Bİat (beyat) Nedir? İslamda Biat Kavramı

Bİat (bey’at) Nedir? İslamda Biat Kavramı

yumna
BİAT (BEY’AT) Hakkında Ansiklopedik Bilgi

a-Biat Nedir?
‘Biat’in aslı, satmak, satın almak anlamina gelen bey’ masdarıdır.
‘Biat’, yöneticiliği birine vermek, bir kimsenin yöneticiliğini benimsemek demektir.
Kavram olarak ‘biat’, müslümanların devlet başkanını (veliyyü’l emr’i) seçme, belirleme ve İslâmí hükümlere uygun işlerde ona bağlılık göstermedir. Müslümanların içerisinden çıkan ehl-i hal ve’l akd (müslümanların işlerini görmek üzere seçilen yetkili şûra-danışma topluluğu ) tarafından tesbit edilen bir imama (halifeye ) itaat ve bağlılık sözüdür.
‘Bey”, yani alım-satım bir değer karşılığında bir değeri vermek demektir. Araplar önceden alış-verişlerde yaptıkları satış akdini (anlaşmayı) kuvvetlendirmek üzere el sıkışırlardı.
Buradan hareketle, müslümanlar da bir başkan seçerken el sıkışma örneğini almışlar ve aralarındaki benzerlikten dolayı buna da ‘biat- bey’at’ demişlerdir. Sorumlu başkanı seçme konusunda yönetilenler haklarını seçtikleri kişiye, seçilen kişi de onların hakkına ve Allah’ın koyduğu sınırlara uymak şartıyla bunun karşılığını yönetilenlere, yani biat edenlere verir.
Bu tıpkı rıza ile bir mal alım-satımındaki anlaşma gibidir. Bir taraf kendi isteği ile, yönetim emanetini hakka-hukuka uyma şartıyla biat ettiği kimseye verir ve ona bağlı kalacağını ilan eder. Kendisine biat edilen de biat edenleri Allah’ın hükümleri doğrultusunda yöneteceğine söz verir.

