Peygamberlere İman Ne Demektir?

Peygamberlere İman Ne Demektir?

dEbdEbE
Peygamberlere İman Ne Demektir?
Allah Teâlâ’nın, emirlerini ve yasaklarını kullarına bildirmek üzere elçi seçtiği büyük insanlara Peygamber denir.
Peygamberlere îman, Allah’ın insanları doğru yola iletmek, emir ve yasaklarını onlara duyurmak için Peygamber denilen elçiler gönderdiğine inanmak, Peygamberlik müessesesinin varlığını kabûl etmek, Kur’an’da Peygamber olduğu zikredilen şahısların Peygamber olduklarını tasdik etmek demektir.
Peygamberler de bizim gibi insan olmakla beraber, onlar Allah’ın seçkin kullarıdır. İnsan çalışıp çabalamakla, istemekle Peygamber olamaz. Peygamberlik, Allah vergisidir.

Peygamberler Niçin İnsanlar Arasından Seçilmiştir? Allah’ın insanlara elçi olarak gönderdiği Peygamberlerini yine insanlar arasından seçmesi, onların insanlara her hususta rehberlik, örneklik, mürşidlik yapabilmeleri içindir.
Peygamberler melekler arasından gönderilseydi, hiç şüphesiz bu netice alınamazdı. İnsana en iyi rehberliği, yine insanın yapabileceği açık bir gerçektir.

Rasûl ve Nebî Ne Demektir? Kendisine müstakil bir din ve kitab verilen peyamberlere Resûl, müstakil bir din ve kitab sâhibi olmayıp kendinden önceki bir peygamberin kitabına uygun hareket etmekle vazifeli peygamberlere de Nebî adı verilir.

İnsanlar Niçin Peygamberlere Muhtaçtırlar? İnsanlar kendi akıllarıyla Allah’ın varlık ve birliğini anlayabilseler bile, O’na mahsus sıfatları tamamen kavrayamazlar. Ona ne şekilde ibâdet edileceğini bilemezler. åhiret işlerini, âhiretteki mes’ûliyeti idrâk edemezler. Bütün bu hususları Allah’ın kendilerine bildirip öğretmesine muhtaçtırlar.
İşte Allah, insanların bu ihtiyaçlarına cevab vermek üzere, onlara peygamberler göndermiştir. Onlar vasıtasıyla, bilmeye muhtaç oldukları maddî ve mânevî her hususu insanlara öğretmiştir.
Eğer peygamberler gelmeseydi, insanlar Allah’ın varlık ve birliğini bilmenin dışında, hiçbir dinî hükümle mükellef tutulamazlardı. Hattâ bâzı Kelâm âlimlerine göre, Allah’ın varlığını, birliğini anlamaktan bile mes’ul olmazlardı. Nitekim âyet-i kerîmede de:
"Rasûl göndermediğimiz müddetçe, hiçbir kavme azâb edici değiliz." (İsrâ: 15) buyurulmuştur.
İnsanlık hiçbir şey’i bilmez durumda iken her şey’i, her san’atı ve her hüneri peygamberlerden öğrenmişlerdir. Dünya ve âhirette mutlu olmanın ve huzurlu yaşamanın yollarını, birbirleriyle hoş geçinme düsturlarını, ahlâk ve görgü kaidelerini insanlara öğreten yine peygamberler olmuştur.

Peygamberler Kaç Tanedir? İlk peygamber Hz. ådem’den son peygamber Hz. Muhammed’e (asm) gelinceye kadar arada birçok peygamber gelip geçmiştir. Kuvvetli bir rivayete göre bu peygamberlerin sayısı 124 bin, diğer rivayete göre de 224 bin kadardır. Bunlardan sadece 25 tanesinin ismi Kur’an’da geçmektedir.

