzaman Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz demek suretiyle de her şeyi Allah’tan bilmek ve ne riya gibi dünyevî beklentileri ne de uhrevî beklentileri görmeyerek ihlâstaki zirveye işaret etmiştir. Nitekim Kuşeyrî, ihlâsı genel olarak yapılan ibadetin son derece huşû içinde gerçekleşmesi olarak açıkladıktan sonra, nefis, kalp ve ruh olmak üzere ihlâsın üç mertebesi olduğunu belirtir. Nefisle gerçekleşen ihlâs, ibadetin eksiksiz kusursuz eda edilmesidir.. Ruh ile ihlâs ise, manevî beklentilerden arınmaktır

Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in Dilinden İhlâs Allah dostu Cüneyd-i Bağdadî (k.s.)’nin sufî tarifinde ifade edildiği üzere ihlâs Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bir remzidir. Büyük Veli, sufî’yi şöyle tarif eder: Sufî, İbrahim (a.s.)’ın kalbi gibi dünyevî kaygılardan selamet bulduğu halde Allah’ın emirlerine itaat eden bir kalbe sahip olan kişidir. Yine sufî, teslimiyeti İsmail (a.s.)’ın teslimiyeti, hüznü Davud (a.s.)’ın hüznü, fakrı İsa (a.s.)’ın fakrı, münacattaki şevki, Musa (a.s.) şevki gibi olan kimsedir. Ve ihlâsı da Muhammed (s.a.s.)’in ihlâsı gibi olan kişidir.15

Pek çok hadis-i şerifte, ihlâsın niteliği ve önemine vurgu yapılmıştır. Bir defasında Allah Resûlü, Benim şefaatim ihlâs ile ‘lâ ilahe illAllah’ diyenleredir. Çünkü muhlis olanın kalbi dilini, dili kalbini doğrular. (Müsned, 2/307) buyurmuştur. Yine Kim kalbini, imanın dışındaki şeylerden arındırır, sadece imana tahsis ederse kurtulur buyurarak inancın niteliği açısından ihlâsın önemini beyan etmişlerdir

İhlâs, iman kadar amel için de önemli bir yapı taşıdır. İhlâs amelin özü mesabesindedir. Bu sebeple bir hadis-i şerifte bu durum şöylece ifade edilir: Ey insanlar biliniz ki (mü’min) kalpler şu üç şeyde hainlik yapmaz (onları tam olarak yerine getirir). Ameli sırf Allah rızası için yapmak, idarecilerin hayrını istemek, Müslümanların cemaatine bağlı kalmak. Zira Müslümanların duası onları arkalarından kuşatır. (Darimî, Mukaddime 24.)

İbadetin özü duanın eda keyfiyeti noktasında önemli bir esas olduğu gibi, ibadet ve duanın kabülünde de ihlâs olmazsa olmazlardandır. Bir keresinde, Bir müslümanın cenaze namazını kıldığınızda onun için ihlâsla dua edin. (Ebû Davud, Cenaiz 60) diye tavsiyede bulunan Resûlullah bir başka hadisinde ise Her zaman amellerinizde ihlâsı gözetin; zira Allah sadece amelin halis olanını kabul eder. (Münâvî, 1/217) diyerek amellerin ihlâs merkezli olmasına dikkatleri çeker. Yine Dini hayatında ihlâslı ol, az da olsa ihlâslı amel sana yeter. (Münâvî, 1/216) buyurur. Gerçekten amel bir cesed ise, ihlâs onda can, amel bir kanatsa ihlâs da diğer kanattır. Ne ceset cansız olabilir. Ne de tek kanatla bir yere varılabilir.16 Peygamber Efendimiz bir kısım hadislerinde de ihlâs kelimesini zikretmeksizin içeriğine vurgu yapmıştır: Şüphesiz Allah sizin suret ve dış görünüşlerinize değil; kalplerinize bakar. (Müslim, Birr 33; İbn Mâce, Zühd 9) İhlâs bir kalp amelidir ve Allah da kalplerin değişim ve temayüllerine göre insana değer verir.

