Eski çaglardan işkence ve öldürme taktikleri…
BiLaL HaTTaB
Sabah sabah pek hoş olmayacak sanırım. Okumayın emi? 🙂
Eski çaglardan işkence ve öldürme taktikleri…
İspanyol eşeği: Mahkum, eşek biçiminde yapılmış bir kütük düzeneğe oturtulur, ayaklarına giderek artan ağırlıklar bağlanırdı. Sonunda mahkum ikiye bölünerek ölürdü.
Toptan atılma: Bazen mahkum, bir topun ağzına bağlanır ve top ateşlendiğinde mermi kişinin bedeninin içinden geçerdi. Bazen de mahkum büyük bir topun içine mermi niyetine yerleştirilir, sıkıştırılmış barut ateşlendiğinde paramparça olurdu.
Tekerlek: Tekerlekler çok değişik biçimlerde kullanıldı. Örneğin, kişi özel yapılmış dev bir tekerliğin dış kenarına bağlanıyor ve sivri kazıkların ya da bir tepenin üzerinden aşağı yuvarlanıyordu.
Demir kadın: Kadın biçiminde, bir insanın ancak sığacağı büyüklükte yapılan tabutların içi sivri demirlerle donatılıyor. Mahkum bu tabutun içine konularak kapağı kapatılıyor.
Sarkaç: Kişi bir masaya sırtüstü yatırılıp bağlanıyor. Çok büyük, ağır ve keskin bir baltanın bağlandığı sarkaç mahkumun üzerinde sallanmaya başlıyor. Sarkacın ipi yavaş yavaş bırakılarak, her salınımda mahkumun bedeninin doğranması sağlanıyor.
Demir kap: İçine fareler doldurulan büyükçe demir bir kap, açık ağzı karın bölgesine gelecek şekilde mahkumun vücuduna yerleştiriliyor. Ardından bu kap ısıtılıyor. Fareler can havliyle mahkumun karnını kemirip kaçacak yer arıyor. Böylece mahkum iç organları fareler tarafından kemirilerek ölüyor.
Germe: Tarih boyunca mahkumların el ve ayakları bağlanarak gerdirmek yöntemiyle ölmesini sağlayan değişik mekanik yöntemler geliştirildi.
Böceklerle öldürme: Kişinin zemine sabitlenmesi, üzerine bal gibi tatlıların sürülmesi ve böcekler tarafından yenilmeye bırakılması gibi pek çok türü var.
Atlarla parçalama: Mahkum kol ve bacaklarından, 4 ayrı yöne koşturulacak olan atlara bağlanırdı. Ardından atlar koşturulurdu.
Kafa kesme: Bu infaz yöntemi 16 ve 17’nci yüzyılda Avrupa’da ölüm cezasının en insancıl yolu olarak kullanılmıştır. 1789 Fransız devriminde ise kafa kesmek için Giyotin adlı özel alet geliştirildi. Giyotin, Fransa’da uzun yıllar kullanıldı.
Öldüresiye dövme: Bu yöntemin son örneği, sahipleri tarafından ölünceye kadar dövülen Amerikalı kölelerdir.
Kaynatma: Ortaçağ’da popüler olan yöntem. İnsanlar bağlanarak, ağır ağır ısıtılan dev kazanlarda haşlandı.
Gömme: Çağlar boyunca tüm dünyada yaygın olarak kullanıldı. Örneğin, Hindistan’da kadınlar boyunlarına kadar kuma gömüldü ve kafası güneşte pişmek üzere terk edildi.
Yakma: Avrupa’da inançsızlar, cadılar ve iffetsiz kadınlara engizisyon döneminde sıklıkla uygulanırdı. Mahkum bir kazığa bağlanır ve çevresinde ateş yakılırdı.
Vahşi hayvanlara atılma: İlk Hristiyanlar aslanlara atılıyordu.
Deri yüzme: Keskin bir bıçakla canlı canlı suçlunun tüm derisi yüzülüyordu. Deri solunumu duran mahkumu acılı ve uzun bir ölüm bekliyordu.
Parçalanma: Mahkum henüz canlıyken balta, satır ya da testerelerle parçalara ayrılıyordu.
Kazığa oturma: Bilek kalınlığında bir kazık, mahkumun kuyruk sokumundan başlayarak ensesine kadar sokulurdu. Kazığın omurilik ve iç organlara zarar vermemesine özen gösterilirdi. Ardından kazık mahkumla birlikte dikilir ve mahkumun ölmesi günler sürerdi.
