Ramazan Ayının Değeri Ve önemi
Hoca
RAMAZAN AYININ DEĞERİ VE ÖNEMİ
Ramazan ayını önemli ve değerli kılan husuların başında son ilahî mesaj Kur’ân’ın bu ayda indirilmeye başlamış olması gelir. İslam’ın beş temel esasından biri olan oruç ibadeti, bu ayda tutulur. Bin aydan daha hayırlı olan kadir gecesi Ramazan ayı içersindedir. Bu ayda yapılan ibadetlere diğer aylara göre daha çok sevap verilir. Bu ay af ve mağfiret, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, bolluk ve bereket ayıdır. Bu bölümde bu hususları dile getirmeye çalışacağız.
RAMAZAN AYININ DEĞERİ VE ÖNEMİ Ramazan ayını önemli ve değerli kılan husuların başında son ilahî mesaj Kur’ân’ın bu ayda indirilmeye başlamış olması gelir. İslam’ın beş temel esasından biri olan oruç ibadeti, bu ayda tutulur. Bin aydan daha hayırlı olan kadir gecesi Ramazan ayı içersindedir. Bu ayda yapılan ibadetlere diğer aylara göre daha çok sevap verilir. Bu ay af ve mağfiret, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, bolluk ve bereket ayıdır. Bu bölümde bu hususları dile getirmeye çalışacağız.
1. Kur’ân, Ramazan Ayında İndirilmeye Başlanmıştır.
Kur’ân’ın ramazan ayında indirildiği, Bakara suresinin 185. ayetinde şöyle ifade edilmektedir:
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪يٓ اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ
‘O Ramazan ayı ki, Kur’ân o ayda indirilmiştir.” (Bakara, 2/185)
Kur’an-ı Kerimin indirilmesi miladın 610 yılında Ramazan ayının Kadir gecesinde sabaha karşı Hıra’da ibadetle meşgul olduğu sırada vahiy meleği Cebrail’in Peygamberimize Alak suresinin ilk beş ayetini getirmesiyle başlamıştır.
Acaba bu olay Ramazanın hangi gününde gerçekleşmişti?
Duhân suresinin ikinci ve üçüncü ayetlerinde Kur’an’ın mübarek bir gecede indirildiği bildirilmektedir:
حٰمٓ وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِ اِنَّآ اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ
"Hâ Mîm. Apaçık olan kitaba yemin olsun ki, biz onu (Kur’ân’ı) mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz, insanları uyarıcıyız.” (Duhân, 44/1-3)
İslâm bilginlerinin çoğunluğuna göre, ayette sözü edilen "mübarek gece” Kadir Gecesi dir. Kur’ân’ın Kadir Gecesi’nde indirildiği ise Kadir suresinde açıkça bildirilmiştir.
اِنَّآ اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةِ الْقَدْرِ
"Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik.”
Kur’ân’ın Hz. Peygambere verilmesi "inzal” ve "tenzil” kelimeleri ile ifade edilmektedir. (bk. En’âm, 6/92; Nahl, 16/89) "İnzal” kelimesi Kur’ân’ın bir defada, "tenzil” kelimesi ise parça parça indirildiğini ifade eder. Kur’ân’ın Ramazan ayında mübarek bir gece olan Kadir Gecesi’nde "inzal” edildiğinin bildirilmesi genel olarak iki şekilde izah edilmiştir:
a) Kur’ân kadir gecesinde, bir defada levh-i mahfuzdan, dünya semasına (Beytü’l-ızze’ye) indirilmiş, buradan da 23 senede Peygamberimize verilmiştir. Kur’ân’ın Levh-ı Mahfuz’da bulunduğu Bürûc suresinin 21–22. ayetlerinde açıkça bildirilmektedir:
بَلْ هُوَ قُرْاٰنٌ مَج۪يدٌۙ ف۪ي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ
"Hayır, o (kitap), şanı yüce bir Kur’ân’dır. O, Levh-i mahfuz’dadır.”
Kur’ân’ın Beytü’l-Izze’ye toptan indirildiğini ve buradan Peygamberimize peyderpey verildiğini sahabeden Abdullah ibn Abbas söylemiştir.
