Hikmet: Hikmet nedir? Hikmet ile ilgili sözler
mumsema
HİKMET NEDİR?
İlim, fıkıh, adâlet, sebep, felsefe, kâinatın inceliklerini üstün ilimlerle bilmek, lâfzı az manâsı engin… gibi çok çeşitli manâlarda kullanılan geniş mefhumlu bir kelime.
İslâm âlimleri, hikmet için çeşitli tarifler yapmışlardır. Fakat çoğunluğun üzerinde ittifak ettiği tarif şudur:
"Hikmet; faydalı ilim ve sâlih ameldir" (Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak dini Kur’ân Dili, I, 915).
Merhum Hamdi Yazır, çoğunluğun bu tarif üzerine diyor ki: "Hem ilim, hem amel, hikmetin en esâslı manâsını teşkil eder."
İlimsiz yapılan amel, faydalı da olsa hikmet olamayacağı gibi, amelsiz olan, tatbik edilmeyen ilim de ne kadar câzip görünürse görünsün hikmet ismini almaz.
Hikmet’i; nazarî hikmet ve ameli hikmet olmak üzere ikiye ayıranlar da olmuştur.
Nazari hikmet; kâinatta cereyan eden ilâhî kanunları (sünnetullah, tabiat kanunları değil de tabiata ait Allah’ın takdir edip var ettiği kanunlar) tefekkür ve muhâkeme etmek yoluyla elde edilir. Kâinat, akıl sahipleri için bir kitabdır, şuurlu kimseleri hayretlere sevkeden hikmetlerle dolu bir kitabdır.
Ameli hikmet ise, isabetli, yerinde ve faydalı olan fiillerdir. Fakat yukarıda da arzettiğimiz gibi, İslâm mütefekkirlerinin çoğunluğu bunları ayrı ayn mütalâa etmemişlerdir. Yani, faydalı ilmi salih amelden ayırmamışlardır. Onun için diyorlar ki; "hikmetin evveli varlık alemini tefekkür, ortası din ve itaat, sonu ebedî saadettir." Yani kâinat sahifelerini, arz ve sema yapraklarını ibretle tefekkür eden insan, eserden müessire, san’attan san’atkâra, nakıştan nakkaşa, sebepler aleminden o sebepleri yaratana zihnen ve fikren intikâl eder. İşte bu noktada karşısına din çıkar, yaratana karşı olan vazifesini öğrenir ve tatbik eder. Bu üstün tefekkür ve tatbikat (amel) onu ebedi saadete ulaştırır.
Bazı âlimlere göre hikmet, Kur’an-ı Kerîm’de dört manâda kullanılmıştır:
1. Kur’ân’ın nasihatları: "Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve söze öğüt vermek için indirdiği kitabı (Kur’an-ı) ve Kur’ân’daki hikmeti düşünün .." (el-Bakara, 2/23). Bu âyetteki hikmet, nasihat ve öğüt manâsınadır. Bu manâvı âyetin siyak ve sıbakından anlamaktayız.
2. İnce anlayış ve ilim. Lokman süresinin 12. âyetinde şöyle buyuruluyor: "Andolsun biz, Lokman’a hikmet verdik"Yani ince anlayış ve ilim verdik.
3. Nübüvvet-Peygamberlik. Bakara Sûresinin 251. âyetinde şöyle buyurulmaktadır: "Allah (c.c) Dâvud’a saltanat ve hikmet verdi." Bu âyetteki "hikmet" Peygamberlik manâsındadır.
4. Kur’ân’ın incelikleri ve sırları: "Allah hikmeti, kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilirse muhakkak ki ona çok hayır verilmiştir" (el-Bakara, 2/269).
"İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle dâvet et" (en-Nahl, 16/125).
Meâllerini arzettiğimiz âyetlerdeki hikmet kelimesi Kur’ân’ın incelikleri ve sırlan manâsınadır denilmiştir (Muhammed H. Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, I, 928).
Bazı İslâm bilginleri akıl gücünün vasat (itidâl) mertebesinde de hikmet denilmiştir. Bu nokta da hikmeti şöyle tarif etmişlerdir: "hakkı hak bilip ona uymak, batılı bâtıl bilip ondan sakınmak."
Kur’ân-ı Kerîm’in bazı âyetlerinde geçen hikmet kelimesini müfessirler sünnet olarak tefsir etmişlerdir. Meselâ: Alu-İmran Sûresinin 164. âyetindeki: "Kitab ve hikmeti onlara öğretir…" Kitabdan maksad Kur’ân, hikmetten maksat da sünnettir (bk. Kadı Beydavî ve Celâleyn Tefsirleri).
Rasûlullah’ın Sünnetine hikmet denmesinin bir sebebi; O, hikmet sahibiydi. Yani her sözünde ve fiilin de bir incelik ve manâ vardı. Hakka uymayan söz ve fiil kendisinden meydana gelmezdi. Cevâmiu’l-kelîm verilmişti. O az sözle engin ve çok değerli manâları dile getirirdi. O’nun hadislerini okuyan ve sünnetini inceleyen bunu rahatlıkla müşâhede eder.
