Şifalı Okunmuş Su
fecr
GAZETELERDEN, sıkıntısı olan bir vatandaşa okunmuş su tavsiye eden Diyanet mensubunun cezalandırıldığını hayretle okudum.Bu cezayı verenlere, öncelikle aşağıdaki kitabı alıp okumalarını salık veririm:
(SUYUN GİZLİ MESAJI, Yazan: Masaru Emoto, Kuraldışı Yayınları, 2005. 142 sayfa, resimli.)
Ateistler, materyalistler, din düşmanları mânevî ve ruhanî her şeye itiraz ediyor, bunları gericilik, hurafe, yobazlık olarak suçluyor.
Dinimizde aşağıda sıralayacağım usûl ve şekillerle tedavi olmak, şifa aramak vardır:
(1) Hastalara Fâtiha okuyup, bu mübarek ve mukaddes sûrenin bereketiyle onlar için şifa dilemek vardır. Nitekim, sahih hadîs kitaplarımızda, Ashabtan bir grubun Fâtiha ile tedâvi ettiklerine, Resûl-i Kibriya Efendimizin bunu duyunca Siz Fâtiha’nın bu özelliğini nereden biliyordunuz? diyerek onları taltif ettiğine, tedavi ücreti olarak aldıkları gıda maddesinden bir miktar yediklerine dair hadîs-i şerifler bulunmaktadır.
(2) Dinimizde ve medeniyetimizde âyetlerle, dualarla, salavatlarla, Esma-i Hüsna ile tedavi vardır. Bunlar güzel ve mâkul şeylerdir.
(3) Batı dünyasında guérisseur (iyileştirici, tedavi edici) denilen kimselerin bazısı hastaları elle sıvazlayarak, bazısı ellerini hiç dokunmaksızın hastaya doğru tutarak tedavi gerçekleştirmektedir. (Guérisseurlerin bir kısmı şarlatan ve sahtekâr da olsa, bir kısmının nice hastalığı tedavi ettiği, nice hastaya şifa temin ettiği inkâr edilmez bir realitedir.)
(4) Yine bazı kimselerde yılan, akrep, zehirli örümcek sokmasına karşı şerbetleme denilen bir özellik vardır ki, bunların şerbetledikleri kimseleri zehirli hayvan sokmamaktadır. Bundan on küsur yıl önce Uğur Dündar, Adanalı bir şerbetleyici ile televizyonda röportaj yapmış, söylenenlerin doğru olduğu kamera önünde isbatlanmıştı.
(5) Atalarımız Osmanlılar 14’üncü yüzyılda Edirne Darüşşifasında hastaları musiki ile tedavi ediyorlardı.
Okunmuş su ile tedavi haktır, bir realitedir, bunda dinimize aykırı bir husus yoktur. Ancak bu işin şartları vardır:
(1) Herkesin nefesi güçlü ve tesirli değildir. Bu işi, nefesi kuvvetli olan kimseler yapabilir.
(2) Şartlatanlar halkı kandırıp dolandırmak, köşeyi dönmek için böyle şeyler yapabilir. Onlar konumuzun dışındadır. Birtakım muhterem kişiler bu hizmeti sırf Allah rızası için yapmakta, ücret almamaktadır. Kaldı ki, mâkul bir ücret alsa, bu onun hakkıdır.
Tıpta placebo denilen bir olgu vardır. Hastalara Size yeni çıkmış bir ilaç vereceğiz denilerek, ilaç yerine glükozdan veya nişastadan yapılmış hiçbir tıbbî tarafı olmayan haplar yutturuluyor ve bu hastaların bir kısmı iyileşiyor… Okunmuş suda, pleceboya benzer bir hassa olabilir.
Yukarıda bibliyografik künyesini verdiğim, Masaru Emoto adlı Japon’un kitabını lütf edip mütalaa buyuracak olursanız, okunmuş suyun bir realite olduğunu ve bu yolla tedavinin tavsiyeye şayan bulunduğunu kabul ve teslim edeceğinizden eminim.
Dinimizde hurafe olmadığı gibi, dine aykırı bir tarafı bulunmayan geleneklerimizde de hurafe yoktur. Ateistlerin, Sabataistlerin, materyalistlerin, din düşmanlarının birtakım dinî olgulara hurafe, safsata, dinde olmayan şeyler demeleri saçmadır. Müslümanlar dinî konuları Ateistlerin veya Sabataistlerin direktifleri ve telkinleri ile değerlendirmezler.
Sıkıntılı veya hasta Müslümana okunmuş su tavsiye eden Diyanet mensubu haksızlığa uğramıştır. Bunun telâfisi gerekir.
Okuyucularıma da Suyun Gizli Mesajı kitabını alıp okumalarını hararetle tavsiye ediyorum. (Kuraldışı Yayıncılık, Fenerbahçe Kalamış Caddesi, No: 93/7 34726 Kadıköy/İstanbul. Tel: 0216/449 98 05)
Şu hususu da hatırlatmakta fayda vardır. İslâm âlimleri bütün hadîs-i şerifleri tasnif etmiştir. Senedi, silsilesi, râvileri belli olan bütün hadîsler geçerlidir. Dinsizler, ateistler, Sabataistler istemiyor diye bir kısım hadîsler ayıklanamaz. Böyle bir şey İslâm’a ve Resûl-i Kibriya Efendimize hıyanet olur. Haber-i ahad veya zayıf olan hadîsler bile tergib ve terhib konusunda kullanılabilir. Her hâl ü kârda din işlerine Sabataistlerin, ateistlerin, dinsizlerin, münkirlerin, münâfıkların karışmasına imkân ve fırsat verilmemelidir.
Saygılarımla.
Peygamber
Peygamberimiz, gelmiş, geçmiş ve gelecek insanların, derece itibariyla en yükseği ve en büyüğüdür. Biz O’nun gibi olamayız. Ama elimizden geldiği kadar, gücümüzün yettiği miktarda O’nun bize Allah katından getirdiği Şeriata uymamız, O’nun Sünnetine sarılmamız gerekir.
Bunu yapabilmek için de, büyük İslâm âlimlerinin yazmış oldukları kitapları okumamız gerekir.
Peygamberi sevmek, O’na uymakla olur.
Hem seviyorum diyor, hem de O’nun Sünnetinin zıddını yapıyor. Böyle Müslümanlık olmaz…
Biz sıradan Müslümanlar O’nun kadar faziletli takva sahibi olamayız. Lâkin olamıyoruz diye büsbütün de yoldan çıkmamak gerekir.
Peygamber israftan kaçmış, biz de kaçmalıyız.
Peygamber kanaatli yaşamış, biz de kanaatli olmalıyız.
Peygamber, Allah’ın kendisine verdiği nimetleri paylaşmış, biz de paylaşmalıyız.
Peygamber paraya önem vermemiş, biz O’nun kadar yapamasak bile para konularında dikkatli olmamız, altını, gümüşü, euroyu, doları, lirayı, din-iman, put haline getirmemeliyiz.
Peygamber sıkıntılara göğüs germiş, sabr etmiş; biz de O’nun gibi olmalıyız.
Peygamberi bırakıp da birtakım kefere ve fecereyi kendisine örnek, model, başkan, rehber kabul edenler, muhakkak çok kötü bir yola girmişlerdir.
Böylelerinin, anlayacakları bir lisanla uyarılmaları gerekir. Bu uyarı vazifesiyle yükümlü olan kişi ve kuruluşların ihmalkârlık yapmaları affedilemez.
Mehmet Şevket Eygi
okunmuş su, okunmus su, okunmuş suyun faydaları