Demir sandalye/Demir yatak: Bu demir eşyalar iyice beslenmiş bir ateşle çevreleniyor ve bunların üzerindeki kişiler ölünceye kadar kızartılıyordu.
Boğma: Çok değişik biçimlerde kullanılmıştır. En yaygın olanı denizdir. Belki de en iyi bilinen varyasyonu cadı testidir. Su eğer kadını reddederse kadın yüzer. Bu da kadının suçlu olduğunu gösterir ve infaz edilirdi. Eğer su kadını kabul ederse kadın boğulur ve bu da kadının suçsuz olduğunu gösterir.
Zehir: İlginçtir ki zehir, infazın yaygın bir biçimi olmamıştır. Zehirin en çok tanınan kurbanı, baldıran zehirini içmeye zorlanan Sokrates’tir.
Ezme: Mahkum zemine yatırılır ve üzerine aşama aşama ağır taşlar yerleştirilirdi. Mahkumun nefessiz kalarak öldüğü bu yöntemde, cellat, ölüm zamanını istediği gibi uzatabilirdi.
Testereyle kesme: Suçlu testere ile ikiye bölünür.
Yüksekten atma: Mahkum yüksek bir uçurum ya da kale burcundan aşağı atılır.
Çuvala koyma: Suçlu yılan, akrep, kedi, köpek gibi hayvanlarla büyük bir çuvalın içine konurdu.
Aç bırakma: Kişi bir hücre ya da kafese konur ve yiyecek verilmez.
İki ağaçla ikiye ayırma: İki ağaç, birbirlerine doğru çekilir, mahkum bir kol ve bacağı bir ağaca, diğer kol ve bacağı da diğer ağaca bağlanırdı. Ağaçlar bırakılınca mahkum gerdirilmiş olur ve acı içinde ölürdü.
Garotte: Askı ve idamın karışımı bir yöntem. Bir ucu duvara tutturalan ipin diğer ucuda mahkumun boynuna dolanır. Mahkum itilerek, çekilerek ya da ayakları kaldırılarak boğulur.
Sürükleme: Kişi bir ata bağlanır ve ölene kadar sürüklenir.
Su veya civa ölümü: Mahkum ölünceye kadar su veya civa içmeye zorlanır.
Okla vurma: Vikingler tarafından uygulanmıştır. Acıyı uzatmak için ölümcül olmayan bölgeleri hedef almışlardır.
Yarma: Suçlu kendindeyken gövdesi açılır ve iç organlar tek tek çıkartılıp, kendisine gösterilirdi..
–alıntı–
İğrençti biliyorum, hakkınızı helal edin…
Cevap: Eski çaglardan işkence ve öldürme taktikleri…
DaG_FuLYaSI
Gerçekten çok iğrenç bunları canlı canlı yaşamak ne kadar acıdır ki yaşamadan tahminde bulunabiliyoruz neyse ki yaşadığımız devirde böyle işkenceler yok Rabbim yaşatmasın..
Yanıt: Eski çaglardan işkence ve öldürme taktikleri…
BiLaL HaTTaB
< Gerçekten çok iğrenç bunları canlı canlı yaşamak ne kadar acıdır ki yaşamadan tahminde bulunabiliyoruz neyse ki yaşadığımız devirde böyle işkenceler yok Rabbim yaşatmasın.. >
Yaşadığımız devirde demeyelim de, yaşadığımız ortamda yok. Ama yarın olmayacağı ne malum? Bugün tüm İslam beldelerinde demokrasi adına işlenen katliamları, yapılan işkenceleri unutmamalı; demokrasi götürülen ülkelerin ne hale getirildiğini görmezden gelmemeli ve demokrasi adı altında insanlara dayatılanın aslında ne olduğunu artık görmeliyiz sanıyorum. İslamdaki şûra ile eş değer görülüp, birçoklarımızın diline sakız edilen demokrasinin gerçek yüzünü müşahede etmeliyiz; demoklesin kılıcı bizim de boynumuza inmeden.
