Yılbaşını kutlamak günah mı o günü nasıl geçirmeli?
Hoca
Yılbaşını kutlamak günah mı o günü nasıl geçirmeli?
Yılbaşı size neyi ifade etmektedir, İslamdaki yeri nedir; kültürümüzdeki yeri nedir? Yılbaşı münasebetiyle, çam ağaçları, hindi, Noel Baba oyuncakları, parti şapkaları, satmaları caiz midir?
< Yılbaşı size neyi ifade etmektedir, İslamdaki yeri nedir; kültürümüzdeki yeri nedir? Yılbaşı münasebetiyle dindar oyuncak ve aksesuarcıların, "biz satmasak başkaları satıyor" düşüncesiyle Noel Baba oyuncakları, parti şapkaları, çam ağaçları satmaları caiz midir? Buradan elde edilen para helal midir? >
Konuya birkaç yönden cevap vermek daha uygun olacaktır:
Cevap 1:
Bu konuyu iyi kavrayabilmek için önce şu ayet ve hadisleri göz önüne getirmek gerekir
1. "Iyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah`tan korkup sakının…" (Mâide, 5/2. )
2. "Zulum yapanlara en ufak meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah`tan başka velileriniz de yoktur, sonra yardım da göremezsiniz. (Hûd, ll/113.)
3. "O (Allah) size Kitapta : "Allah`ın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze geçip dalıncaya dek onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah münafıkların da, kâfirlerin de tümünü cehennemde toplayacaktır". (Nisâ, 4/140)
Konuyu başkalarına benzeme noktasından ele alan hadis-i şerifler vardır. Bunlardan biri şudur:
"Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır." (Ebu Davûd, Libas 4) Özellikle bu hadis-i şerif çok önemli psiko-sosyal gerçeklere işaret eder. Şekli benzeşmenin sonuçta itikadı benzeşmeye götüreceğini anlatır.
Ibn Haldun da konuyla ilgili olarak önemli tarihi gerçeklere parmak başar. Mağlupların galipleri taklit etme psikolojisi yaşadıklarını anlatır. (Ibn Haldun, Mukaddime (trc.) I/374-75.)
Cevap 2:
İslâm Dini yepyeni bir nizamla ortaya çıkmış, önceki dinlerin hükümlerini bütünüyle yürürlükten kaldırmıştır. Bu dinin gecesi de gündüzü kadar aydınlıktır. Müslüman anasından metbu’ olarak doğar, tabi’ olarak değil. Yani o ilmiyle, irfanıyla, yüksek ahlâkiyle ve dindarlığı ile herkese örnek olur, herkes ona uymaya özenir. O ise kimselere özenmez. Çünkü dini ona yeterince malzeme sunmuş, ihtiyacını karşılamıştır. Tabii bu tabiiyet ve matbuiyet ilim ve teknikte, sanatta değildir. Çünkü ilim ve teknik müslümanın yitik malıdır, onu nerede, kimin yanında bulursa almaya daha haklıdır. O halde tabiiyet ve matbuiyet ahlâk, din, adalet ve hakseverliktedir.
O halde diğer dinlerin kutsal saydığı günleri kutlamak, onların âdetlerine uymak, büyük günahlardandır.
Buna birkaç misal verelim :
a) Batı ülkelerinde olduğu gibi, yabancı kadın ve erkeklerin bir arada toplanıp dans etmeleri, çeşitli oyunlar tertiplemeleri İslâm’a göre büyük günahlardandır. Bir müslümanın onlara özenerek bu gibi şeyleri helâl kabul etmemek şartıyla yaparsa büyük günah işlemiş olur. Helal sayacak olursa, küfre girer.
b) Güzellik yarışmaları, bilindiği gibi daha çok gayr-i müslim ülkelerde yapılır. Bundan amaç, şehvetperestlere kadın vücuduyla ziyafetler çekmektedir. Aynı zamanda genç kızları bu gibi ahlâksızlıklara özendirmek suretiyle onları baştan çıkarmaya yöneliktir. Tabii Kur’ân’a ve Sünnete göre, bir müslüman kadının bu tür müsabakalara katılması, soyunup etini teşhir etmesi büyük bir günah ve ağır bir suçtur. Çünkü ahlâkı ifsad etmekte, kadının annelik vakarını düşürmekte, onu bayağı bir eşya gibi müzayedeye çıkarmaktır.
Bu tür müsabakaların mubah olduğunu iddia eden kimse dinden çıkar. Tevbe ve istiğfar etmesi gerekir. Aksi halde cenaze namazı kılınmaz.
c) Noel Yortusunu Hıristiyan alemiyle birlikte kutlamak da büyük günahlardan biridir. Hattâ buna özenerek İslâm’da böyle güzel âdetler olmadığını söyler, Hıristiyanları takdir ederse, İslâm Dininden çıkar
Yılbaşında tebrikleşmek de İslâmî sünnetlerden değil, Hıristiyanlara mahsus bir âdettir, Bundan da Müslümanların kaçınması gerekir. Kendi millî ve dinî günlerimizde tebrikleşmemizde ise sayısız yararlar vardır. Her şeyden önce dinî ve millî âdetlerimizi yaşatmış, çocuklarımıza güzel örnekler vermiş oluruz. (Bkz. Celal Yıldırım, İslam Fıkhı)
Cevap 3:
1- Noel Baba, Yılbaşı, Christmas bayramı gibi başka dinlerin alameti, sembolü olan günlere, o günü tazîm ve kutlama maksadıyla katılmak, aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi vb. almak, yemek, ziyafet çekmek, aynı maksatla bu tür kutlamalara katılmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri pişirmek caiz değildir.
2- Böyle zamanlarda, böyle zamanlara has hindi vb. şeyleri sırf gıdalaşmak için almak, ucuz postane hizmetinden yararlanmak için tebrikleşmek haram değilse de, onlara benzeme, onların uygulamalarını yaygınlaştırma ve meşru gösterme anlamı taşıdığından tehlikeli ve mahzurludur. Müslümanların, hangi maksatla olursa olsun, o günlere mahsus bir şey yapmamaları gerekir.
3– Hindi gibi sırf o günlere mahsus şeyleri, o günlerde satmak, fasıklara "günahta yardım" anlamı taşıdığından, haram ya da tahrimen mekruhtur. Ancak alacağı para haram değildir. Haram ve günah olan o işi yapmasıdır. Bu hindilerin besmele ile kesilmiş olması halinde böyledir. Besmele ile kesilmemişse "meyte" olacaklarından satılmaları hiç bir surette caiz olmaz.
