Ben gizli bir hazineydim bilinmeyi istedim ve mahlûkatı yarattım (bk. Keşful-hafâ

Ben gizli bir hazineydim bilinmeyi istedim ve mahlûkatı yarattım (bk. Keşfu’l-hafâ

ömerhattab
tasavvuf.darulerkam.altinoluk.com/2008/04/30/ben-gizli-bir-hazineydim-bilinmeyi-istedim-ve-mahlukati-yarattim-bk-kesful-hafa-ii-132-hadis-2016hadisine-karsi-iti%c2%adrazlar-var-bu-itirazlara-nasil-cevap-verebiliriz/‘Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi istedim ve mahlûkatı yarattım’ (bk. Keşfu’l-hafâ, II, 132, hadis: 2016)hadisine karşı itirazlar var. Bu itirazlara nasıl cevap verebiliriz?

Tasavvuf çevrelerinde, âlemin yaratılışı ile ilgili konuları îzâh sadedinde rivâyet edilen bu hadise başta İbn Teymiye olmak üzere bir takım ilim ve hadis ricâlinin karşı çıktığı ve uydurma olduğunu söyledikleri bilinmektedir. Ancak bu sözün Kur’an’daki: ‘Ben insanları ve cinleri bana kulluk etsinler diye yarattım.’ âyetine uygun düştüğünü öne süren Aliyyü’l-Kâri gibi âlimler de eksik değildir. Aliyyü’l-Kâri hadisin bu âyete uygunluğunu îzâh ederken âyette geçen ‘bana kuluk etsinler’ ibâresini İbn Abbâs’ın ‘beni tanısınlar’ şeklinde tefsir ettiğini delil göstermektedir (bk. Keşfu’l-Hafâ, II, 132). İbn Teymiye’nin müteşeddid ulemâdan olduğu özellikle tasavvufî konulardaki rivâyetlere karşı titizlik gösterdiği mâlûmdur. Aliyyü’l-Kâri de müteşeddid âlimlerden sayıldığı halde hadisin mânâsını kabûl etmek sûretiyle işin önünü açmıştır.
Tasavvuf ehlinin hadislere bakışı ve hadisleri nakledip kullanmadaki usulleri hadisçilerin usûlüne benzemez. Hadisçiler hadisleri bir eczâcı titizliği ile senedleri ve mânâları ile naklederler. Çünkü işleri budur. Sûfiler ve diğer ilim erbâbı ise kendi ilimlerini alâkadar eden rivâyetlerle ilgilenirler. Onlardan hadisçilerin rivâyet titizliği beklenmez. Onları alâkadar eden mânâdır, mânânın Kur’an muhtevâsına uygunluğudur. Bu uygunluğu gördükten sonra gerisi o kadar önemli değildir. İman bir tanıma (ma’rifet) ve sevme (muhabbet) işidir. Kulluk tanıma ile başlar, sevme ile gelişir. Allah Teâlâ kendi sıfatlarını ızhâr etmek istediği için varlık âlemini yaratmıştır. Binâenaleyh âlemin varlığında bir sevgi, devamında da bir sevgi ve câzibe vardır. Meseleye bu açıdan bakıldığında hadisin anlamı doğrudur. Ama illâ hadis kaynaklarından delil isteniyorsa onu bulmak zordur. Herhalde bu zorluktan dolayı olsa gerek ki Bursalı İsmâil Hakkı Kenz-i Mahfî adlı risâlesinde bu sözün mükâşefe ehlince sahih kabûl edildiğini belirtmektedir.


Cevap: ‘Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi istedim ve mahlûkatı yarattım’ (bk. Keşfu’

BiLaL HaTTaB
Suyutî Dürer adlı eserinde, bu kudsî hadis için, "aslı yoktur" demektedir.

İbn Teymiyye de, "Bu ifade ne Allah’ın ve ne de Rasulünün sözüdür. Bunun sahih olsun, zayıf olsun bir isnadı da bilinmemektedir."

Zerkeşî ve Hafız İbn Hacer de Elleali adlı eserde, Süyutî ve başka hadis bilginleri de; "Bu, Peygamber(sas)in sözü değildir. Bunun ne sahih ne de zayıf herhangi bir senedi bilinemiyor."

