Muaviye kimdir?
mantık
Alıntıdır….
Ebu Süfyan ve Hind’in oğlu, Yezidin babasıdır.
Babası Ebu Süfyan Hz.Muhammed’in en büyük düşmanlarındandı. Uhud ve Hendek savaşlarında müşriklere kumandanlık yapmıştır. islamiyet yayılmaya başladığı zamandan ölünceye kadar Müslümanlığın yayılmasını önlemeye çalışmış, birçok müslümanın kanına girmiş, birçoğunun mallarını yağma etmiştir.
Annesi Hind’de müslümanlığın en azılı düşmanlarından biriydi. Bedir savaşında kardeşi ve babasının ölümünden sorumlu tuttuğu Hz.Hamza’yı, Vahşi adında mızrak atma konusunda profesyonel olan bir köle tutup Uhud savaşında şehit etmiştir. bununla da yetinmeyerek kalbini sökmüş ve kanını içmiştir.
Muaviyenin oğlu Yezid ise Kerbela’da peygamber torunu Hz.Hüseyin’i ve onunla birlikte bulunan 72 müslümanı, Harra olayında ise 80 küsür sahabenin de içinde bulunduğu 10 bine yakın müslümanı kendisine biat etmedikleri gerekçesi ile şehit etmiştir.
Muaviyenin de, babası gibi canından olma korkusu ile müslüman olduğu tarih kitaplarında yazmaktadır. Babasından aldığı müslümanlık düşmanlığı bayrağını Hz.Ali ile mücadele ederek devam ettirmiş, bu bayrağı oğlu yezid’e devretmiştir.
Bazı kitaplarda isminin başına hazret eklendiği görülmekte ve peygamberin vahiy katipliğini yaptığı saçmalıkları yazılmaktadır. Bunlar emevi zihniyetinin, müslümanlığa en büyük darbeyi vuran sonuçlarındandır.
Mekkenin fethine, yani Hz.Peygamberin dünya hayatının bitmesinden 2 yıl öncesine kadar müslüman olmamış ve daha sonra güya müslümanlığı benimsemiş bu şahsın, islamı ilk günden beri kalpten benimseyen ve peygamberle birçok savaşa katılan, onunla bereber hicret eden onlarca sahabe dururken Hz.Muhammedin vahiy katipliğini yapmış olması mümkün değildir. bırakın vahiy katipliğini, müslüman dahi olmadığı ayan beyan ortadadır.
Cevap: Muaviye kimdir?
Hükümdar
Hz. Muaviye (RA) Ebu Süfyan (RA) ve Hind (RA)’ın oğludur. Kendisi Mekke’nin Fethi’nden önce Müslüman olduğunu ve bunu ailesinden gizlediğini söylemiştir. Mekke’nin fethinden sonra Huneyn Gazvesi’ne katılmış ve ganimetten pay almıştır.
Hz. Ebubekir zamanında Suriye tarafına giden orduya kardeşi yezid ile katılmıştır. Hz. Ömer zamanında ise Dimeşk Valisi olan kardeşi Yezid, valiliği kardeşine vefatı anında bıraktı ve Hz. Ömer bunu onayladı.
Hz. Osman zamanında ise tüm Suriyenin valisi oldu. Hz. Osmanın vefatından sonra Hz. Ali’ye biat etmedi ve Hz. Osman’ın katillerinin kanını istedi. Topladığı taraftarlar ile Sıffin de Hz. Ali ile çarpıştı. Hz. Ali vefat edip, Hz. Hasan halife olduğunda ise, Hz. Muaviye ile çarpışmayı fitne çıkması endişesiyle bırakıp halifeliği Hz. Muaviye’ye bıraktı ve Hz. Muaviye Küfe’ye gelip halktan biat aldı.
Hz. Muaviye H. 60 yılında (diğer bir rivayette H 50 yılında ) vefat etmiştir. Hz. Muaviye (RA.) İslam’ın seçime dayalı hilafet sistemini saltanata çevirmekle tenkid edilmiştir. Ancak şu unutulmamalıdır ki,Hz. Muaviye de bir sahabedir ve Resulüllahın (ASM) hiçbir ayrım yapmadan bütün ashabını (temize çıkarmış) hangisi olursa olsun dil uzatanı lanet etmiştir. Bütün ehli sünnet uleması, bunu mühim bir esas olarak kabul etmiştir. Ayrıca, o zamanda olan olaylarda kaderin payını da ihmal etmemek gerekir. Resulüllah (ASM.), sahih hadis kitaplarının ifadesi ile, Hz. Muaviye hakkında hayır dua etmiş ve Hz. Ömer’den bir rivayette Hz. Muaviye için "Allah’ım, onunla (insanlara) hidayetini ulaştır” diye dua ettiğini bildirmektedir. (Tirmizi Menakıb hadis no:3842)
Hz. Muaviye devri, islam fetihlerinin devam ettiği bir devirdir. Elhasıl; Hz. Muaviye (RA.) da dahil olmak üzere hiçbir sahabe hakkında, yaptıklarından dolayı itham ve su-i zan edilemez. Bu, hem Hz. Peygamberin (ASM.)hadisleri ile ve hem de ehli sünnet alimlerinin ittifakı ile caiz değildir ve yapanlara lanet edilmiştir.
Hazret-i Muaviye İslamın yayılmasında çok kıymetli hizmetlerde bulundu. Sicistan, Sudan, Afganistan, Buhara, Hindistan’ın kuzey kısmı, Tunus bunun zamanında alındı. Kıbrıs Bisanstan kurtarıldı. Kudüs geri alandı. Yine zamanında, İstanbul kuşatıldı; her sene yüklü vergi vermek şartıyla kuşatma kaldırıldı.