أُنْزِلَ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ ثُمَّ أُنْزِلَ بَعْدَ ذٰلِكَ بِعِشْرِينَ سَنَةً
"Kur’ân, kadir gecesinde yakın semaya toptan bir seferde indirildi, bundan sonra yirmi (küsur) senede (peyderpey Hz. Peygambere) indirildi.” (Hâkim, Tefsir, 1, No: 2879; bk. Süyûtî, el-İtkân, I, 127–158)
"Kur’ân Ramazan ayında indirildi”, "mübarek bir gecede indirildi” ve "kadir gecesinde indirildi” demek, Kur’ân bu ayda indirilmeye başladı demektir. Kur’ân’ın tamamı zikredilmiş bir kısmı kastedilmiştir. Belagat ilminde buna "mecaz-i mürsel” denir. Bakara suresinin başında olduğu gibi birçok ayette, Kur’ân’ın bir parçasına da "kitap” ve "Kur’ân” denilmektedir. Kur’ân’ın toptan değil ayet ayet, sure sure indirildiği Kur’ân’da açıkça bildirilmektedir:
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْاٰنُ جُمْلَةً وَاحِدَةًۚ كَذٰلِكَ لِنُثَبِّتَ بِه۪ فُؤَادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْت۪يلًا
"İnkâr edenler, "Kur’ân, ona bir defada toptan indirilmeli değil miydi?” dediler. Biz, Kur’ân’la senin kalbini sağlamlaştırmak için onu böyle parça parça indirdik ve onu (sana) ağır ağır okuduk.” (Furkan, 25/32)
وَقُرْاٰنًا فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَاَهُ۫ عَلَى النَّاسِ عَلٰى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنْز۪يلًا
"Biz Kur’ân’ı, insanlara dura dura okuyasın diye ayet ayet ayırdık ve onu peyderpey indirdik.” (İsrâ, 17/106)
Ayetler, hem Kur’ân’ın parça parça indirildiğini hem de parça parça indirilmesinin gerekçesini beyan etmektedir. Kadir gecesinin Ramazan ayı içersinde olduğu ayetle sabittir. Ancak Ramazan ayının kaçıncı gecesi kadir gecesidir, kesin olarak belli değildir, bu konuda ittifak da yoktur. Ancak ağırlıklı görüş, kadir gecesinin Ramazan ayının 27. gecesi olduğu yönündedir. (bk. İbn Sa’d, I, 94)
Kur’ân bütün insanların kılavuzu, yol göstericidir. (Bakara, 2/185) İnsanları en doğru olana iletir. (İsrâ, 17/9) Okunması ibadettir, her harfine bir hasene/güzel amel sevabı verilir. Nitekim Pygamberimiz (a.s),
مَنْ قَرَأَ حَرْفاً مِنْ كِتَابِ اللّهِ فَلَهُ بِهِ حَسَنَةٌ وَالْحَسَنَةُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا لَا أَقُولَ آلم حَرْفٌ وَلٰكِنْ أَلِفٌ حَرْفٌ ولام حرف و َمِيمٌ حَرْفٌ
"Kim Allah’ın kitabından bir harf okursa ona on hasene (sevabı) verilir. Haseneye (güzel amele)on katı ile mükâfat verilir. Size elif lam mim bir harftir demiyorum. Elif bir harf, lam bir harf, mim bir harftir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 16) buyurmuştur.
Her müslümanın bu emirlere uyarak Kur’an’ı öğrenmesi ve sürekli okuması gerekir. Bu emri yerine getirenler ilahî övgüye mazhar olurlar. Çünkü yüce Allah Kur’ân okuyanları övmektedir:
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللّٰهِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَۙ لِيُوَفِّيَهُمْ اُجُورَهُمْ وَيَز۪يدَهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ
"Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler. Allah kendilerine mükâfatlarını tam olarak versin ve kendi lütfundan daha da artırsın diye (böyle yaparlar.) Şüphesiz o Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını çokça verendir.” (Fâtır, 35/29–30)
Peygamberimiz (a.s.),
خَيْرُكُمْ مَنْ تَعَلَّمَ الْقُرْاٰنَ وَ عَلَّمَهُ
‘Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir’ (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 15) anlamındaki hadisi ile Kur’ân’ın okunmasını ve hükümlerinin öğrenilmesini teşvik etmektedir.
Kur’ân’ı öğrenen, okuyan, emir ve yasaklarına riayet eden kimselerin en hayırlı ve en faziletli kimseler olduğunu, okunan Kur’ân’ın kıyamet gününde sahibine şefaatçi olacağını bildirerek müminleri Kur’ân öğrenmeye ve okumaya teşvik etmiştir:
تَعَلَّمُوا الْقُرْآٰنَ وَاقْرَأُوهُ
"Kur’ân’ı öğrenin ve okuyun.” (Tirmizî, Fedâilül-Kur’ân, 2)
نَوِّرُوا مَنَازِلَكُمْ بِالصَّلَاةِ وَقِرَاءَةِ الْقُرْآَنِ
"Evlerinizi namaz ve Kur’ân okuma ile aydınlatın, süsleyin.’ (Süyûtî, Câmi’u’s-Sağîr, No: 9291)
Kur’ân okunan evde manevi bir aydınlık, huzur ve ferahlik olur. Çünkü Kur’ân okunan evde rahmet melekleri bulunur, şaytanlar uzak durur.
لَا حَسَدَ إِلَّا فِي اثْنَتَيْنِ: رَجُلٌ آٰتَاهُ اللّٰهُ الْقُرْآٰنَ. فَهُوَ يَقُومُ بِهِ أنَاءَ اللَّيْلِ. وَأنَاءَ النَّهَارِ. وَرَجُلٌ آٰتَاهُ اللّٰهُ مَالًا فَهُوَ يُنْفِقُهُ أ نَاءَ اللَّيْلِ وَأنَاءَ النَّهَاِر
"Ancak iki kişiye gıpta edilir. (Birincisi), Allah’ın kendisine Kur’ân(ı öğrenme imkânı) verdiği kimsedir. Bu kimse, gece gündüz Kur’ân’ı okur ve hükümleriyle amel eder. (İkincisi ise), Allah’ın kendisine mal-mülk verdiği kimsedir. Bu kimse, onu gece gündüz (hayır ve helal yollarda) harcar.” (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 266)
Kur’ân’ı okumaktan maksat, onu anlamak, anlamaktan maksat hükümlerini uygulamaktır.
