Hz. Ebu Bekir Sıddık’ın ( ra. ) örnek ahlakı
LeyL!
Hz. Ebu Bekir Sıddık’ın ( ra. ) örnek ahlakı
İslam tarihinin en önemli olaylarından biri olan hicrette, İslami kaynaklara göre, Peygamberimiz (sav) ile birlikte Medine’ye giden Hz. Ebu Bekir, İslamiyet’i kabul eden ilk müminlerdendir. Hz. Ebu Bekir, ömrü boyunca İslam ahlakının güzel bir temsilcisi ve Peygamberimiz (sav)’in yakın dostu olmuştur. İslam tarihinde Dört Halife Dönemi olarak adlandırılan dönemin ilk halifesi olan Hz. Ebu Bekir, merhametli, kararlı ve adil yönetim anlayışının yanı sıra her koşulda sergilediği İslam ahlakı ile kendisine üstün başarılar nasip olmuş örnek bir müslümandır
Hz. Muhammed (sav)’in vefatından sonra yaşanan Dört Halife Dönemi , İslamiyet’in Arap Yarımadasının sınırlarını aşarak yaygınlaştığı bir dönemdir. önemli zaferlerin kazanıldığı, Müslümanların huzur ve refah içinde bir hayat sürdürdükleri bu dönemin ilk halifesi olan Hz. Ebu Bekir, İslamiyet’in açıkça anlatılmaya başlanmadığı ve Peygamberimiz (sav)’in henüz yalnız olduğu dönemde İslamiyet’i kabul etmiştir. İslamiyet’i kabul ettiği andan itibaren İslam ahlakını en titiz şekilde yaşamış ve bu ahlakın yayılması için Peygamberimiz (sav)’in tebliğ mücadelesine gerek maddi olarak gerekse manevi olarak büyük destek vermiştir. Aralarında Hz. Osman, Talha b. Ubeydullah, Sa’d b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvam, Abdurrahman b. Avf ve Ebu Ubeyde b. Cerrah başta olmak üzere birçok kişinin İslam ahlakını tanımasına vesile olmuştur.
Allah’a olan bağlılığı ve derin sevgisi ile tanınan Hz. Ebu Bekir’in, İslam ahlakını yaymak için gösterdiği samimi çabası ve halifelik makamındayken gösterdiği adaletli yönetim anlayışı, günümüzde tüm Müslümanlar tarafından örnek alınması gereken hikmetler içermektedir.
Hz. Ebu Bekir’in Kişiliği
Güzel huyu, merhameti, mütevazı kişiliği ve Kuran ahlakını yaşamada gösterdiği titizliğiyle sahabeler arasında ön plana çıkan isimlerden biri olan Hz. Ebu Bekir, İslamiyet’i kabul etmeden önce de dürüstlüğü ile bilinen bir kişiydi. Kureyş’in ileri gelenlerinden ve mühim işlerde görüşmelere katılan istişare ehlindendi.
İslamiyet’ten önce, sadece kabileler tarafından seçilen ve tayin ettiği miktarlar kabul gören, üstün meziyetli kişilerin baktığı diyet ve borç işlerine Hz. Ebu Bekir bakardı. Kureyşliler, diyetlerle ilgili onun verdiği kararlara uyar, onun takdir ettiği miktarları seve seve kabul ederler, ondan başkası getirecek olursa kabul etmezlerdi.
Gençlik yıllarını, üstün bir ahlak sergileyerek geçiren Hz. Ebu Bekir, Hz. Muhammed (sav)’in nübüvvetinden önce de onun yakın bir dostuydu. Peygamberlik ile şereflenen Hz. Muhammed (sav)’in çağrısını ilk kabul edenlerden olduğu için Hz. Peygamber şöyle demişti:
Ebu Bekir, hiç tereddüt etmeden çağrımı kabul etti. 1
İslamiyet’in kabulünden sonra Peygamberimiz (sav)’in söylediği her söze uyan ve daima Allah’ın sınırlarını koruyan Hz. Ebu bekir, Resullullah (sav) tarafından Sıddık olarak isimlendirilmişti. Hz. Ebu Bekir, sahabe arasında geniş ilmi, dini konulardaki derin bilgisi, isabetli kararları, keskin görüşü ve asaletli tutumuyla tanınmaktaydı.