Kur’an’da Bahsi Geçen Peygamberler Kimlerdir? Şunlardır:
Âdem, İdris, Nûh, Hûd, Sâlih, Lût, İbrâhim, İsmâil, İshâk, Yâkub, Yûsuf, Şuayb, Mûsâ, Hârun, Dâvud, Süleyman, Eyyûb, Zülkifl, Yûnus, İlyas, Elyesa’, Zekeriyya, Yahyâ, İsâ ve Hz. Muhammed Aleyhimüsselâm…
Bunlardan ayrı Kur’an’da ismi geçen Üzeyr, Lokman ve Zülkarneyn’in (as) peygamber olup olmadıkları ihtilâflıdır.
Kur’an’da ismi geçmediği halde peygamber olarak meşhûr olanlar da şunlardır: Şît, Yûşâ, Cercis, Danyal Aleyhimüsselâm.
İnsanlara Ayrı Ayrı Peygamberler Gelmesinin ve Her Peygamberin Getirdiği Dinde Bâzı Farklılıklar Olmasının Sebebi Nedir?
İslâm inancına göre, bütün peygamberler aynı dâva için çalışmışlar, aynı îman ve ibâdet esaslarını insanlara tebliğ ve telkin etmişlerdir. Bununla beraber peygamberlerin getirdikleri dinler arasında bâzı farklar bulunduğu da bir gerçektir. Bunun da en mühim sebebi, asırların ve cem’iyetlerin ihtiyaçları ve idrâk seviyeleri başka başka olmasıdır. Peygamberler, insanların idrâk seviyelerine göre konuşmuş ve ihtiyaçlarına göre hareket etmişlerdir. Söz ve şekillerde, dînin tatbikatına ait bâzı ayrılıkların bulunması gayet tabiî ve fıtrîdir. Aynı zamanda âlemdeki tekâmül kanununun da bir îcabıdır. Bütün bu ayrılıklar ve farklılıklar, hak dinlerin özde ve gayede bir olmalarına te’sir etmez.
Peygamberler çeşitli aralıklarla ayrı ayrı asırlarda gelmiş olsalar bile, gelen peygamberler, bir önceki peygamberin dâvasını, kaldığı yerden yürütmeye devam etmiştir. İki peygamber arasındaki zaman süresinde, halkta yanlış inançlara sapmalar olmuşsa, yeni gelen peygamber bu yanlışı düzeltmiş, insanları ıslah ve irşâd etmiştir.
Nihayet İslâm Dîninin gelmesi ile, insanların tekâmülüne paralel olarak dinlerin tekâmülü de son mertebeye ulaşmış; Hz. Muhammed (asm) diğer peygamberlerden farklı olarak bütün insanlığa, kıyâmete kadar gelecek bütün asırlara peygamber olarak gönderilmiştir.


Cevap: ::..Peygamberlere İmAn..::

dEbdEbE
Peygamberlerde Bulunan Müşterek Vasıflar Nelerdir?
Bütün peygamberlerde ortak olan vasıflar ve özellikler şunlardır:
1. Sıdk (Doğruluk): Bütün peygamberler Allah’tan alarak verdikleri bütün haberlerinde doğru sözlüdürler. Onlar hakkında kizb (yalancılık) vasfı düşünülemez.
2. Emanet (Emin ve güvenilir olmak): Peygamberler Allah’ın kendilerine verdiği vazifeleri yerine getirme hususunda emin ve güvenilir kimselerdir. Peygamberlerde asla hıyânet hâli görülmez.
3. Tebliğ: Peygamberler Allah’tan kendilerine vahyolunan şeyleri ümmetlerine noksansız, ilâvesiz olarak aynen bildirirler, tebliğ ederler. O haberleri ketmedip gizlemek, tahrif edip değiştirmek söz konusu değildir. Kitman, yani, hakikatı gizleme vasfı peygamberlerde yoktur.
4. Fetanet: Peygamberler üstün bir akıl ve zekâya, kuvvetli bir hâfızaya ve yüksek bir mantık ve ikna kabiliyetine sâhiptirler. Peygamberlerin delilik, gafillik, cahillik gibi sıfatlarla uzaktan yakından hiçbir alâkaları yoktur.
5. İsmet (Ma’sûmiyet, günahsızlık): Peygamberler gizli – açık her türlü günahlardan, kusurlardan, kötü hallerden, peygamberlik şerefiyle bağdaşmayacak hareketlerden uzaktırlar. Mâsiyet, yani, günah işlemek peygamberler hakkında muhaldir.

Vahiy Nedir? Vahiy, Allah tarafından geldiğine dair kat’î bir bilgi ve itmi’nan ile beraber, vasıtalı veya vasıtasız olarak peygamberlerin ruhunda (kalbinde) bulduğu bir bilgi ve marifettir.
Peygamberler Allah’tan aldıkları hüküm ve hakikatları vahiy yoluyla alırlar. Peygamberlerin hepsi de Allah’ın vahyine muhatap olmuşlardır.
Vahyin de pek çok çeşitleri ve mertebeleri vardır:
Vahyin en yaygın şekli, vahiy meleği olan Cebrâil (as) vasıtasıyla peygamberlere İlâhî hükümlerin bildirilmesi, tebliğ edilmesidir. Kur’an’ın indirilişi böyle olmuştur. Cebrâil’in (as) vahyi getirmesinin de çeşitleri vardır. Melek, aslî hüviyeti ile peygambere görüneceği gibi, insan suretine girerek de gelir ve vahiy getirir. Bâzan da hiç görünmeden çan sesi veya arı vızıltısı gibi bir sesle gelir ve vahyi peygamberin kalbine bırakır.
Bâzan da Allah Teâlâ emir ve hükümlerini vasıtasız, doğrudan doğruya peygamberine söyler ve işittirir. Tûr dağında Mûsâ’nın (as) ve Mi’rac’da Peygamberimizin vahyi doğrudan doğruya Allah’tan almaları gibi.