Yahya ALKIN
Hikmet ne demektir?
mumsema
Hikmet ne demektir?
Hikmet, herşeyin en doğrusunu ve en isabetli olanını tespit edebilme yeteneğidir. Hikmet sahibi olan bir insanın, konuşması, aldığı kararlar, hatta tüm tavırları olabilecek en akılcı ve en isabetli yapıyı yansıtır. Hikmet sahibi bir kimse, bir konuyu en doğru, en özlü, en akılcı şekilde anlatabilir, bir olaya, kişiye ya da tavra en doğru teşhisi koyabilir. Olaylar karşısında en akılcı tepkiyi verir ve en güzel tavrı gösterebilir. Dolayısıyla da hikmet sahibi olan insanlar, aynı zamanda da yüksek bir akla sahip kimselerdir.
Bir insanın hikmet sahibi olabilmesi ise kişinin ancak Allah’a iman etmesi ve Kuran’a uymasıyla mümkün olur. Çünkü olayların doğrusunu, tavrın, düşüncenin, konuşmanın güzel ve akılcı olanını insanlara öğreten tek kaynak Kuran’dır. Allah Kendisine yönelen samimi kullarına bir nimet olarak katından bir hikmet de verir. Kuran’da Allah’ın bu nimeti kullarından dilediğine vereceğine şöyle dikkat çekilmiştir:
Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. (Bakara Suresi, 269)
Yanıt: Hikmet ne demektir?
rana
Allah razı olsun…
Mevla neyler, nelerse güzel eyler..
Hikmeti istediğin kadar söyle, sen ehil değilsen uzaktır o senden…
LeoparGS
Hikmeti istediğin kadar söyle, sen ehil değilsen uzaktır o senden…
"Hikmeti istediğin kadar söyle, sen ehil değilsen uzaktır o senden. İster yaz, belirt; ister söyle, anlat. O senden yüzünü gizler a inatçı, bağlarını koparır da kaçar senden; fakat yanar yakılırsan okumasan bile yanışını görür de o bilgi, elinde alışmış kuşa döner. O, her usta olmayan kişinin yanında durmaz. Köylünün evindeki tavus kuşu gibi hani.” (Hz. Mevlânâ)
Düşünen, hisseden insan, dünyada olup biten her şeyin bir hikmete dayandığını anlamada zorlanmaz.
Dünyadaki her varlık bir hikmetle ayakta durmaktadır. İyi olsun, kötü olsun; güzel olsun, çirkin olsun; zararlı olsun, faydalı olsun her varlık varlığını İlahi hikmetlere borçludur.
Zıtlık olmazsa varlıkları birbirinden nasıl ayırt edersin?
Güzelin, doğrunun, faydalının hakkını nasıl teslim eder, kıymetini nasıl bilirsin? Şeytanın, nefsin, kötülüğün, düşmanın varlığını şer bilme. Bunlar sana istikamet ufkunda yol alman için kuvvet versinler.
"Allah’ın üstünlük bulutundan hikmet yağmuru yağar.” Ve böylece iç içe hikmetler öyle bir kuşatır ki herkesi, her yeri, her şeyi! Ama bunları görecek göz, anlayacak basiret, irfan lazım, sezgi lazım.
Hikmet, sadece gönül ehlinin gıdasıdır ve bu gizli defineyi ancak gönül ehli bulup çıkarabilir. Hakikate kör, sağır kesilenlerin üstüne hikmet yağmurları sağanak sağanak yağsa bile bunların bu hikmetlere uyanmaları mümkün olmaz.
HİKMET KULLUĞUN, ŞÜKRÜN, TEFEKKÜRÜN ANAHTARIDIR
Rabb’im hikmet sahibidir, her işi hikmet doludur. Sevdiği kullarını da hikmetten nasiplendirir. Öyleyse, "Ya Rabbî! Bana hikmet ver ve beni hayırlı kulların arasına dahil eyle!” (Şuara-83) demeli de hikmeti, her kula nasip olmayan bu mavera iksirini arzulamalı.
ARZULAMAK, KAVUŞMANIN ÖNSÖZÜDÜR
Kişi arzulamalı ki kalbi ve ruhu kavuşmaya layık bir hâl edinebilsin.
Ama hikmet çok yükseklerde uçan bir kartaldır ki sıradan duygu-düşünce sahiplerinin bahçesine konmaz.
"O hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet nasip edilmişse, doğrusu, büyük bir hayra mazhar olmuştur. Ancak tam akıllı olanlar gerçekleri anlar ve düşünürler.” (Bakara-269)
İşte bir hikmet avcılığı: "Ashaptan Ebu Hallâd (ra) anlatıyor: Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Bir kimseye dünyaya karşı zühd ve az konuşma hasletlerinin verildiğini görürseniz ona yaklaşın (ve sözlerini dikkatle dinleyin). Çünkü o hikmetli sözler eder veya ona hikmet ilham edilir.”
Hikmet ne yemeğe benzer ne eğlenmeye. Dünyadaki her zevkin, güzelliğin üstünde ve ötesindedir. Kalbin ve ruhun derin bir buutta kendine gelmesiyle belirir ki bu hâl, bütün dünya ilgilerinin, kaygılarının uzağında insanı mutlak Hikmet Sahibi’ne çeker durur.