Peygamber efendimiz kendisine , " Benden sonra ümmetimin yerine hakim olursun. O zaman iyilere iyilik et! Kötülük yapanları da af eyle!” buyurmuştu. Resulullahın bu hayır duasının bereketiyle, İslamiyet Hz. Muaviye zamanıda bu kadar yayıldı.
Hz. Muâviye, Peygamberimizden çok hadîs rivâyet etmiştir. Bu hadîs-i şerîflerden birkaçı şunlardır:
"Allahü teâlâ kime iyilik murâd ederse, onu din âlimi yapar ve dinene zarar verecek şeyleri ona bildirir. Ona doğruyu gösterir.”
"Amel bir kab gibidir, sonu iyi olursa evveli de iyi olur.”
"Ehli kitab, dinlerinde 72 fırkaya ayrıldılar. Bu ümmet ise 73 fırkaya ayrılacak, hepsi Cehennemde olacak, yalnız bir tânesi müstesnâ, o da Ehl-i sünnet velcemâattır. Ümmetimden bir kavim ortaya çıkacak ki, bunlar, köpeğin sâhibi peşinden koştuğu bir nefsin arzularına uyacaklardır.”
"Bütün günahları Allah’ın bağışlaması umulur, yalnız müşrik olarak ölenin ve kasden bir mü’mini öldürenin afvolması umulmaz.”
"Ben sâdece bir haznedârım. Her kime gönül hoşnutluğu ile bir şey versem, Allah onu ona hayırlı kılar. Yine her kimse bir şeyi, isteği ve aç gözlülüğü sonucu verirsem, onun durumu yiyip yiyip doymayana benzer.”
"Yâ Rabbi, onu doğru yolda bulundur!”
Cenâb-ı Hak, Eshâb-ı kiramın hepsinden razı olduğunu bildiriyor. Eshâb-ı kiram aralarındaki bazı meselelere rağmen birbirlerini çok severlerdi. İstisnasız Eshabın hepsini sevmek Ehli sünnetin şartıdır. Hz. Muaviye de Eshâb-ı kirâmdan hatta büyüklerindendir. Ayrıca Resulullah efendimizin kayın biradedir. Bunun için O’nun da son sözlerine yer vermeden geçemedik.
Peygamberimizin, "Yâ Rabbi, onu doğru yolda bulundur ve başkalarını da doğru yola götürücü kıl” ve "Yâ Rabbi! Muâviye’ye yazı ve kitab öğret, onu azabından koru” "Yâ Rabbi! Onu memleketlere hakim kıl” duâlarıyla şereflenmiştir.
Hz. Muaviye vahy katibidir. Vahy katibliğine alınması, Cebrâil aleyhisselâmın bildirmesi ile olmuştur. Hz. Cebrâil’in getirdiği Kur’ân-ı kerîmi ve Peygamberimiz’in mektublarını yazardı.
Hz. Muâviye Huneyn gazâsında Resûlullah’ın önünde babası ile birlikte kahramanca çarpıştı. Tebük gazvesine katıldı. Vedâ Haccında bulundu.
Hz. Muâviye ömrünün son günlerinde okuduğu bir hutbede şunları söyledi:
"Ey insanlar! Üzerinizde çok kaldım. Sizi usandırdım. Artık ayrılmak istiyorum. Siz de benden ayrılmak ister oldunuz. Fakat size benden daha iyisi gelmez. Nitekim benden evvel gelenler, benden daha iyi idiler. Kim Allahü teâlâya kavuşmak isterse, Allahü teâlâ da ona kavuşmak ister. Yâ Rab! Sana kavuşmak istiyorum, sana kavuşmamı nasib eyle! Beni mübârek ve mes’ud eyle!”
Bkz. Canan İbrahim, Kütüb-i Sitte muhtasarı tercüme ve şerhi XIII. 30-33; I. 518-530
Sorularla İslamiyet Editör
Yanıt: Muaviye kimdir?
mantık
< Ancak şu unutulmamalıdır ki,Hz. Muaviye de bir sahabedir ve Resulüllahın (ASM) hiçbir ayrım yapmadan bütün ashabını (temize çıkarmış) hangisi olursa olsun dil uzatanı lanet etmiştir. >
Acaba öyle mi?
< Hz.Ayşe diyor ki:
"Ya Rasûlullah… ”Bütün gece teheccüd kılıyorsun. Ayaklarına kan iniyor… Ayakların şişiyor… Niye, buna ihtiyacın mı var?!…
"Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?” diyor Hz.Rasûlullah.
Bilirsiniz… Bir "hırsızlık" olayında, "güçlü" ve "itibarı yüksek" bir kabileye mensup "bir kadının kolunun kesilmesine" karar verilince, "kadını kurtarmak" isteyen güçlü, itibarlı ve nüfuzlu kabile mensupları, Peygamber Efendimiz (sav)’e gelirler…
Gelenlere, Peygamber Efendimiz (sav)’in verdiği cevap, tarihî niteliktedir:
"Nefsi kudret elinde olan Allah (c.c.)’a yemin ederim ki; hırsızlık yapan, kızım Fatıma da olsa, yine elini keserim!"
Araf Suresi
Elbette kendilerine peygamber gönderilen kimseleri de, gönderilen peygamberleri de mutlaka sorguya çekeceğiz! (7/6) >
Peygamberlerin görevi ancak tebliğ etmektir.Kimseyi ne hidayete erdirebilirler ne de temize çıkarabilirler.Eğer yapabilselerdi Hz.Peygamber amcası Abdulmuttalibi hidayete erdirirdi,Hz.Nuh oğlunu boğulmaktan kurtarırdı…
Peygamberimizin ne arkadaşlarını ne de ailesini temize çıkarma yetkisi ve gayreti yoktur.Ama siz nedense cahileyeden öncede sonrada bütün ömürleri peygamberimiz ve ailesi ile mücadelede eden emevileri temize çıkarma gayreti içerisindesiniz.
Soru: Muaviye kimdir?