4- Yılbaşı kutlamaları için matbaa sahiplerinin davetiye, afiş, kart vb. şeyleri basmaları da aynıdır. Yani bunlar sırf yılbaşına özel olarak kullanılacaklarsa yapılıp satılmaları aynı derecede mahzurludur: Eşantiyon eşya için de aynı şey söylenir. Ancak satıcılar bizzat yılbaşını kutlamış gibi günah almazlar. Çünkü, satılan şeylerin kötü amaçla kullanılması haramdır. Halbuki süs eşyaları satmak esasen haram olan bir iş değildir. Bu açıdan satıcıların sattığı süs eşyaları bizzat haram değildir. Bunu bir dükkanı içki imalatçısına vermeye benzetebiliriz. İmamı Azama göre içki satışı yapacak birisine binayı kiraya vermek haram değildir. Bu noktadan yapılan satışın kendisi haram değildir. Bunu yanlış yerde kullanacak olanların yaptıkları haramdır.
Bununla beraber, bir şeyin haram olmaması hiçbir sorumluluğunun olmadığı anlamına gelmez. Böyle bir konuda yardımcı olmak, en azından mekruhtur. Mekruh ise harama yakın derecede kişiyi sorumlu eden demektir. Bu nedenle bir mecburiyet yoksa bu işin yapılmasını tavsiye etmeyiz.
Müslümanlar bu yılbaşını takvim başlangıcı yaparlarsa, yılbaşı gecesinde yapılan âyin veya eğlencelere iştirak ederlerse ne olur?
Yılbaşı dolayısıyla yapılan dinî âyine katılan (Hristiyanlarla beraber bu toplu ibâdeti yapan) müslümanlar en azından haram (büyük günah) işlemiş olurlar.
Dinî âyîne katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî (İslâm’dan başka ve ona göre bugün mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faâliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara -dinle ilgili bir konuda- benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar. Yukarıda kaynağını verdiğimiz, "Bir din ve kültür topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılır" meâlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır.
Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür. Kültür din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa -zor olmakla beraber bunu yapabilirse- kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur. Bedenini parça parça kaybeden din gider (milletin hayatından çıkar) onun yerine yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir. Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir. İslâm’ın beş temel amacından biri dîni (müslümanların hayatında İslâm’ı) korumaktır. İslâm’ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden çıkma sonucunu doğurur.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Medine’ye göçünce, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti. Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları müslümanlara yasakladı.
Yılbaşında Müslüman olmanın gereği nedir?
Hepimiz Müslümanız elhamdülillâh. Ama hepimiz Müslümanlığımızın icabını yaşamıyoruz maalesef…
Biz, Müslümanlığın icabını yaşama hâline dindarlık diyoruz. Kim inandığı gibi yaşıyorsa, ona dindar insan sıfatını takıyor, dindar adam, diye yâd ediyoruz. Bu sıfat onun hakkıdır zaten.
Siz dindarlığı, zamanın kötülük ve fitnesine karşı giyilen koruyucu bir zırh olarak da kabûl edebilirsiniz.
Aslında dindarlık, sahibini sadece âhirette Cennet’e koyan bir yaşama tarzı olmakla kalmayıp, dünyada da huzura, saadete sevkeden bir yaşama tarzıdır.
Nitekim İsa Peygamber’in doğumu ile Hazret-i Muhammed’in hicretine başlangıç olan yılbaşlarında dindar olanla olmayanın yaşayışını ibretle seyrediyorsunuz.
Dindar olanlar, yılbaşı gecelerinde düşünüyorken, şuur altında bile olsa diyorlar ki:
Yılbaşı gecesinin mânası, sayılı ömür senelerinin birinin daha bitmesi, ölüm denen kesin âkıbete biraz daha yaklaşılması, gençlik günlerinin tükenip, ihtiyarlık demlerinin gelmesi.. demektir. Nitekim her yılbaşında siyah saçlara biraz daha aklar düşüyor, akların sayısı da biraz daha çoğalıyor.
Öyle ise, böyle gecelerde daha çok sefalete, daha çok sefahete düşmek yerine; daha çok âhirete, daha fazla ebedî âleme meyili olmak lâzımdır. Zira bu hızlı gidiş, – ister ikrar et, ister inkâr – kabire, öteki dünyaya doğrudur.
İşte dindarlık böyle düşündürüp, böyle tedbirli hareket ettirdiği içindir ki, dindar insanın, geçen senelerinden pişmanlığı azdır. Ama kendisini dinî ölçülerle kayıtlı görmeyen başıboş insanlarda ise her yılbaşında böyle bir muhakeme ve düşünceden eser yok. Tam bir şuur ve idrak mahrumiyeti içindeler.. Ölüme bir sene daha yaklaşmanın delilini teşkil eden gecede, hem ahlâkından, hem mâneviyatından, hem de parasından zararlar görmekte, fireler vermekte, pişman olacağı fiilleri çoğaltarak işlemekteler. Birkaç saatlik bu eğlence ve sefahetin arkasından ömür boyu üzüntü ve pişmanlıklar gelmekte…
Onu böyle ömürboyu pişmanlıklara sevkeden şey, İslâm’ın icabını yaşamayışında, yâni, dindar olamayışındadır.
Şâyet dinin emirlerine sadık kalacak bir iman kuvveti, dindarlık emâresi kazanabilse, her yılbaşı, tam aksini düşünmesine, kendisine çekidüzen verip iman ve ahlâk bakımından yükselmesine sebep olacak, geçmişinden pişmanlık duyan bir sefahet ve sefalete düşmeyecek…
Demek ki, yılbaşı gecelerinde kimilerini o hâle düşürüp, kimilerini de bu duruma çıkaran şey, dindar olup olmamaktan başka bir şey değildir.
Anlaşılan, şahsı düşündürüp, mes’ud ve bahtiyar kılan şeyin dindarlık olduğu kesindir.
Ferdi muhakemesizleştirip sefalete itenin de dinde lâubalilik olduğu bir vakıadır.
Demek imtihan dünyasıdır bu. Her ikisine de yol açık. İsteyen oraya, dileyen de buraya yönelir. Kimi yılbaşında şuurunu iptal eder. Kimi de ihyâ…
Biz şükrederiz dindarlığımıza, hamd ederiz bizi böyle düşündürüp, amel ettiren Rabbimize.
Bizim yılbaşı anlayışımız ne olmalıdır? Ölmeden önce hesaba çekilmek için ne yapmak gerekir?
Bazıları yılbaşını, ‘vur patlasın çal oynasın’ düşüncesizliğine dönüştürüyorlar, sanki ömürlerinden bir sene gitmemiş, aksine bir sene kazanmışlar gibi sevinç çığlıkları atarak işi sarhoşlaşmaya kadar götürüyorlar.
Herhalde kaybettikleri bir yılı düşünmemek için başvuruyorlar böylesine şuur ve muhakeme iptaline…
Harcanan vakti nakitten de kıymetli gören İslam büyükleri ise böylesine bir şuur iptaline asla rıza göstermiyorlar, aksine kaybettiğimiz yılın sonunda tam bir nefis muhasebesine girmemizi, harcadığımız seneyi nasıl bir yaşantı içinde tükettiğimizin muhasebesini yapmayı ısrarla tavsiye ediyorlar. İsterseniz bir de onları dinleyelim de nasıl bir muhasebe ve muhakeme içinde olmamız gerekiyor, harcadığımız yılın sonunda görelim.
