Ehl-i sünnet ve sapık fırkalar
ELİZAN
Ehl-i Sünnet, Kur’an-ı Kerim ile Hz. Peygamber (asv)’in sünnetine sımsıkı sarılıp, doğru yoldan sapmayan kimselerdir. Bu kimselerin inanç yönünden ne ifratı ne de tefriti vardır.
Ehl-i Sünnetin inançları özetle şöyledir; allah-u Zülcelal bütün kemal sıfatlarla vasıflanmıştır. Hiçbir eksiği yoktur. Her şeyin yaratıcısı O’dur. Zatında bir olduğu gibi sıfatlarında da birdir
Ezelidir Hiçbir şey yokken O var idi. Ne isim ve ne de sıfatlarında sonradan meydana gelme diye bir şey yoktur
O, her şeyi ilmi ile bilir. İlmi ise ezeli bir sıfatıdır. Kudreti ile Kaadir’dir. Kudret sıfatı ise ezelidir. Yaratması ile Hâlik’tir. Yaratma ise ezeli bir sıfatıdır. O, fiili ile fâil, fiil sıfatı ise ezelidir
Bütün fiiller mahluk, allah-u Zülcelal’in fiili ise mahluk değildir. O’nun sıfatları ne hadis (sonradan olma) ne de mahluktur O’nun hiçbir sıfatı yaratıkların sıfatlarına benzemez
O’nun bilmesi bizim bilmemize, O’nun kudreti bizim kudretimize, O’nun görmesi bizim görmemize, O’nun işitmesi bizim işitmemize, O’nun konuşması bizim konuşmamıza benzemez. O’nun rızası, gazabı, ve bütün sıfatları, alet, harf, keyfiyet ve ses gibi şeylerden münezzehtir.
Bizim sıfatlarımız hadistir. Yani; alet, harf, keyfiyet, hal ve ses gibi şeylerden meydana gelir.
allah-u Zülcelal ebedidir Varlığı sonsuzdur
Ehl-i sünnet, Eş’arî ve Maturîdî fırkası olmak üzere iki fırkadır. Bu iki fırka arasında bazı teferruatlarda farklılıklar olsa da, inanç esaslarında birbirine aykırı değildirler
İmam İbnu Subkî, Şerh-u Akîdet-i İbn-il-Hâcib adlı eserinde diyor ki: "Ehli Sünnet vel Cemaat, bir tek akîde üzerinde ittifak ettiler. Allah Teâlâ’nın hakkında vacib, caiz ve muhal olan sıfatlarda ihtilaf etmediler. Ancak bu itikada ulaşabilecek bazı meselelerde ihtilaf ettiler. Yani delillerde ihtilaf ettiler
Uzun araştırmalardan sonra anlaşılıyor ki, Ehli Sünnet vel Cemaat üç taifedir: Birincisi, ehli hadistir. Bunlar, sadece Kitab ve Sünnete dayanırlar; bundan başkasına iltifat etmezler. Bunların delilleri, Kitab, Sünnet ve İcmâ-i ümmettir
İkincisi, fikir, sanat ve aklî delillerle meselelerini muhkemleştiren (güçlendiren) taifedir. Bunlara Eş’ârî ve Hanefî denilir. Eş’ârilerin imamı, Ebu-l-Hasen el-Eş’ârî; Hanefîlerin imamı ise Ebû Mansûr el-Mâturîdî’dir. Bunlar aklî delillerde ve maksatlarda müttefiktirler. Sem’î delillerden aklın mümkün gördüğü meselelerde de müttefiktirler. Ancak maksat olan bazı itikâdî meselelerin delillerinde, mesela tekvin ve taklid meselelerinde ihtilaf ettiler.
