Konya – Gezi Yazısı
ßaran
Görünce anlayacaksınız. Konya’da görmeniz gereken sadece mimari yapı, tarih, doğal güzellikler de değil üstelik. Ovaya yayılmış şehre her baktığınızda, havaya sinmiş olan ve sizi kucaklayan maneviyatı da görürsünüz. Uçsuz bucaksızmış gibi görünen düz bir ovayı hayal edin ve yavaş yavaş tarihin mimari şaheserlerini yerleştirin bu düz ovanın üzerine. Sonra özenle planlanmış modern bir şehir oluşturun hayalinizde, caddeler ferah olsun, oldukça yüksek binalar, alışveriş merkezleri de olsun.
Kültür mirası tarihi yapılarla bu modern şehir yapılarının kardeşçe yan yanayken ahenkli bir melodiyi, güzel bir kentin oluşum hikâyesini birlikte anlatırmışçasına seslendirdiğini hissedin. İşte Konya’yı anlamaya başladınız bile.
Konya Ortaçağda Anadolu Selçuklu Devletine başkentlik yapmış bir şehir ve her sokağında, her köşesinde Selçuklu dönemine ait muhteşem eserlere rastlarsınız. ABD’li tarihçi Bernard Berenson, bu eserler karşısında hayranlığını şöyle ifade etmiş: "Selçuklu mimarisi ne büyük mucize! Zarafeti, tasarımdaki kendine özgülüğü, süslemesindeki ince mükemmelliği, Fransız Gotik mimarisinin en iyi örnekleri hariç bildiğim bütün mimari tarzlarından çok üstünde… Selçuklu sultanları Konya’da ikamet ederlermiş, şimdi de onların zevklerinin, güzelliğe duydukları sevginin ve ihtişamlarının rakipsiz bir anıtı Konya."
Evet, güzelliğe verdiğimiz önem atalarımızdan kalma diye düşünebilirsiniz gezerken. Konya’nın aşağı yukarı ortasında bulunan bir tepecik kentin merkezini oluşturuyor. Selçuklu eserleri de Alâaddin Tepesi denilen bu yükseltinin çevresinde toplanmış durumda. Rahatça gezip görebileceğiniz şekilde dizayn edilmişler. Alaattin Camii’ni gezerken minberinin oymalarından etkilenebilir, Karatay Medresesindeki çinilerinin renklerinde kaybolabilirsiniz, taş işçiliklerine hayran kalabilirsiniz. Sonra Alaattin tepesi yakınlarında bir parkta çayınızı yudumlarken, ince minareli medresenin yıldırım çarpmasıyla yarısı yıkılmış olan minaresine bakarken tamamı olsaydı nasıl olurdu acaba diye düşünebilirsiniz.
Kentin hemen her yanında karşınıza çıkacak çift başlı kartal figürü ise Selçuklu Devleti’nin askeri arması. Gezmekle bitmek bilmeyen Selçuklu eserlerini belki de yarım bırakıp kentin ruhunu kavramak için Mevlana Müzesine gidebilirsiniz gün içinde.
Mevlana’nın dergâh olarak yaşamını sürdürdüğü, öldükten sonra da türbesi olan bu yapı, Konya ile ilgili kartpostalların baş tacı olan kubbe-i hadra(Yeşil Türbe)’sı ile her zaman dikkat çekici.
Bahçesinde bulunan şadırvan, şeb-i aruz (düğün gecesi) havuzu, çeşmesi ile ve eskiden gül bahçesi olmasından kalan güllerinin kokusuyla muhteşem bir huzur duygusu veriyor. Buradan uzun süre ayrılmak istemeyeceksiniz. Üstelik turistler için yeşil türbenin yanında fotoğraf çektirmek moda gibi. Konya, sadece camiler ve medreseler kenti değil. Üstelik Şehir merkezindeki Aziz Pavlus Kilisesi, ihtişamlı gotik stiliyle bölgedeki Hıristiyanlar kadar Müslümanların da merakını cezp ediyor. Konya’nın içerisinde gezerken şehirden farklı havası olan mahallelere rastlayabiliyorsunuz.
Örneğin müzenin arkasındaki Selimiye Camii’nden de beş dakikalık yürüyüşle ulaşılabilen Akçeşme Mahallesi’ndeki geleneksel Konya evleri, bir labirenti andıran dar ve kıvrımlı yollar boyunca, kalın duvarların ardında kalıyor. Tek kanatlı ahşap kapılarla dışa açılan evlerin, taş kemerli kalın kerpiç duvarları toprakla sıvanmış. Evlerdeki en dikkat çekici ayrıntı, pencerelerdeki oymalı demir kafesleri. Burası, çeşit çeşit dükkânları ve restourantlarıyla, antikacılarıyla sizi şaşırtabiliyor. Taş konaklarının büyük bölümünün içi hat, çini, ebru ve tezhip kursları yapılarak restore edilmiş.