Farklı lafızlarla rivayet olunan bu hadis hakkında Aclûnî de yukarıda kaynak olarak sunulan Keşfu’l Hafâ adlı eserinde yukarıdaki değerlendirmede bulunup, "hadisin mevzu olduğunda ittifak bulunmaktadır." demiştir.

Bu sözün uydurma olduğunun ispatından sonra, sened konusuna değineyim istiyorum:

Muhammed b. Sirîn’in şöyle bir sözü vardır: "İlk zamanlar kimse isnad sormuyordu; fakat Müslümanlar arasına fitne girince o zaman isnad sorulmaya başlandı. Ehl-i sünnetten olanların hadisleri alınma; bid’atçilerin hadisleri terkedilme yoluna gidildi."

Abdullah b. Mübârek: "İsnâd dindendir, eğer isnâd olmasaydı her rasgelen dilediği sözü söylerdi" demiştir.

Süfyân İbnu Uyeyne anlatıyor: "Birgün Zührî bir hadîs rivâyet etti. ‘(Uzatma) senetsiz olarak rivâyet ediver’ dedim. Bana: "Sen, dama merdivensiz mi çıkarsın?" diye cevap verdi."

İbnu Maîn’e ölüm anında sorarlar: "Arzuladığınız bir şey var mı?" "Evet" der, "Beytun hâl, İsnâdun âl (boş bir ev. isnâd-ı âlî)."

İsnad hakkındaki bu kısa açıklamalardan sonra, rüyada keşf ile Peygamberden hadis tashihine dair birkaç söz aktarayım:

"İmam Rabbani” diye meşhur Ahmed Faruk Serhendî, peygamberler dışındakilerin rüyalarına ve keşiflerine mutlaka şeytanın müdahalesi olduğunu belirtmiştir.

Ehli Sünnet indinde Rüya, ilham ve keşifler delil değildir. Bu İmam Şatıbi gibi usul âlimleri tarafından belirtilmiştir.[Şatıbi, Muvafakat﴾2/26770﴿; Heytemi, Fetava﴾s.322﴿; Cürcani, Tarifat﴾s.34﴿; İbni Hacer, Fethul Bari﴾12/338﴿; Kesteli, Haşiye﴾s.45,108﴿; İbnül Esir ,Nihaye﴾4/282﴿]

Kitap ve Sünnet’e uygun olanları da ancak o rüyayı göreni bağlar. Abdulvehhab eş-Şa’ranî de Tenbihul Muğterrin’de böyle demiştir. [Tenbihul Muğterrin﴾s.25﴿]

Bir de muhaddislerin İmamları olan zatların, uydurma hadis ravileri hakkındaki fetva ve sözlerine yer verelim. Belki biraz olsun caydırıcı olur da, bu konunun hassasiyetini anlayıp, her önümüze çıkan ve Peygambere(sas) atfedilen sözün, kuru çığırtkanlığını yapıp, cesurca savunmasını sunmayız orda-burda!! :

Meşhur muhaddis Buharî, uydurma hadis rivayet edenlerin iyice dövülüp uzun süre hapsedilmesi gerektiğine fetva vermiştir.

Muhaddislere ve mezhep imamlarına göre, uydurma hadis rivayet eden kimse, başkalarının ibret alacağı şekilde cezalandırılır. Rezil edilir ve azarlanır. Yüzüne bakılmaz, selam verilmez. Kendisiyle bütün ilişkiler kesilir. Sufyan b. Uyeyne, böylesinin boynunun vurulması gerektiğini, Yahya b. Maîn ise kanının helal olduğunu söylemiştir.

