Hadislerin Anlaşılmasında Rivayet Dirayet Bütünlüğü

Hadislerin Anlaşılmasında Rivayet Dirayet Bütünlüğü

Hesna
Prof Dr Zekeriya Güler Hocamızın Hadislerin Anlaşılmasında Rivayet-Dirayet Bütünlüğü başlıklı makalesi:

1. GİRİŞ

Temel İslam bilimlerinde, özellikle hadis ilminde nakil, rivayet ve hafıza ile birlikte akıl, dirayet ve muhakemenin önemi tartışılmaz. Hadis metinlerinin, Resulullah’ın (s.a.v) muradına mutabakat arz edecek şekilde anlaşılması ve yorumlanması, sahabe devrinden günümüze bir çok âlim için sürekli bir zihni meşguliyet olmuştur.
Hicri ikinci ve üçüncü asırlarda müctehid imamların gösterdikleri üstün gayret, er-Râmehürmüzi’nin (v.360/970) telif ettiği "el-Muhaddisu’l-fâsıl beyne’r-râvi vel-vâi" adlı eser, el-Gazali’nin (v. 505/1111) hadisleri anlamanın esasları hakkında kaleme aldığı "Kânunu’t-Te’vil" isimli risale, ez-Zerkeşi’nin (v. 794/1392), bazı sahabiler tarafından rivayet edilen hadislerin yanlış/eksik anlaşılması ve yorumlanması karşısında, Hz. Aişe’ nin müdahale ederek düzelttiği konuları ihtiva eden "el-İcâbefi ırâdi me’stedrakethu Aişe ale’s-sahabe" adıyla yaptığı çalışma, es-Suyûti’nin (v. 911/1505) "Aynu’l-isabe fi’s-tidraki Aişe ale’s-sahabe" adıyla yaptığı derleme, muasırlardan Muhammed el-Gazzali’nin (v. 1416/1996) "es-Sünnetü ‘n-nebeviyye beyne ehl ‘i-fıkhı ve’l-hadis" 1 ve Yusuf el-Karadavi’nin "Keyfe neteâmelu maa’s-sünneti’n-nebeviyye" adlı kitapları söz konusu zihni meşguliyetin birkaç tezahüründen ibarettir. Bunlardan er-Ramehürmüzi’nin "el-Muhaddisu’lfâsıl" ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü usûl-i hadisin ilk sistematik ürünlerinden sayılan bu eser, isminden de anlaşılacağı üzere, rivayet-dirayet ilişkisini konu edinmiş ve nakil-akıl ikilisinin "olmazsa olmaz"lığını vurgulamıştır. O, rivayet ile dirayeti şahsında toplayan ilimlerin faziletini müstakil bir başlık altında işlediği 2 gibi, rivayetle birlikte dirayet ilminin ehl-i hadise has bir iş olduğunu ayrı bir bölümde ele almıştır 3. Esasen, er- Râmehürmüzi’nin şu tesbiti, Hadislerin anlaşılmasında rivayet-dirâyet bütünlüğü unvanını taşıyan bu makale için ilham kaynağı olmuştur.
Hadis ıle fıkıh (tefakkuh, ince anlayış, hüküm çıkarma tekniği ve istinbat melekesi) birlikte oldukları zaman tekemmül eder, birbirlerinden ayrıldıkları zaman ise noksan kalırlar. 4
Konunun sınırlandırılmasına yardımcı olan ve makalenin kavramsal çerçevesinin oluşturulmasında rol oynayan bu sözün açılımına geçmeden önce, araştırmamızın anahtar terimleri olan rivâyet ve dirâyetin hadis tarihinde yüklendikleri manayı kısaca arz etmek uygun olacaktır.