Müminlere örnek İnfakı
Hz. Ebu Bekir bu üstün özellikleri nedeniyle halk tarafından büyük bir sevgi ve saygı görmüştür. İnsanların kibirli davranışlarını hoş karşılamayan, fakirlere, zor durumda kalanlara yardım etmekten mutluluk duyan bir yapıya sahipti.
Tarihi kaynaklara göre, Hz. Ebu Bekir, Urve b. Zübeyr’in, kırk bin dirhem olarak takdir ettiği ve o dönem için büyük olan servetinin tümünü Allah yolunda harcamıştır.2 Kureyşlilerin işkence ile tekrar putperestliğe çevirmek istediği birçok esir Müslüman’ın kurtarılması ile köle olanların sahiplerine önemli miktarda ödemeler yaparak özgürlüklerine kavuşmalarına vesile olmuştur. Tarihi kaynaklarda isimleri geçen Hilali Habeşi ve Ãamir b. Füheyre bunlardandır.
Ticaretle uğraşan ve Allah’ın kendisine büyük zenginlik ve mülk nasip ettiği Hz. Ebu Bekir, tüm malını İslam ahlakının yayılması için infak ettiği için Resulullah (sav) onun hakkında, Malını feda etmede en önde giden kişi Ebu Bekir’dir. Ebu Bekir ne güzel dosttur. Aramızda İslam kardeşliği ve sevgisi vardır buyurmuştur 3
Hz. Ebu Bekir’in tüm malını Allah yolunda infak ettiği, bir başka rivayette ise şöyle aktarılmaktadır:
Urve der ki:
Ãaişe (ra) bana şöyle haber verdi: O, öldüğünde geriye ne dirhem bıraktı ne de dinar. 4
Peygamberimiz (sav)’in ve Hz. Ebu Bekir’in Kuran’da Bildirilen Hicret Yolculuğu
Peygamber Efendimiz (sav)’in ve salih müminlerin güzel ahlaklarının, Allah’a olan teslimiyetlerinin, cesaretlerinin ve güçlü imanlarının önemli bir delili olan hicret, Kuran’da da bildirilen şerefli bir yolculuktur.
Kureyş’in önde gelenleri tarafından kendisine bir tuzak kurulan fakat Allah’ın rahmetiyle bu tuzaktan korunan (Enfal Suresi, 30) Peygamberimiz (sav) bu olayın ardından, Hz. Ebu Bekir ile birlikte Medine’ye doğru gizlice yola çıktı. Ancak bunu fark eden Mekke’nin önde gelenleri Resulullah (sav)’ın ardından onu yakalaması için birilerini gönderdi. Mekke’nin güneyindeki bir mağaraya sığınan Peygamberimiz (sav)’in, beraberindeki (tarihi kaynaklara göre), Hz. Ebu Bekir’e hitaben yaptığı konuşma ise Kuran ayetlerinde şöyle haber verilmiştir:
Siz ona (peygambere) yardım etmezseniz, Allah ona yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak onu (Mekke’den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir.’ Böylece Allah ona ‘huzur ve güvenlik duygusunu’ indirmişti, onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkar edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah’ın kelimesi, Yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 40)
Hz. Muhammed (sav) ve Hz. Ebu Bekir, bu zorlu yolculuğun ardından 8 Rebiulevvel (20 Eylül 622) Pazartesi günü Yesrib’e ulaştılar. Yesrib’li müminler, oraya daha önce göç etmiş olan Mekkeli Müslümanlar ile birlikte onları bekliyorlardı. Yesrib yeryüzünde, içinde Müslümanların baskı ve zulüm görmeyecekleri, aksine güç sahibi olacakları bir şehir olacaktı. ‘Medine’ (şehir) adı verilen Yesrib, artık İslam’ın yeni merkeziydi.
