Selefilerin Şirk Dediği Tevessülü İbn Teymiye ve Mezhep İmamları Kabul Ediyor
YöRüK
Selefilerin Şirk dediği tevessülü ibn teymiyye ve mesheb imamlari kabul ediyor
Selefilerin ve vahhabilerin Şirk dediği tevessülü ibn teymiyye ve mesheb imamlari kabul ediyor
Caiz olan tevessül dörttür
1) ALLAH’u Teâlâ’ya O’nun isim ve sıfatları ile tevessül
2) ALLAH’u Teâlâ’ya Salih amellerle tevessül
3) ALLAH’u Teâlâ’ya salih Müslüman kimsenin duâsı ile tevessül
4) Zât ile Tevessül
İlk üçünün caiz görülmesinde ittifak vardır Caiz olan dördüncü şekli ise zât ile tevessüldür Bunun caiz olduğu hakkındaki deliller üzerinde duracağız
Zat ile Tevessülü kabul etmeyen Vahhâbî ve benzer düşüncelerde olan kendilerine Selefîler diyenlerin görüşlerinin kaynağı İbn Teymiyye’dir
Talebesi İbn Kesîr (ö.774/1372)İBN TEYMİYYE NİN devlet ve ulemânın huzurunda tevessülün haram olduğu görüşünden kendi isteğiyle vazgeçip bir insanın duasında resulullahın hürmetine şeklindeki dua resulullahtan faydalanma şeklini kabul ettiğini fakat istigâsenin haram olduğu görüşü üzere devam ettiği sözünü bizlere nakletmiştir[1]
İbn Teymiyye (ö.728/1328)’yi görüşlerinin kaynağı olarak kabul edenler İbn Teymiyye’nin bu sözü korkusundan dolayı söylemiş olabilir derlerse; biz de deriz ki: Siz insanların sözlerinin zâhirine göre hüküm vermiyor muydunuz? Ayrıca İbn Teymiyye korksaydı istiğase’nin haram olduğunu söylemez ve görüşünde ısrar etmezdi
Vahhâbîlere Vahhâbî denilmesi görüşlerinin kaynaklarından biri olan Muhammed bin Abdulvahhâb (ö.1201/1787) olmasından ötürüdür
Muhammed bin Abdulvahhâb’ın tevessüle kabul ediş şekli :
Muhammed bin Abdulvahhâb’a Ahmed b. hanbelin tevessülü kabul ettiği sorulunca şu cevabı verdi
Muhammed bin Abdulvahhâb ; Her ne kadar bize göre doğru olan cumhurun bunu mekruh görmesi olsa da içtihadî meselelerden birisinin muteber olmadığını ileri sürmek muteber değildir. Bu yüzden tevessül edenleri de reddedemeyiz
Bizim inkâr ettiğimiz şey bir mahlûka hem de ALLAH’a edildiğinden daha fazla duâ ediliyor olması şeyh Abdulkadîr ya da bir başkasının kabrine yönelip sıkıntıların giderilmesi ve isteklerinin verilmesi için saygı ile ondan istekte bulunulmasıdır
Burada nerededir sırf ALLAH’a duâ etmek? Nerededir ALLAH’la beraber hiç kimseye duâ etmemek?
