Vaaz: Yemin Ve Kefaretleri
mumsema
Yemin Ve Kefaretleri
I. Konunun Planı
A.Yeminin Mahiyeti ve Meşruiyeti
B.Kendisiyle Yemin Edilenler Ve Kendisiyle Yemin Edilmesi Yasak Olanlar
C.Bir Kimsenin Hakkını, Yemin İle Ele Geçirmek
D.Yalan Yere Yemin Büyük Günahlardandır
E.Doğru Bile Olsa Alış Verişte Yemin Mekruhtur
F.Yemini Bozmak
G.Yemin’in Çeşitleri
a. Boş Yemin (Yemin-i lağv)
b.Yalan Yemin (Yemin-i Gâmus)
c. Söz Yemini (Yemin-i Mün’akide)
F.Yemin Keffareti
II. Konunun Açılımı ve İşlenişi
Yeminin mahiyeti, meşruiyeti ve dindeki yeri anlatılır. Yeminin Müslümanın hayatında önemli bir yeri olduğu, dili yemine alıştırmamaya özen gösterilmesi gerektiği ve yalan yere yemin etmenin büyük günahlardan olduğu vurgulanır. Kendisiyle yemin edilenler ve yemin edilmesi yasak olanlar açıklanır. Doğru bile olsa alış-verişte yemin etmekten sakınmanın gerektiği belirtilir.Yemin’in Çeşitleri ve sırayla: Boş Yemin (Yemin-i lağv) , Yalan Yemin (Yemin-i Gâmus) ve Söz Yemini (Yemin-i Mün’akide) üzerinde durulur.Yemin Keffareti ile konu sonlandırılır.
III. Konunun Özet Sunumu
Sözlükte kuvvet, sağ taraf, sağ el, and içmek, kasem gibi anlamlara gelen yemîn, dinî bir kavram olarak, bir kimsenin Allâh’ın adını veya sıfatını zikrederek sözünü kuvvetlendirmesi demektir. Yemin, sözü kuvvetlendirmesi ve yalan yere yeminin büyük günah olması sebebiyle mahkemelerde başka bir delil bulunmadığında delil olarak kabul edilmiştir.
Kur’ân-ı Kerim’de yalan yere yeminin, Allah’ın gazabına uğramış olanların niteliklerinden sayılması ve özellikle kafirlerin ve münafıkların yalan yere yaptıkları yeminlere örnekler verilerek yaptıkları bu hareketin çirkinliğinin ortaya konması, bunun ne derece büyük bir vebal olduğunu göstermektedir.
Yeminin bazı şeylere siper yapılması Kur’ân-ı Kerim’de yerilmektedir. Mesela kötü bir malı satabilmek için yemini kalkan yapmak asla tasvip edilemez. Hatta doğru bile olsa, alış veriş yaparken yemin etmemelidir!
Sözün kuvvetlendirilmesi için Allâh’ın adı veya sıfatı anılarak yapılan yemin üç çeşittir: Yemîn-i lağv, yemîn-i gamûs ve yemîn-i mün’akide.
Yemîn-i lağv; bir şeyin öyle olduğu zannedilerek veya ağız alışkanlığıyla yapılan yemindir. Kişinin birini görmediği halde gördüğünü zannederek vAllahi gördüm demesi böyledir. Ayrıca sözünü kuvvetlendirme niyeti bulunmaksızın, yemin kastı olmaksızın yemin sözlerini söylemek de yemîn-i lağv olarak kabul edilmiştir. Bu şekilde yapılan yeminden dolayı keffaret gerekmez. Kur’an-ı Kerîm’de, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerden dolayı sorumlu tutulmayacağı bildirilmiştir (Bakara 2/225; Mâide 5/89). Bununla birlikte, ağız alışkanlığıyla konuşurken ikide bir yemin edenlerin bu alışkanlıklarından vaz geçmek için çalışmaları gerekir.
Yemîn-i gamûs; geçmiş zamanda meydana gelmeyen bir işin olduğuna veya yapılan bir şeyin olmadığına bilerek yalan yere yemin etmektir. Bu yemin büyük günah olup, sahibini günaha daldırdığı için bu isim verilmiştir. Bilerek ve Allâh’ın adını anarak yalan yere yapılan yeminin bağışlanması için keffaret yeterli olmadığından; keffâret vacip kılınmamıştır. Gamûs yemîni yapan kimsenin gerçekten pişman olarak ve bir daha böyle bir hataya düşmemek üzere Allah’tan af dilemesi gerekir. Yalan yere yaptığı yemin sebebiyle başkasının hakkının zayi olmasına sebep oldu ise, bu zararı tazmîn edip onlardan helallik istemelidir.