Hz. Ebu Bekir’i Halifelik Dönemi
Hicretten sonra da Hz. Muhammed (sav)’in yanından hiç ayrılmayan Hz. Ebu Bekir, Tebük savaşında bayrağı taşıdı. Hicretin dokuzuncu yılında, Hac kafilesine başkanlık yapması için Hz. Muhammed (sav) tarafından görevlendirildi. Peygamberimiz (sav), hastalandığı zaman, sahabeye namaz kıldırması için onu vekil tayin etti. Peygamber Efendimiz (sav)’in vefatından sonra ise, Hz. Ebu Bekir, sahabenin önde gelenlerinin önerisi üzerine halife seçildi. Tarihi kaynaklarda yer alan, Hz. Ebu Bekir’in Hilafet görevini üstlendikten sonra halka hitaben yaptığı şu konuşma oldukça önemlidir:
Ey halkım! Ben size yönetici oldum. Halbuki sizin en hayırlınız değilim. Eğer iyi işler yaparsam, bana yardım ediniz. Eğer yanlış işler yaparsam bana doğru yolu gösteriniz. Doğruluk, emanettir. Yalancılık, hıyanettir. Sizin en zayıfınız benim yanımda güçlüdür ki, onun hakkını müdafaa ederim. En güçlünüz benim yanımda zayıftır ki, başkasının hakkını ondan alırım. 5
Hz. Ebu Bekir bu sözleriyle İslam ahlakına sahip bir yöneticide olması gereken vasıfları en güzel şekilde özetlemektedir. Hz. Ebu Bekir’in İslamiyet’in yayılmasına ve İslam devletine katkılarından bazıları şu şekildedir:
1 ) Yönetim Alanında
İki yıl gibi kısa bir zaman süren halifelik görevi boyunca pek çok başarı elde eden Hz. Ebu Bekir;
- Peygamberimiz (sav)’in vefatından sonra aralarında ihtilaflar baş gösteren Müslümanları biraraya toplayıp devlet otoritesini yeniden sağladı.
- Kuran-ı Kerim’in toplanması ve korunması konusunda çalışmalar başlattı.
- İslam ahlakının ilk kez Arap Yarımadası dışında Suriye, Filistin ve Irak’ta yayılmasına vesile oldu. Kurduğu ordu ile Büyük Fars ve Rum İmparatorluklarının kuvvetlerine karşı üstünlük sağladı. Vefat ettiğinde ise ordu, İran ve Bizans ülkelerinin birçoğunu fethetmiş bulunuyordu.6
- Din ahlakının özünde olmayan hareketlere ve sahte peygamberlere karşı mücadale yürüttü. Bu sayede İslam dini ve Kuran ahlakının Peygamber Efendimiz (sav) döneminde olduğu gibi yaşanmasını sağladı
Cevap: Hz. Ebu Bekir Sıddık’ın ( ra. ) örnek ahlakı
LeyL!
2 ) Askeri Alanda
"Doğru Yolda Giden Olgun Halifeler Dönemi” anlamına gelen "Hulefa-i Raşidin Dönemi” olarak da adlandırılan "Dört Halife Dönemi”nde İslam Devleti’nin sınırları batıda Trablusgarp, doğuda Horasan ve kuzeyde Kafkasya’ya kadar genişletilmiş; böylece Arap Yarımadası dışına ulaşan İslamiyet, Asya ve Afrika’daki çeşitli milletlerce benimsenmiştir.
Kuşkusuz bu genişlemede büyük katkısı olan Hz. Ebu Bekir’in önemli vasıflarından biri de yürüttüğü askeri faaliyetlerde gösterdiği merhametli ancak kararlı tavırdır. Savaş esnasında dahi diğer İlahi dinlerin mensuplarına karşı güzel ahlak gösterilmesi gerektiğini savunan Hz. Ebu Bekir’in ordusuna yaptığı bir konuşmada bu ahlak açık bir şekilde görülmektedir:
"Davanıza ihanet etmeyin. Savaşta bile insaftan ayrılmayın. çocukları, yaşlıları, kadınları öldürmeyin zulmetmeyin, hurma ve diğer meyve ağaçlarını, koyun, keçi ve diğer hayvanları yemenin dışında bir amaçla kesmeyin, telef etmeyin. Kiliselerde ibadete çekilenlere rastlarsanız onları ibadetleri ile başbaşa bırakın. Size yiyecek, içecek ikram edilirse "Bismillah” demeden yemeyin, içmeyin.” 7
Hz. Ebu Bekir’in askeri başarısını ve kararlılığını gösteren olaylardan biri de İslam tarihinde "Ridde Olayları” olarak adlandırılan ve Hz. Muhammed (sav)’in ölümünün ardından ortaya çıkan karışıklıklardır. Hz. Ebu Bekir’in kararlılığı ve dehası sayesinde Allah’ın izniyle Ridde olayları kısa sürede bastırılmış ve başarıya ulaşılmıştır. Bu başarıda şüphesiz Hz. Ebu Bekir’in orduda yaptığı düzenlemelerin de büyük payı bulunmaktadır. İzlediği savaş stratejisi sayesinde zamanında haber alma, ani manevralar ve lojistik desteklerle düşmanı etkisiz hale getirişi de yine Allah’ın izni ile Hz. Ebu Bekir’in bir başarısıdır. 8
Sonuç:
İslam Ahlakında İtaatin önemi
"Dört Halife Dönemi”nde sırasıyla halife olan Hz. Ebu Bekir, Hz. ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali, Peygamber Efendimiz (sav)’in yolunu izlemiş, Kuran ahlakının hakim olduğu adil düzeni daha geniş bir coğrafyaya yayarak devam ettirmişlerdir. Bu dönemin ilk halifesi olan ve yazımızda üstün özelliklerini ana hatlarıyla aktardığımız Hz. Ebu Bekir, güçlü imanı, mütevazı ahlakı, askeri dehası ve üstün devlet adamı vasfıyla İslam Birliği’ni muhafaza etmiş ve kendisinden sonra gelen kutlu halifelere güçlü bir devlet bırakmıştır.
