Tecvidin hükmü üzerine
Hesna
Kur’ân’ı tecvitli okumanın hükmü nedir? Bana âyetlerle cevap verin lütfen. Farz-ı kifayedir diyenler var; ne demektir farz-ı kifaye? Şimdi Kur’ân’ı okurken bazı tecvit kurallarını yapmayınca günah işlemiş mi oluyoruz? O zaman tecvidsiz kimse Kur’ân öğretmesin. Ben okurken bazılarını yapamıyorum. Bir arkadaşım farz olduğunu söylüyor. Farz değilse ona gösterebileceğim âyetler var mı?
Tecvid, Kur’ân’ı okurken harflerin hakkını vermek, harfleri mahreç ve aslına uygun olarak okumak demektir.
Tecvid kuralları, Hazret-i Cebrail’in (as) Peygamber Efendimiz’e (asm) Kur’ân’ı nazil buyurduğu okuyuş ve harfleri çıkarış biçimidir.
Yani Cebrail (as), Kur’ân’ı ayet âyet indirirken nasıl okumuşsa, harflerin boğazdan çıkış biçimlerini nasıl göstermişse, harfleri hangi gırtlak, hançere, boğaz ve ağız sesi ile okumuşsa, Peygamber Efendimiz’e (asm) Kur’ân’ı vahy ederken nasıl kıraat etmişse, bütün bu okuyuş ve kıraat biçimleri Tecvid kuralları olarak tesbit edilmiş ve bir araya toplanmıştır. Yani Tecvit adı altında öğretilen okuyuş kuralları, Hazret-i Cebrail (as) tarafından Peygamber Efendimiz’e (asm) öğretilen okuyuş biçimlerinden ve kurallarından başka bir şey değildir.
Kur’ân’ın tecvid kuralları ile nazil olduğunu yine Kur’ân’dan öğreniyoruz.
Kur’ân buyuruyor ki:
Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık. O’nu tertil üzere indirdik. 1 Bir diğer âyette Cenâb-ı Hak Kur’ân’ı tecvid üzere okumayı şöyle emrediyor: Kur’ân’ı açık açık, tâne tâne, tertil ile oku. 2
Âyetlerde geçen tertilin ne olduğu sorulduğunda Hazret-i Ali (ra) şöyle cevap vermiştir:
Tertil, harflerin tecvidini, sıfatlarını, okuyuş biçimlerini, mahreç özelliklerini ve vakıfları bilmek demektir.
Tecvit ilmini derinliğine bilmek farz-ı kifayedir. Farz-ı kifayeye toplumsal farz denebilir. Bu tür farzlar, bir toplumda herkes üzerine sorumluluk getirmez. Farz-ı kifaye olan bir meseleyi bir takım kimselerin bilmesi ve uygulaması toplum için yeterlidir. Başka bir ifadeyle farz-ı kifaye, bir takım kimselerin bilip uygulaması ile toplumun sorumluluktan kurtulduğu, ama hiç kimsenin bilmemesi veya amel etmemesi halinde bütün toplumun sorumlu olduğu farzlardır. Cenaze namazı böyledir. Cenaze namazı kılmak farz-ı kifayedir. Cenaze namazını bir toplumda birkaç kişinin kılması toplumdan o sorumluluğun kalkması için yeterlidir. Ama hiç kimse kılmaz ve cenaze ortada kalırsa bütün toplum sorumlu olur. Tecvit ilmini derinliğine bilmek de böyledir.
Fakat tecvidi kural ve ayrıntılarıyla olmasa da, Kur’ân’ı hatasız okuyacak kadar bilmek her Müslüman için farzdır. Bu, bireysel farzdır. Bir Müslüman, tecvit kurallarının ayrıntılarını bilmese de, Kur’ân harflerinin okunuşlarını ve harflerin çıkışlarını tecvide uygun şekilde öğretmeli ve öğrenmelidir.
Şüphesiz Allah, hiç kimseye güç yetiremediği bir teklif yüklememiştir. Kişi, gerek dilindeki bir konuşma arızasından dolayı, gerekse kendisine öğretecek bir kimse veya imkân bulamamasından dolayı tecvidi öğrenmemişse Allah katında mazurdur, mesul değildir, affa uğrar. Bu durumda öğrendiği kadar, ya da güç yetirebildiği kadar bildikleriyle Kur’ân’ı okumasında kendisine bir günah yoktur. Bildikleriyle amel etmesi kişiye yeterlidir. Bilmedikleriyle amel etmek hiç kimseye farz değildir. Emin olmalıdır ki, kişi bildikleriyle amel ettikçe, Allah ona bilmediklerini öğretir.
