El Açıp İsteyeni Sakın Azarlama
Leyli Rana
Dilenmek
Resulullah buyuruyor:
- Dilenmek haramdır, zaruret olmadan dilenmek olmaz.
- Dilenmek, sersefil, fakra düşmüş veya rüsvay edici borca batmış veya elem verici kana bulaşmış insanlar dışında, kimseye caiz değildir.
- Dilenci, at üzerinde gelse bile hakkı vardır.
- Eğer düşkün ve yoksullar yalan söylemeselerdi onları reddeden felah bulmazdı.
Dilenmek üç şeyden dolayı haramdır.
- Fakirliği açığa vurmak, Allah’tan şikayet etmek anlamına gelir. Birisinden bir şey isteyen hizmetçi efendisinden şikayetçi etmiş gibi olur. Ancak zaruretten dolayı ve yakınılmadan istemek haram değildir.
- Kendini aşağı göstermiş olur. Oysa Allah’ın huzurundan başka yerde kendini aşağı göstermiş olması yakışık olmaz. Bundan kurtulmanın çaresi elden geldiğince, dostlarından, akrabalarından ve açık gönüllü kimselerden istemektir. Zira onlar hakaret gözü ile bakmazlar. YTine bu durumda da zaruret olmadan istememek gerekir.
- Dilekte bulunduğu kimseye usanç verir o da gösteriş için vermiş olur. Zira ayıplanmaktan korkar. Bundan kurtulmanın yolu da açıkça değil ima yolu ile istemektir.
Dileneni Azarlamamak
"El açıp isteyeni de sakın azarlama." (Duha:10)
İsteyene gelince, sakın onu koğma. İsteyeni yahut soranı azarlama, yani azarlayarak koğma da lutfet: İhtiyacını gider, yahut yumuşak dille reddet.
- "Mallarında dilenci ve mahrum için bir hak vardır."(Zâriyat, 51/19) âyetinde de buna işaret vardır.
Bununla beraber demişlerdir ki,
- Dilenciyi azarlamanın yasaklanmış olması, istemede ısrar etmediği durumdadır.
- Eğer istemede ısrar eder de yumuşak bir şekilde reddetmek fayda vermezse o vakit azarlamada bir sakınca yoktur
Zira "İnsanlardan yüzsüzlük edip de ısrarla istemezler."(Bakara, 2/273) övgüsü, ısrarın yerildiğini ifade eder. Yerilen bir şey de azarlanmaya değer.
Mal dilencisine istediğini vermeye gücü yeten kimse yumuşak bir şekilde reddedip de bir şey vermediği zaman tehdit edilmemiştir. Oysa ilim soran kimseye ilmi olan kimsenin cevap vermemesi öyle değildir.
Bir hadis-i şerifte:
- "Kendisine bir ilim sorulup da onu gizleyen kimse, ateşten bir gem ile gemlenir." buyrulmuştur.
Yüzsüz, asıldı mı bırakmayan, ısrarlı mal dilencilerini konu dışıdır. Çünkü öğrenmek maksadı olmayarak soranın buraya dahil olmaması gerekir. Fakat ihtiyaç ve maksat, gizli işlerdendir. Görünüşte her hangi bir soru ve istek, bir ihtiyaç mânâsı ifade ettiğinden, bir şey soran veya isteyene ilk anda kötü zan beslemeye hak yoktur. Sualinde ısrarına göre doğru veya yalan söylediği neticesine varılabilir. O halde ister dilenmek ister öğrenmek olsun işin başında hemen azarlanmamalı, istediği verilmezse bile koğulmamalı, incitilmemelidir. Yüzsüzlük ve ısrar etmesi halinde de anlaşılan durumuna göre, layık olan ne ise o şekilde karşılanmalıdır. Zorda kalan ve muhtaç olana, güç yettiği kadar mümkün olan yardım farz derecesine kadar varabilir.
Eğer sual yerilen bir sual ise, derecesine göre kötülükten nehyi gerektirir. O zaman azarlamak yaraşır. Çünkü mümine eziyet vermek de haramdır. Eğer sual övülen bir sual ise, azarlamak ve incitmek mutlak şekilde haram ve yasak olur. Gücü yetenin buna uygun cevap vermesi, nimeti anmış olmak üzere vacip veya mendub olur.