M. SAİD TÜRKOĞLU
LeoparGS
Hikmet
İlim, irfan,fıkıh, felsefe, sebeblerin ruhunu kavrama, eşyanın perde önü ve perde arkasına ıttıla, kâinat kitabı ve dînin özündeki fayda, maslahat ve gayelere vukuf gibi.. pek çok ma’nâlara gelen hikmet; hakikat ulemâsınca, daha çok fayÂdalı ilim ve salih amel beraberliği şeklinde yorumlanmıştır ki, bunlardan biri diğerinin iradî sonucu, beriki de bir kısım yeni mevhibelerin başlangıcı ve mukaddimesidir.
Yukarıdaki yaklaşımı nazar-ı itibara alarak bazıları, tıpkı aklı, "amelî ve nazarî” şeklinde iki bölümde ele aldıkları gibi, hikmeti de "amelî ve nazarî” diye iki kısma taksim etmişlerdir.
Nazarî hikmet, varlık ve hâdiseleri, bir meşher gibi temâşâ etmek, bir kitap gibi okumak; bir senfoni gibi dinlemek; her zaman eşyanın perde arkasını kollamak; fizik ve metafizik dünyalardaki sırlı münasebetleri mütâlâa etmek, çözÂmeye çalışmak ameliyesi, cehdi ve mevhibesidir.
Amelî hikmete gelince, o, böyle nazarî bir yolla elde edilen ilim, irfan, alâka, münasebet ve kulluk şuuruyla bu meşherin sahibine, bu kitabın kâtibine, bu koronun idarecisine yönelip ubudiyetle O’nu aramak, aşkla, şevkle hep O’na koşmak, hayret ve dehşetle O’nun huzurunda olmanın saygı ve mehabetini yaşamaktır. Bu itibarla da hikmeti, evveli tefekkür, tefahhus, tecessüs ve temâşâ; ortası itaat ve ibadet; sonu da zevk-i rûhânî ve ebedî saadet şeklinde hulasa edebiliriz.
Ayrıca bu önemli hususların yanında, Kur’ân’ın hikmetle alâkalı şu tesbitleri de her biri başlıbaşına birer esas sayılacak mahiyettedir.
1- Hikmet, Kur’ân’ın incelikleri ve sırları ma’nâsına gelir ki, bu, aynı zamanda Kur’ân’ın şerh ve izah ettiği kâinat kitabının da sırları ve incelikleri demektir. Bu gerçeğe Kur’ân: يُؤْتِىالْحِكْمَةَمَنْيَشَاءُوَمَنْيُؤْتَاْلحِكْمَةُفَقَدْاُوتِىَخَيْرًاكَثِيرًا" – Allah hikmeti dilediğine verir; kime de hikmet verilirse, ona bol bol hayır verilmiş demektir” âyetiyle işaret eder.
2- Peygamberlik ve esrâr-ı risâlet ki, bu ma’nâ, hadisçilerce sünnete hamledilmiştir ve وَآتَاهُاللهُاْلمُلْكَوَالْحِكْمَةَ -Allah Dâvud Aleyhisselam’a saltanat ve hikmet verdi” veya وَلَقَدْآتَيْنَالُقْمَانَالْحِكْمَةَ" – And olsun biz Lokman’a hikmet verdik” gibi âyetler bu gerçeği ihtar eder.
3- Nazarî ve amelî hikmet ma’nâlarını da ihtiva eden bir câmiiyyetle hayırhahlıktır ki, اُدْعُاِلَىسَبِيلِرَبَّكَبِالْحِكْمَةِوَاْلمَوْعِظَةِاْلحَسَنَةِ – İnsanları Rabbin yoluna hikmet ve mev’ize-i hasene ile davet et!..” mealindeki âyetler de bu anlamdaki hikmeti hatırlatır.
Hikmeti, yerli yerince davranma ve herşeyi yerli yerince kullanma şeklinde yorumlayanlar da olmuştur. Mutedil ve müstakim olma ma’nâlarına da gelen bu son tesbiti şu şekilde biraz daha açmak mümkündür:
1- İfrat ve tefrite girmeden herşeyin hakkını verip itidali korumak.. sorumluluklarımızı şer’î çerçeve içinde anlamak ve yerine getirmek.. esbap dairesi içinde kaldığımız sürece sebeblere riâyette kusur etmemek.. iyiliklerde dahi olsa aşırılığa girmeyip dînin, her şart altında yaşanılırlığı düşüncesini korumak.. ve hayatı sünnet programlı yaşamaya çalışmak..
2- Hakk’ın takdirlerini kendi tercihlerimiz önünde düşünmek ve O’nun şer’î ve kevnî her türlü icraatini gönül rızasıyla karşılayıp, ömürlerimizi أَسْلِمْتَسْلَمْ" – Teslim ol, selâmeti bul” çizgisinde sürdürerek "her işte hikmeti vardır, abes fiil işlemez Allah” mülâhazasını bir lâhza bile hatırdan çıkarmamak..
