Destur Nedir? Hakkında Ansiklopedik Bilgi
ACİLSERVİS
İslamda Destur Kavramı Hakkında Bilgiler
Müsaade, izin, icazet, ahid, söz, resmî yazıları yazan kişi, ruhsat, ahde vefa.
Destur, tasavvuf ehli katında izin ve ruhsat anlamlarında kullanılır. Yapılacak herhangi bir işe başlamadan önce veya başlanırken söylenen, bir yere girilirken izin isteği yerine kullanılan bir tabirdir. Bir işe başlamak için "destur almak"; bir iş ile ilgili olarak birisine izin vermek için de "destur vermek" sözleri kullanılır. Destur kelimesi ata sözlerimizde de mevcuttur.
Meselâ "Destursuz bağa girilmez" ta biri buna en güzel örnektir. Biz bu tabiri, hem bağa izinsiz girip üzüm yenmeyeceğini, hem de herhangi birisinin harîmine izinsiz varılamayacağını anlatmak için kullanırız. Halk, desturu "savulun, yol verin" anlamında kullanmaktadır. Aynı zamanda, herhangi bir gerçeğe, olgun mürşidin ve insanı kâmilin ruhsatı olmadan erilemeyeceğini de ifade etmekte kullanılan bir sözdür.
Halkın ve bilhassa ihtiyar kadınların inançlarına göre gün battıktan sonra, "iyi saatte olsunlar", "bizden iyiler", yani, cinler ortalığa çıkarlar. Toplandıkları yerler de çeşme başları, su kuyuları ve süprüntülük olan yerlerdir. Halk arasında böyle yerlerden geçerken, böyle mekânların üzerinden atlarken ve böyle yerlere su dökerken, çarpılmamak için "destûr" denmesi gerektiğine dair batıl bir anlayış vardır. Gene kadınlar ve yaşlılar ayıp sayılabilecek bir şey söylerken "bağışlayın" demek yerine "destûrun" derlerdi.
Mevlevîlerde; kapısı kapalı, hatta aşık bir eve, bir odaya girilirken, kapı açılsa içeri bakmamak üzere kapı dibinde durulup ikinci heceyi kalınca çekip uzatarak "destûûr" denmesi, içeriden "hû" denirse eşiğe niyaz edip sağ ayakla girilmesi icab eder.
"Destûûr" diyen kişiye "hû" sesi gelmezse, bunu, iki kere daha tekrarlar ve dinler; üçüncüsünde de yine ses gelmezse, bir mazereti olduğuna hükmederek dönüp gider. İçeriye ancak, bir hastalık, bir ölüm gibi şüpheye düşülürse girilebilir. (Abdülbaki Gölpınarlı, Tasavvuftan Deyimler ve Atasözleri, İstanbul 1977, 92-93).
Tasavvufî hayat ve tarikatların adâb ve erkânı geliştikçe, teknik terimlerden başka günlük münasebetlerde kullanılan ifade ve deyimler de ortaya çıkmıştır. Bu deyimler için özellikle Mevlevîlik ve Bektaşîlik zemin hazırlamada önemli fonksiyonlar icra etmişlerdir. İçeriye girme izni olan destur’dan başka "agah ol", "aşk olsun", "pir aşkına" gibi diğer bazı tabirler kullanılmaktadır. (Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul 1985, 270)
Hasan Fehmi KUMANLIOĞLU
Cevap: Destur Nedir? Hakkında Ansiklopedik Bilgi
Muhammed
DESTUR (دستور) Ne Demektir?
İzin ve ruhsat anlamına gelen tasavvuf terimi. (bk. İZİN).
DESTÛR-i DEBÎRÎ
(دستور دبيرى)
Muhammed b. Abdülhâliķ el-Meyhenî’nin İslâm diplomatiğinin ilk Farsça örneklerinden biri olan eseri.
Sâmânîler ve Gazneliler devrinden itibaren Farsça devlet dili olarak önem kazanmış, özellikle Büyük Selçuklular ile Hârizmşahlar devrinde bütün devlet yazışmalarında kullanılmıştır. Bu devletlerin hizmetinde bulunan münşîlerin kaleminden çıkan resmî ve özel yazılar hem kendilerinin edebî kudretini göstermek, hem de diğer münşîlere örnek olmak üzere derlenerek münşeat mecmuaları meydana getirilmiştir. Ancak bu devletlerin yazışmalarını idare edenlerin uymaları ve uygulamaları gereken kuralları anlatan diplomatika rehberi niteliğinde bir eser yazılmamış veya yazılmışsa da günümüze ulaşmamıştır. İlhanlılar devrinden itibaren benzerlerine sıkça rastlanan bu tür eserlerin ilk örneklerinden biri olan Destûr-i Debîrî, eski tarihli oluşu ve kendisinden sonra yazılan bu tür eserlerde bulunmayan maddeleri ihtiva etmesi bakımından büyük önem taşır.