Üçüncüsü, keşif ve ehli vicdan taifesidir. Bunlara sofiyye denilir. Sofîler de bidâyette, ehli nazar ve istidlal, yani Eş’ârî ve Matûrîler gibidirler. Nihayette ise keşif ve ilhamla hükmederler
Hafız Zebîdî (rahimehullah) diyor ki: Malum olsun ki, İmam Ebu-l-Hasen el-Eş’ârî ve İmam Ebû Mansûr el-Mâturîdî (radıyAllahu anhumâ), indî meselelerden son derece sakındılar. Bir bid’ati ihdas etmediler. Mezhebleri, ashab, tabiîn ve tebei tâbiîn’in yolundan ayrılmamıştır. Bilakis Selefin itikad anlayışlarını, aklî ve naklî delillerle esaslaştırdılar
Mesela İmam Eş’arî, İmam Şâfiî’nin görüş ve ictihatlarını, açık nasslarla (deliller) teyid ederek mezhebine yardım etmiştir. İmam Mâturîdî ise aynı yolla İmam Ebû Hanîfe’nin mezhebini aklî ve naklî delillerle takviye etmiştir. Her ikisi de ehl-i bid’atle savaşmışlar ve Allah Teâlâ onları muvaffak kılmıştır. Filhakika cihadın aslı da, bunların yaptıkları cihattır. Bu takdirde bunlara uymak, Ashab, Tabiîn ve Tebe-i Tabiîn’e uymaktır. Bunlara bağlanmak, Onlara bağlanmaktır
Nitekim İz İbn-i Abdisselam diyor ki: "Şâfîler, Malikîler, Hanefîlerin büyük bir kısmı ve Hanbelîlerden ehli fazilet, İmam Eş’ârî’nin itikadı üzere icma’ ettiler. Nitekim İmam Eş’ârî’nin muasırlarından Ebû Amr ibn’ul-Hâcib, Mâlikî olduğu halde ve Hanefîlerin şeyhi olan Şeyh Cemâleddîn de Hanefî olduğu halde, Eş’ârî’nin itikadı gibi eser yazdılar." (İmam Takyeddîn İbnu Subkî, İbnu Abdisselam’ın bu naklini tasvib etmiştir.)
Onların zamanından şu ana kadar, onlardan hiçbir âlim, hiçbir alimi tekfîr (küfür isnad etmek), tebdî’ ve tesfîk etmemiştir. Bu da onların hak yol üzerinde olmasına delildir
Hasılı, sapıkların Ehli Sünnet vel Cemaat’e düşmanlığının yegane sebebi, İslam’ı tatbik etmekten aciz kalmalarıdır. Onların acizlikleri, onları sevgiden çevirip düşmanlığa saptırmıştır
Önüne gelen kitap yazar; karalar, çizer. Kimisi "bilim adamı" der; kimisi "ayet, hadis" deyip kafasına göre yorum yapar. Buna çok dikkat etmeliyiz. Ehli Sünnet vel Cemaat’in itikâdı ve amelî ölçüleri, tevâtür (sağlam) senedlerle zamanımıza ulaşmıştır. Fırka-i Nâciye, yani Efendimizin haber verdiği kurtuluşa erecek olan cemaat da, Ehli Sünnet vel Cemaat’tir.
İnanç sahasındaki bi’dat (sapık) fırkalar; Mu’tezile, Şi’a, Hariciye, Neccariye, Müşebbihe, Mercie ve Cebriye olmak üzere yedi sınıfa ayrılmışlardır
Mu’tezile;
Bu mezhebin mensupları, allah-u Zülcelal’in kitabını mahluk (yaratılmış) saymışlardır. ‘allah-u Zülcelal ne görür ne de görülür’ diyerek, O’nun ‘Basar’ sıfatını inkar etmişlerdir. Ayrıca Sırat’ı, Mizan’ı ve evliyanın kerametini inkar ederler. Bunlar kendi aralarında yirmi guruba ayrılmışlardır
Şîa;
Bunlar da kendi aralarında 22 fırkaya ayrılmışlardır. Bu mezhebin bazı mensupları, Hz. Ali (ra)’yi peygamber ve bazıları onu ilah kabul etmişlerdir
Şia’nın bir kısmı Kur’an-ı Kerimin açık hükümlerine ters düştüğü için müslüman sayılmazlar. Bunlar Kur’an-ı Kerimin bir kısmını Hz. Peygamber (asv)’e bir kısmını Hz. Ali (ra)’ye indiği inancındadırlar. Mesela beş vakit namaz ile Ramazan orucunu inkar eden bir kısım Rafızilerle peygamberliğin Hz. Muhammed (asv)’e değil, Hz. Ali (ra)’ye geldiğini ve Hz. Aişe (ra)’nin, Hz. Muhammed (asv)’e ihanet ettiğine inanan, Hindistan’da ve Pakistan’da bulunan İsmailiye fırkası gibi
Şia’nın diğer bir kısmı ehl-i bid’at olsalar da Müslüman sayılırlar. Mesela, Yemen’de bulunan Zeydiyye fırkası Hz. Ali’nin, imamete daha müstahak olduğuna, bununla beraber üst varken astın da halife olabileceğine inandıkları için Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer ve Hz. Osman (r.anhum)’un hilafetini reddetmiyorlar. Şiiler arasında ehl-i sünnete en yakın bu fırkadır.