Tevbe etmiş ihtiyar bir hariçinin şu sözü ibretliktir: "Dininizi kimden aldığınıza dikkat edin. Çünkü biz bir şey istedik mi onu hadis şekline koyuverirdik." (Mevzuat,1/38; Beykûniyye,172)

vesselam, veddua…


Yanıt: ‘Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi istedim ve mahlûkatı yarattım’ (bk. Keşfu’

ömerhattab
Güzelliğin eşsiz nuru bütün şüphe gölgelerini ve vesveseleri yok eder, bu sebeple de yakînî bilgiyi verir. Diğer taraftan mutlak güzellik insan ruhundaki katılığı eritir ve hikmetin meyvesi olan vahdet sırrının zevkini açığa çıkarır. Bu sebeple kutsalın bilgisi güzellikten ayrılamaz.570 Bilgi, aşk ve güzellik arasındaki alâka, sûfîlerce sıkça zikredilen kenz-i mahfî hadis-i kutsîsinde açıkca zikredilmiştir: "Ben gizli bir hazine idim, bilinmeye iştiyâk duydum ve bilineyim diye mahlûkâtı yarattım”.571 Hadiste zikredildiği şekliyle "hazine”, tanımı gereği güzelliği barındırır. Hazinede saklı olan güzellik, Allah’ın mutlak güzelliğidir ve O, bu güzelliğin bilinmesi iştiyakındadır. Bu sebeple gerçek bilgiye, Hakk’ın bilgisine vâsıl olma eylemi, tâ baştan bir aşk ve iştiyak hareketidir ve mutlak güzellikle alâkalıdır.572 Düşünceye dayalı bilgi, sevgi ya da sevmeye dayalı niteliklerden bağımsız olarak varolabilmekteyken mânevî bilgilenme yolunda sürekli bir sevgi öğesi bulunur. Burada bilginin amacı, ben-sen/suje-obje dualitesi içerisinde sıradan ve vasıtalı bir bilgilenme değil, insanı zevk yoluyla doğrudan bilgilendiren ve
insanın bütün varlığını saran "vuslat”tır.573 Bu sebeple de hikmet, eşsiz beşerî güzellik, sonsuz rûhânî yetkinlik formunda tecellî eder


Soru: ‘Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi istedim ve mahlûkatı yarattım’ (bk. Keşfu’

BiLaL HaTTaB
Akıllı konuşur, çünkü söylemek istedikleri vardır. Aptal konuşur; çünkü kendini, birşeyler söylemek mecburiyetinde olduğunu sanır… (Plato)


ömerhattab
"Şu gördüğün maddî âlem hakikatte bir hayâl ve vehimden ibârettir. Hakikati bulunmayan bir şeyi anlatmak doğru olmaz. Hakkı anlatmak için de kelimeler yetersiz kalır.”

"tasavvuf hâl ilmidir, kâl ilmi değil”, "sûfîler hâl ehlidir, kâl ehli değil”


haldandoz
< Akıllı konuşur, çünkü söylemek istedikleri vardır Aptal konuşur; çünkü kendini, birşeyler söylemek mecburiyetinde olduğunu sanır (Plato) >

Bir konu hakkında tartışmak, fikir alışverişinde bulunmak farklı şeydir; muhatabına hakaret ise çok farklı şeydir. Yönetim görmezden geldiği sürece sen bu üslubuna devam et Bilal Hattap.. Şakşakçıların da olduğu sürece kim tutar artık seni? Sana kolay gelsin..


BiLaL HaTTaB
< Bir konu hakkında tartışmak, fikir alışverişinde bulunmak farklı şeydir; muhatabına hakaret ise çok farklı şeydir. Yönetim görmezden geldiği sürece sen bu üslubuna devam et Bilal Hattap.. Şakşakçıların da olduğu sürece kim tutar artık seni? Sana kolay gelsin.. >
Sadece bir söz paylaştım haldandoz kardeşim; neden gocundunuz? Yönetim görürse, gereğini yapacaktır, kuşkunuz olmasın…

Ne tartışma var ortada, ne fikir alış-verişi. ömerhattab ve BiLaL HaTTaB’ın olduğu bir ortamda fikir alış-verişi olamaz. O abimiz batıl bir düşücenin kuru çığırtkanlığını yaptı; ben de işin aslını anlatmaya çalıştım. İnanın ona anlatmadım; konuyu okuyacak olanlar olursa diye paylaştım. Zira siz; ben ayet dahi yazsam, inanmazsınız. Gözünüzü kör etmişsiniz benden yana…

Şakşakçılar mevzusuna girmek dahi istemiyorum; zira malumdur ki, bilhassa Türkiye, sizin hegomonyanız altında. Böyle bir ortamda kimin şakşakçısı çok olur insafınıza bırakıyorum… Şayet var ise…

vesselam…


ömerhattab
Bilal kardeş ya bukadar hırs sahibi olmanızın sebebi tasavufu yani manevi hayatı yaşamak mı bakın sözlerinize dikkat edin lütfen..