Nisbesinden Horasan’ın Meyhene kasabasından olduğu anlaşılan Muhammed b. Abdülhâlik hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Eserin günümüze ulaşan tek nüshası Zilkade 575’te (Nisan 1180) istinsah edildiğine göre müellifin XII. yüzyılda yaşadığını söylemek mümkündür. Öte yandan eserin metninde geçen Melikşah (s. 8), Hârizmşah (s. 9) gibi bazı isimlerden ve çağdaşı metinlerle yapılan karşılaştırmadan Büyük Selçuklular devrinde ve en geç VI. (XII.) yüzyılın başlarında telif edildiği anlaşılmaktadır.
Meyhenî eserin önsözünde, bir dostunun teşvikiyle inşâ sanatında mübtedî olanlara yardımcı olmak için yazdığı bu eserini iki bölüme ayırdığını, birinci bölümde inşâ sanatının unvânât denilen kurallarını, ikinci bölümde çeşitli mektup ve cevap örnekleriyle kâtipliğin fonksiyonundan (makasıd-ı kitâbet) bahsedeceğini, daha sonra maliyecilik mesleği (sınâat-ı istîfâ’) üzerinde duracağını, en sonda da muhasebe belgeleri (vesâik-i muhâsebât) ve şer’î senetlere (sukuk-i şer’iyye) dair örnekler vereceğini söyler. Ancak eserin muhtevası müellifin bu planına uymamakta, diğer bazı konulara da yer verildiği görülmektedir. Kâtipliğin fonksiyonundan bahseden sayfalardan sonra ele alacağını söylediği konuların mevcut nüshada yer almaması, eserin tamamlanmayıp müsvedde halinde kaldığı ve istinsahın müsveddeden yapıldığı ihtimalini akla getirmektedir.
Müellif eserin birinci bölümünde özel ve resmî yazışmalarda kullanılacak kalem, kâğıt ve mürekkebin nitelikleri üzerinde durduktan sonra kendisinden önce hiçbir eserde görülmemiş ölçüde harflerin kelimelerdeki durumlarıyla Arapça ve Farsça kelimelerin imlâ kurallarını açıklamıştır. Daha sonra mektupların maddî özellikleri ve muhtevalarının düzeni hakkında bilgi veren müellif, mektupların başında yer alan hitap ve lakaplarla dua cümlelerini ve unvanları örneklerle açıklamış, yazının kurutulması, yanlış imlânın düzeltilmesi gibi konuları ayrıntılı olarak anlatmış, tevkī’, rik’a, tezkire, kıssa, menşûr, tuğra gibi yazışma türleri hakkında açıklamalarda bulunmuştur.
İkinci bölümde mektupların muhtevalarına ve gönderildiği kişilerin durumlarına göre ne şekilde yazılacağından bahsedilerek başlangıç ve sonuç cümleleri üzerinde durulmuştur. İhvâniyyât adını verdiği özel mektuplar iştiyak, şikâyet, tâziyet, inâyet gibi türlere ayrılmış, bu tür mektuplarla bunlara verilecek cevaplar örneklerle açıklanmıştır. Sultâniyyât denilen resmî yazışmaları anlatırken menşûr-ı riyâset, menşûr-ı kazâ, menşûr-ı işrâf, menşûr-ı âmil, menşûr-ı şahne, çeşitli mahzarlar, cemaatnâme, ittifaknâme ve güvâhî örnekleri verilmiştir. Eserin sonunda yer alan 21 Zilkade 575 (18 Nisan 1180) tarihli ittifaknâmede bulunan muhasebe kaydı siyâkat rakamlarının en eski örneklerinden biriyle yazılmıştır. Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Fâtih, nr. 4074, vr. 51ª-100b) bir mecmuanın içinde bulunan yazma nüshanın başındaki boş varakta Kitâbü’r-Resâǿil bi’l-Fârisiyye diye adlandırılan esere müellifin özel bir ad vermediği anlaşılmaktadır. Eser Adnan Sadık Erzi tarafından muhtevasına uygun olarak Destûr-i Debîrî adıyla yayımlanmıştır (Ankara 1962).
BİBLİYOGRAFYA:
Muhammed b. Abdülhâlik el-Meyhenî, Destûr-i Debîrî (nşr. Adnan Sadık Erzi), Ankara 1962, nâşirin önsözü, s. V-VIII.
Tahsin Yazıcı
Yorum: Destur Nedir? Hakkında Ansiklopedik Bilgi
Şem’a
Su üzerinden atlarken destur demek, izin istiyorum Allahım yardım etmek demektir. Genelde destur kelimesi her önemli iş zamanı denir
destur ne demek, destur nedir, destur ne demektir