Hicri 334 senesinde Bağdat’ta vefat etmiş olan büyük mutasavvıf Şibli Hazretleri, Bağdat halkına yaptığı her konuşmasına şu sözlerle başlıyordu:
– Ömürlerinden bir seneyi daha tüketerek varacakları sona biraz daha yaklaşan ahiret yolcuları! Yaklaştığınız yerde hesaba çekilmeden önce burada kendinizi hesaba çekin!
Her vaazına bu cümleyle başlayan Şibli Hazretleri’ne bir hürmetkârı, bir gün şöyle bir soru sordu:
– Hep ‘Ahirette hesaba çekilmeden önce kendinizi dünyada hesaba çekin!’ buyuruyorsunuz. Dünyada kendimizi hesaba çekerek yaşarsak sanki ahirette hesaba çekilmeyecek miyiz?
– Evet, dedi, burada hayatını hesaba çekerek yaşayan, orada hesaba çekilmeyebilir. Efendimiz (sas) Hazretleri; "Ahirette hesaba çekilmeden önce dünyada kendinizi hesaba çekin!" buyuruyor, öyle ise burada hayatını hesaba çekerek yaşayan orada hesaba çekilmeyebilir. En azından hesabını kolay verir. Bunun üzerine soru sahibi, kendini burada hesaba çekerek yaşamaya başlar. İbadetlerini eksiksiz yerine getirme gayretine girer. Günahlardan kaçınıp sevaplarını, hayır hasenatlarını çoğaltma titizliğine yönelir. Yani ahirette hesabını veremeyeceği işleri dünyada yapmama kararı alır. Böylece hayatını tam bir şuur içinde hesaba çekerek yaşamaya başlayan genç, bir gece rüyasında hocası Şibli Hazretleri’ni beyaz bir ata binmiş, bulutlara, yukarı uçup gidiyor halde görür. Arkasından seslenir:
– Hocam bekle ben de geleyim seninle!.. Şibli Hazretleri’nin cevabı kesin: "Ben bu hapishaneden bir kurtuldum, bir daha bekler miyim burada?"
Bu rüyanın manasını öğrenmek için sabah ilk iş olarak üstadını ziyarete giden talebesi, hocasının kapısında cenaze hazırlığını görünce, onun dünya hapishanesinden gece kurtulup ahiret saraylarına doğru uçtuğunu anlamakta gecikmez. Ama çok üzülür bu ani gidişine de o günün akşamında Rabb’ine dua ve niyazda bulunarak üstadını rüyada görme niyetiyle yatağına uzanır, az sonra kendisini hocasının huzurunda bulur. İlk sorusu, vaazlarında tekrar ettiği cümle olur:
– Sen dünyada kendini hesaba çekerek yaşardın, orada hesaptan kurtuldun mu, durum nasıl? İmam tebessüm ederek cevap verir. Meleklerin beni hesaba çekmek üzere karşıma geçtikleri sırada Rabb’imden hitap geldi:
– O kuluma hesap sormayınız. Çünkü o hesabını yaparak yaşadı, buraya temiz bir amel defteriyle geldi!.. Siz onun amel defterine bakın yeter, hesabını göreceksiniz orada… Şibli Hazretleri, talebesine; "Siz de" der, "kendinizi orada hesaba çekerek yaşayın.. Hesabını veremeyeceğiniz işlerle gelmeyin buraya. Size de; ‘O kulum hesabını yaparak yaşadı, temiz bir amel defteriyle geldi buraya, defterine bakın yeter’, denebilir!.."
– Ne dersiniz? Biz de harcadığımız sene sonunda, harcayacağımız senenin de başında kendimizi bir hesaba çeksek mi? En azından hesabını veremeyeceğimiz yanlışlarımız olduysa, tövbe, istiğfarla onları terk etme kararı alsak mı? Yapamadığımız ibadetlerimizi, hizmetlerimizi yapma azmine girsek mi? Yılbaşında bari bu muhasebeyi yapsak mı? Yoksa boş mu ver? Ömrümüzden bir sene daha gittiği halde, sanki bir sene daha kazanmış gibi ‘vur patlasın çal oynasın’ düşüncesizliğine düşenlere biz de katılarak malum tekerlemeyi biz de mi tekrar etsek?
– Ayağını sıcak tut başını serin, hayatını yaşa düşünme derin!.. Fakat unutmamak gerek ki, hayatını düşünmeden yaşayanların sonunda duydukları pişmanlık çok derin oluyor; ama bu derin pişmanlığın hiçbir faydası olmuyor. Öyle ise gelin biz hayatımızı düşünerek, hesabını yaparak yaşama kararı alalım yeni yılımızda. Hesabını verebileceğimiz nice yeni yıllar dileğimle…
Ahmed Şahin
Cevap: Yılbaşını kutlamak günah mı o günü nasıl geçirmeli?
ilke
Saolun kardeşim bilgiler için
Yanıt: Yılbaşını kutlamak günah mı o günü nasıl geçirmeli?
filistin
Sağolun kardeşim bilgiler için
Yanıt: Yılbaşını kutlamak günah mı o günü nasıl geçirmeli?
Galus
Yılbaşını kutlamak haram mı
yılbaşı gecesini nasıl geçirmeli
Allah (cc) Razı Olsun
Star
Demek Yılbaşı kutlamak gerçekten harammış ha?
Peki Yılbaşı gecesi çam ağacı alıp,süslemek vb. bunlar caizmidir?
aziz83
< Peki Yılbaşı gecesi çam ağacı alıp,süslemek vb. bunlar caizmidir? >
asla caiz değildir!!!
" Kim (düşüncede, yaşayışta başka) bir kavme benzemeye çalışırsa, onlardan olur.” Ahmet ebu Davud et-taberani
Star
Cevab verdiğiniz için teşekkürler…Geçen seneler yılbaşını kutluyordum (maalesef) Çünkü o zamanlar henüz namaz kılmıyor,ibadet etmiyordum.Bu sene namaz kılmaya ve ibadete başladım.Ancak her sene aralık ayında Yılbaşı geliyor diye beni bir heyecan kaplardı…Bu sene kaplamadı.Bu yazıyı okumadan öncede günler öncesinde bile böyle bir heyecanım yoktu,isteksizdim bu kutlamaya.Sanırım Müslüman’lığın tadını alıyorum 🙂
aziz83
Ömer İbni Hattab (R.A.) der ki ;
"ALLAH’ın Düşmanlarının Bayramlarından Sakınınız !.. "(Beyhaki, Sünenü’l-Kübra)
Muallimzade
Büyük islam aliminden izah:
"Yılbaşı Kutlamak Haramdır”
İslam ülkelerindeki yılbaşı kutlaması hazırlıklarını şiddetle eleştiren Prof. Dr. Yusuf el-Karadâvî "yılbaşını kutlamak haramdır. Bu kutlamalar İslam ümmetinin şahsiyetinin erimesi anlamına gelmektedir” dedi. El-Karadâvî Müslümanların kendi dinî bayramlarıyla ve değerleriyle temeyyüz etmesi gerektiğini söyledi.
