İsra Süresi 1. Ayetin Tefsiri

İsra Süresi 1. Ayetin Tefsiri

mumsema
İsra Süresi 1. Ayetin Tefsiri

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Hamd yalnız ve yalnız âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salât ve selâm Allah’ın Rasûlüne ve Onun pak aile halkına ve ashabına olsun. Rabbi-miz bizden kabul buyur. Çünkü sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin.

İsrâ sûresi, başında İsrâ hadisesini de konu edindiği için hicretten bir yıl önce Mekke’de son inen sûrelerdendir. 111 âyetlik bir sûre olan İsrâ sûresi Mekke’de Rasûlullah’la kavgalarını sürdüren Mekke müşriklerini, İsrâil oğullarını, kendilerinden önceki elçilerle kavgasını sürdüren toplumların başlarına gelenlerle uyarır. Kur’an’ın Ona inananları, Ona sarılanları, hayatlarını Onunla düzenleme çabası içine girenleri en doğru yola ilettiği vurgulanır. Rabbimiz bu sûrede kullarını sadece kendisini dinlemeye, sadece kendisine kulluğa çağırır ve bu kulluğun gereklerini ortaya koyar.

1. Kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan, kendisine bir kısım âyetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür.

Kulu Muhammed (a.s)’ı bir gece Mekke’deki Mescid-i Haramdan kendisine bir kısım âyetlerini göstermek için çevresini mübârek kıldığı Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah sübhandır, mübârektir. Tesbi-he lâyık olan, gündemde tutulmaya, övülmeye, yüceltilmeye lâyık olan O’dur. En mükemmel sıfatların sahibi, noksan sıfatlardan münezzehtir O Allah. Yüceler yücesidir. Allah her şeyi işiten ve bilendir, her şey-den haberdar olandır.

Evet İsrâ gece yolculuğu demektir. Rabbimiz şerefli kulu, şerefli elçisi Hz. Muhammed (a.s)’ı bir gece Mekke’deki Mescid-i Haramdan alıp Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürdü. Rabbimizin etrafını bereketli kıldığımız buyurduğu mübarek bir yurda götürdü böylece ona bir kısım âyetlerini göstermek ve Mekke’de kavminin baskıları ve zulümleri altında bunalmış olan Rasûlullah efendimizi içinde bulunduğu sıkıntılarından biraz biraz kurtarmak, rahatlatmak ve yüceliklerin zirvesinde bir izzet ve şerefe ulaştırmak istedi.

Böylece Rabbimiz, Efendimize yüce âyetlerini gösterecek, onu yüceliklerin zirvesine çıkaracak, göklere urûc ettirecek çıkaracak, yedi kat semaları aştıracak ve nihâyet Sidre-i Münteha’ya ve Onun ötesine kadar ulaştıracaktı. Rabbimiz orada, elçisini yükselttiği o makamda ona âyetlerinden bir kısmını gösterecekti. Acaba Rabbimizin elçisine göstermeyi murad buyurduğu bu âyetler nelerdi bunu bilmiyoruz. Bu sûrenin bu ifadesinden ve yine Necm sûresinin beyanlarından anlayabildiğimiz kadarıyla Rabbimiz orada Resûlullah Efendimize kendi rubûbiyet ve ulûhiyet’ini, mülk ve saltanatını, kelimelerle anlatılması mümkün olmayan ancak müşahede ile ulaşılabilecek büyük âyetlerinden bir kısmını gösterdi.

Ne büyük bir nimet, ne büyük bir şeref değil mi? Yıllar önce yine şerefli elçilerinden Mûsâ (a.s)’a Tur’da lütfettiği nimetini bu defa da Rasûlullah Efendimize nasip ediyordu. Elçisini yedi kat semaların ötesine, Sidre-i Münteha’nın da ötesine çağıracak, bizzat onunla direk konuşacak, onu şereflerin, yüceliklerin en zirve noktasına çıkaracak ve Mekke’nin kasvetli ortamından onu uzaklaştırıp müşriklerin baskısından rahatlatacaktı.

Ve böylece kıyâmete kadar gelecek onun yolunun yolcusu olan müslümanlara Mîrâç ve İsrâ’nın bereketini, şerefini yaşatacaktı. Rabbimiz kendi safında yer alan müslümanlara namazla kendisine yükselme imkânı lütfedecekti. Kıyâmete kadar kullarını şereflendirecekti.

Kaynak: Besairül-Kur’an, Ali Küçük


Cevap: İsra Süresi 1. Ayetin Tefsiri

Hoca
İsra Süresi 1. Ayetin Tefsiri

Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla

1 Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren O (Allah yücedir.1 Gerçekten O, işitendir görendir.