şüphesiz Hz. Ebu Bekir’in Rabbimiz’in kendisine nasip ettiği halifelik görevi boyunca bu denli başarılı olmasının tek nedeni Yüce Allah’a olan derin imanı ve Peygamber Efendimiz (sav)’e ve sünnetlerine olan bağlılığıdır. Kuran ahlakında itaatin önemi bir ayette şöyle bildirilmiştir:
"Kim Resul’e itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.” (Nisa Suresi, 80)
İslam tarihinin en önemli olaylarından biri olan hicrette, İslami kaynaklara göre, Peygamberimiz (sav) ile birlikte Medine’ye giden Hz. Ebu Bekir, İslamiyet’i kabul eden ilk müminlerdendir. Hz Ebu Bekir, ömrü boyunca İslam ahlakının güzel bir temsilcisi ve Peygamberimiz (sav)’in yakın dostu olmuştur. İslam tarihinde "Dört Halife Dönemi” olarak adlandırılan dönemin ilk halifesi olan Hz. Ebu Bekir merhametli, kararlı ve adil yönetim anlayışının yanı sıra her koşulda sergilediği İslam ahlakı ile kendisine üstün başarılar nasip olmuş örnek bir Müslümandır.
Peygamber Efendimiz (sav)’in Dilinden Hz. Ebu Bekir’in üstün Ahlakı
Hz. Ebu Bekir’in İslam’a hizmetini ve bu hizmetinden dolayı üstünlük ve faziletini dile getiren Resulullah (sav)’dan rivayet edilmiş mütevatir birçok hadis vardır.
- Buhari’nin Ebu’d-Derda’dan rivayet ettiği uzun bir hadiste Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "şüphesiz ki, Allah beni, size peygamber olarak gönderdi, fakat bazıları inanmadı. Ebu Bekir ise, "Doğru söyledin!” dedi ve bana canıyla ve malıyla yardımcı oldu. şimdi siz bu aziz arkadaşımızı bu hususiyetiyle bana bırakırsınız değil mi?” (Rasulullah (sav) bu sözü iki kez söylemiştir).9
- Ebu Hurreyre’den rivayet edilen başka bir hadiste de Resulullah (sav) şöyle buyurdu: "Ebu Bekir hariç, iyiliğinin mükafatını vermediğimiz hiçbir kimse kalmamıştır. Onun bize öyle iyilikleri vardır ki, onların mükafatını kıyamet gününde Allahu Teala verecektir…
ümmetimden birini "Halil” (halis dost) edinseydim Ebu Bekir’i edinirdim, ama arkadaşınız (Resulullah (sav) kendisini kast ediyor) Allah’ın Halili’dir.”10
Hz. Ebu Bekir’in vefatının ardından Hz. Ali’nin sözleri:
"… Resulullah (sav)’ın dediği gibi sen, Allah’ın dininde kuvvetli, gönlünde mütevazı, Allah Katında ve yeryüzünde makamı yüce, müminlerin nazarında büyük idin. Sende hiç kimsenin kini, hiç kimsenin değersiz bulduğu bir taraf yoktu. Senin katında kuvvetli, ondan hak alınıncaya kadar zayıf, zayıf da hakkını alıncaya kadar kuvvetli idi. Allah senin sevabından bizi mahrum etmesin. Senden sonra bizi saptırmasın…” 11
Kaynaklar:
Siyasi, Dini, Kültürel, Sosyal İslam Dini Cilt: 1
Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, 2. Cilt
1- Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Cilt: 2 S: 31
2- Nevevi, Tehzibu’l-esma ve’l-lugat, II,189 İbn Hacer, el-İsabe fi temyizi’s- sahabe IV, 279
3- Buhari, 8/Salat, 80/el-Huhe ve’l-Mamer, İbn Hacer, Feth, I. 665, R. 467, 3656, 3657,3637; 62-/Fadailu’s-Sahabe, 3/Seddu’l-Ebvab, İbn Hacer, Feth, VII. 15, R. 3654; Müslim, 44/Fadailu’s-Sahabe, 1/Fadailu Ebi Bekir, R.4 2382;Tirmizi, 50/Menakıbu, 15/Menakıbu Ebu Bekir, R. 3659.