Yemîn-i mün’akide; mümkün olan ve geleceğe ait bir şeyi yapmak veya yapmamak üzere yapılan yemindir. Bir kimsenin şu işi yapacağım veya yapmayacağım diye yemin etmesi böyledir. Yeminin sahih olması için yemin edenin akıllı, buluğ çağına erişmiş ve müslüman olması gerekir. Ayrıca bu sözüyle yemini kastetmiş olmalıdır. Bunun yanında yeminin Allâh’ın isimlerinden biriyle veya O’nun sıfatlarıyla yapılmış olması gerekir. Allâh ve sıfatları dışında başka şeylere yapılan yemin, bu yemin kapsamına girmez.
Bu yemin ileride yapılacak bir işe Allâh’ın şahit tutulması olduğundan, yerine getirilmelidir. Yerine getirilmemesi halinde yemin bozulmuş olur; keffâret ödenmesi gerekir.
Yemînin keffâreti ise, on fakiri doyurmak veya giydirmek ya da köle azât etmektir. Buna gücü yetmeyen kimse üç gün peşpeşe oruç tutar. Yüce Allâh, Allâh sizi kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı değil, fakat kalplerinizin kastettiği yeminlerden dolay sorumlu tutar. Yemînin keffâreti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on fakiri yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle âzât etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yemininizin keffâreti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allâh size böylece ayetlerini açıklıyor. buyurmaktadır (Mâide 5/89).
Farz veya vacip olan bir şeyi yapmamaya; haram ve günah olan bir şeyi yapmaya edilen yeminin yerine getirilmeyip keffâret verilmesi gerekir. Mendûb olan bir şeyi yapmamaya veya mekrûh olan bir şeyi yapmaya yemin eden kimsenin yeminini bozup keffâret vermesi daha uygundur. Mubah konularda yapılan yeminlerde ise, yeminin bozulmaması gerekir. Şayet yeminini bozar ise keffâret vermesi gerekir. Yeminin bilerek veya unutarak ya da baskı altında bozulması arasında fark yoktur; keffâret verilmesi gerekir.
IV. Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Ayetler
وَلاَ تَتَّخِذُواْ أَيْمَانَكُمْ دَخَلاً بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُواْ الْسُّوءَ بِمَا صَدَدتُّمْ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Yeminlerinizi aranızda hile ve fesat sebebi yapmayın. Sonra sağlamca bastıktan sonra ayak(larınız) kayar da Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı tadarsınız. (Ahirette de) sizin için büyük bir azap vardır .[1]
لاَ يُؤَاخِذُكُمُ اللّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَـكِن يُؤَاخِذُكُم بِمَا عَقَّدتُّمُ الأَيْمَانَ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ ذَلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ وَاحْفَظُواْ أَيْمَانَكُمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkanı) bulamazsa onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz . [2]
Konu ile ilgili faydalanılabilecek diğer ayetler ise şunlardır: Bakara, 2/224-225; Âl-i İmran, 3/77; Maide, 5/89; Nahl, 16/92-96; Mücadele, 58/14-17; Münafikun, 63/1-2; Tahrim, 66/1-2; Kalem, 68/1-12.
V. Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Hadisler
عن ابن عبّاس رَضِيَ اللّهُ عَنهما:قَالَ رَسُولُ اللّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم لِرَجُلٍ حَلَّفَهُ: احْلِفْ بِاللّهِ الّذِي َلا إلهَ إَّلا هُوَ مَالَهُ عِنْدَكَ شَيْءٌ، يَعْنِي لِلْمُدَّعِي
İbnu Abbas (r. anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v.) yemin teklif ettiği bir kimseye şöyle söyledi: "Haydi! Kendinden başka ilah olmayan Allah’a kasem ederek o kimsenin yani iddia sahibinin sende hiçbir şeyi olmadığına yemin et!" [3]
عن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: سَمِعَ رَسُولُ اللّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنه يَحْلِفُ بِأبِيهِ، فقَالَ: إنَّ اللّهَ يَنْهَاكُمْ أنْ تَحْلِفُوا بِآبآئِكُمْ، فَمَنْ كَانَ حَالِفاً فَلْيَحْلِفْ بِاللّهِ أوْ لِيَصْمُتْ
İbnu Ömer (r.anhümâ) anlatıyor: Resulullah (s.a.v.), Hz. Ömer (r.a.)’in, babasını zikrederek yemin ettiğini işitmişti: "Allah Teala hazretleri, sizleri babanızı zikrederek yemin etmekten nehyetti. Öyleyse kim yemin edecekse Allah’a yemin etsin veya sussun" buyurdu.[4]
وعن بريدة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ اللّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: مَنْ حَلَفَ فَقَالَ: إنِّي بَرِئٌ مِنَ اﻻِﺳﻼﻢ فَإنْ كَانَ كَاذِباً فَهُوَ كَمَا قَالَ. وَإنْ كَانَ صَادِقاً فَلَنْ يَرْجِعَ إلى اﻻِﺳﻼﻢ سَالِماً
Büreyde (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Kim yemin eder ve "…İslam’dan berî olayım!" derse, eğer sözünde yalancı ise, dediği gibi olur, yalancı değil de gerçeği söylemişse İslam’a salim olarak dönemeyecektir."[5]
وعن إياس بن ثعلبة الحارثي رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: مَنِ اقتَطَعَ حَقَّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ بِيَمِينِهِ فَقَدْ أوْجَبَ لَهُ النَّارَ، وَحَرَّمَ اللّهُ تَعالى عَلَيْهِ الْجَنَّةِ. قَالُوا: وَلَوْ شَيْئاً يَسِيراً يَا رَسُولَ اللّهِ؟ قَالَ: وَلَوْ كَانَ قَضِيباً مِنْ أرَاكٍ
İyas İbnu Sa’lebe el-Hârisî (radıyAllahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim Müslüman bir kimsenin hakkını, yemini ile ele geçirirse artık onun için cehennem vacib olmuştur. Allah Teala ona cenneti de mutlaka haram kılmıştır." "Ey Allah’ın Resulü! Az bir şey olsa da mı?" diye sormuşlardı. "Misvak ağacından bir çubuk bile olsa!" cevabını verdi."[6]
قَالَ رَسُولُ اللّهُ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: مَنْ حَلَفَ عَلى مَالِ امْرِءٍ مُسْلِمٍ بِغَيْرِ حَقِّهِ لَقِىَ اللّهَ تَعَالَى وَهُوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ
"Resulullah: "Kim Müslüman bir kimsenin malı hakkında yalan yere yemin ederse, (Kıyamet günü) Allah’la karşılaştığında O’nu kendisine karşı gadablanmış bulur!" buyurdular.[7]
عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، عَنِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ " الْكَبَائِرُ الإِشْرَاكُ بِاللَّهِ، وَعُقُوقُ الْوَالِدَيْنِ، وَقَتْلُ النَّفْسِ، وَالْيَمِينُ الْغَمُوسُ "
Abdullah İbni Amr İbni Âs (r Anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre Nebî (s.a.v.) şöyle buyurdu:"Büyük günahlar şunlardır: Allah’a ortak koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek, haksız yere bir kimseyi öldürmek ve yalan yere yemin etmek."[8]
قَالَ رَسُولُ اللّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: مَنْ حَلَفَ عَلى يَمِينٍ مصْبُورَةٍ كَاذِباً فَلَيَتَبَوَّأْ بِوَجْهِهِ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ.
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim, (mahkeme gereği, yapması icabeden) bir yeminde yalan yere yemin ederse bu yemini sebebiyle cehennemdeki yerini hazırlamış olur".[9]
قَالَ رَسُولُ اللّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: قَالَاللّهُ تَعَالَى: ﺛﻼثَةٌ أنَا خَصْمُهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ: رَجُلٌ أعْطَى بِي ثُمَّ غَدَرَ، وَرَجُلٌ بَاعَ حُرّاً فَأكَلَ ثَمَنَهُ، وَرَجُلٌ اسْتَأجَرَ أجِيراً فَاسْتَوُفَى مِنْهُ وَلَمْ يُعْطِهِ أجْرَهُ
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri dedi: "Üç kişi vardır, kıyamet günü ben onların hasmıyım: "Benim adıma (yemin) edip sonra gadreden kimse, hür bir kimseyi satıp parasını yiyen kimse, bir işçiyi ücretle tutup çalıştırdığı halde, ücretini vermeyen kimse".[10]
إِنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ ـ رضى الله عنه ـ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُول" الْحَلِفُ مُنَفِّقَةٌ لِلسِّلْعَةِ مُمْحِقَةٌ لِلْبَرَكَةِ "
Ebû Hüreyre (.ra.) Resûlullah (s.a.v.)’i şöyle buyururken işittim dedi: "Yemin, malın sürümünü artırır; fakat kazancın bereketini giderir. "[11]
قَالَ رَسُولُ اللّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: مَنْ حَلَفَ عَلى يَمِينٍ فَرَأى غَيْرَهَا خَيْراً مِنْهَا فَلْيُكَفِّرْ عَنْ يَمِينِهِ وَلْيَفْعَلِ الّذِى هُوَ خَيْرٌ مِنْه
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Kim bir şey hususunda yemin eder, sonra da hilafını daha hayırlı görürse, derhal kefâret vererek yemininden vazgeçsin ve yemin ettiği husustan daha hayırlı olanı yapsın".[12]