Peygamberlere iman

LeoparGS
Peygamberlere iman

Peygamber, Farsçada "haber taşıyan ve elçi” anlamlarına gelir. Dinen, "Allah’ın kulları arasından seçtiği ve vahiyle şereflendirerek emir ve yasaklarını insanlara ulaştırmak üzere görevlendirdiği elçiye peygamber denir. Arapçada, peygamber kelimesinin karşılığı olarak, gönderilmiş ve elçi demek olan resûl ve mürsel kelimesi kullanılır. Terim olarak resûl ve mürsel, yeni bir kitap ve yeni bir şeriatla insanlara gönderilen peygambere denilir. Çoğulları "rüsul” ve "mürselûn”dir. Nebi de Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara haber veren; fakat yeni bir kitap ve yeni bir şeriatla gönderilmeyip, önceki bir peygamberin kitap ve şeriatını ümmetine bildirmeyle görevli olan peygamberdir. Çoğulu "enbiya”dır. Risalet ve nübüvvet kelimeleri mastar olup, peygamberlik anlamina gelmektedir.

Kur’an’da da belirtildiği gibi yüce Allah, asırlar boyunca peygamberler göndermiş, insanları onlar aracılığıyla gerçeği benimseyip yaşamaya çağırmıştır. Kendilerine peygamber gelmemiş hiçbir topluluk ve ümmet bulunmadığı Kur’an’da şöyle dile getirilmektedir: "(Geçmiş) her ümmet içinde mutlaka bir uyarıcı peygamber bulunagelmiştir.” (Fatır 35/24), "Allah’a and olsun ki biz senden önceki ümmetlere de peygamberler göndermişizdir…” (Nahl 16/63).

Peygamberlik, Allah vergisidir. Çalışma, ibadet ve taatla elde edilemez. Allah, peygamberlik yükünü taşıyabilecekleri ve layık olanları bilir ve dilediğini peygamber olarak seçer: "Bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir…” (Cum’a 62/4). Bu seçimde mal, mülk, şan, şöhret ve makam etkili değildir. Her konuda olduğu gibi peygamberlik konusunda da orta yolu gözeten İslam, onları İlah mertebesine çıkartmamış, Allah’ın elçisi ve kulu saymıştır. Biz, peygamberlerin vahiyle şereflendirilmiş ve diğer insanlarda bulunmayan niteliklere sahip, seçkin kişiler olduklarını kabul ederiz. Fakat onların hiçbirisinde Tanrılık özelliği olmadığına, Allah’ın müsaadesi dışında fayda sağlama ve zararı giderme güçlerinin bulunmadığına, Allah’ın bildirdikleri dışında gaybı bilmediklerine inanırız (Maide 5/72-73, 75; A’raf 7/188; Tevbe 9/30).

Peygamberler sadece dini tebliğle yetinmemişler, dinî esasları açıklamışlar, sonra ümmetlerine öğretmişler, onları eğitip kötülüklerden arındırmışlardır. Bu işleri yaparken davalarından taviz vermemişler, bu uğurda pek çok eza ve sıkıntıya göğüs germişlerdir.

Kur’an-ı Kerîm’de de bildirildiği gibi, peygamberlik Hz. Muhammed ile son bulmuştur: "Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur…” (Ahzab 33/40). Artık ondan sonra peygamber gelmeyecektir. O’nun getirdiği mesaj da kıyamete kadar sürecektir.

Allah (cc), insanlardan, bütün peygamberlere inanmasını ister
Peygamberlere iman, imanın altı esasından biridir. Peygamberlere iman demek, insanlara doğru yolu göstermek için Allah tarafından seçkin kimselerin gönderildiğine, bu kimselerin Allah’tan getirdiği bütün bilgilerin gerçek ve doğru olduğuna inanmak demektir. Yüce Allah her Müslüman’a, aralarında herhangi bir ayırım yapmadan bütün peygamberlere inanmayı farz kılmıştır: "Peygamber de kendisine Rabb’i tarafından indirilene iman etti, müminler de. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız…” (Bakara 2/285). Bu sebeple peygamberlerin bir kısmına inanıp, diğerlerini tasdik etmemek inkar sayılmıştır: "Allah’ı ve peygamberlerini inkar edenler ve ‘Allah ile peygamberleri birbirinden ayırmak isteyip bir kısmına iman ederiz; ama bir kısmına inanmayız’ diyenler ve bunlar arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu işte gerçekten kafirler bunlardır…” (Nisa 4/150-151).