Ama birisi çıkar duâ ederken ALLAH’ım! Ben senden Peygamberlerin ya da Salih kullarının vesilesi ile şunu şunu istiyorum diye duâ etse sadece ALLAH’a duâ ettikten sonra herhangi bir kabrin yanında duâ ediyor olsa bile bu bizim reddettiğimiz bir şey değildir.[2] diyor
Muhammed bin Abdulvahhâb’ın bu sözleri tevessülün ona göre de câiz olduğunu göstermektedir. mekruh haram bile değildir.Nerede kaldı ki bazılarının dediği gibi bid’at ya da şirk olsun
Tevessülü kabul etmeyenlerin itibar ettikleri büyük âlimlerden Ebû’l Ferec İbnu’l Cevzî’nin (ö.597/1200)soyu Ebû Bekir Sıddık’a dayanır İbn Cevzî ismiyle meşhur olmuştur (İbn Cevzî İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyim el Cevziyye’den bir asır önce yaşamıştır)
Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî’nin Tevessülü Kabulü ve tatbiki
Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî: Nefsimi terbiye edemedim bazı salih kişilerin kabrine gidip onları aracı yapıp düzelmem için duâ ettim [3]
İbn Teymiyye İzzuddîn bAbdusselâm’ın (ö.660/1262) sadece Peygamber ile tevessülü kabul ettiğini söylüyor[4]
Şevkânİ(ö1250/1834)
ALLAH (Celle Celalühü)ü Tealaya fazilet ve ilim sahibi zatlarla tevessül etmek hakikatte onların salih amelleri faziletleri ve meziyetleriyle tevessül etmek demektir. Zira fâzıl zat ancak yaptığı amellerle faziletli olur[5]
Ebû Hanîfe(ö150/767)
Tevessülü kabul etmeyenler Ebû Hanîfe’nin tevessülü kabul etmediğini söylüyorlar. Doğru olan ise El Feteva’yı Hindiye c:5 s: 318 Ebû Hanîfe Hakkı için yapılan duâyı kerih görür Doğrudur
Ebû Hanîfe bu sözünü kişinin yaptığı iyi bir işten dolayı ALLAH (celle celâluhu) o kişiye sevap vermeye mecburdur düşüncesinde olan Mutezile’nin önünü kesmek için sedd-i zerîa kabilinden söylemiştir
Ama hürmetine veya hatırına şeklindeki tevessülü inkar ettiğine dair mezhebinden hiçbir kimse İmâm Azam’dan böyle bir haber nakletmemiştir
Hanefî âlimlerinden ve muhaddislerinden İmam Aliyyü’l Kârî bu mekruhluğun hakk sözüne vaciplik (mecbûriyet) mânâsı yüklendiği takdirde olacağını zira vaciplik veya mecburiyet mânâsında kimsenin ALLAH (celle celâluhu) üzerinde hakkı olmadığını ancak hürmek ve tazîm mânâsında kullanıldığı zaman bunun tevessül babından olacağını ALLAH’ın (cc) O’na varmaya vesile arayın buyurduğunu ve bunu el-Hısnu’l-Hasîn’de de yazdığına göre duânın âdaplarından kabul edildiğini ve bu hususta yukarıdaki hadisin geldiğini söylüyor.[6]
Bazı alimler Peygamber hakkı için veya ölü veya diri bir Velî hakkı için dua etmek tahrimen mekruhdur şeklinde ictihad etmişlerdir Çünkü kimsenin Allahü teâlâ üzerinde hakkı yokdur
Burada yazılı olandan anlaşılıyor ki böyle dua etmek
(Yâ Rabbî onlara vermiş olduğun hak için) niyyeti ile câiz olur Çünkü
(Üzerimize hak oldu ki mü’minlere yardım ederiz)dir. Rum sûresinin 47.