Elinde öğrenme ve uygulama imkânı olduğu halde sırf ihmalkârlıktan dolayı öğrenmeyen veya öğrenip unutan, ya da öğrendiği halde Kur’ân’ı tecvit üzere okumayan kimse ise mesuldür.
Kur’ân’ı okurken tecvit kurallarının bazılarını yapamamakla kişi günahkâr olmaz. Eğer kelimeyi anlamını değiştirecek kadar bir bozukluk içinde okumuyorsa mesele değildir. Fakat bilmeyerek böyle kelime anlamını değiştirecek biçimde bir bozuk okuyuşla da okusa, ruhundaki Kur’ân aşkı hürmetine günahı affedilir.
Allah bildiklerimizle amel etmeyi, bilmediklerimizi öğrenmeyi cümlemize nasip etsin. Âmin.
Dipnotlar:
1- Furkan Sûresi, 25/32
2- Müzemmil Sûresi, 73/4
Cevap: Tecvidin hükmü üzerine
imam
Tecvid, Kur’ân’ı okurken harflerin hakkını vermek, harfleri mahreç ve aslına uygun olarak okumak demektir
Tecvid kuralları, Hazret-i Cebrail’in (as) Peygamber Efendimiz’e (asm) Kur’ân’ı nazil buyurduğu okuyuş ve harfleri çıkarış biçimidir
Allah razı olsun tecvid bilgileri için
Yanıt: Tecvidin hükmü üzerine
İsrâ
TECVİD’İN HÜKMÜ NEDİR?
Tecvid pratik ve ilmi olmak üzere ikiye ayrılır
a)Pratik Tecvid: Kur’anı tecvidli okumak her Müslüman erkek ve kadına farz-ı ayndır.
b)İlmi Tecvid: tecvid ilmini öğrenmek farz-ı kifayedir. Yani bazılarının o ilmi elde etmesiyle diğerlerinin o ilmi öğrenme zorunluluğu kalkar.
Konuyla alakalı alimlerin ve hasseten bu ilmin piri olan imam cezeri kur’an ilmine dair yazdıkları kitaplarında Kur’an ve sünnetten delillerle Kur’an’ın tecvidli okunmasının farziyetine işaret etmişlerdir.
"Kur’ân’ı tertil üzere oku."(muzemmil-4) Ayeti bu hukme isaret eden en onemli ayettir.
Elmalılı M. Hamdi Yazır bu ayetın tefsirinde bu hükmü açıklıyor:
TERTÎL, bir şeyi güzel, düzgün ve tertip ile kusursuz bir şekilde açık açık, hakkını vererek açıklamaktır. Kur’ân’ın tertili de böyle her harfinin, edasının, tertibinin, mânâsının hakkını doyura doyura vererek okunmasıdır. Burada emrinden sonra mastarıyla vurgu yapılması da bu tertîlin en güzel şekilde olmasının arandığını gösterir. Bir söz aslında ne kadar güzel olursa olsun gereği gibi güzel okunmayınca güzelliği kalmaz. Güzel okumasını bilmeyenler güzel sözleri berbat ederler. Sözün tertîl ile güzel söylenmesi ve okunması ise sade ses güzelliği ile gelişi güzel eze büze şarkı gibi okumak, saz teli gibi sade ses üzerinde yürümek kabilinden bir musıkî işi değildir. Kelimelerin dizilişinin mânâ ile uyum sağlaması ve dilin fesahat ve belağatı hakkıyla gözetilerek ruhî ve manevî bir uygunlukla, yerine göre şiddetli, yerine göre yumuşak, yerine göre uzun, yerine göre kısa okuma, yerine göre ğunne, yerine göre izhar, yerine göre ihfa, yerine göre iklâb, yerine göre vasıl, yerine göre sekit veya vakıf; kısacası bütün maksat, mânâyı duymak ve mümkün olduğu kadar duyurmak olmak üzere tecvid ile okuma işidir. Bunun için Kur’ân okurken tertîl ve tecvid gerekir. Tecvid de, kaf çatlatmak derdiyle, çatlatmaktaki mânâyı kaybetmek değildir. (Elmalılı)
Ayetin orjinalinde kullanılan "tertil" sözcüğü tok sesle, "tecvid" kuralları uyarınca her harfi doğru biçimde seslendirmektir(Fi zilal)
Bu ayetteki tertil üzere oku emrinden tecvidin farz olduğu hükmü çıkarılmıştır.