İlim dilenmek genellikle övülmüştür. Bunda, eziyet ve saygısızlık derecesine varmamak şartıyla, ısrarla yalvarmak da güzel görülmüştür. Mal dilenmek ise genellikle yerilmiştir. Ancak başka bir kazanç yolu bulamayan muhtaç için bir izindir. Böylelerine yardımı düşünmek ise gücü yetenler için bir borçtur. Şu halde ihtiyacı olmadan dilenen yerilmiş dilenciler azara layık olduklarından dolayı ikinci görüşte olduğu gibi bu yasaklamaya dahil olmamak gerekirse de, bizzat istemenin kendisi bir ihtiyaç delili olduğu için, herhangi bir dilenciyi aksi sabit olmadıkça azarlamak, yetimi ezmek gibi yasaklanmıştır.
Kaynak:
1) Elmalı Tefsiri Duha:10
2) Kimyayı Saadet
3) Kütüb-i Sitte
Cevap: El Açıp İsteyeni Sakın Azarlama
d_e_n_i_z
Ellerine saglik kardesim paylasitigin için 🙂 Azarlamiycaksin elbet el acani Allah bilir ancak neden el actigini ne derdi oldugunu. En guzeli ama Allahtan istemek ona siginmak. Allah gercekten zorda olanlarin yar ve yardımcısi olsun. 🙁
Yanıt: El Açıp İsteyeni Sakın Azarlama
Leyli Rana
rica ederim kardesim 🙂
Soru: El Açıp İsteyeni Sakın Azarlama
Hoca
DUHA SÜRESİ 9-10.
"Öyleyse sakın öksüze kötü muamele etme ve sakın bir şey isteyeni azarlama! Yalnızca Rabbinin nîmetini anlat.”
Öyleyse ey Peygamberim, sakın yetimi itip kakma. Sakın yetimi üzme. Yoksulu da sakın azarlama. Dikkat ederseniz lütfettiği üç nîmete karşı üç görev sayıyor Rabbimiz. Önce üç nîmetten söz etti. Sen, sizler yetimdiniz de sizi Biz koruyup büyütmedik mi? dedi. Sonra sen peygamberim ve siz hiçbir şey bilmiyordunuz. Kendinizi, çevrenizi, ananızı, babanızı, Rabbinizi, hayatı, ölümü, âhireti, hesabı, kitabı, kulluğu, namazı, orucu, haccı bilmiyordunuz da size vahiy göndererek bütün bunları Biz bildirmedik mi? Kendi bilgimizden bilgi aktararak sizi tüm bu konularda bilgi sahibi yapmadık mı? Sahip olduklarınızı Biz vermedik mi? Elinizi, ayağınızı, gözünüzü, kulağınızı, havanızı, suyunuzu, ayınızı, güneşinizi, dünyanızı, semânızı size Biz vermedik mi? buyurduktan sonra, bu üç nîmeti hatırlattıktan sonra Rabbimiz bunlara karşılık üç sorumluluktan söz ediyor. Yetimi itip kakmayın, isteyen fakiri azarlamayın ve de Rabbinizin nîmetlerini hatırlayıp anın.
Öyleyse yetimi itip kakmayalım. Yetimleri itip kakmayacağız. Yetim, babası olmayan demektir. Henüz buluğ çağına gelmeden babasını kaybetmiş çocuklara yetim denir. Veya babası baba olarak vardır ama her gece eve sarhoş gelip giden çocuklar da yetimdir. Bir evde ananın kocası var, ama akşam eve sallanarak geliyor, sarhoş. Ya da baba akşam eve dükkanı taşıyor. Akşam eve âyet ve hadis ge-tirmiyor. Çocuklarını Allah’la, peygamberle tanıştırmıyor. Kitapla, sünnetle tanıştırmıyor da şöyle kazandığını, böyle topladığını anlatmaya çalışıyor. Çocuklarına güzel bir isim verecekti ama vermiyor. İyi terbiye vermeliyken vermiyor. İşte böyle sarhoş bir babanın çocuğu bir gün karşımıza çıkınca: "Git baban öğretsin!” dememeliyiz. Babası yoktu zaten onun. Zira unutma ki bir zamanlar sen de yetimdin. Siz yetim değil de neydiniz?