Bir defasında Resûlullah, arkadaşlarının yanına geldiğinde, onlara Sizin hakkınızda beni, Deccal’in şerrinden daha çok endişelendiren bir kaygımı haber vereyim mi buyurmuştu. Onlar da, Buyur Ey Allah’ın Rasulü diye mukabele etmiş, bunun üzerine Hz. Peygamber, Bu gizli şirktir ki kişinin namaz kılmaya kalktığında kendisini görenler için namazını güzelleştirmesi allayıp pullamasıdır. (İbn Mâce, Zühd 21) diye cevap vermiştir. Bu hadisin benzeri diğer iki rivâyette ise, şirk-i hafî yerine şirk-i sağîr ve şirk-i serâir ifadeleri yer almaktadır (Müsned, 2/30). Küçük şirk veya şirk-i hafî ise, müslüman bir ferdin, dinî bazı iş ve amelleri yaparken, Allah’ın dışında kişilerin rızasını hesaba katmasıdır ki İslâmî terminolojide, riya terimiyle ifade edilmektedir

Hz. Peygamber’in riya ile ilgili hadislerinden birinde Sizin hakkınızda kaygılandığım küçük şirkten sizi uyarırım buyurulur. Küçük şirk nedir diye kendisine sorulduğunda ise riyadır diye cevap verir ve devamında Yüce Allah, amellerinin karşılıklarını görecekleri günde kullarına şöyle buyuracaktır: Dünyadayken yaranmaya çalıştığınız kimselerin yanına gidin, bakın onlardan bir karşılık görecek misiniz? (Tirmizî, Nüzûr 3; İbn Mâce Fiten 19) Yine bir hadiste Hardal tanesi kadar riya bulaşmış hiç bir amel kabul edilmeyecektir. (Müslim, İman 148,149; Ebû Davud, Libas 26) buyurulmaktadır. Adil Öksüz


Cevap: İhlâs’ın Sözlük ve Terim Anlamı

gözyaşı
Allah (c.c) razı olsun hocam


Cevap: İhlâs’ın Sözlük ve Terim Anlamı

Hoca
ihlas kelimesinin sözlük anlamı
İHLAS

Saf ve hâlis olmak, karışık ve şâibeli olmamak ve kurtulmak, anlamındaki "h-l-s" kökünden türeyen ihlas kelimesi sözlükte, bir şeyi hâlis kılmak, halis olmak, özünü almak ve seçmek; din ıstılahında ise îmân, ibâdet, itâat, ahlâk, amel, dua… gibi her türlü dinî görevleri, halkın övme ve beğenmesini, yerme ve kınamasını düşünmeksizin sırf Allah için iyi ve halis bir niyetle yapmak, şirk, nifak, riya (gösteriş) ve süm’a (duyurma) vb. şâibelerden uzak durmak, söz, fiil ve davranışlarında samimi ve dosdoğru olmak demektir. Bu şekilde hareket edenlere muhlis denir. (bk. Muhlis)

İhlas, Allah ile kul arasında bir sırdır. Öyle bir sır ki onu melek bilip yazamaz, şeytan bilip ifsat edemez. Çünkü "ihlas" kalbe ait bir ameldir (Buhârî, Îmân, 39). Bunu ancak kişinin kendisi ile Allah bilebilir. İhlasın irade, kasıt ve niyyetle doğrudan ilgisi vardır. Amel, ihlassız ve niyetsiz ibâdete dönüşmediği gibi ihlassız ve niyetsiz ibâdet de makbul değildir. Ameller niyetlere göre değer kazanır veya kaybeder. (Buhârî, îmân, 22, Rıkâk, 31), İbâdetleri ihlasla yapmak Allah’ın kesin emridir (Beyyine, 98/5).

Bir amel sırf Allah için yapılırsa "ihlâs", sırf gösteriş için yapılırsa hâlis riya olur. Riya ise gizli şirktir. Allah rızasının dışında bir amaçla yapılan ibâdetlerin Allah katında bir değeri yoktur. (Münzirî, I/64, 66) Ameli ile dünyalık isteyene Allah istediğini verir, ancak onun âhirette nasibi yoktur. Âhireti isteyene de mükâfatını verir (İsrâ, 17/18-20; Hûd, 11/15-16).

Kur’ân’ın ilk sûresinde "iyyâke na’büdü" (ancak sana ibâdet ederiz) (Fatiha, 1/5) âyetiyle ihlasa ve görevlerin Allah rızasını kazanmak amacıyla yapılmasına dikkat çekilmiş ve bu husus Kur’ân’ın pek çok âyetinde ısrarla vurgulanmıştır. "(Ey Rasûlüm!) De ki; bana dini yalnız Allah’a halis kılarak O’na ibâdet etmem emredildi" (Zümer, 39/11) âyeti ve benzerleri ihlasın dindeki önemini ve gerekliliğini ifade etmektedir.

Allah’ın vahdâniyetini anlatan Kur’ân’ın 112. sûresinin adı da "ihlas sûresi" dir. Kelime-i tevhide (lâilâhe illâllah = Allah’tan başka ilâh yoktur) kelime-i ihlas denir (Ahmed, I/4). (İ.K.)


ihlas kelime anlamı, ihlas anlamı, ihlas ne demek

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();