Sizi veya başkasını kıracak gibi bir halimiz yoktur cevaplarımız yazılı ve asılıdır isteyen okuyup cevap verir istemeyende gözü kapalı cevap verir biz buna hiç bir şey demeyiz….

Sizi canı gönülden islamı anlatan bir müesseye bu yakışmayan söylemleri yakıştırmanız yakıştırmıyor..

Sizi sizin sözünüzle yani felsefen etkilen bziler olarak itham edişinizi astıgıınız sözün felsefi bir yazardan oldugunu görmezlikten gelemeyiz..

Dogruluk payında Kuranı ve sünneti kendine rehber edinenlerimiz bir tarafa çamur atarak veya bir tarafı kötü zanlar altında bırakarak yapması yanlış olan işlerdir..

Haldonöz kardeşim sizden Allah razı olsun LÜTFEN bu kardeşimize musamaha göstermek gerektiginide ikimizde biliyoruz…

Bilal kardeşe bu sözü okumasını tavsiye ederiz

"Cüneyd-i Bağdadi (Kuddise Sirruh)’nin dediği gibi; Tasavvuf ehli, içine hertürlü pislik atıldığı halde ondan hep güzel şeyler çıkan toprak gibi olmalıdır. Tasavvuf ehli bulut gibi olmalıdır ki, herkesi gölgelendirsin. Tasavvuf ehli yağmur gibi olmalıdır ki, herkes ondan istifade etsin." buyurmuştur.


BiLaL HaTTaB
Tasavvufu yaşamak; fıkıhtan ayrı yaşamak değildir!
Tasavvufu yaşamak; hadisten ayrı yaşamak değildir!
Tasavvufu yaşamak; ilimden ayrı yaşamak değildir!
Tasavvufu yaşamak; hikayelerle uğraşmak değildir!
Tasavvufu yaşamak; hurafelerle uğraşmak değildir!
Tasavvufu yaşamak; bid’atlere saplanmak değildir!
Tasavvufu yaşamak; tasavvuf büyüklerine tapınırcasına bağlanmak değildir!
Tasavvufu yaşamak; uydurmalarla dini yaşam sürmeye çalışmak hiç değildir!

Tasavvuf; Kur’an ve Sünnet’i yaşamaktır!
Tasavvuf; ihsandır!
Tasavvuf; tahkiktir!
Tasavvuf sizler gibi ilim düşmanlarından çok öte ve çok yüce bir anlayıştır!

Ve sözünü paylaştığınız Cüneyd-i Bağdadi gibiler; sizin gibilerden çooookk uzaktır! Sizler anca onların isimlerini kullanıp, onlar adına hikayeler düzüp saltanat sürersiniz…

Bırakın bu zühd ayaklarını…! Zühd; dünyadan geçmek değil; dünyalıktan geçmektir. Siz dünyalıktan değil; dünyadan geçiyorsunuz. Hani Hakkı haykıran İmamlarınız? Neredeler?

Bırakın bu takva ayaklarını…! Takva; tağutlardan, hükümdarlardan, zalimlerden kaçmak ve kaçınmak değil; günahlardan, Kur’an ve Sünnet dışı hal ve hareketlerden kaçınmaktır! Takva inattır, mücadeledir! Batıl uğrunda mücadele değil; Hakk yolunda mücadeledir! Siz Kur’an ve Sünnet dışı birçok hareketten kaçmazken, tağutlardan, zalimlerden kaçıyorsunuz! Hani Zalim hükümdarlar karşısında dilsiz şeytanlar gibi susmayan İmamlarınız? Neredeler?

Müsamaha gösterecekmişler haldandoz kardeşi ile… Geçin bu işleri geçin! Bu insanlar size daha ne kadar müsamaha edecekler onun hesabını yapın!!!