Yorumunuz için teşekkürler. vesselam
Soru: Eski çaglardan işkence ve öldürme taktikleri…
Sude
Gerçekten çok iğrenç.Bu kadar acımasız olunabiliyomuş demekki
Allah c.c. razı olsun paylaşım için.
hakikatperver
benım de bıldıklerım var…
diyarbakır çevik kuvvetınde abdusselam adlı bir müslümanın yüzüne naylon damlatılarak şehid edildiğini biliyoruz…
ayrıca murat adlı bir muslumanın yıne dıyarbakır da polisler tarafından bogazına yanan naylon damlatılarak şehid edildiğini bılıyoruz…
iran devriminden önce şah rejımının yaptığı işkenceler anlatılanın yanında belkı de deve de kulak…
iranda devrim,karşı devrim adlı kıtabı bulursanız okuyun…
Müslümanlara neler yapılmamış ki…
GeNc KaRtAl
ALLAH korusun boyle insanlardan igrenc bisey paylastigin için sagol
zal
BERFİN…! (Bir haksızlığa karşı çıkacak benim ırkımdan kimse yok mu? )
Şakaklara doğru masumca dağılmış kaşları, bakışlarında hüzünle öfkenin karıştığı yeşil gözleri, küs dudakları, yalnız duruşu ile bir çocuğu anımsatıyor bu isim bana, bir de yamaçlara birikmiş karları, dağlardaki mor kayalıkları, ıssız mezraları ve ihanete uğramış insanları anımsatıyor.
Bu ismi duyduğumda ben bir Kürt oluyorum.
Horlanan, hırpalanan, bela yıldırımlarıyla vurulan bir ırkın çocuğuyum.
Kızıldeniz’i yaramayan bir Musa, çarmıhından inemeyen bir İsa, hicret edemeyen bir Muhammed’im.
Çaresizim.
Öfkeliyim.
Yalnızım.
Bu ismi duyduğumda ben bir Kürdüm.
Kardelen çiçeği demek Berfin.
Ben, bu ismi duyduğumda bir türküyüm, bir ağıtım, dağbaşlarında bir kaval sesiyim.
Boynubüküğüm biraz.
Kederliyim.
Hep ihanete uğradım, hep hain ben oldum.
Çocuklarımı öldürdüler, bana katil dediler.
Evi yakılan benim, sürgüne gönderilen benim, oğlunun ölü bedeni akşam vakti bir kağnıyla getirilen benim.
Ne şarkı söylettiler, ne ağlamama izin verdiler.
Ben bir Kürdüm ve hep bir Kürtten başka bir şey olmamı istediler.
Çocuklarıma anamın adını koyamayanım ben.
Berfin, kardelen çiçeği demek.
Ve, ben bu ismi duyduğumda bir Kürt oluyorum.
Gene yasaklamışlar Berfin adını.
Yasalar, hükümet, parlamento, bunlar umurunda bile değil yasakçıların, bir isimden korkup kendi yasalarını çiğniyorlar.
Berfin dedirtmiyorlar çocuklara.
Gizli efendiler onlar, yüzlerini saklıyorlar, kimliklerini gizliyorlar, devletin derinlerinde dolaşıp kendi yasalarına ihanet ediyorlar, çocuklardan korkuyorlar, türkülerden, çiçeklerden, renklerden, isimlerden korkuyorlar.
Benim kanımdan onlar ve beni utandırıyorlar.
Ben onlardan değilim artık.
Ben, çocukların ismini yasaklayanlardan değilim.
Ezenlerden değilim ben.
Ezilenlere katılıyorum.
Berfin dendiğinde ben bir Kürt oluyorum.
Ve, ben isyanı artık Türkler’den bekliyorum.
Kürt çocuklarına Berfin denilmesini yasaklayanlara karşı çıkacak Türkler’in sesini duymak için bekliyorum.
Bir haksızlığa karşı çıkacak benim ırkımdan kimse yok mu?
Çocuğuna annesinin adını koyamamanın kederini ve öfkesini paylaşacak bir Türk yok mu, yok mu benim kanımdan kimse haksızlığa karşı çıkacak?
Yok mu bu suskunluktan utanacak, ezenlerin arasında kendi künyesine rastlamaktan rahatsızlık duyacak biri?
Berfin, kardelen çiçeği demek.
Çocuklara Berfin adının konmasını gene yasaklamışlar.
Kaç yıldır korkuyor bu insanlar bir kardelen çiçeğinden.
Kaç yıldır çocuklardan korkuyorlar.
Berfin adını duyduğumda ben bir Kürt oluyorum.