BiLaL HaTTaB
< emevileri temize çıkarma gayreti içerisindesiniz >
Sen de nedense sürekli çamur atmak gayreti içerisindesin.. Bizim temize çıkarma çabalarımız beyhude çabalardır; zira böyle birşeye aslında gerek bulunmamakta. Ne Muaviye’nin, ne Ebu Süfyan’ın bizlerin cümleleri ile aklanmaya ihtiyaçları vardır.
Ancak; sizin elinize ne geçiyor küfretmekle, çamur atmakla, bunu bir türlü anlayamıyorum.
< Babası Ebu Süfyan Hz.Muhammed’in en büyük düşmanlarındandı. Uhud ve Hendek savaşlarında müşriklere kumandanlık yapmıştır. islamiyet yayılmaya başladığı zamandan ölünceye kadar Müslümanlığın yayılmasını önlemeye çalışmış, birçok müslümanın kanına girmiş, birçoğunun mallarını yağma etmiştir. >
İmam Zehebi Ebu Süfyan (r.a) hakkında şu bilgileri vermektedir:
"Ebu Süfyan(r.a), Uhud ve Hendek Savaşlarında Kureyş’in başı ve kumandanıydı. Onun oldukça zor işleri vardır. Ancak sonunda İslam ona ulaştı ve Mekke’nin Fethi gününde bir bakıma zoraki ve korkudan müslüman oldu. Ancak bir süre sonra iyi bir müslüman haline geldi.
Arapların dahilerinden, Önemli konularda görüşlerine başvurulan ve değer verilenlerindendi. Huneyn Savaşı’na katıldı ve damadı olan Resulullah (a.s), ona ganimetlerden yüz deve ile kırk ukiyye dirhem verdi. Bununla onun kalbini islam’a ısındırmayı amaçlıyordu. Böylelikle, Hübel putuna kulluk etmekten vaz geçerek İslam’a yöneldi.
Taif çarpışmalarına da katıldı ve buradaki çarpışmalarda gözü çıktı. İkinci gözü ise Yermuk gününde çıktı. O günde, Allah’ın izniyle, imanı iyi bir dereceye ulaşmıştı. Yürmük gününde müslümanları cihada teşvik ediyordu ve oğlu Yezid’in bayrağı altında: "Ey Allah’ın yardımı, yaklaş (gel)" diye haykırıyordu. Yine o gün, atlı gurupların arasına durarak: "Allah, Allah, siz İslam’ın kahramanları ve arap toprağının bitkilerisiniz. Bunlar ise şirkin adamları ve rum toprağının bitkileridirler. Ey Allah’ım, bu senin günlerinden bir gündür. Ey Allah’ım, yardımını ulaştır" diye sesleniyordu."
< Annesi Hind’de müslümanlığın en azılı düşmanlarından biriydi. Bedir savaşında kardeşi ve babasının ölümünden sorumlu tuttuğu Hz.Hamza’yı, Vahşi adında mızrak atma konusunda profesyonel olan bir köle tutup Uhud savaşında şehit etmiştir. bununla da yetinmeyerek kalbini sökmüş ve kanını içmiştir. >
İbni Sa’d diyor ki:
"Vakıdi şöyle söylemektedir: "Hind müslüman olunca, evindeki kendine ait özel putunu tekmelemeye başladı. Onu paramparça edinceya kadar tekmelemeye devam etti. Tekmelerken "Biz seninle tam bir aldanma içindeydik" diye söylüyordu."
< Muaviyenin de, babası gibi canından olma korkusu ile müslüman olduğu tarih kitaplarında yazmaktadır. Babasından aldığı müslümanlık düşmanlığı bayrağını Hz.Ali ile mücadele ederek devam ettirmiş, bu bayrağı oğlu yezid’e devretmiştir.
Bazı kitaplarda isminin başına hazret eklendiği görülmekte ve peygamberin vahiy katipliğini yaptığı saçmalıkları yazılmaktadır. Bunlar emevi zihniyetinin, müslümanlığa en büyük darbeyi vuran sonuçlarındandır. .
Mekkenin fethine, yani Hz.Peygamberin dünya hayatının bitmesinden 2 yıl öncesine kadar müslüman olmamış ve daha sonra güya müslümanlığı benimsemiş bu şahsın, islamı ilk günden beri kalpten benimseyen ve peygamberle birçok savaşa katılan, onunla bereber hicret eden onlarca sahabe dururken Hz.Muhammedin vahiy katipliğini yapmış olması mümkün değildir. bırakın vahiy katipliğini, müslüman dahi olmadığı ayan beyan ortadadır >
İmam Vahidi, onun Hudeybiye anlaşmasından sonra müslüman olduğunu, ancak müslümanlığını gizlediğini ve Mekke’nin Fethi yılında açığa çıkardığını, kaza umresi sırasında müslüman olduğunu bildirmektedir. Bu rivayet Sahih’te yer alan ve Sa’d bin Ebi Vakkas’tan nakledilen rivayete ters düşmektedir. Buradaki rivayette, Sa’d bin Ebİ Vakkas’ın söz konusu kaza umresi ile ilgili olarak:
"Biz bu umreyi hacc aylarında gerçekleştirdik ve o (Muaviye) o zaman kafir idi" diye söylediği bildirilmektedir. Eğer Vakidi’nin bildirdiği rivayet doğru ise, Sa’d’ın, Muaviye’nin müslümanlığını gizlemesi sebebiyle onun müslüman olduğunu öğrenememiş ve durumundan da kafir olduğu hükmünü çıkarmış olması itibarıyla böyle konuşmuş olabileceği söylenmiştir.
Halid bin Ma’dan’dan rivayet edildiğine göre:
"Uzun boylu, beyaz tenli, kısa saçlı biriydi. Resulullah (a.s)’ın sahabesinden olmuş ve onun katipliğini yapmıştı."