Allah’ın kelamını okumak, onun ışığından yararlanmak her müslümanın en büyük arzusu olmalıdır.
Kur’ân-ı okumanın amacıhayatımızı ondaki ilahi emir ve yasaklara uydurmaktır. Bunun için de Kur’ân-ı anlamak ve üzerinde gereği gibi düşünmek gerekir. Kur’ân-ı anlamaksızın onun sadece metnini okumak sevap olmakla birlikte asıl amaç onu anlamak ve uygulamaktır.
Kur’ân, asla dünyalık amaçlarla okunmamalı, bir kazanç aracı yapılmamalıdır.
Kur’ân’ın inmeye devam ettiği süreçte sahâbîler inen sure ve ayetleri titizlikle takip eder, onları öğrenir ve hükümlerini uygulamaya koyarlardı. Anlayamadıkları, tereddüt ettikleri yerleri Resûlüllah’a sorarlardı.
Peygamberimiz (a.s.), "Ahir zamanda Kur’ân-ı okuyan, ancak okudukları gırtlaklarını aşmayan (okuduklarına inanıp onlarla amel etmeyen) bir topluluk gelecektir.” (Ahmed, II, 621 ) buyurmuştur.
Kur’ân’ı orijinal metninden anlamak Arapça’yı ve Kur’ân’a has bazı ilimleri bilmeyenler için mümkün değildir. Ancak, bu gibi kimseler Kur’ân meallerinden ve tefsir kitaplarından yararlanabilirler.
Kur’ân; öğrenmek, okumak, anlamak ve hükümlerini uygulamak isteyenler için zor değildir. Çünkü Yüce Allah,
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟
"Andolsun, biz Kur’ân’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?” (Kamer, 54/40) buyurmaktadır.
Kur’ân’ın Ramazan ayında indirilmeye başlanması itibariyle Müslümanlar bu aya Kur’ân okumaya daha fazla önem virler, evlerde ve camilerde mukabele ve hatimler okurlar.
"Mukabele”, Kur’ân’ı birinin yüzünden veya ezbere okuması diğerlerinin de onu Kur’ân’dan veya ezbere takip etmesi veya dinlemesidir. Mukabele geleneği, Peygamberimiz ile vahiy meleği Cibril’in uygulamasına dayanır. Cibril, her yıl Ramazan ayında inen Kur’ân ayetlerini Peygamberimize okuyarak arz eder, böylece yazılan ve ezberlenen Kur’ân bölümleri kontrol edilirdi. Cibril, Kur’ân’ı Peygamberimize vefat ettiği yılın Ramazan ayında iki defa arz etmişti. (bk. Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 7; Bed’ü’l-vahy, 1; Hâkim, Tefsir, No:2903)
2. Farz Olan Oruç Ramazan Ayında Tutulur
Kur’ân’da; فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُۜ "İçinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçlu geçirsin” buyrularak orucun ramazan ayında tutulması emredilmiştir. Oruç ibadetinin değeri ve önemi konusu birinci bölümde ele alınacaktır. Burada oruç ibadetinin mutlaka Ramazan ayında tutulması gerektiğini, Ramazan orucunun af ve mağfirete vesile olacağını ve bu ayda tutulmayan oruçların başka aylarda tutulmakla aynı sevabın kazanılamayacağını ifade edelim ve şu iki hadisi zikretmekle yetinelim: وَ مَنْ صَامَ اِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ "Kim inanarak ve sevabını umarak Ramazan orucunu tutarsa Allah o kimsenin geçmiş günahlarını bağışlar.” (Müslim. Salâtü’l-Müsafirîn, 175) مَنْ اَفْطَرَ يَوْمًا مِنْ رَمَضَانَ مِنْ غَيْرِ رُخْصَةٍ وَلَا مَرَضٍ لَمْ يَقْضِ عَنْهُ صَوْمُ الدَّهْرِ كُلِّهِ وَاِنْ صَامَهُ "Kim hastalığı ve bir ruhsatı olmaksızın Ramazan ayından bir gün oruç tutmasa bütün günleri oruç tutsa yine bu orucu yerine getiremez.” (Ebû Dâvûd, Savm, 38; Tirmizî, Savm, 27; İbn Mâce, Savm, 14)Hadis hem Ramazan ayında tutulan orucun Allah katındaki değerini ve sevabının çokluğunu hem de Ramazanda oruç tutmamanın ne kadar veballi ve günah olduğunu ifade etmektedir.