4- Nevevi, Tehzibu’l-esma ve’l-lugat, II,189 İbn Hacer, el-İsabe fi temyizi’s- sahabe IV, 279
5- Hz. Muhammed ve Hayatı, DIB Yayınları, Ankara, 1996, s. 435
6- Siyasi, Dini, Kültürel, Sosyal İslam Dini Cilt: 1 S: 269
7- İbnü’l-Esİr. el-Kamil fi’t-Tarih. II, 139
8- a.g.e. S: 44
9- Siyasi, Dini, Kültürel, Sosyal İslam Dini Cilt: 1 S: 269-270
10- a.g.e S: 270
11- Abbas Mahmud Akkad, hz. Ebu bekr’in şahsiyet ve Dehası, 263; terc, Ali özek
Yanıt: Hz. Ebu Bekir Sıddık’ın ( ra. ) örnek ahlakı
piyanita
SA İlk iman eden Ebubekir değil Hz. Ali’dir
1- "Sizden kim kardeşim, vezirim halifem ve
içinizdeki vasim olmak üzere bana bu işte yardımcı
olur?"
Bu melekutî çağrıya olumlu cevap veren tek kişi,
Ebu Talib oğlu Ali (a.s) oldu. Bunun üzerine Allah Resulü
akrabalarına dönerek şöyle buyurdu:
"Şüphesiz bu benim kardeşim, vasim ve içinizdeki
halifemdir, onu dinleyin ve ona itaat edin."
1
2- Tebûk Savaş’ında
Hz. Peygamber (s.a.a) Ali’ye şöyle buyurdu:
"Harun Musa’ya göre ne idiyse, sen de bana
göre o olmak istemez misin? Yalnız benden
sonra peygamber yoktur."2
Hz. Peygamber (s.a.a) bu sözüyle şunu söylemek istiyordu:
Nasıl ki Harun, Musa’nın halifesi ve vasisi idiyse,
sen de benim halifem ve vasimsin.
3- Hicret’in Onuncu Yılında
Allah Resulü (s.a.a) Veda Haccı’ndan dönerken Gadir-
i Hum denen yerde Ali’yi (a.s) kalabalık bir topluluk
içinde Müslümanların ve müminlerin velisi olarak tanıttı
ve şöyle buyurdu:
"Ben kimin mevlâsı isem, bu Ali de onun
mev-lâsıdır."
Burada dikkat edilmesi gereken bir husus, Hz. Peygamber’in
(s.a.a) sözünün başlangıcında, "Ben size kendi
nefsinizden daha evlâ değil miyim?" diye buyurması
KAYNAK:
1- Tarih-i Taberî, c.2, s.62-63; Tarih-i Kâmil, c.2, s.40-41;
Müs-ned-i Ahmed, c.1, s.111; İbn-i Ebi’l-Hadid, Şerh-u Nehc’il-
Belâğa, c. 13, s.212-215
2- Siret-ü İbn-i Hişam, c.2, s.520; İbn-i Hacer, es-Savaik’ul-
Muh-rika, 9. bab, 2. fasıl, s.121, Mısır, ikinci baskı.
dolayısıyla Hz. Ali İlk iman edendir
Cevap: Hz. Ebu Bekir Sıddık’ın ( ra. ) örnek ahlakı
çiçek ammo
Ilk iman eden Hz Ali veya Hz Ebubekir hiç farketmez ikisi baş tacidir
Kayıtsız Üye
Ilk iman eden dememiş ilk iman edenlerdendir demiş
hz ebubekirin hayatı, hz ebubekirin ahlakı, hz ebubekir ahlakı