Hakk gelecek ve batıl zail olacaktır! Çünkü batıl yok olmaya mahkumdur!

vesselam…


ömerhattab
Bak bilal ne güzel diyorsun onları sen idda ediyorsun buna ters adedcek durumlar varsa zaten tasavvuf degildir…

Ya bilal o kadar netsin ki sana davet yolluyom buyur mekanımıza veya mürşidim seyda Muhammed konyevi hz ziyaret et kuran ve sünnete ters bir şey görürsen o zaman hak veririm…

Konyada irşad görevini yapyor…

reyhani yayınlarından kitabları çukmaktadır…

şimdi o kadar sözünün eriysen bu zamanda tasavvuf ehli insanlar oldugu görmek gibi niyetiniz varsa buyur gel ….

Herşeyini ben karşılayacagım tmm…


BiLaL HaTTaB
ömerhattab, benim hocam(size göre şeyhim) de mutasavvıf. Tasavvuf dahil 7 ilim icazetli… Aynı teklifi ben sana yapayım ? Buyur gel…

Hala daha tasavvufa karşıymışım gibi göstermeye çalışıyorsunuz ya; şaşıyorum…

vesselam…


ömerhattab
Tmm inşAllah
Benimle irtibata geç haydi bakalım ….


BiLaL HaTTaB
Bana nasıl ulaşacağını söylemiştim sana. google’ye adımı yazıyorsun; adresime kadar her türlü bilgiye ulaşabiliyosun…

vesselam…


haldandoz
Önce kendi içimizdeki putları, tağutları temizleyelim hele de, sıra dışarıdakilere de gelsin!.. Tasavvuf "kal" ilmi değildir kardeşim, "hal" ilmidir. Önce yaşamak gerekir, ondan sonra konuşmak lazımdır. Bu işler öyle kuru lafla olmuyor ne yazık ki..

"Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah katında şiddetli gazab (a sebep olma) yönünden büyüdü.” (Es-Saf/2-3)

Vesselam

Bu arada, Allah (cc) muhabbetinizi artırsın. Demek ki isteyince ortak noktalarda buluşulabiliyormuş.. 🙂

Selam ve dua ile..


BiLaL HaTTaB
< Önce kendi içimizdeki putları, tağutları temizleyelim hele de, sıra dışarıdakilere de gelsin!.. Tasavvuf "kal" ilmi değildir kardeşim, "hal" ilmidir. Önce yaşamak gerekir, ondan sonra konuşmak lazımdır. Bu işler öyle kuru lafla olmuyor ne yazık ki.. >
Pardon.. Rabıta ile mi temizliyorsunuz içinizdeki putları?


ömerhattab
Allahu Teâlâ dilediği kullarını özel olarak seçer, sever ve kendine giden yolda insanların önüne bir işaret olarak diker. Öyle ki, onu seven ve takip eden Allah’a gider. Bütün Peygamberler böyledir. Peygamber varisi kâmil mürşidler de, Allahu Teâlâ’nın sevdiği ve takva ile yücelttiği kimselerdir. Onları sevmek ve kul sıfatları içinde yüceltmek, kendilerine edebince hürmet göstermek şirk değil, kalbteki iman ve takvanın alâmetidir. Yüce Rabbimizin şu âyetini iyi düşünelim:

"Kim Allah’ın şeârini (varlığının delillerini ve dininin alâmetlerini) yüceltirse, bu kalblerin takvasındandır.” (Hacc/22-32)

Müfessir Elmalılı Hamdi Yazır (Rh.A.) bu ölçüyü çok güzel açıklamış:

"Allah’ın sevdiği kulları sevmek ve onlara uymak şirk ve günah değil, ilâhî emirdir ve bu Allah sevgisine delildir. Fakat bu sevgi, hiç bir zaman Allah sevgisi gibi olmamalıdır. Hıristiyanlar’ın Hz. İsa hakkında yaptıkları gibi onları ma’bud derecesine çıkaracak bir ibadet şeklini almamalıdır.” (Hamdi Yazır, Hakk Dini Kur’an Dili, I, 574)

"Elbette bir kimseyi Allah’ı sever gibi sevmekle, Allah için sevmek arasında büyük fark vardır. Allah için sevmek, O sevdiği için, O’nun rızası için, ‘Seviniz, bu kul sevdiğimdir’ dediği için sevmektir.” (Hamdi Yazır, a.g.e., II, 1076-1079)


haldandoz
< Pardon Rabıta ile mi temizliyorsunuz içinizdeki putları? >

Pardon?? :rolleyes: 🙂


BiLaL HaTTaB
< Bu arada, Allah (cc) muhabbetinizi artırsın. Demek ki isteyince ortak noktalarda buluşulabiliyormuş.. 🙂