3. Bin Aydan Hayırlı Olan Kadir Gecesi Ramazan Ayı İçindedir
اِنَّآ اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةِ الْقَدْرِ وَمَآ اَدْرٰيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ تَنَزَّلُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ ف۪يهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْۚ مِنْ كُلِّ اَمْرٍۙ سَلَامٌ۠ۛ هِيَ حَتّٰى مَطْلَعِ الْفَجْرِ "Şüphesiz, biz onu (Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cibril) o gecede, Rab’lerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” (Kadr, 87/1–5) Peygamberimiz Kadir gecesini ihya eden kimsenin bağışlanacağını bildirmiştir: مَنْ قَامَ ليلة القدر إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ "Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek, kadir gecesini ibadetle ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.” (Müslim, Salâtü’l-Müsafirîn, 175) Kadir gecesinin Ramazan ayında olduğu kesin, ancak hangi günde olduğu kesin değildir. Haz. Aişe validemiz Peygamberimizin kadir geceseni Ramazan ayının son on gününde aradığını ve تَحَرَّوْا لَيلَةَ القَدْرِ فِي الْعَشْرِ الْأَوَاخِرِ مِنْ رَمضَانَ"Kadir gecesini Ramazanın son on gününde arayın” diye buyurduğunu bildirmiştir. (Tirmizi, Savm, 71) Yine Hz. Aişe validemiz Peygamberimizin اِلْتَمِسُوهَا فِي الْعَشْرِ الْأَوَاخِرِ فِي كُلِّ وِتْرٍ "Kadir geceseni Ramazanın son on gününün tek günlerinde arayın” (Tirmizi, Savm, 71) buyurduğunu söylemiştir. "Kadir gecesini Ramazanın son on gününde arayın” demek, bu gecenin Ramazanın son on gününden birinde olduğu, dolayısı ile bu günlerde ibadete yoğunlaşılması gerektiği anlamına gelir. Kadir gecesinin Ramazan ayının yirmi yedinci gecesinde olduğu görüşü yaygınlaşmış olup İslam dünyasında bu gece kadir gecesi olarak ihya edilmektedir. Peygamberimiz Kadir gecesini ibadetle geçirir, aile fertlerini de ibadet etmeleri için uyarırdı. (Tirmizi, Savm, 72) Kadir gecesini ihya etmek, feyiz ve bereketinden azami ölçüde faydalanmak gerekir. Kadir gecesini ihya edemeyen manevi nimetlerden mahrum olur. Bu konuyu Peygamberimiz şöyle diye getirmiştir: إِنَّ هٰذَا الشَّهْرَ قَدْ حَضَركُمْ وَفِيهِ لَيْلَةٌ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ مَنْ حَرُمَهَا فَقَدْ حَرُمَ الْخَيْرَ كَلَّهُ وَلَا يُحْرَمُ خَيْرَهَا إِلَّا مَحْرُومٌ "Ramzan ayı size yaklaştı. Onda bin aydan daha hayırlı olan bir gece vardır. Kim kadir gecesinini hayır ve bereketinden mahrum kalırsa bütün hayır ve bereketten mahrum kalır. Onun hayırından ancak hayırdan mahrum olan kimseler yararlanamaz” (İbn Mâce, Savam, 2) Kadir gecesini; yatsı namazını camide kılmak, tövbe ve istiğfar etmek, salât ve selam getirmek, dua ve zikretmek, Kur’ân okumak, namaz kılmak, hayır ve hasenat yapmak suretiyle değerlendirebiliriz.
4. Ramazan Ayında Cennet Kapıları Açılır, Cehennem Kapları Kapanır, Şeytanlar Zincire Vurulur
Bir hadis-i şerifte şöyle buyuruluyor: إذَا كَانَ أَوَّلُ لَيلَةٍ من شَهْرِ رَمضَانَ صُفِّدَتِ الشَّياطِينِ ومَرَدَةُ الْجِنِّ وغُلِّتْ أَبْوَابُ النِّيرَانِ فلَمْ يُفْتَحْ مِنْهَا بَابٌ وفُتِّحَتْ أَبْوَابُ الْجَنَّةِ فلَمْ يُغْلَقْ مِنْهَا بَابٌ ويُنَادِي مُنَادٍ يا بَاغِيَ الْخَيْرِ أَقبِلْ ويا بَاغِيَ الشَّرِّ أَقصِرْ. وَلِلّٰهِ عُتَقَاءُ من النَّارِ وذَلكَ كُلَّ لَيلَة إِذَا دَخَلَ شَهْرُ رَمَضَانَ فُتِّحَتْ أَبْوَابُ السَّمَاءِ وَغُلِّقَتْ أَبْوَابُ جَهَنَّمَ وَسُلْسِلَتِ الشَّيَاطِينُ "Ramazan ayının ilk gecesi olduğu zaman şeytanlar ile cinlerin azgınları zincire vurulur, cehennem kapıları kapatılır, onlardan hiç biri açılmaz. Cennet kapıları açılır ve onlardan hiç biri kapanmaz. Bir münadi şöyle seslenir. Ey hayırlı şeyler yapmak isteyen kimse! Bu isteğini yerine getir, hayırlı işleri yap, ey kötü işler yapmak isteyen insan! Bu isteğinden vasgeç. Allah Ramazan ayında birçok insanı cehennemden azat eder. Bu durum Ramazanın her gecesinde devam eder. Ramazan ayı girdiği zaman sema kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur.” (Tirmizi, Savm, 1 bk. Buhar, Savm, 5) Hadiste geçen cennet kapılarının açılması, cehennem kapılarının kapanması, şeytanların ve cinlerin azgılarının zincire vurulması meçazi anlamda olup Ramazan ayının Allah katındaki değerine, ilahî rahmetin tecellisininin çokluğuna, müminlerin bu ayda daha fazla sorumluluk bilinciyle hareket etmesi, Allah ve Peygambere itaat edip ibadetele sarılması, günahlardan uzak durması gerektiğine işaret eder.