Soru: ::..Peygamberlere İmAn..::

LeoparGS
Rabb’imiz (cc) niçin peygamber göndermiştir?
Her ne kadar insan yaratılırken akıl, bilinç, idrak, seçme imkanı gibi birtakım yeteneklerle donatılmış ve bu yetenekler sayesinde kendisi, çevresi ve diğer yaratıklar hakkında bazı bilgiler edinmiş olsa da bütün bunlar sınırlı ve kendi gücü oranındadır. İnsanın gücünü aşan konularda ve yeterli olamadığı hususlarda yahut da gücü dahilinde olup da dış çevrenin olumsuz etkisiyle gerçeğe ulaşamadığı hususlarda elinden tutulması ve yolunun aydınlatılması gerekmektedir. İnsanların peygamberlere ihtiyaç duymalarının sebepleri arasında şunları söylemek mümkündür:

Bazı bilgiler için ihtiyaç vardır
İnsanlar kendi akıllarıyla Allah’ın varlığını, birliğini anlayabilirlerse de bunun ötesinde O’na ait birtakım yüce sıfatları tamamen anlayamazlar. Allah’a nasıl ibadet edileceğini, ahiretle ilgili durumları dosdoğru bilemezler. En kısa ve pürüzsüz bir yoldan giderek dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşmak, fikir ve ahlak yönüyle yükselmek, ancak peygamberlerin öğrettiği buyrukları yerine getirmekle mümkün olabilir. İşte yüce Allah, insanların bu ihtiyacını gidermek için peygamberler göndermiştir.

İsabetli karar veremeyeceklerdi
Eğer peygamber gönderilmemiş olsa insanlar, gerçek, iyi, doğru ve güzeli bulmada, faydalı ve zararlıyı ayırt etmede zorlanacaklar, bunun için çok zaman harcayacaklar, çoğu zaman da bu konuda duygularının, geleneklerinin, geçici arzu ve isteklerinin baskısı altında kalacaklar, gerçek doğru ile pratik yararı birbirine karıştıracaklar, isabetli karar veremeyeceklerdir. İşte bu ve benzeri sebeplerle Allah, rahmetinin bir sonucu olarak peygamberler göndermiştir: "Biz Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 21/107)

Sorumlu tutulamayacaklardı
İnsanın belli işlerle sorumlu ve yükümlü tutulabilmesi ve bundan dolayı onlara sevap ve ceza verilebilmesi için bilgilendirilmesine, bunun için de peygamber gönderilmesine ihtiyaç vardır. Böylelikle ahirette insanların "bilmiyorduk, peygamber gönderilmedi” diye Allah’a karşı mazeret ileri sürmelerinin peşinen önüne geçilmiş olmaktadır: "Biz müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki artık peygamberlerden sonra insanların, Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın…” (Nisa 4/165)

Medeniyete katkı yaptılar
Peygamberler sanat, ticaret ve çeşitli meslekleri topluma öğretmek suretiyle medeniyete, kültüre ve toplumsal gelişmeye katkıda bulunmuşlardır. Ümmetlerini her iki dünyada da mutlu kılmaya çaba göstermişlerdir.


LeoparGS
Sadece peygamberlere has özellikler
Peygamberlerin sıfatları deyince onlarda bulunması caiz olan sıfatlarla gerekli (vacip) ve zorunlu olan sıfatlar anlaşılır. Kur’an-ı Kerîm’in pek çok yerinde belirtildiği gibi peygamberler de insandır. Onlar da diğer insanlar gibi oturup kalkar, yiyip içerler, gezerler, evlenip çoluk çocuk sahibi olurlar, hastalanır ve ölürler; bu gibi özelliklere, peygamberler hakkında düşünülmesi caiz özellikler denir. Bu İlahî emir ve yasaklarla yükümlü ve sorumludurlar. Peygamberler bu gibi konularda diğer insanlar gibidirler. Fakat onlar her hareketleriyle Allah’ın insanlar için seçtiği kulları ve elçileri, insanların kendilerine bakarak davranışlarına çekidüzen verdikleri birer örnek olduklarının bilinci içindedirler. Bu sebeple fakirken, sıkıntıdayken bile Allah’a şükrederler. Haset etmek, içi dışına uymamak gibi kötü huylardan hiçbiri onlarda bulunmaz. Her peygamberde insan olmanın da ötesinde birtakım sıfatların bulunması gereklidir.

Bu sıfatlar şunlardır:

1. Sıdk: "Doğru olmak” demektir. Her peygamber doğru sözlü ve dürüst bir insandır. Onlar asla yalan söylemezler. Eğer söyleyecek olsalardı kendilerine inanan halkın güven duygusunu kaybederlerdi. O zaman da peygamber göndermekteki gaye ve hikmet gerçekleşmemiş olurdu. Sıdkın zıddı olan yalan söylemek (kizb), peygamberler hakkında düşünülemez. Bütün peygamberler peygamberlikten önce de sonra da yalan söylememişlerdir.

2. Emanet: "Güvenilir olmak” demektir. Peygamberlerin hepsi emin ve güvenilir kişilerdir. Emanete asla hainlik etmezler. Bu konuda bir ayette şöyle buyurulur: "Bir peygamber için emanete hıyanet yaraşmaz…” (Âl-i İmran 3/161). Emanet sıfatının zıddı olan hıyanet, onlar hakkında düşünülmesi imkansız olan bir sıfattır.