Kıraat ilminin üstadı olan İmam cezeri bir makalesinde şöyle buyuruyor;
Kur’anı tecvidli okumak kesin lazımdır
Kur’anı tecvidli okumayan günahkardır.
Çünkü Allah kur’anı tecvidli indirdi
Ve O’ndan bize de böyle ulaştı
Ve tecvid kur’anın süsüdür
Okuma ve edanın da ziynetidir.
Tecvid harflerin hakkını vermektir
Sıfat ve harf çıkışlarını vermektir
Ve her birini aslına döndürmektir
Kelime de bu konuda harf gibidir
Kendine zorluk yapmadan rahat okuyuşla
Harfi tam okumaktır.
Yanıt: Tecvidin hükmü üzerine
Muhammed
Tecvid kran okuyanlara vaciptir
Candle
TECVÎD
"Tecvîd sıfatları yönünden harflerin hakkını ve müstehakkını vermektir.” Tanımda geçen "hakkını” kelimesinden maksat harfleri cehr hems şiddet rihvet gibi sıfat-ı lâzımelerine uygun okumak "müstehak” kelimesinden maksat ise harfleri lîn kalkale vb. sıfat-ı ârızelerine uygun güzel bir şekilde ne eksik ne fazla okumak demektir. Tecvîdin konusu Kur’ân harfleridir. Tecvîdin gâyesi Kur’ân kelimelerini Hz. Peygamber’den (s.a.s) alındığı şekliyle muhâfaza etmek ve Kur’ân tilâvetinde hatâ yapılmasını önlemektir. Tecvîd ilim olarak farz-ı kifâye uygulama olarak Kur’ân okuyan kişilere farz-ı ayndır.
Mahrecin Tanımı: Mahrec tecvîd kavramı olarak harfin çıkış yeri anlamında kullanılmaktadır. Mahreç hakîkî ve takdîrî olarak ikiye ayrılır.
1. Hakîkî Mahrec: Harf bir mahrece temas ederek çıkıyorsa o yere "hakîkî mahrec” denir. Yirmi sekiz harfin tamamının da çıkış yeri olan boğaz dil ve dudak hakîkî mahrec bölgeleridir.
2. Takdîrî Mahrec: Harf herhangi bir mahrece temas etmeden çıkıyorsa buna "takdîrî mahrec” denir.Takdîrî mahrec bölgelerini aşağıdaki şekilde sınıflandırabiliriz:
a) Geniz ihfâ hâlinde veya ğunneli idğâm hâlinde olan sâkin م ve ن harflerine ait ğunnenin mahrecidir.
b) Ağız ve boğaz boşluğu: Med harfleri olan ا، و، ي çıkar.
Lahn-ı Celî: Harflerin sıfat-ı lâzilemelerine riâyet etmemek. Hükmü haramdır.
Lahn-ı Hafî: Harflerin sıfat-ı ârizelerinde olan hatâlardır. Hükmü vâciptir.
HARFLERİN SIFATLARI
Sıfat harfin mahrecinden telaffuzu esnasında aldığı keyfiyete denir.
Zıddı Bulunan Sıfatlar: Cehr-Hems Şiddet-Rihvet İstila-İstifal İtbak-İnfitâh İsmat-İzlak.
Zıddı Bulunmayan Sıfatlar: İstitâle İnhirâf Kalkale Lîn Safir Tefeşşî Tekrîr.
HARFLERİN UZATILMASI (MED)
Med harflerinden biriyle sesin uzatılmasına med denir.Kendisinden önceki harfin sesini uzatan harfe "med harfi” denir. Med harfleri üç tanedir; ا، و، ي
Med Sebepleri:
Hemze: Boğazın en dibindeki hakîkî mahreçten çıkar ve أ şeklinde yazılır.
Hemze-i Katı’: Yazıda ve okunuşta bulunan dolayısıyla da med sebebi olan hemzedir.
Hemze-i Vasıl: Vasıl hâlinde okunmayan dolayısıyla da med sebebi de olamayan hemzedir.