5. Teravih Namazı Ramazan Ayında Kılınır
"Teravih” kelimesi rahatlatmak, dinlendirmek anlamlarına gelen "tervîha” sözcüğünün çoğuludur. Din ıstılahında ise teravih; Ramazan ayında, yatsı namazı ile vitir namazı arasında kılınan nafile namazdır. Her dört rek’atinin sonunda bir miktar oturulup dinlenildiği için bu namaza "dinlendirmeli namaz” anlamına "teravih namazı” adı verilmiştir. Teravih namazı, erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkededir. Hz. Peygamberimiz kendisi teravih namazı kılmış ve müminlerin de teravih namazını kılmalarını teşvik etmiştir. Bir hadis-i şerifte مَنْ قَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ "Kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak teravih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır” (Buhârî, Salâtü’t-Teravih, 1; Müslim, Salâtü’l-Müsafirîn 174) buyurulmuş-tur. Hz Aişe validemiz Peygamberimizin teravih namazı kılması ile ilgili olarak şu bilgiyi vermiştir: "Bir gece yarısı camiye gidip teravih namazı kıldı, insanlar da onunla birlikte kıldılar. Sabah olunca insanlar bunu birbirlerine anlattılar. Bunun üzerine ertesi gece camide daha çok cemaat toplandı. Hz. Peygamber mescide geldi teravih namazı kıldı, halk da ona uyup teravih namazı kıldı. Sabah olunca bu durumu halk yine birbirine anlattı. Üçüncü gecede camiye daha çok insan geldi. Hz. Peygamber mescide gelip teravih namazı kıldı, cemaat de onunla birlikte teravih namazı kıldı. Dördüncü teravih namazı kılmak üzere gelen halkı cami almadı. Fakat Hz. Peygamber teravih kılmak üzere camiye gitmedi. İnsanlar "namaz!’ diyle seslenmeye başladılar. Hz. Peygamber yine de camiye gitmedi. Nihayet sabah namazına gitti. Sabah namazını kıldırdı, cemaate dönü, kelime-i şahadet getirdi Sonra şöyle konuştu. "Dün geceki durumunuzdan haberdarım. Sizin cemaatle teravih namazı kılmaya olan arzunuzu gördüm. Sizinle teravih namazı kılmaya engel bir durumum yoktu. (Müslim, Salâtü’l-Müsafirîn, 177) Fakat gece namazı (yani teravih namazı) size farz olur da bundan aciz olursunuz diye korktum.” (Müslim, Salâtü’l-Müsafirîn, 178) Peygamberimizin zamanında bu üç günün dışında teravih cemaatle kılınmadı. Herkes kendisi kıldı. Bu durum Hz. Ömer’in devlet başkanlığı zamanına kadar devam etti. Hz. Ömer halife olunca, halkın camide dağınık bir şekilde kıldığı teravih namazının cemaatle kılınmasının daha hoş olacağını düşündü. Übey ibn Ka’b’ı imam yaptı. Halkın Übeyy ibn Ka’b’in arkasında teravih namazı kıldıklarını görünce, نِعْمَ الْبِدْعَةُ هٰذِهِ "Ne güzel bir uygulama oldu” dedi. (Malik, Salât Fi Ramazan, 2) Yukarıdaki teravih namazı ile ilgili hadiste Peygamberimizin üç gece camiye gidip ashabına cematle teravih namazı kıldığı bildirilmesine karşılık teravih namazının kaç rekât olduğu bildirilmemektedir. Peygamberimizin Ramazandaki gece kıldığı nafile namazları sorulması üzerine Hz. Aişe, مَا كَان رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَزِيدُ فِي رَمَضَانَ وَلَا فِي غَيْرِهِ عَلَى إِحْدَى عَشَرَةَ رَكْعَةً "Rasulullah, Ramazan ve Ramazan dışındaki gecelerde