Selam ve dua ile.. >
Allah razı olsun.. 🙂


ömerhattab
Bizim pehlivanlıgımız çamura düşenleri bataktan çıkarmak içindir.

seyyid Emir külal(k.s)

Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmek, birbirinden ayırt etmek için bizden önceki seleflerin, Ashab-ı Kiram’ın hal ve hareketlerini öğrenmemiz lazımdır. Bunları öğrendiğimiz zaman, hem kendi noksanlığımız, hem de diğer mü’min kardeşlerimizin noksanları meydana çıkar.
Seyda MUHAMMED konyevi


abdullah62
Bilal hattab ve Ömer hattab arınızdaki söz düellosunu takip ettim.Ama sonucun ne olduğunu yazmamışsınız.Umarım Rabbim sizleri razı olduğu bir noktada buluşturmuştur.Allah cc nin razı olduğu nokta kolaycılığa,nefsani tevillere kaçmadan dininin hükümlerinin diri tutulduğu noktadır inş.Bu da insan oğlunun yaratılış gayesi olan ve yeryüzünde hakim kılınmasını emrettiği kelime tevhidi olan LAİLAHE İLLALLAH ı yaşamak ve yaşatmakla olacaktır.Birde ömer hattab a hatırlatmak istediğim bir nokta var.Bir baksın bakalım içinde yaşadığımız küfür sisteminin cahili kanunları kimleri mahkum ediyor ve kimleri tehdit görüyor ve en acı verenide kimleri destekliyor?Bu soruların cevabı bazı hakikatleri görmesine vesile olacaktır inş.


aziz83
‘Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi istedim ve mahlûkatı yarattım’ (bk. Keşfu’l-hafâ, II, 132, hadis: 2016)hadisine karşı iti-razlar var. Bu itirazlara nasıl cevap verebiliriz?

Tasavvuf çevrelerinde, âlemin yaratılışı ile ilgili konuları îzâh sadedinde rivâyet edilen bu hadise başta İbn Teymiye olmak üzere bir takım ilim ve hadis ricâlinin karşı çıktığı ve uydurma olduğunu söyledikleri bilinmektedir. Ancak bu sözün Kur’an’daki: ‘Ben insanları ve cinleri bana kulluk etsinler diye yarattım.’ âyetine uygun düştüğünü öne süren Aliyyü’l-Kâri gibi âlimler de eksik değildir. Aliyyü’l-Kâri hadisin bu âyete uygunluğunu îzâh ederken âyette geçen ‘bana kuluk etsinler’ ibâresini İbn Abbâs’ın ‘beni tanısınlar’ şeklinde tefsir ettiğini delil göstermektedir (bk. Keşfu’l-Hafâ, II, 132). İbn Teymiye’nin müteşeddid ulemâdan olduğu özellikle tasavvufî konulardaki rivâyetlere karşı titizlik gösterdiği mâlûmdur. Aliyyü’l-Kâri de müteşeddid âlimlerden sayıldığı halde hadisin mânâsını kabûl etmek sûretiyle işin önünü açmıştır.
Tasavvuf ehlinin hadislere bakışı ve hadisleri nakledip kullanmadaki usulleri hadisçilerin usûlüne benzemez. Hadisçiler hadisleri bir eczâcı titizliği ile senedleri ve mânâları ile naklederler. Çünkü işleri budur. Sûfiler ve diğer ilim erbâbı ise kendi ilimlerini alâkadar eden rivâyetlerle ilgilenirler. Onlardan hadisçilerin rivâyet titizliği beklenmez. Onları alâkadar eden mânâdır, mânânın Kur’an muhtevâsına uygunluğudur. Bu uygunluğu gördükten sonra gerisi o kadar önemli değildir. İman bir tanıma (ma’rifet) ve sevme (muhabbet) işidir. Kulluk tanıma ile başlar, sevme ile gelişir. Allah Teâlâ kendi sıfatlarını ızhâr etmek istediği için varlık âlemini yaratmıştır. Binâenaleyh âlemin varlığında bir sevgi, devamında da bir sevgi ve câzibe vardır. Meseleye bu açıdan bakıldığında hadisin anlamı doğrudur. Ama illâ hadis kaynaklarından delil isteniyorsa onu bulmak zordur. Herhalde bu zorluktan dolayı olsa gerek ki Bursalı İsmâil Hakkı Kenz-i Mahfî adlı risâlesinde bu sözün mükâşefe ehlince sahih kabûl edildiğini belirtmektedir.

