Namaz Bir Nehir Gibidir; Günah Kirlerini Temizler

Namaz Bir Nehir Gibidir; Günah Kirlerini Temizler

elif şeyma
‏" ‏أَرَأَيْتُمْ لَوْ أَنَّ نَهَرًا بِبَابِ أَحَدِكُمْ، يَغْتَسِلُ فِيهِ كُلَّيَوْمٍ خَمْسًا، مَا تَقُولُ ذَلِكَ يُبْقِي مِنْ دَرَنِهِ ‏"‏‏.‏ قَالُوا لاَ يُبْقِي مِنْ دَرَنِهِ شَيْئًا‏.‏ قَالَ ‏"‏ فَذَلِكَ مِثْلُ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسِ، يَمْحُو اللَّهُ بِهَا الْخَطَايَا ‏"‏‏.

Bir gün Allah’ın Kutlu Elçisi (s.a.v.) yanındakilere:

Ne dersiniz, birinizin evinin önünden bir nehir aksa ve her gün o nehirde beş kez yıkansa, bu durum o kişide kir namına bir şey bırakır mı?!.’ diye sordu. Oradakiler; ‘Hayır, o kişide kir namına bir şey bırakmaz.’ dediler. Bunun üzerine Allah’ın Elçisi (s.a.v.), ‘İşte günde kılınan beş vakit namaz da böyledir. Allah onunla hataları siler.’ buyurdu.

[Buhârî, Mevâkît 6]

Namaz Bir Nehir Gibidir; Günah Kirlerini Temizler

Namaz ve hataların silinmesi bu hadisin anahtar terimleridir. Allah’ın Elçisi (s.a.v.) güzel bir benzetme ile günde kılınan beş vakit namazın günahları nasıl silip götürdüğünü açıklıyor.

Teşbih, en iyi anlatım sanatlarından biridir. Bu yöntemle verilmek istenen mesaj daha net anlaşılabilmekte ve daha kalıcı olabilmektedir. Hz. Peygamber, beş vakit namazın maddî ve manevî önemini, bir nehirde her gün beş kez yıkanan birinin durumuna benzeterek anlatıyor. Nasıl ki günde beş kez yıkanan birinin üzerinde kir namına bir şey kalmazsa, günde beş vakit namazını düzenli bir şekilde kılan bir kimsenin üzerinde de günah namına bir şey kalmaz.

Namazın günahları silmesini, iki açıdan değerlendirmek mümkündür. Birincisi; diğer hadislerde de ifade edildiği gibi, bir namazın bir sonraki namaz arasında işlenen günahların silinmesine sebep olmasıdır. Ancak, unutulmamalıdır ki, bu günahlar küçük günahlardır. Küçük günahları silen başka hususlar da vardır: "Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere koyarız." [Nisa, 4/31], "Onlar, büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar." [Şûrâ, 42/37], "Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır." [Necm, 53/32] âyetleri, küçük-büyük günah ayırımının yanı sıra, büyük günahlardan kaçınmanın küçük günahların affına sebep olduğunu da ifade etmektedir.

Sadece namaz değil, diğer farz ibadetlerin yerine getirilmesi de günahların affına sebeptir. Hz. Peygamber bu gerçeği, oruç için, dostlarına, Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır. [Buhârî, İmân 28], sözü ile dile getirmektedir. Ancak buradaki günahlar ifadesini, yukarıda da ifade edildiği gibi küçük gü¤nahlar şeklinde yorumlamak gerekir. Çünkü adam öldürmek, zina yapmak gibi büyük günahlar ile, kul hakkı içeren günahlar ibadetle af olmaz.

Büyük günahlar, Kur’an ve Sünnet’te, işleyene ceza verileceği bildirilen haram ve yasaklardır; bunların dışındakiler küçük günahlardır. Bununla beraber İslamî değerler sisteminde yapılması hoş karşılanmayan eylemler arasında küçük-büyük ayırımı yapılamayacağını, günahlarda küçüklük veya büyüklük olgusunun izafi olduğunu söyleyen âlimler de vardır.

Zehebî (ö. 748/1347), âyet ve hadislerde hakkında azap ve sakındırmanın söz konusu edildiği günahların tamamını tespit etmiş ve bunları rakam olarak 76 olarak ifade etmiştir.