Babası ve anası tarafından Kitap ve Sünnetle tanıştırılmamış tüm çocuklar yetimdir. Bizim evdekiler de öyle mi acaba? Yetimleri korumak, kollamak zorundayız. Yetimleri toplumda babalılar, fakirleri de paralılar gibi yaşatmak zorundayız. Bilelim ki yetimlerin doyurulması gereken üç bölgesi vardır: Kafa, kalp ve mide. Kendi çocuklarımız, kendi yetimlerimiz de dahil piyasadaki tüm yetimlerin bu üç bölgelerini doyurmak zorundayız. Kafa Allah’a götürücü bilgiyle doyurulmalı, kalp Allah’a götürücü imanla, mide de Allah’ın helâl kıldığı rızıkla doyurulmalıdır. Karşımızdaki yetimlerin sadece midelerini doyurunca iş bitti zannetmeyelim, onların öteki bölgelerini de doyurmayı sakın ihmal etmeyelim.
Yetimler, babasız kalanlar, babayla beraberken ondan ayrılanlardır. Bir de toplumda ekonomik ve siyasal dayanağı olmayan insanlardır. Öyleyse onların böyle bir destekleri yok diye mallarını yemeye, haklarını gasp etmeye kalkışmamalıyız. Meselâ elinde bizde alacağını belgeleyecek çeki, senedi olmadığı için siyasal bir destekten mahrum olan kimselere, yetimlere borcumuzu ödemeyerek zulmetmeye kalkışmayalım. Allah’ın Resûlü bir hadislerinde şöyle buyurur:
"Ben ve yetime yardım eden kişi cennette işte şöylece beraberiz”
Öyleyse onlarla ilgilenmek, onların durumlarını düzeltmek, onların eğitimleriyle, ahlâklarıyla ilgilenmek, onları ıslah etmek zorundayız. Çünkü yetimler toplumun yanında Allah’ın emanetleridirler. Müslümanların görevi bu emanete emanet sahibi olan Allah’ın istediği biçimde davranmaktır. Onların mallarını kendi mallarımızın içine katarak, onların da kazanmalarını sağlamak, onların işleriyle ilgilenmek zorundayız, çünkü onlar bizim din kardeşlerimizdir.
Bir de yetim, Kur’an’da dünyada tek olan "Dürr-i yetim” olan Hz. Muhammed (a.s) için kullanılır. Öyle kerîm bir yetim ki, onun eşi ve benzeri yoktur onun. İşte böyle tek olanı da itip kakmayın. Yetimlerin en güzeline değer vermezlik yapmayın. Yetimin sözleriyle il-gilenmezlik yapmayın. Yetimin sünnetiyle ilgilerinizi kesmeye kalkış-mayın. Yetimin hayat programına ilgisiz kalmayın. Bir zamanlar Mekke’de, Rasûlullah çevresini Allah’a imana çağırıyordu, "olmaz” diyor-lardı. "Allah’a iman edin” diyordu, "geç” diyorlardı. "Tesettür” diyordu, "geç” diyorlardı. "Namaz, namus, iffet” diyordu, "geç” diyorlardı. Şimdi sizler de ey Müslümanlar aynen onların yaptıkları gibi yetimi itip kakmaya, yetimin çağrısını kulak ardı etmeye kalkmayın.