b-Biat’ın Bağlayıcığı:
Peygamberimiz (sav) müslümanların hoşlarına gitse de gitmese de, kendilerinden olan, yani Allah’ın hükmüyle hükmeden emir sahiplerine, yani yönetim işinin kendilerine biat ile verildiği yöneticilere itaat etmek zorunda olduklarını, ancak onlar günâh olan bir şeyi emrederlerse onlara itaat etmenin gerekmediğini söylüyor. (Buhari. Ahkâm/4, 9/78-79)
Allah’a isyan olan bir konuda hiç kimseye itaat edilmez, itaat ancak ma’ruf’tadır, yani dinin ve aklın güzel gördüğü işlerdedir. (Müslim, İmare/39, Hadis no: 1840, 3/1469. Ebu Davud, Cihad/Hadis no: 2625-2626, 3/40. Íbni Mace, Cihad/40, Hadis no: 2864, 2/955)
Biat aslında müslümanların peygamber aracılığıyla Allah (cc) ile yaptıkları bir alış-veriştir. Nitekim Kur’an Allah’ın (cc) müminlerin mallarını ve canlarını Cennet karşılığı satın aldığını haber veriyor. (9 Tevbe/111) Burada biat kelimesinin kökü olan bey’ fiilinin kullanılması dikkat çekicidir.
Peygamberimiz (sav) Hicret’ten önce Medineli müslümanlardan Akabe denilen yerde, yine bazı önemli siyasí ve diní olaylar öncesinde sahabelerden biat almıştır. Avf ibni Malik el- Escaí (ra) diyor ki:
Biz bir keresinde Hz. Peygamberin (sav) huzurunda yedi, sekiz veya dokuz kişiydik. ‘Allah’ın elçisine biat etmiyor musunuz?’ dedi. Ellerimizi uzatarak;
‘-Hangi şartlara uymak üzere biat edeceğiz ey Allah’ın elçisi ?’ dedik. Buyurdu ki:
-Allah’a ibadet etmek ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmamak, beş vakit namazı kılmak, (verilen emirlere) kulak verip itaat etmek üzere (biat edin). Bu sırada kulağımıza fısıldayarak ‘halktan bir şey istemeyin’ diye buyurdu (Müslim, Zekât/108, Hadis no: 1043, 2/721. İbni Mace, Cihad/41, Hadis no: 2867, 2/957. Ebu Davud, Zekât/Hadis no: 1642, 2/121)
Peygamberimiz zamanında biat, daha çok O’na ve O’nun tebliğ ettiği diní hükümlere itaat şeklinde gerçekleşiyordu. Şüphesiz Peygamber’e biat etmek, hem O’nun pergamberliğini kabul etmek, hem tebliğ ettiklerine uymak, hem de O’nun o günkü şartlarda verdiği emirlere kesinlikle karşı gelmemek anlamını taşıyordu. Kur’an şöyle diyor:
Allah’a ve Onun Rasûlüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra korku ile zayıflığa düşersiniz, rüzgârınız (kesilip) gider. Bir de sabredip-katlanın. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (8Enfal/46)
Mü’minlerin bu itaatini somut bir şekilde görülmesi için, Peygamber onlardan zaman zaman biat alırdı. Nitekim Akabe ve Rıdvan biatları bu konuda oldukça meşhurdur. Akabe biatları Hicretten önce Medineli müslümanlarla yapılmıştı . Daha sonradan Ensar adını alacak olan bu müslümanlar, Peygamberimize itaat edeceklerine, İslâmın emirlerini dinleyeceklerine, Peygamberi koruyacaklarına, bu konuda gerekli yardımı yapacaklarına söz vererek biat etmişlerdi. Bu biatlardan sonra Hicret gerçekleşti. İslâm Medine’de siyasí bir güç oldu ve çevreye daha rahat yayılmaya başladı. Akabe biatları, Medineli müslümanların o günkü şartlar içerisinde son derece tehlikeli, riskli bir tercihleriydi. Onlar bunu göze aldılar ve karşılığında Cennetti hak ettiler.
Rıdvan biatı da son derece önemli bir olaydır. Peygamberimiz (sav) Hicretin altıncı yılında sahebelerle beraber Kâbe’yi ziyaret etmek üzere silahsız olarak yola çıktı. Ancak Mekkeliler O’nu Mekke’ye sokmamaya ve müslümanlarla savaşmaya karar aldılar. Bunun üzerine Peyganberimiz (sav) sahabelerden yeniden biat aldı. Onlar Allah için gerekirse savaşacaklardı, ölüm olsa geriye dönmeyeceklerdi. Savaş silahlarına sahip olmamalarına rağmen İslâm uğruna, Peygamberi korumak için her şeyi yapmaya söz vermişlerdi.
Kur’an, Rıdvan biatına katılanları şöyle övüyor:
Andolsun, Allah sana o ağacın altında biat ederlerken mü’minlerden razı olmuştur, kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine sekine (güven duygusu ve huzur) indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak vermiştir. (48 Fetih/18)
Bu fetih, Fetih Sûresine adını veren Mekke’nin fethinden başkası değildi.
Peygamber’e Rıdvan ağacının altında veya başka yerlerde biat edenler aslında Allah’a biat ediyorlardı. Çünkü Hz. Muhammed (sav) bir peygamberdi, insanları Allah’a davet ediyordu ve kendi başına bir iş yapmıyordu. Bunu Kur’an açık bir biçimde vurguluyor. Peygamber’e biat edenler Allah’a biat etmiş olurlar. Kim verdiği sözden cayarsa, yani biatini bozarsa kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah’a verdiği sözde durursa, o büyük bir ecir (sevap) alır. (48 Fetih/10)
Peygamber (sav) mü’minlerden biat aldığı gibi, mü’minlerin işlerini yürütmekle ve Allah’ın hudutlarını (koyduğu hükümleri) uygulamakla görevli ulu’l emr, bir başka deyişle velüyyü’l emr (müslüman yetki sahibi ) de, müslümanlardan Allah’ın hükümleri doğrultusunda onların işlerini yerine getirmek üzere biat alır. Müslümanların, din ve dünya işlerini yürütmek, Allah’ın hudutlarını uygulamak, müslümanların çıkarını ve İslâm vatanını korumak, mazlumlara yardım etmek ve zalimlerin zulmünü önlemek üzere aralarında uygun bir başkan seçmeleri gerekir. Bunun Íslâmí bir görev olduğu noktasında söz birliği bulunmaktadır. Bu yetkili kimseye imam, halife, başkan, veliyyü’l emr ya da emiru’l mü’minin denilmesi yalnızca bir nitelemedir.
Müslümanların işlerini görmek üzere kendisine biat edilen başkan, ümmetin serbest seçimi ile göreve gelir. Bu biat işinde karşılıklı rıza esastır. Tıpkı alış-verişte olduğu gibi. Zorla ve dayatma ile alınan biatler geçersizdir, bir faydası da yoktur.
Biat olayı, biat edenleri bağlar ve onlara bazı sorumluluklar yükler. Seçilen yetkili kişilere İslâma aykırı olmayan konularda itaat etmek gerekir. Biat ettikten sonra haklı bir gerekçe olmadan onlara karşı gelmek, onların tutarlı ve adaletli yönetimlerine keyfi tutumlarla isyan etmek, toplumda kargaşa doğurur ve zulme sebep olur.