on bir rekâttan fazla nafile namaz kılmamıştır” karşılığını vermiştir. (Müslim, Salâtü’l-Müsafirîn, 12) Hz. Peygamber önce dört rekât, sonra dört rekât, sonra da üç rekât kılmıştır. Hz. Aişe’den yapılan diğer bir rivayette ise 13 rekât kılmıştır. Bu hadislerde sekiz rekâtın teravih mi gece namazı mı olduğu bildirilmemektedir. Peygamberimiz Ramazan ayında ve Ramazan dışındaki gecelerde on bir veya on üç rekât namaz kıldığı ve bu namaza devam ettiği anlaşılmaktadır. İbn Hıbbân ve İbn Huzeyme Cabir’den yaptıkları bir rivayete göre Hz. Peygamber ashabıyla sekiz rekât teravih kılmış sonra vitir kılmıştır. Malik bin Enes, el-Muvatta’ adlı eserinde hem Hz. Ömer’in Übby’e teravihi 11 rekât kıldınmasını emrettiği, der. Hemde Hz. Ömer zamanında Ramazanda 23. rekât nafile namaz kıldığı rivayeti vardır. (Malik, Salât Fi Ramazan, 2) Bu rivayetlerden Hz. Ömer’in zamanında teravih namazının sekiz ve yirmi rekât kalındığı anlaşılmaktadır. Bu rivayetlerde teravih namazı kıldıran imamın iki yüz ayete varan uzunlukta Kur’ân okuduğu bilgisi de vardır. Teravih namazı nafile bir ibadettir. Bu nedenle, yorgunluk, meşguliyet ve benzeri sebeplerle, teravih namazı evde 8, 10, 12, 14, 16 veya 18 rekât olarak kılınabilir. Bu şekilde kılınması halinde yine sünnet yerine gelmiş olur. Ancak cemaatle camide kılmanın sevabı daha çoktur. Peygamberimiz nafile olarak kıldığı gece namazlarını ikişer ikişer veya dörder dörder kılmıştır. (Malik, Salâtü’l-Leyl, 2; Müslim, Salâtü’l-Müsafirîn, 12) Bu itibarla teravih namazı iki veya dört rekâtta bir selam verilerek kılınabilir. Dört rekât kılınınca biraz dinlenmek Müstehap-tır. Bu dinlenmelerde lâ ilâhe illâllah ve salât ve selam cümleleri okunur. Teravih namazını kıldıran imam, okuyuşu uzatarak cemaati bıktırmamalı; çabuk kıldırarak namaza noksanlık getirmemelidir. Teravih namazında da diğer namazlarda olduğu gibi, kıraatin gereği gibi yapılmasına ve ta’dil-i erkâna riayet edilmesine özen gösterilmelidir. Teravih namazı Ramazan ayının bir sünnetidir, Bu itibarla mazeretleri sebebiyle oruç tutamayanlar da teravih namazı kılabilirler. Ramazan gecelerini ihya etmek, son derece önemlidir. Kur’ân okumak, zikir ve tefekkürle meşgul olmak, Hz. Peygamberin hayatını okumak, ilimle meşgul olmak, dini sohbetlere, ahlakî ve sosyal içerikli etkinliklere katılmak Ramazan gecelerini ihya etmek kapsamındadır. Ramazan gecelerinin ihyasında en verimli olanı camilerde teravih namazı kılmaktır.
6. Ramazan Ayını İhya Eden Müminin Günah-ları Bağışlanır
Şu hadis bunun açık delilidir: اَلصَّلَوَاتُ الْخَمْسُ وَالْجُمُعَةُ اِلَى الْجُمُعَةِ وَرَمَضَانُ إِلَى رَمَضَانَ مُكَفِّرَا تٌ مَا بَيْنَهُنَّ إِذَا اجْتُنِبَتِ الْكَبَائِرُ "Beş vakit namaz, cuma namazı diğer cuma namazına kadar, Ramazan ayı diğer Ramazan ayına kadar büyük günahlardan kaçındığı zaman işlenen küçük günahlara kefarettir.” (Müslim, Tahâre, 17)İçki, kumar, zina, hırsızlık, yalan ve gıybet, namaz kılmama, malın zekâtını vermeme gibi büyük günahlardan kurtulmak için şartlarına uygun tövbe ve istiğfar yapılması gerekir.