Hariciye;
Bu mezhebin mensupları, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Talha (r.anhum), Hz. Aişe (r.anha) ve kendileri dışındaki bütün müslümanları tekfir etmişlerdir. Ayrıca bunlar, küçük ve büyük günah işleyenleri de kafir sayarlar. Bunlar da kendi aralarında yirmi guruba ayrılmışlardır
Neccariye;
Bu mezhebin mensupları, allah-u Zülcelal’in sıfatlarını inkar edip, Kur’an-ı Kerim yazıldığı zaman cisim, okunduğu zamanda a’razdır, derler. Bunlar da kendi aralarında üç guruba ayrılmıştır
Müşebbihe;
Bu mezhebin mensupları, allah-u Zülcelal’i cisimlikle vasıflandırırlar. Bunlar, allah-u Zülcelal (haşa) yaratıklara benzer, derler
Mürcie;
Bu mezhebin mensupları, allah-u Zülcelal mü’minlerden herhangi birine ateşle azab etmez, masiyet (günah) imanla birlikte zarar vermez, derler.Ayrıca, ameller farz değil fazilettir, yapanlar için iyidir, yapmayanlara bir şey yoktur, derler Bunlar da kendi aralarında beş guruba ayrılmışlardır
Cebriye;
Bu mezhebin mensupları, kulun meydana gelen her hangi bir işte iradesi yoktur, o cansız varlık mesabesindedir, hal böyle olunca, kul emir ve nehy’e (yasaklara) muhatap olmaktan da kurtulmuş olur, derler
Kaynakça:
1) Seyda Muhammed Konyevi (ks); Asrımız Meselelerine Fetvalar, Reyhani Yayınları, Konya, 2004
2) İsmail Çetin Hz.; Ehli Sünnetin Nazarı İtikadın Ölçüsüdür, Dilara Yayınları
M. HAMZA KAFKASLI
Cevap: Ehl-i sünnet ve sapık fırkalar
deli gönül
kardeş yukarıda ayeti kerime ile desteklenecek bir durum yok ki . bu fırkalar bu sapık inançtamı değilmi onu söylemen lazım. eğer bu inançta iseler ki öyleler sapıklıkları şüphe götürmeyen bir gerçek , eğer değillerse o zaman diyelimki bu arkadaş yanlış yazmış.
Selam Hidayete Tabi Olanlara
Yanıt: Ehl-i sünnet ve sapık fırkalar
@mir
< Üçüncüsü, keşif ve ehli vicdan taifesidir. Bunlara sofiyye denilir. Sofîler de bidâyette, ehli nazar ve istidlal, yani Eş’ârî ve Matûrîler gibidirler. Nihayette ise keşif ve ilhamla hükmederler >
< Bu fırka görünüşte Kurana saygılıdır ama aslında Hadisi şerifleri ayetlerden üstün tutar. Ayet söyleyenlere öfkeyle karşılık verirler. Ayet hadisle çelişirse ayeti yalanlarlar. >
Allahım aklıma mukayyed ol Rabbim
Soru: Ehl-i sünnet ve sapık fırkalar
deli gönül
< Hariciye;
Bu mezhebin mensupları, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Talha (r.anhum), Hz. Aişe (r.anha) ve kendileri dışındaki bütün müslümanları tekfir etmişlerdir. Ayrıca bunlar, küçük ve büyük günah işleyenleri de kafir sayarlar. Bunlar da kendi aralarında yirmi guruba ayrılmışlardır >
güzel kardeşim, Sevgili Peygamberimiz (sallAllahualeyhivesellem) bu ümmetin 73 fırkaya ayrılacağını bunlardan bir tanesinin (fırka i Naciye yani ehli sünnet vel cemaat) kurtulacağını bildirmiş iken ümmet içinde fırkacılığın fitne olduğunu söylemek biraz garip değilmi. amma ehli sünnet içinde şuculuk buculuk ayrımcılık derseniz ona tamam işte bu fitnedir yoksa inançlarından birer parça bulunan yukarıdaki fırkaların islami inançla ne gibi bir bağlantısı olabilirki bozuk amelli insan ı din kardeşim görürüm ama bozuk inançlılğı asla! evvel düzgün bir itikade sahip olduktan sonra yine kardeşizdir herkes ile. iman birliği esastır yoksa tefrikayı yapan bu sapmayı gösterenlerdir.