3. İsmet: "Günah işlememek, günahtan korunmuş olmak” demektir. Peygamberler hayatlarının hiçbir döneminde şirk ve küfür sayılan bir günahı işlemedikleri gibi özellikle peygamberlikten sonra kasten günah işlememişlerdir. İnsan olmaları sebebiyle günah derecesinde olmayan birtakım ufak tefek hataları bulunabilir. Ancak onların bu hatası yüce Allah’ın kendilerini uyarmasıyla derhal düzeltilir. Peygamberlerin bu tip küçük hatalarına "zelle” denilir. İsmetin karşıtı olan masiyetten (günah işlemek) Allah onları korumuştur. Peygamberler örnek ve önder kişiler oldukları için, konumlarını zedeleyecek davranışlardan da uzaktırlar.

4. Fetanet: "Peygamberlerin akıllı, zeki ve uyanık olmaları” demektir. Bunun zıddı olan ahmaklık onlarla bağdaşmaz. Peygamberler zeki ve akıllı olmasalardı hitap ettikleri kişileri ikna edemezler, toplumsal dönüşümü sağlayamazlardı.

5. Tebliğ: "Peygamberlerin Allah’tan aldıkları buyrukları ve yasakları ümmetlerine eksiksiz iletmeleri” demektir. Tebliğin karşıtı olan gizlemek (kitmân) onlar için düşünülemez.


LeoparGS
Kur’an’da 25 peygamberin adı geçmektedir
İlk peygamber Hz. Adem’den (as) son peygamber Hz. Muhammed’e (sas) kadar pek çok peygamber gelip geçmiştir. Gönderilen peygamberlerin sayısı konusunda Kur’an’da herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bir hadiste peygamberlerin sayısının 124 bin olduğu, bunlardan 315’ini resûllerin teşkil ettiği haber verilmektedir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 266). Fakat bir ayette "And olsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan Sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var. Sana kıssalarını bildirmediğimiz kimseler de var…” (Mü’min 40/78) buyurulması göz önünde bulundurulursa peygamberlerin sayısı ile ilgili bir rakam belirlemeksizin "Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar gönderilmiş olan peygamberlerin hepsine inandım, hepsinin hak ve gerçek olduklarını kabul ettim.” demek daha uygundur.

Kur’an’da adı geçen peygamberler şunlardır: Hz. Adem, Hz. İdris, Hz. Nuh, Hz. Hûd, Hz. Salih, Hz. Lût, Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. İshak, Hz. Ya’kub, Hz. Yusuf, Hz. Şuayb, Hz. Harun, Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Eyyüb, Hz. Zülkifl, Hz. Yunus, Hz. İlyas, Hz. Elyesa’, Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. İsa, Hz. Muhammed Aleyhimüsselam.
Bunlardan başka Kur’an’da üç isim daha zikredilmiştir. Fakat onların peygamber mi, velî mi oldukları konusunda fikir ayrılığı vardır. Bunlar; Üzeyir, Lokman ve Zülkarneyn’dir.

Efendimiz (sas) bütün peygamberlerin Sultanıdır
İslam inancına göre bütün peygamberler, peygamber olmak açısından eşittirler. Allah, her Müslüman’a aralarında herhangi bir ayırım yapmadan bütün peygamberlere inanmayı farz kılmıştır. Hal böyle olmakla birlikte, onların peygamberliklerini tasdik ettikten sonra aralarında derece farklılığının bulunabileceği de kabul edilir. Bu konuda Kur’an’da şöyle buyurulur: "İşte bu peygamberlerden bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derecelerle yükseltmiştir…” (el-Bakara 2/253). Ayetteki "Allah’ın derecelerle yükselttiği kişi”den kasıt, Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir. O’nun diğer peygamberler arasında üstün ve eşsiz bir yeri vardır. Çünkü;

1. Hz. Peygamber yaratılmışların en üstünü ve en hayırlısı, Allah’ın en sevgili kuludur. Bir ayette "Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz…” (Âl-i İmran 3/110) buyurulmuştur. Bir ümmetin en hayırlı ümmet olması, o ümmetin uyduğu peygamberinin de en üstün varlık olmasını gerektirir.

2. O’nun peygamberliği bütün insanlığı kapsamina alır. Halbuki öteki peygamberler belli topluluklar için gönderilmişlerdir. Bir ayette şöyle buyrulur: "Biz Seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik…” (Sebe’ 34/28)

3. Önceki peygamberlerin peygamberliği belli bir zaman dilimini içine alırken, O’nun peygamberliği kıyamete kadar sürecektir. O, son peygamberdir; O’ndan sonra başka peygamber gelmeyecektir.