Zehebî’nin tespit ettiği bu büyük günahların bir kısmı şöyledir: Allah’a şirk/ortak koşmak, insan öldürmek, sihir/büyü yapmak, namaz kılmayı terk etmek, zekâtı vermemek, ana babaya karşı gelmek, haksız olarak yetim malı yemek, özürsüz bir şekilde Ramazan orucunu tutmamak, savaş meydanından kaçmak, zina yapmak/nikâhsız ilişkide bulunmak, içki içmek, kibirlenmek/büyüklenmek, gururlanmak/kendini beğenmek, övünmek, yalan yere şahitlik etmek, iffetli kadınlara iftira atmak, devletten para ve mal çalmak, insanların mallarını haksız yollarla almak, hırsızlık yapmak, yol kesmek, yalan yere yemin etmek, yalan konuşmak, intihar etmek, hâkimin hüküm vermede haksızlık yapması, leş, kan ve domuz eti yemek, riyakârlık yapmak, yaptığı iyiliği başa kakmak, lanet okumak, devlete karşı çıkmak, kâhinlik yapmak, büyücü ve müneccimi/falcıyı tasdik etmek, akrabalarla ilişkiyi kesmek, koğuculuk yapmak, haddi aşmak/aşırılıkta bulunmak, başkalarının hakkını çiğnemek, silahlı isyana kalkışmak, Müslümanlara eziyet etmek, Allah’tan başkası adına kurban kesmek, sapıklığa çağırmak veya kötü bir çığır açmak, uğursuzluğa inanmak, hizmetçilerine/işçilerine haksızlık edip zulmetmek, tartıda ve ölçüde haksızlık yapmak, Allah’ın azabından emin olmak, Allah’ın rahmetinden ümidini kesmek, iyilik yapana nankörlük etmek, kumar oynamak, Cuma namazını terk edip tek başına namaz kılmak, Müslümanları gizlice izlemek ve mahremlerini açığa çıkarmak…

Büyük günahlar dışında küçük günahlar olarak ifade edilen hataların namaz gibi bir ibadetle affedileceği müjdesi oldukça önemlidir. Çünkü ‘insan nisyan ile maluldür’. Her an hata yapabilir. Müslüman kardeşine yüz ekşitmesi, herhangi bir şekilde onu rahatsız etmesi, örneğin pis kokan çoraplarla camiye gitmesi ve bu şekilde ona rahatsızlık vermesi; ter kokuları ile çevreyi rahatsız etmesi gibi hususlar günahtır ve küçük günahlar kategorisinden sayılmıştır. Bu, hem insana verilen değerin bir göstergesi, hem de huzurlu ve sevgi ortamının oluşması için ne denli hassas davranmak gerektiğinin bir ifadesidir. Bununla beraber, insan olmanın tabii bir sonucu olarak bu tür hatalardan tamamen kurtulmanın imkânı da yoktur. İnsanın bu zaafiyeti; namaz, oruç, zekât, sadaka gibi ibadetlerle ve diğer insanlara yönelik her türlü hayır eylemleriyle telâfi edilmiş, genel bir ifade ile hayır ve hasenata, küçük günahları silmek gibi bir lütuf ihsan edilmiştir. Bu da yüce Allah’ın ne kadar merhamet sahibi olduğunun bir göstergesidir.

Namazın, hataları silmesinin bir diğer anlamı, namaz kılan bir insanın hataya düşmeme konusunda daha hassas davrandığı/davranması gerektiği, böylece dolaylı olarak namazın bu engel olma fonksiyonunun ‘günahları silme’ şeklide dile getirilmesidir. Namazın bu fonksiyonu, âyette namaz fuhşiyattan/her türlü kötülükten alı kor. [Ankebut, 29/45] şeklinde ifadesini bulmuştur.

Namazın manevî kirlerin yanı sıra, maddî kirlerin de temizleyicisi olduğunu belirtmek gerekir. Çünkü namaz kılan bir kimse, her abdest alışında el, yüz ve ayak gibi en çok kullandığı uzuvlarını yıkamak zorundadır. Abdest öncesi aldığı -gerekiyorsa- hadesten taharet/cünüplükten temizlenmek ve necasetten taharet/maddî pislikten temizlenmek de namaz sebebiyle gerçekleştirilen temizlik eylemleridir. Yani namaz kılan bir kimse cünüp gezemez; vücudunda, elbisesinde ve namaz kılacağı yerde maddî bir pislik bulunamaz. Bunların temizliğine gereken hassasiyeti göstermek zorundadır. Bütün bunların yanı sıra, evini ve çevresini de temiz tutmak zorundadır. Aksi halde namazına halel/zarar gelebilir. Dolayısıyla namaz kılan bir kimse maddî-manevî her türlü temizliğine son derece dikkat etmesi gerekir.

Hadisten şöyle bir sonuç elde etmek de mümkündür: Hz. Peygamber namazın önemini anlatırken isticvap metodunu/soru sorup cevap alma yöntemini kullanmıştır. Bu metot; eğitimde, tebliğde ve anlatımda etkin bir sonuç almak için son derece önemlidir. Soru sorarak muhatabı dikkat kesilmeye, düşünmeye ve cevap vermeye zorlamak, meselenin zihinlere yerleşmesi, anlaşılması ve kavranması açısından etkin bir yöntemdir.

Gençler, daha ne duruyorsunuz?!. Haydin namaza!…

Kalın sağlıcakla….

02. 12. 2007

Doç. Dr. Cemal AĞIRMAN


Cevap: Namaz Bir Nehir Gibidir; Günah Kirlerini Temizler

İKBALE
Namaz için daha abdest alırken bile maddi ve manevi kirler dökülmeye başlar. Namaza duran bir kimse küçük günahları namaz kılarken affedileceği buyrulmaktadır.


namaz insanı manevi yönden nasıl temizler, Manevi kul hakkı

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();