Ölümü Anmak Ve Nefsin Aşırı İsteklerini Dizginlemek
Sedanur
ÖLÜMÜ ANMAK VE NEFSİN AŞIRI
İSTEKLERİNİ DİZGİNLEMEK
Âyetler
1. "Her can ölümü tadacaktır. Kıyamet günü mükâfatlarınız tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete gönderilirse, o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı aldatıcı bir metâdır."
Âl-i İmrân sûresi (3), 185
Melek, insan ve cin başta olmak üzere, şu kâinatta can taşıyan her varlık ölecektir. Sevinçler ve üzüntüler son bulacaktır. Ölümden sonra başlayacak yeni hayatta, herkes dünyada yaptığının karşılığını görecektir. Cennete kavuşanlar, hiç bitmeyecek ve azalmayacak bir bahtiyarlığı yaşayacaktır. Orada sevinçleri elem ve keder bölmeyecek, huzur ve emniyeti korkular gidermeyecek, zevkleri acılar kesmeyecektir.
Dünya denilen fâni hayat, bir serap gibi parıldayıp kaybolur; bir bulut gibi kayıp gider. Allah Teâlâ dünyayı, müşteriyi aldatmak için allanıp pullanan, câzip şekillerde sunulan, alındıktan sonra da hiçbir değeri olmadığı görülen bir mala benzetiyor.
Dünya böylesine değersiz, ölüm de kaçınılmaz bir gerçek olduğuna göre, aklı başında olan kimse hayatını boşa harcamaz…
2. "Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini bilemez."
Lokman sûresi (31), 34
Bu âyet-i kerîmede sadece Allah Teâlâ’nın bileceği beş hususa işaret edilmekte ve
Kıyametin ne zaman kopacağını,
Yağmurun nereye, ne zaman, ne kadar ve nasıl yağacağını,
Rahimlerdeki yavruların cinsiyetiyle birlikte, siyah mı beyaz mı, tamam mı noksan mı, iyi mi kötü mü olacağını,
İnsanların başına ne geleceğini, eline ne geçeceğini, iyilik mi kötülük mü yapacağını ve
Nerede öleceğini sadece Allah Teâlâ’nın bildiği belirtilmektedir.
Şu halde yarınından haberi olmayan, kendisini nelerin beklediğini bilmeyen, nerede ve ne zaman öleceğini kestiremeyen bir insan nasıl rahat olabilir? Bütün bunları bilen, herkesin ve her şeyin yegâne sahibi olan Allah’ın buyruklarına baş eğmeden nasıl yaşayabilir? Ömür kısa ve varış O’na olduğuna göre, aklı başında olan kimse nefsin bitip tükenmeyen isteklerini tatmin edeceğim diye sayılı günlerini nasıl boşa geçirebilir?
Hadisler
575. İbni Ömer radıyAllahu anhümâ şöyle dedi:
Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem omuzumu tutarak şöyle buyurdu:
"Dünyada tıpkı bir garip hatta bir yolcu gibi davran!"
İbni Ömer radıyAllahu anhümâ şöyle derdi:
Akşamı ettiğinde, sabahı bekleme!
Sabaha çıktığında, akşamı bekleme!
Sağlıklı günlerinde, hastalanacağın vakit için; hayatın boyunca da öleceğin zaman için tedbir al!
Buhârî, Rikak 3. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 25; İbni Mâce, Zühd 3
Açıklamalar
Peygamber Efendimiz’in, dünyada kendini bir garip, hatta bir yolcu gibi saymasını tavsiye ettiği sahâbî Abdullah İbni Ömer’dir. Efendimiz çok sevdiği bu kayın biraderine, dünyaya nasıl bakması gerektiğini öğreterek diyor ki:
Vatanından, aile ocağından ayrı düşmüş bir garibin aklı fikri hep öz yurdunda ve sevdiklerinde olur. Sen de bu dünyada kendini bir garip say ve asıl yurdun olan âhireti düşün! Bitip tükenmeyen nimetlerle dolu, o çiçekleri solmayan diyârı düşün!