Medaini şöyle söylemiştir:
"Zeyd bin Sabit vahiy katipliği yapıyordu. Muaviye de Resulullah (a.s)’ın araplar ile arasındaki yazışmalarının katipliğini yürütüyordu."
Aslı Müslim’de bulunan ve Ahmed’in Müsned’inde de nakledilen bir hadiste İbni Abbas’ın şöyle söylediği bildirilmektedir:
"Resulullah (a.s) bana Muaviye’yi çağır" diye söyledi. O, Resulullah (a.s)’ın katibi idi."
İbni Kesir de şu bilgileri veriyor:
"O, babası ve annesi Hind bintu Utbe bin Rabi’a bin Abdi Şems, Mekke’nin Fethi gününde müslüman olmuşlardır. Muaviye (r.a)’nin şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
"Ben, kaza umresi sırasında müslüman oldum ama Mekke’nin Fethi gününe kadar imanımı babamdan gizledim."
Babası cahiliye döneminde Kureyş’in ileri gelenlerindendi. Bedir Savaşı’ndan sonra Kureyş’in reisliği ona geçmişti. Müşrikler tarafında savaşların kumandam oydu. Çok mal sahibi ve emirlerine itaat edilen bir başkandı. Müslüman olduğunda da:
"Ey Allah’ın Resulü, bana emret, geçmişte müslümanlara karşı savaştığım gibi, şimdi de kafirlere karşı savaşayım" diye söylemiş, Resulullah (a.s) da "evet" diye cevap vermiştir. Ebu Süfyan: "Muaviye’yi kendine katip yap" demiş, Resulullah (a.s) ona da "evet" demiştir. Daha sonra kızı İzze binti Ebi Süfyan’ı Resulullah (a.s)’a nikahlamak istemiş ve bu konuda, o kızın, kızkardeşi olan Ümmü Habibe’nin yardımını talep etmişti. Ancak bu İsteği olmamış ve Resulullah (a.s) böyle bir şeyin helal olmayacağım kendisine anlatmıştı."
mantık
Sayın Hattap sizin yazılarınızı okuyorum,insaf sahibi birine benziyorsunuz.Ama bu konuda malesef siz de tarafgirlik yapıyorsunuz.
< "Resulullah (a.s) bana Muaviye’yi çağır" diye söyledi. O, Resulullah (a.s)’ın katibi idi." >
Resulullahın onu çağırdığını Muaviyenin ise yemek yiyorum bahanesi ile gelmediğini ve bu çağrının 3 kere tekrar ettiğini sonunda Peygamberimizin "Doymaz olasıca." dediğini nitekim yemekle doymaz bir hale geldiğini sonunda aşırı yemekten öldüğünü neden gizliyorsunuz.
< Ebu Süfyan: "Muaviye’yi kendine katip yap" demiş, Resulullah (a.s) ona da "evet" demiştir. >
Bunu biliyorsunuz da Muaviyenin katipliğini Allahın vahyettiğini cebrailin gelip peygamberimize söylediğine dair rivayetleri neden red etmiyorsunuz?
Ne zamandan beri Ebu Sufyanın istekleri Allahtan tarfından peygambere vahyediliyor?
< Cebrail aleyhisselam Peygamber efendimize geldi (Ya ResulAllah! Muaviye’yi sana tavsiye ederim. Kur’an-ı kerimi yazdırmakta ona emniyet et, güven) dedi.
forumduasi.com/showpost.php?p=316434&postcount=1 >
BiLaL HaTTaB
< Sayın Hattap sizin yazılarınızı okuyorum,insaf sahibi birine benziyorsunuz.Ama bu konuda malesef siz de tarafgirlik yapıyorsunuz. >
İnsaf sahibi olmamız, hadsizliğimize sebeb olmamalı.. Yine insafla hareket edip, bir sahabe hakkında böylesi haddi aşan cümlelerinize karşı durmaya çalışıyorum. Muaviye(ra)’nin hatalarını okuyup bilmem, bunları dile dökmem manasına gelmemeli.
Hiçbir şey yapamıyorsanız, zahire göre hüküm verip yine susmasını bilmelisiniz. Zira; madem Muaviye(ra) kafirdir size göre, zahirî deliller sizlerin bu batıl görüşünü çürütecek kadar çoktur. Şeriat zahire göre hükmeder. Bırakın kafirse, Allah’a versin hesabını. Siz dilinizi neden kirletme ihtiyacı hissediyorsunuz? Kazanımınız ne oluyor??
< Resulullahın onu çağırdığını Muaviyenin ise yemek yiyorum bahanesi ile gelmediğini ve bu çağrının 3 kere tekrar ettiğini sonunda Peygamberimizin "Doymaz olasıca." dediğini nitekim yemekle doymaz bir hale geldiğini sonunda aşırı yemekten öldüğünü neden gizliyorsunuz. >
Bunu gizlemeye ne hacet kardeşim?? İmam Müslim Sahih’ine almış bu hadisi, biz neyi gizleyebiliriz ki hal böyleyken? Ancak sizler biraz insafsızca davranıyorsunuz.
Resulullah(sas)’ın beddua etmesi, sitemde bulunması ve emsali şeyler kasten söylenmiş olmayıp, Arabların âdetine göre niyetsiz olarak dile gelen sözlerdir. Hz. Muâviye hakkında :
"Allah onun karnını doyurmasın!" sözü ve yetim kıza :
"Allah senin yaşını büyütmesin!" demesi hep bu kabildendir. Bunlardan duanın hakikati kastedilmemiştir. Kaldı ki; Peygamber(sas) bu sözlerden birinin icabet saatine rastlayarak kabul edileceğinden endişe duymuş ve Allah’a(cc) niyaz ederek bu sözlerin muhatabları hakkında rahmet, keffâret ve sevab olmasını dilemiştir. Şu da muhakkaktır ki, Rasulullah(sas) bu gibi sözleri pek nadir söylemiştir. Kendisi kötü söz söylemez, kimseye lanet etmez, şahsı için kimseden intikam almazdı. Nitekim ashab Devs kabilesine beddua etmesini istedikleri halde, o:
"Yâ Rab! Devs’e hidâyet ver!"diye dua etmiş. Kavmi kendisine nice eza ve cefalarda bulundukları halde :
"Allahım! Kavmimi af buyur. Çünkü onlar bilmiyorlar!"diye niyazda bulunmuştu.