7. Ramazan Rahmet Ve Bereket, Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Ayıdır
Peygamberimiz (a.s.) Ramazan ayının rahmet, mağfiret ve bereket, sosyal yardımlaşma ve dayanışma ayı olduğunu ashabına yaptığı şu konuşmasında veciz bir şekilde şöyle ifade etmiştir: Sahabeden Selman el-Farisî (r.a.) anlatıyor: Allah’ın elçisi Şaban ayının son günü bize bir konuşma yaptı ve şöyle buyurdu: Ey insanlar! Bereketli ve büyük bir ayın gölgesi üzerinize düşmüştür. Bu öyle bir ay ki onda bin aydan daha hayırlı olan bir gece vardır. O öyle bir ay ki Allah o ayda oruç tutmayı farz kılmış, gecelerini nafile ibadet (teravih namazı) ile geçirmeyi teşvik etmiştir. Kim Ramazan ayında hayır işlerse ramazan ayı dışında farz bir ibadeti yapan kimse gibi sevap kazanır. Kim Ramazan ayında bir farzı eda ederse ramazan ayı dışında yetmiş farzı eda eden kimse gibi sevap kazanır. Ramazan ayı sabır ayıdır. (Ebu Davud, Savm, 55) Sabrın sevabı ise cennettir. Ramazan, yardım etme ve ihsanda bulunma ayıdır. Bu ayda müminin rızkı artar. Kim bu ayda oruç tutan bir mümine iftar yemeği verirse bu, günahlarının bağışlanması ve cehennem ateşinden azat olmasına vesile olur, iftar verdiği kimsenin oruç ile kazandığı kadar sevap kazanır, oruç tutanın sevabında da eksilme olmaz. Sahabe, "Ey Allah’ın elçisi! Hepimiz iftar verecek güce sahip değiliz ki” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Allah, bu sevabı bir tek hurma veya bir bardak su veya bir içimlik süt ikramı ile de verir” buyurdu. (Konuşmasına şöyle devam etti): Ramazan, evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem ateşinden kurtulma ayıdır. Kim bu ayda işçisinin / hizmetçisinin işini hafifletirse Allah onu bağışlar ve cehennem ateşinden azat eder. (Ey insanlar!) ramazan ayında dört şeyi çok yapın. Bunlardan ikisi ile Rabb’inizi razı edersiniz. Diğer ikisine ise sizin ihtiyacınız var. Rabb’inizi razı edeceğiniz şeyler; kelime-i şahadet ve tövbe-i istiğfardır. Sizin muhtaç olduğunuz iki şey ise, Allah’tan cenneti ister, cehennemden O’na sığınırsınız. Kim oruç tutan bir mümine su ikram ederse Allah da onu benim (Kevser) havuzumdan içirir. Bu havuzdan içen cennete girinceye kadar bir daha susamaz.” (Münzirî, II, 94–95) Bir hadiste Peygamberimiz Ramazan ayının faziletini şöyle dile getirmiştir: "Ramazan ayında ümmetime daha önceki ümmetlere verilmeyen beş şey verildi. Bunlar: a) Ramazan ayının ilk gecesi oldu mu Allah ümmetime rahmetiyle nazar eder. Allah kime rahmetiyle nazar ederse ona azap etmez. b) Akşama doğru ağızlarında oluşan koku, Allah katında miskten daha iyidir. c) Melekler ümmetim için her gündüz ve gece af ve mağfiret dilerler. ç) Allah cennetine şöye emir buyurur: Kullarım için hazırlan ve süslen ki onların dünya yorgunluğundan kurtulup cennetime ve nimetlerime gelip kavuşmaları yaklaşmıştır. d) Ramazan ayının son gecesi olduğunda ümetimin hepsine mağfiret eder. Bir sahabi, bu gece kadir gecesi midir ey Allah’ın Elçisi! Diye sorması üzerine Peygamberimiz, "Hayır Kadir gecesi değildir. Görmüyor musunuz? İşçiler işlerinı tamamlayınca ücretlerini alıyorlar.” (Münzirî, II, 92) Bu hadisten anlıyoruz ki Ramazan ayını hakkıyla ihya eden mümin Allah’ın rahamet, nimet, af ve mağfiretine, cennet ve nimetlerine nail oluyor.
8. Ramazan Ayında İbadetlere Daha Çok Sevap Verilir
Allah’ın kullarına af ve mağfireti hesap edilemeyecek kadar çoktur. Rabbimiz yaptığımız amelere 10 katından 700 katına ve daha fazlasına varan oranlarda sevap verir. Sabrın sevabı ise sınırsızdır. Ramazan ayında yapılan ibadetlere verilen sevaplar diğer aylara göre daha fazladır. Bu gerçek aşağıdaki ayet ve hadislerde şöyle ifade edilmiştir: مَنْ جَآءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ اَمْثَالِهَاۚ وَمَنْ جَآءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزٰىٓ اِلَّا مِثْلَهَا وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ "Kim güzel, iyi ve salih bir amel (hasene) getirirse ona on katı sevap vardır. Kim de kötü bir amel getirirse o da sadece o kötü amelinin misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.” (En’âm. 6/160) Bu ayete göre namaz, oruç, hac gibi salih bir amel işleyen kimseye on katı ile sevap verilir. Mesela bir ay oruç tutan bir Müslüman on ay oruç tutmuş gibi olur. Ramazandan sonra altı gün daha oruç tutarsa iki ay daha oruç tutmuş olur. On katı sevap ile yıl boyu oruç tutmuş gibi sevap kazanır. Peygamberimiz bu hususus şöyle ifade etmiştir. مَنْ صَامَ رَمَضَانَ ثُمَّ اَتْبَعَهُ سِتًّا مِنْ شَوَّالٍ فَذٰلِكَ صِيَامُ الدَّهْرِ’Kim Ramazan orucunu tutar, sonra şevval ayından altı gün oruç tutarsa bütün yıl boyunca oruç tutmuş gibi olur” (Tirmizî, Savm, 53) Allah yolunda infak etmenin sevabı ise 700 katıyladır. مَثَلُ الَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ اَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ ف۪ي كُلِّ سُنْبُلَةٍ مِائَةُ حَبَّةٍۜ وَاللّٰهُ يُضَاعِفُ لِمَنْ يَشَآءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ "Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Bakara, 2/261)Bir başka hadiste de şöyle buyurulmuştur: "Kim Ramazan ayında hayır işlerse Ramazan ayı dışında farz bir ibadeti yapan kimse gibi sevap kazanır. Kim Ramazan ayında bir farzı eda ederse ramazan ayı dışında yetmiş farzı eda eden kimse gibi sevap kazanır. Ramazan ayı sabır ayıdır. Sabrın sevabı ise cennettir.” (Münzirî, II, 94–95)
9. Ramazan Ayı Nefsi Terbiye Etme Ve Sabır Ayıdır
Yüce Rabbimiz"Ancak sabredenlere mükâfatları hesapsız verilir.” (Zümer, 39/10) buyurmuştur. Peygamberimiz ise bunu "Ramazan ayı sabır ayıdır. Sabrın sevabı ise cennettir.” (Münzirî, II, 94–95) sözü ile teyit ve sabrın sevabının cennet olduğunu bildirilmiştir. Ramazan ayında oruç tutan, nefsanî arzularına mukavemet gösteren, kötü söz ve davranışlardan uzak duran Müslüman nefsini terbiye etmiş ve sabırlı olmayı öğrenmiş olur.