Hatta kendini garip saymak da yeterli değil. Zira yurdundan yuvasından ayrı düşen adam, bir süre kalacağı gurbet diyarına gönül bağlayabilir. Dünyaya gönül bağlamak doğru değil. En iyisi sen kendini yolcu say! Uzun bir sefere çıkan, aklı fikri varacağı menzilde olan bir yolcu gibi davran. Zira böyle bir yolcu, uğradığı yerlerdeki güzelliklere gönül bağlayıp kalmaz. Aşacağı sarp dağları, geçeceği engin vâdileri ve oralarda kendisini bekleyen tehlikeleri hatırlayıp ürperir. Hiçbir yerde durmadan yoluna devam eder. İşte sen böyle bir yolcu olduğunu düşün!
Bir de şunu unutma: Vatana döndüğün zaman, seni sevenler eline bakacaklar. Bakalım bize ne getirmiş diyecekler. Bu gerçeği düşünerek, vatana eli boş dönmemeye bak!
Abdullah İbni Ömer bu nasihatleri aynen tutmuş, dünyanın geçici zevklerini unutmuş, çok zengin biri olduğu halde dünyasını âhiretine satmıştır. Efendimiz’in en büyük âşıklarından biri olan ve hayatını onun sünnetine göre düzenleyen Abdullah İbni Ömer, Resûlullah Efendimiz’in kendisine verdiği öğüdü bize şöyle açıklıyor:
Dere tepe demeden yoluna devam ederken, "Akşam oldu. Hele bir dinleneyim de, sabah yoluma devam edeyim" diye duraklama! Sen, önünde uzun bir yol bulunan yolcusun. Senin boşa geçirecek zamanın yok. Gevşeyip kalma!
Sabaha çıkınca da, "Önümde uzun bir zaman, serde de gençlik var; nasıl olsa giderim" diye işi tembelliğe vurma! Seni ölümün daha önce yakalayacağını düşün ve ona göre hareket et!
Hadîs-i şerîfin Sahîh-i Buhârî dışındaki kaynaklarda geçen "Hatta kendini ölmüş bil!" ifadesi, bize dünyayı, dünya yolculuğunu ve yolun sonunu pek güzel anlatmaktadır. Zira kendini ölmüş bilen insan, âhiret hayatında başına geleceklere kesin surette inandığı için dünyaya takılıp kalmaz. "Ölmeden önce ölmek" dedikleri bu olmalıdır.
Bu hadîs-i şerîf daha önce 472 numarada geçmiştir.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. İnsan dünyanın geçici bir faydalanma yeri olduğunu düşünerek onu avucuna almalı, ama asla dünyanın pençesine yakalanmamalıdır.
2. Yapılması gereken ibadet ve hayırlar, günü gününe yapılmalıdır.
3. Hayat ve sağlık bir daha ele geçmeyecek nimet sayılmalı, bu iki fırsat iyi değerlendirilmelidir.
`
Cevap: Ölümü Anmak Ve Nefsin Aşırı İsteklerini Dizginlemek
imamhatipli42
Allah Tealâ, Kur’an-ı Kerim’de, "O Allah ki hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı.” (Mülk, 2) buyuruyor. Müfessirlerimize göre, bir tarafta ölüm bir tarafta hayat olmasaydı, hayatı ölüm, ölümü de diğer bir hayat karşılamış olmasaydı, her yönden çaresizlikle kuşatılmış, bıktırıcı bir ıstırap, üzüntü verici bir sefalet sürer giderdi.
Fakat ölüm, alimlerin ifadesiyle, yokluktan ibaret, yokluğa ait bir iş olmayıp, hayat gibi bir varlığa sahip bir hadisedir. Ölen, hayattan, varlıktan büsbütün ilgisi kesilerek yok olup gitmiyor. Ömrü boyunca yaptığı işlere göre iyi veya kötü başka bir duruma sevkedilerek, yüksek veya alçak bir mevki almak üzere, Allah’a doğru, başka bir aleme geri dönüyor. İnsanı yararlı işler yapmaya sevk eden asıl sebep ölüm düşüncesi değil, ölümden sonraki hayata inanarak, dünya hayatından orası için istifadeyi düşünmektir.