4. O son peygamber olunca, O’nun getirdiği dinin de en son ve en mükemmel din olması tabiidir. İslamiyet önceki dinlerin hükümlerini kaldırmıştır. İslamiyet, kıyamete kadar en son ve en mükemmel din olarak devam edecektir. Bir ayette şöyle buyurulur: "Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı beğendim…” (el-Maide 5/3)

Hz. Peygamber’den sonra derece itibarıyla Hz. Nuh, İbrahim, Musa ve İsa’nın içinde yer aldığı ülü’l-azm peygamberler, daha sonra resûller, daha sonra da diğer nebiler gelir.

Ülü’l-azm peygamberler, aldıkları ağır görev ve yüklendikleri sorumluluk karşısında herhangi bir yılgınlık göstermeden dini insanlara tebliğ görevini yerine getiren, bütün zorluklara göğüs germede azim ve sebat gösteren peygamberler demektir. Ülü’l-azm peygamberlerin isminin geçtiği bir ayette şöyle buyurulur: "O, dini ayakta tutun, onda ayrılığa düşmeyin diye dinden Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyeylediğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı…” (eş-Şüra 42/13; ayrıca bk. el-Ahzab 33/7).

Mucize nedir?
Sözlükte aciz bırakan, güçsüz kılan, karşı konulmaz, harika olay, kudretsizlik ve takatsizlik veren iş anlamlarına gelen "mucize”, dini bir terim olarak, insanların benzerini meydana getirmekten aciz kalacakları, peygamberlik iddiasında bulunan zattan bilinenin aksine ve tabiat kanunlarına aykırı olarak ve meydan okuma üslubu ile zuhur eden harikulade olay demektir. Peygamberin nübüvvet davasını ispat ve doğrulamak amacıyla gösterilirler. Herhangi bir olayın mucize olabilmesi için onun nübüvvet görevi verilmiş kişilerin elinde ortaya çıkması gerekir. Mucize gerçekte Allah’ın fiilidir, "peygamber mucizesi” denilmesi mecazîdir. Rabb’imiz şöyle buyuruyor: "Dediler ki: ‘O’na, Rabb’inden mucizeler indirilseydi ya!’ De ki: ‘Mucizeler ancak Allah katındadır ve Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.” (Ankebut, 29/50) Keramet ise Hak dostu velilerden zuhur eden İlahi ikramlardır.

Mucize çeşitleri nelerdir?
Hz. Peygamber’in mucizesine en büyük örnek Kur’an’dır. Çünkü Kur’an her çağdaki akıl sahibi insana hitap eden, akıllara durgunluk veren, başkalarının benzerini meydana getirmekten aciz kaldıkları büyük ve ebedî bir mucizedir (Bakara, 2/23). Bir hadiste şöyle buyurulmuştur: "Hiçbir peygamber yoktur ki, onlara kendi zamanlarındaki insanların inandıkları bir mucize verilmiş olmasın. Bana mucize olarak verilen ise ancak Allah’ın Bana vahyettiğidir.” (Buhârî, İ’tisâm, 1). Mucize olarak, Ay’ın ikiye bölünmesi, Hz. Peygamber’in parmaklarının arasından suyun akması, bir ziyafet esnasında zehirlenmek istenince olaydan haberdar olması, bir hurma kütüğünün O’ndan ayrılığın teessürünü inilti şeklinde duyurması konuları sayılabilir. Efendimiz’in gelecekle ilgili haber verdiği mucizelere de Mekke’nin fethi örnek olarak gösterilebilir.

Vahiy nedir?
Vahiy, Allah’ın peygamberlerine iletmek istediği mesajlarını, doğrudan doğruya veya Cebrail vasıtasıyla bildirmesine denir. Cenab-ı Hak ayrıca her canlı ya da cansıza da "yön verme” anlamında vahyettiğini Kur’an’da ifade etmektedir. (Nahl, 16/68-69, Zilzâl, 99/4-5)


LeoparGS
| | ||||||_TERİMLER_|||||| | |

Kıyamet ne demektir?
Yüce Allah’ın belirlediği zaman gelince kâinat düzeninin bozulup yıkılması ve dünyanın sonunun gelmesidir.

Kirâmen kâtibîn nedir?
Her mükellef insanın yaptığı bütün işleri kayda geçiren yazıcı meleklerin adıdır.

Kur’an-ı Kerîm’de kaç sûre vardır?
Kur’an-ı Kerîm’de 114 sûre vardır.

Kurban nedir?
Allah’a yakın olmak ve rızasına ermek için ibadet niyetiyle kurbanlık bir hayvanı kesmektir.

Kürsü nedir?
Camilerde vaizlerin vaaz sırasında oturdukları yüksekçe yerdir.

Mahşer ne demektir?
Öldükten sonra dirilen insanların toplanacağı yerdir.

Melek ne demektir?
Allah’ın emriyle çeşitli görevleri yerine getiren, gözle görülmeyen nûrânî varlıklardır.

Mevlid nedir?
Doğum zamanı demektir. Peygamberimiz’in doğumu ve bunu anlatan eser anlamında kullanılır.