Yukarıdaki alıntıdaki inanca sahip olanlarla ne gibi bir iman birliğimiz olabilir.? İman, Rabbimizin indirdiklerine ve Sevgili Peygamberimiz (sallAllahualeyhivesellem) in beyan ettiklerine inanmayı gerektirmiyormu. Sahabei güzin Efendilerimize Kafir diyenlerin müslüman kalmaları sizce mümkünmüdür. Sanmıyorum..
Selam Hidayete Tabi Olanlara
deli gönül
semih kardeş biz başka bir şey söylemeye çalışıyoruz ama konu başka yere gidiyor peki şöyle diyelim
< Hariciye;
Bu mezhebin mensupları, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Talha (r.anhum), Hz. Aişe (r.anha) ve kendileri dışındaki bütün müslümanları tekfir etmişlerdir. Ayrıca bunlar, küçük ve büyük günah işleyenleri de kafir sayarlar. >
adı şu veya bu olmasın alıntıdaki inanca sahip olan birisi müslüman kalabilirmi?
lütfen buna cevap veririmisiniz. ? konuyu karııştırmadan.
cevap verdikten sonra yazınızda belirttiğiniz konulara değineceğiz inşAllah tabi cevap verebilirseniz.
< İbnu Amr İbni’l-As radıyAllahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Beni İsrail üzerine gelen şeyler, aynıyla ümmetimin üzerine de gelecektir. Öyle ki onlardan aleni olarak annesine gelen olmuşsa, ümmetimden de bu çirkin işi mutlaka yapan olacaktır. Nitekim, Beni İsrail yetmişiki millete (dine, fırkaya) bölünmüştü. Benim ümmetim de yetmişüç millete bölünecektir. Bunlardan bir tanesi hariç hepsi ateştedir."
"Bu fırka hangisidir?" diye soruldu.
"Benim ve ashabımın üzerinde olduğu şeyden ayrılmayanlardır!" buyurdular."
Tirmizi, İman 18, (2643). >
@mir
< "O canlı kuran idi namaz ilk önce 2 rekattı sonradan arttırıldı" diyor Hz Aişe ra Rekat sayısını Arttıran ise nebi değil sonradan yönetime gelenlerdir >
Rasulullah’ın hadislerini inkar edip
hadislere inananlara müşrik imasında bulunup
Aişe validemizin hadislerini çarpıtarak kabul ve nakletmek nasıl bir yanılgının ürünüdür?
deli gönül
semih arkadaşım 10. yazıya cevap verirmisin
@mir
Sizin de gördüğünüz gibi namazların rekat sayılarının sonradan yönetime gelenler tarafından arttırıldığı ifadesi hadiste yer almamakla beraber,
sizin dediğiniz gibi rekat sayıları sonradan gelenlerce arttırılmış olsaydı bile bu hadis Aişe validemizin buna çok cılız bir tepki gösterdiği anlamına gelmektedir.
Hadisi çarpıtmanız da şöyle olmuş: Aişe validemiz hadisin başında namaz rekatlarını tayin edenin Allah olduğunu ifade etmiştir. Fakat sefer ve hazar ayrımı yapmıştır. Bunun sebebi Allah’ın sonradan hazar namazlarının sayılarını arttırmış olmasındandır. Aişe validemiz bunu da ifade etmiştir.
Ayrıca daha başka onlarca hadiste Rasulullah’ın ve ashabının kendi memleketlerinden her ayrılışlarında 4 rekatlık farz namazları 2 rekat olarak kıldıkları ile ilgili onlarca hadis var
ben bunlardan sadece birkaçını yazacağım zira bir arıza dolayısı ile bilgisayarımın birçok dosyası silindi. Hadis külliyatları da buna dahil.