Sükûn: Harekesizliktir alâmeti cezmdir.
Sükûn-u Lâzım: Vakıf hâlinde de vasıl hâlinde de değişmeyen mevcut sükûndur. Yâni "vakfen ve vaslen sâbit olan sükûn”dur.
Sükûn-u Ârız: Kelimenin aslında olmayıp vakıf sebebiyle ortaya çıkan vasıl hâlinde ise düşen sükûna denir. Yâni bu sükûn "vakfen sâbit vaslen sâkıt olan sükûn”dur.
Med Çeşitleri: Aslî ve fer’î med olmak üzere iki çeşit med vardır. Harfin sesini uzatmak için hemze veya sükûna ihtiyaç duyulmayan medde "aslî med" denir. Hemze veya sükûn sebebiyle aslî med üzerine ziyâdeden doğan medde "fer’î med” denir. Bu med "medd-i mezîd” veya "medd-i medîd” diye de isimlendirilir.
MEDD-İ TABİÎ
Harf-i med bulunur sebeb-i med bulunmazsa medd-i tabiî olur. اوتِينَا Tabiî meddi bir elif miktarı uzatmak vâciptir.
MEDD-İ MUTTASIL
(Bitişik-aynı kelimede) Med harfinden sonra sebeb-i med olan hemzenin aynı kelimede bulunmasından meydana gelen medde "medd-i muttasıl” denir. جَاءَ سُوءَ وَجِيءَ Medd-i muttasılın en az iki elif miktârı uzatılması vâciptir efdali ise dört elif uzatmaktır.
MEDD-İ MUNFASIL
(Ayrı kelimelerde) Med harfinden sonra sebeb-i med olan hemzenin ayrı ayrı kelimelerde yan yana bulunmasından meydana gelen medde "medd-i munfasıl” denir. يَا اَيهَا، تُوبُوا إلىَ اللهِ، إِني اَخَافُ
Medd-i munfasıldaki med harfi bazen takdîrî olur ve yazıda gözükmez. Bu durum genellikle takdîrî bir "و" veya takdîrî bir "ي" ile uzatılan zamirde veya ism-i işârette ortaya çıkar ki buna "sıla-i kübrâ” da denir. Medd-i munfasılın meddi câizdir.
MEDD-İ LÂZIM
Med harflerinden biri ve sebeb-i medden sükûn-u lâzım aynı kelimede yan yana bulunursa medd-i lâzım olur. وَلاَالضَّالِّينَ، الحَاقَّةُ، تَأمُرُونَ
Meddi Lâzım 4 çeşittir:
1.Meddi Lâzım Kelime-i Musakkale (şeddeli kelime): مُدْهَامَّتَانِ – حَادٌّ
2.Meddi Lâzım Kelime-i Muhaffefe (cezimli kelime):آلانَ
3.Meddi Lâzım Harf-i Musakkale (şeddeli harf): اَلَمطَسَمَ،
4.Meddi Lâzım Harf-i Muhaffefe (cezimli harf):ص، صَادٌ، اَلَم
MEDD-İ ÂRIZ
Med harflerinin birinden sonra sebeb-i med olan ârız sükûn gelirse medd-i ârız olur: يَعْلَمُونَنَسْتَعِينُ، . Bir eliften fazla uzatılması câizdir.
ÜSTÜN:3 vecih: 1. Tûl: 4 elif 2. Tevassut: 2-3 3. Kasr: 1 elif.
KESRA:4 vecih: 1. Tûl: 4 elif 2. Tevassut: 2-3 3. Kasr: 1 elif 4. Kasr ile revm.
ÖTRE: 7vecih: 1. Tûl: 4 elif 2. Tevassut: 2–3 3. Kasr: 1 elif 4. Tûl ile işmâm 5.Tevassut ile işmâm 6. Kasr ile işmâm 7. Kasr ile revm.
Medd-i ârızdaki vecihler Medd-i Lîn için de geçerlidir. Kıraat imâmımız Âsım hazretleri medd-i ârızı tevassut vechi ile okumayı tercih etmişlerdir.
Revm: Hafif bir sesle harekeyi belirtmektir. Göremeyenlere harekeyi duyurmak maksadına yönelik yapılan revm; vakıf hâlinde ötre ve esrede yapılır üstünde yapılmaz.