Sâili, isteyeni de sakın kovma Peygamberim! Sizler de ey Peygamber yolunun yolcuları, sakın ha sakın sâili azarlayıp kovmaya kalkışmayın. Peki ne ister insan? İhtiyacını ister. Bilgi istenir, iman is-tenir, yol, yordam istenir. Buradaki sâil her tür istemeyi kapsamaktadır. Birinci olarak maddî bir ihtiyacı olup da bizden istemeye geleni kesinlikle kovmayacağız, onu kırıp dökmeyeceğiz. Elimizdekilerin, cebimizdekilerin bizim değil Allah’ın olduğunu ve onları Allah’ın istediği biçimde onun fakir kullarına ulaştırmak zorunda olduğumuzu asla unutmayacağız. Bu konuda önceki derslerimizde çok şey söyledik. Unutmayalım ki bizim mallarımızın içinde fakirler için ayrılmış bir hisse vardır. Yine unutmayalım ki bunu bizim arayıp bulmadan kendiliğinden almaya gelmiş fakirler bizi sorumluluktan kurtardıkları için sevip, teşekkür etmemiz gereken insanlardır. Bir başka deyişle onlar bizden Allah’a mesaj götüren posta memurlarıdır. Var mı öbür tarafa göndereceğiniz bir şeyler? Var mı Rabbinize sunacağınız bir şeyler? diye evlere gelen postacılara benzer bu fakirler. Öyleyse Allah’ın bize verdiklerinden biz de onlara verelim. Yediklerimizden onları da yedirip, giydiklerimizden onları da giydirelim. Onları kendi hayat standardımıza çıkarmanın, kendimizi de onların standartlarına indirmenin kavgasını verelim.
Maddî ihtiyaçlar istendiği gibi, bir de ilim, iman istenir. Öyleyse bunları isteyeni de azarlamayacağız, kovmayacağız. Hem mal, mülk isteyenleri, hem de bizden ilim talep edenleri kesinlikle kovmayacağız, reddetmeyeceğiz. Din adına, Kur’an ve Sünnet adına bize bir şeyler sorup öğrenmek için gelenleri asla savmaya, savsaklamaya kalkışmayacağız. Tabi soruların birkaç çeşit olduğunu biliyoruz.
1. Adam öğrenmek kastıyla sorar. Öğrenip amel etmek, öğrendiklerini kullukta kullanmak adına sorar.
2. Dalga geçmek adına sorar. Kendisini sorumluluktan kurtarmak, kaçmak adına sorar. Firavun, Mûsâ (a.s)’ya böyle yapmıştı. Veya İsrailoğulları Bakara olayında Hz. Mûsâ’ya kaçma adına sorular soruyorlardı.
3. Bazen de adam bizden hiç bilmediğimiz bir dille isteyebilir isteyeceğini. Anlayamadığımız bir dille sorar. Meselâ bir yere gittiniz ki orada pahalılıktan, seçimlerden, geçimlerden, yeni yıldan, Avrupa’dan, Asya’dan bahsediliyor. Öyle zırvalara dalmışlar ki ne âyet, ne hadis konuşmuyorlar. Şimdi bu adamlar lisân-ı halleriyle şöyle de-miyorlar mı yani? Biz âyet ve hadis bilmiyoruz. Eğer bilseydik biz de âyetten, hadisten bahsederdik diyorlar değil mi bu halleriyle? Öyleyse unutmayalım ki insanlar hal diliyle bir şeyler isterler. Belki ne istediklerini bile ifade edemezler ama bir şeyler söylerler tavırlarıyla. Baktık ki dayımızın kızının her yeri açık veya baktık ki komşumuzun oğlu namazsız. Amcamızın oğlu Kur’an ve Sünneti bilmiyor. Belli ki bir şeyler istiyor bu haliyle bizden. Eğer bilseydi, İslâm’ı elbette böyle yapmazdı değil mi?
Baktınız ki komşunuz içki içiyor, ortağınız namaz kılmıyor, arkadaşınız fâiz yiyor, talebeniz yalan söylüyor, hanımınız örgünün dışında başka hiçbir şeyle ilgilenmiyor. Hemen anlayacağız ki onlar lisânı halleriyle bizden bir şeyler istiyorlar. Bizden kendilerine din duyurmamızı, Kitap ve Sünnet anlatmamızı istiyorlar. Onları asla reddetmeyelim, kovmayalım, savsaklamayalım da hemen onlara onların muhtaç olduğu şeyleri anlatalım inşAllah. Çünkü dün bizler de bir şey bilmiyorduk da Rabbimiz öğretti. Bugün bizim dünkü durumumuzda olanlara kızmayalım, azarlamayalım, yanımızdan kovmayalım da, Allah’ın bize öğrettiği gibi biz de onlara öğretmeye, anlatmaya çalışalım inşAllah
mum
dilenciyi azarlama ayetine en çok şu sözle muhalefet ediliyor "git Allah versin"
duha suresi 10. ayet tefsiri, dilenciyi azarlama ayeti, dilencileri azarlamayın ayeti