Bazı İslam ülkelerinin başkentleri ve büyük şehirlerin caddelerinde görülen birkaç metre yükseklikteki noel ağaçlarına da değinen el-Karadâvî bu ağaçları satanlara şöyle seslendi: "Onlar sizin inançlarınıza saldırırken, sembollerinizin görünürlüğünü engellerken, minareleri yasaklarken, nerdeyse mescid yapımına bile mani olurken siz,onların dinî değerlerini niçin öne çıkarıyorsunuz?”
"Yılbaşına özel eşyaları vitrinlerde bu denli sergilemek İslam toplumlarının şahsiyetini silikleştirmektedir” diyen el-Karadâvî, İslam ülkelerinde yılbaşına has sembollerin bu kadar yaygınlaşmasını esefle karşıladığını ifade etti. Ayrıca "Bazıları bizim kentlerimizde dinlerine ait kutlamaları bu denli yaygın ve aşikâr olarak gerçekleştirirken Müslümanlar Avrupa ve Amerika’da Ramazan ve bayramları büyük şehirlerin merkez alanlarında kutlayabiliyorlar mı? Halbuki yılbaşı öncesi bizim şehirlerimizde öyle bir görüntü hâkim ki kendinizi bir Hıristiyan Avrupa ülkesinde hissediyorsunuz. Kısa bir süre önce Kurban bayramını idrak ettik. Müslümanların alış veriş mekânlarında yılbaşında olduğu gibi bayrama ait hatırlatıcı semboller göremedik. Ama şimdi bakıyorsunuz yılbaşı öncesinde hemen bütün dükkânların vitrinlerini noel çamları doldurmuş” dedi.
Yılbaşının Hz. İsa’nın doğum günü olup olmadığı meselesine de değinen el-Karadâvî şöyle dedi: "Hıristiyanlar Hz. İsa’nın doğum tarihi konusunda ihtilaf etmiştir. Bir grup 25 Aralık’ta diğer bir grup ise 7 Ocak’ta doğduğunu ileri sürer. Hâlbuki bu kabullerin ikisi de yanlıştır. Çünkü Hz. İsa (a.s) kışın doğmadı. Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de doğum sancıları çekmekte olan Hz. Meryem’e der ki: "Hurma dalını kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma dökülsün” (Meryem 25). Kışın taze olgun hurma olur mu?” dedi.
Hz. Peygamber (s.a.v)’in doğum gününden haberi olmayan insanların Hz. İsa’nın doğum gününü kutlama konusundaki tutumlarını şaşkınlıkla izlediğini söyleyen el-Karadâvî, "Bazı İslam ülkeleri bidat gördükleri için Hz. Muhammed (s.a.v)’in doğum gününü kutlamazken Hz. İsa’nın doğum gününü kutlamaları üstelik bu günü tatil ilan etmeleri anlaşılır gibi değildir” dedi.
"Yılbaşı kutlamaları!” ve İslâmî kimliğin muhafazası
İslâmiyet; iman, ibadet-amel ve ahlâk esaslarıyla bir bütündür… Özellikle inanç mevzuunda parça-buçuk kabul etmez… İnanılması gereken esaslara bütün hâlinde inanmak zarûridir.
İslâm dîninin inanç, ibâdet ve muamelelerle alâkalı emir ve yasaklarına uyulmasının yanı sıra, tatbik edilmesi gereken bazı temel ahlâkî düsturları da vardır. Meselâ bunların en önde gelenlerinden biri; Müslüman’ın ferdî, âilevî ve ictimâî hayatın her safhasında bâtıl ve muharref (hükmü kalkmış, aslından uzaklaştırılmış) dinlerin mensuplarının, kısacası gayr-i müslimlerin örf, âdet ve an’ânelerine benzemekten şiddetle sakınıp uzak durmasıdır.
(devamı aşağıdadır)
Muallimzade
İslâmiyet, ferdî-âilevî ve ictimâî hayatın hiçbir safhasında çizdiği çerçevenin dışına çıkılmasına müsâade etmemiş… Kur’ân-ı Kerim’de, bizlere bütün yönleriyle tanıttığı ehl-i kitâba, diğer bâtıl ve muharref dinlerin mensuplarına, müşriklere, budistlere, ateistlere benzenilmesine ruhsat vermemiştir. Onun içindir ki Müslümanlar’ın; Yahûdi, Hıristiyan, Budist ve dinsizlerle kaynaşmalarına sebep olacak taklitlerden, benzeşmelerden kaçınmaları ve her hâlükârda İslâmî hüviyetlerini muhâfaza etmeleri emredilmiştir. Zira en basitinden en mühimmine; âdetlerden, ibâdet ve i’tikat esaslarına kadar herhangi bir noktada benzeşme, daha büyük benzeşmelere vesîle olmaktadır.
Gayr-i müslimlere benzemenin sebep olacağı tehlikeli neticelere dikkatimizi çekmek içindir ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: "(Tasvip ederek) bir kavme (bir topluluğa) benzemeye çalışan kişi, o (benzemeye çalıştığı) kavimdendir.”(1) "(İnanç ve amelde) bizden başkasına benzeyenler, bizden değildir.”(2)
Başka bir hadîs-i şerifte de, "Siz karış karış, adım adım sizden öncekilerin (Yahûdi ve Hıristiyanlar’ın) yoluna uyacaksınız. O kadar ki; onlar bir keler deliğine girecek olsalar, siz de (modadır düşüncesiyle) onları tâkip edeceksiniz…”(3) buyurularak Müslümanlar’ın, başta Yahûdiler ve Hıristiyanlar olmak üzere gayr-i müslimleri taklit etmek, onlara benzemek felâketine düşecekleri mu’cizevî bir şekilde bildirilmiştir.