3- Düşünce ve davranışlarımızda, peygamberâne bir azim ve idrakle قُلْهَذِهِسَبِيلِىأَدْعُواللهَعَلَىبَصِيرَةٍأَنَاوَمَنِاتَّبَعَنِى – De ki: İşte benim yolum; basiret üzere Allah’a davet ediyorum.. ben de, bana tâbi olanlar da…” gerçeğini ruhlarımızda duyup herşeyi Fetânet-i Azam’ın vesayetinde basiretle plânlayıp icra etmek bu hikmet telakkilerinin birer televvünü sayılabilir.
Büyük ölçüde hikmetin kaynağı vahiy ve ilhamdır. Bu açıdan da, peygamberlerin ve derecesine göre diğer mürşidlerin, metâları hikmet birer hakîm olduklarını söylemek yerinde bir tesbit olsa gerek. Zira bu zâtlar, kendilerine sığınan gönül ve ruh hastalarını "tıbb-ı ruhanî” ile tedavi eder ve ellerinden geldiğince onların kalbî hayatlarını "ahlâk-ı rezile” virüslerinden temiz tutmağa çalışırlar.
Bu itibarla da, onların hareket sahaları ve meşguliyet alanlarını da göz önünde bulundurarak, aşağıdaki önemli meselelerin tahlili içinde işaret nev’inden bir kere daha "hikmet” demek istiyoruz:
1- Hikmet; bir düşünce, tasavvur ve davranış bütünlüğüdür. Evet düşüncede isabet, ifadede gereklilik ve ölçü, sonra da o çizgide hareket tam bir hikmet televvünüdür..
2- İlimde yakîn, amelde sağlamlık ve itkan hikmete bir diğer yaklaşım.. buna ilmin amel ile ve san’at ruhunun itkanla beslenmesi de diyebiliriz.
3- Dînin gaye ve maksatlarını kavrayıp, onu ferden temsil etmenin yanında, topyekün hayata hayat kılma düşünce ve cehdi de hikmetin bir başka çizgisi.
4-Varlığın özü ve iç yüzündeki gerçeği, her nesneye ait ayrı ayrı hususiyetleri ve bu hususiyetler arasındaki münasebetleri, Yaratıcı tarafından hedeflenen gayeleri idrak ve şuur da hikmetin ayrı bir buudu..
5- Sebepler ve illetler âlemine yönelerek, varlığı fayda ve maslahat yanlarıyla görüp tanımak, tahlil ve terkiplerde bulunmak, Yaratıcı’nın halifesi olma unvanıyla, O’nun izni ve emri dairesinde varlığa müdahele, hilafet televvünlü, san’at buudlu hikmetin ayrı bir yanı.
6- Nizam ve âhengiyle kâinattaki herşeyin yerli yerinde olması ilâhî hikmetinden hareketle, kendi dünyamızda bu denge ve düzenin korunmasına riâyet, arz, atmosfer ve semâlardaki muvazenenin muhafazası istikametinde değişik ad ve unvanlarla değişik ilim dallarını geliştirmesi de hikmetin ayrı bir yorumu.
7- Her zaman en iyi hedefleri takip ederek, sevk ve idare edilenler arasında, iyilik ve güzellik arayışları içinde bulunmak, insanlarla muamelelerimizde ilâhî ahlâkla tahalluk etmek suretiyle arzı ve arzdaki idarî sistemleri semâvîleştirme gayreti göstererek peygamberlerin gönderilme gayelerini gerçekleştirmek de hikmetin bir diğer enfes tarafı…
İnsanoğlu her zaman, şeytanın telkin ve vesvesesiyle, rahmanı mantık ve muhakemeyi tefrik edebilmesi için, aklını Rasûlullah’ın (sav) emrine vererek tetikte olma mecburiyetindedir. Ancak bu sayededir ki, insanda, müstakim muhakeme ve ilâhî hikmet mevhibeleri belirmeye başlar.. duygu, düşünce istikameti güçlenir ve derken fert, davranış bütünlüğüne ulaşır.. sonra da bu duygular işlene işlene onun tabiatıyla bütünleşir ki, bu da ilâhî ahlâkla ahlâklanma demektir. İsterseniz buna nazarî aklın amelî akla, nazarî hikmetin de amelî hikmete inkılâp etmesi.. veya bir kısım büyüklerin yaklaşımıyla, insanın melekî yanlarının şeytânı yönlerinin önüne çıkması da diyebiliriz.
Bu açıdan da, ilim ile amele, hikmet gerçeğinin birer parçası, birer derinliği olarak bakmak icap eder ki, o da amel, îmânın bir cüz’ü olmasa da, dînin bir yanı olduğu hakikatini ifade demektir. Zaten, İslâmiyet’te, bilgiden hemen kulÂluğa geçilmesi de herkesin ittifak ettiği bir esastır ki, وَمَاخَلَقْتُالْجِنَّوَاْلاِنْسَاِلاَّلِيَعْبُدُونِ – Ben cin ve insanları bana kulluk yapsınlar diye yarattım” âyeti de bu hususu ihtar etmektedir.