II. RİVÂYET ve DİRÂYET
Hicri sekizinci asırdan itibaren hadis ilminin, rivayet li ‘l-hadis ilmi (ilmu rivayet il-hadis/ ilmu’l-hadis rivâyeten) ve dirâyetü’l-hadis ilmi (ılmu diryeti’l-hadis/ ilmu’l-hadis ol dirâyeten) tarzında bir tasnife tabi tutulduğu görülmektedir. Aslında tarih itibariyle rivayet ve dirayet kavramlarının kullanımı, hicretin ilk asırlarına uzanacak kadar eskidir. Nitekim bu konuda Peygamber’e (s.a.v.) nisbet edilen bir hadis de bulunmaktadır:
"Dirayet ehli (durat) olun, rivayet ehli (ruvat) olmayın. Fıkhını bildiğiniz bir hadis, rivayet ettiğiniz bin hadisten daha hayırlıdır" 5.
Hadisin teknik anlamda sahih olup olmadığı tartışması bir yana, ilk asırların gündemini meşgul eden bir problemi günümüze taşıması ve bize mesaj vermesi bakımından bir değer ifade etmektedir.
Hadis ilmini "rivâyetü’l-hadis" ve "dirâyetü’l-hadis" tarzında ayrı ayrı ele alıp, mantıkçıların metodunu kullanarak ilk tarif eden kimsenin bir ilimler tarihçisi olan İbnü"l-Ekfâni (v. 749/1348) olduğu tesbit edilebilmiştir 6. "Meslekten bir hadisçi" olmayan İbnü’l-Ekfâni’nin sistematize ettiği bu tarife göre; rivâyetü’l-hadis ilminde "Peygamber’in (s,a.) söz, fil, ve takrirlerinin nakli, zabt ve tesbiti" ele alınırken, dirâyetü’l-hadis ilminde "rivâyetin nevi ve hükümleri, râvilerin şartları, merviyyâtın sınıfları ve onların mana1arının, çıkarılması (istihraç)" söz konusu edilmektedir 7. Es-Suyûti (v. 911/1505), İbnu’l-Ekfâni’nin bu tasnif ve tarifini eserine almış 8, onu takip eden hemen bütün hadisçilerde de kısmen veya tamamen aynı bakış açısı hâkim olmuştur. Yine bu bakış açısının zemin hazırladığı yaygın kanaate göre sahife, cüz, fevâid, emâli gibi ilk devir hadis mecmuaları, müsned, mu’cem, musannef sahih, câmi, sünen gibi hadis kitabiyatı, rivayet ilminin (furû-u hadis) kaynakları olarak teşekkül ederken, ilelü ‘l-hadis, ihtilâful-hadis, esbâbu vurûdi’l-hadis, garîbu’l-hadis, nâsihu’l-hadis, nakdu’r-ricâl (cerh-ta’dil), esmâu’r-ricâl ve tabakât çalışmaları da dirayet ilminin (usul-i hadis) mahsulleri olarak vücut bulmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, onlardan; ihtilâfu’l-hadis, esbâbu vurûdi’l-hadis, garîbu ‘l-hadis ve nâsihu’l-hadis disiplinleri, dirâyetü’l-hadisi doğrudan ilgilendirmiş ve hadis metinlerinin anlaşılması, yorumlanması ve hayata geçirilmesinde önemli rol oynamıştır.
Görüldüğü üzere "ilmu’l-ahbâr" ve "ilmu’l-âsâr" adıyla bilinen rivâyetü’l-hadis ilmi ve "ulümu’ l-hadis", "mustalahu’l-hadis", ve "ilmu usûli’l-hadis" ismiyle maruf olan dirâyetü’l-hadis ilmine ilişkin ortaya çıkan söz konusu kategorik ve terminolojik gelişme, sonraki dönem (müteahhirun) âlimlerinin ürünüdür. Ancak sonraki dönem âlimlerinden yine bir ilimler tarihçisi olan Taşköprüzâde (v. 968/1561) tarafından yapılan şu tarifin daha isabetli olduğu anlaşılmaktadır:
"Rivâyetü’l-hadis ilmi, zabt ve adalet yönünden ravilerin hallerini, ittisal ve inkıta bakımından da senedin durumunu tetkik ederek, hadislerin Rasülullah’a (s.a.) ulaşmasını konu edinen bir ilimdir 9. Dirâyetü’l-hadis ilmi ise, Arap dili kaidelerine ve şer’i kriterlere dayanarak, Peygamber’in (sa.) ahvaline mutabık olarak, hadis metinlerinden anlaşılan mana, murad ve maksattan bahseden ilimdir" 10
