Osmanlının çöküş nedenleri
halil akyaz
Osmanlı Devletinin Çöküş Nedenleri
Osmanlı Devletinin çökmesinin pek çok siyasi, ekonomik, sosyal nedenleri vardır. Bu nedenler maddeler halinde şu şekilde sıralanabilir:
Coğrafi Keşifler ile keşfedilen yeni ticaret yolları Osmanlı Devleti üzerinden geçmekte olan Baharat ve İpek yollarının önemini yitirmesine neden oldu. Ticari olarak büyük bir darbe yiyen Osmanlı Devleti içerisinde geçimini bu yolla sağlayan büyük bir kesim vardı ve bunların refah düzeyi oldukça düşmüştü. Devletin büyük bir ekonomik kaybı oluşmuştu ve bunun yanı sıra halk huzursuzlanmaya başlamıştı.
Sınırsız maden kaynakları bulan Avrupalı devletlerde altın ve gümüş gibi değerli madenlerin bolluğu ham madde taleplerinin artmasına yol açtı. Böylece zenginleşen Avrupa Kıtasına talep artması üzerine Osmanlı’dan ham madde akışı arttı. Yiyecek sıkıntısı baş gösterdi. Ham madde sıkıntısı da Osmanlı El Sanatlarına büyük bir darbe vurmuştu. Değerli maden sıkıntısı Osmanlı Devletinde boy göstermeye başlamıştı ve Akçenin değerinin düşürülmesi zorunda kalındı. 100 dirhemden 269 Akçe kesen Osmanlı Devleti III. Murad döneminde 100 dirhemden 950 Akçe kesmek zorunda kalmıştı.
Ekonomik anlamda en büyük sıkıntı Kapitülasyonlar sebebiyle oluşmuştur. Kapitülasyonlar sayesinde Fransa’ya verilen bazı imtiyazlar daha sonra Osmanlı Devleti’ne ayak bağı olmuştur ve devletin istismar edilmesine yol açmıştır.
1838 Balta limanı Antlaşması sayesinde gayri müslimlerin ticaret kısıtlaması ortadan kalktı ve gümrük duvarını ortadan kaldıran bu antlaşma ile ucuz Avrupa malları Osmanlı pazarına sokulmuş oldu.
1854â²te Avrupa ile ilk borç antlaşması yapıldı. Alınan borçlar yatırım olarak değerlendirilmedi. Bu paralar savaş ve zevk için harcandı. Gösterişe giden paraların faizleri bile ödenemez bir hal aldı. Sonuçta alacaklı devletler 1881 de Duyun-u Umumiye kurarak Osmanlı Devletinin bütün gelir kaynaklarına el koydular.
Ekonomi bozulunca devlet kurumları ile sosyokültürel yapı da gerilemeye başladı. Taht kavgaları artmıştı. Ulema, kadınlar ve saray ağaları otorite boşluğundan yararlanarak taht kavgalarına varan kargaşalar çıkarmışlardır.
Veliahtlar merkezden ayrılmak istemiyordu ve üç kıtaya yayılmış olan devletin bu şekilde yönetilmesi aksaklıklar çıkarıyordu. Celali isyanları bu sebeple başlamıştı fakat kimse bunun önemini kavrayamamıştı.
Savaşlar önceden büyümek için yapılırken artık sınırları korumak için yapılıyordu ve bitmek bilmeyen bu savaşlar büyük kayıplara yol açıyordu. Artık savaşlar sadece sınırları korumak amacıyla yapıldığından bol ganimetle dönülmüyordu. Bu durum hem ekonomiyi zor duruma sokuyor hem de faydalı yaşlardaki potansiyel iş gücüne sahip insanların savaşlarda eriyerek yok olmasına neden oluyordu.
Tımar sistemi bozulmuştu ve sipahilerin önemi kalmamıştı. Ateşli silahlara sahip yeniçerilerin önemi artmıştı fakat bunların maaşlarını direk olarak hazineden alıyor olması ekonomiyi iyice zor bir duruma sokmuştu.
Milliyetçilik akımları çok uluslu bir imparatorluk olan Osmanlı Devleti’ni sıkıntıya sokmuştu. Sırp ve Yunan isyanı gibi isyanlar ülkeyi çokça uğraştırmıştı.
Avrupalılar Osmanlının çeşitli yerlerinde bilim adamı yetiştirmek adı altında okullar açmıştı fakat bunları daha çok kendi kültürlerini yaymak için kullanıyordu. Bu sebeple Osmanlı kendi bünyesinde yetişen insan gücü potansiyelini etkin bir şekilde kullanamaz olmuştur.
Cevap: osmanlının çöküş nedenleri
Kayıtsız Üye
teşekkür ederim bilgiler faydalı oldu
Cevap: osmanlının çöküş nedenleri
Kayıtsız Üye
Osmanlı çöküş nedenleri adlı konu işime yaradı sağolasın
Cevap: osmanlının batışı.