Evet, herhangi bir konuda, nazarî olarak derinleşip de amele geçmeme, faydasız bir gayret, dolayısıyla da apaçık bir hüsrandır. Başta da ifade edildiği gibi; varlık bir hikmet kitabı, bir hikmet meşheri, Kur’ân da bu hikmetler mecmuasının dili, tercümanı, yorumcusu ve tarifnâmesidir. İnsanların vazifesi ise, Kur’ân’da kâinat kitabını okumak, kâinat meşherini tanımaya çalışmaktır ki, böyle biri, Kur’ân’ın ifadesiyle hayr-ı kesîre mazhar olur ve letâifinin enginliğine, zenginliğine göre de değerler üstü değerlere ulaşır. Aksine, varlığın çehresindeki gerçekleri görüp de arkasındaki hakikatlere ulaşamama ve bu nizamla hedeflenen gayeyi sezememe, varlığın ve var olmanın en önemli mesajını alamamadır ki, bu da mutlak bir kazanç kuşağında apaçık bir kaybetme demektir.
اَللَّهُمَّأَرِنَاالْحَقَّحَقًّاوَارْزُقْناَاِتِّبَاعَهُوَأَرِنَاالْبَاطِلَبَاطِلاًوَارْزُقْنَااِجْتِنَابَهُ! آمِينْ
Sızıntı
ihramlı
Kalbin ve ruhun derin bir buutta kendine gelmesiyle belirir ki bu hâl, bütün dünya ilgilerinin, kaygılarının uzağında insanı mutlak Hikmet Sahibi’ne çeker durur Allah razı olsun iki kardeşimdende
mumsema
Hikmet Nedir?
:::: Doğru bilgiyi bulmak bilginin ve hakikatın asıl kaynanığını bilmektir.
:::: Bulduğu ve bildiği hakikatleri hayat taşımaktır.
:::: Varlık alemini tüm inceliği ile tanımaktır.varlığı kendi gözüyle değil alemin sahibi olan Allah’ın istediği gözle bilmektir.
:::: Doğru anlamaktır. Yazılı sözlü tüm metinleri mütekellimin ( konuşanın ) anlatmak istediği şekilde anlamaktır.
:::: Varlık aleminde her şeyi yerli yerine koymaktır. Eşyanın insanın hatta hayvanın olması gereken yerini iyice tesbit etmektir.
:::: Güzeli ve kötüyü iyiyi ve çirkini doğruyu ne yanlışı marufu ve münkeri iyice ayırtetmektir.
:::: Ahlaklı olmak vicdan mahkemesini sürekli canlı tutmaktır.
:::: İnsanın sözüyle davranışlarının biribiriyle uyumlu olması demektir. Konuştuklarını davranışlarıyla, tavırlarıyla bozmamaktır.
:::: Fıkıhlı yani ilkeli yaşamak demektir.ilkesiz ve şahsiyetsiz bir yaşam düzlemine hayır deyip şahsiyetli bir hayatın özlemini duymaktır.
:::: Allah’ın kelam ve kainat kitabındaki emir ve tavsiyeleri doğru anlamaktır.
:::: Etkilenen değil etkileyen sürü değil düşünen hayatın önünde eriyen değil hayata yön veren özne olmaktır.
:::: Adalet ve kısd sahibi olamktır. Raiyeti altında olan herkese mutlaka adaletle davranmasıdır.
:::: Hayatın her alanına Allah’ı müdahil kılmak ve Allah’sız bir hayat yaşamamaktır.
:::: Olayların perde arkasını görmek duvara takılmayıp duvarın arkasınıda görebilmektir.
:::: Dünya ahiret dengesini muhafaza etmek dünyaya değeri kadar ahiretede değeri kadar kıymet vermektir.
:::: Felaketlere ve musibetlere oturup ağlamak değil felaketi saddete çevirmektir.
:::: Kötülükleri ve yanlışları ortadan kaldırmak iyilikleri ve güzellikleri elde etmektir.
:::: Sözden düşünceden korkmamak sözün adresinden ziyade taşıdığı hakikate bakmaktır.
:::: Herkesin gördüğü değil görmediklerini herkesin düşündüğünü değil düşünmediklerini düşünmektir.
:::: Güzeli ve marufu hakkı ve adaleti doğru üslub, doğru kelam ve doğru mekanda yerine getirmektir.
:::: Tevhidi hayata yaymak sadece ilahda tevhidi değil rızkta korkuda ümitte güçte tevhidi sağlamkatır.
:::: İnsanı sorumluluklarını ve mükellefiyetini hiçbir zaman unutmamasıdır.
:::: Adaletle hüküm vermektir. Elde ettiği sonuçlarla vardığı kanaatlerle haksızlık yapmamaktır.
:::: Peygamberi ve getirdiği mesajı doğru anlamak ve onunla hayatı renklendirmesidir.
:::: Sözü ve davranışı bağlamından koparmamak her şeye bütüncül davranmaktır.
:::: Aydınlığın ve nurun kaynağıdır. Gelmesi ile karanlığın yok olmasıdır…
HİKMET MÜMİNİN YİTİK MALIDIR NERDE GÖRSE ONU ALMALIDIR.