İşmâm: Sükûndan sonra ötreye işâret etmek üzere dudakları önde yummaktır. Dolayısıyla işmâm sadece ötrede yapılır. İşmâmda ses yoktur. Harekeyi duyma imkânına sahip olamayanlar işmâmdaki dudak hareketi sayesinde harekeyi anlama imkânı elde ederler.
Revm ve İşmâm Yapılmayan Yerler:
a) Sonu tenvînli kelimelerdeb) Ârızî harekelerdec) Müenneslik tâ’larındad) Cemî’ mîmlerinde.
MEDD-İ LÎN
Lîn harfinden sonra sebeb-i med olan ârız veya lâzım sükûn bulunursa "medd-i lîn” olur. خَوْفٍ
Lîn harfleri öncesi üstün olan cezimli وْ ve يْdir.
İDGÂM MEA’L-GUNNE
Gunneli idgâm demektir. İdgâm mea’l-gunne harfleri: (ي م ن و :نُوَيْم ) olup dört tanedir. Tenvîn veya sâkin ن’dan sonra bu harflerden birisi gelirse idgâm mea’l-gunne olur. Misâl: يَرَهُخَيْرًاسِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ، وَمِنْ مَاءٍ، نُقَاتِلْ، مَلِكًاEğer sâkin ن ile idgâm mea’l-gunne harflerinden "و"veya "ي" aynı kelimede bulunurlarsa bütün kıraat imâmlarının ittifâkı ile izhâr olur. İdgâm mea’l-gunne olmaz. Kur’ân-ı Kerîm’de bu türlü kelime dört tanedir: الدُّنْيَا -صِنْوَانٌ -قِنْوَانٌ -بُنْيَانٌ Hükmü vâciptir. İdgâm mea’l-gunnenin müddeti bir elif miktârıdır.
(ن) ve (يس) kelimelerinden sonra gelen و harfi İmam Âsım ve Hafs rivâyetine göre hem izhâr hem de idgâmla okunabilir: الحَكِيمِ وَالقَرْآنِ يَسَوَالقَلَمِ،
İDGÂM-I BİLÂ GUNNE
(Gunnesiz İdgâm)Tenvîn veya sâkin "ن"dan sonra "ر"ve "ل" harflerinden biri gelirse idgam-ı bilâ gunne olur. Sesi genizden getirmeden şeddeli olarak okunur: غَفُورٌرَحِيمٌ، هُدًى لِلْمُتَّقِينَ، مِنْ رَبِّهِمْ
İDGÂM-I MÜTECÂNİSEYN
Mahreçleri bir olan sıfatları (vasıf nitelik; kalınlık incelik yumuşaklık vurgulu okunma gibi) farklı olan iki harfin birincisi sâkin ikincisi harekeli olarak gelirse birincisini ikincisine katıp/çevrilip (birinci harfi okumayıp) ikinci harfi şeddeli imiş gibi okumaya idgâm-ı mütecâniseyn denir.
Hükmü vâciptir. Cinsleri aynı olan harfler sekiz tânedir ve şu üç gruba ayrılırlar: a)دط،ت، b) ثذ،ظ،c) مب،
İDGÂM-I MÜTEGÂRİBEYN
Mahrecinde veya sıfatında birbirlerine yakınlığı olan iki harften birincisi sâkin ikicisi harekeli olarak gelirse birincisinin ikincisine katılıp ikinci harfi şeddeli imiş gibi okumaya idgâm-ı mütegâribeyn denir. Hükmü vâciptir.
Birbirlerine yakınlığı olan harfler 4 tanedir ve iki gruba ayrılırlar:a)رل،(ل önce gelmelidir): (بَلْ رَفَعَهُ اللهُ، قُلْ رَبِّ)
b)قك(ق önce gelmelidir ve ق kendi mahrecinden kalkale yapılmadan okunur): اَلَمْنَخْلُقْكُمْİdgamın olduğu yer de kalkale yapılmaz.
İDGÂM-I MİSLEYN
Aynı harfin aynı veya ayrı kelimede birincisi cezimli ikincisi harekeli olarak arka arkaya gelmesi durumunda birincisinin ikincisine katılarak ikincisinin şeddeli bir harf gibi okunmasına idgâm-ı misleyn denir. İdgâm-ı misleynde "م" harfinin م’e "ن" harfinin de ن’a uğramasıhâriç gunne yapılmaz. Hükmü vâciptir. İdgâm-ı misleyn; mealgunne ve bilâgunne olarak ikiye ayrılır.