VESLiHAN
osmanlı nasıl batarsa batsın ismi unutulmayacak birçok alimler bilim adamları yetiştirmiştir tıptan mimariye astroloji den flsefeye yetişen alanlar yok sayılamaz bugün halen adları ve ogünün şartlarına rağmen başardıkları görmemezlikten gelinemez
seyit gazi
kapitülasyonlar hususunda ;
hayatta en rasyonel şey ticarettir. kapitülasyonlar beylik döneminde, hatta daha öncelerinde bizans döneminde de vardı. osmanlı bunu zengin bir tüccar sınıfın oluşmasını, toplumun sosyolojisini bozmasını engellemek ve manipülasyonlara mahal vermemek için düzenlemiştir.
bir iktisat profesörü dahi osmanlı iktisadi hayatını masaya yatırsa hata etmiş olur. tabiki iktisat tarihi dersleri alıyor veriyorlardır ancak arşivlerde osmanlının ve döneminde dünyanın iktisadını araştırmış akademik çalışmaları takib etmiş olması gerekir.
öncelikle öngörülebilir sürekli ticari büyüme. geçim odaklı ticari hayattan pazar odaklı ticari hayata geçilmesi; 1800 lerden sonra karşımıza çıkan bir durumdur. osmanlı topraklarının genişliği neticesinde; balkanlardan güneye indikce toprakları verimsizleşiyor ve ihracat osmanlının karşısına, iç pazarda taleplerin karşılanamaması ve kıtlık problemlerinin yaşanılması olarak çıkıyordu. malların nakliyesi maliyetlerini kat be kat artırıyordu. dolayısıyla osmanlı özellikle hububat üretimi gibi kalemlerde çok korumacıydı ve bir malı önce kendi çevresinde ve ülkenin içinde satılmasını öngörüyordu. ayrıca bugünkü gibi rusya ya satılan domateslere veya avrupada satılan birinci sınıf made in turkey mallara yurt içinde ulaşılamaması gibi bir durum yoktu. malın iyisini içerde tüketiyor dışarıya pek çıkartmıyordu. ayrıca ihraç ettiği mallara yurtdışında tüccarlarca ve devletlerce fiyatlara yapılan arttırmaların osmanlıya veya millete bir faydası olmayacağını öngörüyor dolayısıyla ihracat vergilerini yüksek tutuyor, bu maldan kazanılacaksa ben veya milletim kazansın diyor, zammı kendisi koyuyordu. ithalatta ise vergileri düşük tutuyor bunu milletin hayrına görüyordu. ayrıca osmanlının kapitalizme ters gelmesinin nedenlerinden biri de ; osmanlı kesinlikle hammaddelerini satmazdı, özellikle endüstri devriminde önem kazanan pamuk ihtiyacına karşında kendi hammaddelerini pazara çıkarmamıştı. osmanlı kapitalizme çok terstti.
bakın kabaca yazacak olursam: avrupa 1600 lerde kendi yöntem devrimini geliştirmiştir, yöntem konusu her zaman tartışmaya açıktır. 1700 lerde bilim devrimini gerçekleştirmiştir. müslümanların osmanlıdan bile önce kütüphanelerinde yüzbinlerce kitab bulunan; semerkand, buhara, merv, tebriz, bağdat, halep, dımeşk, kudüs, kahire endülüs gibi onlarca beldesi varken; avrupaya kağıdın girişi 13 . yydır ve nasıl müslümanlar dünyanın dörtbir yanındaki ilimleri dünyada ilk kez biraraya getirip ilimde bir devrim yapmışsa ; avrupada 1700 lerde kendi bilim devrimini yapmıştır. bu senelerde deyim yerindeyse osmanlı : bu karadonlu kafirlere ne oldu da bize dikilmeye başladılar demişlerdir ve bütün bu bilimsel gelişmeleride yakından takib etmişlerdir. 1800 lerde avrupa endüstri devrimini gerçekleştirmiştir ki; yeryüzünde hiçbir hukuk devleti bu devrimi bu şekilde gerçekleştiremezdi.1800 lerde londra da ingiliz vatandaşlarının ortalama yaşam süreleri yirmilere düşmüş, onlarcası bir odada yaşıyor salgınlarla ölüyor ve yok denecek paralara çalışıtırılıyordu. kıta yerlileri ve hammaddeleri de buna eklenince ; sınırsız hammadde ve sınırsız işgücüyle başa çıkamadık ve 1900 lerde avrupa teknoloji devrimini gerçekleştirmiştir ve bu durum : tabiat kanunlarındaki değişkenleri kontrol altında tutarak, maddeyi doğaya olan bağımlılığından özgürleştirerek, insanın menfaatleri doğrultusunda kullanılması olarak ifade edilmiştir. yani şu an elinizde tuttuğunuz en karmaşık telefon dahi sadece bakırın veya çeşitli maddelerin doğal özelliklerinin istenilen doğrultuda kullanılmasından ibarettir. yani demem o ki olay belli başlıklarla kolay kolay anlatılacak şeyler değil.bir cümlenin içinde gayet rahat yanyana kullanılabilen her kelime, tek tek tahlile tahkike ve izaha muhtaçdır. endüstri devrimini modernizmi milletlerin sosyolojilerini bundan daha fazla konuşmak gerekir ama rasyonel olarak bakacak olursanız ; avrupanın makas değiştirdiği aralık; endüstri devrimi ve teknoloji devrimidir ve 1800lere denk gelir. ilerlemeyi de leyhte veya aleyhte çalışmaktan başka herhangi bir ideoloi veya rejimle ilişkili göstermek yalancılıktır. sosyolojisi konuşmaya açık olsa da ilerlemenin tek yolu çalışmaktır.
osmanlının çöküşü, osmanlının çöküş nedenleri, osmanlinin cöküs nedenleri