(Allahü teâlâ kullarına merhamet etmeği kendisine lâzım kıldı) olup
merhamet ve ihsân ederek sevdiklerine haklar verdiğini göstermekdedir
Yine Hanefî âlimlerinden İbn Âbidî Reddü’l-Muhtâr’ında bunu ondan kabullenerek naklediyor [7]
Bunlardan da önce Falancanın hakkı için ifâdesinin hürmetine demek olduğunu vâciplik demek olmadığını ve bunun hadislerle sâbit olduğunu bu ifâdeyi câiz görmeyenlerin vâcibliğe mecbûriyet mânâsı yüklediğini ama burada mânânın bu olmadığını daha önceleri İmâm Sübkî de söylemiştir[8]
Ebû Yûsuf(ö183/798):
Falan kişinin enbiyânın veya Kâbe’nin hakkı için denilerek yapılan duâyı Ebû Yûsuf câiz görmüştür[9]
Âlûsî ö12 70/1853)
Peygamber Efendimiz (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) zatı ve makamı ile tevessülü kabul ediyor. Diğer insanlarla olanı kabul etmiyor[10]
Âlûsi’nin bu husustaki görüşleri karışık. Aynı kaynakta ALLAH’ın katında üstün bir yeri olduğu kesin bilinenle de tevessül edilebileceğini söylüyor. (yani dostlarının hatırına denilebilir) Ancak dostun Ahmed Efendi hatırına denmez; diyor
Çünkü onun ALLAH katında rutbesi var mı yok mu? Bilinmiyor. Bu yüzden onunla tevessül ALLAH’a karşı bir cür’ettir diyor Alûsi
Biz de deriz ki; burada hüsnü zan asıldır. Mü’min’in cenaze namazı ve mü’minliğine şahitlik gibi En fazla olsa olsa kişi yanılmış olur endişe yersizdir
Âlûsi: ALLAH’ın (Celle Celalühü) Peygamber’e (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) olan sevgisi sebebiyle tevessül edilmektedir Tevessülün hikmeti burada saklı olsa gerek[11]
Ah med b. Hanbelî (ö.241/855):
Tevessülü kabul etmeyen müslümanlardan bazıları Hanbelî bazıları da tüm mezheblerden faydalandıklarını söylüyorlar. Mezheb imâmlarından Ahmed b. Hanbelî (ö.241/855) tevessülü kabul ediyor; mezhebinin görüşü de bu yöndedir.Mensek adlı eserinde de yazılıdır. Ayrıca Elbânî’nin Tevesseül adlı eserinin 62 sayfasında Ahmet b. Hanbel’in tevessülü kabul ettiğini yazıyor
İmam Ahmed’in oğlu Abdullah babasının Efendimiz (sallAllahü aleyhi ve sellem)’in saçıyla tevessülde bulunduğunu; onu öptüğünü ve içine daldırdığı kaptaki suyu şifa niyetiyle içtiğini söylemiştir
ez-Zehebî Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ XI 212 (Ebubekir Sifil’in sitesinden)
Vehhabî fırkasının en büyük dayanağı olan İbni Teymiyye bu hususta doğru bir nakil yaparak
"İmam-ı Ahmed ibni Hanbel’in Resulullah’ın (SallAllahü aleyhi ve sellem) minberine el sürmeye ruhsat verdiğini
İbni Ömer Said ibni Müseyyeb ve Yahya ibni Said (RadıyAllahü anhüm) gibi Medine-i Münevvere’nin en büyük fakîhlerinin bunu yaptıklarını" zikretmiştir. (İbni Teymiyye İktizâu’s-Sirati’l-Müstakim s367)
İmam Şafii: (ö204/819)
İbn Hacer Savâiku’l-Muhrika li Ehli’d-Dalâli ve’z-Zendeka adlı eserinde İmâm Şafî ehl-i beyt ile tevessülde bulunurdu der
Allâme İbn-i Hacer-i Mekkî (rahime-hullahü teâlâ) bi’l-Hayrâti’l-Hısân fî Menâkıbi’l-İmâm Ebî Hanîfeti’n-Nu’mân isimli eserinin 25 bâbında şöyle demiştir:
İmâm Şâfiî (rahime-hullahü teâlâ) Bağdat’ta kaldığı günlerde İmam Ebû Hanîfe’nin (rahime-hullahü teâlâ) türbesine gelir ziyaret eder kendisine selâm verirdi. Sonra da Allahü Teâlâ’ya ihtiyacını gidermesi için onunla tevessül ederdi Yani Cenab-ı Hak’tan ihtiyaçlarının onun yüzü suyu hürmetine giderilmesini niyaz ederdi
Bu rivayet Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi’nde şöyle yazılı:
"Hatib-i Bağdâdî Tarih’inde İmam-ı Şâfiî’ye vâsıl olan bir sened ile Şâfiî hazretlerinin şöyle dediğini rivayet ediyor: Ben Ebu Hanîfe’nin kabrini ziyarette yümn ü bereket buldum. Ve hergün onun kabrini ziyaret etmek îtiyâdındayım. Kendime bir ihtiyaç ârız olunca hemen menzilimde iki rekat namaz kılıp Ebu Hanîfe’nin kabrine giderim. Onun merkadi yanında hâcetimi Allahü teâlâdan dilerim. Aradan çok bir zaman geçmeden hâcetim kazâ olunur"
Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi 4 cilt s197 Ayrıca bkz. İbni Abidin Reddü’l-Muhtar Ale’d-Dürrü’l-Muhtar Tercüme: Ahmed Davudoğlu Şamil Yayınevi İstanbul 1982; c.1 s.63. Nişancızâde Muhammed bin Ahmed Mir’ât-ı Kâinât Berekat Yayınevi İstanbul 1987; c2 s51
İmâm Kevserî (ö.1371/1952) sahih bir isnadla olduğunu söylemiştir Kaldı ki; İmâm Şâfî’ tevessül ile ilgili değişik haberleri mevcutturAyrıca İmâm Şâfî’ ileride gelecek olan Teberrük bahsinde açıklandığı gibi Ahmed b Hanbel’in gömleğiyle tevessülde bulunmuştur(14)
İ mâm Mâlik: (ö179/795)
İbn Humeyd’in bildirdiğine göre Abbâsi halifesi Ebû Câfer hacca gittiği zaman Hz Peygamber’in mezarını ziyarete vardığında orada bulunan
İmâm Mâlik’e: Yâ Ebâ Abdillah! Yönümü Kıbleye dönüpte mi duâ edeyim? dediğinde
İmâm Mâlik Niçin yönünü ondan çevireceksin? Halbuki o senin baban Âdem’in (a.s) vesilesidir
Bilakis
Rasulüllah’a yönünü dön. Onun şefaâtini iste seni affeder dedikten sonra
Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de ALLAH’tan bağışlanmayı dileseler Rasûl de onlar için istiğfar etseydi ALLAH’ı ziyadesiyle affedici esirgeyici bulurlardı. (Nisa 4/64) âyetini okudu yani
İmâm Mâlik Hz. Âdem’in (Aleyhisselâm) Peygamberle (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) yaptığı tevessülü kabul edip bir fıkhî meselede delil getirmiştir.
Âdem Peygamber hata işlediği zaman dedi ki: Ey Rabbim! Muhammed’in hakkı için senden af diliyorum
İmâm Mâlik’in bu olayı Subkî (ö.771/1369)Şifâü’s-Sikâm’ında Es’Seyyid Semhûdî Vefâ’ul Vefâ’sında El-Kastallânî (ö.923/1330) El-Mevâhibü’l-ledünniyye’sinde zikretmişlerdir
bu hadise zayıf diyenler vardır her iki tarafın bu hadis hakındaki tahriçini isteyen olursa yazarız
Bu olayın sağlamlığı ve râvîlerinin tahric ve değerlendirmeleri ileride Âdem (Aleyhisselâm) hadisesinde daha geniş bir şekilde açıklanacaktı
İm âm Subkî:
Tevessülün müstehab olduğuna dair dört mezhebin nasslarını Şıfâü’s-Sikam fî Ziyâreti Hayrıl-Enâm adlı kitabında geniş olarak açıklayıp câiz görmüştür
Zat ile tevessülü kabul etmeyen Vahhâbî ve Selefîler tevessülü kabul edenleri ALLAH’a (Celle Celalühü) ortak koşmakla suçluyorlar
Biz de deriz ki: İtibar ettiğiniz Şevkânî hem Peygamber Efendimiz (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) ile hem de salihler ile tevessülü kabul ediyor. İtibar ettiğiniz diğer bir âlim olan İbn Cevzî kabirlere gidip ölmüş salih insanlarla ALLAH (Celle Celalühü)’a tevessül ettiğini söylüyor
İbn Teymiyye Peygamberimizle (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) tevessül ile ilgili görüşünü değiştirip mübah görüyor. Mezhep imâmı Ahmed b. Hanbel ve İzzuddîn b. Abdüsselâm Peygamberimizle (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) tevessülü kabul ediyor
Muhammed b. Abdulvehhâb’ın şu sözü: Fakat birisi çıkar duâ ederken ALLAH’ım! Ben senden Peygamberlerin ya da Salih kullarının vesilesi ile şunu şunu istiyorum diye duâ etse sadece ALLAH’a duâ ettikten sonra herhangi bir kabrin yanında duâ ediyor olsa bile bu bizim reddettiğimiz bir şey değildir. [15] demesi de ayriyeten aleyhinize olan bir delildir
Hal böyle olunca savunduğunuz birçok fikirlerin kaynağı olarak gösterdiğiniz yukarıda adı geçen âlimleriniz sizin şirk olarak kabul edip bunu yapana kâfir dediğiniz bir ameli yapıyorlar
Ne diyeceksiniz?