Tarihte İslam süsleme sanatlarının merkezi olan Konya’da, bu tarz kurslar oldukça yaygın. Güler yüzlü bir hattat bulup isminizi hat sanatıyla hatıra olarak yazdırmanız da olası. Bu şehri akşamüstü ışıklarını yaktığında görmelisiniz. Hele bir de kar yağmışsa hafif kızarmış gökyüzü, yerler beyaz trafik sorunu olmayan ışıl ışıl bir kent. Burada insanlar iş dışında vakitlerini geçirmek için, kendilerine özel zamanlar ayırıyorlar. Şehrin ortasında bulunan fuar alanında, çay bahçelerinde, pastanelerinde ve lunapark’ında ailecek eğleniyorlar.
Televizyon’daki oyuncuların hayatlarından çok kendi hayatlarıyla ilgileniyorlar. Şehrin içinden geçen tramvay en çok kullanılan ulaşım araçlarından, bir de motosiklet ve bisiklet bol bol görebilirsiniz. Konya’ya gitmişken, Kadınlar Pazarı’nı görmeden dönmek olmaz. Geçmişi Selçuklular’a dayanan Aziziye Camii’nin yakınlarındaki pazarda, eskiden bağ bahçe sahibi hanımlar kendi ürettikleri sebze ve meyveleri satarlarmış. Bundan dolayı Kadınlar Pazarı olarak anılıyor. Şimdi satıcılar kadın olmasa da, avlunun ortasındaki bölümde yine taze sebze ve meyve satılıyor.
O meyve sebzelerin görüntüsü sanki cennet bahçesi gibi renk renk öyle canlı ki daha önce gördüğünüz pazarlardan çok farklı ve yüzünüzde gülümseme oluşturuyor. Avlunun kenarlarına sıralanmış dükkânlarda ise Anadolu’nun dört bir yanında üretilen peynirleri bulmak mümkün. Konya’nın ünlü küflü peynirinin en lezzetlisini burada bulabilirsiniz. Nasıl yenmesi gerektiğini satıcılar memnuniyetle anlatıyor.
ÇATALHÖYÜK’Ü HATIRLADINIZ MI?
Okurken tarih derslerinde bir Çatalhöyük’ten bahsederdi öğretmenlerimiz. Hatta sözlü ve sınavların vazgeçilmezi soru olduğu için ezberlerdik. Ezberlerdik de sınav bitince unuturduk değil mi? Bir de hayat sınavı vardır ki şehre 45-50 km. uzakta olan 9000 yıl öncesine ait ilk ev mimarisi ve aile yaşamıyla ilgili özgün buluntuların yer aldığı Çatalhöyük’ü görünce anlarsınız. Yaşam her daim var ve geçici dersiniz.
Tarihi kral yolu üzerinde yer alan ve Hıristiyanlığın önemli yerleşim yerlerinden olduğu bilinen Klistra antik kenti ise, şehrin bir diğer ucunda. Kaya oyuğu yerleşme yerleri, mağaralar, şarap mahzenleri ve kiliseler ilginç. Keşke derslerde okutulan bu yerlerin eğitimini bir de görerek alabilseydik.
DÜNYANIN TAM ORTA NOKTASI KONYA’DA
İnanmazsanız siz de gelip ölçün çünkü dünyanın tam ortası Konya’nın Akşehir İlçesi! Nasreddin Hoca ve Turizm Derneğinin, ünlü mizah ustası Nasreddin Hoca’nın fıkrasından esinlenerek Nasreddin Hoca ve Turizm Derneği, Nasreddin Hoca’nın ”Dünyanın Ortası Akşehir”fıkrasından yola çıkarak Türk Patent Enstitüsüne (TPE)tescil başvurusunda bulundu.
Başvuruüzerine, Konya’nın Akşehir ilçesi ”Dünyanınortası Akşehir” olarak 10 yıllığına tescillendi. ”Çevreden bir grup insan, NasreddinHoca’yı çevirip ‘Hocam size bir sorumuz var’demişler: ”Hocam, dünyanın ortasıneresi?”… Hoca, beş on adım ilerlemiş,bastonunu yere saplamış. ”Dünyanın ortasıburasıdır” demiş. Şaşkın şaşkın bakan kişiler,”Nasıl olur Hocam” demişler. Hoca da”İnanmazsanız ölçün…”diye yanıt vermiş.
Melisa Evren KÜÇÜK OGÜN/13-19.Ocak.2008/Sayı:55/Sayfa:10
Cevap: Konya – Gezi Yazısı
Kayıtsız Üye
gzell çok ama çok gzell
Cevap: Konya – Gezi Yazısı
Kayıtsız Üye
Konya ayrıca dünyanın ilk yerleşkesini Çatalhöyük’ü de içine alır arkadaşlar bilin istedim. Konya’nın tarihi M.Ö. 5000’lere kadar gidiyor ve başlangıç noktasını Alaaddin tepesi oluşturuyor.
konya ile ilgili gezi yazısı, konya gezi yazısı, konya gezi yazısı örnekleri