Yine Efendimiz (s.a.v.), kişinin iman, amel ve ahlâk za’fını olanca çıplaklığıyla ortaya koyan bu örf-âdet ve an’ânelerde gayr-i müslimlere benzeme şaşkınlığının, ne kadar hayâsızca ve çirkin hadlere ulaşacağını da, şu mübârek sözleriyle haber vermişlerdir:
"Onlardan biri hanımıyla yolda cinsî yakınlıkta bulunsa, siz de aynısını yapacaksınız!”(4)
Bugün, Batı’dan ithal edilmiş âdet, merâsim ve kutlamaları ile; içki, kumar ve fuhuş gibi şeytânî tuzakları ile; bâtıl mesajlarla yüklü basını-medyası ve gayr-i İslâmî kılık-kıyâfetleri ile Müslüman cemiyetler –maalesef– Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v.), tehlikesine işâret buyurduğu ölçülerde yabancılara benzeme felâketiyle karşı karşıyadır. Ancak bütün bu menfî gelişmelere rağmen biz mü’minler, İslâmî usûl ve esaslara dönerek gayr-i müslimlere benzeme akımına reaksiyon göstermeye mecburuz. Bu kudsî mükellefiyetimiz sebebiyledir ki; öncelikle bâtıl ve muharref din mensuplarına benzemenin, onları taklit etmenin dinimiz açısından hükmünün ne olduğunu bilmemiz lâzımdır. Bunu da iki grupta inceleyebiliriz:
1. Mubah olan yani mes’ûliyeti gerektirmeyen benzemeler…
2. Mekruh veya haram olan, dolayısıyla mes’ûliyeti de beraberinde getiren benzemeler…
Meselâ ilim ve teknikte kullanılan metodlardaki taklitler-benzeşmeler… O alandaki gelişme ve değişmeleri tâkip etmek… Bunlar günah değil mubahtır, hatta teşvik edilmiştir.
Canlı resimler ihtivâ eden duvar halıları, süs yastıkları ve tablolarla evlerin tefrîş edilmesi veya canlı varlıkların resimleri ile motifli elbiseler giyilmesi mekruhtur, günahtır. Zira bunlarda putperestlere benzeme durumu vardır.(5)
İbn-i Hibbân’ın (rh.) rivâyetine göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, duvarların kumaşlarla örtülmesini yasaklamıştır.
Âlimlerimiz de; duvarların ipekli kumaşlarla örtülmesi tahrîmen, ipeksiz kumaşlarla meselâ yün halılarla örtülmesi ise tenzîhen mekruhtur; zira gösterişten ibârettir, demişlerdir.
Birtakım âdet ve an’ânelerde Yahûdi ve Hıristiyanlar gibi ehl-i kitâbın mensuplarına uymak… Yahut diğer gayr-i müslimlere hâs olup İslâm’ın emir ve yasakları ile çatışan hususlarda onlara benzemek ise haramdır. Bu gibi günahlar, kendisinde küfür sıfatı bulunan günahlardır ki, şiddetle kaçınılması gerekir. Zira bunun temizliği, ancak cehennem ateşiyle mümkündür.
Bu sebeple Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, Müslüman olmayan milletlerin bayramlarının ve kutsal kabul ettikleri günlerin onlar gibi kutlanmasını yasaklamıştır. Binâenaleyh gayr-i müslimlerce değer verilen Milâdi yılbaşı gecesini çamlarla, hindilerle, içkilerle (ki zaten haramdır) veya âile toplantılarıyla kutlamak… Yahut bu maksatla televizyonlardaki sözüm ona kutlama proğramlarını seyretmek… Ya da bu yapılanları kabul ve tasvip ederek Müslüman kardeşleriyle "yeni yıl kutlamaları”nda bulunmak, hediyeleşmek dînî ölçülerimize göre son derece tehlikelidir!
Hüküm bakımından haram olan bu amelî-ahlâkî taklit ve benzemeler, fâilini günahkâr kılar. Muvakkat da olsa onu âhirette azâba dûçâr eder… Şayet bu benzeme i’tikatla alâkalı hususlarda ise, sahibi cehennemin ebedî azâbına müstehak olur. Çünkü Rabbimiz buyuruyor ki, "Kim (meşru’ görerek) Allâh’a ve Resûlü’ne karşı gelir, Allâh’ın koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî olarak kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.”(6)
Hulâsa, İslâm’ın bir vicdan meselesi olduğunu söylemek, Müslüman’ın hayatının onun ölçülerine göre düzenlenmesi gerektiğine inanmamak ve böylece gayr-i müslimlerin örf, âdet ve an’ânelerini, bayram ve merâsimlerini, töre ve törenlerini paylaşmak –Allah korusun– mü’mini mânevî uçurumlara sürükler!..
O bakımdan Müslüman olarak doğan bizler, Müslüman olarak yaşamaya ve Müslüman olarak ruhumuzu teslim etmeye gayret göstermeliyiz.
Rabb’imizin lûtuf ve ihsânı olan bu İslâm nimeti ve Ümmet-i Muhammed’den olma nimetinin kıymetini bilmeliyiz ki, Müslüman olmayanlara benzemekten sakınarak dünyamızı izzetle, âhiretimizi de saâdetle yaşayabilelim.
Bunun için de İslâm’ı iyi öğrenmeli, sünnetlere tâbi olup bid’atlerden kaçınmalıyız… Her türlü haram, mekruh ve şüphelilerden, hele de "yılbaşı kutlamaları”ndan mutlaka uzak durmalıyız. Aksi takdirde âkıbet husrân olur!
Yazımızı, Cenâb-ı Mevlâmız’ın mübârek kelâmından iki âyet meâli ile noktalayalım:
"Rabb’imiz Allah’tır’ deyip sonra da (bütün hâl ve hareketlerinde Allâh’ın emirlerini, Resûlü’nün sünnetini esas alarak) dosdoğru yaşayanlara; (evet) onlara (kıyâmet gününde) hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir de. (Çünkü) onlar, cennet ehlidirler. Yapmakta oldukları (güzel amel ve hareketlerine) mükâfat olmak üzere, orada ebedî kalacaklardır.”(7)
http://dirilishaber.blogcu.com/yilbasi-kutlamak-haramdir/9380804
DİPNOTLAR
(1) Mişkâtü’l-Mesâbîh, 4347.
(2) Tirmizî, Sünen, H. No: 2696.
(3) Mişkâtü’l-Mesâbîh, 5361.
(4) Câmiu’s-Sağîr, 2, 122.
(5) Bedâiu’s-Senâi‘ fî Tertîbi’ş-Şerâi‘, Kitâbü’l-İstihsân, 5, 226.
(6) Kur’ân-ı Kerim, Nisâ sûresi, 30.
(7) Kur’ân-ı Kerim, Ahkaf, 13-14.
http://dirilishaber.blogcu.com/yilbasi-kutlamak-haramdir/9380804
aziz83
Yılbaşında bir müslüman ne yapmalı
Yılbaşı çoğu kişinin günahla geçirdiği bir gecedir, bizde zikirle günahsız olarak geçirelim
Star
Bize aklı onlarmı öğretecek acaba çok merak ediyorum 🙂
Ayrıca bu akılsızlıktan değil cehaletten kaynaklanıyor.Müslümanların bazıları belkide yarısı Yılbaşı kutlamanın günah olduğunu bilmiyor ki 🙂
Bu konuda onları lütfen bilgilendirelim 🙂
islami17
Yılbaşında yapılan içkili partiler, kutlamalar, geri sayım falan Allah’ın katında hiç hoş olmayan şeylerdir!
Hristiyanlardan gelen saçma, bir değeri olmayan bir adetten başka bir şey değil!