Onlar da bir insandı hata yaptılar derseniz! Biz de deriz ki Sen kabirdekilerine işittirici değilsin (Rûm 52) ve (Fâtır 22.) âyetlerinin zâhirlerine göre ölünün işitmediğini söylüyorsunuz. Demek ki; size göre okuma yazma bilen bu zâhir manayı anlaması gerekir. Fakat görüşlerinizin kaynağı olan İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyim ölülerin işittiğini iddia etmekte devam etmişlerdir.
Ayrıca itibar ettiğiniz diğer âlimler size göre okuma yazma bilen bir insanın anlayacağı İyyâke na’büdü ve iyyâke nesteîn âyet-i kerimesinin manasını anlayamadıkları için mi zatlarla tevessülü kabul ettiler?
Anlaşılması bu kadar âşikâr ve basit olan mevzularda bu âlimlerinizin hata ettiklerini söylerseniz birçok konuda da hata edebileceklerini imâ etmiş olursunuz. Böylece onların görüşlerini savunduğunuz için siz de hata içinde olduğunuzu başka konularda da hata edebileceğinizi istemeden de olsa itiraf etmiş olursunuz
ALLAHü Teala Hazretleri: Biz hiç Müslümanları (Allah’a teslim olmuş kulları) mücrimler (günahkarlar) gibi tutar mıyız? Size ne oluyor ne biçim hüküm veriyorsunuz? (Kalem 3536)buyuruyor.
Tevessülü kabul edenler ALLAH’a yapılması gereken ibadet ve ta’zimin tevessül edilen kişiye yapılmasını kabul etmiyorlar. O kişiden ALLAH’tan korkar gibi korkmuyorlar ALLAH’ı sever gibi sevmiyorlar. Ondan istemiyorlar. ALLAH’tan istiyorlar. Tevessül edilen zatı yaratma icad etme ve bir şey üzerine tesir etme gibi ALLAH’a ait vasıflarla vasıflandırmıyorlar. Tesirin ALLAH’tan olduğuna inanıyorlar.
Tevessül edilen kişinin ALLAH’ın Haram dediğini Helal demesini ALLAH (Celle Celalühü) nün Helal dediğinide Haram demesini kabul etmiyorlar.
Tevessül edilen kişiyi hiçbir şekilde ALLAH’a ortak koşmuyorlar. Her türlü tağut düzenini ve tağutu kabul etmiyorlar. En cahillerimize bile sorsanız hepsi yukarıdaki söylediklerimizi söylerler.
Tevessülü kabul etmeyenler Şeriat zâhire hükmeder diyorlar? ki öyledir. Öyleyse yorum ve zân yapmadan tevessülü kabul edenlerin bu görüşlerini ve niyetlerinin böyle olduğunu kabul etmeleri gerekir.
Hayır! Niyet önemli derlerse?
عن ابى هريرة رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "ان الله لا ينظر الى صوركم واموالكم ولكن ينظر الى قلوبكم واعمالكم"
Ebû Hureyre (RadiyALLAHu Anh) Resûlüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: Şüphesiz ki ALLAHu Teâlâ sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz; lâkin kalplerinize ve amellerinize bakar. [1]Müslim Birr: 10 No: 34 4/1987.