HADİSİ ŞERİF
gözyaşı
Nazari hikmet; kâinatta cereyan eden ilâhî kanunları (sünnetullah, tabiat kanunları değil de tabiata ait Allah’ın takdir edip var ettiği kanunlar) tefekkür ve muhâkeme etmek yoluyla elde edilir. Kâinat, akıl sahipleri için bir kitabdır, şuurlu kimseleri hayretlere sevkeden hikmetlerle dolu bir kitabdır…
Allah razı olsun hocam…
kaars
Allah razı olsun…..
@hmet
en güzel tanım bu bence. ALlah razı olsun
Olayların perde arkasını görmek duvara takılmayıp duvarın arkasınıda görebilmektir.
asusena
Ayet ve Hadislerle hikmet
كَمَا اَرْسَلْنَا فيكُمْ رَسُولًا مِنْكُمْ يَتْلُوا عَلَيْكُمْ ايَاتِنَا وَيُزَكّيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُمْ مَالَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ
Bakara / 151. Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab’ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi
يُؤْتِى الْحِكْمَةَ مَنْ يَشَاءُ وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُوتِىَ خَيْرًا كَثيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّا اُولُوا الْاَلْبَابِ
Bakara / 269. Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.
وَيُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْريةَ وَالْاِنْجيلَ
Al-i İmran / 48. (Melekler, Meryem’e hitaben İsa hakkında sözlerine devam ettiler. Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i öğretecek.
اُدْعُ اِلى سَبيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتى هِىَ اَحْسَنُ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبيلِه وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَدينَ
Nahl / 125. (Resûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.
وَلَمَّا جَاءَ عيسى بِالْبَيِّنَاتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُمْ بِالْحِكْمَةِ وَلِاُبَيِّنَ لَكُمْ بَعْضَ الَّذى تَخْتَلِفُونَ فيهِ فَاتَّقُوا اللّهَ وَاَطيعُونِ
Zuhruf / 63. İsa, açık delillerle geldiği zaman demişti ki: Ben size hikmet getirdim ve ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyleyse Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ يَوْمَ يَدْعُ الدَّاعِ اِلى شَىْءٍ نُكُرٍ
Kamer / 5. Bu büyük bir hikmettir. Fakat (yüz çevirene) uyarılar ne fayda verir!
HADİS…
Hz. Ebu Eyyub radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’a bir adam gelerek: "Ey Allah’ın Resülü! Bana (dini) öğret ve fakat çok özlü olsun!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Namazına kalktığın vakit (dünyaya) veda edenin (namazı gibi) namaz kıl. Sonradan (pişman olup) özür dileyeceğin söz söyleme. İnsanların elinde bulunan (dünyalık şeylerden) ümidini kesmeye azmet!" buyurdular."
Hz. Ebu Hureyre radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Bir meclise oturup hikmetli söz dinleyip, sonra bu meclisten bahsederken işittiği şeylerin sadece kötü kısımlarını anlatan bir kimsenin misali, bir çobana gelip: "Ey çoban, süründen bana bir koyun kes!" deyince, çobandan: "Git en iyisinin kulağından tut al" iznine rağmen gidip sürünün köpeğinin kulağından tutan adamın misalidir." Ebu’l-Hasen İbnu Seleme de bu hadisin bir mislini rivayet etmiş, ancak rivayetinde şu farklılığa yer vermiştir: "Sürünün en iyi koyununun kulağını tut"
İbnu Abbas (radıyAllahu anhümâ), "Yeryüzünü, öldükten sonra Allah’ın tekrar dirilttiğini bilin, akledersiniz diye size delillerimizi açıkladık"(Hadid, 17) meâlindeki âyetle ilgili olarak şöyle buyurdu: "Allah kalbleri kasavet ve katılıktan sonra yumuşatır, (tevhid hususunda) mutmain ve (Rabbine) yönelmiş kılar. Ölmüş kalpleri ilimle, hikmetle diriltir (Ayet bu mânayı ders vermektedir). Arzın yağmurla diriltilmesi zaten gözle görülen bir durumdur."
İbnu Mes’ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şu iki kişi dışında hiç kimseye gıbta etmek caiz değildir: Biri, Allah in kendisine verdiği hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolda sarfeden zengin kimse."
Übey İbnu Ka’b (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şiirde hikmet vardır"
Ebü Dâvud’da İbnu Abbâs (radıyalâhu anhümâ)’dan yapılan bir rivayet şöyledir: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a bir bedevî geldi. (Dikkat çekici bir üslubla) konuşmaya başladı. Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm): "Şurası muhakkak ki beyanda sihir vardır, şurası da muhakkak ki şiirde de hikmetler vardır" buyurdu."
Hz. Ebu Hüreyre radıyAllahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Hikmetli söz mü’minin yitiğidir. Onu nerede bulursa, onu hemen almaya ehaktır."
İbnu Abbas radıyAllahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm beni sinesine bastırdı ve: "Allahım, bunu dinde fakih kıl" diye dua etti." Bir başka rivayette: "Allahım ona Kitab’ı öğret!"; bir diğer rivayette: "Hikmeti öğret" demiştir."
Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’ın ashabından olan Ebu Hallâd radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Bir kimseye dünyaya karşı zühd ve az konuşma hasletlerinin verildiğini görürseniz ona yaklaşın (ve sözlerini dikkatle dinleyin). Çünkü o hikmetli sözler eder-veya ona hikmet ilham edilir-"
Hoca
"Hikmet” ne demektir?
Hikmet için değişik tarifler getirilmiş, farklı mânâlar verilmiş. Bunlardan birkaçı şöyle:
"İşleri en doğru ve en uygun biçimde yapmak.”
"Eşyanın hakikatinden bahseden ilim.”
"Eşyada gizli ilâhî sırlar ve gayeler.”
"Amelle beraber ilim.”
"Faydalı ilim ve salih amel.”
"İnsandaki akıl kuvvesinin istikamet üzere ve aşırılıklardan uzak olma mertebesi”
Bunlar içerisinde en yaygını "sır, gaye, fayda” mânâsı. "Bu işin hikmeti nedir?” denildiği zaman,” Bundan maksat nedir? Bilemediğimiz ne gibi gizli sırlar taşıyor?” mânâsı akla gelir. O halde, bir iş yapılacak ve ondan bir fayda hâsıl olacaktır ki hikmet tahakkuk etsin.
Bu düşünce bizi hikmetin, "amelle beraber ilim” tarifine götürür. İslâm âlimleri, yalnız başına ilmi, hikmet kabul etmezler. İlimle amel edilmesini, bu ilmin uygulama sahasına konulmasını ve faydalı sonuçlar vermesini şart koşarlar.
Eşyanın hakikatinden ve gayesinden söz ettiği için felsefeye "ilm-i hikmet” deniliyor. Ama bir felsefeci bu çalışmaları sonunda ortaya insanların tatbik edecekleri bir hayat anlayışı, bir ahlâk düzeni koymuyorsa, bu hakiki mânâsıyla hikmet değildir.
"Hikmet: ilim ve onunla ameldir. Her ikisini cem edemeyene hakim denmez.” Elmalılı Hamdi Yazır
İnsanın hikmet ehli olması, Rabbinin razı olduğu bir kul olmasına bağlı… O’nu razı etmedikten sonra, onun yarattığı varlıkları incelemek ve bunların insanlara faydalarını araştırıp ortaya çıkarmak hikmet ehli olmak için kâfi değil… Kuran’daki gizli sırları anlayan fakat hayatına tatbik etmeyen bir insan düşünelim. Bu insan âlimdir, ama hakîm değildir. Kâinat kitabını Allah namına okumayan ve ondan bu yönüyle faydalanmayan kimselerin hâli de berikilerden farklı değil…
Hikmetin "peygamberlik” mânâsı da var. Peygamberlik müessesesi ilâhîdir. O Allah elçileri, kâinat kitabını hem okumuş, hem okutmuşlar ve insanlardan, Allah’ın emriyle, birtakım vazifeler istemişlerdir. Bütün eşyanın hikmetle yaratıldığını, her birinin bir, hatta binler vazifesi bulunduğunu insanlık âlemine iyice bellettikten sonra, bütün bu mahlûkatın kendisine hizmet ettiği insanın büyük bir vazifesi olması gerektiğini, aksi halde bütün bu hikmetli eşyanın gayesizliğe, başıboşluğa ve hiçliğe hizmet etmiş olacağını kalplere iyice yerleştirmişlerdir. Onun için, gerçek hikmet felsefede değil nübüvvettedir. Çünkü nübüvvet mektebinde ilimle amel birlikte okutulur. Ve bu mektepte eşyanın hikmeti, doğrudan doğruya, o eşyanın yaratıcısından öğrenilir. Tahmine, faraziyeye, şahsî ve indî görüşlere gerek kalmaz.
Nur Külliyatında eşyanın üç tane yüzü olduğundan bahsedilir: "Allah’ın esmasına ayine olan yüz”, "ahirete bakan yüz” ve "o mahlûkun kendi varlığına ve hayatına bakan yüz”
Biz hikmet denilince daha çok bu üçüncü madde üzerinde dururuz. Elmaya faydalı, dikene faydasız deriz. Birincideki hikmeti rahatlıkla okuruz, yahut okuduk zannederiz, ama ikincinin yanına yaklaşamayız.
Hikmet, her sahada olduğu gibi insanlara gerçekleri tebliğ etmekte de en büyük esastır. Hikmetsiz yapılan, yâni zaman ve zeminini bulmayan; şefkat esasına oturmayan; ilimden medet almayan ve en önemlisi, anlatılanları en ileri seviyesiyle yaşama şartından mahrum bir tebliğ netice vermez.
Kur’an-ı Kerim’in, "İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütlerle davet et.” (Nahl sûresi, 125. ayet) fermanı, İslâm’ın tebliğiyle vazifeli kimselerin hikmet üzere bulunmaları gerektiğini ders verir.
Okunma Sayısı : 4220
Alaaddin Başar (Prof.Dr.)
maximilian
sağolun bilgiler için
OGOG
Hikmet, sözcük anlamı ile "yerinde yapılan iş, sarfedilen söz" gibi anlamlara gelmekte.