Taşköprüzâde, dirâyetü’l-hadis ilmine esas teşkil eden kaynakların Kur’an ve Sünnet, fıkıh ilmi ve Peygamber’in (s.a.) hayatıyla alakalı rivayetler bilgisi 11 olduğunu da belirtmektedir. Taşköprüzâde’nin rivâyet-dirayet yaklaşımı, makale başlığında kullandığımız dirayet ile neyi kastettiğimizi yansıtması ve dirâyetü’l-hadis terimine berraklık kazandırması bakımından önem arz etmektedir. Taşköprüzâde tarafından yapılan bu tarif, orijinal ve isabetli bulunmuş olacak ki, ünlü bibliyograf ve ilimler tarihçisi Katib Çelebi’nin (v. 1067/1656) tercihine mazhar olmuş, Mısır Ezher âlimlerinden Ebu’l-Fadl Abdullah el-Gumâri’nin "Tevcihu ‘l-inâye li ta’rifi ilmi ‘l-hadis rivâyeten ve dirâyeten" adlı müstakil bir eser yazmasına malzeme teşkil etmiştir. Katib Çelebi, hadis ilmini "Peygamber’in (s.a.) sözlerinin, fiillerinin ve hallerinin bilindiği ilim" 12 şeklinde tarif ettikten sonra, rivayetü’l-hadis ve dirayetü’l-hadis’in tariflerini Taşköprüzade’den aynen nakletmiştir. el-Gumarî de, İbnu’l-Ekfan ve es-Suyûti çizgisini tenkit etmiş 13, Taşköprüzâde’nin tarifini esas alarak konu hakkında Ezher uleması huzurunda bir konferans vermiş, onların tasvibini almış ve bundan hareketle de söz konusu eserini yazmıştır. 0, şöyle demektedir:
"Bütün bunlardan, rivayetü’l-hadis ilmi ile dirayetü’l-hadis ilmi arasındaki fark vuzuha kavuşmuş olmaktadır: Rivayetü’l-hadis ilminin konusu, kabul ve red yönünden ravi ile mervidir. Dirayetü’l-hadis ilminin konusu ise, anlaşılması (fehm) ve kendisinden hüküm çıkarılması (istinbat) yönünden hadis metinleridir." 14.
Bu tasnif ve tarife göre, rivayetü’l-hadis ilmi, sonraki dönem hadisçileri tarafından "kabul ve red yönünden rav ile mervnin hallerini ortaya koyan k.ideler ilmi" şeklinde tarif edilen dirayetü’l-hadis ilmine, dirayetü’l-hadis ilmi ise fıkhu’l-hadise tekabül etmektedir.
Esasen, Taşköprüzade’nin tasnif ve tarifini esas alan bakış açısı, ilk asırların rivayet- dirayet telakkisiyle de mutabakat arz etmektedir. İmam Muhammed eş-Şeybani (v. 189/804), "Hadisle amel ancak rey (dirayet, tefakkuh) ile, rey de ancak hadis (rivayet) ile istikamet kazanır" 15 derken, Hâkim en-Nisaburi (v, 405/1014) de "Fıkhu’l-hadis (dirayet), bu ilimlerin semeresidir. Şeriatın, varlığını devam ettirebilmesi de buna bağlıdır" 16 demektedir. Ayrıca fıkhu’l-hadisi eserinde müstakil bir başlık altında ele alan Hâkim, bununla dirayetü’l-hadisi kastetmiş olsa gerektir. Çünkü "bilmek, anlamak, iyice kavramak" manalarına gelen dirayet, fıkıh / tefakkuh kelimesinin müteradifi durumundadır. Bu itibarla fıkhu’l-hadis, hadis-fıkıh ilişkisi açısından ayrı bir önem kazanmış olmaktadır.

devam edecek..


Yorum: Hadislerin Anlaşılmasında Rivayet Dirayet Bütünlüğü

ATİE
hadisleri anlayabilmek için çok okumak ve anlatılan konuda bilgi sahibi olmak gerekir zira körü körüne okumak ve anlamadım demek çok kolay biraz gayret ve sabır gerek


rivayet dirayet butunlugu, rivayet ve dirayet bütünlüğü, hadiste rivayet ve dirayet tanimi

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();