< Bunu biliyorsunuz da Muaviyenin katipliğini Allahın vahyettiğini cebrailin gelip peygamberimize söylediğine dair rivayetleri neden red etmiyorsunuz?
Ne zamandan beri Ebu Sufyanın istekleri Allahtan tarfından peygambere vahyediliyor? >
Kardeşim böyle birşeyin konusu mu geçti ki, kabul ya da red etmemi sorguluyorsunuz?
Bu olayın geçtiği sahih bir kaynak bilmiyorum. İbn-i Hacer el-Mekkî’nin Tathiru’l Cenan adlı eseri kaynak olarak gösterilmiş ki, bir hadis için kabul şartlarına haiz bir kaynak değil bu. Daha sağlam bir kaynak varsa, daha kapsamlı araştırma içerisine girebilirim. Ki, daha sağlam bir kaynakta geçtiğini de sanmıyorum. Bu bakımdan böyle bir rivayeti kabul etmiyorum.
Benim yaptığım paylaşımdan sorular yöneltirseniz memnun olurum; alakasız yerlere çekmeyin konuyu.
vesselam…
arvasi
Allah Resulu’nun güzide ashabı hakkında ileri geri konuşmak dalalettir..Hz Muaviye (R.A) da sahabeden olup islami adab gereğince onun hakkında da edebi muhafaza etmek gerekir…
Hoca
mantık, mantıklı ve insaflı hareket etmemeye devam edersen paylaşımın kesilir.
sahabelere bu şekilde dil uzatmakla eline geçen nedir onu anlamıyorum.
benim konuda aynı şeyleri yazmışsın. bu son uyarı olsun.
mantık
Sayın mum
Ebu Sufyan ibni Haris.Bu zat peygamberimizin amcası oğludur.Huneyn savaşında müslümanların bozulduğu esnada büyük yararlıklar sağlamıştır.
Ebu Sufyan ibni Harb:Bu zat Mekkenin eski kralı Muaviyenin babası Hindin kocasıdır.
M.Ş.Y. nicki üye bu isim benzerliğinden istifade ederek peygamberimizin amcası oğlu Ebu Sufyanın kahramanlıklarını Hindin kocası Ebu Sufyana mal etmiştir.
Yine başka bir yazıda Allah Cebraili göndererek Muaviyeyi vahiy katibi yapmasını emrettiği ifade edilmiştir.Halbu ki Ebu Sufyanın ricası üzerine Muaviyeyi vahiy katibliği ünvanını vermiştir.
Burada Allah’a ve Cebraile iftira vardır.Neden Allah’a iftira edilirken sesiniz çıkmıyor da Muaviyeye veya Hind’e veya Ebu Sufyana bir eleştiri gelince hemen onları sahabe şemsiyesine sokup korumaya alıyorsunuz.
Allah Peygamberi resul olarak seçmese onlar da sahabe olamazdı.Bu nasıl bir sahabe anlayışı ki Allah’dan peygamberinden ve peygamberin evladından daha kıymetli oluyor anlamış değilim.
Bu konuda yazmamın sebebi yukarıdaki hataları düzletmek içindir.Keyfimden yazmıyorum.O kadar yazdım düzeltilmedi.
Ben de Allah’a havale edip bırakıyorum.
BiLaL HaTTaB
"Arkadaşa muhalefetten, az-çok dünya ve âhiretine zararı olmayan şeylerde zamanın insanlarına muarız olmaktan sakın. Çünkü sen ezâ, nefret ve düşmanlık kazanırsın. Belki de bu hiçbir fayda sağlamadığı gibi, büyük bir zarara sebep olur." [İmam İbn Hazm, Mudavâtu’n-Nufûs]
Ömer_Hattab
Ahmed b.Hanbel ve Ebu ya’la kendi müsned’lerinde, Ebu berze’den şöyle rivayet ederler.
"Peygamberle birlikte idik,şarkı sesi duyduk. Bakın nedir bu? Diye buyurdu. Ben biraz ilerleyince, muaviye ve amr b. As’ı şarkı söylerken gördüm. Dönüp peygambere haber verdim. O da şöyle buyurdu. Allah’ım,bu ikisini fitneye duçar et! İlahi, bu ikisini ateşe at.”
muaviye sarayda yaşama,saray protokolu uygulamanın yanı sıra Roma’lıları taklit ederek ipek ve pahalı kürk giyerdi.
Kaynak ; Yakubi tarihi c.5.68
muaviyenin karısının biri hırıstiyandı.Dostları ve danışmanları arasında çok sayıda hırıstiyan vardı.
Kaynak ; İslam medeniyetleri tarihi corci zeydan c.1 s.83
Ehli sünnet uleması nezdin’de muaviye melun ve zındıktır.
Kaynak ; Yakubi tarihi c.2 s.142
Hz.Ali defalarca muaviyeyi lanetlemiştir.
Kaynak ; Taberi tarihi 1.bas. c.11 s.357
Peygambere efendimiz muaviyeyi defalarca lanetledi.
Kaynak ; El muhtasar Fi ahbar c.1 s.184
muaviye içki içerdi.
Kaynak ; İbn-i ebil hadid c.3 mısır baskısı s.228,İhkakul Hak ve İzhakul batıl c.1 s.49
muaviye faiz yerdi.