I- İdgâm-ı misleyn mea’l-gunne: Bu da iki durumda meydana gelir:
a- Sâkin نْ’dan sonra harekeli ن geldiği zaman. وَمَنْ نُعَمِّرْهُ، مَنْ نَشَاءُ، مِنْ نَارٍ
b-Sâkin مْ’den sonra harekeli م geldiği zaman: قَصَصْنَامَنْمِنْهُمْمُؤصَدَةٌ،عَلَيْهِمْجُوعٍ،مِن ْاَطْعَمَهُمْ
SAKİN MÎM’İN ÜÇ HÂLİ
1- Sâkin مْ kendisinden sonra gelen harekeli م harfine uğrarsa idgâm-ı misleyn mea’l-gunne olur.
2- Sâkin م’den sonra ب harfi geldiği zaman ihfâ olur. Buna ihfâ-ı şefevî (dudak ihfâsı) denir. (بِهِ اَمْ مَا لَهُمْبِهِ -) gibi. م dudaklara bastırmadan ve kısmen gizlenerek okunur. Gunnede de hafif tutma yapılır.
3- Sâkin م’den sonra ب ve م ‘den başka harflerden biri geldiği zaman izhâr olur. Buna izhâr-ı şefevî denir. فِيهِ وَلَهُمْ عَذَابٌ، هُمْ دِينُكُمْ، لَكُمْالْحَمْدُ، gibi. Bu durumda م tutma yapılmadan tabiî olarak okunur. م’in gunne sıfatı da normalden fazla uzatılmadan okunur.
II- İdgâm-ı misleyn bilâ gunne: ن ve م harflerinin dışında kalan harfler birbirlerine uğradığı zaman olur. قَدْ دَخَلُوا، اِضْرِبْ بِعَصَاكَ الحَجَرَgibi. Hükmü vâciptir.
İKLÂB
Tenvîn veya sâkin nûn’dan sonra ب gelirse ب’den önce gelen tenvînin nûn’u veya sâkin nûn’u hâlis sâkin م’e çevirerek hâsıl olan م’i gunneli okumaya iklâb denir. Bir buçuk elif uzatmak vâciptir. (سَمِيعٌ بَصِيرٌمِنْ بَعْدِ، )
İZHÂR
İzhâr iki harfin arasını birbirinden ayırıp açarak idgâmsız ihfâsız ve iklâpsız olarak açıkça ve kuvvetlice okumaya denir. Tenvîn veya sâkin ن’dan sonra izhâr harflerinden (ا ح خ ع غ ه) biri gelirse izhâr olur. Hükmü vâciptir. مَنْ آمَنَ، غَفُورٌ حَلِيمٌ، مِنْ خَوْفٍ
İHFÂ
Tenvîn veya sâkin ن’dan sonra ihfâ harflerinden(ت، ث، ج، د، ذ، ز، س، ش، ص ض، ط، ظ، ف، ق، ك) biri gelirse ihfâ olur. Miktârıbir buçuk eliftir. عَنْ صَلاَتِهِ، مِنْ طَيِّبَاتِ، مِنْ دُونِ، اَنْتُمْ
TENVÎN VE SÂKİN NÛN’UN BEŞ HÂLİ
Tenvîn veya sâkin ن’den sonra;
1) (ر – ل ) harfi gelirse idgâm-ı bilâ gunne olur.
2) ( وي م ن ) harflerinden biri gelirse idgâm-ı mea’l gunne olur.
3) ب harfi gelirse iklâb olur.
4) Şu on beş harften birisi gelirse ihfâ olur: (ت ث ج د ذ ز س ش ص ض ط ظ ف ق ك )
5) (ا ح خ ع غ ه ) harflerinden biri gelirse izhâr olur.
KALKALE
Harfin çıkış yerinden kuvvetli bir ses ile okumasına kalkale denir. ب، ج، د،ط قharflerinden biri kelimenin ortasında veya sonunda cezimli olarak gelirlerse kalkaleli okunurlar: قَدْ قَامَ، لَمْ يَلِدْ Şedde ve idgâm kalkaleye mânîdir.