AÇIKLAMA
1. Bu ayette değinilen olay, "Mi’rac" ve "İsra" olarak bilinmektedir. Sahih hadislere göre bu olay Hicret’ten bir yıl önce meydana gelmiştir. Hadis ve diğer siyer kitaplarında çok sayıda (25) Sahabeden bu konunun ayrıntılarını anlatan rivayetler nakledilmektedir. Enes bin Malik, Malik bin Se’se’e, Ebu Zer Gıfari ve Ebu Hureyre (Allah hepsinden razı olsun) olayın ayrıntılarını rivayet etmişlerdir. Bunların yanısıra Hz. Ömer, Hz. Ali, İbn Abbas, Ebu Said el-Hudri, Huzeyfe bin Yeman, Hz. Aişe vs. (Allah hepsinden razı olsun) olayın bazı bölümlerini nakletmişlerdir.
Bu ayette Kur’an, yolculuğun sadece bir bölümünü, Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya gidişi anmaktadır. Burada anlatıldığı üzere bu yolculuğun gayesi Allah’ın kuluna bazı ayetlerini göstermek istemesidir. Kur’an bundan başka ayrıntılara değinmez, fakat biz diğer ayrıntıları hadislerden öğrenmekteyiz:
Bir gece Cebrail (a.s), Hz. Peygamberi (s.a) Burak üzerinde, Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürdü. Hz. Peygamber (s.a) orada diğer peygamberlerle birlikte namaz kıldı. Daha sonra göğün çeşitli tabakalarına yükselen peygamberimiz orada bazı büyük peygamberlerle karşılaştı. En sonunda göğün en yüksek tabakasına ulaştı ve Allah’ın huzuruna çıktı. Başka önemli emirlerin yanısıra beş vakit namaz da işte burada emredildi. Daha sonra Peygamber (s.a) Mescid-i Haram’a geldi. Bir çok hadise göre bu yolculuk sırasında ona (s.a) cennet ve cehennem de gösterilmiştir. Güvenilir hadislerden öğrendiğimize göre Hz. Peygamber (s.a) ertesi gün bu olayı anlattığında Mekkeli müşrikler onunla alay ettiler ve müminlerden bazıları da bunda şüpheye düştüler.
Yukarıda belirtilen hadislere dayanan ayrıntılar Kur’an’da verilen ayrıntılara yapılan eklemelerdir. Bu nedenle hadislerde değinilen ayrıntılar, Kur’an’a ters olduğu gerekçesi ile reddedilemez. Bununla birlikte, bir kimse eğer hadislerde belirtilen ayrıntıları reddederse o kafir olmaz. Ancak Kur’an’daki ayrıntıları reddederse kafir olur.
Bu yolculuk (Mi’rac) hakkında bir çok farklı görüşler vardır. Bazıları bunun rüyada meydana geldiği görüşündedirler; Bazıları ise olay sırasında Hz..a) tamamen uyanık olduğu ve bedeni ile birlikte yolculuk ettiğini söylerler; bazıları ise bunun sadece Hz. Peygamber’e (s.a) gösterilmiş mistik bir görüntüden öte bir şey olmadığını söylerler. Fakat bu ayetin başlangıç sözleri: "Kulunu… götüren o (Allah) yücedir", bunun Allah’ın sınırsız gücü ile meydana gelmiş olan doğa-üstü bir olay olduğunu göstermektedir.. Yine "Kulunu bir gece… götüren" sözleri, bunun sadece bir görüntü veya rüya olmadığını, bilakis Allah’ın Peygamberi’ne (s.a) ayetlerini gösterdiği fiziksel ve bedensel bir yolculuk olduğunu göstermektedir. Bu nedenle herkes, bunun sadece ruhsal bir deneyim olmayıp, Allah’ın Peygamber’i (s.a) için hazırladığı fiziksel bir yolculuk ve bir gözlem olduğunu kabul etmelidir.
Bazı kimselerin bu olayı imkansızmış gibi görmeleri çok gariptir. İnsanın sınırlı -hem de çok sınırlı- güçleri ile Aya ulaşmayı başardığı bir zamanda, Allah’ın sonsuz ve sınırsız gücü ve kudreti ile Rasûlü’ne (s.a) kısa bir zaman içinde bu yolculuğu yaptırabileceğini inkar etmek çok saçmadır.
Herşeyin ötesinde, bir şeyin mümkün olup olmadığı konusundaki soru sadece sınırlı güçlere sahip olan insan hakkında geçerli olur. Fakat her şeye kadir olan Allah söz konusu olduğunda bu tür sorular sorulamaz. Sadece Allah’ın her şeye kadir olduğuna inanmayan bir kimse, Allah kendisi, kulunu Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürdüğünü söylediği halde bu olağanüstü olaya itiraz edip inkar edebilir. Aynı şekilde, hadislerde geçen ayrıntılara yöneltilen itirazlar da, ikisi dışında, çok basit ve saçmadır:
Birinci itiraz şudur: Eğer hadislerdeki ayrıntıları kabul edecek olursak o zaman Allah’ın belirli bir yer ile sınırlı olduğunu kabul etmemiz gerekecektir; aksi takdirde bu amaçla kulun belli bir yerden başka bir yere götürülmesine gerek olmazdı. Bunun yanısıra hadislerin bildirdiğine göre Hz. Peygamber (s.a) bu yolculuğunda cennet ve cehennemi, orada azap çeken insanları görmüştür.
Birinci itirazı ele alırsak, elbette Allah sınırsız ve sonsuzdur. Fakat O, kullarıyla münasebet kurduğunda, kullarının eksik ve zayıf yaratılışlarına uygun araçlar kullanır. Bu O’nun kendi eksikliği nedeniyle değil, kullarının zayıflık ve eksiklikleri sebebiyledir. Örneğin O, yarattıklarından herhangi biriyle konuştuğu zaman, kendisinin konuşmasında sınırlama söz konusu olmamasına rağmen kulunun anlayacağı sınırlı konuşma şeklini kullanır. Aynı şekilde O, kuluna mülkünün muhteşem ayetlerinden bazılarını göstermek istediğinde, onu ayetlerin bulunduğu mekana götürür. Elbette kul, Allah gibi evrende var olan ayetlerin tümünü görmeye güç yetiremez. Çünkü Allah’ın bir şeyleri görmek için bir yere gitme gibi bir ihtiyacı yoktur, fakat kul bunu yapmak zorundadır. Aynı şey kulun Allah’ın huzuruna çıkması için de geçerlidir. Gerçi Allah herhangi bir mekanla sınırlı değildir, fakat kul, O’nun huzuruna çıkmak için, O’nun ayetlerinin çok yoğun olduğu bir yere gitmelidir. Çünkü kul, sınırlı güçleri ile O’nun sonsuz ve sınırsız huzuruna varamaz.
İkinci itiraza gelince, bu da Hz. Peygamber’e (s.a) gösterilen bir çok ayetin sembolik olduğu konusunu anlamamaktan kaynaklanmaktadır. Örneğin bir çukurdan şişman bir öküzün çıkması, fakat tekrar içeri girememesi fitnenin somutlaştırılmış bir halidir. Aynı şekilde zina yapanlar, Hz. Peygamber’e (s.a) önlerinde taze et olduğu halde, çürük ve kokmuş et yerken gösterilmişlerdir..
Mi’rac’la ilgili olarak, Allah’ın Peygamberi’nden her birine derecelerine göre yerdeki ve gökteki ayetlerini gösterdiği gözönünde bulundurulmalıdır. Bu amaçla tüm maddi perdeler kaydırılmış ve onlar insanları davet edecekleri gaybi gerçekleri çıplak gözle görmüşlerdir.
Bu, Peygamberlerin gözleriyle gördükleri şeyleri tam bir "ayne’l-yakin" içinde başkalarına anlatabilmesi içindir. Çünkü bu deneyim onları, tüm teorilerini zanna dayandıran ve iddia ettiklerini müşahade edemeyen filozoflardan ayırır..
Peygamber’in (s Eğer olay sadece mistik bir görüntüden ibaret olsaydı ayet, bu olayı meydana getiren varlığın her tür zayıflık ve eksiklikten uzak olduğunu gösteren "subhane" ifadesi ile başlamazdı Buna yöneltilen itiraz da şöyledir: Neden bazı insanlar kıyametten sonra kurulacak mahkemeden önce azap çekmekte veya mükafat görmektedirler? Buna benzer bir şekilde kötülüklere verilen cezalar da ona ahirette verilecek olan cezaları önceden görebilmesi için sembolik bir şekilde gösterilmiştir Filozofların aksine Peygamberler insanlara sundukları şeyler konusunda şehadet edebilirler, çünkü onları kendi gözleriyle görmüşlerdir
Kaynak:
Tefhimul Kur’an Tefsiri, Mevdudi


Yanıt: İsra Süresi 1. Ayetin Tefsiri

Galus
paylaşım için ALLAH c.c razı olsun


Cevap: İsra Süresi 1. Ayetin Tefsiri

Şema
isra suresi 1. ayet meali ve tefsirini, isra ve miraç olayından önce herkes okumalı ve anlatmalı


isra suresi 1. ayet tefsiri, isra suresi 1. ayet meali, isra suresi 1. ayet

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();