10. İtikâf İbadeti Özellikle Ramazan Ayında Yerine Getirilir
" Sonuç olarak; ayların sultanı olan Ramazan Kur’ân, oruç, sabır, yardımlaşma, dayanışma, rahmet, bereket, af ve mağfiret ayıdır. Müminler bu ayda daha çok ibadet eder, tövbe ve istiğfar ile günahlardan arınmaya, hayır ve hasenat ile Allah’ın rızasını kazanmaya çalışır.
gulnarmuftulugu
Cevap: Ramazan Ayının Değeri Ve önemi
Efdal
Ramazan Ayının Değeri Ve önemi
Yüce Allah’ın bizlere lütfettiği nimetlerden birisi de Mübarek Ramazan ayıdır. Ramazan ayı ibadet, rahmet ve mağfiret ayıdır. Bereketi bol, hayrı çok olan bir aydır. Bu ay, yardım, bağış, rahmet ve ihsan ayıdır. Ramazan ayı, bir yıllık maddi ve manevi kirlerden temizleneceğimiz, insanî duyguların coştuğu, tevbe edip hakka yönelme şuurunun geliştiği maddî ve mânevî bir terbiye ayıdır.
İnsanlığı, fikrî ve ahlâkî sapıklıktan, cehaletten kurtarıp, ilme, medeniyete ve dolayısıyla ebedî saadete ulaştıran Kur’an-ı Kerim, bu ayda nazil olmuştur. Bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi, bu ay içerisinde yer almaktadır.
Bu ayın faziletini Yüce Allah, şöyle beyan etmiştir: Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak kendisinde Kur’an’ın indirildiği aydır. Sizden her kim bu ayda bulunursa oruç tutsun. 1
Ramazan, Kur’an-ı Kerim’in nazil olduğu ay olması münasebetiyle, mübarek bir aydır.
Kur’an, Müslümanların hidayet rehberidir. Bu ayda Kur’an’ı daha çok okuyup anlamaya ve hayatımızda tatbik etmeye çalışalım.
Yüce Allah’ın vermiş olduğu nimetlere karşı yapılacak şükürlerden birisi de, bu ayda oruç tutmak ve her zaman Allah’ın emirlerine itaat etmektir. Oruç, aynı zamanda insanın beden ve ruh sağlığına, toplum hayatına sayısız faydalar sağlayan önemli bir ibâdettir.
Muhterem Müslümanlar!
Ramazan ayının fazileti hakkında, Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bir hutbesinde şöyle buyurmuşlardır: Ey insanlar! Büyük ve mübârek bir ayın gölgesi üzerinize düştü. Bu ay içerisinde, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır. Bu ayda Allah, gündüzleri oruç tutmayı farz kıldı, ben de bu ayın gecelerinde teravih namazını size sünnet kıldım. Bu ayda bir iyilik yapan, başka zamanlarda bir farzı yerine getirmiş gibi sevap kazanır. Bu ayda bir farzı yerine getiren kimse de, başka aylarda yetmiş farzı yerine getirmiş gibi (mükâfât almış) olur.
Ramazan sabır ve yardımlaşma ayıdır, sabrın ve yardımlaşmanın mükafatı ise cennettir. Ramazan bereket ayıdır, mü’minin rızkının çoğaldığı bir aydır. Kim bu ayda bir oruçluya iftar ettirirse, onun bu davranışı günahlarının bağışlanmasına, cehennemden kurtuluşuna ve iftar ettirdiği kimsenin tuttuğu orucun sevabından pay almasına vesile olur. Oruç tutan kimsenin sevabından da bir şey eksilmez. 2
Müslümanlar bu mübarek ayda, İslâm’ın beş şartından birisi olan oruç ibadetini tam olarak yerine getirmek için güzelce hazırlanır, huzurlu bir Ramazan ayı yaşamaya çalışır.
1 Bakara 185.
2 Mişkatü’l-Mesabih H.No:1965.
ramazan ayını önemli kılan hususlar, ramazan ayının önemi