RÂ HARFİNİN (İNCE VEYA KALIN) OKUNUŞU
a)ر Harfinin Kalın Okunduğu Yerler:
-ر’nın harekesi üstün ve ötre ise kalın okunur:نَصْرٌ لِيُنْذِرَ، تَمُرَّ،
-ر cezimli ise kendisinden önceki harfin harekesi üstün ve ötre ise yine kalın okunur: وَاْمُرْ بِالعُرْفِ، وَاِنْحَرْ، بِالنَّذُرْ
-ر ve ondan önceki harf sâkin bir önceki harfin harekesi üstün ve ötre ise kalın okunur: بِالصَّبْرْ، مِنْ كُلِّ اَمْرْ، فِي الصُّدُورْ
– Vasıl hemzesinden (okunmadan geçilen hemzeden) sonra gelen ر kalın okunur (Kur’ân’da vasıl hemzelerinin başında صyazılıdır): اِرْجِعِي، لِمَنِ اِرْتَضَى،اِرْكَبْ
– ر sâkin kendinden önceki harf esreli ر’dan sonraki harf ise kalın okunan harflerden olup harekesi üstün ve ötre olursa ر yine kalın okunur: فِرْقَةٌ، مِرْصَادًا،قِرْطَاسٌ
b) ر Harfinin İnce Okunduğu Yerler:
-ر’nın harekesi esre ise ince okunur: يُرِيدُ بِالبِرِّ، اَبْصَارِهِمْ،
-ر cezimli ise kendisinden önceki harfin harekesi esre ise ince okunur: وَاصْطَبِرْ، مُذَكِّرْ
-ر ve ondan önceki harf sâkin bir önceki harfin harekesi esre ise ince okunur: قَدِيرْ، بَصِيرْ
-ر sâkin ve bir önceki lîn harfi ise ر harfi ince okunur: سَدِيرْ
ALLAH LÂFZININ OKUNUŞU
a. Allah Lâfzının Kalın Okunduğu Yerler: Allah isminden önceki harfin harekesi üstün veya ötre ise Allah isminin lâm’ı kalın okunur:نَصْرُ اللهِ، هُوَ اللهُ
b. Allah Lâfzının İnce Okunduğu Yerler: Allah isminden önceki harfin harekesi esre olursa Allah isminin lâm’ı ince okunur: اَعُوذُ بِاللهِ
SEKTE
Sekte nefes almadan bir elif miktârı kadar bir süre sesi kesmeye denir. Kur’ân’da şu dört yerde sekte vardır ve sekte yapılacak yerde harfin altında سكته yazılıdır.
1- Kehf Sûresi’nin 1. âyetinde: قَيِّمًا— عِوَجًا
2- Yâsîn Sûresi’nin 52. âyetinde: هَذَا—مَرْقَدِنَامِنْ
3- Kıyâme Sûresi’nin 27. âyetinde: رَاقْ — وَقِيلَمَنْ
4- Mutaffifîn Sûresi’nin 14. âyetinde: رَانَ—كَلاَّ بَلْ
OKUYUŞ ŞEKİLLERİ (YAVAŞ – HIZLI – NORMAL)
a) Tahkîk: En ağır okuma şeklidir. Yavaş yavaş mânâyı düşünerek bütün tecvît kurallarına uyarak ruhsatları kullanmadan (meselâ medd-i munfasılı da 4 elif uzatarak) okumaktır.
b) Hadr: Süratli okuma şeklidir. Hatim indirenler cüz okuyanlar bunu tercih ederler. Bunda yine medd-i lâzım 4 medd-i muttasıl 2 elif uzatılır. Bu ikisinin dışında 1 eliften fazla uzatılanlar ise 1 elif uzatarak okunur.
c) Tedvîr: Tahkîk ile hadr’in ortasıdır. Bunda da mânâ düşünülür.
Kayıtsız Üye
Hocam mesela besmele bismillahirrahmanırrahim oradaki h leri düz okusam yani boğazımızı sıkmadan bir sakıncası var mı
Hocam çok sağolun teşekkür ederim yani dua ederken mesela la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimin hocam duasına z peltek yani ben pelteksiz okusamda aynı sevabı alırmıyım
arifselim
Tecvide uygun bir şekilde okumaya çalışmalısın. Yinede besmeledeki bu kadarlık bir değişiklik manayı bozmadığından okuman caiz olur. Ancak en azından namaz dualarını bir hocaya dinletilir ve büyük hatalar giderilirse iyi olur.
tecvidin hükmü, tecvidin hükmü nedir, tecvid öğrenmenin hükmü nedir