c-Biat’ın Kapsamı:
Kendisine biat edilen kimse bu işe uygun olmalı. Yani onda İslâma göre yönetici sıfatları olmalı, veliyyü’l emr şartlarını taşımalıdır. Bu konuda baskı, hile ve adam kayırma gibi yöntemler geçersizdir. Veliyyü’l emr olma hakkı güçlünün, daha çok propaganda yapanın, daha zengin olanın, ya da belli bir kesimin değil; gerekli şartları taşıyan ve ümmetin biatle tasvibini almış, onların yetki verdiği kimselerindir. Yeterli şartları taşımayan kimselerin iş başına gelmesiyle insanlar zarar görür, haklar sahibine ulaşmaz ve insanların muhtaç olduğu hizmetler yapılamaz.
Kendisine biat edilen kimse biatin gereğini yapmazsa, ya da veliyyü’l emr olmanın sıfatlarını kaybederse biat geçersiz olur. Biat edilenler Kur’an’a, Sünnet’e ve toplumun menfeatına uygun iş yaptıkları sürece de biat bozulmaz. Ancak gerekirse biat (bir anlamda seçim) yenilenir. Ümmetin serbest görüşüne yeniden başvurulur. Böylece ümmetin işlerini yürütme hususunda daha yetkin ve daha becerikli kimselerin iş başına gelmeleri sağlanır. İslâmın hakim olduğu yerlerde biatin işleyişi böyledir. Ümmet, yeterli özellikleri taşıyan bir ulu’l emr (imam-veliyyü’l emr) seçme durumundadır.
Müslümanların çoğunlukta olmadığı veya yönetimin müslümanların elinde bulunmadığı yerlerde müslümanlar kendi aralarında bir emir (başkan) seçerek ona biat edebilirler. Böylece hem cemaat olarak dinlerini yaşama imkanını bulurlar, hem de kimliklerini korumaları kolaylaşır. Bir araya gelmenin, birlikte hareket etmenin ve bir başkanın ya da yetkili kılınan kimselerin organizesiyle çalışmanın faydası inkâr edilemez. Birlikler, dernekler, vakıflar ve benzeri teşkilatlanmalar oldukça faydalıdır. Müslümanlar nerede olurlarsa olsunlar, sorunlarını çözmek ve varlıklarını daha sağlıklı bir şekilde korumak için meşru yollara başvurmalı, faydalı organizelerle bir araya gelmeliler. Kendi aralarında sürekli
işleyen biat (seçim) mekanizmasına da işlerlik kazandırmalılar.
Aynı zamanda bir kaç imama (halifeye) biat edilir mi edilmez mi, yani bütün ümmet bir halifeye mi biat etmeli, aynı anda bir kaç imam olabilir mi sorusuna kesin bir cevap verilememiştir. Bir çok İslâm bilginine göre her devirde bir imam (halife) olur. Bazıları da ihtiyaçtan dolayı aynı anda birden fazla imam olabilir demişlerdir. Bunun tarihte bir kaç örneği görülmüştür.
Bugün İslâm alemi parça-parçadır. Bir sömürge dönemi geçirmiştir. Sömürgecilik dönemi bitmesine rağmen, müslümanları yöneten siyasal sistemler sömürgecilerin etkilerinden kurtulamamaktadırlar. Hatta bir kısmı sömürgecilerin işini gören kurumlar, bazı yöneticiler ise sömürgecilerin genel valisi konumundadırlar. Bu bakımdan bugün ‘bütün müslümanlar bir imama biat etmeliler’, iddiası yeniden gözden geçirilmelidir.
Müslüman ülkeler sömürge kültüründen ve bâtıl anlayışların işgalinden tam anlamıyla kurtulduktan sonra, kendi aralarında bir önderlik kurumu oluşturmalılar. Bu önderlik kurumu başlangıçta konsey; ‘ehl-i hal ve’l akd’ görevini yapacak bir kurum şeklinde olabilir. Ya da bütün müslüman ülkeleri tamsil edecek bir meclis şeklinde de olabilir. Bu kurum, konsey veya meclis zaman içerisinde bütün müslümanların kabul edebileceği bir satatüye kavuşturulabilir. Zamanla biat şuuru geliştikçe bu kurumun kişiliğine, ya da bir kişiye müslümanların önderi (imamı) görevi verilir. Böyle bir yöntem bütün müslümanların maslahatı açısından daha gerçekçi görünmektedir.
Bugün müslümanların böyle bir kuruma ihtiyaçları var. Çünkü çıkar ve sömürge savaşını hâlâ sürdüren zenginler ve dünün emperyalistleri, dünya düzeninin bugünkü haliyle devam etmesi istiyorlar. Halbuki bugünkü durum fakir ülkelerin ve özellikle müslüman halkların aleyhinedir.