Kızıldeniz’i yaramayan bir Musa, çarmıhından inemeyen bir İsa, hicret edemeyen bir Muhammed’im.
Ben, dağlarda bir Berfin’im.
Ve korkuyorum, korkusunu gördükçe korkakların.
Öfkeliyim.
Çaresizim.
Yalnızım.
AHMET ALTAN 15.08.2008
Ben bu yazıyı beş sene önce yazdım. O zaman da Berfin yasaktı, şimdi de Berfin yasak. Ve ben hâlâ biraz öfkeli, biraz çaresiz ve biraz yalnızım.
ilke
bunlar nasıl şeyler böyle inanamıyorum…
ali4377
insanlar malesef öldürmek için çok çeşitli metotlar geliştirmiş ancak.yaşatmak için hiç çaba göstermemişlerdir,buda insanın ne kadar kötü bir varlık olduğuna ispattır,ancak iyi insanlar müstesna
nurşin
Allahu teala razı olsun bilal kardeşim emeğine sağlık ne yazıkki gizgizli ülkemizdede bunlara benzer cezalar yapılıyor Allah kimseyi düşürmesin o hallere zal kardeşim ayrıca sendede Allahu teala razı olsun emğine sağlık
hakikatperver
Faşist ırkçılara,marksist Komünistlere,halklarına Zulmeden Inançsız Laiklere Ve Islam Gibi Mukemmel Ilahi Din Varken Demokrasılerden ümit Bekleyenlere Yazıklar Olsun…
hakikatperver
Pkk’nın Da Zamanında Hizbullah Cemaatında Ki şahıslara Karşı Yapmış Oldugu Işkenceler Yazılsa Akıl Durur.bizzat Yengemin Kardeşi Diyarbakır Da Mucahıt Bir Imamı şehit Ederken Ne Kadar Buyuk Bir Zevk Duydugunu Hayvancasına Anlattıktan Sonra Tam Cezası Olarak Mağaranın Içerisinde Lav Silahı ıle Cehennem Yaşatılmıştır…daha Bunun Gibi Binlercesi…pkk Gibi Komunıst Ve çağdaş Vahşilerden Ne Beklenır?
BiLaL HaTTaB
Rabbim sizden de razı olsun..
vesselam…
katmer
bunlar eski çağların işkenceleri
şimdi ise teknoloji!!!!! ilerledi artık insanlara daha farklı aletlerle işkence yapılıyor ,guantanamoda müslüman kardeşlerimize yapılan işkenceleri okuyunca şeytanın ve zulmün her çağda devam ettiğini öğreniyoruz
araştırırsanız bulursunuz ben bir alıntı bulup yapıştırdım ama fazla ayrntılı değil
mesela okuduguma göre çok yüksek seste müzik açıp klimayı 60 dereceye getiyor ölene kadar bir odada kapalı tutuyorlarmış
Guantanamo gardiyanından
ilginç itiraflar
Guantanamo`da gardiyanlık yapan Neely, kamp gerçeğini anlattı. `Mahkumlara psikolojik ve fiziksel işkence yaptık` diyen Neely, `Ne olursa olsun mahkumlara bu şekilde davranmamız için bahane yoktu` dedi.
Guantanamo`da gardiyanlık yapan Neely, kamp gerçeğini anlattı. `Mahkumlara psikolojik ve fiziksel işkence yaptık` diyen Neely, `Ne olursa olsun mahkumlara bu şekilde davranmamız için bahane yoktu` dedi.
ABD`nin Küba`daki üssü Guantanamo kampında tuttuğu mahkumlara yönelik işkencelerin boyutları ortaya çıkıyor. Independent gazetesine Guantanamo gerçeğini anlatan Brandon Neely, ABD yönetiminin terörle mücadele bahanesiyle dünyanın her yerinden topladığı insanlara nasıl işkence yapıldığını anlattı. Guantanamo`daki taciz ve işkencelerle ilgili bugüne kadarki ilk itirafların sahibi olan Brandon Neely, kendisiyle birlikte arkadaşlarının, tutuklulara hem psikolojik hem de fiziksel işkence yaptıklarını söyledi.