Star
@islami17
Ne yazıkki kardeşim ülkemizde cahil müslümanlar sebebiyle bu çok yaygın…Bak televizyondaki programlara.Geçen akşam partide yaptılar,içkide içtiler,geri sayımda başlattılar.Çocuklar Duymasın,Yahşi Cazibe vs. hep bu tür dizilerde böyle oldu bu…Cahillikten mi dizileri bu hale getiriyorlar yoksa bilerekten ve daha fazla reyting almak istediklerinden mi bilinmez…Ama bunlar böyle yaparak diğer müslüman kardeşlerimizin nefsine daha fazla hitab ederek yılbaşı kutlamalarını sağlıyor..Ülkemiz iyice hristiyan eğilimine düşüyor maalesef.Hiç hoş olmayan bir durum bu.Müslümansak müslüman olarak kalalım..Maalesef öyle bir dünyada yaşıyoruz ki..Bazen düşünüyorum da İslam ilk çıktığı zaman yaşasak bizim için ne mutlu ne güzel olurdu 🙂
islami17
Ramazan bayramında oruç tutar, kurban bayramında kurban keser, yılbaşında da içkinin dibine düşerler..
Bu nasıl müslümanlık diyeceksiniz.. Bu müslümanlık değil kardeşlerim münafıklık!!
Türk insanının içinde taa Osmanlı’dan beri bir batı özentisi var.. Her yönden batıya benzemeye çalışıyorlar.. Buna ahlaksızlık ta dahil..
< Ama bunlar böyle yaparak diğer müslüman kardeşlerimizin nefsine daha fazla hitab ederek yılbaşı kutlamalarını sağlıyor. >
Endişelenme star kardeşim.. Gerçek müslüman bu tür şeylerden etkilenipte nefsine uymaz;) Uyanlarıda görüyoruz zaten…
Star
Mesela ben geçen akşam 23:00’de yattım 🙂
Sabah kalktım internette,televizyonda orda burda sabaha kadar içki içip,küfreden delikanlıları görüyoruz maalesef…Timurtaş Uçar hocam doğru söylemiş ”İstanbul’u cehenneme çevirdiler”
Fetva Meclisi
Müslüman Yılbaşı Kutlamaz
Yüce Allah, en üstün din olarak İslam Dinini göndermiştir. Bu Yüce Dinimiz, kendine has hükümleriyle, tazeliğini kıyamet sabahına kadar muhafaza edecektir. Güzellikleriyle ve insanlığa ışık saçan hakikatleriyle on dört asırdan beri ayaktadır ve kıyamete kadar da ayakta kalacaktır.
Mensubu olmakla şeref duyduğumuz Yüce Dinimiz, kendi müeyyidelerini tahrif edecek müdahalelere , beşeri düşünce ve fikirleri ona karıştırmayı hedef alan her türlü teşebbüse karşı uyanık olmamızı, biz Müslümanlardan istemiştir. İbadetlerde ve adetlerde Frenk mukallitliğinden şiddetle kaçınmamızı bizlere emretmiştir. İslamiyet ile bağlılığı gevşeyen ve milli mefahirini inkar eden milletler ise taklitçi oldukları topluluğun uydusu ve kuklası haline gelmişlerdir.
Yüce Dinimiz İslam , kafirlere, münafıklara, batıl dinlere ve ideoloji mensuplarına benzemeyi kesin bir şekilde yasaklamış ve haram kılmıştır. Görünüş itibariyle onlara benzemek, daha sonra ahlaki değerlerde, çirkin ve kötü fiillerde ; hatta inanç ve ibadetlerde onlara benzemeye sebep olur. Çünkü onlar gibi giyinmek, onlar gibi davranmak, onlar gibi yaşamak,sonunda bu hareketler kalplere nüfuz eder ve onlara karşı bir sevgi ve saygı meydana getirir. Bunun için Kafirlere benzemenin haram olduğu hususunda bütün İslam alimleri ittifak etmişlerdir. Bu konuda icma vardır.
Peygamber (sav) Efendimiz, bir hadis-i Şeriflerinde : "Kim bir kavme benzemeye özenirse, o da onlardandır” buyurmuşlardır. Böylece Hıristiyanlık ve Yahudilik adetlerine özenti duymaya set çekmiş, taklitçiliği adet haline getirenlerin milli ruhunu kaybedip, özendiği o topluluğun mahiyet ve karakterini elde edeceğine işaret buyurmuş, taklitçiliği yasaklamıştır.
Kur ‘an-i Kerim ayetlerinin ve Hz .Peygamber (sav) Efendimizin hayatı boyunca üzerinde durduğu en önemli konulardan birisi de, Müslümanların fert ve toplum olarak belli bir kimlik (İslam kimliği) kazanmaları, kendi inanç ve şahsiyetlerini korumaları ve kendilerine güven duymaları olmuştur. Kur’ an -i Kerim Müslümanlara ısrarla birlik ve bütünlük içinde olmalarını, kafir ve münafıkları dost ve arkadaş edinmemelerini emretmektedir. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Ey İman edenler! Mü’minleri bırakıp da kafirleri dost edinmeyin. Bunu yaparak Allah’a, aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?”. (Nisa suresi. Ayet.144.)
" Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur ". (Bakara suresi. Ayet.120)
Bu konuda diğer ayet-i Kerimeler de şöyledir :
" Ayetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar, Rablerine eş tutuyorlar”. (En’am suresi. Ayet 150)
"…Deki ,Benim işim bana, sizin işiniz de size aittir. Siz, benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım”. ( Yunus suresi. Ayet .41.)
" Resulüm de ki: Ey kafirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam, Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz. Ben sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim de bana dır”. (Kafirun suresi. Ayet 1-6)
"Sana emir olunanı açıkça söyle ve ortak koşan (müşrikler)den yüz çevir”.( Nahl suresi. Ayet.94)
"…Kafir olanlar da birbirlerinin dostlarıdırlar..”( Enfal suresi. Ayet 73.)
"Mü’min erkeklerle mü’min kadınlar da birbirlerinin dostlarıdırlar. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler. Allah ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara, Allah rahmet edecektir..”. (Tevbe suresi. Ayet 71)
Yüce Allah yukarıdaki ayet-i kerimelerde buyurduğu üzere; özellikle Yahudi ve Hıristiyanlar, Müslümanların dostu olmazlar. Onlar ancak birbirlerinin dostu ve yaranıdır. Onlar birbirlerini desteklerler, Müslümanları ancak menfaatleri için geçici olarak destekler ve dost görünürler. Asla dost olmazlar ve hiçbir zaman da olmamışlardır. Müslümanların Yahudi ve Hıristiyan komşusu olabilir. Komşuluk elbette ki olacaktır. Müslüman, Müslüman kalmalı ve dinini taviz vermeden yaşamalı, komşusunun dinine uymamalıdır. Kafirun ve Hud sürelerinde olduğu gibi.