ALTINOLUK – TASAVVUF


aziz83
Sınırsız hamd, sayısız şükür, ebedî, senâ tek ve benzersiz olan Allah’a olsun. O, âlemlerin her işini, ezelî ilmiyle takdir edip, belirlemiştir. Cihanın görüntülerini, bitmez feyziyle tertip edip, tespit eylemiştir. Cihanın gül bahçesini, insan gülünün kokusuyla süslemiştir.

Bütün cihanı insan için, insanı da kendisinin bilinmesi için var edip; eşyanın hakikatiyle mânâların inceliklerini hep insanda toplayıp, ortaya çıkarmıştır. İnsan ruhunu, "Câmi" ismine sûret yapmış, onu emânetlerin yüklenicisi ve sırların mahalli kılmıştır. Alemin bütününde olan nice bin hikmetine, âlimleri vâkıf eylemiştir. Cihan kitabının her bir harfinden, marifetinin belirtilerini mütalaa edenleri ârif eyleyip, gönül âlemine dalan kullarını, kendi huzurundaki Kâbe’de ibadet edici eylemiştir.

Salavatların en faziletlisi, tahiyyatların en mükemmeli, teslimatların en güzeli, kâinatı efendisi, yaratıkların en şereflisi, varlıkların hülasası Peygamberimiz aleyhissalatüvesselam hazretlerinin en büyük ismine ve akl-i evvel olan en mükemmel ruhuna olsun ki;

O, "Sen olmasaydın, sen olmasaydın felekleri yaratmazdım," hitabıyle yüceltilmiştir. O, halkı cehalet karanlıklarından, hidayet nurlarına çıkarmıştır. Kendi nefsini bilen ümmeti, Hak bilgisini bulmuştur. Selam ve hürmet onun ashabına olsu ki, onlar, sözlerinde, işlerinde, imanlarında ve ahlakın her hususunda ona uyup, iman nuru ve irfan huzuruyla gönülleri dolmuştur. Allah’ın rızası, hepsinin üzerine olsun.

Bu hakir ve hakiki fakir İbrahim Hakkı, bu kitabı, aziz ve şerif mahdumu Seyyit Ahmet Naîmî için kaleme alıp, ona hitap eder ki: Allah, seni her iki cihanda aziz etsin. Öncelikle malum olsun ki, Hak Teala iki cihanı insanoğulları için ve insanoğullarını da ancak kendisini tanımaları için yarattığını cümleye duyurmuştur.

Nitekim lûtuf ve keremiyle: "Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi sevdim ve beni tanımaları için varlıkları yarattım," buyurmuştur. Şu halde âlemin ve insanın yaratılmasından nihaî maksat ve yüce istek, Mevla’nın bilinmesidir. Bu ebedî devlet ve tükenmez saadet, her şeyden öncedir. Ancak bu, nefsini bilmeye bağlı olup, nefsini bilmek de bedeni bilmeye dayanır. Bedenin bilinmesi, âlemin bilinmesiyle olur.

Alemin bilinmesi ise hakiki ilimlerledir.Bu sebepden dolayı bir miktar astronomi ve felsefeden alıp toplayarak, bir miktar anatomi ilminden devşirip seçerek, bir miktar da kalb ilmi ve irfandan iktibas edip ele alarak, bu güzel kitabı, Türk diline tercüme edip, bir mukaddime, üç kitap ve bir sonuç üzere telif ve tasnif ettim.

Mukaddimesi, genil İslam bilgisi, dünya ve ahiret âlemlerinin özetidir. (Erzurumlu İbrahim Hakkı)


ben bir hazineydim bilinmek istedim, ben gizli bir hazineydim, ben gizli bir hazineydim bilinmek istedim

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();