Tevessülü kabul edenler niyetlerinin de anlattıkları gibi olduğunu söylüyorlar.
Zât ile tevessülü kabul edenler yaptıkları amellerde muhakkak bir âyet ya da hadis’e dayanırlar.
KAYNAKSELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ
[1] el-Bidâye ve’n-Nihaye c: 14/47107 inci sene geçti başlığının altında Daru’l-kütübi’l-ilmiyye. 3 baskı Beyrut/1987
[2] Muhammed bin Abdulvahhab tüm eserleri 3.kısım s:68 Muhammed bin Suud İslâm fakültesinde Muhammed bin Abdulvahhab haftasında neşrolunmuştur.
[3] Saydul-Hatır müminlere öğüt Ebul Ferec El-Cevzî (İbn Cevzî) Tevhid yayınları s.99-100 Baskı1998.
[4] İbn Teymiyye Külliyatı c.1 s.179 Tevhid Yayınları 1998.
[5] Şevkanî ed-Dürru’n-Nedide s. 5-6 Ducvi Makâlât fit-Tevessül Kitabu Buğye
[6] Aliyyü’l-Kârî Fethu Bâbi’l-İnâye 3/30.
[7] İbn Âbidîn Reddü’l-Muhtâr 5/540.
[8] İmâm Sübkî Şifâu’s-Sikâm 138.
[9] Reşid Rıza Tefsirul-Menai XI 372-373
[10] Âlûsi Ruhul-Meani VI-128
[11] Âlûsi Ruhu’l-Maâni VI/128
El Heytemî el-Hayratü’l-Hisan s.94
[13]…( Yûsuf b. Nebhânî Şevâhidü’l-Hak Fazilet Neşriyat s. 166-167.)
.
14 İbnül Cevzî Menakıbu’l İmâm Ahmed b. Hanbel s.609-610
[15] Muhammed bin Abdulvahhâb tüm eserleri 3.kısım S:68 Muhammed bin Suud İslâm fakültesinde Muhammed bin Abdulvahhâb haftasında neşrolunmuştur.
Cevap: Selefilerin Şirk Dediği Tevessülü İbn Teymiye ve Mezhep İmamları Kabul Ediyor
Eşrefoğlu
Payşalım için teşekkürler
Yorum: Selefilerin Şirk Dediği Tevessülü İbn Teymiye ve Mezhep İmamları Kabul Ediyor
Kayıtsız Üye
İmâm Mâlik Hz. Âdem’in (Aleyhisselâm) Peygamberle (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) yaptığı tevessülü kabul edip bir fıkhî meselede delil getirmiştir.
Âdem Peygamber hata işlediği zaman dedi ki: Ey Rabbim! Muhammed’in hakkı için senden af diliyorum
İmâm Mâlik’in bu olayı Subkî (ö.771/1369)Şifâü’s-Sikâm’ında Es’Seyyid Semhûdî Vefâ’ul Vefâ’sında El-Kastallânî (ö.923/1330) El-Mevâhibü’l-ledünniyye’sinde zikretmişlerdir
bu hadise zayıf diyenler vardır her iki tarafın bu hadis hakındaki tahriçini isteyen olursa yazarız.
Demissiniz bende bnu bir abiye gonderdim dediginiz gibi zayif dedi bunun bana tahrici yollarmisiniz.
Yorum: Selefilerin Şirk Dediği Tevessülü İbn Teymiye ve Mezhep İmamları Kabul Ediyor
Rehber Kuran
Benim anlamadığım şu. Allah bize şah damarimizdan daha yakın olduğunu söylüyor. Kulumun duasına icabet ederim diyor. Neden illa bir aracı arıyoruz? Direk Allah’a dua etsek olmuyor mu? Kuran aracılığı reddeder. Allah ile aranıza kimse giremez. Duanizdada kimseyi araya koymayın. Direk kendiniz olarak isteyin. Kabul edip etmemek Allahın bileceği bir şey. Kuranda dediginiz şeylerin kanıtı varmı ayrıca? Lütfen Kuran’dan cevap verin.
dua şirk meseplerin görüşü