"Zulmedenlere meyil etmeyin. Sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra O’ndan da yardım göremezsiniz”.( Hud suresi.ayet 113.)
Peygamber (sav) Efendimiz, müşrik ve kafirlere benzememeleri için ashabına, sakallarını uzun, bıyıklarını kısa kesmelerini emretmiştir. Birisi Peygamberimize gelerek "Müslüman oldum, Ya Resulellah! " diyen kişiye: "Kafirlik alameti olan saçını kes ve sünnet ol ” buyurmuştur. (Ebu Davut, Taharet.131.)
O devirde kafirler kendilerine mahsus saç şekli tespit etmişler, kendilerince bir moda ortaya koymuşlardı. Yani inançlarının sembolü olan bu saç şeklini, Efendimiz (sav) kafirliğin alameti ve modası saymış ve bu saç şeklini Müslümanların bırakmasını yasaklamıştır. Çünkü Abdullah ibni Ömer (ra), Peygamber Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Kim bir millete benzemeye çalışırsa, o da onlardandır”. (Ebu Davut. Libas.5)
Bazı Müslümanların moda uğrunda batı, Avrupa hayranlığına ve onlar gibi giyinip onlar gibi yaşamalarına ne demeliyiz. Yoksa saç bırakmak yasak değildir. Yeter ki, bakımlı ve temiz olsun.
Başkalarına benzemeye çalışmak, onların yaptığı işi ve ameli yaparak onlara uymak, özellikle kafirlere benzemek bu Hadis-i şerifte yasaklanmıştır. Müslüman ancak, Peygamber (sav) Efendimize ve O nun sahabesine benzemeli ve sünnetine uymaya çalışmalıdır.
Peygamber Efendimiz: "Bizden başkasına benzemeye çalışanlar bizden değildir. Yahudi ve Hıristiyanlara benzemeyiniz…” buyurmuşlardır. (Tirmizi. İsti’zan.7).,
Giyim ve kuşamda, moda diyerek kafirlere benzemek de Dinimizde yasaklanmıştır. Hz. Ali (ra) dan, Peygamber(sav) Efendimizin bu konuda şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Rahiplerin elbiseleri gibi, gayri müslimlere mahsus elbiseler giymekten sakının. Kim onların şekillerine bürünür ve onlara benzemek isterse benden değildir”. (Taberani, Evsat.4/541 (3921).
Abdullah ibni Amr (ra) diyor ki, Peygamber (sav) Efendimiz, üzerimde rengi sapsarı bir elbise gördü ve: "Onu at! Çünkü o, renk ve şekil itibariyle kafirlerin elbisesidir” buyurdu. (Ahmet b.Hanbel.2/164 ( 6500) Özellikle moda için başka milletleri taklit etmeyelim, günaha girmeyelim. Burada kastedilen elbise, kafirlik alameti olan elbise ve giysinin giyilmemesidir. Tabii en önemlisi de, modadır diye,gençlik giyiyor diye, mini etek ve açık saçık elbiselerin giyilmemesidir.
Yüce Dinimiz, güneş doğarken, güneş tam tepede iken ve güneş batarken, ve ateşe karşı namaz kılmayı yasaklamıştır. Bunun sebebi, güneşe tapan ve ateşe tapan (Mecusi) lere benzememek, onlara muhalefet etmek içindir.
Kendine ait milli ve manevi değerlerini yitirerek başka dinleri ve milletleri taklit etmek, şahsiyetsiz davranmak, fertler ve toplumlar için en büyük manevi felaket ve alçalıştır. Bu manevi felaket ve sefalete mahkum olmuş milletlerin, bataklığın çukurundan kurtulmasına imkan yoktur. Dinini, milletini ve vatanını seven insanlar, hiçbir zaman kendi milletinin böyle bir sefalete düşmesine rıza gösteremez ve tahammül edemez. Hiçbir Müslüman, kendi dininin emirlerinden başka bir dinin inancını ve ayinini taklit edemez, başka milletlerin örf ve adetlerine itibar edemez. Çünkü İslam Dininin ve Müslüman’ın başka bir dini ve başka bir milleti taklit etmeye ihtiyacı yoktur. Şerefli ve ilahi bir nizam olan Yüce Dinimiz, bütün beşeri sistem ve nizamların üstündedir. İnsanlığın kurtuluşu için Yüce Allah tarafından gönderilen son Hak Dindir.
Peygamber (sav) Efendimiz, biz Müslümanların şirkten, kafirlikten başka, eski ümmetleri örf-adet, fitne-fesat ve isyan gibi bütün kötü yollarda takip edeceklerini, bir mucize olarak 1430 sene önce bizlere haber vermiştir. Hadis-i Şerifte şöyle buyuruyor:
"Sizler, kendinizden önce geçen milletlerin yoluna karışı karışına, arşını arşınına, tıpa tıp muhakkak uyacaksınız. O dereceye kadar ki, şayet onlar daracık bir keler deliğine girmiş olsalar, siz de muhakkak onlara uyarak oraya gireceksiniz, onlara tabi olacaksınız”. Ebu Sait (ra) diyor ki, Biz: "Ya Resulellah! bu ümmetler Yahudiler ve Hıristiyanlar mıdır? diye sorduk. Peygamber (sav) Efendimiz: "Onlardan başka kim olacak…!” buyurdu. (Buhari. Enbiya.48, İtisam.14. Müslim.ilim.6)
Ne dersiniz? Peygamber (sav) Efendimizin bu açık mucizesinde haber verdiği durum bu gün ortaya çıkmış mıdır? Maalesef bu gün bir çok Müslüman, kafirlerin yoluna karışı karışına, arşını arşınına tıpa tıp uymaktadır. Onlar keler deliğine girse, yılbaşı kutlarsa, piyango bileti alırsa, moda diye bir şeyi giyerse onların aynısını yapmakta, birbirleriyle yarış etmektedirler. Bazı Müslüman ların bu günkü halini şair ne güzel dile getirmiştir. Gerçek Müslümanlar elbette bunun dışındadır.
Bir elde Kadeh ! bir elde Kur’an
Ne helaldır işimiz, ne de haram.
Şu yarım yamalak dünyada,
Ne tam kafiriz, ne de tam Müslüman..! ( Ömer Hayyam).
Yüce Allah, bu duruma düşmekten cümlemizi muhafaza eylesin. (amin)
Müslümana;
Sen Hıristiyan mısın? Diye sorsan darılır.
Amma yılbaşında hindi, kaz yemesine bayılır.
Çam deviren hindici, nasıl mü’min sayılır?…
Bilmiyoruz, çoğumuz ne edip yapıyoruz.
"Batı batı” diyerek, eyvah! hep batıyoruz..
Yaklaşınca her sene, öz yurdumda yılbaşı,
Yapılır milletime, Frenkçe türlü aşı..!
Buna ağlar ağacı, hem toprağı, hem taşı.