önemli olan sizin hem bize hadisleri terk etmemizi tavsiye etmeniz hem de işinize gelen hadisleri kullanıyor olmanızdır.
deli gönül
< Ben Haricilerin Kuran’la ne kadar çeliştiğini bilmiyorum. >
bilmeniz gerekmiyormu..
< Hariciye;
Bu mezhebin mensupları, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Talha (r.anhum), Hz. Aişe (r.anha) ve kendileri dışındaki bütün müslümanları tekfir etmişlerdir. Ayrıca bunlar, küçük ve büyük günah işleyenleri de kafir sayarlar. >
çok basit ben size şu adam kafirmi diye sormuyorum.. yalnızca alıntıdaki inanca sahip olanlar müslüman kalabilirmi dahada basiti Hz. Ali efendimize kafir diyen müslüman kalabilirmi. kalamaz ise o zaman hariciler bu inançtami sorusunun cevabını araştıralım.
Kur’an ı Kerimden ayet meali yazarak bazı fikirler ispat etmeye çalışmışsınız ama o ayetlerin nüzul sebebi nedir hangi olay üzerine inmiştir hangi hükümleri ihtiva eder bunu çıkartabilecek düzeydemisiniz. Bakın Meal yazıyorsunuz yani yaklaşık. Biliyorsunki Gökten yazılı kitap gelmedi. eğer bunca hadis ilmini bir kenara bırakırsan Kuranı da bir kenara itmen lazım neticede sonradan kitap haline getirildi. Biz Kur’anı alırız Hadis i Şerifleri almayız dersen bu konu ile ilgili o kadar tehditli ayet ve hadis i şerif varki işin altından kalkamassınız. ben size ayet ve hadisi şerif lerle bu iddianızı çürütebilirim. ama görüşünüzü savunayım derken bilmeden inkarına sebeb olmak istemem bu çok mesuliyetli bir iştir.onun için hadis inkarcılığıyla ilgili eğer bir tarama yaparsanız karşınıza sahih bir çok hadisi şerif çıkacaktır.
< Dediğim gibi siz gerçekten bir hizipsiniz ve tabii ki fırkasınız. >
tabiki ehli sünnet hizbinde ve fırkasındayım yani türkçesi inancındayım.
< İnsan olarak asla hiç birinizi kınamıyorum, aşağılamıyorum >
buna cevap vermem..
birde arapça + tefsir + fıkıh kariyerinizi de yazabilirmisiniz..
deli gönül
şimdi bu yazdıklarından sonra bu sitedekiler karar verdiler zaten. Allah hidayet etsin…
gerisi lafı güzaf..
zehra61
Selamün aleykum kardeşler siteye bugün üye oldum saatlerdir başindayim
oyle pek fazla bilgim yok. Anladiğim kadariyle guney kardeş evliyalara ve Efendimizin hadislerine inanmiyor.Bunumu demek istiyor. buda bir inkar değilmi öğrenmek için soruyorum.Allah’hu teala bizi her turlü yanliştan uzak eylesin biz bilmiyenler ne yapsin şimdi?
deli gönül
altın yüzük yakmak harammıdır.? semih güney
Şema
< Selamün aleykum kardeşler siteye bugün üye oldum saatlerdir başindayim
oyle pek fazla bilgim yok. Anladiğim kadariyle guney kardeş evliyalara ve Efendimizin hadislerine inanmiyor.Bunumu demek istiyor. buda bir inkar değilmi öğrenmek için soruyorum.Allah’hu teala bizi her turlü yanliştan uzak eylesin biz bilmiyenler ne yapsin şimdi? >
ve aleykumusselam. evet sünneti red edenlerden.
sehim güney sapık fikirlerinden dolayı, tüm mesajları silindi ve süresiz banlanmıştır.
Arif_ali
SELAMÜALEYKÜM..!!