Kaynak ; muaviye bin ebu sufyan.A.Ahmud El ikaade mısır baskısı s.132
muaviyeye göre miraç olayı rüyadan ibaretti diyor.
Kaynak ; El-Gadir c.10 s.184, Sahihi müslim’den naklen c.5 s.43,Beyhaki süneni c.5 s.477
muaviye (l.a) kendi sözü;
"And olsun Allah’a , dünyada tatmadığım lezzet kalmadı” demekten sakınmayan bir hayasızdı.
Kaynak; el-Mehasin-u ve’l-Mesavi , Beyhaki c.1 s.109 ve 210
Hz. Resulullah (s.a.a)’in; ‘Eğer Muaviye’yi benim minberime çıktığını görürseniz, karnını yırtın yada onu öldürün”
Kaynak ;Tehzib-üt Tehzib Ibin-i Hacer’in c. 7 s. 324, Tarih-üt Taberi c. 10 s. 85, Tarih-ül Hatib c. 12 s. 181, Künuz-ül Hakaik s. 10 Menavi’nin, Serh-i Nehc-ül Belaga Ibn-i Ebu-l Hadid’in c. 1 s. 348, Tarih-ül Kebir Belazuri’nin
Resulullah (saa) şöyle buyurdu: Her seyin bir afeti olur. Bu dinin afeti de Ben-i Ümeyye’dir.
Kaynak ; (el-Müttaki el-Hindi’ nin ‘Kenz’ ul Ummal’ c.6, s.91 / Tathir’il Cinan s.143 "Sevaik’ ul Muhrika’nin hamisinde" / Nehc’ül Hak ve Kesf’üs Sidk s.312)
Ömer_Hattab
İbnu Abbas radıyAllahu anh anlatıyor: "Ben çocuklarla birlikte oynuyordum. Derken "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm geldi. Ben hemen bir kapının arkasına saklandım. (Beni orada bulup) enseme dokundu. "Muaviye’ye git! Onu bana çağır!" dedi. (Ben derhal gittim ve) geldim: "O YEMEK YİYOR!" dedim. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, tekrar: "Git Muaviye’yi bana çağır!" Emrettiler. (Ben (yine gidip) döndüm ve: "O YEMEK YİYOR!" dedim. Resûlullah tekrar: "Git! Muâviye’yi bana çağır!" emrettiler. Ben yine gidip geldim ve: "O YEMEK YİYOR!" dedim. Bunun üzerine: "ALLAH ONUN KARNINI DOYURMASIN!" buyurdular."
Kaynak; Müslim, Birr 96, (2604).
Ebu Zer el-Gaffari Muaviye’ye dedi ki: Resulullah (saa)’a uğradım. (Senin hakkında) buyurdu ki: "Allahım ona lanet et ve onu ancak toprak ile doyur” (el-Emini "el-Gadir” c.10, s.142)
Ebi Said ve Abdullah bin Mesud’tan naklen, Resulullah (saa) şöyle buyurdu: "İzâ reeytüm Muaviye alâ memberi faktülüh” Meali: "Eğer Muaviye’yi mimberim üzerinde görürseniz onu öldürünüz.” (Tarih’üt Tabari c.10, s.58 /
İbn-i Mezahim’in "Vak’it Siffiyn” kitabı s.216, 221 –Matabaatül Medeni-2.Baskı Mısır /
ez-Zehebi’nin "Mizan’ül İtidal” kitabı c.1, s.572; c.2, s.380, 613 / en-Nesaih’ül Kafiyeh limen Yetevelle Muaviye s.45 /
Hüvarezmi’nin "Maktelil Hüseyin” kitabı c.1, s.185 /
İbn-i Ebil Hadit’in "Şerhu Nehc’ül Belağa” kitabı c.15, s.176 Mısır bas. Muhammed Ebul Fadl tahkiki /
Takviyyet’ül İman Bired
Tezkiyyet İbn-i Ebi Süfyan s.90 /
Hatip el-Bağdadi’nin "Tarih-i Bağdat” eseri c.12, s.181 /
İbn-i Hacer’in "Tehzib’üt Tehzib” kitabı c.2, s.428; c.5, s.110; el-Münavi’nin "Künuz’ül Hakaik” kitabı c.1, s.16 –Cami’us Sağir hamişinde bas./
Tarih-i Ebil Fida c.2, s.61 /
el-Mukrim’in "Maktelil Hüseyn” kitabı s.7, 4.Baskı /
el-Emini’nin "el-Gadir” adlı kitabı c.10, s.145 /
el-Hilli "Nehc’ül Hak ve Keşf’üs Sıdk” s.309)
İbn-i Mesud’tan naklen Resulullah (saa) şöyle buyurdu: "İza reeytüm Muaviye bin Ebi Süfyan yahtib alâ menberi fedribu anküh. Meali: Eğer Muaviye bin Ebi Süfyan’ı mimberim üzerinde hutbe okuduğunu görürseniz boynunu kesin” İmam Hasan dedi ki: Allah’a ant olsun ki, bu işi yapmadılar, felaha da ermediler”
Şerhu Nehc’ül Belağa İbn-i Ebil Hadit C.4, S.32
İmam Hasan yine şöyle buyurdu: Resulullah (saa) şöyle buyurdu: "Eğer Muaviye’yi mimberim üzerinde görürseniz, öldürünüz.” Ancak onun emrini terk ettiler, felaha ermediler, kurtuluşa da ermediler.