VI. Yararlanılabilecek Bazı Kaynaklar
1. D.İ.B.Yayını, Kur’an Yolu, I-IV, İlgili ayetlerin tefsiri.
2. Canan, Prof Dr. İbrahim, Kütüb-ü Sitte Muh. Terc. Ve Şerhi, VI, 285-366, Akçağ Yayınları, Ankara 1987.
3. TDV, İSAM, İlmihal, II, 25-27.
[1] Nahl,16/94.
[2] Maide, 5/89.
[3] Ebu Davud, Akdiye, 24, (IV, 41)
[4] Buhari, Eyman, 4, (VII,221); Müslim, Eyman, 1,(II,1266)
[5] Ebu Davud, Eyman, 9, (III, 574); Nesâî, Eyman, 8, (VII, 6)
[6] Müslim, İman, 61, (I,122)
[7] Buharî, Eyman ve’n-nüzür, 17, (VII, 1228); Müslim, İman, 36, (I,90)
[8] Buhârî, Eymân, 16, (VII, 228)
[9] Ebu Davud, Eyman , 1, (III, 564)
[10] Buharî, Büyû, 106, (III, 41)
[11] Buhârî, Büyû’, 26, (III,12); Müslim, Müsâkât, 27,(II,1228).
[12] Müslim, Eymân, 3 (II, 1272); Tirmizî, Eymân, 6, (IV, 107)
Cevap: Vaaz: Yemin Ve Kefaretleri
Hoca
YEMIN KEFFARETI
Mü`akide yemininin hangi türünden olursa olsun bozulması, keffareti gerektirir. Normalde keffaret yemin bozulduktan sonra ödenir. Yemin bozulduktan sonra ödenen kefaretin mûteber olduğu konusunda ulema arasında hiç bir ihtilaf yoktur. Ancak önce kefaretin ödenip sonra yeminin bozulması durumunda bu kefaretin yeterli olup olmayacağı tartışmalıdır. Hanefilere göre, keffaret ister malla, ister oruçla ödensin mutlaka yemin bozulduktan sonra ödenmelidir. Bozulmadan önce ödenmesi caiz değildir. Şafiilere göre keffaret malla ödenecekse yemin bozulmadan önce de ödenebilir. Hanbelî ve Mâlikîlere göre kefaretin ister malla ister oruçla, yemin bozulmadan önce de sonra da ödenmesi caizdir.
Yemin edilmeden önce keffaret ödenip daha sonra yemin edilmesi ve bozulması durumunda bu keffaret mûteber değildir. Bu konuda hiçbir görüş ayrılığı yoktur (Kâsânî, a.g.e., III,18; Ibn Kudâme, a.g.e., XI, 223-226; Şevkânî, Neylü`l-Evtar VIII, 268, 269; Necati Yeniel-Hüseyin Kayapınar, a.g.e., XII, 237, 138).
Yemin keffareti; gücü yeterse bir köle azad etmek veya on fakiri sabahlı akşamlı doyurmak ya da on fakiri alışılmış biçimde giydirmektir. Kişi bu üçü arasında muhayyerdir. Ama bunlara gücü yetmezse,peşi peşine üç gün oruç tutar. Orucun arası hayız dahil hiç bir özür sebebiyle kesilmez, kesilmesi halinde yeniden başlanmalıdır. Yemin kefaretinin gereği ve bu şekilde ödeneceği Kur`ân-ı Kerîm`le sabittir. Ve âyet gayet nettir. (Bkz. Maide, 5/89). Onun için konu ile ilgili görüş farklılığı yoktur.
Yazar: İslam Fıkhı Ansiklopedisi
yemin hakkında vaaz, yemin çeşitleri ve kefareti, yemin çeşitleri ve kefaretleri