Zamanın İmamını Tanımayan Cahiliye Ölümü İle Ölür mü?
Hoca
Zamanın İmamını Tanımayan Cahiliye Ölümü İle Ölür mü?
Soru:
"Zamanın İmamını tanımayan cahiliye ölümü ile ölür" şeklinde bir hadis var mıdır?
Cevap:
Ehl-i Sünnetin Kelam uleması imamet ve hilafet meselesini dinin temel esaslarından kabul etmezler. Ancak Şia uleması Hilafeti dinin temel esası olarak ele alıp kitaplarında işlediği için onlara cevap olarak Hilafet ve İmamet konusu altında ele almışlardır. Bu husustaki dinin ahkâmını ortaya koymuşlardır.
İmamet, peygamber vekili olarak dini ve dünyayı koruma siyasetidir. dedi. Ashab itiraz etmedi. Hep beraber icma ile Hz. Ebubekir (ra)ı seçtiler.
Halife ve İmam din ve dünya işlerinin düzenli yürümesi için gereklidir. Peygamberimiz (sav)de Bir kimse meşru imama itaat etmeden ölürse cahiliye ölümüyle ölür buyurmuşlardır. Bu da adil devlet başkanına itaatin vacip olduğunu göstermektedir.
Şüphesiz Hulefa-i Raşidin hem dini hem dünyayı beraber adilane idare ettiler. Bu 30 yıl devam etti. Sonra din ve dünya işleri Hilafet ve Saltanat olarak birbirinden ister istemez ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Peygamberimiz (sav) Benden sonra hilafet 30 senedir. Sonra emirler gelir, daha sonra ise ısırıcı saltanata dönüşür olan hadisin manası Allahu A’lem budur. Her yüzyılda bir imam geleceğine göre On ikinci imam Mehdi ile dini temsil eden Hilafet-i Maneviye tamam olacak demektir. Yoksa İmamiye’nin hurafevari, Gaib İmam görüşü çok tekellüflü tevillere konu olmaktadır.
Müslim’in rivayet ettiği diğer bir Hadis-i Şerifte: Adil imama isyan eden ve onu meşru tanımayan bu haliyle ölse Allah’a karşı hiçbir mazeret bulamaz. Üzerinde biat bulunmadan ölen cahiliye ölümü ile ölür dediğini nakleder.
Bu hadis-i şerifi ehl-i saltanat kendilerine itaatı sağlamak amacı ile rivayet ederlerken, hilafet-i maneviyenin temsilcilerine bağlı olanlar da elbette bu hadis dinin hameleleri olan manevi imamları, yani Mücedditleri kast ediyor diye rivayet etmeleri normaldir. Ancak Hilafet-i Hakikiye olan Asrı Saadet in mümessilleri olan Hulefa-i Raşidin kast edilirse ki, asıl maksat bu olmak gerekir, hadisin manası tam yerini bulmuş olur.
Ne zaman saltanatı temsil eden adil imamlar ile manevi hilafeti temsil eden şeriatın imamları beraber hareket etmişler ise zamanlarını bir nevi saadet asrına çevirmişlerdir. Bu hadisin manası da kendini parlak bir surette ifade etmiştir. Saltanat zulme yönelince hadisin manası sadece Manevi hilafetin temsilcilerine has kalmıştır. O zamanda dinin mümessillerine karşı çıkan ve onları tanımayanlar veya onlar ile mücadele edenler ne nam ile olursa olsun, ne adına hareket ederse etsinler, ölümleri cahiliye ölümü gibi olmuştur. Bunun en yakın şahidi yine içinde bulunduğumuz zamandır.
İmamı tanımayan ama fıska ve zulme yönelmeyenler bu hadisin tehdidi dışındadır. Burada tanımama isyan etme ve onunla mücadele etme anlamında olmak lazımdır.
Gerçeğini Allah daha iyi bilir.
Benim bu hadisten anladığım, Hilafet-i Hakikiye ve manevi saltanatın mümessilleri olan ve Ehl-i Beyti temsil eden Al-i İbrahim gibi Al-i Rasülden gelen ve ümmetin her namazda okuması vacip olan meşhur salâvat Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin kema salleyte ala seyyidina İbrahim yüce Allah’ın âdeti böyle cereyan ediyor. İnsanlığı da halifesiz bırakmıyor. Ümmetin istikametini onlar ile tayin ediyor. Onları tanıyan ve itaat edenler necat bulurken, tanımadığını ve kabul etmediğini onlar ile mücadele ederek geçirenler de Cahiliye ölümü ile ölüyor. Nihayet bu durum son müceddit olan ve Hz. İsa (as) ile beraber küfr-ü mutlak ile mücadele edecek olan ve ehl-i beytin silsile-i nuranisinden gelen Mehdi de nihayet buluyor. Onun gelmesi ile din de nihayet kemale eriyor. Zira o Kur’anın son mucize-i maneviyesi oluyor. Onu da insanlar dinlemezler ise kıyamet kopuyor.
Hadisin gerçek manası bu olmakla beraber, meşru devlet başkanına isyan edip anarşi ve teröre karışarak ölenlerin de Cahiliye ölümü ile ölmüş olduklarını ifade ediyor. Nitekim ilk olarak bu hadisin şümulüne dahil olanlar Haricilerdir. Hz. Ali (ra) gerek Hz. Osman (ra) ın hayatının son günlerinde gerekse kendi hilafet döneminde onlar ile mücadele etmiş ve onları bâğî saymıştır. Bu durumlar da hadisin daire-i şümulüne dâhildir. Doğrusunu Allah bilir.
M. Ali KAYA
__________________________
Taftazani, Şerhu’l Makasıd, (İstanbul, 1305) 2:271 ; Maverdi, Ahkam-ı Sultaniye, (Kahire, 1386) s.5
Maverdi, 5
Taftazani, 2:271
Nisa Suresi, 5:59
İbn-i Saad, Tabakat, 3:129
Müsned-i Ahmed, 4: 96 (Hz. Muaviye (ra) dan ; (Şia Kaynaklarından Şeyh Kuleyni, Usul-ü Kafi, 3: 32,34)
Tirmizi, Fiten, 48 ; Ebu Davud, Sünnet, 8 ; Müsned-i Ahmed, 5:220-221; Suyuti, Camiü’s-Sağir, 2:13
Şura Suresi, 42:23
Tirmizi, Menakıb, 31 ; Müsned-i Ahmed, 3:14,17
On iki halife olduğu müddetçe İslam aziz olacaktır. Onların hepsi de Kureyştendir. (Müslim, İmare, 5,6,7,8 ; Sahih-i Müslim Şerhi ve Tercümesi, Ahmet Davudoğlu, (Sönmez Neşr. İst-1983) 8: 5120) Şia Kaynaklarında Ben peygamberlerin efendisiyim. Ali de vasilerin efendisidir. Benden sonra on iki vasim vardır. İlki Ali, sonuncusu Mehdi’dir. (Şeyh Kuleynî, Ravzatu’l-Kafî (Usul-ü Kâfî)) şeklinde bir hadis de vardır.
Müslim, İmaret, 13
Bakınız: M. Seyid Ahsen, Nesefi Akaidi, (Bahar Yayınları, 1995-İst) s. 190196
Maverdi, 17
Bediüzzaman, Lem’alar (2001) s. 27
Mektubat (2001) s.454