(es-Suyuti "el-Âlil Masnûa” C.1, S.424-425; el-Emini "el-Gadir” C.10, S.143)
Resulullah (saa) şöyle buyurdu: "İnne Muaviye, fi tabutin min nar fi esfele derek minha, yünadi: ya hannan, ya mennan el-ân ve kad asaytü kablü ve künte minel müfsidin. "Muaviye ateşin en alt tabakasında bir tabutun içerisindedir ve şöyle nida ediyor: Ey Hannan, ey Mennân, ben önceleri asi oldum ve fesat edenlerle beraberdim.” (Tarih’üt Tabari C.11, S.357; Kitabu Saffayn S.243)
Ehli Sünnet uleması nezdinde Muaviye melun ve zındıktır. (Tarih’ül Yakubi C.2, S.142 ve Emini "el-Gadir” C.1, S.16)
Muaviye Hz. Peygamber efendimiz tarafından lanetlenmiştir. (Emini "el-Gadir” C.1, S.216; El Muhtasar Fi Ahbar C.1, S.184; Ali ve Benvah S.229 Mısır Bas.)
Muaviye Hz. Ali tarafından da defalarca lanetlenmiştir. (Tarih’üt Tabari C.11, S.357; Emini "el-Gadir” C.10, S.139; Sıffin S.244 Mısır Bas.)
Muaviye içki içerdi. Şerh-u Nehc’ül Belağa İbn-i Ebil Hadit C.3, S.228 Mısır Bas; et-Tüsteri "İhkak’ul Hak ve İzhâk’ul Bâtıl” C.1, S.49; Emini "el-Gadir” C.10, S.157)
Ömer_Hattab
Hatta son arzusu, ölmeden önce Sıcak bir günde serin şarap içip çocuklarını seyretmek idi. (Müsned-i Ahmet bin Hanbel C.5, S.347; İbn-i Asakir Tarih-i Medinet-i Dimaşk C.7, S.311; Emini el-Gadir C.10, S.189)
Muaviye’nin katl ve cinayet defteri bir hayli kabarıktır. Hz. Resulullah (saa)’ın sevgili sahabisi Hicr bin Adiyy ile altı yiğit arkadaşı, Muaviye’nin resmi emriyle Merc-i Uzra’da şehit edildi. (Sahih-i Müslim C.1, S.258-259; Sahih-i Buhari C.1, S.131)
Muaviye Malik’ül Eşter’i Mısır yolunda zehirli balla zehirletip öldürttü, sonra da mimbere çıkıp şöyle dedi: Ali’nin iki arkadaşı vardı, birinin işini Sıffin’de (Ammar bin Yasir’i) bitirdim, diğerininkini (Malik’ül Eşter’i) bugün. (Tarih’üt Tabari C.4, S.187; İbn-i Esir C.3, S.233)
Muaviye planlarını uygulayabilmek için Abdurrahman bin Halid bin Velid’i de zehirletti. (Corci Zeydan Medeniyet Tarihi C.4, S.83)
Muaviye Hz. Ali tarafından Mısır’a vali tayin edilen Muhammed bin Ebi Bekir’i öldürtüp cenazesini bir eşeğin cesedine karnını yarıp koyarak yaktırdı. Tarih’üt Tabari C.4, S.171; Corci Zeydan Medeniyet Tarihi C.4, S.83)
Muaviye oğlu Yezid’e biat almak istediğinde önce Hasan bin Ali’yi ile Sad bin Ebi Vakkas’ı zehirletip öldürttü. (Ebu Ferec Mekatil’üt Talibin
Makrizi İmam Hasan’ı emeviler zehirletti der. (Tarih’üt Tabari C.4, S.124; İbn-i Kuteybe el-İmametü Ves-Siyasetü S.164, 1.Bas.; Şerh-u Nehc’ül Belağa İbn-i Ebil Hadit C.4, S.16; İbn-i Esir C.3, S.203; Emini el-Gadir C.11, S.7; Seyyid Kutup İslam’da Sosyal Adalet S.199)
Muaviye, Eş’as’ın kızı ve İmam Hasan’ın eşi olan Cu’de’yi kışkırtarak imamı zehirletti ve bu zehirle İmam şehit oldu. Muaviye İmam Hasan’ın şehadet haberini duyduğunda neşelenmiş ve secdeye kapanmıştır. (en-Niza vet-Tehâsüm S.6 Necef Bas.)
İbni Teymiyye diyor ki: Muaviye İmam Hasan’ın zehirlemek için emir verdi. (Minhac’üs Sünnet C.2, S.225 Kitâl Ba’duhum Ba’da Babı.)
Resulullah (s.a.a); Ebu Süfyan’ın merkebe bindiğini, Muaviye’nin onu çektiğini, Yezid’in de onu arkadan sürdüğünü görünce şöyle buyurdular: Allah; merkeptekine, onu önden çekene ve onu arkadan sürene lanet etsin. (Muhammed bin Cerir-i Taberi’nin Tarihi c. 5, s. 357; Tarih’ül Yakubi c.2, s.277 Beyrut Bas.; el-Emini el-Gadir c.10, s.139)
BiLaL HaTTaB
< Muaviye Hz. Ali tarafından Mısır’a vali tayin edilen Muhammed bin Ebi Bekir’i öldürtüp cenazesini bir eşeğin cesedine karnını yarıp koyarak yaktırdı.”Tarih’üt Tabari C.4, S.171; Corci Zeydan "Medeniyet Tarihi” C.4, S.83) >
İncelemeye kalksam eminim daha birçok yanlış ile karşılaşırım; ancak gözüme çarpan bir tanesini paylaşmakla yetineceğim fazla uğraşmak istemediğimden.