Hakim de aynı kökten, hakim, yargılayan değil, yerinde karar veren demektir.
Dini terminelojideki anlamlarını arkadaşlar vermişler zaten.
Birde Esma’ul Husna’daki Hakem isminin varlığını hatırlatalım.
NuN
Allahın hikmeti nedir?
Allahın bir işi yapınca, işteki gizli muradıdır.
hikmetle ilgili sözler
Hikmet, doğru ve isabetli görüştür.
Hikmet, eşyanın ve olayların hakikatini bilmektir.
burcealtug
Allah razı olsun.
InşAllah bildiklerimle amel eder ve öğrendiklerimide anlatabilirim
yasemin
Birde bu hikmetten mahrum kalan bir kısım insanlar vardır . Bunlar ; gelecek korkusu yaşayanlar , devlet adamlarından menfaat bekleyen ; menfaati için eylemde bulunanlar , dünya malını kıskananlar , ilim sahibine hased edenler.
Muhammed
Hikmet ne demektir kısaca sözlük anlamı
(الحكمة)
Din ve felsefe alanında kullanılan geniş kapsamlı bir terim.
Klasik sözlüklerde hikmet kelimesinin (çoğulu hikem) yargıda bulunmak anlamındaki hükm masdarından isim olduğu belirtilir; ayrıca engellemek, alıkoymak, gemlemek; sağlam olmak mânalarına gelen ihkâm masdarlarıyla anlam ilişkisi kurulur. İbn Düreyd’in tesbitine göre Arapça’daki el-kelime mine’l-hikme deyiminde geçen hikmet kelimesinde alıkoymak, gem vurmak, sakındırmak anlamı daha çok belirgindir. Zira bu deyimle kastedilen şey insanı iyi olana yönlendiren, çirkin ve kötü olandan alıkoyan sözdür. Böyle ahlâkî muhtevalı özlü sözlere hikmetin yanı sıra hüküm de denmektedir (Cemheretü’l-luġa, ĥkm ). Bu iki kelimenin anlamını birbirine daha da yaklaştıran Cevherî, hikmetin ihkâmla bağlantısı sebebiyle hakîm kelimesine hem işleri gereği gibi sağlam ve kusursuz yapan hem de âlim ve ilmî hüküm sahibi mânalarını vermektedir. İshak b. İbrâhim el-Fârâbî ise hikmetin anlamını kısaca mânaları idrak etmek şeklinde açıklamaktadır (Dîvânü’l-edeb, I, 200). Batı kaynakları, Arapça hikmetin Kitâb-ı Mukaddes’in birçok yerinde zihnî kabiliyet, ustalık anlamında kullanılan İbrânîce hokhmah kelimesiyle aynı semitik köke dayandığını belirtir (ER, VI, 415; EJd., XVI, 558).
DemiR
Hikmet ne demek, hikmetle ilgili sözler
1- Sözde ve fiilde doğruluğu tutturma (Mücahid’den İbnü Nüceyh).
2- Hikmet hem bilgi, hem de iştir. Bilmek ve bilgiyle amel etmektir. Bu ikisini birlikte yürütmeyene hakim denilmez.
3- Hikmet; ilim ve fıkıh demektir (Mücahid).
4- Hikmet, varlıkların özündeki manaları anlamaktır (İbrahim Neha’i).
5- Hikmet, Allah’ın emirlerini anlamaktır (Zeyd Bin Elsem ve oğlu).
6- Hikmet, anlamak demektir (Şüreyh).
7- Hikmet ,icad demektir (Ta’rifat-ı Seyyid’den).
8- Hikmet, varlık düzeninde her şeyi yerli yerince koymak demektir ki, bu tarif da görünüşte bütün varlığı açıklamaya yönelik olduğundan, bir bakıma ilahi hikmeti, ilahi sıfatları topluca tarif sayılır.
9- Hikmet, güzel ve doğru işlere yönelmektir.
10- Siyasette insanın gücü yettiği kadarıyla yüce yaratıcıya benzemeye çalışmasıdır ki bu da ilmini bilgisizlikten, icraatını zulüm ve haksızlıktan ikram ve ihsanını cimrilikten hoşgörüsünü bunaklıktan arındırmak ile mümkün olur.
11- Hikmet, Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmaktır (Fahreddin Razi).
12- Hikmet, Allah’ın emirlerini düşünmek ve ona uymaktır (İbni Kasım’dan Kuşeyri).
13- Hikmet Allah’a itaat, fıkıh din ve ameldir (Kuşeyri)
14- Hikmet bir nurdur ki vesvese ile gerçek makam arasındaki fark bununla kastedilir (Ebu Osman).
15- Doğru ve hızlı karar verebilmektir (Bundar İbn Huseyn)
16- Doğruya iletmektir (Fadıl).
17- Ruhların sükun ve güvenliğinin son durağıdır (Kettani).
18- Sebepsiz işarettir.
19- Bütün hallere Hakkı tanık tutmaktır.
20- Din ve dünya düzenidir.
21- Ledunni ilimdir.
22- İlham varid olması için sırrı saklamaktır.
23- Bunların hepsidir
hikmet nedir, hikmet ne demek, hikmetle ilgili sözler