d-Seçim Olayı ve Biat:
Peygamberimiz zamanında ve O’nun yanında olanlar el tutarak biat ediyorlardı. Tarihi akış içerisinde çeşitli şekillerde biatler olmuştur. Esasen biat, bir kimseyi yönetici olarak onaylamak, ona itaat etmeye söz vermektir. Bunun şekli çok önemli değildir. Öyleyse bugün seçim yoluyla, yani oy kullanarak, veya diğer teknik imkanlar devreye sokularak bu görev yerine getirilebilir.
Biat olayı bir anlamda, bir iş ve vazife için insanlar arasında en uygun, en yetkin olanını hür bir iradeyle seçmek ve ona halkın sorumluluğunu verme işidir. İnsanlar serbest iradesiyle seçtikleri kimselere gönül rızasıyla itaat ederler. Onun hizmetlerinden memnun olurlar. Eksikliklerini fazla görmezler. Böyle bir seçimin, ya da yetkin insanlara görev vermenin faydaları sayılamayacak kadar çok, bu seçimi terketmenin zararları ise sayılamaycak kadar fazladır. Bir iş konusunda serbest iradeye dayalı seçim varsa; orada en iyiyi, en yetkini bulmak mümkün olur. Tayin ve seçim işi bir kişiye veya bir zümreye bırakılırsa, insanlar bir kişinin veya bir zümrenin becerisine, ya da beceriksizliğine mahkûm olurlar. Bunun da pek çok işin aksamasına, pek çok kimsenin kutsanmasına, hatta pek çok yıkıma yol açtığı bilinen bir şeydir.
Bir toplumda, bir teşkilatta, bir cemaata veya herhangi bir yönetimde biatın (seçimin) olmaması; orada işlerin zorlaşması, çözümlerin azalması, fikirlerin donuklaşması anlamina gelir. İnsanlardan kendi işlerine ilişkin karar ve çeşitli konularda seçim ve tercih hakkını almak onlara zulüm yapmanın ötesinde, hem onlara güvenmemek, hem de birilerinin despotluğuna ve tepeden buyurmacılığına onay vermek demektir. Bu aynı zamanda sorumluluktan kaçmak ve kabiliyetlere sınır koymak demektir. Halbuki Rabbimiz (cc), bırakın insanların kendi dünya işleriyle ilgili seçim hakkını vermeyi; dinlerini ve tanrılarını bile (sonucuna katlanmak şartıyla) seçmede onları serbest bırakmıştır.
Biat (seçim) hem güven yenileme, hem iradelerin ve fikirlerin önünü açma, hem de emanatleri emin kişilere teslim etme çabasıdır. Müslümanlar hayatın pek çok alanında biat (seçim) imkanını terkettiler. Yönetim gibi çok ciddi bir emaneti zorbalar ve işin ehli olmayan sultanlar ele geçirdi. Sultanların hakim olduğu beldelerde halkın ve bilginlerin görüşüne değer verilmedi. İnsanlar onların iradelerine, zalim veya adil yönetimlerine katlanmak zorunda kaldı. Bu durum saltanat kavgalarını, fitneleri, hırsları ve rekabetleri artırdı. İslâm âlemi bunun zararlarını çok çekti ve hâlâ da çekmektedir.
(Hatırlatmak gerekir ki biz hakkaniyet ölçülerine uygun biatlerden söz ediyoruz. Günümüzde çeşitli ülkelerde gerçekleştirilen seçimlerdeki ayak oyunlarını, seçim rüşvetlerini, göz boyayıcı propagandaları, göstermelik oy vermeleri kasdetmiyoruz.)
Biat metodu aynı zamanda insanların (özelde mü’minlerin) bir konu üzerinde düşünüp anlaşmalarını, bir araya gelmelerini sağlar. Onların işlerini istişare ile yapmalarına kapı açar. Bu nedenle İslâmın biat metodu üzerinde, kapsamı genişletilerek yeniden düşünülmeli ve iyi degerlendirilmeli.
Tarihte ümmetin velâyetini – halifeliği zorla ele geçiren bazıları, insanlardan kılıç zoruyla biat aldılar. Bazı alimler de buna fetva verdiler, ya da verdirildiler. Bugün ise iş o noktaya vardı ki, bırakın zorla biat alan müslüman birini; İslâma karşı olan, İslâmí olan her şeyi hayata ve kamuya sokmamaya çalışan, böyle bir çabayı suç haline getiren ve asla Allah’ın indirdiği hükümlere yüz vermeyen nicelerine ‘ulul emr-veliyyü’l emr’ diye kayıtsız şartsız itaat edilmekte, onların iş başına gelmeleri için çalışılmakta ve onların verdikleri hükümlerden razı olunmaktadır. Müslümanlar ‘biat’ şuuruyla, kime ve nasıl destek olacaklarını, din ve dünya işlerini kime bırakacaklarını, kamu veâyeti anlamina gelen yönetme yetkisini kime vereceklerini imanlarına uygun bir şekilde bilmek zorundadırlar.
Son olarak Peygamberimizin (sav) biatle ilgili önemli bir hadisini buraya alalım:
Kim (meşru bir yöneticiye) itaatten elini çekerse, Kıyamet günü elinde hiç bir delil olmadan Allah’a kavuşur. Kim de boynunda biat (meşru bir emire bağlı) olmadan ölürse, cahiliyye ölümüyle ölmiş olur. (Müslim, İmare/58, Hadis no: 1851, 3/1476)