Burada bahsi geçen Muaviye; Muaviye b. Ebu Süfyan değil, Muaviye b. Hudeyc’tir…
Bilmiyorum hiç İslam Tarihi okudunuz mu kardeşim. Bu kadar cesur nasıl olabiliyorsunuz sorusunu sorduğumda kendime hep aynı cevabı veririm kendime: Cahil cüretkar olurmuş…
İmam Azam, Sıffîn günü Muaviye’nin 70 bin kişilik ordusunda bulunanlardan bazılarının ismini verir:
"Muaviye, Süvarilere Abdullah b. Amr b. el-Âs’ı, Piyadelere Müslim b. Ukbe’yi, sağ kanada Ubeydullah b. Ömer’i, sol kanada Habib b. Mesleme’yi, sancaktarlığa Abdurrahman b. Halid b. Velid’i, Şamlılara Dahhak b. Kays’ı, Hımıslılara Zu’l-Kulâ’yı, Kınnesrinlilere Züfer b. Haris’i, Ürdünlülere Süfyan b. Amr’ı, Filistinlilere Mesleme b. Halid’i, Şam piyadelerine Büsr b. Erta’yı, Hımış piyadelerine Havşeb zû Zalim’i, Kınnesrin piyadelerine Tarif b. Habis’i, Ürdün piyadelerine Abdurahman el-Kaynî’yi, Filistin piyadelerine Haris b. Halid el-Ezdî’yi, Şam’ın Kays oğullarına Hemmam b. Kabîsa’yı, Hımıs’ın Kayslılarına Hilal b. Ebi Hubeyre’yi, sağ kanat piyadelerine Habis b. Rabîa’yı Dımışk Kuzaalılarına Hassan b. Becdel’i, Hımış Kuzaalılarına Abbad b. Zeyd’i, Dımışk Kindelilerine Abdullah b. Cevn es-Seksekî’yi, Hımış Kindelilerine Yezid b. Hubeyre’yi, Nemir b. Kasit oğullarına Yezid b. Esed el-Iclî’yi, Hımyer kabilesine Hânî b. Umeyr’i, Ürdün Kuzaalılarına Muharik b. el-Haris’i, Filistin Lahm oğullarına Nabil b. Kays’ı, Ürdün Hamdan oğullarına Hamze b. Malik’i, Ürdün Gassanoğullarına Zeyd b. el-Haris’i, Kavası halkına Ka’ka’ b. Ebrehe’yi, süvarilerin genel komutanlığına Amr b. el-Âs’ı, piyade genel komutanlığına da Dahhak b. Kays’ı tayin etti." [İmam Ebu Hanife, et-Tıval; İmam Zehebi, Tarihu’l İslam]
Sizin mantığınızla hareket edersek, tüm bu ismi zikredilenleri tekfir edip, İslam dairesi dışarısına çıkarmamız gerekiyor. Allah muhafaza…
Haddi aşıyorsunuz kardeşim. Yapmayın…
Ecir
Bu konuları çok tartışan biri olarak diyebilirim ki;Ümmetin kırılma noktasına sebep veren bu durumları/olayları tartışmanın bir faydası/yararı yoktur.Kalp kırmak, tefrika çıkarmak dışında…
Muaviye
mantık, mantıklı ol ve sahabeler hakkında dilini koru!
akdenizaziz
Bu konu gerçekten imam şafii nin dediği gibi bulaşmamak en iyisi
imamhatipli42
< Mekkenin fethine, yani Hz.Peygamberin dünya hayatının bitmesinden 2 yıl öncesine kadar müslüman olmamış ve daha sonra güya müslümanlığı benimsemiş bu şahsın, islamı ilk günden beri kalpten benimseyen ve peygamberle birçok savaşa katılan, onunla bereber hicret eden onlarca sahabe dururken Hz.Muhammedin vahiy katipliğini yapmış olması mümkün değildir. bırakın vahiy katipliğini, müslüman dahi olmadığı ayan beyan ortadadır. >
Hesabın çok zor olacağı günden kork edepsiz bir sahabeye imansız demek senin haddine mi düştü.
ehli-sunnet
< bırakın vahiy katipliğini, müslüman dahi olmadığı ayan beyan ortadadır. >
Az önce sünnilik dersi veriyordunuz nasıl sünnisiniz siz acaba ?
Halbuki sünni olan herkes bilirki imansız olduğundn emin olmadığın birine imansız dersen ve eğer o müslüman ise siz kendiniz kafir olursunuz
ve sizin Muaviye r.a’ı kengi gözleriniz ile görnediğiniz takdirte Müslüman olmadığını iddia ediyorsunuz işte bu münafıklık alametidir
Eğer gerçek sünni iseniz sünni kitaplarını okuyun Allah adına yemin edip takiyye yapan Şii’lerin kitaplarını değil .
Kayıtsız Üye
Hz ali ve Hz muaviye arasindaki mucadele islamiyete en iyi nasıl hizmet edilecek mucadelesiydi iki tarfinda niyetleri halisdi ve iki taraftanda olenler sehit hukmudedirler.hz sufyan vd hz hind musliman olmuslar ve sahabelik gibi bir makama hz peygamberi gorup kabul ederek ermislerdir.
O donemdeki siyasi olaylarin kinini devam ettirerek bu zamanlara tasimak çok buyuk bir fitne ayriligi beraberinde getirmektedir.suizanla ve supe ile yazilmis yanlis seyleri baz alarak ahiretimizi ve islam kardesligimizi mahfetmiyelim birlik ve beraberlik zamanidir.hepimiz olup gidecegiz islam için calisalim bu konulari deşmek bizim imaninimiza ve ahiretimize bir katki saglamaz.namaz takva ilim sünnet tebliğ insanlari islama cagirmakla mesgul olmak lazimdir.selam ve dua ile
Kayıtsız Üye
Peygamber Efendimiz (sav) bir şeyi vahiy ile yapardı, vahiy olmadığında istişare ile yapardı. Ve ayet ile uyarı gelirdi. Eğer Hz Muaviye r. A vahiy katibi oldu ise o işe en münasip sahabe olduğu en düşük zeka seviyesine sahip olan ehli sünnet İtikadında bir müslüman olarak ben anlayabiliyorum.
Ama Caferi, Şii, Şia, alevi gibi fırkalardan olan zeki insanlar anlayamıyor takdiri ilahi.
muaviye kimdir