Habib-i Hüda s.a.v. Efendimiz’in bir hadis-i şerifleri şöyledir: "Allah Tealâ Adem a.s.’ın zürriyetini yarattığı zaman melekler; ‘Ya Rabbi, yeryüzü bunları almaz.’ dediler. Allah Tealâ Hazretleri buyurdu: ‘Ben içlerine ölümü bırakacağım.’ Melekler; ‘Öyleyse hayat onlara hoş gelmez’ deyince Allah Tealâ buyurdu: ‘Ben onların kalplerine hedefler, gayeler yerleştireceğim.’”
Ölümü bilmesine, çevresindekilerin öldüğünü görmesine rağmen dünya arzusu ve hırsıyla insanoğlu ölümü unutur, akıbetini düşünmeden yaşar. Oysa ölüm ve hayat müminin yolunda iki aziz nimettir. Habib-i Hüda s.a.v. Efendimiz, kendisine sorulan "Akıllı insan kimdir?” sualine; "Akıllı kimse kendisini ölüme hazırlayandır ve amel-i salih işleyendir.” buyurmuş, "Ahmak kimdir?” sualine de, "Ölümü unutup dünya muhabbetine dalan, nefsin heva ve emellerine kapılandır.” cevabını vermiştir. Zira ölüm unutulduğunda hayat insana tatlı gelir.
Yanında birisi övüldüğü zaman Rasulullah s.a.v. Efendimiz "Onun ölümü nasıldı?” diye sormuştur. Yani hangi hal üzere ebedi aleme göç eyledi? Anlaşılıyor ki, bir insanın hangi hal üzere öldüğü, onun dünya hayatında yaptığı her işten önemlidir. Ölümü unutmamak daha dikkatli yaşamaya ve yapılanların kıymet kazanmasına sebep olacaktır.
Sahabilerden Hz. Süfyan r.a.’ın bildirdiği bir hadis-i şerife göre yaşlı bir adam Rasulullah s.a.v. Efendimize gelip:
– Ya RasulAllah, bana öğüt ver, dedi. Rasulullah sa.v. Efendimiz:
– Ölümü çokça an. Onu anmak, ölümün kendisinden başka her şeye karşı seni teselli eder, buyurdular.
Yine sahabilerden Enes b. Malik r.a. Hazretleri’nden nakledilen hadis-i şerifte de Rasulullah s.a.v. Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Ölümü çokça anın. Çünkü ölümü anmak günahları temizler. İnsanın, elini dünyadan çekmesine sebep olur. Zenginken ölümü zikrederse, o zikir zenginliğin azgınlığını giderir. Fakirken zikrederse insanı hayatın zorluklarına katlanmaya razı eder.”
Ayrıca buyurulmuştur ki:
"Kim ölümü çok zikrederse ona üç şey ikram edilir:
1. Günahlarından çabuk tevbe eder,
2. Hırs yerine kanaat sahibi olur,
3. Allah rızası için amel işler. O’na ibadet ve taatte sevinç ve ferah bulur.”
Bu üç durum hangimizde ortaya çıkıyorsa ölümü çok zikredenler zümresine girmiş oluruz.
Allah Tealâ buyuruyor: "Allah’ın sana verdiği şeyler için ahireti iste. Ama dünyadan da nasibini unutma.” (Kasas, 77). Yani sana hangi nimet verildiyse ahiret kazancını temin etmek için sarfet. Allah’ın sana dünyada verdiği şeyler ile cenneti iste. Neden hoşnut ve razıysan, ahirette eline ne geçmesini istiyorsan dünyada ona göre hareket et. Unutma ki senin dünyadan en son nasibin bir kefendir. Bunu değiştirmek kimse için mümkün değilken, ölümü ve ahireti unutmaktan büyük bir hata düşünülemez. Diğer bütün hatalar da bu hatanın bir sonucu olarak meydana gelir. </SPAN>
Alıntı
Cevap: Ölümü Anmak Ve Nefsin Aşırı İsteklerini Dizginlemek
imamhatipli42
Ölümü Hatırlamak
2307- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Tüm lezzetleri kesip koparanı çok hatırlayın yani ölümü.” (İbn Mâce, Zühd: 31)
‘ Tirmizî: Bu konuda Ebû Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir.
ölümü anmak