Arkadaşlar ben şia mezhebi mensubuyum.. Beni (bidat) sapık fırka mensubu olaraka göstermişsiniz.. bunun için Allah’a tüm içtenliğimle sizden razı olması için dua ediyorum. ikinci söylemek istediğim ise şia mezhebi 22 ayrı fırka halinde değildir bunu söyleyende yazanda cahilce davranmış. çünkü sağlam bir araştırma yapsaydı eğer şia mezhebi ile alevi mezhebinin sadece Hz. Ali ve 12 imam konusunda mütabık olduğunu diğer konuların tamamında ayrı düştüğünü ve alevi mezhebi mensuplarınında siz değerli ehli sünnet kardeşlerimiz tarafından yıllardır araştırma gereği duymadan şia diye adlandırıldığını göreceksiniz.. yani şia tek fırka alevi mezhebi ise 21 ayrı fırkadır.. şia mezhebinde Hz Ali sadece 12 imamım ilki, ilk inanan 2. müslüman , peygamber efendimizin (s.a.a) amcasının oğlu ve ALLAH’ ın izni ile ALLAH’ ın beytinde yani kabede dünyaya gelmiş tek kişidir V.S..V.S. YANİ BİZZAT TÖVBE HAŞA ALLAH’ın TA KENDİSİ VEYA PEYGAMBER DEĞİLDİR BU BİR İTHAM VE KÜFÜRDÜR ("Allaha sığınıyorum").. bence şia yani ehl-i beyt dostlarını bid-at diye adlandırmadan önce kuranı açın ve bizzat tarafsız ALLAH dostu bir alime KUR-AN ‘ da Hz Ali için inmiş kaç ayet vardır diye sorun. bunun sonucunda neden sadece önce ALLAH (c.c)sonra KUR-AN sonra Muhammet Mustafa (s.a.a) sonra ehl-i beyt yanlısı OLDUĞUMUZU GAYET İİ ANLARSINIZ. VESSELAM.
Şema
< SELAMÜALEYKÜM..!!
Arkadaşlar ben şia mezhebi mensubuyum.. Beni (bidat) sapık fırka mensubu olaraka göstermişsiniz.. bunun için Allah’a tüm içtenliğimle sizden razı olması için dua ediyorum. ikinci söylemek istediğim ise şia mezhebi 22 ayrı fırka halinde değildir bunu söyleyende yazanda cahilce davranmış. çünkü sağlam bir araştırma yapsaydı eğer şia mezhebi ile alevi mezhebinin sadece Hz. Ali ve 12 imam konusunda mütabık olduğunu diğer konuların tamamında ayrı düştüğünü ve alevi mezhebi mensuplarınında siz değerli ehli sünnet kardeşlerimiz tarafından yıllardır araştırma gereği duymadan şia diye adlandırıldığını göreceksiniz.. yani şia tek fırka alevi mezhebi ise 21 ayrı fırkadır.. şia mezhebinde Hz Ali sadece 12 imamım ilki, ilk inanan 2. müslüman , peygamber efendimizin (s.a.a) amcasının oğlu ve ALLAH’ ın izni ile ALLAH’ ın beytinde yani kabede dünyaya gelmiş tek kişidir V.S..V.S. YANİ BİZZAT TÖVBE HAŞA ALLAH’ın TA KENDİSİ VEYA PEYGAMBER DEĞİLDİR BU BİR İTHAM VE KÜFÜRDÜR ("Allaha sığınıyorum").. bence şia yani ehl-i beyt dostlarını bid-at diye adlandırmadan önce kuranı açın ve bizzat tarafsız ALLAH dostu bir alime KUR-AN ‘ da Hz Ali için inmiş kaç ayet vardır diye sorun. bunun sonucunda neden sadece önce ALLAH (c.c)sonra KUR-AN sonra Muhammet Mustafa (s.a.a) sonra ehl-i beyt yanlısı OLDUĞUMUZU GAYET İİ ANLARSINIZ. VESSELAM. >
- Şiayı bütün ansiklopedilerden okudum ve fırkalarının tümü yazılıydı. şia inanç konusunda tek bir fırka değildir.
- Hz.Aliyi (ra) inanın biz sizden daha çok severiz ama maalesef şiiler hep "biz ehli beyt siz karşısınız" anlayışındadırlar. bu en büyük ve en sevmediğim hatalarıdır.
- NOT: Banlanma sebebin, diğer mesajında Sahabelere hakaretteinden dolayıdır.
sapık fırkalar, SAPIK FIRKALAR, ehli sünnet fırkaları