Mi’rac nedir?
Peygamberimiz’in, Kudüs’deki Mescid-i Aksa’dan, Yüce Allah’ın, manevî huzuruna yaptığı yolculuğun adıdır. Dinî literatürde, Recep ayının 27. gecesi "Mîrac Gecesi” olarak bilinir.

Mihrap nedir?
Cami, mescid ve namazgâhlarda kıble yönünde bulunan ve imam-hatibin namaz kılarken durduğu bölümdür.

ESMÂ-Ü’L HÜSNÂ

el-MUSAVVİR
Tasvîr eden, her şeye bir şekil ve hususiyet veren…
Allah Teâlâ her şeye bir sûret, bir özellik vermiştir. Her şeyin kendisine göre şekli, dıştan görünüşü vardır ki, başkalarına benzemez.
Meselâ: İnsanlar arasında tamamiyle birbirinin aynı iki insan yoktur.
Bundan daha garibi, parmak uçlarındaki çizgilerdir. Bu çizgiler, insanların sayısı kadar değişik gidiyor ve hiçbiri ötekine uymuyor. Şu halde insanın hiç taklit olunamayacak imzası, bastığı parmak izidir.
İşte bunlar, Allah Teâlâ’nın MUSAVVİR isminin tecellîleridir.

el-GAFFÂR
Mağfireti pek bol olan…
Gafr, örtmek ve sıyânet etmek (korumak) mânâsınadır. Allah mü’minlerin günahlarını örter. Dilediği kullarını da günahlardan sıyânet eder, korur. Bu, onlar için en büyük nimetlerden biridir.

el-KAHHÂR
Her şeye, her istediğini yapacak surette galib ve hâkim…
Kahr, bir şeye, onu hor ve hakîr kılacak veya mahv ve helâk edebilecek sûrette galib olmaktır. Allah Teâlâ Kahhâr’dır, her vechile üstün ve daima galibdir. Kuvvet ve kudretiyle her şeyi içinden ve dışından kuşatmıştır. Hiçbir şey O’nun bu ihâtasından dışarı çıkamaz. O’na karşı her şeyin boynu büküktür. Kahrına yerler, gökler dayanamaz. Kahr ile nice azıp sapmış ümmetleri ve milletleri mahv ve perişan etmiştir.

el-VEHHÂB
Çeşit çeşit nimetleri devamlı bağışlayıp duran…
Vehhâb kelimesi hibe kökünden gelmektedir. Hibe, "herhangi bir karşılık ve menfaat gözetmeden birine bir malı bağışlamak” mânasınadır. Vehhâb ise, "Her zaman, her yerde ve her şeyi çok çok ve bol bol veren ve karşılık beklemeyen” demektir.


LeoparGS
< << <<< TEST >>> >> >

1. Namaz dinin direği ve ilk görülecek olan ibadettir. Namazların vaktinde kılınması gerekir; çünkü "vakit”, namazın farzlarındandır. Vaktinde ve vakti geçtikten sonra kılınan namazlara ne ad verilir?

2. Kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, hacca gitmek neyin şartlarıdır?

3. Kur’an-ı Kerîm’deki ilk sûrenin ismi nedir?

4. Cenaze namazı nasıl kılınır ve kaç tekbirdir?

5. Bir şeyi elde etmek için gereken maddi ve manevi vesilelerin hepsini yaptıktan sonra, Allah’a güvenip ondan sonrasını Allah’a bırakmaya ne ad verilir?

6. Kur’an-ı Kerîm’in kalbi olarak zikredilen sûrenin ismi nedir?

7. Yapılan iyiliğin kıymetini bilmek, takdir etmek, söz ya da işle memnuniyet göstermeye ne denir? Karşıtı küfran-ı nimet (nimeti inkar) dır.

8. İnanç bakımından insanlar üçe ayrılır, bunlar hangileridir?

9. Peygamberimiz (sas)’in hicret esnasında saklandığı mağaranın ismi nedir?









CEVAPLAR:
1. Vaktinde kılınan namaza; "eda”, vaktinden sonra kılınan namaza ise; "kaza” denir.

2. İslam’ın

3. Fatiha Sûresi.

4. Ayakta kılınır ve dört tekbirlidir.

5. Tevekkül

6. Yâsin Sûresi.

7. Şükür.

8. a-Mü’min, b-Münafık, c-Kâfir.

9. Sevr Mağarası.

Ailem Dergisi
Sayı:192


Hüzünn
Allah (cc), insanlardan, bütün peygamberlere inanmasını ister

Allah cc razı olsun..