Cevap: Bİat (bey’at) Nedir? İslamda Biat Kavramı

Muhammed
Biat (Bey’at) Ne Demektir Kısaca Bilgi

Biat (Bey’at): Ulu’l emre bağlılık sözü vermenin adıdır. Resulullah, önemli dini-siyasi olaylar arefesinde, veya İslamiyeti kabul eden kimselerle ilk defa görüştüğünde biat almıştır. Biat, genelde el sıkışma şeklinde olmuştur. Biatta asıl olan, meşru devlet başkanını tanımak, kendini ona bağlı hissetmek ve bu hissi hayatının sonuna kadar korumaktır. Yoksa, milletin her ferdinin devlet başkanı ile biata fiilen katılması şart değildir.Biat, Hz. Peygamberin vefatından sonra, daha çok siyasi bir karakter kazanmıştır. "İslam devletinde idare edenle, idare edilenler arasında yapılan; seçim veya bağlılık karakteri taşıyan sosyo-politik akit" anlamında kullanılmıştır. (1)

İlk biatlar:
Hz.Peygamber (asm), her vesileyle Allah’ın dinini anlatmaya gayret etmiştir. Hz. İbrahim’in dininden arta kalan ve bir örf şeklinde devam eden hac mevsimi, Resulullah için iyi bir fırsattır. Engellemelere rağmen, hac mevsiminde civardan gelenlere dini tebliğ eder, onları tevhide çağırır. İşte, böyle bir hac mevsiminde, Medine’den gelen 12 kişi Allah’ın dinini kabul ederler. "Allah’a şirk koşmamak, hırsızlık ve zina yapmamak, çocuklarını öldürmemek, namus iftirasında bulunmamak, maruf şeylerde Peygambere isyan etmemek" üzere biat ederler. (2)

Diğer yıl daha kalabalık bir grup halinde gelirler. Resulullah’la buluşurlar. Şu biatı yaparlar:
-Gerekirse savaşacağız.
-Hem dar günümüzde, hem rahat günümüzde; hem hoşumuza giden, hem de gitmeyen halde seni dinleyeceğiz ve itaat edeceğiz.
-Seni kendimize tercih edeceğiz.
-Komutanlarımıza muhalefet etmeyeceğiz.
-Nerede olursak olalım, hakkı söyleyeceğiz.
-Allah yolunda kimsenin ayıplamasından korkmayacağız. (3)

Kaynaklar:
1-Bkz. Cengiz Kallek, T.D.V. İslam Ans. "Biat" md. VI, 120-122
2-İbnu Hişam, II, 75
3-Age. II, 97; İbnu Mace, Cihad, 41


biat ne demek, biat nedir, islamda biat ne demek

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();