Müslümanız ! Onlarla, Noel de yapıyoruz…
"Batı batı" diyerek, eyvah hep batıyoruz…
Kafirlerin bayramlarını kutlamak, onların kutsal saydığı günleri, Noel ve yılbaşı gecesi kutlamak, onların adetlerine uymak, onlara benzemek kesinlikle caiz değildir ve büyük günahlardandır. Müslüman Kur’an ve sünnete uygun yaşamalı, kendi örf ve adetlerine uymalıdır.
Yılbaşı gecesi, eğer Hz.İsa (as) in doğduğu gece ise ki, öyle kabul edelim. Bu geceyi Kur’an okuyarak, namaz kılarak, tövbe ve dua ederek geçirmeliyiz. Çocuklarımıza ve aile fertlerimize örnek olmalıyız. Ömrümüzden bir yıl daha gittiği bu gecede, hata ve günahlarımızı düşünerek onlardan vaz geçtiğimize dair Rabbimize söz vererek, Yeni bir yıla abdestli ve imanlı olarak girmeliyiz. Bu gecede olsun haberlerin dışında TV ları kapatıp, Tefsir ve Hadis okuyarak, Hz. İsa (as) ın daha çok anlatıldığı Meryem suresini okuyarak yeni yıla girelim. Kendimize çeki düzen verelim.
2012 yılının, ülkemize, milletimize ve tüm Müslümanlara hayırlar getirmesini Yüce Allah’tan niyaz eder, hepinize sağlık ve afiyet dolu günler dilerim.
Kemalettin AKSOY
selivay
benim anamadım konu şu arkadaşlar eğer günah ise müslümanlar neden yapıyo biz hiçbir yıl yapmıyoruz
Kayıtsız Üye
arkadaşlar gerçekten çok günah ben bugün büyük bir hocanın sohbetine gittim ve yılbaşında asla televizyonda yılbaşı programları izlemememizi ve yılbaşının bizim dininmizde bir yeri olmadığını yani yılbaşının bizim bayramımız değildir bizim nasıl dini bayramlarımız kurban ramazan vb. bayramlarsa yılbaşıda hıristiyanların dinin bayramıdır kısacası çok günah hatta yılbaşı süsü satılan ve camlarında hoşgeldin yeni yıl gibi şeyler yazan yerlerden alışveriş yapmakda gühahmış yılbaşı gecesi ise ailenizle oturup sohbet edebilirsiniz misafirliğe gidebilirsiniz kanal 7 samanyolu gibi tv programlarında şaban veya türk filimleri izliyebilirsiniz ilahi dinliyebilirsin ne yaparsanız yapın ama amacınız kesinlikle yılbaşı olmasın ayriyrttrn size gelen yılbaşı mmesajlarınıda cevaplamayın çünkü günah…
merhaba
Yılbaşı belası yine yaklaştı ve yine şaraplar şu gibi içilecek
Ey müslüman sen günaha ortak olma
Kayıtsız Üye
noeli kutlamak günah olur
sorularla islam
noel yılbaşı kutlama müslüman işi değil
yasemin
Unutmayalım ki İslam bizim tüm hayatımızı kuşatan ilahi bir sistemdir. Sevinçlerimizde, tasalarımızda İslam’a göre olmak zorundadır. İslam eğlencenin ne kadarına nasıl müsaade ediyorsa biz onu yapacağız. Yılda bir keredir canım diyerek Noel’i veya çocuklarımızın doğum günlerini kutlamak, ömründe bir keredir diyerek çocuklarımızın düğün, nişan ve kına gibi merasimlerini bir sürü haramla iç içe yapmak samimi bir Müslüman’a yakışmaz.
Yahudi veya Hıristiyanlar bizim herhangi bir günümüzü kutluyorlar mı? Herhangi bir mukaddes değerimize saygı gösteriyorlar mı? Aksine en üst perdeden bu değerlerimize saldırıyorlar. Kaldı ki asıl olan onların batıllarını terk ederek İslam’a gelmeleri, bizim ise İslam’ın doğruları üzerinde sebat etmemizdir.
imam
< eğer günah ise müslümanlar neden yapıyo >
Bilinçli hiç bir müslüman yılbaşı kutlamaz, kutlayanların çoğu sözde müslümanlardır veya dinden habersiz kişilerdir.
Kayıtsız Üye
Müslüman otomobile binmez, şeytan icadı bilgisayar, tvvitter, facebok,forum bunları kullanmaz.
Yüksek binada oturmaz,telefon hıristiyan icadıdır, en azından alo diyerek açmaz ama hiç kullanmamalıdır.
Televizyon keza zaten tam olarak şeytan icadı ve bütün pisliklerin yayıldığı ilk etapta yok edilmesi gereken aptal kutusudur.
Futbol ingiliz icadıdır, kumara alıştırır. Spor yapmak hırisyitan yolundan gitmektir, yunan icadıdır.
Kalem, kağıt bunlar firavunûn yolundan gitmek demektir eski mısırlıların şeytanla anlaşması için icat edilmiştir.
Müslüman her şeyden önce ahlaklı ondan sonra zeki olmak sorundadır. Yabancı güçlerin araya fitne sokmak için İslam adına çıkardığı safsatalara kanıp ilim irfandan uzaklaşmamalıdır.
Unutma, unutturma; Afganistan, Irak, Suriye bu gün yılbaşında hindi yedikleri için değil, ehli kitap ın ihanetleri, İslamı çarpıtması yüzünden bu gün zor durumdadır.
Cübbeyle, sarıkla sizi kandırmak isteyen vatan hainlerine aldanmayın.
Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir. (Bakara Suresi, 105)
De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız." (Al-i İmran Suresi, 64)
Kitap Ehlinden bir grup, sizi şaşırtıp saptırmayı arzuladı; fakat onlar ancak kendi nefislerini şaşırtıp-saptırırlar da şuuruna varmazlar. (Al-i İmran Suresi, 69)
Ey Kitap Ehli, siz şahid olup dururken, ne diye Allah’ın ayetlerini inkar ediyorsunuz? (Al-i İmran Suresi, 70)
Ey Kitap Ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz? (Al-i İmran Suresi, 71)
e sizin kuruntularınızla, ne de Kitap Ehlinin kuruntularıyla değil. Kim kötülük yaparsa, onunla ceza görür; o, Allah’tan başka bir veli (dost) ve bir yardımcı bulamaz. (Nisa Suresi, 123)
Kayıtsız Üye
Müslümana noel kutlamak her ne kadar haram ise, kutlayan kişiye yanlışı izahtan, uzak durmanın faziletlerini anlatmaktan fazlasını yapmak da o kadar günahtır.
Allahü teâlâ, günah işleme, sevap işleme meselesini kuluna bırakmışken onu denetlemek bir diğerine düşmez.
yılbaşı kutlamak günahmı, yilbasi kutlamak gunahmi, yılbaşı kutlaması günahmı