PSİKOLOJİK İŞKENCE
Guantanamo`da 6 ay gardiyanlık yapan Neely, şunları söyledi: `Masum, suçlu, siyah, beyaz, Müslüman ya da Yahudi, ne olursa olsun ben ve arkadaşlarımın yaptığı şekilde davranmak için hiçbir bahane yok. Tamamen yanlış ve bu düpedüz bir suç.` Esirlere fiziksel ve psikolojik acı verecek en sert uygulamaların yapıldığını söyleyen Neely, `Dövme, sözle taciz ve aşağılama, esirler toplama kampına ayak bastıkları gün başlıyor. Tutuklular kampa vardıkları andan itibaren, tüm süreç boyunca çığlık çığlıyaydı` dedi. Neely, psikolojik işkenceden örnekler verdi: `Esirlere ülkelerine atom bombası atıldığı ve geriye hiç bir şey kalmadığı, ailelerin öldüğü söylenirdi. Bazı gardiyanların esirlere her an idam edilebileceklerini bile söylediklerini hatırlıyorum`.
NAMAZ SIRASINDA TACİZ
`Ezan sırasında birçok asker esirlere gülüp dalga geçerdi. Birçoğu da ezanla birlikte şarkı söylerdi. Bazı-ları namaz sırasında esirleri suyla ıslatırdı` şeklinde aşağılayıcı bir çok psikolojik işkence yapıldığını anlatan Neely, Guantanamo`da dünyanın en kötü ve en tehlikeli teröristlerinin tutulduğu iddiasıyla dalga geçerek `Hatırlıyorum dünyanın yetiştirdiği en kötü insanlarla yüz yüze geleceğimiz bize söylenmişti. Bunların 11 Eylül planlayıcıları olduğu anlatılıyordu. Dünyanın en tehlikeli adamlarıyla karşılaşmaya hazırdım. Bu teröristler ülkemde binlerce insanı öldürmüştü. Geldikleri gün, yani `dünyanın en tehlikeli` adamları vardığında, hiç de beklediğim gibi olmadı. Birçoğu zayıf, aşırı korkmuş ver yaralıydı. Bu insanları canavarlar şekilde tahayyül ediyordum` dedi.
ONLAR DA İNSAN
Tutuklular hakkındaki yanlış ve kasıtlı iddialar ortaya çıktıkça, esirlerle konuşmaya ve onlarla iletişime geçmeye başladığını belirten Neely, artık esirleri gerçek insanlar gibi görmeye başlamış. Afganistan`da kaçırılan Avustralyalı Müslüman David Hicks`le de zaman geçirmiş. Neely Hicks`le ilişkisini şöyle anlattı: `Hicks, hiç de bize anlatıldığı gibi soğukkanlı bir katil değildi. Sıradan bir insandı. Orada oturur, şaka yapar ve havadan sudan konuşurdu. Tıpkı normal bir insanın yapacağı gibi`. Guantanamo`ya gittikten 4 gün sonra kampa yığınla insan getirildiğini söyleyen Neely gelenlerin çoğu zaten işkence görmüş olarak gelirdi. Kimisinde kurşun yarası olurdu. Kimisinin de bacağı ya da kollarında kırıkları olurdu. Ancak asıl işkence orada başlardı.
YALNIZCA BİR KISMI
Alıkoyma. Taciz. İşkence. Dünya, Guantanamo`da neler olduğunu yalnızca tahmin edebilir, ancak olanların sadece bir kısmını gördüm diyen eski Guantanamo gardiyanı Brandon Neely, ABD`nin neden utanması gerektiğini anlattı. Independent gazetesi muhabiri Almerindo Ojeda`a konuşan Neely, hayatı boyunca askeriyeye hiç girmek istemediğini ancak 11 Eylül saldırılarından sonra 2000 yılında askeri polis olduğunu 2002 yılında da Guantanamo`ya gittiğini söyledi. 11 Eylül saldırıları sırasında Texas`ta 410. Askeri Polis Şirketi`nde askeri eğitim aldığını söyleyen Neely, saldırıların ardından savaşa girmeyi bile düşündüğünü belirtti. Neely daha sonra yaşadıklarını şöyle anlatıyor: `Saldırıların ardından şirketimiz tatbikat için Mısır`a gitti. Daha sonraki günlerde Guantanamo için seçildim. Ve 7 Şubat 2002`de kampa gittim. Ardından Gitmo maceram başladı.` -YENİ ŞAFAK-
eski işkenceler, eskiden kadınlara yapılan işkenceler, eskiden insanlara yapılan işkenceler