Hoca
Peygamberlere iman ne demektir?
Yüce Allâh, insanlara kendi içlerinden seçtiği son derece yetkin insanlar aracılığıyla dinini bildirmiştir. Bu kimselere "peygamber" denir ki Allâh ile kulları arasında bir elçi demektir.
Peygamberlik, Allâh’ın insanlardan dilediğine verdiği bir görevdir. Çalışmakla elde edilmez. İlk Peygamber, Hz. Adem son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) dır. Bu ikisinin arasında, her millete kendi diliyle konuşan peygamberler gönderilmiştir. Sayılarını Allâh’tan başka kimse bilmez. Bunlardan bir kısmının adı Kur’an’da geçmektedir.
Peygamberler de insandır. Bu bakımdan yeme, içme, uyuma, dinlenme, evlenme, hastalanma gibi beşeri hususlarda diğer insanlarla aralarında bir fark yoktur. Bunlar peygamberler için bir eksiklik değildir. Ancak hepsinde mutlaka bulunması gereken ortak nitelikler şunlardır. Sıdk (doğruluk), emanet (güvenilir olma), fetanet (çok zeki ve akıllı olmak), tebliğ (bildirmekle yükümlü bulundukları hükümleri insanlara anlatmak), ismet (günahsız olmak). Peygamberlerin, peygamberliğini insanlara ispatlamak için Allâh kendilerine mucizeler vermiştir. Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)’e de böyle pek çok mucize verilmiştir. Fakat O’nun en büyük ve sürekli mucizesi, hiç şüphesiz ki Kur’an’dır.


Şema
KISACA PEYGAMBERLERE İMAN:

Tevhidi unutup, "sadece Allah’a ibadet" inancından uzaklaşarak, dna ibadet ve itaatte şirk koşmaya başladıklarında insanları uyarmak, sahte ilâh ve tağutları reddedip sadece Rabb-i Zül Celâle yönelmeye davet etmek, Allah’ın dini olan Lailahe illAllah davasını yüklenmek ve bu hakikati -Allah’ın izniyle- insanların akıllarına, kalblerine ve sosyal yaşantılarına nakşet mek, bu davaya nananları müjdelemek, kâfirleri ise korkutmak üzere Allah tarafından görevlendirilen ve yine Onun katından desteklenen Allah’ın seçkin kulları, tevhid bayrağının seçkin taşıyıcıları ve tevhid davasının seçkin önderleridir, rasuller.

Onların görevi risâlettir. Yâni, Rabbden gelen hakikâtleri, aynen ve zamanında insanlara ulaştırmak. Çağı ve yeri ne olursa olsun her rasulün getirdiği ortak davet ise "Lailahe illAllah ve o seçkin şahsiyetlerin ortak ismi "müslüman"dır. Nuh, İb rahim, İsâ, Musa, Yusuf, Lût, Hûd, Dâvud, Muhammed ve adı kitapta ve hadiste zikredilen veya zikredilmeyen bütün rasûl ve nebiler müslüman idi ve tâbi oldukları dâva, Lailahe illAllah davası, yâni; teşri (kanun koy ma), insan hayatını yönlendirici emir ve yasaklar bildirme, ibadet ve itaat edilme hakkını sadece Allah’a verme, Ondan başka bu haklara sahib olduğunu iddia eden sahte ilâh ve tağutlan reddetmektir. İşte bu davayı yüklenmiş olan ve sahih yolla ismi bildirilen peygamberlere ismiyle, ismi bildirilmeyenlere de genel olarak inanç, imanın önemli bir şartıdır


Kayıtsız Üye
süper olmuş teşekkürlerrr


İslam
Kısaca Peygamberlere iman nedir?

Peygamberlere İman: Yüce Allah, insanlara kendi içlerinden seçtiği son derece yetkin insanlar aracılığıyla dinini bildirmiştir. Bu kimselere peygamber denir ki Allah ile kulları arasında bir elçi demektir.

Peygamberlik, Allah’ın insanlardan dilediğine verdiği bir görevdir. Çalışmakla elde edilmez. İlk Peygamber Hz. Adem son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) dır. Bu ikisinin arasında pek çok peygamber gelip geçmiştir. Sayılarını Allah’tan başka kimse bilmez. Bunlardan bir kısmının adı Kur’an’da geçmektedir. Her millete kendi diliyle konuşan peygamberler gönderilmiştir.

Peygamberler de insandır. Bu bakımdan yeme, içme,uyuma, dinlenme,evlenme, hastalanma gibi beşeri hususlarda diğer insanlarla aralarında bir fark yoktur. Bunlar peygamberler için bir eksiklik değildir. Ancak hepsinde mutlaka bulunması gereken ortak nitelikler şunlardır. Sıdk (doğruluk), emanet (güvenilir olma), fetanet (çok zeki ve akilli olmak), tebliğ (bildirmekle yükümlü bulundukları hükümleri insanlara anlatmak). Peygamberlerin , peygamberliğini insanlara anlatmak için Allah kendilerine mucizeler vermiştir. Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)’e de böyle pek çok mucize verilmiştir. Fakat O’nun en büyük ve sürekli mucizesi, hiç şüphesiz ki Kur’an’dır.


peygamberlere iman, peygamberlere iman nedir, peygamberlere iman ne demektir

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();